Kot Kumlama Atölyelerinde Çalışan İşçiler Ve Silikozis Hastalığı – Beyazlayan Kotlar, Kararan Hayatlar

Davutpaşa’da meydana gelen patlama ve Tuzla Tersaneler havzasında meydana gelen işçi ölümleriyle beraber, kısa dönemler de olsa, medyada\kamuoyunda yer bulan iş güvenliği konusu, vahim bir şekilde karşımızda durmakta… 29 işçinin hayatını kaybettiği patlama, dönem dönem 15-20 günde 1’i bulan istatistiklerle karşımıza çıkan iş kazaları\cinayetleri, bunların haricinde yıllardır, metal iş kolunda, madenlerde, tekstil atölyelerinde vb. sektörlerde ortaya çıkan onlarca-yüzlerce olayı da eklersek, vaziyet gerçekten ürkütücü.
Sunumumuzda, bu alanlardan bağımsız olarak, bir sektörde meydana gelen ölümleri inceleyeceğiz. Konumuz, kot kumlama atölyeleri ve burada çalışan işçilerin yakalandığı silikozis hastalığı… Bu kadar çok meslek hastalığı ve iş cinayetleri varken, özel olarak bu konuyu seçmemin sebebi, diğerlerinden ayıran çok önemli bir özelliğinin bulunması… “Önlenebilirlik durumu.” Önemli olan husus, bu atölyelerde tek bir güvenlik önlemi var: Çalışmamak…

SİLİKOZİS HASTALIĞINI TANIYALIM
Silikozis tehdidi altındaki meslek gurupları:

  • Taş ocakları,
  • Kuvars değirmenleri,
  • Kum püskürtme işleri,
  • Madenciler,
  • Tünel kazıcıları,
  • Dökümcüler
  • Cam sanayi,
  • Seramik

Silikozis nedir?
Silikozis hastalığı, döküm kumu hazırlama, cam ve seramik malzemesi hazırlama, taş kırma, öğütme, tünel kazma, madencilik, kumlama, taşlama sırasında açığa çıkan kristal silikaya uzun süreli maruziyet sonucu oluşur.
Genellikle maden işçilerinin yakalandığı bir hastalık olarak bilinen silikozisin, tekstil sektöründe ortaya çıkması ise, kot kumlama atölyelerinde oldu. Silikozis, kotların beyazlatılması, eskitilmiş görünüm verilmesi için, kumun kuru hava kompresörleriyle kotların yüzeyine tutularak aşındırılması işleminin sonucu silika kristaline yoğun maruziyetle oluşan ölümcül bir hastalıktır… Yani silikozis yeni bir hastalık değil. Genellikle madenci hastalığı olarak bilinen; ancak son dönemde kot kumlama atölyelerinde çalışan işçilerde ortaya çıkmış bir hastalıktır. Ancak silikozisin kot kumlama sektöründe, diğer sektörlere oranla yayılımı ise, ürkütücü bir vaziyette…

KOT KUMLAMANIN FARKI
Bugüne kadar bilinen silikozis hastalığı, minimum 10 senelik bir çalışma sonucu ortaya çıkan, yavaş seyirli bir hastalık… Fakat söz konusu kot kumlama atölyeleri ise, bu süre git gide kısalmakta, 7-8 ay çalışan işçilerde dahi ortaya çıkmakta… Yani maden vb. sektörlerde uzun bir süre sonucu ortaya çıkan, işçilerin genellikle emeklilik dönemine rastlayan bu hastalığın, 20’li yaşlarına ulaşmamış işçilerde dahi ortaya çıktığı görülmekte…

SİLİKOZİS ÖNLENEBİLİR Mİ?
Evet, silikozis %100 önlenebilir bir hastalıktır. İleri düzeyde maskeler ve kapsamlı mühendislik önlemleriyle silikozis TAMAMEN önlenebilir. Üretim, ya tamamen kapalı alanlarda, kolların dışarıdan robot-yapay kol gibi bir mekanizma içinden kullanıldığı sistemlerde yapılmalı ya da astronot kıyafetlerine benzer dışarıdan havalandırılan ya da hava tüpleri kullanılan tüm vücudu örten özel giysiler giyilmeli, aynı zamanda kumlama yapılan alandan toz yayılması engellenmelidir.
Ama değil özel kıyafetler, en basit ağız maskeleri bile zoraki tedarik edilmiş kot taşlama işçileri, yoğun toza uzun saatler boyu maruz kalmaktalar… Silikozis önlenebiliyorsa, “neden tek iş güvenliği çalışmamak” sorusunun yanıtı ise basit.
Çünkü bu önlemler, maddi külfeti bir yana, geniş-kapsamlı mühendislik önlemleriyle mümkün olabilir. Bu da teknolojik altyapı isteyen bir eylemdir. Eğer bu önlemler alınarak iş yapılırsa, zaten bu atölyelere gerek dahi kalmazdı.
Kot kumlama atölyelerinin Türkiye’de bu kadar yaygın olması, Avrupa’da yasak olmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’de yasal engel olmaması, kot ihracatının büyüklüğü sebebiyle göz yumulması, bu kot atölyelerinin türemesine sebep olmuştur. Sadece Türkiye değil, Suriye, Bangladeş, Hindistan gibi ucuz iş gücüne sahip birçok ülkede bu atölyeler mevcut…
Görüldüğü üzere, atölyelerinin asıl amacı zaten minimum maliyetle –bedeli insan hayatı dahi olsa– üretimi gerçekleştirmek olduğu için, teknolojik altyapı eksikliği ve önlemler sonucu ortaya çıkan bilançonun iktisadi cazibesizliği, bu önlemleri aldırtmayacaktır, nitekim aldırtmamaktadır. Eğer bu önlemler alınacaksa, zaten bu işi bu atölyelerde yapmaya gerek duyulmazdı.

SİLİKOZİSİN TEDAVİSİ
Silikozis, tedavisi olan, ama aslında olmayan bir hastalıktır. Tek kurtuluşu akciğer naklidir Akciğer nakli de Türkiye’de yapılmamaktadır. Sadece Viyana’da mümkün olan bu naklin, sigortası dahi olmayan bir işçinin Viyana’da tedavi olması imkansız olduğundan, bir patronun, işverenin veya bu maddi külfeti karşılayabilecek bir kişinin de kolay kolay silikozis hastalığına yakalanmayacağını varsayarsak, tedavisi yoktur…

KOT KUMLAMA ATÖLYELERİ
Kot kumlama atölyeleri, İstanbul’un GOP, Halkalı, İkitelli, Esenyurt, Yenibosna gibi birçok semtinde faaliyet gösteren, kaçak-denetimsiz-sağlıksız çalışma koşulları altında çok büyük kârlar eden atölyelerdir. Hiçbir koruyucu önlem, maske, özel kıyafet bulunmamasının yanında, değerli saf kumun uçuşup ziyan olmaması için havalandırması olmayan bu atölyelerde, çalışanlar genellikle 20’li yaşlardaki “gurbetçi” gençlerdir. Mavi, Colins, Leke, Levi’s gibi büyük firmalar taşeronlar üzerinden kotlarını bu atölyelerde beyazlatmaktadır.
Kumlama yönteminin Avrupa’da yasaklanmasının ardından, bu atölyeler, Türkiye, Suriye, Bangladeş gibi ucuz iş gücüne ve yasal engel bulunmayan ülkelerde türemiştir. İşverenler, kârlılığı yüksek olduğu ve düzenli denetimi olmadığı için, 4-5 metrekarelik merdiven altı atölyelerde beyazlatma eylemini yaptırtmaktadırlar.
Silikozisin, tekstil sektöründe neden daha hızlı yayıldığını, atölyeleri işlerken göreceğimizi söylemiştik. Şimdi bu ölüm atölyeleriyle silikozisin hızla yayılma sebepleri arasındaki bağı inceleyelim.

TEKSTİL SEKTÖRÜNDE GÖRÜLEN SİLİKOZİSİN DİĞER SEKTÖRLERE GÖRE DAHA ÇABUK YAYILMA SEBEPLERİ
* Bu sebeplerden bir tanesi, bu atölyelerin kaçak-merdiven altı diye tabir ettiğimiz, denetlenmeyen yerler olması…
* Bir diğer sebep, çalışmak için İstanbul’a gelen ve kalacak yerleri olmadığı için, gündüz atölyede çalışıp, gece paravanın arkasında uyuyan işçilerin silika kristaline maruziyetlerinin neredeyse 24 saati bulması.
* Koruyucu önlemlerden yoksun bir şekilde çalışılması… Mühendislik önlemleri, maske vb. yokluğu.
* Daha önce de belirtildiği üzere, silikozisin hızla yayılma sebeplerinden biri de, silika kumunun değerli olmasından kaynaklı, hiçbir şekilde havalandırma olmamasıdır.
* NIOSH tarafından sekiz saat içinde solunmasına izin verilen silika kristali düzeyi 0.05 mg/m3’dür. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları bölümünün araştırması sırasında yapılan ortam ölçümlerinde elde edilen seviye, izin verilebilir değerin 300 katıdır.
* Dolayısıyla normalin çok üstü maruziyet, 20-30 yılda görülebilen bir hastalığın, birkaç ay içerisinde dahi görülebilmesine olanak sağlamaktadır…
* Sosyal güvenceleri olmayan işçilerin, rutin akciğer kontrolleri bir yana, en basit sağlık şikayetlerinde dahi doktora gidememeleri…

SİLİKOZİSİN BİLANÇOSU
Çalışma Bakanlığı’nın tahminlerine göre, şimdiye kadar 5-10 bin tekstil işçisi bu işte çalıştırılmış. 2-3 ay gibi çok kısa sürelerde de olsa bu işi yapan binlerce işçi, soludukları tozun yoğunluğu nedeniyle hastalık tehdidi altında yaşıyor. Hasta işçilerin birçoğu, silikozis daha önce bu işkolunda görülmemiş bir hastalık olduğu için, yanlış teşhis mağduru. Yanlış teşhis konmuş ya da doktora gitmemiş işçilerin bir kısmı, hastalıklarının nedenini bilmediğinden, aynı iş koşullarında çalışmaya devam ediyor.
Hastalığı teşhis edilmemiş ya da yanlış teşhis edilmiş işçiler nedeniyle silikozis hastası işçilerin sayısı tam olarak bilinemiyor, ancak binlercesinin hasta olduğu tahmin ediliyor.
Ayrıca bunlar sadece İstanbul’daki kayıtlı rakamlar, ancak durum İstanbul’la sınırlı değil. Sinop, Tokat, Bingöl, Siirt, Erzurum, Yozgat, Zonguldak ve Çorum’da da kot taşlama sonucu akciğerleri iflas edip memleketlerine dönen çok sayıda işçi var. Sadece Bingöl’ün Karlıova ilçesinin 300 haneli Taşlıcay Köyü’nde neredeyse her evde bir silikozis hastası var. Aynı şekilde Yozgat’ın Çekerek ilçesine bağlı bir köyünde, 26 kişi 87 yılında geldikleri İstanbul’da silikozis hastalığına yakalandı. Sinop, Tokat, Bingöl, Siirt, Erzurum, Yozgat, Çorum, Batman, Bitlis ve Diyarbakır’ı da sayarsak, durumun vahameti daha da artmakta.
Ayrıca, net olmayan bu sayılara dahil edilmeyen önemli bir faktör daha var. Kaçak göçmen işçiler… belli bir dönem çalışıp ülkesine dönen bu işçilerin ölüm haberleri de gelmekte.
Romen, Moldovalı, Azeri birçok kaçak işçinin akıbetleri de belli değil. (Ölüm haberi gelenlerin dışında.) Özetle, tıp fakülteleri istatistikleri, hastane verileri, kaçak göçmenler, yanlış teşhis, ciğerleri zarar gördüğü için memleketine dönen işçiler vb. sebeplerle silikozis tam tespit edilemese de, resmi rakamların çok çok üzerinde olduğunu söylüyor.
Çalışma Bakanlığı’nın tahminlerine göre, şimdiye kadar 10 bin civarında işçi, bu işte çalışmış. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin 7 Temmuz 2008 tarihli açıklamasına göre, Türkiye’de kot taşlamaya bağlı ilk vaka, 2004’te ortaya çıkmıştır. Şu ana kadar 300 işçi silikozis tanısı almış, onlarca işçi de yaşamını yitirmiştir. Bu veriye karşı bir veriyle devam edelim:
Erzurum Atatürk Üniversitesi Göğüs Hastalıkları bölümü tarafından bölgede gerçekleştirilen çalışmada, daha önce kot kumlama işi yapmış 145 kişinin incelenmesi sırasında 77 kişide (yüzde 53) silikozis saptanmıştır. Bu istatistikle ortaya çıkan korkunç sonuç, en az 5 bin işçinin silikozis hastası olduğunu gösteriyor…

KATLİAMLARIN SORUMLULARI
İlk etapta bu katliamların sorumlusu, işçilerin iş güvenliklerini sağlama yükümlülüklerini, taşeron(lar) aracılıyla yerine getirmeyen büyük kot firmaları, bu katliamların aktörleridir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve hükümetler, sorumluluklarını yerine getirmemişlerdir… Sosyal güvenlik hakkı, Anayasa’nın 49 ve 60. maddeleri ile güvence altına alınmış en temel insan haklarından biridir. Bu durumda devletin tüm yasal tedbirleri almakla yükümlü olduğu açıkça belirtilmişken, kot işçileri sosyal güvencelerinden yoksun ve sigortasız çalıştırılmışlardır.
Şu an bu hastalığın pençesinde olan işçiler de, yeşil kartın sınırlı sağlık hizmetleriyle, yine sigortasız bir şekilde tedaviye muhtaç bırakılmaktadır. Olaylardaki sorumsuzluğu bir yana, hâlâ daha sorumluluklarını yerine getirmeyen Bakanlık, kot atölyelerinin “kayıt dışı olmasını sebep göstererek”, işçilerden, bu kot atölyelerinde çalıştıklarını belgelemelerini istemektedir. Bu da, meslek tespit davalarıyla, günümüz hukuk sisteminin verdiği hantallıkla yıllar süren bir iştir.
11 Şubat 2005 tarihli Radikal gazetesine verdiği demeçte, “Türkiye’nin dünyada kot devi olması”yla övünen ve 2004 kot ihracatının 2.2 milyar dolar olduğunu belirten Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, 2005 yılı hedefini, 200 milyon insana kot giydirmek olarak açıklamıştır. 200 milyon insanın kot giymesini sağlayacak insanların mevcut siyasal düzende mükafatı ise, görüldüğü üzere ölümdür.
Davutpaşa’daki ihmaller sonucu 29 işçinin canına mal olan patlama, Tuzla cehenneminde artık rutinleşen, neredeyse “ayda bir”, “20 günde 1” gibi absürt istatistiklerle önümüze sunulan iş cinayetleri, 3-5 bin civarında işçiyi tedavisi olmayan ölümcül bir hastalığın pençesine atıp, onları kaderine terk eden bu atölyeler, aynı ortak paydadan türemiş, insanlık dışı bir sistemin parçasıdır.
Kâr etme amacı dışında bir amaç gütmeyen ve bu amaç uğruna insan hayatına dahi zerre kadar değer vermeyen kapitalizmin ölüm çarkı, tüm dünyadaki iş cinayetlerinin baş sorumlusudur.

KOT İŞÇİLERİNİN TALEPLERİ
Tüm dünyada kumlanmış kotların üretimi ve satışı yasaklanmalıdır! Türkiye’de de uluslararası rekabet nedeniyle sessiz kalan hükümet, derhal kot kumlama yolu ile yapılan yıpratma işini yapan atölyelere yaptırım uygulamalı, bu yöntemle çalışmaya devam eden işyerlerini kapatmalıdır!
Kot kumlama, küçük merdiven altı atölyelerin işi gibi yansıtılmaya çalışılmaktadır; ama bu atölyeler büyük firmalar için çalışmaktadır. Bu şirketler, Levi’s, Leke, Colins, Mavi, Dolce Gabbana, Adil Işık, gibi büyük kot markalarıdır. Hasta işçilerin maddi-manevi bütün zararları kendilerinden temin edilmelidir..
Sağlık Bakanlığı, bu işte çalışmış olan herkes için ücretsiz silikozis taraması yapmalıdır. Kot kumlama işinde çalışmış bütün işçilerin, sosyal güvencesi olsun olmasın, sağlık kontrollerinin ve tedavilerinin ücretsiz yapılması sağlanmalıdır. Hasta olduğu tespit edilen işçilerin, dava süreçleri beklenmeden, hemen sosyal güvenceden ve sosyal yardımlardan yararlanmaları sağlanmalıdır.
Çok sayıda hasta işçi ya da vefat eden işçilerin yakınları ödenmesi gereken harçları karşılayamadıklarından, haklarını aramak için dava açamamaktadır. Adalet Bakanlığı, bu durumdaki işçilerin veya işçi yakınlarının haklarını aramalarının önünü derhal açmalıdır.
Gerekli denetimleri yapmayan, bu cinayetlere göz yuman, bütün ilgili kurumlar, yetkilileri ve müfettişleri hesap vermelidir.

“Ne mutlu o yoksullara ki, öteki dünya onlarındır, er ya da geç bu dünya da onların olacaktır.” (Frederich Engels)

Kaynak:
* www.kotiscileri.org
* www.kottaslama.org
* evrensel gazetesi
* radikal gazetesi
* www.metinakgün.com

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑