Ortadoğu’daki emperyalist saldırılara karşı halkların direnişi konferansı sonuç bildirgesi
Türkiye’deki Emek Partisi ile Tunus İşçileri Komünist Partisi’nin çağrısıyla bölgenin en ileri partileri, 9-10 Haziran’da İstanbul’da ilk defa bir araya gelerek, “Ortadoğu’daki Emperyalist Saldırılara Karşı Halkların Direnişi” adlı bu konferansı düzenlemiştir. Bu sempozyuma çeşitli partiler ve kuruluşlardan kişiler, akademisyenler ve fikir insanları katıldı. Türkiye’den, Suriye’den, Filistin’den, Irak’tan, Fransa’dan, Kolombiya’dan, Tunus’tan katılımcılar, bölgemizdeki durumu inceleyerek bu sonuç bildirgesini hazırladılar.
***
Ortadoğu ve Kuzey Afrika, emperyalistlerin ve Siyonistlerin askeri, siyasi ve kültürel saldırısı altındadır. Özellikle 11 Eylül 2001’deki olaylardan sonra bu saldırılar daha da artmıştır. Bu saldırıların hedefi, bölgedeki yer altı kaynaklarına, petrol yataklarına hakim olmak ve stratejik noktaları ele geçirmektir.
Emperyalistler, bölgede Siyonistler aracılığıyla kendi hedeflerine ulaşma arzusu taşıyor. Emperyalistler ve onların müttefikleri, bu hedeflerine ulaşmak için bütün araçları kullanıyor. Askeri düşmanlığa girişiyor, dolaysız işgale başvuruyor, siyasi ve diplomatik baskı kuruyor, ekonomik ambargolarla halkları açlığa ve sefalete mahkum ediyor. Halkları, en insani ve basit haklardan bile mahrum ediyorlar.
Mezhep çatışmaları, milliyetçilik ve dini duyguları istismar etmek gibi yollarla halkları bölerek, Sünnilerle Şiileri, Kürtlerle Arapları birbirine düşürmekten de geri kalmıyorlar. Onların amacı, stratejik hedefleri doğrultusunda bölgeyi yeniden yapılandırmak ve şekillendirmektir. Uluslararası arenada emperyalizme karşı yürütülen mücadeleleri ve direnişleri ise “terörizm” adı altında karalamak istiyorlar. İslamı ve Müslümanları; ya yeni ideolojik yapılanmalarla baskı altına alıyor ya da doğrudan “düşman” olarak adlandırarak hedeflerine ulaşmak istiyorlar.
Şu anda bölge tamamıyla ABD’nin askeri gözetimi altına alınmıştır. Kendilerinin sömürgeleri durumunda olan ülkelerin hepsini zaten kontrol altında tutuyorlar. Diğer bir kısmında ise topraklarının bir bölümünü onların kontrolünden çıkarıyor, askeri üsler kuruyorlar. Kendilerine bölgede yer açıyorlar. Bunun için bütün ekonomik ve politik ölçüleri de dengeleri de bozuyorlar. Bölgedeki bu hedeflere ulaşmak ve dünyadaki sultalarını ve hakimiyetlerini pekiştirmek için bütün hükümetleri ve halkları tehdit etmekten geri kalmıyorlar.
Bölgemizdeki antidemokratik rejimler ve siyasi hükümetlerin zorbalığı da bu konuda halklara büyük zorluklar çıkarmaktadır. Bölge; ya krallıklarla ya da adı “cumhuriyet” olan krallıklarla yönetiliyor.
İşgal altındaki topraklardaki halklar büyük bir sıkıntı içindedir. Neoliberal politikalar çerçevesinde fakirlik, işsizlik, salgın ve cehalet devasa boyutlara ulaşmıştır. Buna paralel olarak, büyük devletlerin kârları, emperyalistlerin zenginlikleri ve onların hegemonyası gittikçe artmaktadır.
Halklarımız, ekonomik, siyasi ve askeri baskının yanında, büyük bir kültürel baskı altındadır. Kültürleri, inançları ve milli duyguları yok edilmek istenmektedir. Müzeleri ve kütüphaneleri yağmalayan emperyalist güçler, okulları, araştırma merkezlerini ve üniversiteleri yıkıyorlar, bilim adamlarını ve aydınları ise ya öldürülüyorlar ya da zindana atılıyorlar. Dini ve medeni bütün kuruluşlar yok edilmeye çalışılıyor, yakılıp yıkılıyor. Halkların eğitim programları baştan düzenleniyor. Ayrıca Ortadoğu ülkelerindeki bütün medya kuruluşları zalim hükümdarların kontrolü altındadır.
Bütün bu olumsuz koşullara rağmen, Ortadoğu halkları elleri kolları bağlı asla oturmayacaklardır. Onlar direniş için ayağa kalkacaklardır. Siyasi, toplumsal ve ekonomik haklarını korumak için savunmaya geçeceklerdir. Irak’taki silahlı mücadele, ABD planlarını bozguna uğratmıştır. Direniş, Lübnan’da da Siyonizm karşısında zafere ulaşmıştır. Filistin’de direniş gelişmekte ve işgalcilere karşı isyan büyümektedir. Afganistan ve Somali’de de direniş hareketleri gittikçe daha disiplinli bir hale gelmektedir ve işgalcilere ağır zayiat verdirmektedir. Bölgenin tüm ülkelerinde de emperyalist zorbalığa karşı hareketler gittikçe gelişmektedir. Bu direniş hareketleri halkların siyasi desteğini kazanmaya adaydır. Bölgedeki azınlıklar da, emperyalistlerin ve zalim yöneticilerin çifte baskısı altındadır. Halklara düşen görev, demokratik ve toplumsal çerçevede sorunların ortadan kaldırılmasıdır. Bir vatan özgür olmadıkça, demokratik de olamaz. Bütün aşamalarda, halklar kendi yerli kaynaklarına ve zenginliklerine sahip olamadığı sürece istiklal ve özgürlüğün manası olmayacaktır. Emperyalizmin yarattığı, oluşturduğu ve beslediği milliyetçilik ve mezhepçilik, dincilik gibi kavramlar bir yana bırakılarak emperyalistler ve Siyonistler karşısında halklarımızı birleştirmeliyiz.
Gericilik-Siyonizm-emperyalizm üçgenine karşı mücadele, geniş bir cephe açılarak sürdürülmelidir. Emperyalizme, Siyonizme ve gericiliğe karşı mücadele eden bazı İslami güçler de vardır. Bu noktada biz, kendi programlarımızdan vazgeçmeksizin, onlarla olan farklılıklarımızı unutmamak kaydıyla aynı hedefe doğru yönelmeliyiz. Bu mücadelede, bütün devrimci güçlere düşen temel görev, bütün işçi ve emekçileri sağlam siyasi ve ideolojik temeller üzerinde birleştirmektir. Bu, başarıya ulaşmanın yegane dayanağıdır.
İstanbul’daki bu sempozyumun katılımcıları, Irak, Filistin, Afganistan, Lübnan ve Somali’deki direniş hareketlerini desteklemektedir. İşgale karşı direnenlerin “terörizm” ile asla bir ilgisi olmadığını kuvvetle vurgulamaktadırlar.
Asıl terör işgaldir, ekonomilerin ve kültürlerin yok edilmesidir. Bu çerçevede katılımcılar, bölgedeki en önemli sorunun Filistin sorunu olduğu ve bu sorun çözülmeden güvenlik ve istikrarın asla söz konusu olamayacağı konusunda hemfikirdir. Filistin halkı kendi kaderini kendisi belirlemelidir. Filistin’in tarihi toprakları üzerinde demokratik Filistin Devleti’nin kurulması katılımcıların da hedefidir.
Bu sebeple katılımcılar şu noktaları vurgulamaktadır:
– Filistinlilerin Siyonistlere karşı mücadelesi bölgedeki ve dünyadaki emperyalizme karşı mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. Milliyetçi ve gaspçı Siyonistlere karşı Filistin halkının bütün mücadele üsluplarını ve tarzlarını, silahlı mücadele de dahil olmak üzere destekliyoruz. Bu hareket içindeki güçleri birbirinden ayırmamak gerekir. Filistin halkı adına mücadele eden bütün gruplara, milliyetçi, solcu, İslami kesimlere ulusal birliklerini sağlamaları, iç sorunlarını demokratik diyalog çerçevesinde bir an önce çözmeleri için çağrıda bulunuyoruz.
– Katılımcılar, ABD ve AB tarafından Filistin halkına yapılan ekonomik ve siyasi kuşatmayı da protesto etmekte ve bir an önce kaldırılması çağrısı yapmaktadırlar.
– Irak’taki direnişi de onaylıyoruz. Irak halkının sorunlarının çözülmesi için işgalcilerin bir an önce çekilmesi ilk şarttır. Katılımcılar aynı şekilde Irak’taki bütün direnişçi güçlerin birleşmesini ve mezhep, milliyet, din sorunlarını bir yana bırakmalarını istemekte ve direniş adına sivillerin öldürülmesini protesto etmektedir. Sivilleri hedef alan eylemler, direnişin haklı ve meşru görüntüsünü bozmaktadır. Eğer birlik gerçekleşirse zafer de çabucak gerçekleşecektir. Bu zafer, ABD emperyalizminin bölgedeki planlarına büyük bir darbe olacaktır.
– Bölgedeki diğer direniş merkezlerini; Afganistan, Somali ve Lübnan’daki direnişleri destekliyor ve direnişin bu bölgedeki halkların bir hakkı olduğunu vurguluyoruz. Özellikle Siyonist İsrail’e karşı Lübnan direnişinin geçen yaz kazandığı zaferden dolayı da Lübnan halkını yürekten kutluyoruz.
– Konferans, ABD’nin, Suriye ve İran’a yönelik tehditlerini de protesto etmektedir. Bu tehditler hangi isim altında olursa olsun şiddetle kınanmaktadır. Kendi rejimlerinin değişmesi öncelikli olarak İran ve Suriye halkının kendi sorunudur. Hiçbir şekilde dışarıdan müdahale edilmemesi gerekir.
– Sudan’ın doğal zenginliklerini elde etmek için yapılan saldırıları ve işgali kınıyoruz. Ve bölge halklarını birbirlerini tanımaya ve birbirleriyle sıkı bir ilişki kurmaya davet ediyoruz. Ortak düşman karşısında birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Biz bölge halklarının kültürel, toplumsal ve siyasi haklarını elde etmek için verdikleri bütün mücadeleleri destekliyoruz.
– Konferans katılımcıları, bölgedeki bütün ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını tanımaktadır.
– Bölgedeki yönetimlerin sivil ve siyasi muhaliflere karşı yaptıkları zorba hareketleri kınıyoruz. Fas’taki siyasi mahkemelerin bir an önce durdurulmasını istiyoruz. Tunus’ta, Mısır’da, Suriye’de, İran’da, Türkiye’de ve Körfez ülkelerindeki benzer mahkemelerin derhal kapatılmasını istiyoruz. Siyasi görüşlerinden dolayı ülkesini terk etmeye zorlananların, kendi ülkelerine bir an önce geri dönmelerini ve hapiste olanların da serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
– Son olarak katılımcılar, bu gibi seminerlerin önemine vurgu yaparak, bu konferansın, daha geniş katılımla ve daha derin içerikle her yıl düzenlenmesini dilemektedir.