Özgürlük Dünyası Ocak 2013 Sayısı (237) Çıktı!
İÇİNDEKİLER
İşçi sınıfı ve ‘ezilenler’, sınıf ve ‘kimlik’ politikaları
Yusuf Akdağ
AKP’nin resmi tarihi
Arif Koşar-İsmail Afacan
Üniversite A.Ş.
Nilgün Tunçcan Ongan
“Amerikan oyunu” ne durumda?
Kadir Yalçın
Ortadoğu’dan Uzakdoğu’ya emperyalist paylaşım planları
Yücel Özdemir
Enerji kimin için?
Yusuf Gürsucu
SUNU
Bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2012, Ortadoğu’da emperyalist planlar ve savaş bataklığına Türkiye’nin ‘çoşkulu’ bir biçimde atıldığı bir yıl olarak da tanımlanabilir. Türkiye’nin “Suriye’de mezhep diktatörlüğü var, Irak’ta Şii hükümet Sünnilere zulmediyor” diye bu ülkelerin iç işlerine müdahale etmesi ve Şii ve Nusayri (Arap Alevi) yönetimlerin olduğu ülkelerle ilişkilerini ciddi biçimde sorunlu hale getirmesi, giderek bölgede yönetimi Sünni ve Şii olan ülkelerin ayrı saflarda cepheleşmesi, emperyalizmin bölgeye müdahale stratejisinin adım adım hayata geçirildiği anlamına gelmektedir.
Özellikle Arabistan, Katar, Bahreyn gibi petrol zengini ülkelerin milyarlarca dolarlık savaş uçağı, füze sistemleri almaya girişmiş olmaları; Türkiye’ye patriotlar yerleştirilmesi ve savaş sanayiinin “NATO görevlerini” ya da komşu ülkelerdeki gerilimi ve iç çatışmaları bahane ederek silah üretimini ve silahlanmayı teşvik etmesi; ABD, Fransa, İngiltere, Almanya ve Rusya’nın İran, Suriye ve Irak gibi ülkelere (Türkiye’ye bile) yeni silahlar satmak için girişimlerini artırması bölgedeki silahlanmanın düzeyinin bir işareti olarak görülebilir.
Bu elbette bölgede savaş (bölgesel ve daha uzun vadede dünya savaşı) etkenlerinin yükseldiği, halkların birbirini boğazlaması için etnik ve mezhep savaşlarının sahnelenmesi için koşulların hızla olgunlaştırıldığı anlamına gelmektedir.
Bu durum savaş karşıtı bir mücadeleyi, barış mücadelesini, bölge ülkelerinin demokratikleşmesi için özgürlüklerin geliştirilmesi mücadelesini acil görev haline getirmektedir. Yine bölge ülkeleri arasındaki çatışmaların zeminini ortadan kaldırmak üzere halkların kendi kaderlerini tayin hakkına saygının öne çıkarılması, ülkeler ve halklar arasındaki ilişkilerde barışın egemen olmasına çalışılması, birer birer ülkelerde halkların kardeşliği mücadelesi aynı derecede önemli bir görevdir.
Emperyalist planlar ve bu planların bölge ülkelerindeki suç ortağı yönetimlerin, halkları birbirine boğazlatma politikalarının ve işçi sınıfının sömürüsünü sınırsız biçimde artırmak için giriştikleri saldırıların püskürtülmesi, barış ve demokrasi mücadelesinin bir bileşeni olabildiği ölçüde, mücadele zemini genişleyecek ve geniş yığınları kapsaması mümkün olacaktır. Arap isyanlarında açıkça görüldü ki, halklar “iş, ekmek ve özgürlük” istemektedir. Tunus’ta ve Mısır’da Müslüman Kardeşler’in de eski rejim yanlılarının da halkın, işçilerin taleplerini yerine getiremeyeceği ortaya çıkmış; Müslüman Kardeşler’in de geçen kısa süre içinde maskeleri düşmüştür.
Türkiye’de AKP Hükümeti de arkasındaki oy gücünü hâlâ korumasına karşın, ülkenin başlıca sorunlarını çözememesinin krizini derinden hissetmeye başlamıştır. Dolayısıyla Türkiye bölge ülkelerinde emperyalist müdahalenin dayanağı haline geldikçe halklar indinde itibar kaybetmektedir.
Barış, emperyalist müdahalelere ve savaş kışkırtmalarına karşı mücadele, demokrasi ve özgürlük mücadelesi, halkların iş ve ekmek talebiyle birleşerek ilerlemeye aday bir mücadele potansiyeli taşımaktadır.
2013’ün bölgedeki barış ve demokrasi güçlerinin daha büyük bir güçle mücadeleye atıldıkları, ülkemiz ve dünyada sosyalizm mücadelesinin daha da güçlendiği bir yıl olması dileği ile…