SEKA işçilerinin geçtiğimiz Ocak ayı içerisinde başlayan ve 51 gün boyunca göstermiş olduğu mücadele, işçi hareketi açısından incelenmeye ve sonuçlar çıkarmaya dönük birçok veri sunmuştur. Direnişin geldiği durum bir yana, SEKA’da başlayan ve sonra Tekel işçilerine yayılan eylemler, birleşik mücadelenin en önemli konularından birisinin hâlâ özelleştirmeler olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Daha direnişin ilk gününde sendika başkanının “direnişimiz her geçen gün büyüyecek” açıklamasının, bir ajitasyon ve motivasyon sözü olmanın ötesinde, gerçeğin bir ifadesi olduğu kısa zamanda herkes tarafından anlaşılmıştır. Tabii, burada, ’98 yılındaki direnişin ve bu direnişin ortaya çıkardığı deneyimlerin önemli bir etkisi vardır. Böyle bir direnişin örgütlenmesi için gerekli en temel şey olan inanç olgusunun da, kaynağını ’98’deki direnişten aldığı şüphesizdir.
Bu yazımızda esas olarak, SEKA üzerinden, işçi basınının, bir direnişi ele alışı, ona desteği ve işçi mücadelesinin birleştirilmesi açısından taşıdığı önemi ve oynadığı rolü irdelemeye çalışacağız.
GAZETE VE İŞÇİ SINIFI MÜCADELESİ:
Evrensel, yayın hayatına başladığı ilk günden itibaren, şu temel iddia ile yola çıkmıştır: “Sınıfın gazetesi olmak”, “işçi sınıfı ve hareketinin kürsüsü olmak”. Evrensel, sınıfın bir parçası olarak, her bir işçiye ulaşabilme, onun bilinçlenmesi ve mücadelesinde bir araç olarak kullanılması amacıyla 10 yıldır yayınını sürdürüyor. Kendini işçilerin gazetesi olarak ifade etmesi, sınıf tavrı olarak, tekil ve geri işçi eğilimlerini genelleştiren, sınıf kavramı bilgisinden yoksun bir kısım çevrenin, “Hangi işçinin? İşçiler Fanatik okuyor, Bulvar okuyor. Bu işçilerin mi gazetesi olacaksınız?” türünden hafifsemelerle yüz yüze geldi. Bu kesimler açısından, bir fabrikada patronun işçileri kötü koşullarda çalıştırmasının ve bu sorunu bir işçinin kendi üslubuyla dile getirmesinin hiçbir önemi yoktu. Hatta gazete, böyle işçi haberleri ya da mektupları yayınlandığı için, işçi yaşamı kendisi için hiçbir şey ifade etmeyen küçük burjuva aydın tipleri tarafından küçümsendi. Sınıfın gazetesi olmak, onlara göre, sınıfa akıl vermekti! Evrensel, 10 yıl önce olduğu gibi, bugün de, sınıfa seslenen ve onların kürsüsü olabilen tek gazete olma özelliğini sürdürmektedir. İlk zamanlarda pek anlaşılamayan, hatta kimi sol kesimlerce küçümsenen bu temel iddia, özellikle sınıf mücadelesinin gelişmeye başladığı dönemler başta olmak üzere, bugün Evrensel’in işçi hareketi içerisindeki yeri ile birlikte daha anlaşılır ve somutttur.
GAZETE SEKA İŞÇİLERİ VE MÜCADELESİNİN HİZMETİNDE
Gazete, Kurban Bayramının 1. gününde fabrikaya kapanan işçilerin haberini “Hükümet SEKA’lıya bayramı zehir etti” başlığıyla duyurdu. Herkesin bayramlaşmak üzere, yakınlarına ve ailelerine gittiği bir zamanda, SEKA işçilerinin iş ve ekmeklerini savunmak için verdikleri mücadeleye dikkat çekiliyordu. Burada üzerinde durulan diğer bir konu, SEKA’ya yönelik saldırının, İslamcı bir siyasi geleneğe sahip AKP gibi bir parti eliyle gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Bu başlıkla, dini bayramları her vesileyle siyasi istismar ve rant sağlama aracı olarak kullanmayı ihmal etmeyen bu siyasi geleneğin, bu bayramda vereceği mesajların ne kadar sahte ve yalan olduğu, manşete taşınmıştı.
Nitekim, fabrikaya kapanan işçilerin eş ve çocukları -ki kendi ifadelerine göre, büyük çoğunluğu, son seçimlerde AKP’ye oy vermişti-, AKP il binasına yürüyüş düzenleyerek, gelen milletvekillerini protesto ediyordu.
Muhabirlerin yüz yüze geldiği işçilerin görüşleri haberleştiriliyor, hatta kimi zaman manşete taşınarak, işçilerin kararlılıkları tüm ülkeye duyuruluyordu.
DESTEK HABERLERİ ÖNE ÇIKIYOR
Direnişin başladığı ilk günden itibaren, SEKA işçilerine destek ziyaretleri gazeteye yansıdı. Destek ziyaretlerinin gazetede yer bulması, taşıdığı haber değerinin yanında, desteklerin artması, geliştirilmesi ihtiyacına dair mesajı da içeriyordu. SEKA işçileri açısından, mücadelede yalnız olmadıklarını hissetmeleri ve dayanışma bilincinin geliştirilmesi anlamlarını taşıyan bu destekler, bir yandan da, dost ve düşmanlarını anlamaları açısından önemliydi. Sendikalar, siyasi partiler ve kitle örgütlerinin yanı sıra aydın ve sanatçıların destek ziyaretleri, SEKA işçilerinin, o güne kadar, belki bir kısmının ismini bile duymadıkları yazar, şair ve sanatçıları, kendi ekmek kavgalarıyla gönül ve fikir birliği içerisinde olan bir kesim olarak tanımalarını sağladı. Ayrıca diğer illerde SEKA işçilerini destekleme amacıyla yapılan eylemler, toplantılar, dağıtılan bildiriler de, bu süreçte gazetede yer aldı. SEKA işçileri, yalnız işçi basını üzerinden, bu eylem ve etkinliklerden haberdar oldu. Bu haberlerden öğrendi, moral buldu, kendi mücadelesine ilişkin sorumluluk ve inancını tazeledi.
SINIF, HABERLEŞME ARACI OLARAK İŞÇİ BASININI KULLANMAYI ÖĞRENİYOR
SEKA işçilerine destek mektupları yollayan birçok işçi ve işçi grubu, bu mücadeleden neler öğrendiklerini, onlarla birlikte olduklarını sınıf kardeşleriyle paylaştılar. Daha önce de, çeşitli eylemler vesilesiyle, bu tarz işçi mektupları gazetede yer bulabiliyordu. Bu mektuplar, çoğunlukla, politik bir yönlendirmeyle yazılan ya da işçi görüşlerini yansıtan mektuplardı. Aynı tarihlerde kapatılma kararı alınan SEKA ve Bitlis TEKEL Fabrikası işçileri, kapatma kararına karşı eş zamanlı başlattıkları bu mücadelede, işçi basınını, bir deneyim aktarma, dayanışma ve haberleşme aracı olarak kullandı. SEKA işçilerinin Bitlis TEKEL işçilerine yazdıkları mektubun yayınlanmasından birkaç gün sonra, Bitlis TEKEL işçilerinin SEKA işçilerine destek mektubu yayınlandı. Sınıfın bu iki kesiminin, gazetenin en temel işlevini kendi şahıslarında gerçekleştirerek, gazeteyi bu amaçla kullanmaları, gazetenin, esas olarak, sınıfın harekete geçen bölükleri açısından daha da netlikle anlaşılabilir olma gerçekliğine de işaret etmektedir. SEKA işçileri, işçi basınını, bir yandan da, siyasi iktidara karşı cevap verdiği bir kürsü olarak kullandı. Hükümetin açıklamalarına karşı, SEKA işçileri imzalı iki mektup yayınlandı. İşçiler, doğrudan mücadele ettikleri siyasi iradeye karşı, bu kürsüden açıktan bir hesaplaşmaya girdiler.
İZMİT’TEN BİTLİS’E SEVGİLERLE
“Ekmeği ve emeği için direnen İzmit Seka işçisinin sevgi ve selamlarını iletiyorum bu mektupla.
Direnişinizin başarılı olmasını yürekten diliyorum. Birlik ve beraberliğinizi bozmadığınız, sendikal disipline uyduğunuz sürece, Bitlis halkını yanınıza alabildiğiniz müddetçe, başarılı olmamanız için hiçbir sebep yok.
Ama işiniz zor. Neden mi? Çünkü Bitlis’te işçi sınıfını temsil eden tek sizsiniz. İşçi olarak, sendika olarak il içinden destekçiniz olmayacak. Ama iyi yanı da, Bitlis’in tek fabrikası olması sebebiyle, Bitlis halkının size, direnişinize ve yuvanız olan fabrikanıza sahip çıkma mecburiyeti var.
İzmit ve Bitlis direnişlerinin mutlu sonla bitmesinden sonra üretim dolu, huzur dolu günlerde mektuplaşmak dileğiyle.
Yaşasın İzmit Seka Direnişi
Yaşasın Bitlis Tütün Direnişi
Yaşasın Tam Bağımsız Demokratik Türkiye Cumhuriyeti
Murat Beyhan
Seka İşçisi (İZMİT)” (25.01.2005)
BİTLİS TEKEL’DEN İZMİT SEKA’YA SEVGİLERLE
“Ekmeği, aşı ve işi için direnen Bitlis Tekel sigara fabrikası işçilerinden onurlu, dürüst, emeği için direnen SEKA işçilerine selamlarımızı iletiyoruz.
Bizler, Türkiye’nin en ucunda direnen, direnişini sadece ve sadece geleceği için, aşı ve işi için yapan işçileriz.
Şu an görüyoruz ki, Türkiye’mizde IMF’ye sadece Tekel ve SEKA işçisi direniyor. Buna diğer emekçi kardeşlerimizin de bir an evvel katılmasını bekliyoruz. Siz SEKA direnişçilerini kutluyoruz. Umuyoruz ki, direnişiniz başkalarına örnek olur. Bizler direnişimizden taviz vermeden yolumuza devam ediyoruz. İnanıyoruz ki, Bitlis ve İzmit direnişi mutlu sonla bitecektir. Allah Bitlis Tekel ve İzmit SEKA’ya yardımcı olsun. Yolumuz açık olsun.
Ayrıca Evrensel gazetesinin “okur yazar” köşesinde bizlere yazdığınız mektup bizlere güç verdi. Eğer gücümüzdeki direnç artmışsa, bunu siz İzmit SEKA’lı kardeşlerimize borçluyuz. Hepinizi seviyoruz. İnşallah yarınımız bugünden daha iyi olacaktır.
Yaşasın Bitlis Tekel Direnişi
Yaşasın İzmit SEKA Direnişi
Yaşasın Tam Bağımsız Demokratik Türkiye Cumhuriyeti
Tekel Bitlis sigara fabrikası işçileri” (27.01.2005)
MÜCADELENİN BİRLEŞME OLANAKLARI ARTIYOR
SEKA işçilerinin mücadelesine kamuoyu desteğinin giderek artması eğiliminin, özelleştirme kapsamındaki işletmelerdeki işçilerin mücadelesinin gelişmesinde de önemli bir etkisi oldu. SEKA işçilerinin fabrikayı işgal ettikleri bayramın ilk günü, Bitlis TEKEL işçileri de, fabrikaları önünde eylem yapıyordu. Yine, limanların özelleştirilmesine karşı çıkan liman işçileri, iş bırakma da dahil olmak üzere, çeşitli eylemler gerçekleştirdiler. Daha lokal düzeyde başlayan TEKEL işçilerinin eylemi, giderek genişleme eğilimini bu atmosfer içerisinde yakaladı. Adana, Malatya, Tokat TEKEL işçileri, bir yandan fabrikalarında eylemler yaparlarken, bir yandan da yereldeki üretici ve esnaf kesimi başta olmak üzere, birleşik mücadelenin diğer kesimleri ile birlikteliklerini geliştirmeye başladılar. Bu dönem, TEKEL işçilerinin mücadelesi ve talepleri ile SEKA işçilerinin mücadelesi ve taleplerinin ortaklaşma eğilimi güçleniyordu. “SEKA, TEKEL vatandır, satılamaz” çıkar ortaklığı bilinci, SEKA’ya devlet güçlerinin müdahalesiyle birlikte, daha somut bir dayanışmanın gelişmesine yol açtı. Adana ve Bitlis’te TEKEL işçileri fabrikalara kapanırken, Tokat’ta işçiler, fabrika önünde eylem yaptılar. İşçiler, SEKA’dan polis geri çekilene kadar eylemlerini sürdüreceklerini ilan ettiler. Tüm bu süreçte, bu eylemlerin birleşmesine dönük olanak ve tutumların gelişmesine yardımcı olan en önemli araç, hiç şüphesiz, yine işçi basını oldu.
GAZETE BİRLEŞİK MÜCADELEYİ TARTIŞTIRIYOR
Hareketin birleşme olanaklarının artmasına rağmen, Türk-İş başta olmak üzere, sendika bürokrasisinin durumu görmezden gelme tutumu, gerek köşe yazıları, gerekse işçi ve sendikacılarla yapılan röportajlarla gazetede tartışmaya açıldı. Başta özelleştirme kapsamındaki işletmelerde ve ilgili sendikalarda olmak üzere, mücadelenin bundan sonraki seyrine ilişkin tartışmalar, SEKA üzerinden haberlere taşındı. Tüm bu gelişmelere rağmen, Türk-İş, “SEKA lokal bir sorundur. Biz bu sorunu böyle ele alıyor ve çözmeye çalışıyoruz” diye açıklama yapıyordu. Nitekim Emek Platformu’nun 16 Şubat’taki genel eylemi, geçiştirilen bir eylem halinde örgütlendi. Ancak, SEKA’daki direnişin çözülmemesi ve TEKEL işçilerinin eylemlerinin giderek yükselmesi, sendika bürokrasisi üzerindeki baskıyı artırıyordu. Türk-İş Başkanlar Kurulu’nun SEKA’da yapılan toplantısında, dışarıda bir genel grev kararı bekleyen işçi ve ailelerinin de baskısıyla, 4 Mart’ta tüm yurtta işyerlerini terk etmeme kararı alındı. Şüphesiz, buradan hareketle, Türk-İş’in bu kararını işçi basınından çekindiği için aldığını iddia etmeyeceğiz. Ancak şu çok açık söylenebilir ki, o güne kadar işçilerin mücadelesinin ilerlemesi ve gelişmesi için tüm olanaklarını seferber eden işçi basınının, genel eylem fikrinin yaygınlaşmasında çok ciddi bir etkisi olmuştur. Nitekim 4 Mart eylemi, hareketin ihtiyacına göre geri bir eylem olmakla birlikte, işçi basını, bu eylemin daha güçlü örgütlenmesinin önemine işaret etmiştir.
EYLEMİN SONA ERMESİ VE İKİ TUTUM
Hükümet ve sendika yetkililerinin görüşmeleri sonrasında ortaya çıkan SEKA’nın Kocaeli Büyükşehir Belediye’sine devredilmesi “formülünün” işçiler tarafından büyük çoğunlukla kabul görmesi üzerine, imzalanan protokol ile eylem sona erdirildi. Oylamada “evet” diyenler de dahil olmak üzere, hiçbir işçinin, Hükümetin zaman kazanmak ve sorunu üzerinden atmak istediğinden kuşkusu yoktu. İşçilerin bu öneriyi kabul etmelerini, burjuva medya, yeni bir saldırı aracı olarak kullandı. “İşçiler SEKA’yı sattı”, “Tek dertleri işmiş” başlıklı yazılar yazıldı. Kendine “solcuyum” diyenlerin belirli bir bölümü ise, “biz söylemiştik” diyerek, burjuva yorumcularla aynı saflarda yer aldılar. En ileriye giden küçük burjuva solcuları bile, “yenildik, ama mücadele ederek yenildik” derken, “SEKA’da yeni dönem” başlığıyla gelişmeyi duyuran işçi basını, bir yandan Hükümet’in bundan sonraki amacına dikkat çekerken, bir yandan da sonuç olarak, işçilerin yıllardır yapılamayan bir şeyi başardığını, siyasi iradeye geri adım attırdığını vurgulayarak kazançlara dikkat çekiyor ve mücadelenin bundan sonra çok şeye gebe olduğuna işaret ediyordu.
DÜNYA GÖRÜŞÜNÜ ÖĞRENME ARACI OLARAK İŞÇİ BASINI
İşçi basını, yalnızca işçi haberlerinin yayınlandığı bir gazete değildir. İşçi basını, işçi sınıfının dünya görüşünün yaşam ve mücadele içindeki en basit biçimleriyle görülebildiği, anlatıldığı, politikadan sanata, mizahtan günlük yaşama kadar her alanda kendi alternatif bakışını anlayabilmenin de aracıdır. Yine işçi hareketi ile bilim dünyasının bağını kurmanın da en kestirme olanağı, işçi basınıdır. Direnişteki işçilerin taleplerinin bilimsel araştırma ve görüşlerle desteklenmesi, bir yandan işçilerin taleplerini daha güçlü kılarken, bir yandan da bilim dünyasıyla işçi mücadelesi arasında dolaysız bir bağ kurulmasını sağlamaktadır. Nitekim bu süreçte, özelleştirme ve SEKA gerçeği üzerinden bir çok akademisyenin yazıları, röportajları yayınlandı. Şüphesiz bu yazılar, direnişteki işçilerin bilgi ve donanımının daha da gelişmesini sağladı.
Bununla beraber, işçi basınının, işçilere, kendi sınıf kültürünü tanımaları, sanat ve edebiyata ilgilerinin artmasını sağlama amacı da vardır. Sınıfın kendi kültürünü tanıma olanakları ise, esas olarak, sınıf, mücadele içerisindeyken artmaktadır. Başlangıçta çok basit taleplerle başlayan bir mücadele, süreç içerisinde, sınıfın, kendi dışındaki dünyada ne olup bittiğini anlama ve öğrenme isteğini artırmaktadır. Barikatın önündeki işçi, artık, kendisini kuşatan dünyaya karşı daha güçlü olma ihtiyacını duyar. İşte bu noktada işçi basınının kültür sayfasının da hareket halindeki sınıfa ve mücadelesine dikkatini yöneltmesi önemlidir. En dolaysız biçimde sınıfa kendi kültürünü tanıma ve öğrenme olanağının perdesinin aralanması, özellikle bu günlerde tayin edicidir. İşçi sınıfı kültürünün egemen olmadığı koşullarda, çoğunlukla burjuva kültürü ile hesaplaşmakla sınırlı kalınan bu alanın, hareketin gelişme dinamikleri gözetildiğinde, sınıfın kendi kültürünü anlayabilme olanaklarının ortaya çıktığı durumlarda azami ölçüde değerlendirilmesi ihtiyacı artmaktadır.
SONUÇ YERİNE
Özelde SEKA direnişi üzerinden işçi basınının bugün geldiği durum, ortaya çıkış amaçlarından bir bölümünün hayat bulması açısından önemli ve sevindiricidir. Tabii ki, işçi basınının nasıl geliştirileceği, bir örgütlenme aracı olarak nasıl kullanılacağı üzerine çokça yazılmasına rağmen, bu açıdan hâlâ önemli eksiklikler mevcuttur. Bu eksikler giderildiğinde, işçi basınının, işçi sınıfı mücadelesinin güçlendirilmesine ne kadar büyük bir katkı sunduğu ve sunacağı daha iyi görülecektir.