Kadın kitlelerinin aydınlanması ve mücadelenin ayrılmaz bir parçası haline gelmesinin bir aracı olarak basın

“Günlük basının, ‘kolektif propagandacı, kolektif ajitatör ve kolektif örgütçü’ olması düşüncesi; bir gerçeği dile getirmesinin yanında, bütün bir tarihsel deneyimi de ifade eder” deniyor, “Sınıf Mücadelesinde Vazgeçilmez Bir Araç Olarak Gazete” broşüründe. Ardından söylenen “Gazete, işçilerin parti ve kitle çalışmasının; yaşam ve eylemlerini birleştirmeleri, bilinçlerini ilerletmeleri, bir parti olarak örgütlenmelerinin; öteki emekçi sınıf ve tabakaları çevrelerinde toplamaları ve bütün halkı her günkü mücadele içinde devrimci bir çizgi üzerinde birleştirmeleri ve sermayeye karşı savaşmayı öğretmelerinin en temel aracıdır” cümlesi, günlük basının hedefinin ve bir araç olarak neden önemli olduğunun bir tarifi olarak karşımızda duruyor. Kadın basınına ilişkin söyleyeceğimiz her şeyin temelinin bu olacağını ifade ederek başlayalım. Ancak, bu ifadeye ek olarak söyleyeceğimiz şey; kadın çalışmasına ve emekçi kadınların mücadelenin bir bileşeni haline getirilmesine ilişkin ortaya konulan teorik değerle, pratik gerekliliklerin karşılanması arasında açılan makasın birleştirilmesi gereğini bugün dünden daha fazla hissettiğimiz. Çünkü bugün işçi sınıfının partisi, kitleler içinde propaganda ve ajitasyon yürütmek üzere araçlarını dünle kıyaslanmayacak ölçüde genişletti ve geliştirdi. Bu sırada kadın kitleleri içindeki çalışmayı kolaylaştırmaya yarayacak araçların yaratılmasına özen gösterdi ve bu yöndeki adımlarını da her geçen gün çoğaltmaktadır. Elbette ki, işçi sınıfının partisi bu araçları yaratır ve günlük çalışmanın ihtiyaçlarını karşılayacak bir hat izlemesi için geliştirirken, geniş teorik ve pratik birikimin süzgecinden geçmiş çeşitli deneyimleri kendine has yöntemlerle değerlendirdi. Bu yazıda, bu teorik ve pratik birikimin kimi yönlerini, bugünkü kadın basın araçlarımızı neye göre şekillendirdiğimizi ve hangi hedef doğrultusunda nasıl güçlendirmemiz gerektiğini somutlayacak biçimde ele almayı amaçlıyoruz.

KADIN ÇALIŞMASI – YALNIZCA “YARARLI DEĞİL”, ESAS OLARAK “VAZGEÇİLMEZ” ALANLARIMIZDAN BİRİ
“Hareketin içine çekilmemiş kadın kitleleri, kayıtsız koşulsuz, sermayenin bir dayanağını ve karşı devrimci propagandanın bir nesnesini oluştururlar.” (1921, Komünist Enternasyonal 3. Kongre)
90 yıl önce yapılmış bu tespit, emekçi yığınlarını, halk yığınlarını örgütlemeye soyunmuş bir parti için kadın çalışmasının önemini, değerini özel olarak dillendirmeye ihtiyaç bırakmamaktadır. Bugün, kadının mücadelenin vazgeçilmez bileşeni olduğuna ilişkin derin teorik bilgiyi pratiğe geçirme zorunluluğu dünden daha ağır bir sorumluluk haline geldi. Neoliberalizmin muhafazakârlıkla kol kola yeniden dizayn ettiği ekonomik ve toplumsal hayatın cenderesi bugün en çok kadınları öğütüyor. Kadınlar, giderek daha fazla oranda sermayenin kendi ihtiyaçlarına meşruiyet kazandırması ve devamlılığının sağlanması için güvence olarak görülüyorlar. Muhafazakârlıkla beslenen bu güvence ilişkisi, kadınları bağımlılık ilişkilerine her geçen gün daha fazla mahkûm ediyor. Neoliberal muhafazakârlığın hem en çok ezdiği, hem kendine en önemli dayanak haline getirmeye çalıştığı kadınların bu cendere içindeki durumu, bugün yalnızca kadınların değil, aynı zamanda bütün mücadele alanlarının gündeminde ön sıralarda yer alması gereken bir durum halini aldı. Biliyoruz ki, neoliberal muhafazakâr tahayyülün kadınlara biçtiği rol, ortaya çıkardığı toplumsal ve ekonomik yapı tümden bütün mücadele alanlarımızı etkiliyor.
İşçi sınıfı partisinin, kadın kitlelerinin içinde, bu kitleler kapitalizmin sağlam bir dayanağını oluştursun diye büyük bir propagandanın hedefindeyken, bu dayanakları söküp atmak için manivelasını yerleştireceği nokta neresidir?
Kapitalizmin emekçi kadın kitleleri için yarattığı koşullara baktığımızda cevap elimizde: Tek bir nokta yok, birçok, adeta sayısız nokta var. Bugün mücadelenin olanakları ve zorunluluklarının son derece genişlediği bir dönemden geçtiğimizi ifade ediyoruz. Hem ülkenin içinde bulunduğu koşullar ve uluslararası durum açısından, hem de sınıf partisinin elindeki olanaklar açısından. Bu olanakları bugün doğru bir biçimde okumanın ve değerlendirmenin koşullarından biri de, emekçi kadınların mücadelenin en önemli bileşenlerinden biri haline getirilmesi için yürütülecek çalışmanın her birimde günlük bir çalışmanın parçası haline getirilmesi.
Bunun için kullanılacak en önemli araç, tıpkı tüm diğer alanlarda olduğu gibi, öncelikli olarak günlük basım yayın araçları, bununla birlikte kadınlara doğrudan hitap eden, kadınların yaşamının tüm renkliliğini, canlılığını, çeşitliliğini de kapsaması gereken, geçmişten getirdiği birikimle önünde uzanan yolu çizmesi zorunlu olan kadın basını. “Yeni dönem”in ancak ve ancak günlük çalışmanın, amatörlüklerden kurtularak ve daha fazla oranda işçi sınıfına bağlanarak devam edecek bir günlük çalışmanın üzerine yükseleceğini düşündüğümüzde, bu yeni dönemde daha fazla emekçi kadınla yüz yüze gelmek ve onları mücadeleye katmak kaçınılmaz bir görev olarak karşımızda duruyor.

90 YIL ÖNCE: “EMEKÇİ KADINLARIN GAZETE VE ÖZEL YAYINLAR ÇEVRESİNDE YENİDEN DAHA GÜÇLÜ BİR BİÇİMDE ÖRGÜTLENMESİ”
Bu açıdan baktığımızda, neredeyse 90 yıl önce “Bolşevikleşme” çağrısı yapılan Enternasyonal’de önemle vurgulanan bir noktanın emekçi kadınların gazete ve özel yayınlar çevresinde yeniden daha güçlü bir biçimde örgütlenmesi çağrısı olması bizi şaşırtmayacaktır:
“Son zamanlarda basın sorununda Komünist Partilerimizin mali zayıflıklarından doğan bir zorlukla karşı karşıyayız. Kadın gazetelerini belli ölçüde kısıtlamak zorunda kalmamızın belirtileri var. ‘Ouvriere’ ölecek. Eğer bugün şiarımız ‘Bolşevikleşme’ ise onun yerine başka bir şey geçmek zorunda. Bütün partilerde, geçen yılki kadınlar konferansı ve dünya kongresi kararlarının uygulanmasında bütün parti organlarına kadın ekinin sokulması için mutlaka ısrar etmemiz gerekir. Ve bunlar sadece söz konusu redaktörlerin ve sekreterin canı istediği zaman, arada sırada yayınlanmamalı. Düzenli bir şekilde yayınlanmalıdır. Kadınlar arasındaki parti çalışmamızı, parti grubunun genel sütununa, partinin diğer organlarına, özel organlarına, sendika gazetelerine, bilimsel dergilere, kır işçileri için yayınlanan gazetelere ve söz konusu olabilecek hepsine girebilecek şekilde, kadınlar arasındaki çalışmamızı tüm parti çalışmalarının odak noktasına kaydırmak için çaba göstermeye devam etmeliyiz. Bütün bu sorunların genel basında bütünlüklü bir şekilde iyice incelenmesi yoluyla kadınlar arasında çalışma zorunluluğunun kavranışı kendisini kabul ettirdikten sonra, işte ondan sonra kadın hareketimiz tüm partide kök salacak, ancak ondan sonra partinin tam desteğine sahip olacaktır.”
Kadın basınına biçilen bu “toparlayıcı“ rol, kendinden menkul bir rol değil elbette. Farklı koşullara göre farklı biçimlerde kurulacak olan organların tümünün özel bir önemle ele alması gereken kadın basınının işlevi, örgüt çalışması bütünlüklü bir perspektifle ele alındığında ortaya çıkıyor.
Bunu somutlayalım: Komünist Enternasyonal III. Kongresi’nde kabul edilen (1921) Komünist Partilerinin Kadınlar Arasındaki Çalışma Yöntem ve Biçimleri Üzerine Tezler’inde yer alan Ajitasyon ve Propaganda Yöntemleri başlığı altında, her çalışma alanında kurulan kadın komisyonlarının biçimi, niteliği ve görevleri ayrıntılı olarak anlatıldıktan sonra, şunlar söyleniyor:
“Komünist Partilerin işleyen kadın organları, ajitasyon, örgütlenme ve eğitim çalışmalarını yazılı olarak da yerine getirmek için her ülkede merkezi komünist bir kadın gazetesinin çıkması için çalışmakla, komünist basında kadın sayfalarının ve ya kadın köşelerinin, siyasi ve sendikal gazetelerde makalelerin ve yazıların çıkmasını sağlamakla, bu yayınların kadın redaktörlerini bulmakla, çalışan ve mücadele eden kadınlar arasından redaktörlere yardımcı kazanmak ve onları eğitmekle yükümlüdürler.”
Bu yükümlülüğün yerine getirildiği koşullarda ortaya çıkan örnekler oldukça öğretici:
Komünist Enternasyonal IV. Kongresi “Kadınlar Arasında Komünist Çalışma” başlıklı 24. Oturumu’nda (1922)  Hertha Sturm, konuşmasında, Ekim Devrimi’nin kadınlar açısından kazanımlarının her gün yeni adımlarla nasıl pratiğe geçirildiğini anlatıyor. Ardından bu pratiğin, Enternasyonal’in diğer ülkelerine nasıl yol gösterdiğini örneklerken özenle ifade ettiği şey; Sovyet Rusya deneyiminde kadın basınının ne kadar hayati bir öneme sahip olduğu:
“Komünist Partisi’nin yarı illegal çalışmaya zorlandığı Kerenski döneminde, Parti kadınlar arasındaki çalışmayı yeniden ele aldı. Parti, proletarya diktatörlüğü uğruna mücadeleye katılan kadın işçilerin katılımını takdir etmeyi bildi. 1917’de Petrograd’da ‘Kadın İşçi’ yeniden yayınlandı. Moskova’da ‘İşçi Kadının Hayatı’ dergisi yayınlandı. Aynı zamanda Komünist Partisi Moskova Komitesi, işçi köylü kadınlar arasında siyasi propaganda yürütmek üzere bir komisyon oluşturdu. Bu komisyon etrafında toplanan işçi kadınlar, savaşçılar haline geldiler ve bunların önemli bir bölümü, Ekim günlerinde önemli bir rol oynadılar.”
Bu örneklere baktığımızda görüyoruz ki, Sosyalist Rusya’da ve çeşitli ülkelerin komünist partilerinin enternasyonalinde yeniden yeniden vurgulanan temel noktanın, emekçi kadınların bütün yaşamlarının renkliliğini ve canlılığını yansıtan bir yayıncılığın yaratılması ve istikrarlı bir biçimde sürdürülmesi olması bir tesadüf değil.

SOVYET DENEYİMİ: HER ALANDA, TÜM RENKLERİYLE EMEKÇİ KADINLARIN YAŞAMINI ANLATAN KADIN BASINI
Daha devrimden önce her kesimden emekçi kadının günlük yaşamını anlatmak ve mücadeleyle bağlarını kurmak için yayınlanan birbirinden farklı onlarca dergi, gazete, broşür, kitapçıktan bahsetmek mümkün. “Rabotnitsa”nın ilk sayısı, devrimden önce, 8 Mart 1914’te yayınlandı. Bu sayının yayınlanmasından 5 gün önce yazı kurulu üyeleri tutuklandı, ama dergi yine de çıktı ve bütün fabrika ve atölyelere dağıtımı yapıldı. Toplam 7 sayı çıktıktan sonra, 1. Dünya Savaşı’nın başlaması ve tüm işçi basınının kapatılması ile birlikte yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. Şubat Devrimi’nden sonra tekrar çıkan “Rabotnitsa”, Ekim Devrimi’nden sonra, iç savaş içerisinde yayın hayatını tekrar durdurmak zorunda kaldı. Nihayet proletarya diktatörlüğü şartlarında, 3. kez, Ocak 1923’te aylık dergi olarak çıkmaya başladı. Başlangıçta 5000-6000 tirajla çıkarken, okuyucu çevresini genişletmek amacıyla diğer bir kitle yayın organın, “Raboçaya Gazeta”nın (İşçi Gazetesi) ayda iki kere çıkan eki olarak yayınlanmaya başladı. “Rabotnitsa”nın “ana hedefi, sadece işçi kadınlar için bir yayın organı olmak değil, işçi kadınların bizzat kendilerinin yayın organı olmak”tı. Ayrıca Haziran 1923’te “Krestyanka” (Köylü Kadın) ve kısa zaman sonra da “Delegetka” yayın faaliyetine başladı. Daha ileriki dönemde de “Sovyet Kadını” çıkmaya başlamıştır. (“Sovyet Kadını”, 1940-1950li yıllarda yabancı dillerde yayınlanmıştır. Derginin Almanca yayınlanan yıllıklarına bir göz gezdirmek, kadının kurtuluşu sorununun geniş yelpazesi hakkında bir fikir vermektedir. Dergi gayet enternasyonalist bir yapıya sahiptir ve Türkiye’den, Amerika’dan, Latin Amerika’dan ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinden kadınların durumlarına ilişkin çeşitli haberler, makaleler, kitap tanıtımları vb. içermektedir. Bu dergiler, aynı zamanda çeşitli kadın örgütlerinin Sovyetler Birliği’nde ve uluslararası alandaki siyasi çalışmalarını belgelemektedir.) Bu dergiler her işletmede, atölyede ve kırsal alanda delege toplantıları ve okuma kulüpler çevresinde vb. oluşturulan işçi ve emekçi kadın muhabirleri grupları tarafından besleniyor ve emekçi kadın kitlelerinin gerçek anlamda kendi yayın organları olma sıfatını kazanıyordu.
Devrimden önce nüfusunun yaklaşık yüzde 80’i okur-yazar olmayan Sovyetler Birliği’nde, 30’lu yılların ilk yarısına gelindiğinde, emekçi kadınlar artık sadece okuma hevesine değil, yukarıda önde gelenlerini saydığımız gazete ve dergilerin gönüllü muhabirleri olarak yazma hevesine de tutulmuşlardı. Gazete ve dergilerin sayfaları, işçi ve emekçi kadınların yaşantılarını ve mücadelelerini canlı bir şekilde yansıtan okur mektuplarıyla, raporlarla ve tartışmalarla doluydu. İşçi, köylü, ev kadını tüm kadınlar bu gazetelerin muhabiriydiler ve ülkenin her köşesinden günlük yaşam içinde çektikleri zorluklarla şikayetlerini olduğu gibi, varolan yenilikleri, başarıları da yazıyorlardı, hatta okur yazar olmasalar bile, kendilerine anlattıklarını yazıya dökecek yardımcı kadınlar bularak… Partili olmayan en geniş kesimlere hitap eden bu gazete ve dergilerin dışında, bir de, Haziran 1920’den itibaren periyodik olarak çıkan “Kommunistka” (Komünist Kadın) dergisi mevcuttu (1926’da tirajı 26.000 idi). Adından da anlaşıldığı gibi, bu dergi, daha dar bir kesime, esas olarak partili kadınlara ve partinin kadınlar arasındaki çalışmasında faal olan kadın ve erkek profesyonellere hitap ediyordu. Bu dergi, ajitasyon organı ve partiye yeni üye kazanmanın aracı değildi, ama “diğer taraftan, partinin ve Sovyet iktidarının siyasi sorunlarının çözümünde bir teorik organ olmayı hedeflemiyordu.” “Onun görevi doğrudan pratikle ilgilidir: parti ve Sovyet iktidarının kendi önüne koyduğu ve bunları gerçekleştirmek için parti içindeki ve dışındaki kadın kitlelerinin sürekli olarak birlikte çalıştıkları hedefleri, şiarları benimsemektir. O tüm bu genel sorunları özel bir bakış açısı ile, geniş kadın kitlelerini de söz konusu görevler doğrultusunda harekete geçirmek için işe hangi noktadan başlaması gerektiği şeklinde ele alır. O ancak, ikinci planda genelde ‘asıl’ kadın sorunları olarak tanımlanan sorunları, anne ve çocuğun korunması, halk beslenmesi, konut sorunu ve diğerlerine yönelir.”
Bu örneklerin çokluğunu ve renkliliğini düşünürken, 1924 yılında gerçekleştirilen Rusya Komünist Partisi Bolşevik 13. Kongresi’nde alınan şu kararı yeniden hatırlayalım: “İşçi ve köylü kadınlar için mevcut periyodik yayınlar desteklenmeli ve genel yayın organlarında geniş işçi ve köylü kadın kitlelerinin çalışma ve yaşam sorunlarının ele alınmasına daha fazla dikkat sarf edilmelidir. İşçi ve köylü kadınların basınımızdaki faaliyetleri (işçi, köylü ve sendika kadın muhabirleri olarak) iyileştirilmeli, ilk planda ‘Lenin İşçileri’, kadın delegeler vs bu çalışmaya çekilmelidir. İşçi ve köylü kadınların, duvar gazeteleri hazırlanmasına katılmalarına özel dikkat sarf edilmelidir. İşçi ve köylü kadınların bu alanda yönlendirilmesine aynı şekilde genel basında çalışan Parti üyeleri de çekilmelidir. Doğu Cumhuriyetleri’nde genel basında kadının kurtuluşu sorunlarına mümkün olduğunca büyük dikkat gösterilmeli ve doğunun emekçi kadınları için ulusal dillerde periyodik ve periyodik olmayan bir basının yaratılması için tedbirler alınmalıdır.”

*****
Evet, bu saydıklarımız sosyalist devrimin gerçekleştiği bir ülkede, devrimin sağladığı olanaklarla gerçekleştirilmiş kazanımlardır. Ancak devrimin henüz gerçekleşmediği ülkelerde, bütün bu saydıklarımız tartılırken geniş emekçi kadın kesimlerini mücadelenin bir parçası haline getirmek için salık verilen en önemli araçlardan biri “kadın basını”dır. Bu araçların içeriğinin nasıl şekillenmesi gerektiği, bu araçların çalışmasının merkezine konulması gereken araçlar olarak kullanılamaması sorununun hangi düzeyde ele alındığını gösteren çok çarpıcı örnekler var:
Komünist Enternasyonal’in IV. Kongresi’nde “Kadınlar Arasında Komünist Çalışma” üzerine yapılan 24. oturumdaki şu vurgu çok önemlidir:
“Basın, örgütlenmemiş geniş kitleleri toparlamak ve onları komünist anlamda etkilemek için en önemli araçlardan biridir. Enternasyonal’de oldukça geniş bir kadın basınına sahibiz ve bunun dışında genel basın yoluyla sorunlarımızı kitleye götürme olanağına sahibiz. Kadın basınının örgütsel olarak mümkün olduğunca geniş çevrelere girme görevini çözmediği tespit edilmelidir. Kadın dergilerinin tirajının partinin kadın üyelerinin sayısına bile ulaşmadığı bir dizi ülke var. Buna karşıt örnek olarak Bulgaristan ve ayrıca İtalya’yı vermek istiyorum. Buralarda kadın basını yoluyla, partiye örgütsel olarak bağlı olan çevreden önemli derecede daha geniş bir çevrenin kucaklanması başarılmıştır. Bu elbette ki her yerde hedefimiz olmalıdır.
“Basının içeriğine gelince, elbette ki komünist kadın hareketinin bütün zaafları da, genel komünist hareketin zaafları gibi, onda yansımaktadır. Belli ölçüde aşırıyı oluşturan iki ana hataya değinmek istiyorum.
“Aşırı uçlardan biri, özellikle başlangıçta, belki de Hollanda kadın dergisi ‘De Voorbode’de (Öncü) en güçlü bir şekilde dile geldi. Bu dergi teorik ve ilkesel olarak son derece açık ve pürüzsüz tutuldu. Ama proleter kadınların somut günlük endişeleri ve sıkıntıları ile bunların bağını çok az kurdu, tam da Hollanda’daki somut duruma az dayandı ve böylece, eğitilmemiş kitlelerin kavrayışlarına uymadı ve kadınlarla içten ağlar kuramadı. Şimdilerde bu dergi, kendisini kitlelerin ihtiyacına daha iyi uydurdu. Diğer aşırı uç kendisini en açık şekilde Brunn bölge gazetesi ‘Zena’da gösterdi (Çekoslavakya’da). Bu dergi de tam tersine, büyük popülarite kazanmak için komünizmin açık, ilkesel çizgisinden taviz verdi, proleter kadınların küçük burjuva tutumlarına oldukça eleştirisiz yer verdi ve komünizmle ilgisi olmayan şeyler üzerine yazarak, kitlelerin sansasyon ihtiyacını fazla ileri giderek oldukça çok hesaba kattı.
“Bu bağıntıda Fransız basınına değinmekte de belki yarar var…  Marsilya parti kongresinde derginin kurulmasından bugüne dek dergiyi bir moda dergisi ya da yemek reçetesi gazetesi haline getirmek isteyen Komünist Partisi içindeki eğilimlerle mücadele etmek zorunda kaldığı burada tespit edilmelidir.
“Bundan dolayı burada, Enternasyonal’in önünde, böylesi bir lüksü taşıyacak durumda olmadığımızı, tersine organlarımızın kadın işçiler arasında komünist propaganda yürütmek için varolduğunu altını çizerek belirtiyoruz!”

HER YÖNÜYLE KADIN AJİTASYONU VE PROPAGANDASI: BİLDİRİLER, BROŞÜRLER, KİTAPÇIKLAR, KİTAPLAR…
16 Ekim 1896 gerçekleştirilen Alman Sosyal Demokrat Partisi Gotha Parti Kongresi’nde Clara Zetkin’in yaptığı konuşma bir eleştiri ve özeleştiriyi de içeriyor. Bu konuşma, bir yandan tüm dünya ülkelerinin komünist partilerinin kadın çalışması konusunda atacağı adımları nasıl somutlaştırması gerektiğini olumlu ve olumsuz örneklerle anlatırken, aynı zamanda olması gerekeni de ortaya koyuyor. Bu “incelikli” tarifler, kadınlara yönelik yazılı ve görsel basının inceliklerinin neler olması gerektiği konusunda taşımamız gereken bilgi birikimini de gösteriyor:
“Kadınlara sosyalizmi planlı yazılı bir ajitasyonla götürmeliyiz. Ve bunun için sizlere bildiri dağıtımını öneriyorum: çeyrek forma boyu sayfaya tüm sosyalist programı sıkıştıran, yüzyılımızın tüm bilimini veren geleneksel bildiriler değil –hayır–, bir tek pratik soruyu bir tek bakış açısından, sınıf mücadelesi bakış açısından açıklayan küçük bildiriler, esas mesele budur. Ve bildirilerin teknik yapımı sorunu da bizim kayıtsız kalacağımız bir şey olamaz. Eskiden olduğu gibi en kötü kalite kağıt ve en kötü kalite baskı değil –basılı söze erkek proleter gibi bir saygı duymayan proleter kadın, böyle kötü biçimli bir bildiriyi buruşturup atar–. Tam tersine, Amerikan ve İngiliz Yeşilaycıların yaptığı gibi, 4 ile 6 sayfa içerikli, sayfa düzenlemesi iyi küçük kitapçıklar. Çünkü proleter kadın da ‘ah, bu şeycik de ne güzelmiş, bunu saklayayım’ diyecek kadar kadındır! Ve önemli olan cümleleri büyük, kalın harflerle basmalıyız; o zaman proleter kadın okumaktan korkmayacak, tüm zihinsel dikkati deyim yerindeyse ona takılacaktır. [kadınlara yönelik propaganda ve ajitasyon araçlarına ilişkin pek çok ayrıntıya daha değindikten sonra şöyle devam eder] Bunlar, sizlerin oyunuza sunduğum esinlenmelerdir yalnızca. Kadın ajitasyonu zordur, yorucudur, büyük fedakarlık ve büyük kurban gerektirir. Ama bu fedakarlıklar mükafatlandırılacaktır ve bu fedakarlıklar yapılmak zorundadır. Çünkü nasıl proletarya kurtuluşunu ancak, milliyet farkı gözetmeksizin, meslek farkı gözetmeksizin birlikte mücadele ederek elde edebilirse, tıpkı bunlar gibi cinsiyet farkı gözetmeksizin birlik olduğu zaman elde edebilecektir. Proleter kadınların büyük kitlesini proletaryanın kurtuluş mücadelesine katmak, sosyalizm fikrinin zaferinin, sosyalist toplumun önkoşullarından biridir.”
Kadınlara yönelik ajitasyon ve propagandada her türlü aracın en yetkin biçimde kullanılmasının örneklerini Sovyet Rusya deneyiminde kadın basını üzerinden anlatmıştık. Sovyet Rusya’da kadınlar için propaganda ve ajitasyonda sadece günlük basın ve dergiler kullanılmıyordu. Kadın basını dışında “kadın kitapları” politikası da güdülüyordu. Sadece 1930 yılında, özel olarak kadınların ilgi alanına da yönelen, her biri 3 milyon tirajlı 200 değişik kitap basılmıştı. Kadınların devrimden önce yüzde 80’inin okur yazar olmadığı bir ülkede, 20-30 yıl içinde kadınların aktif katılımı temelinde gerçekleşen ve yine kadınlara seslenen geniş bir ajitasyon – propaganda ağının oluşturulması, Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin kazanımlarının bir parçasıdır. Ve bu ağ, onların elinde yeni yaşamın yaratılmasına kadınların aktif katılımını sağlamanın yönlendirici, destekleyici bir aracı olarak büyük bir öneme sahipti.

BUGÜNE GELDİĞİMİZDE…
Clara Zetkin’i yeniden hatırlayalım: “Kadınlar çalışmaya, mücadeleye katılmadan siyasi iktidar ele geçirilemez, komünist inşa yapılamaz. Proletarya kapitalizmi altetmek, komünizmi gerçekleştirmek için verdiği savaşlarda kadınların çalışmaya katılmasını yalnızca sayısal olarak gereksinmekle kalmaz. Hayır, sizin bizlerin çalışmalara katılmamıza ortaya koyduğumuz yeteneklerimiz bakımından da gereksinmeniz var.. Biz hem devrimci savaşıma, hem de devrimci inşaya kendi manevi ve moral değerlerimizi katıyoruz. Ve bu hiç de devrimci mücadeleyi tehdit eden, zayıflatan bir şey değildir. Hayır, bu tehdidin arttırılması ve keskinleştirilmesi anlamına değil, bu yeni toplumsal yaşamın yoksullaştırılması ve berbat edilmesi, yüzeyselleştirilmesi değil, tam tersine zenginleştirilmesi, çeşitlendirilmesi, derinleştirilmesi ve inceltilmesi demektir.”
Bu hatırlatma, her alanda amatörlükten kurtulmak ve işçi sınıfına bağlanmak için neden kadınlara ve kadınlara yönelik ajitasyon propaganda araçlarına ihtiyaç duyduğumuzu da ifade ediyor. Bugün, dünün deneyimlerden süzülüp gelen birikimimizi yeniden hatırlamanın değeri, ortaya konulan hatta pratik adımları ne kadar attığımızla ölçülecektir. İşçi sınıfı partisinin emekçi kadınlara yönelik propaganda ve ajitasyonunu güçlendirecek bugünkü araçlarının dün yaratılan ve kuşkusuz keyfi bir biçimde çıkarılan araçlar olmadığını tarihsel deneyimlerimize baktığımızda daha net görebiliyoruz. Bugün emekçi kadınlar arasındaki çalışmalarımızın aktarılması ve güçlendirilmesi için yayın organlarımızın daha aktif kullanılmasıyla, günlük işçi basınımızın kadınlar içinde daha çok sahiplenileceğine ve mücadelelerinin günlük bir aracı olarak çalışmalarımızı besleyeceğine şüphe yoktur.

KAYNAKÇA
–         Clara Zetkin, “Kadın Sorunu Üzerine Seçme Yazılar”, İnter Yayınları
–         Marx, Engels, Lenin, Stalin, Komintern, Clara Zetkin, “Kadın Sorunu Üzerine”, İnter Yayınları
–         Gül Özgür, “Rusya’da 1917 Ekim Devrimi ve Kadınların Kurtuluşu”, Dönüşüm Yayınları
–         Dora B. Montefiore “The Position of Women in the Socialist Movement”, Twentieth Century Press
–         Dorothy Atkinson, Alexander Dallin, Gail Warshofsky Lapidus “Women In Russia”, Stanford University Press
–    M. Pichugina “Women in the U.S.S.R”, Foreign Languages Publishing House

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑