Emek, barış, demokrasi bloğu ve üniversiteler

Ekim ayının başında açılan üniversitelerde yürütülecek çalışmaya üniversiteleri seçim meydanları olarak değerlendirmek, öğrencilerin bugününe ve geleceğine yön verecek temel sorunların çözümü için etkin olmalarını sağlamak, seçim ortamının yaratacağı politikaya duyarlılığın artması vesilesiyle anti-emperyalist gençlik muhalefetinin dinamiklerinin yaratılması gibi hedefler yön verdi. Ancak canlı ve tartışmalı bir seçim atmosferini yaratmanın çok kolay olmadığını söylemek herhalde üniversite içinde çalışma yürüten herkesin ortaklaştığı nokta oldu. Üniversite gençliğinin seçmen kütüklerine yazılamadığı için oy kullanmayacak olmasının bu havanın değiştirilememesinde olumsuz yönde önemli bir etken olduğunu biliyoruz. Ancak bunun kadar önemli bir başka sorun da üniversiteli gençlerin seçimlerden bir şey beklemiyor olmalarıydı.
Emek Barış Demokrasi Bloğunun üniversitedeki genç bileşenlerinin ve Emek Gençliği’nin seçim çalışmalarını yürütürken en çok karşılaştığı ve değiştirmekte zorlandığı anlayış; üniversite öğrencilerinin seçimlere katılan partiler arasında bir fark görmeyen, bir şeylerin değişebileceğine inanmayan, umutsuz ruh hali ve anlayıştı.
Bu yüzden üniversite gençliğine dönük seçim çalışmasının ve aydınlatma faaliyetinin temelini de Türkiye’nin temel sorunlarıyla birlikte üniversite gençliğinin acil talepleri oluşturdu. IMF’yle yapılan anlaşmaların iptal edilmesi, olası bir Irak operasyonunda Türkiye’nin savaş karşıtı tutum alması ve Türkiye’deki Amerikan üslerinin kapatılması, uluslararası kurullarla yönetilmekten kurtulmuş bağımsız ve demokratik bir Türkiye için emekçilerin iradesinin meclise yansıması, YÖK’süz, parasız bilimsel demokratik eğitim, iş ve güvenli bir gelecek vb. Bir başka deyişle Emek Barış Demokrasi Bloğu’nun seçim bildirgesinin talepleri üniversiteli gençlik yığınlarının da acil talepleri olarak üniversitenin seçim bildirgesiydi.
Emek Barış Demokrasi bileşeni gençlerin de ilk işi üniversite içinde blok bileşenlerinin ve kendisini IMF ve savaş karşıtı bir platformda ifade etmek isteyen, acil talepleri için her gencin katılabileceği seçim komitelerini oluşturma çabası oldu. Hemen her üniversitede oluşturulan bu komiteler, her gün daha fazla gençle birleşen, üniversitenin sınıflarında, amfilerinde ülkenin ve üniversitenin sorunlarını tartışmaya açan, bilimin ve insanlığın çıkarları için, üniversitenin ve üniversite öğrencisinin en acil talepleri için onları IMF ve savaş karşıtı tek parti olan DEHAP’tan yana tutum almaya çağıran platformlar olma hedefiyle çalışma yürüttüler.
Bu komiteler herhangi bir politik örgütlenmede yer almayan mücadele eğilimi içinde olan gençlerin bir bölümünü bünyesine alarak çalıştı. Bu komite ya da gruplarda yer alan gençler sorumluluklar alarak bütün çalışmalarda aktif görevler aldılar. Üniversitelerde stantlar açıldı, üniversite meydanları bayraklar ve afişlerle bezendi, seçim bildirgeleri dağıtıldı, üniversitelerin bulundukları bölgelerden milletvekili adaylarının imzalarıyla her üniversite için ayrı bildiriler dağıtıldı, üniversiteler için yerel taleplerin de yer aldığı afişler hazırlandı.
Burjuva basın ve TV kanallarının taraflı yayınları ve burjuva partilerinin olanakları, DEHAP’ın kapatılacağı üzerine tek yönlü propaganda pek çok kesimde olduğu gibi üniversitelerde de etkili oldu. Yine Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde olduğu gibi kampusta Genç Parti ve CHP’nin seçim otobüslerinin 3’er gün propaganda yapması ancak DEHAP çalışmasının üniversitenin dış kapısında bildiri dağıtmakla sınırlı kalması gibi anti-demokratik uygulamaların varlığı da etkili oldu.

ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİ SANDIK BAŞINA GİTMEDİ
3 Kasım 2002 seçimlerine katılım oranı Nisan 1999 seçimlerine göre % 13 daha az oldu. Oy kullanma oranındaki bu gerileme içerisinde sandık başına giden üniversite öğrenci sayısının düşüklüğü dikkat çekicidir. Büyük kentlerde, on binlerce mevcudu olan üniversiteler başta olmak üzere toplam öğrenci sayısının en iyimser tahminlerle %10’u oy kullandı. Politik gençlik gruplarının yürüttükleri seçim çalışması bu tabloyu değiştirmeye yetmedi.
Blok bileşenlerininki kadar zengin ve yerel talepleri barındırmasa da, her türden politik grup ve akım üniversitede benzer yaygınlıkta bir propaganda faaliyetini aynı meydanlarda yürüttü. Hatta bu durum İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampusu’nda olduğu gibi afiş ve bildiri bombardımanından kurtulmak için gençleri kantinden uzaklaştıran ters bir etki yarattı.
Seçim çalışmasının yaygınlığı, talepleri ve platformuyla, miting alanlarını dolduran yüz binlerce Kürt ve Türk yoksulunun, gencinin, kadının görkemli coşkusuyla alternatif ve farklı bir havası olsa da Emek, Barış, Demokrasi Bloğu öğrencilerin gözünde bu etkiyi yaratamadı. Bütün bu karmaşanın içinden üniversite gencinin seçim komitelerinde yer alması, oy vermesi ya da Blok’a ilgi duyması için, Emek Barış ve Demokrasi Bloğu’nun diğer bütün parti ve akımlardan farklı bir program ve öneme sahip olduğunu kavrayabilmesi, tartışması, ikna olması, kendisince geçerli sebeplerinin olması gerekliydi. Bu sebepler elbette ki Emek, Barış, Demokrasi Bloğu’nda vardı ancak bunlar üniversite gençliği ile istenilen düzeyde buluşmaya yetmedi.
Sınıfına her gün girilmeyen, amfisinde IMF’siz, savaşsız demokratik bir Türkiye, demokratik bir üniversite talepleri her gün yankılanmayan, dersteki öğretim üyesinin “şeriat gelmesin” diye IMF’ci CHP’ye teslim olmanın açıklamasını yapmaya mecbur bırakıldığı bir üniversitenin seçim havasına girmesi ve Blok bileşeni olması çok kolay değildi.
Yıllarca Kürtler ve Kürtçe diye bir dilin olmadığının kanıtlanması için MGK direktifiyle araştırma yapmaya zorlanan üniversitenin, anadilde eğitim talebi dilekçesinin diyetinin DGM’lik suç teşkil ettiği öğretilen üniversite öğrencisinin, terör ve bölücülük propagandasıyla yaratılan şovenizmin kendiliğinden değişeceğini, ilk kez Türk ve Kürt emekçisinin, gencinin ortak talepler için bir araya gelmesini anlamasını ve mücadeleye atılmasını beklemek biraz kolaycılık olurdu.
Üniversite gençliğinin, düzen partilerinin birbirinden farklı olmadığının bilincinde olsa da, dünya ve ülkede yaşanan sorunlar karşısında sorumlu ve etkin bir tutum takınmadaki zayıflığı yüz binlerce öğrencinin oy kullanmamasının temel nedenidir. Üniversitenin yaşadığı çözülme ve yıkımın geldiği boyuta doğrudan bağlı olarak ortaya çıkan bu tablo, üniversitelerde neyin değişmesi gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Üniversite gençliğinin, sisteme, düzene karşı tepkisi, Dünya ve Türkiye’de yaşanan sorunlara, halka karşı duyarlı ve sorumlu bir politik tutumla değil, kendine güvensiz, bireyci, lümpen ve cesaretsiz bir düşünce ve duyguyla birleşmiş durumdadır. Üniversite gençliğinin içinde bulunduğu bu durumun hızla yerini, kendi gücünün ve takınacağı tutumun gelecek açısından taşıdığı önemin bilincinde olan bir anlayışa bırakması gerekir.
Bunun için Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu’nun, ülkenin kaderini değiştirebilecek, Türk ve Kürt emekçi yığınların mücadele birliğini sağlamış, IMF’siz ve savaşsız bir Türkiye için mücadele eden bir odak olarak üniversitenin günlük yaşamına damgasını vurması gerekir.

BLOK, ÜNİVERSİTE MÜCADELESİNDE BİR OLANAKTIR!
Seçim çalışmasının sınıflarda yapıldığı, var olan öğrenci örgütlerinin seçimlerde Emek, Barış, Demokrasi’den yana tutum alması çabasında ısrarcı olunan üniversitelerde hem seçim çalışmalarında hem de sonrası açısından önemli adımlar atıldı.
İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi’nde ve Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci topluluklarının Blok adaylarının katılımıyla sınıf ve amfilerde gerçekleştirdikleri ve yüzlerce öğrencinin katıldığı paneller, İstanbul, İzmir üniversitelerinde DEHAP propagandası yapan gençlerin seçim dönemine denk gelen ÖTK seçimlerinde yüzlerce öğrenciyi temsil etmek üzere Öğrenci Temsilcisi seçilmeleri, yine pek çok üniversitede bu dönemde kol, kulüp ve toplulukların yönetimlerinin belirlendiği yerlerde Blok çalışmasına katılan gençlerin yeni mevziler edinmeleri önemli adımlardı.
Yine seçimlere Emek, Barış, Demokrasi Bloğu olarak katılmanın, üniversitedeki politikaya duyarlı kesimleri etkilediği ve bir heyecan yarattığı görüldü. Oy kullanan az sayıdaki öğrencinin azımsanamayacak bir bölümü DEHAP’a oy verdi. Bu heyecan seçimlerden önce savaş karşıtı etkinliklerde ortak tutum almayla güç kazandı. Seçimlerden sonra da 6 Kasım protestolarıyla devam etti. Şimdi de başta Blok bileşenleri olmak üzere üniversitelerde kol, kulüp, topluluklar gibi öğrenci örgütlenmelerinin bir araya getirilmesiyle, savaş ve YÖK karşıtı öğrenci platformları oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu platformlar öğrencilerin, oy kullanmasa da iktidara gelen AKP-CHP hükümetini sorgulayacağı, hükümetin halka rağmen uluslararası tekellerin ve emperyalistlerin çıkarları için IMF direktiflerini uygulama çabasını teşhir edeceği ve beklentiyi bir tepki olarak örgütleyebileceği araçlardır.
Hükümetin açıkladığı Acil Eylem Planı içinde yer alan her madde üniversitenin ilgili bölümlerinde, topluluklarında ele alınması ve kimin yararına uygulamalar olacağı tartışılması, gereken meselelerdir. Üniversitelerin akademi dünyasının zenginliğini yeniden üretmesi, bilimin ve üniversitenin toplumsal rolünü sorgulaması, anti-emperyalist mücadelenin güçlü bir merkezi olabilmesi Blok’la birlikte yaratılan dayanışma ve mücadele eğiliminin geliştirilebilmesiyle daha fazla olanak kazanacak, bütün öğrenci örgütlerinin bu perspektifle yeniden ele alınmasıyla güçlenecektir.
Emek Barış Demokrasi Bloğunun gençlik cephesindeki bileşenlerinden Emek Gençliği daha güvenli ve inisiyatifli bir çalışma perspektifiyle bu hedeflerin yakalanması için çalışmanın motor gücü olmalıdır.

EMEKÇİ GENÇLİK YIĞINLARININ BİRLEŞME EĞİLİMİ GÜÇLENİYOR!
Seçim çalışmalarının en çabuk ve geniş gençlik yığınlarını kapsayarak yürütüldüğü alanlar yoksul emekçi mahallelerinin emekçi gençlik yığınları oldu. Blok seçim bürolarının açılışlarıyla başlayan kitlesel etkinliklere katılanların önemli bir çoğunluğu Türk ve Kürt gençleriydi. 1980 darbesinden bu yana sistemli bir propagandayla çeşitli biçimlerde bölünmüş gençler hızla birleştiler.
Mezhepçilikle, dini duygularla, hemşericilikle bölünmüş, gerici tarikatçı odakların etkisi altına alınmaya çalışılmış, milliyetçiliğin, ırkçılığın etkisi altında bırakılmış emekçi gençlik yığınları belki bir araya gelmeyi hayal bile edemedikleri ortamları çalışmaların başlamasından kısa bir süre sonra kendileri oluşturmaya başladılar.
Sabahtan akşama haftanın 7 günü kahve ve bilardo salonundan başka gidecek yeri olmayan, uyuşturucunun, hırsızlığın, çeteciliğin tek çıkar yol olarak gösterildiği yoksul emekçi mahallelerinin gençliği seçim çalışmalarında düne kadar düşmanı bildiği gençlik kesimleriyle aynı kaderi ve geleceksizliği paylaştığı gerçeğiyle olmadığı kadar yüzleşti. Düne kadar arasında uçurumlar olduğunu düşündüğü üniversite gençliğinin işsizliğiyle ve gelecek kaygısıyla yüzleşti. Kendisi gibi binlerce gencin kendisini ifade edebileceği alanlardan yoksunluğunu, kültür, sanat, spor ve yerel yönetimlerden beklentilerinin aynılaştığını fark etti. Ve bütün bu nedenlerden dolayı DEHAP büroları ilgi odağı oldu, gençlik etkinlikleri kitlesel gerçekleşti. Türk ve Kürt gençliğinin kader ve mücadele birliği görüldükçe, gençliğin savaş karşıtı gösteri ve etkinliklere katılımı, coşkusu ve görev alma isteği de arttı. Geceler mahallelerde gençliğin savaşa karşı meşaleli yürüyüşleriyle aydınlandı, binlerce gencin katıldığı sokak şenlikleri, tiyatro gösterileri yapıldı.
Düzenlenen etkinliklerde, tartışma toplantılarında emekçi gençlik yığınlarının IMF ve savaş karşıtlığı ve öfkesi dikkat çeken düzeydeydi. “Türkiye’yi yönetenlerin Amerika istediği için” aldığı her tutum, işçi ve işsiz gençlik yığınlarının bağrında emperyalizm karşıtı bir eğilimi de geliştiriyor. Emekçi gençlik yığınlarının önderlerinin, sözcülerinin, ileride duranlarının sosyalizm fikrine ve mücadelesine kazanılmasının önünde tek engel bu kesimlerle seçimlerde kurulmuş bağların güçlendirilmemesi olur. Düne kadar günlük işçi basınına ‘komünistlerin’ gazetesi diye ilgi göstermeyen gençler bu önyargılarından doğru bilgiyi alarak -örneğin, dış borç ödemeleriyle neler yapılırdı dosyası- kurtuldular. Seçimler boyunca ulaşılabilen, yüz yüze tartışılabilen her genç bugünkü haklarını ve geleceğini kazanabilmesinin tek yolunun kendisi gibi emekçi yığınların ve Türk ve Kürt işçisinin birlikte mücadelesiyle olanaklı olduğunu öğrenme, kavrama olanağı yakalamış oldu. Örneğin, İzmir’in emekçi mahallelerinde Emek Gençliği’nin Ekim Devrimi’nin yıldönümü vesilesiyle başlattığı eğitim toplantılarına ve belgesel film gösterimlerine katılan yüzlerce gençte, insanlığın büyük kazanımlarının bilgisine ulaşmanın yarattığı heyecan, İzmir’in sınırlarını aştığı ölçüde bütün emekçi gençlik yığınlarının heyecanı ve coşkusu olabilir.
Emekçi gençlik yığınlarının seçim çalışmalarında en çok dillendirdikleri taleplerden birisi de kendilerini ifade edebilecekleri, bir araya gelebilecekleri, kütüphane kuracakları, kültürel sportif etkinlikler gerçekleştirebilecekleri alanların açılması için çalışmak oldu. ‘Biz artık kahveye, bilardo salonuna gitmek istemiyoruz’ diyen gençler taleplerini kimi yerlerde ‘seçim bürolarını kapatmayın, biz kendi aramızda kirayı, masrafları karşılarız’ biçiminde oldu kimi yerlerde birkaç yüz gencin ortak eğilim ve arzusu olarak gençlik merkezi, lokali, evi gibi yerlerin açılması için görev almaya hazır oldukları ifade edildi, hatta kendilerine yer aramaya başladılar.
Seçimler bitti ve emekçi gençlik yığınları bu taleplerinin takipçisi durumundalar. Gençlerin spor, kültür isteklerini küçümsemeden onların bu çalışmalar içinde kişilik kazanacaklarını, üretmenin ve paylaşmanın heyecanını duyacaklarını, görev ve sorumluluk almanın bilinç düzeylerini ilerleteceğini bilerek gençliğin teşvik edilmesiyle birlikte somut bir çalışma planıyla adımlar atmak gerekiyor. Gençlik yığınlarının talepleri için sokaklardan, mahallelerden örgütlenmeksizin, komiteleşmeksizin ne bu çalışmayı başarması ne de bugününü ve geleceğini değiştirebilmesi olanaklı. Bu açıdan bu eğilimlerin geliştiği, somut bir çabanın ortaya çıktığı, geniş toplantıların yapılır durumda olduğu alanlarda gençleri bu doğrultuda görev ve sorumluluk almaya çağırıp, kendi örgütlerini kurmaya seferber etmek yapılacak en doğru iş olacaktır.
Öte yandan, Emek, Barış, Demokrasi Bloğu çalışmalarına tepkisel yaklaşan önemli bir gençlik kitlesinin varlığı ve bu gençlerin tutumunun kaynağında, yıllardır sürdürülen gerici, şoven, düşmanlık propagandasının olduğu bilinmez değildir. Ancak, Türküyle, Kürdüyle Blok etrafında bir araya gelen gençler açısından olduğu gibi Bloğa karşı tepkili olan gençlik yığınları da işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, sosyal haklardan yoksun bir yaşamın pençesinde ayakta durmaya çalışıyor.
Bu gençlik yığınlarının da, Blok etrafında birleşen gençlere katılmaları için gerekli çaba sarf edildiği noktada milyonlarca gencin Türk ve Kürt emekçilerinin saflarında, sömürü ve savaşa karşı Emek, Barış ve Demokrasi için mücadeleye atılması ulaşılmaz bir hayal değildir.

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑