Emeğin Partisi İstanbul İI Örgütü’nün, ileri parti militanlarının katılımıyla düzenlediği İI Konferansı tartışmaları ve sonuçlarını özetleyen sonuç raporunu, deney aktarımı amacıyla yayınlıyoruz.
Düzen partileri, emekçi yığınlar nezdinde güvenilirliklerini büyük oranda yitirmiş durumda. Sermaye cephesi, burjuva siyasetin halkın gözünde umut tazelemesi için, yeni partiler üzerinden seçenekler yaratmaya uğraşıyor. Sosyal demokrasi cephesinde ise “birleşelim” diye diye, ayrı ayrı partiler kurarak piyasaya çıkan yeni aktörler var.
HADEP, açıktan Avrupa Birliği’nden yana çözümler peşinde sürüklenirken, ÖDP yaşadığı bozgun ve iç sorunlarla uğraşıyor. TKP (eski adıyla SİP) ise “miras üstünden” parsa toplama peşinde.
Egemen sınıfların ve alternatif siyaset cephesinin böyle bir tablo sergilediği, işçi hareketinin sermayenin saldırıları karşısında geri bir mevziiye çekildiği koşullarda partimiz, belli başlı sanayi kentlerinde yerel parti konferansları yapma kararı aldı. Konferanslarda, başta fabrika ve işyeri çalışmalarının ve yönetici organların işleyişinin değerlendirilmesi olmak üzere, parti örgüt çalışmamız bir bütün olarak gözden geçirildi. İşçi, emekçi hareketi ve parti örgütlülüğümüzü ilerletecek taktik örgüt platformumuzun daha ileri düzeyde kavranması-kavratılması hedeflendi.
Bu çerçevede, İstanbul İl Konferansımız, 25 Şubat 2002 Pazartesi günü, il yönetimimizin belirlediği 80 ileri parti kadrosunun katılımıyla toplandı. İl Konferansında, üç ay boyunca ilçe ve birim örgütlerinde yapılan konferansların sonuçları ve bu sonuçlardan hareketle, il çalışmamızda yaşanan eksiklikler tartışılarak, yeni döneme ilişkin il planı ortaya konuldu. Konferans irade birliğiyle tamamlandı.
Birim ve yerel konferanslar hakkında teknik bilgiler:
– İlçe yönetimleri :18 ilçede 96 kişi
– İşyeri birimleri :33 birimde 148 kişi
– Gençlik :13 ilçede 67 kişi
– Kadın :8 ilçede 35 kişi
– K. Emekçileri :12 birim 84 kişi
– Semtler :36 birim 165 kişi
– Mühendis :34 kişi
– Muhasebeci :13 kişi
– Avukatlar komitesi :8 kişi
– TOPLAM :105 birim 650 kişi
A- YÖNETİCİ ORGANLARIN ÇALIŞMA TARZI ÜZERİNE
Parti konferanslarımız sürecinde yaptığımız değerlendirmede, il yönetimimiz ve ilçe yönetimlerimizin iç yaşamı ve örgüt çalışmalarına günlük katılımındaki eksiklikler, nedenleriyle birlikte ortaya konmuştur. Değerlendirmelerde öne çıkan eksiklikleri ve eksikliklerin giderilmesi için atılacak adımları şöyle özetleyebiliriz.
1) GYK ve Merkez Sekretarya kararlarının veya il örgütü olarak aldığımız kararların, ilçe ve birimlere aktarılmasıyla sınırlı bir yönetim tarzının etkileri bugün de varlığını sürdürüyor. Alınan kararların hayat bulmasında yapılacak işleri organlarla birlikte planlamak, durum ve koşullara göre planların bir parçası olmak bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor. Bu temelde, konferanslar sürecinde il yönetimimiz, örgüt çalışmasına katılımını daha ileri bir düzeye taşımıştır. Bu da örgüt çalışmasının verimine olumlu yönde doğrudan yansımıştır.
Konferans süreci, sadece il örgütümüz açısından değil, bütün örgüt ve birimlerimizin çalışmaları açısından ilerletici olmuştur. Kuşkusuz ki bunun daha da artarak sürmesi, konferans sürecindeki temponun devam etmesiyle olacaktır.
Başta fabrika ve işyerleri olmak üzere, gençlik, kadın vb. alanlara ilişkin planlarımızın takibi, yeni durumlar karşısında planlarımızın yenilenmesi ve zenginleşmesi, birimlerimiz ve üyelerimizin bu planlara yeniden ve yeniden kazanılmasında il örgütümüz de dâhil yönetici organlar olarak, sabırlı, inatçı, öğretici ve istikrarlı bir yönetici tutumu çalışmaya egemen kılmadaki kararlılığımızı devam ettirmeliyiz.
2) Parti çalışmamızın “teknik yanları”yla uğraşmakla sınırlı bir çalışma tarzını hızla terk etmeliyiz. Elbette ki çalışmanın “teknik sorunları”nın en az eksikle çözülmesi şarttır. Ancak yönetici organın çalışması, bunu da içeren çok daha kapsamlı bir çalışmadır. Yönetici organlar ve tek tek yöneticiler olarak, işçi hareketinin sorunlarına ileri düzeyde yaklaşma ve müdahale etmeyi temel alan, disiplinli, öğrenen ve öğreten bir tarzı çalışmamıza hâkim kılmalıyız.
3) Üyelerimize bilgi, yetenek ve koşullarına uygun görevler verme noktasında isabetsiz kararlar şu veya bu oranda varlığını sürdürüyor. İyi niyetli ve ilerleme hedefiyle de olsa, yaptığımız bazı görevlendirmelerde arkadaşlarımıza altından kalkamayacağı sorumluluklar veriyoruz ve bu geriletici oluyor.
Özel zorunluluklar -ki bunlar istisna durumlardır- olmadığı sürece, ilçe organlarının seçim ve görevlendirilmesi de dâhil yaptığımız görevlendirmelerde arkadaşlarımızın bilgi, beceri, parti platformunu kavrayışı vb. özelliklerine özel önem vermeliyiz. Yönetici komitelerimizin oluşturulmasında gereksiz genişlemelerden sakınılması, organlardaki istikrarsızlığın aşılmasına hizmet etmektedir. Bu gerçekten hareket ederek, konferanslar sürecinde ilçe yönetimlerinde bir dizi yeni düzenleme yapılmıştır. Yapılan düzenlemeleri, yukarıda sözü edilen eksiklikleri gidermek ve parti çalışmamızın profesyonellik düzeyini yükseltmek amacıyla atılmış ileri adımlar olarak görmek gerekir.
4) Başta il yönetimimiz olmak üzere, ilçe ve temel alanlardaki örgütlerimizin gerek organ düzeyinde gerekse bireysel düzeyde eğitimine özel bir önem vermek, en önemlisi de bunu planlı bir şekilde yapmak zorundayız.
İşçi sınıfının bilimsel ideolojisini kavramak, dünya ve ülkedeki gelişmeler doğrultusunda sosyalizmin tarihsel birikimini yeniden ve yeniden edinmek bu eğitimin temelini oluşturuyor. Bilindiği gibi, bu birikim, aynı zamanda günlük çalışmanın sorunları üzerinden kendimizi yenilemenin de devrimci dayanağıdır.
İşçi sınıfı ve onun bilimsel teorisi olan sosyalizmin kültürü, sanatı, tarihi ve teorisine ilişkin sürekli öğrenme tutumu içerisinde olmak bir zorunluluk haline gelmiştir. Çalışmamızı bugünkünden daha üretken ve inisiyatifli bir düzeye çıkarmada bunun reddedilemez bir önemi vardır.
5) Parti çalışmamızdaki liberal etkilerin panzehiri, proletarya partisinin bilimsel dünya görüşü ve onun yarattığı çelikten gönüllü birliğidir. Daha önce değinildiği gibi, organ üyelerini yetenek, beceri, koşul ve birikimine göre görevlendirdikten sonra, bütün iş parti disiplinine uygun bir sorumluluk bilinciyle hareket etmektir.
Konferanslarımız, alınan kararlar, yapılan planlar ve dönemsel taktiklerimize uygun atmamız gereken adımlar karşısında parti organlarının ya da üyelerimizin gevşek, ‘önemli değil, sonra yaparım’ gibi ertelemeci ve liberal tutumlarına karşı köklü bir savaş açmıştır.
Konferanslarımızda dikkat çekilen hususlar ışığında il çalışmamızda hızla gidermemiz ve üzerinde titizlikle durmamız gereken yönleri şöyle özetleyebiliriz:
Çalışmanın merkezileşmesinde yaşanan zayıflıklarımızı gidermeli, planlarımızı organlara mal ederek hayata geçirmeyi ilke edinmeli, liberal, eğilim ve tutumlara karşı devrimci örgüt normlarını yerleştirmeli, organ işleyişi ve organ yaşamında disiplini elden bırakmamalı, işi tarif etmekten çıkıp çalışmada doğrudan sorumluluk almalı, parti çalışmasını, boş zamanların meşgalesi olmaktan çıkarıp birincil iş haline getirmeli, çalışmayı toplantıdan toplantıya izleyen değil günlük olarak takip eden bir tarzı benimsemeli, üyelik kriterlerimizi devrimci bir partinin iddialarına uygun hale getirmeli, yönetici organlarla üyeler arasındaki ilişkinin düzeyini yükseltmeli ve üyelerimizin olanaklarını partiye sunmalarını sağlamalıyız.
B – İL PLANI VE HEDEFLERİMİZ
a) Öncelikli alanlar
Emperyalist tekeller ve ülkemizdeki işbirlikçilerinin saldırılarını püskürtme, kazanılmış hakları koruma ve yeni haklar elde etme mücadelesinde başarılı olmak için daha kapsamlı, somut ve gerçekleşebilir bir çalışma planına ihtiyaç duyduğumuz açıktır.
Bu ihtiyaçtan kalkarak konferansımız il düzeyindeki çalışmamızın ana eksenini, öncelikli merkezlerini 5 işçi havzası olarak tespit etmiştir. (…) Bu öncelikli alanlardaki çalışmanın temel birimleri, çalışmayı yürütmekle görevli organ ve üyelerimizle birlikte tespit edilmiş, gerekli görevlendirmeler yapılmıştır.
Partimizin politik-taktik platformu doğrultusunda, fabrika ve işyerlerindeki örgütlenmelerimizi güçlendirmede temel önceliklerimizi bu alanlar oluşturuyor. Süreç içerisinde bir dizi bölgedeki çalışmalarımızın güçlenmesine bağlı olarak işçi çalışmamızın öncelikli alanlarının artacağı açıktır. Dahası, bu öncelikli alanlar dışında kalan ilçe örgütlerimizin, birim gruplarımızın ve tek tek üyelerimizin sürdürdükleri çalışmalar, bu öncelikli merkezlerdeki parti faaliyetimizi güçlendirme temelinde ele alınacaktır. Bu plan kapsamında, öncelikli olarak saydığımız alanların dışında kalan bölgelerin önemsiz olduğu gibi bir yanılgıya düşülmemelidir. Aksine, temel alanlardaki çalışmalarımızda amacımıza ulaşabilmek için; bütün parti örgüt faaliyetimizin bu plan kapsamında, dünden daha fazla bir enerji ve ataklıkla sürdürülmesini zorunlu kılmaktadır.
Önceliklerden kastedilen; il düzeyinde işçi hareketinin kalbini oluşturan alanlardaki çalışmamızın ilerletilmesi için parti kadrolarımızın ve bütün parti olanaklarımızın buralara seferber edilmesi, diğer alanlardaki çalışmalarımızın da bu temelde sürdürülmesidir.
Bu plana uygun bir çalışmayı işçi sınıfının iktidarı hedefiyle sürdürmek; bunun heyecanı, coşkusu ve iddiasını taşımak, hedefe ulaşmak açısından hayati önemdedir.
b) İşyeri-fabrika çalışması
Konferans öncesinde ve konferans süreci boyunca il örgütümüz mevcut kadro gücünü ve olanaklarını, işyeri-fabrika çalışmamızın ve örgütlenmemizin ilerletilmesi için seferber etmiştir.
Konferans süresince, işyeri-fabrika çalışmasının ya da bir başka ifade ile işçi sınıfı içerisindeki parti çalışmamızın değerlendirilmesiyle ortaya çıkan bir dizi sonucu şöyle özetleyebiliriz.
1) Fabrika ve işyeri çalışmasının temeli, işçi sınıfını “kendisi için sınıf olma” yolunda aydınlatmak ve örgütlemektir. Bu ise, işçi sınıfı içerisindeki çalışmanın doğrudan politik bir çalışma olduğunu gösterir.
İşyeri-fabrika merkezli sorunların ve taleplerin bu çalışmada önemli bir yer tutması bu gerçeği değiştirmez. Dahası, ekonomik-sendikal sorun ve talepler karşısında işçilerin duyarlılığının daha fazla olması, politik çalışmayı zorlaştırmaz. Aksine, işçilerin politik mücadeleye-bilince kazanılmasının vazgeçilmez dayanağını oluşturur. Bu ise, işyeri-fabrikalarda yaşanan güncel sorunlara bağlı olarak ortaya çıkan taleplerin, ülke ve dünya genelinde yaşanan sorunlar ve taleplerle olan bağlantısının çarpıcı, zengin ve öğretici bir temel kurulması anlamına gelir.
Bu açıdan önemli zayıflıklar yaşanmaktadır. İçeriden veya dışarıdan işçilere seslenişte ve günlük ilişkilerde; emek ve sermaye arasındaki mücadelenin uluslararası düzeyde ve ülke koşullarında almış olduğu seyir, bunun ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yönleriyle işçilere kavratılması, bu temelde geniş ya da dar toplantıların olabildiğince sıklıkla düzenlenmesi, kısacası aydınlatma faaliyetinin süreklilik-istikrar kazanması temel işimiz durumundadır.
2) Buna bağlı olarak mevcut parti birimlerimiz ya da üyelerimizin, günlük işçi basınını ve diğer parti yayınlarını temel politika-propaganda araçları olarak kullanma düzeylerini artırmak zorundayız. İleri, doğal işçi önderlerinin, bütün geriliklere ve zorluklara rağmen parti yayınlarımızı izlemelerini sağlamak ve bu yayınların uygun biçimlerde düzenli olarak işçilere ulaştırılması için girişimde bulunmaktan vazgeçemeyiz. Yaşanan zorlukları “sıkıntı” ya da “sorun” olarak görmeyip, yakın ve uzak hedeflerimize ulaşmak için sabırlı, inatçı ve aydınlatıcı bir tutumu çalışma tarzımız, örgütçü özelliğimiz yapmak durumundayız. Dahası; işyeri-fabrika hayatını, sınıf mücadelesinin buralarda aldığı şekillenişi bütün yönleriyle günlük işçi basınına yansıtmak da bunun vazgeçilmez bir parçasıdır. Kaldı ki, bunlar yapıldığında, işçilerin işçi basınına olan ilgisinin arttığı, bunun da işçileri mücadeleye kazanmanın olanaklarını genişlettiği, çalışmayı yürüten arkadaşlar başta olmak üzere bütün parti örgütlerimizin pratik olarak gördüğü olgudur.
Günlük işçi basının merkezinde olmadığı bir işyeri-fabrika çalışmasının, politikadan yoksun bir çalışma olduğunu, yaşadığımız birçok örnekte somut olarak gördüğümüz gerçeğini de buna eklemek gerekir.
3) Emperyalist sistemin son 20 yıldır güçlü bir şekilde propaganda ettiği, “yeni dünya düzeni”, “globalleşme”, “küreselleşme” safsataları işçi sınıfı ve emekçiler arasında ciddi bir kafa karışıklığı yarattı. İşçi sınıfı kendi kültürüne sahip çıkmak, geliştirmek ve ona uygun tutum almak yerine sermayenin dayattığı kültürden etkilendi. İşçi hareketindeki bu durumun bizim üyelerimizi etkilemediğini söyleyemeyeceğimize göre, parti örgütleri olarak bu etkilere karşı, devrimci bir tutum ve kararlılıkla mücadele yürütmemiz gerekiyor.
Sosyalizmin, işçi hareketinin tarihsel birikimi, partimizin programı ve taktik mücadele platformu doğrultusunda, yukarıda ortaya konan çalışma tarzı ve örgütçülüğe bağlı olarak, fabrika ve işyeri örgütlerimiz başta olmak üzere parti üye kitlemizi yeniden ve yeniden eğitmek bu mücadelenin önemli bir parçasıdır.
Yine bu çerçevede, yazar, şair vb. kültür insanlarını, aydın, sanatçı ve akademisyenleri işçilerle yüz yüze getirmek, bunu genel etkinliklerin yanı sıra, doğrudan fabrika-işyeri temelinde gerçekleştirerek, karşılıklı bir etkilenme ve öğrenme sürecini örgütlemek, işyeri, fabrika çalışmalarımız açısından ilerletici olacaktır. Bugüne kadar gerçekleşen az sayıdaki örnek bunun göstergesidir. Bu örnekleri çoğaltmak, işyeri-fabrika çalışmasının bir parçası haline getirmek, Nazım Hikmet yılı kapsamındaki etkinlikleri bu yönde daha yaygın değerlendirmek önümüzde duran somut işlerdir.
Konferanslarımız bunun gerekliliğine dikkat çekmiş ve önemini bir kez daha ortaya koymuştur.
4) Konferanslarımızın altını çizdiği bir diğer önemli husus; işyeri-fabrika çalışmamızda, parti üyelerimiz veya onların çevresindeki az sayıdaki işçi ile görüşmekle sınırlı bir örgütsel çerçevenin, darlığın aşılmasının zorunluluğu olmuştur.
Bunun tersi, olumlu örneklerin varlığının yanı sıra birçok fabrika ve işyerinde parti üyelerimiz ve görevli parti kadrolarımızın, birbirleriyle ve partisiz bir kaç işçi ile görüşmekle yetinen, yeni işçiler tanımak için girişimlerde bulunmaktan şu veya bu nedenle imtina eden tutumları hızla terk etmeliyiz. Bunun yerine, olanaklarımızı iyi değerlendirip, çalışma yürütülen fabrika işçilerinin bütününe ulaşan bir aydınlatma ve onun içerisinde en geniş işçi kitlesiyle yüz yüze gelmeyi, tanışmayı iş edinen bir tutumu benimsemeliyiz. Gerek fabrika-işyerinde çalışan partililerimiz gerekse dışardan görevlendirilen kadrolarımız; “patronun adamı” konumundaki (bunların sayısının az olduğu ve kimler olduğu genel olarak bilinir) işçiler hariç, hangi politik ya da geleneksel etkilenme içerisinde olursa olsun her işçiyle açık ve öğretici bir politik bağ kurmak hedefiyle hareket etmekten vazgeçmemelidir.
5) İşçilerle partimizi buluşturma ve işçileri partili mücadele kazanmayı ise sığ ve kaba bir yaklaşımla ele alamayız. İşçilere, “partimiz iyi parti, güzel parti, gel üye ol” demekle sınırlı, politik çalışma değil, “övücülük ve reklâmcılık” anlamına gelen bir particilik kazandırıcı değil, itici ve kaybettirici olmaktadır.
İşçileri partiye kazanmak sadece üye yapmak değil, işçi sınıfını politik mücadele bilincine kazanmak demektir. Bu ise, partimizin politikalarını, taktik mücadele platformunu, partimizin birikiminin bütün zenginliğiyle işçilere kavratılması demektir. Bunun özgüveni ve rahatlığıyla hareket etmeliyiz.
Dış politikadan iç politikaya, ekonomik sorunlardan Kürt sorununa kadar, sınıf mücadelesinin bütün kapsayıcılığı içerisinde haklı, meşru, aydınlatıcı ve açık bir tutum, partili işçilerimiz ve görevli parti kadrolarımızın temel özelliği, karakteri olmalıdır. Partimizin işçi hareketi içerisindeki genel otoritesi küçümsenemez ve bu bize dünden daha fazla olanak sunuyor.
6) İşyeri-fabrika çalışmalarımızda açıklıkla kavranması gereken önemli bir konuda, işyeri işçi örgütlerinin oluşturulması konusudur. Sendikalı sendikasız bütün temel işletme ve fabrikalarda işyeri örgütünün oluşturulmasında temel kriter; doğal işçi önderlerinin, ileri işçilerin, birbirinden kopuk, her biri kendi çevresinde etkin olan konumdan çıkıp, fabrikanın-işyerinin günlük hayatına örgütlü bir şekilde müdahale eden konuma gelmelerinin sağlanmasıdır.
Her fabrika ve işyerinde işçiler tarafından sevilen ve basitinden karmaşığına sorunların çözümde sözü dinlenen doğal işçi önderleri vardır. Bunların kimisi ileri, sınıf bilinçli işçilerden, kimisi de “geri-ilkel” kabul edebileceğimiz sosyal kümelenmelerin doğal önderlerinden oluşur. Bunların mücadele temelinde kazanılması, eğitilmesi ve örgütlü hale getirilmesi sabırlı, uzun soluklu ve özenle yürütülen bir çalışmayla mümkündür.
Böyle bir çalışmayı yürütmenin ve bu çalışma içerisinde işyeri-fabrika örgütü oluşturmanın yerine, tanıdığımız bir kaç partili ya da partisiz işçiyi gelişi güzel bir araya getirerek komite ya da örgüt kurduk demek, en azından kendimizi kandırmak ya da görev savmak anlamına gelir. İşyeri örgütü ya da işyeri komitesinden kastedilenin bu olmadığı açıktır.
Partili-partisiz, doğal işçi önderi, sınıf bilinçli, ileri işçilerin örgütlü yapısı işyeri örgütü ya da komitesinin temel dayanağı olmalıdır. Dolayısıyla birçok şeyin bilincinde olan ancak işçiler üzerinde hiçbir otoritesi olmayan (bunlar parti üyemiz de olabilir) kişilerden işyeri örgütü kurulamaz.
İşyeri örgütü ya da komitesi oluşturulmasına sınıf mücadelesinin konusu olan herhangi bir sorun ya da talep veya sorunlar ve talepler kaynaklık eder. Dolayısıyla, bir kez oluşturulduktan sonra, dağılmaz, bozulmaz ya da zayıflamaz bir örgütlenme değildir bu. Aksine canlı, mücadelenin seyri doğrultusunda kendini yeniden ve yeniden örgütlemesi gereken bir örgüttür.
Verili koşullarda en uygun kişilerden oluşan bir işyeri örgütü ya da komitesi: TİS’lerden mesailere, işçi çıkarmadan, sendikalaşmaya, sendikalı olan işyeri ve fabrikalarda, sendikanın üzerine düşeni yapmasından sendika seçimlerine, kendi fabrikasında ve çevre fabrikalardaki işçilerin bilinçlenip, örgütlenmesine kısacası, güncel, ekonomik sorun ve taleplerden, IMF ve işbirlikçilerinin saldırılarına kadar, emek ve sermaye çatışması temelinde yaşanan bütün sorunlara karşı işçilerin en geniş birliğini, inisiyatifini ilerletme hedefiyle çalışır.
c) İşçi basını ve diğer yayınlar
Parti çalışmalarımızın, partimizin politik-taktik mücadele platformuna uygun olarak sürdürülmesinin ve örgütlülüğümüzün yaygınlaştırılmasının temel aracı günlük işçi basınıdır.
Güncel gelişmeleri partimizin politikalarına uygun olarak emekçilere anlatmak aydınlatma çalışmamızı zengin ve çok yönlü bir temelde sürdürmek, partimizin yeni emekçi çevrelerle buluşmasını sağlamak, günlük işçi basınının çalışmalarımızın merkezinde yer almasıyla mümkündü:
Fabrika ve işyeri çalışmalarımız başta olmak üzere, parti çalışmamızın bütün alanlarındaki deneyler, günlük işçi basınına ne ölçüde değer veriyorsak o oranda ilerlediğimizi gösteriyor.
Bunun için günlük işçi basının okunması ve okutulması, sürekli ve değişmez bir parti görevi ve üye sorumluluğu olmaya devam ediyor. Bu görevi ne kadar yerine getirdiğimizi yeniden ve yeniden tartışmak, yeni planlar, ileri doğru hamleler yapmak durumundayız. Çalışmamızın düzeyinin somut göstergelerinden birinin okunan ve okutulan gazete sayısı olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Bu, sadece günlük işçi basını için değil, diğer bütün yayınlar içinde geçerlidir. Özgürlük Dünyası, Evrensel Kültür ve Evrensel Basım Yayın’ın çıkardığı kitaplar da bunların başında gelmektedir.
Parti örgüt ve üyelerimiz, gençlik örgütlerimiz ve üyeleri arasında yayınların satışı konusunda ortaya çıkan geri ve partimize yakışmayan tutumlar, “yıpratıcı oluyor” gibi sızlanmalar, yakınmalar az karşılaştığımız bir durum değildir. Bunları hiçbir gerekçeyle açıklayamaz ya da savunamayız. Partimizin iddialarıyla bağdaşır, sebatkâr, inatçı ve kendini yenileyen bir tutumu rehber edinmek, konferanslarımızın da altını çizdiği tek çözümdür.
Herhangi bir fabrika, işyeri, kadın veya gençlik birimimizin ya da grubumuzun, günlük gazeteyi merkezine alan bir çalışma yürütmeden büyümesinin, ilerlemesinin mümkün olmadığı açıktır.
“Gazetenin girmediği yere politikanın da girmediği” gerçeğini burada bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Bütün parti kitlemizin hemfikir olduğu politik düzeyimizi ilerletme ihtiyacını ancak parti yayınlarımıza gerekli önemi vererek giderebiliriz. Bu gerçeklerden kalkarak, il örgütü olarak parti yayınlarımızın okunması ve satışı için yeni bir pratik düzenleme içerisine girdik.
Yapılan hafta sonu satışları bugün için Cumartesi 1300, Pazar ortalama 2500 civarındadır. Bu oran, iade düzeyine göre değişmektedir.
Hafta sonu satışlarının istikrarlı artması, iade oranın düşürülmesi ve hafta içi satışların profesyonelce, özel görevlilerle yeniden organize edilmesi için başlangıç sayılacak adımları konferanslarımızdan sonra atmış durumdayız.
Bugüne kadar gazete satışları büyük oranda belirli ve sınırlı bir çevreye yönelik olarak yapıla-geldi. Atılan adımlar bu durumu değiştirmeyi hedefliyor. Mahalle mahalle, çalınmadık kapı bırakmayacak şekilde gerçekleştirdiğimiz oranda bu düzenleme sonuç verecek; faaliyet yürüttüğümüz alandaki gazete okur potansiyeli de artacaktır.
d) Sendikal alan
KESK’e bağlı sendikalarda yeni yasa gereği başlayan kongreler sürecinde ilimizde yapılan şube seçimlerinde yeni mevziler edindik. Düne oranla daha ileri ve önemli bir noktadayız. İşçi ve kamu emekçileri sendikalarında çeşitli kademelerde yer alan 37 yönetici arkadaşımız var.
İstanbul’daki işçi hareketine müdahale etmek ve sendika bürokrasisinin ihanetini kırmak için sendikal alandaki olanaklarımızı daha iyi kullanma hedefiyle çalışıyoruz.
Sendika yönetimlerindeki arkadaşlarımız, partimizin ortaya koyduğu mücadeleci sendikacılık temelinde bir çalışmaya en başta örgütlü oldukları işyeri ve fabrikalardan başlayarak hayata geçirmek için çalışacaklar. Bu çalışma, işyeri ve fabrikada, bütün işçilerin katılımıyla işyeri komitelerinin seçilmesi, sınıf bilinçli, ileri işçilerin, doğal işçi önderlerinin, mücadelede daha fazla inisiyatif almasının önünün açılması, bunun sadece yönetimde olduğumuz yerlerde değil, sendikalı bütün işyerlerinde hayat bulması perspektifiyle sürdürülüyor.
Partili sendikacılarımızın, bir yandan örgütlü oldukları yerlerdeki işçi ya da kamu emekçilerini mücadeleye hazırlarken, öte yandan az çok mücadele etmek isteyen sendikacılarla yukarıda sözünü ettiğimiz temelde, yerel sendikal platformun yeniden inşasını sağlayarak, il düzeyinde birleşik bir işçi emekçi hareketinin çekim merkezini oluşturmak, sendikal alandaki önemli hedeflerimizden biridir. Bu, aynı zamanda işyerlerinde, fabrikalarda yürüttüğümüz parti çalışmasıyla, karşılıklı birbirini güçlendiren temelde ele alınan bir çalışmadır.
Yaygın işyeri eylemlerinin yanı sıra çeşitli merkezi eylemlerle işçi hareketindeki geriye çekilme tutumunu değiştirme ve yeni bir mücadele dalgasını işyeri-fabrika temelinde yeniden yükseltmenin yolu buradan geçiyor.
e) Gençlik çalışması
1- Üniversite gençliği
Her şeyden önce üniversitelerde entelektüel hayata yön verecek bir çalışmanın yürütülmesi, bu kapsamda yapılan etkinliklerin zenginleştirilerek ve yaygınlaştırılarak sürdürülmesi için çalışıyoruz. Çalışmamızın propaganda yönünü de burjuva liberal ‘fikir akımları’ ve tezlerine karşı üniversiteli gençlik yığınlarının aydınlatılması; üniversitenin, bilimin ve insanlığın geleceğinin sosyalizmde olduğu bilimsel gerçeğinin bir mihrak olarak örgütlenmesi oluşturmaya devam edecektir.
İçinde bulunduğumuz eğitim-öğretim döneminde YÖK Yasa Tasarısı başta olmak üzere, parasız, bilimsel, demokratik eğitim talebi kapsamında düzenlenen bütün önemli etkinliklerde üniversite örgütlerimiz etkin rol oynamıştır. Tasarı çalışması doğrultusunda yapılan etkinliklerin kapsamı genişlemekle birlikte bu çalışmaya katılan gençlerin sayılarını artırmakla yetinmeyip bu gençlerin mücadeleye gençlik örgütümüzün saflarında katılmalarının sağlanması konusundaki çabalarımızı artırmamız, gençlik çalışmasının öncelikleri arasındadır.
Üniversite örgütlerimizi yeni katılımlarla güçlendirmek ve kitleselleşmek konusundaki sıkıntılarımız çalışmalarımızın diğer yönleri de düşünüldüğünde sürmektedir. Bu konudaki atıllığı, cesaretsizliği ve darlığı aşma yönündeki çabalarımız sürecektir. İstanbul’daki üniversiteli gençlik hareketinin merkezi durumundaki üniversite ve fakülteler, aynı zamanda, örgütsel çalışmamızın da aynı doğrultudaki öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır. Bu yüzden 5 kişiden oluşan ve tümü profesyonel çalışan il gençlik yönetimimiz, öncelikli üniversitelerde çalışmaya doğrudan katılmaktadırlar.
2- İşçi gençlik çalışmamız
2001 Ekimi’nde gerçekleştirdiğimiz gençlik konferansımızın kararları arasında yer alan işçi gençlik çalışmamızın güçlendirilmesi, işçi gençlik yığınlarının yoğun olarak çalıştığı belli başlı sanayi sitelerinde istikrar ve sürekliliği olan bir çalışmanın yeniden örgütlenmesi doğrultusunda adımlar atılmıştır. (…) yapılan görevlendirmeler, gazete satışları ve bildiri dağıtımları ile bu alanlarda önemli bir genç işçi çevresiyle buluşuldu. Bir yandan, bu alanlardaki çalışmanın istikrar kazanması ve örgütlü işçi gençlik gruplarının oluşturulması, bir yandan da gençlik örgütümüzün buralarda yeni üyelerle genişlemesi hedefiyle çalışmalar sürüyor.
Şüphesiz işçi gençlik çalışmamız bu alanlarla sınırlı değildir. Birçok ilçede özellikle genç tekstil işçileri içerisinde de çalışmalar yürütülüyor ve önemli bir gençlik potansiyeli bulunuyor.
İşçi gençlere yönelik, düzenlenen panel, söyleşi, film gösterimi vb. etkinlikler bugün için zaman zaman olan ve kesintiye uğrayan bir durumda. Bunlara istikrar kazandırmak; işçi gençlerin mücadele ve örgüt bilincini ilerletme, geniş yığınlarını aydınlatma ve yeni işçi gençlik grupları oluşturmada önemli rol oynayacaktır. Gençlik örgütümüzün pratik deneyimleri bunu göstermektedir.
Gerek adı geçen iki temel alanda gerekse tekstil işçisi gençler arasında ve belli başlı sanayi sitelerinde Emek Gençliği gruplarının artması ve genç işçi yığınları arasındaki çalışmamızın kapsamının genişlemesi, başta il gençlik yönetimimiz ve ilçe gençlik örgütlerimiz olmak üzere parti örgütlerimizin doğrudan katılımı ve takibiyle olacaktır.
3- Gençlik merkezleri ve evleri
Mahallelerde işçi, işsiz emekçi gençler arasındaki çalışmalarımızda son süreçte Pendik ve Sarıgazi’de Gençlik Evi ve Gençlik Merkezi örgütlenmeleri öne çıktı. Olumlu örnekler oluşturan bu çalışmaların istikrar kazanması ve güçlenmesi, yaşanan eksikliklerin darlaşmaya neden olmaması, çalışmanın politik açıdan derinlik kazanması ve kalıcılaşmasına bağlıdır.
İşçi, işsiz ve liseli gençleri kapsayan bu gençlik örgütlerinin çalışmaları ağırlıklı olarak sosyal, kültürel etkinlikler gerçekleştiriyor. Şüphesiz bunlar olacak. Ancak, bu örgütlerin ülke ve dünya gündemindeki sorunlara ilişkin gençliği aydınlatan, eğiten, dahası işçi, işsiz, emekçi gençliğin sorun ve talepleri etrafında eylemler örgütleyen, gençliğin sisteme karşı olan tepkisini açığa çıkaran işler yapması, geri plana itilecek bir husus değildir. Gençlik Evi, Genç Merkezi vb. hangi ad altında kurulursa kurulsun bu örgütlerin gençliğin mücadele örgütü olması başka türlü mümkün olamaz. Dahası bu örgütlerde bir araya gelen gençlerin anti-emperyalist mücadeleye ve sosyalizme kazanılması ihmal edilecek ya da ertelenecek bir görev değildir. Aksine işin özünde bunun başarılması yatmaktadır.
Gençlik Evi ve Gençlik Merkezi gibi örgütlerin kurulmasında ve kalıcı olmasında belirleyici bir başka önemli husus; kurulduğu alanlardaki gençliği kapsayan, bunun için mahalle mahalle, giderek sokak sokak gençlik grupları-komiteleri olarak bulunduğu alana dal budak saran bir yaygınlık ve kitleselliğe sahip olmalarıdır. Bir grup gencin bir araya gelir gelmez yasal bir statü, bina vb. gibi sorunları işin merkezine koyup sonra da dağılmaların, daralmaların, umutsuzlukların yaşanmaması için sözü edilen hususlar bir an bile akıldan çıkarılmamalıdır.
Bu çalışmaların parti basınımıza yansımasıyla, bazı ilçelerdeki gençlik gruplarımızda gündemlerine benzer çalışmaları almıştır. Pendik ve Sarıgazi’deki deneyler ışığında başlayan yeni girişimlerin, emekçi gençliğin mücadele ve örgüt düzeyini ilerleten bir zeminde sürmesi sürekli gündemimizde olacaktır. Hedefimiz, İstanbul’un işçi, işsiz, yoksul halk gençliğinin kitlesel mücadele ve örgütlenmesini sağlamaktır.
Sarıgazi Gençlik Merkezi ve Pendik Gençlik Evi çalışmaları, işçi, işsiz emekçi semt gençliğinin taşıdığı mücadele ve örgütlenme potansiyelinin göstergesi olma açısından da önemlidir. Somut adımlar atılıp, takipçisi olunduğunda, gençlerin inisiyatif almalarının önü açıldığında, çalışma gençler tarafından sahiplenilmekte ve çağrılar karşılık bulmaktadır. Bütün bunlar, gençlik çalışmamızda iddialı olmanın ve gençliğe güvenen bir yaklaşımla açık ve cesur çağrılar yapmanın maddi temelinin varlığına işaret ediyor.
Konferanslarımız bir kez daha göstermiştir ki, gençlik çalışmasının yukarıda ortaya konan plan ve hedefler doğrultusunda ilerlemesinin yolu; parti örgütlerimizin gençlik çalışmasını parti çalışmasının olmazsa olmaz bir parçası olarak ele almalarından ve parti örgütü olarak üzerimize düşeni en iyi şekilde yapmaktan geçiyor. Çalışma içinde öne çıkan gençlerimizin, parti kadroları olarak eğitimi ve yetiştirilmesi sorumluluğu, gençlik çalışması karşısında parti örgütü olarak en önemli işlerimizden biri olmaya devam ediyor.
f) Kadın çalışması
Bu alandaki çalışmalarımızın zayıflığı biliniyor. Bunun nedeni, bu alanda bir potansiyelin olmayışı değildir. Tam tersine ciddi bir potansiyel var ve bunu doğru planlayıp üzerinde dursaydık, bu alandaki çalışmamızın daha ileri düzeyde olmasını sağlayabilirdik.
Zayıflığımızın asıl nedeninin, il organı olarak kadın çalışmasına, parti çalışmamızın temel yanlarından biri olarak -her ne kadar teorik olarak bunu ortaya koysak da- gerekli pratik önemi vermemek olduğunu söylemeliyiz.
Bugüne kadar kadın gruplarımızın oluşturulduğu ve çeşitli etkinliklerin gerçekleştiği ilçelerde, emekçi kadınların mücadelesi açısından örnek teşkil edecek işler yapılmıştır. Baz istasyonlarına ve zamlara karşı yapılan eylemler, paralı eğitime karşı yapılan imza kampanyası vb. çalışmalar, çeşitli konularda eğitim amaçlı yapılan salon ve ev toplantıları, şenlikler yüzlerce emekçi kadınla bir araya gelmemizi sağlamıştır. Bu tür etkinlikler önümüzdeki süreçte de devam edecektir.
Ancak, çalışma yürüten partili kadın gruplarımızın çok çabuk dağılması, heyecanla işe koyulup sonra da peşinin bırakılması, bu durumda kadın gruplarımızın yeniden oluşturulmasında yaşanan atalet, duruma müdahaledeki gecikmeler, emekçi kadınların mücadele ve örgütlülüğünde kalıcı sonuçlar elde edilememesine neden oluyor. Bu durum, kendisini emekçi kadınların mücadele ve örgütlenmesini ilerletmeye adamış partili kadınlarımızın yok denecek kadar az olması gibi önemli bir eksikliği yakıcı bir şekilde gündeme getiriyor. Partili kadınlarımız, kadın çalışmamızın pratiğinden çıkan sonuçları aynı zamanda, durumu değiştirmek için yapılmış bir çağrı olarak düşünmelidirler. Kendisini bu işe hasretmiş partili kadınlara ihtiyacımız var ve bu ihtiyacı elbirliğiyle giderebiliriz.
Yine özellikle ev kadınlarıyla sınırlı bir perspektiften kurtulup, belirlenmiş temel alan ve fabrikalardaki işçi kadınları kazanmak ve işin dinamik gücü haline getirmek, bu alandaki zayıflıkları aşmamızın temel dayanağı olacak. Bu gerçek büyük oranda unutulabiliyor ve istikrarsızlığın kaynağını oluşturuyor.
Bu konuda bir başka önemli gerçek de aydınlatma çalışmamızın ufkunun darlığıdır. Emekçi kadınlara kendi öznel sorunları ve talepleriyle sınırlı bir seslenişle yetinemeyiz. Günlük işçi basını ve diğer parti yayınlarında ortaya konan politik-taktik platformumuz ışığında, emekçi kadınların ülke sorunlarına duyarlılığını artıran, sermaye ve işbirlikçilerine karşı mücadelenin konusu olan bütün sorunlarda onları kazanmayı hedefleyen, politik açıdan zengin bir aydınlatma ve örgütlenme faaliyeti emekçi kadınların mücadeleye çekilmesinde etkili oluyor ve olacaktır. Ülke gerçeklerinin emekçi kadınlar üzerinde yarattığı duyarlılığın bugün çok daha ileri düzeyde olduğu gerçeği, başta bu alanda çalışma yürüten arkadaşlarımız olmak üzere bütün parti örgütlerimizin pratik çalışmalarında gördüğü ve dile getirdiği bir gerçektir.
Ortaya koyduğumuz bu değerlendirmeye uygun olarak; bundan sonraki çalışmayı daha derli toplu hale getireceğiz.
Bütün ilçelerimizde özel olarak kadın çalışması yürütmenin olanakları var. Ancak işyeri, fabrika ve gençlik çalışmamızda olduğu gibi, bu alanda da öncelikli yerler tespit edilmiştir. (…) Buralarda partili kadınlarımızın dışına çıkan; mahallelerde, fabrika ve işyerlerindeki emekçi kadınları kendi talepleri ve dünya, ülke gündemindeki sorunlar temelinde bir araya getirmeyi, kazanmayı ve yerel düzeylerde emekçi kadın örgütleri oluşturmayı hedefleyen bir anlayışla çalışmalar sürüyor.
Ancak bu çalışmaların parti örgütlerimizin katılımı ve yönlendiriciliği olmadan ilerlemesi mümkün değildir. Çünkü temel sorun gelip, parti örgüt çalışmamızın düzeyine dayanıyor. Bütünlüklü, her alanlardaki çalışmayı yönetici düzeyde, önceliklere göre planlayan, buna uygun bir pratik katılım ve takibi gerçekleştiren, profesyonel bir örgüt çalışması bu alandaki ilerlemenin de ana dayanağını oluşturuyor.
Bu anlayışla, önümüzdeki dönemi iyi değerlendirip, il yönetimi ve ilçe yönetimleri olarak planımıza uygun bir katılımla eksiklikleri aşabiliriz.
g) Aidat ve mali durum
İl düzeyindeki toplam parti üyelerimizin sayısı bir yana, konferanslara katılan üye sayısının 650 olduğunu belirtmiştik. Ocak ayında aidat ödeyen üyelerimizin sayısı ise 500. Bu rakam bile parti yönetici ve üyeleri olarak üzerimize düşen görev ve sorumluluklarımızı ne kadar yerine getirdiğimizin somut göstergesidir.
Bir parti üyesi için aidat sorununun üyelik kriterlerinin temel koşullarından biri olduğunu bildiğimize göre, bu koşula uygun davranmayan organ ya da üyelerimizin bu durumuna kendilerinin ve bizlerin seyirci kalması kabul edilemez.
Organlarımızı her sorunda olduğu gibi, bu sorun karşısında da eğitmek ve doğru tutuma kazanmanın, en başta il yönetimi ve ilçe yönetimlerimizin işi olduğu bilinciyle hareket etmek zorundayız.
Her şeyden önce aidat konusunda her üyemiz asgari olarak aylık kazancının bir gününü partiye aidat olarak ödemelidir. Her üyemiz sadece kendi aidatıyla sınırlı kalmamalı, çevremizdeki işçi ve emekçilerin katkı ve desteğini almak için özel bir çalışma yürütmelidir. Bütün parti örgütlerimizde işi bu şekliyle planlayıp; planlarımızda ısrar ederek, işçi sınıfına yaraşır bir parti tablosunu hep birlikte yapacağız.
Bunun için ilçe örgütlerimiz, kendi ihtiyaçlarını karşılamayla sınırlı geri ve liberal anlayışı terk etmek zorundadır.
Daha önce ifade ettiğimiz gibi her ayın 1 ve 5’i arasında ilçe örgütlerimiz ayrıntılı mali raporlarını verecekler.
Sonuç olarak; il, ilçe ve birim konferanslarımız, parti çalışmalarımızın olumluklarını ve zayıflıklarını bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Dahası konferanslarımızın kendisi, parti örgüt çalışmamız açısından ilerletici bir rol oynamıştır. Abdi İpekçi’de gerçekleştirilen Nazım Hikmet gecesine, işçilerin damgasını vurması, parti konferanslarımız ve il planımız doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürmenin önemini ve daha da ileri adımlar atmanın yolunu pratik olarak göstermiştir.
Bir kez daha vurgulamak gerekir ki, yapılacak iş, konferanslarımızda ortaya koyduğumuz performans ve çalışma tarzını terk etmeden ilerlemektir. Bunun sorumluluğu da en başta il yönetimi olarak bizlerin omuzlarındadır. Ancak, il yönetimimizin bu gerçeği ortaya koyması sorunların çözümü, zayıflıkların giderilmesi ve başarı için bizlerin çabasının yeteceği anlamına gelmiyor. Başta konferanslarımızı gerçekleştirdiğimiz birimler ve il konferansımıza katılan arkadaşlarımız olmak üzere bütün parti örgütü ve üyelerimizin görev ve sorumluluklarını dünden daha ileri bir düzeyde sahiplenmesi sınıf hareketinin ve partimizin ilerlemesinin temel koşuludur.
İlerleme ve başarı hepimizin eseri olacaktır.