Yeni çıkan kitaplar Marksizm ve dil

Stalin’in, dilbilime ilişkin bu derleme kitapçığı, 20 Haziran 1980’de Pravda’da yayınlanan yazılardan oluşmaktadır. Stalin, dilbilimi Marksist bir temelde ele alıp onu toplum tarihinin gelişimi ilişkisi içinde incelemiştir. Pravda’da açılan Dilbilimi “üzerine tartışmalar ve konuya ilgili bir grup öğrencinin yönelttiği sorulara Stalin’in verdiği yanıtlar, kitabın bütününü oluşturmaktadır.
Marksizm’i bir doktrin olarak görüp, Dilbilim konusunda da yanılgıya düşen bir grup dilbilim uzmanının geliştirdiği tezleri, Stalin, Marksist bir perspektifle irdeleyip ne kadar anti-Marksist olduklarını gözler önüne seriyor.
Dili bir alt yapı ya da üst yapı elemanı olarak ele alan anlayışı, Stalin, üst yapı ve alt yapı kavramlarını konuya ilişkin yeniden ele alarak, dilin bu iki olgunun da direkt bağrında bulunmadığını tespit ediyor.
Üst yapı, alt yapının belirlemiş olduğu ve ona uygun düşen onun sistemine göre düzenlenmiş kurumların, hukuk sistemi ve sistemsel işleyişi sağlayıcı mekanizmalardan oluşmaktadır. Alt yapının uğrayacağı herhangi bir değişiklik üst yapının da değişmesi sonucunu doğurur, böylece, oluşan yeni alt yapı temelinde yine yeni bir üst yapı şekillenmeye başlar. Stalin; “Bu bakımdan dil üst yapıdan köklü bir biçimde ayrılır” der. “Dil, belirli bir toplumdaki şu ya da bu, eski ya da yeni bir alt yapının ürünü değil, toplumun ve alt yapıların yüzyıllardır süregelen tarihlerinin bir ürünüdür, belli bir sınıf tarafından değil, bütün bir toplum, toplumun bütün sınıfları, yüzlerce kuşağın çabaları sonucu yaratılmıştır… Bundan dolayı dilin insanlar arasında bir haberleşme aracı olma işlevi, diğer sınıfların zararına tek bir sınıfa değil, toplumun tüm sınıflarına eşit ölçüde hizmet etmektir.” Bu yönüyle dilin sınıfsal bir özelliği yoktur. O toplumun tarihi boyunca ortaya çıkmış ve yine o toplumun bütün katmanlarınca kullanılarak geliştirilmiştir. Stalin, dilin sınıfsal bir yönü olduğuna ilişkin iddialara ise şöyle cevap vermiştir: “İnsanlar çeşitli toplumsal gruplar ve sınıflar, dil karşısında kayıtsız kalmaktan çok uzaktadırlar. Dil, kendi çıkarları için, kendi özel lehçelerini, kendi özel terim ve deyimlerini egemen kılmak için kullanmaya çalışırlar. Mülk sahibi sınıfların halktan kopmuş ve ondan nefret etmiş üst tabakaları -aristokrat soylular, burjuvazinin üst kesimleri- bu bakımdan özellikle öne çıkarlar. “Sınıf” lehçeleri, jargonlar, yüksek sosyete “dilleri” yaratılır, literatürde bu lehçe ve jargonlara genellikle yanlış bir biçimde, dil olarak değiniliyor, proleter dili ya da burjuva dili. Bu nedenle, tuhaf ama yoldaşlarımızdan bazıları, ulusal dilin bir uydurmaca olduğu, gerçekte yalnızca sınıf dillerinin var olduğu sonucuna varmışlardır.
Sanırım, varılan bu sonuçtan daha yanlış bir şey olamaz. Bu lehçeler ve jargonlar dil olarak görülebilir mi? Elbette ki, hayır. Görülemez, çünkü ilk olarak bu lehçe ve jargonların kendilerine özgü bir dil bilgisi sistemleri ve ana söz dağarcıkları yoktur; bunları ulusal dilden alırlar.”
Dilin gelişim yasaları, toplumların kendilerini ifade edebilme istençleri ne kadar gelişmişse o kadar gelişmiştir. Kitap, dilin gelişimini soyut bir biçimde ele alan, onu idealize eden ve Marksist yöntemi kullandığını zanneden “dilbilim uzmanlarına” yöneltilmiş eleştiri niteliği taşıyor.

KAPİTAL (Özet ve Kılavuz)
ALAATTİN BİLGİ Yurt Kitap Yayın, 19921. Baskı

Kapitalizm, en büyük fikri vurgunu, Kapitalin yayınlanmasıyla yemiştir. Marksizm’in temel eseri olan Kapitalin yazılışının üstünden 125 yıl geçti. O günden bu yana insanlık, büyük değişimler yaşadı. Ne var ki, yaşananlar Kapital’in ileri sürdüklerini her gün yeniden ve yeniden üretti, doğruladı. Bugün için de ekonomi-politiğin en kapsamlı tahlili ve eleştirisi olarak insanlığın düşünce dünyasında belirleyici rolünü sürdürüyor. Zira Marx da, eserini yazma amacını ona verdiği alt başlıkta şöyle açıklıyordu: Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili.
Fakat kendisine “Marksist’im” diyen kaç kişi Kapital’i okumuş ve anlamıştır? Bu “zor” işin, hakkından gelmiş Marksist sayısının övünülecek bir orana ulaştığını söylemek pek de kolay değil.
Kapital’i Türkçeye kazandıran Alaattin Bilgi, “Kapital-Özet ve Kılavuz” başlığını taşıyan çalışmasıyla bu zor yolda yürüyeceklere genişçe bir kapı aralıyor.
Alaattin Bilgi, kitabının birinci bölümünde, Marx’ın düşünce çizgisindeki gelişmeyle kaynaklarını, Kapital’in doğuşunu ve uygulanan yöntemi anlamayı kolaylaştıracak yazılara yer vermiş. Bu yazılar, ana metni (Kapital) anlamakta karşılaşılan kavramsal zorlukları ortadan kaldırmakta büyük bir öneme sahip. A. Bilgi’nin çalışması, Kapital’in (Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili), birinci cildini kapsıyor. “Böyle yapmamdaki amaç, bu cilt bir kez kavrandı mı öteki iki cildin daha rahat anlaşılabileceği düşüncesidir diyor A. Bilgi.
Çalışmasını hazırlama yöntemini ise şöyle açıklıyor yazar: “Kitabı hazırlarken temel kavramları, tanımları, kategorileri özgün metindeki kısım, bölüm ve kesimleri izleyerek elden geldiğince ayrıntılı vermeye çalıştım. Özel yorum ve eleştirilerden kaçındım. Amacım, okuru Kapital ile baş başa bırakmak, ona yalnız gerekli ipuçlarını vermekti.”
Marx’ın temel eseri Kapital, en önemli sınavı; zaman sınavını vermiş bir eserdir. Sosyalizmin yıkılışından söz eden, geleceğin komünizm olacağından endişe duyan herkes, önce Kapital’in temel tezlerinin, mantığının ve önermelerinin yıkıldığını kanıtlamak zorundadır.
A. Bilgi, düşünce dünyamıza Kapital’i çevirmekle yaptığı katkıyı, onu anlamamızı kolaylaştıracak bu değerli çalışmasıyla daha bir anlamlı hale getiriyor. Ve “okuması çok zor” gibi mazeretleri ortadan kaldırarak, Kapital’i okunmadan rafa kaldırılmış kitaplar kategorisinden çıkartıyor. Söz okuyucunundur artık!

Aralık 1992

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑