Diyarbakır öfkeli

Diyarbakır HEP İI Başkanı Vedat Aydın 5 Temmuz’da gözaltına alınıp, 8 Temmuz’da Diyarbakır Maden yolu üzerinde kafasının arkasında darp nedeniyle çökme, vücudunda işkence izleri ve kurşun yaraları ile ölü olarak bulundu. 10 Temmuz’da yapılan cenaze törenine maskeli özel tim görevlilerince yapılan silahlı saldırıda saptanabildiği kadarıyla 12 kişi öldü.
Vedat Aydın’ın öldürülmesi, K…tan’daki saldırıların tırmandırılmasında yeni bir adım olurken, cenaze törenine katılan on binlerce insana yönelik silahlı saldırı bu adımı tamamlayan bir gelişme olarak dikkat çekiyor.
Cenazenin alınması için Diyarbakır’dan Maden’e binlerce araç konvoyu ile gidiliyor. Çevre ve çeşitli il ve ilçelerden on binlerce insanın bulunduğu araçlarla cenazenin Maden’den alınıp, Diyarbakır’a getirilmesi sırasında, yol üzerindeki köylerde Maden ve Ergani’de konvoya sürekli katılım oluyor. Yol boyunca tarlalarında çalışan köylüler, tarım işçileri işlerini bırakıp, cenazeyi selamlıyorlar, sloganlara katılıyorlar. Diyarbakır girişinde askeri komanda, özel tim ve polis caddelerin önemli noktalarına tank ve panzerlerle yerleşmiş olarak karşılıyor, kalabalığı. Ve burada konvoya katılmak isteyen şehrin girişindeki binlerce kişi engellenmeye çalışılıyor. Araçlarından inen on birlerce insan şehirdekilerin de katılmasıyla İstasyon alanına doğru yürüyüşe geçiyor. İstasyon alanında Vedat Aydın’ın kardeşi Kürtçe bir konuşma yaparak “Vedat tüm Kürtler”in kardeşi, tüm Kürt anaların oğluydu. Kürt mücadelesinde düşman için bir dikendi. Onlar bu dikeni çıkardıklarını sanıyorlarsa, aldanıyorlar. Düşman onu çıkarmak istedi fakat başaramadı. Bir diken çıkardı, binlercesi battı” dedi. HEP Genel Başkanının saygı duruşuna daveti ve konuşmasından sonra, kol kola girmiş düzenli yürüyüşe devam eden insanlar “Vedat Namire”, “Her xort kurt Vedate”, “Biji serok Apo, biji PKK”, “Kahrolsun kontrgerilla” sloganlarıyla yollarda barikat kuran devlet güçlerini yuhalayarak ilerledi. Yürüyüş kolunun başı Mardinkapı’ya vardığında Mardinkapı Karakolu yürüyüşçülere engel olmak istedi. Bu arada surların üzerinde mevzilenmiş olan yüzleri siyah bezle örtülü Özel Timler kalabalığa dört ayrı noktadan ateş ederken, karakol polislerinin de ateşe başlamasıyla yürüyüş kolunun önündekiler düştü ve üç kişi öldü, 10’dan fazla kişi yaralandı. Yaşanan panik ve sıkışmada ezilenler oldu. Yürüyüş kolu bölündü. Büyük çoğunluk Mardinkapı mezarlığını doğru “kurşunlar bizi yıldıramaz” sloganıyla yürümeye devam etti. Bölünen diğer topluluk, Diyarbakır sokaklarına dağılarak taş ve sopalarla devlet güçleriyle çatışmayı sürdürdü. Yaklaşık 30 bin kişi Vedat Aydın’ın cenazesini “Ey raqip” marşı eşliğinde toprağa verip, sloganlarla dönmeye başladılar. Dönüşte yine Mardinkapı’da önden ve arkadan polislerin, özel timin silahlı saldırısına uğradılar. Sis bombası, göz yaşartıcı bomba ve kurşunların üzerlerine yağdığı insanlardan bayılan ve kurşunlananlar, güvenlik güçlerince duvar diplerine üst üste yığılıp, sonra gözaltına alındılar. Kaçışan binlerce insandan Mardin Yolunda bulunan 30 metre yüksekliğindeki bedenin başına gelip orada kalanların üzerine ateş açılınca, insanlar can havliyle kendilerini buradan aşağı atmaya başladılar, ölenlerden bir kısmının da bu sarada öldüğü söyleniyor. HEP milletvekilleri, avukatlar ve gazetecilerin bulunduğu otobüsün tekerleklerine kurşun sıkıldıktan sonra; sis bombası ve göz yaşartıcı bomba ile içindekiler çıkarılıp, küfürlerle, dipçik, kalas ve coplarla çiğneniyorlar. Gazetecilerin makinaları parçalanıp, milletvekillerinin tabancaları alınıyor. Yaralıları almaya gelen ambulanslar engelleniyor, sağlık personeli tartaklanıyor. Vahşi saldırıyla Diyarbakır kanlı bir savaş meydanına dönüştürülüyor. Devlet güçleri sabaha dek evleri basıp, buldukları insanları gözaltına alıyorlar, yer yer çatışmalar ve silah sesleri sabaha kadar sürüyor. Hastanelerin önünde özel tim, kanılarını arayan insanları engelliyor. Yüzlerce insan gözaltına alınıyor.
Askeri komando, özel tim, resmi ve sivil polis olmak üzere binlerce silahlı, panzerli, tanklı devlet gücünün engellemelerine, barikatlarına ve saldırısına on binlerce insan özgürlük ve direniş sloganlarıyla, “Her Kürt bir Vedat’tır” sözleriyle, taş ve sopa ile direnerek karşılık verdi. O gün Diyarbakır’da kepenkler kapanmış, Maden’den Diyarbakır’a bütün küçük-büyük yerleşim yerlerinin halkı Vedat Aydın’a selem durmuş veya kalabalığa katılmıştı. Her gün üç-beş-on ölüt veren K.tan, ağıt yakmanın yararsızlığını yasayarak öğrenen K…tan, aydını, işçisi, köylüsüyle, çocuğu, genci, yaşlısıyla korkuyu üzerinden atıp kendisine savaş açanlara Diyarbakır’da kitlesel bir bütün olarak yanıtını verdi. 10 Temmuz’dan itibaren Batman, Nusaybin, İdil, Muş, Varto, Kerboran, Çınar, Cizre, Silopi, Kulp ve Hani’de Bismil ve Lice’de kepenkler kapatıldı. Güvenlik güçlerince kazma, kalas ve çekiçlerle işyerlerinin camları, kapıları, kepenkleri kırılıp, esnaf anonsla veya evlerinden alınarak işyerleri açmaya zorlandı.

YENİ BİR VEDAT AYDIN OLAYI!
HEP Diyarbakır İl Delegesi Remzi İL, Vedat Aydın’ın cenazesine katıldıktan bir gün sonra, beklediği minibüs durağında iki sivil polis tarafından gözaltına alındıktan bir gün sonra, işyerinin yakınındaki bir çöplükte işkence edilmiş olarak bulunuyor. Hastaneye kaldırıldıktan sonra da aldığı yaralardan dolayı ölüyor.
Bir kaç gün arayla işlenen bu cinayetler, V. Aydın’ın kafası bozulan bir kaç “görevli” tarafından yapılmadığını, tersine bu tür cinayetlerin yıldırma politikasının bir bileşeni olarak uygulamaya sokulduğunu gösteriyor. Kontrgerilla, bu “hassas” bölgeye yönelik yeni bir taktik geliştirmiş ve bunu çizgileştirmiştir. Önce dergi binalarının bombalanması, Vedat Aydın cinayeti, çeşitli Kürt aydınlarına tehditler, sabotajlar ve gece ev basmalar gibi olaylar bu politikanın şimdilik hayata geçirilen uygulamalarıdır.
Fakat Vedat Aydın cinayetinin de gösterdiği gibi, yeni saldırılar, aydınları yıldırmak kitle mücadelesini terörle sindirme politikaları daha büyük direnişlerle karşılanmakta, diktatörlüğün “çözümleri” daha büyük patlamaların kaynağı olmaktadır.

VEDAT AYDIN KİMDİR?
1954 yılında Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Kazancılar köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Bismil’le tamamladı. Devrimci mücadele ile lise yularında tanışan Aydın, ilk göz altıyı da bu yıllarda yaşadı. Ve devletin baskısını bu genç yaşında her Kürt gibi tanımış oldu. 1978 yılında Diyarbakır Eğitim Enstitüsünü bitirdi. Devrimci mücadelesini bu yıllarda sürdüren Vedat AYDIN, kavgada cesareti, gözü pekliği ve yiğitliği ile tanındı, egemen güçlerin dikkatini çekti.
Vedat Aydın, 1978-1980 yıllarında Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesinde Sosyal Bilgiler dalında öğretmenlik yaptı. Kavgasını mesleğinde devam ettirdi. Bu tarihlerde Diyarbakır’da TÖB-DER’in Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Bir öğretmen olarak da Kürt Halkının mücadelesine katkıda bulundu.
1980 tarihine gelindiğinde her devrimci Kürt insanının tanıştığı Diyarbakır zindanlarıyla tanıştı. Yaşamının dönüm noktası olan bu süreçte ilk zindan direnişlerine katıldı. Vedat AYDIN’ın bu vahşet döneminde Kürt Halkının kurtuluşuna olan inancı her geçen gün biraz daha pekişti. 1984 tarihinde cezaevinden çıktıktan sonra “KAVGAYA DEVAM” diyenlerdendi. Toplumun her kesimiyle çok rahat diyalog kurabilen bir kişiydi. Esnaf, memur, işçi ve aydındı. Sosyal ve siyasal yetenekleri, kişiliğiyle pekiştirmişti. Teslimiyet ve ihanet ortamında dahi kavgasını sürdürür, herkesi kavgaya davet ederdi. Bu yetenek ve kişiliği, çalışkanlık ve zekâsını birleştiren Vedat AYDIN cesareti ile yeni Kürt aydın kimliği’nin örneklerinden biriydi.
İHD’de etkin olarak çalıştı. Gönüllü görevi gereği olarak şehir şehir, köy köy dolaşarak haksızlığa uğrayan Kürt insanının sesini dünya kamuoyuna duyurmaya çalıştı, Botan’dan Hakkâri’ye Lice’den Genç’e, Diyarbakır’dan Ankara’ya kadar insan hakları ihlallerinin amansız bir takipçisi oldu. 1990 yılının Ekim ayında Ankara’da yapılan İnsan Hakları Derneği Genel Kurulunda kendi anadili ile konuştuğu ve konuşmakta direttiği için genel kurul salonunda gözaltına alınıp tutuklandı. Ancak Vedat AYDIN zindanlara atılarak kavgasından vazgeçecek bir insan olmadığını mahkemedeki tavrı ile gösterdi.
Mahkemede Kürtçe ifade vermekte direnen Vedat Aydın “Üniversite bitirmiş bir Kürt olduğunu, i sırf Kürtçe konuştuğu için burada yargılandığını” söyleyerek baskı ve zorlamaları karşı çıktı.
Mitinglerde, konferanslarda, toplantı ve bireysel konuşmalarda ısrarla Kürtçe konuşmaya devam eden Vedat Aydın çok defa tehdit edildi, tartaklandı, dipçiklendi ve gözaltına alındı. Yılmadı.
1991 Mayıs’ında Diyarbakır HEP il başkanlığına seçildi. Bu dönemde de halkın sorunlarına sahip çıkmaya devam etti. Kimi zaman gözaltına alınan bir yurtsever için çabaladı. Kimi zaman dağda şehit düşen gerillaların cenazesine sahip çıkarak ailesine teslim etti. Kimi zaman aşiretler arasındaki kan davalarını barış ile sonuçlandırdı. Kimi zaman grevci işçilerin yanında yer aldı. Kimi zaman açlık grevine oturan analara omuz verdi.
İşte tüm bu çalışmaları ve ulaştığı kimlik, egemen güçleri rahatsız etti.
Vedat AYDIN, yılgın, korkak, çekingen bir kişilikten uzak, halkın kaderini her koşulda paylaşan bir Kürt aydınıydı.
İşte böyle bir kişilik 5 Temmuz 1991 tarihinde kontrgerilla tarafından katledildi.
Ezilen Kürt halkı Vedat Aydın’ı mücadelesinin şehitlerinden biri olarak yüz binlerin yürüdüğü gösteri ile O’nu yaşatmaya devam edeceklerine söz vererek uğurladı.

Ağustos 1991

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑