Petkim, İzmit Yarımca’da bulunan Türkiye’nin üç büyük PETROKİMYA tesislerinden en eskisi. Aynı zamanda ülkenin en büyük KİT’lerinden biridir.
Petkim’de, 2.874’ü kadrolu, 1025’i taşeron işçisi olmak üzere 3.899 işçi personel çalışmaktadır. Kadrolu işçilerin tümü Petrol-İş’e bağlı Yarımca Petrol-İş şubesine üyeler. Taşeron işçileri ise, sendikaya üye olamıyorlar. Bu işçilerin sendikayla herhangi bir biçimde ilişkiye geçmeleri, direkt atılma nedeni, işçilerce…
Taşeron işçisinin serüveni Petkim’de 1974’lere kadar uzanan, ama 1983’ten sonra biçim değiştirerek gelişen, son 1,5-2 yıldır ise hızlanarak artan bir yol izliyor. 1974’lerde temizlikle ilgili tesislerde, ihale ile müteahhit firmalar PETKİM’E girmiş. Ama bu firmaların sahipleri ve yerleri belli (daha sonra bu işçiler kadroya geçmiş). 12 Eylül sonrası türeyen yeni müteahhit firmaların ise, ne sahipleri, ne de yerleri biliniyor. Petkim müdürleri bile bu firmalar hakkında hiçbir şey bilmediklerini söylüyorlar yani bir nevi “naylon firma”.Son iki yıldır, bu adı belli, sanı belli olmayan şirketler şunlar: Erfa, genellikle teknik işler, fabrikanın dolum işleri ile ilgili tesislerdeki taşeron firma, Arıtan; saha temizlik işleri ile ilgili, Gaye ise; Ambarlar, yükleme, taşıma ve tahliye ile ilgili servislerin taşeron firmaları olarak biliniyor. Bununla birlikte taşeron işçisi, hangi firmaya bağlı olduğunu genelde bilmiyor. Liman işçilerinin tümü taşeron işçisi.
12 Eylül politikaları (24 Ocak kararları) sonucu 1983’ten itibaren, esas rafinasyon ve ürün imalatı yapılan tesislerden emekli olan, emekliye sevk edilen, atılan, ayrılan işçilerin yerine yeni kadrolu işçi alınmamış. Dolum, temizlik, tahliye, liman işçilerinden bu servislere kadrolu işçiler kaydırılmıştır. İmalatın dışındaki servislerde boşalan kadrolara ise, taşeron işçisi alınmış.
Genelde tüm KİT’lerde olduğu gibi Petkim’de de taşeron firma uygulaması şöyle yapılmakladır. İşverene yakın onun vekili olabilecek kadrolu işçi, müteahhit firma adına (bağlı olduğu) bakanlıktan özel yetki belgesi alarak, taşeron firma (=müteahhit) adına yetkili hale getiriliyor. Taşeron işçisi, direk Petkim yetkilileri tarafından işe alınıyor. Taşeron işçisi ile Petkim yetkilileri arasında 1 yıllık sözleşme imzalanıyor. Bu sözleşmede taşeron işçisi, hangi taşeron firma adına şirkete girdiğini bilmiyor. Sendikaya üye olamıyor. Alacağı ücreti ve sosyal hakları hakkında kendisinin bir pazarlık yapması söz konusu değil. Kendisi doğrudan Petkim personelinden ücret alıyor, ama kadrolu işçinin aldığı ücretin hemen hemen yarısı kadar ücret alabiliyor. Sosyal haklan açısında da durum aynı.
Müteahhit firmaların, taşeron işçi ile direkt hiç bir ilişkisi yok. Hatta bu firmaların gerçek bir firma olup olmadıkları da bilinmiyor. Bir tür “naylon firma”ya benziyor. Bu firmaların yetkilisi olan kişiye ise bir tür “insan simsarı” deniyor. Yeni alınan taşeron işçisine Pet-Kim tarafından ödenen ücretin % 12’sini bu firma vekili işçi alıyor. Yaptıkları iş ise, aslen esas işverenin çıkarını korumak, taşeron işçisine baskı kurmak, bunun yanı sıra işlerlik açısından sadece işçiye vizite kâğıdı vermekle sınırlı. Petrol-İş sendikası yetkilileri tarafından, taşeron firma sahipleri ile ilgili görüşme veya iletişim sağlanması mümkün olmamış. Petkim işverenlerince verilen telefon ve adreslerde bu firmaların sahipleri bulunamamış.
SENDİKACI GÖZÜYLE TAŞERON FİRMA UYGULAMASI
Yarımca Petrol-İş Sendikası Başkanı Ali Buğdaycı, Petkim’deki taşeron işçinin sorunları ile ilgili görüşlerini şöyle açıklıyor:
Ali Buğdaycı: “Taşeron işçi sorununda biz ve diğer sendikalar ne yapıyor diye sorulduğunda, tek başına Pet-Kim’le, ya da bir sendikayla yapılacak bir şey değil. Bu, genel bir politikanın bir parçası. Kararlar alınıyor, bu kararların yasama geçirilmesi için hiçbir çalışma yok. Fakat tek tek yerlerde işçilerin direnişi, sendikaya başvurması söz konusu. Karşımıza örgütlenmedeki zorluklar çıkıyor. Şöyle ki,
İşyerini örgütlüyorsunuz. Yetki alacaksınız. On gün sonra müteahhit “iflas ettim” diyor. İşi bırakıyor, isçiler issiz, sendikasız. Yeni bir müteahhit geliyor, sendikaya “bulaşmamışlar”ı işe alarak, hatta işçilerden sendikaya “girmeme” güvencesi alarak, yeniden işe başlıyor. Öncü kadroyu kapının dışına koyuyor. İşlen alılan işçiler tazminat davası açıyor, ama mahkemeler 1,5-2 yıl sürüyor.
Petkim’le yapılan sözleşmemizde geçici işçi çalıştırılamaz diye bir hüküm var. Dolum, hizmet, temizlik, nakliye gibi işlerde çalıştırılan işçilerin, iğin sürekliliği nedeniyle, geçici işçi statüsünde çalıştırılmamaları gerekli.
Ayrıca 1 Kasım 1988’de yayınlanan bakanlar kurulu kararında: ” müteahhit firma çalıştırılacak işçilerine, işin dâhil olduğu bir iş veya meslekte aynı tipteki iş için, toplu sözleşme veya mevzuatla kabul edilen ücretten daha aşağıda olmamak üzere ücret öder ve haklardan yararlandırılır, diye hüküm var. Ama kanunlar uygulanmıyor.
Bunun için fiili durum yaratmak ve bu konuyu Türkiye’nin gündemine sokmak gerekli.
İşçileri örgütlersiniz. Doğrudan işverene başvurursunuz, ben bu işçileri örgütledim” diye. Eğer işveren kabul etmezse, direnişe gidilmeli. Tabii diğer işçilerin de direnmesi gerekli. Ama bu konudaki geleneğimiz (işçi sınıfının geleneğinden söz ediyor Ö.D) çok zayıf. Zaman gerekiyor.
Türk-İş yönelimi, bu konuda çok acizdir. Bu konuda “müteahhit işçi çalıştırılamaz” diye hükümetten bir yasa çıkması beklentisi içindedir. Bundan ötesi yok.”
Petrol-İş Sendikası, Türkiye genelinde “taşeron firma” uygulaması sonucu, toplu işten atılmalarla ilgili 3 ayrı yerde dava açmış bulunuyor. Önce hukuki yollardan soruna çare arama, olmazsa fiili durum yaratma sonucu sorunu çözmeye çalışıyor. Bu konuda işçilerin de yasal haklarını yelerince bilmedikleri, hak arama konusunda yeterli eğitime sahip olmadıkları, bu durumun da sendika yetkililerince mücadelenin boyutunu belirlediği söyleniyor. Gerçeklen 5-6, hatta 7 yıllık taşeron işçileri bile, durumlarını yeterince kavramış değiller. Kadrolu işçilerin yapağı eylemlerden, yemek boykotuna taşeron işçisi % 90 oranında katılıyor. Ama yemek boykotu, diretilen sorunlarda yeterli olmuyor. Bu nedenle iş bırakma eylemi gündeme geldiğinde taşeron işçisi, eyleme katılmıyor. Hatta kadrolu işçilerin iş bıraktıkları servislere taşeron işçiler kaydırılarak işin devamı sağlanıyor. Bu biçimiyle taşeron işçisi “eylem kırma” görevini görüyor. Hem kendilerini, hem de kadrolu işçileri, işveren karşısında güçsüz konuma getiren bu uygulama, köleci bir psikolojinin kurbanı haline gelen taşeron işçisini, içinden çıkılmaz bir fasit daire içinde hapsediyor. Taşeron işçisinin örgütlenme olanağının önüne dikilen engeller, hem kendilerinin ücret ve sosyal hakları için işveren karşısında talep istemlerini olanaksız hale getirirken; hem de kadrolu işçilerin bu talepler açısından direniş gücünü kırma gibi sınıfsal mücadelenin gelişimi önünde engel oluşturuyor.
Müteahhit firmalar; 15 Ocak’ta işçisiyle ve Petkim işvereniyle yıllık sözleşmesini imzalayacak. İki aydır taşeron işçisinin sendikalaşma mücadelesi hızlanmış. Petkim’deki mevcut taşeron işçinin yarısından çoğu sendika formu doldurmuş durumda. Noter onayı ise, şimdilik sendika tarafından bekletiliyor. Çünkü isimleri onaylanan işçiler, hemen kendilerini kapı önünde bulacakları kuşkusuz. “Geçici işçi statüsü”nün geçersizliği ile ilgili sendika tarafından önerilen çözüm; taşeron işçisinin geçici işçi prosedürünü tanımayarak; “Ben işveren olarak Petkim yetkililerini tanıyorum” deyip, sözleşmeyi (yani müteahhit firma sözleşmesini) reddetmesi ve bu konuda dava açması. Böyle bir tavrın, işten atılma demek olduğunu çok iyi bilen işçilerin ise, fiili durum yaratmaktan başka çarelerinin kalmayacağı ortada. Bu girişimin, tüm Petrol-İş sendikasına bağlı işyerlerinde başlatılacak genel bir direnişle desteklenmesi gündemde. Isınan kazan, bir biçimiyle patlama aşamasına gelmiş.
TAŞERON İŞÇİ GÖZÜYLE TAŞERON FİRMA UYGULAMASI
Yarımca Petkim tesislerindeki 19 servisten biri olan sosyal hizmetler servisinden bir taşeron işçisi şunları anlatıyor:
“1986’da Petkim’e girdim. Girişim, “Petkim’e sözleşmeli işçi alınacaktır” biçimindeki bir gazete ilanı üzerine başvurum sonucu gerçekleşti. Petkim üst yöneticileri (müdür ve müdür vekili) ile yapılan mülakat sonucunda, sözleşme imzalayarak sosyal hizmetlere girdim. O sırada, iş bulma heyecanıyla sözleşmeye bakmadım. Ama Petkim tarafından işe alındığımı düşünüyordum.
İşe başladıktan 3-4 ay sonra bana verilen işçi kartından; REBA Ltd. Şti. adı altında bir şirket olduğunu öğrendim. Aynı serviste çalışan işçilerin bir bölümünün kadrolu, bir bölümünün taşeron işçisi olduğunu, benim de ikinci şıkta olduğumu o zaman fark ettim. Bazı servislerde, örneğin Malzeme İkmal Müdürlüğü’nde 12 yıllık müteahhit işçisi var. Şu anda ARITAN adlı bir müteahhit firmaya bağlıyım.
Biz, işyeri sözleşmesi yapıldıktan 3-4 ay sonra bordromuzdan ücretimizin ne kadar arttığını öğrenebiliyoruz. İşveren vekiline sözleşmedeki ücret artısını sorduğumuzda “ben bilmiyorum” diyor.
Tazminat hakkımız yok. Örn; Revirden 2 ay önce atılan taşeron isçisi bayan tazminat alamadı.
Tüm resmi işlemlerimizde PETKİM amirleri karar veriyor, bu bizde sosyal hizmetler müdürü. İş aktimizi de PETKİM feshediyor. Yetkili müteahhit işvereni hiç görmüyoruz. Bizde üç müt. şirket var: Reba, Arıtan ve Erfa Ltd. Şti. Her sözleşme döneminde yani 6 ayda bir işveren değişiyor. Bizim haberimiz olmuyor. İşverenin değiştiğini ancak kartlardan öğrenebiliyoruz, işe girdiğimden bu yana hiç sözleşme imzalamadım.
Taşeron vekili sigorta primlerimizi eksik ödüyor. Aylık 22 gün üzerinden.
Kadrolu işçi ile benim aramda yarı yarıya ücret farklılığı var. Ben 945.000 TL ücret alıyorum. Aynı durumdaki kadrolu işçi ise 2.000.000 TL net ücret alıyor. Yıllık ikramiye farkımız, kadrolulara göre 112 oranında. Taşeron işçisi yüksekokul mezunu veya sanat okulu mezunu ise 1.050.000 TL net ücret alıyorlar. İlkokul mezunları 850.000 TL. Kadrolu işçiler 6 aylık aile vizite kartı alırken, biz günlük vizite kâğıdı almak zorunda kalıyoruz. Vardiyalı çalışıyoruz. Bunun karşılığı bize ayda 50.000 TL ek ücret ödeniyor.
Bizim işyerinde kadrolu ve taşeron işçisi yarı yarıya. Fazla mesailerde hep bizi tercih ediyorlar. Çünkü kadrolu işçi fazla mesaide % 200 zamlı ücret alırken, biz sadece günde 50.000 TL ek ücret alabiliyoruz, örneğin; 40 saat fazla mesai için kadrolu işçi 2 milyon alırken, biz 200.000 TL almış oluyoruz.
Bunu bir örnekle daha iyi anlatabilirime libasında ben dört gün, gece-gündüz mesai yapmak zorundayım (29 Aralık sabahından 01 Ocak sabahına kadar). 10 dakika bile kaytarmadan sürekli koşturmak ve hizmet etmek durumundayım. Aynı işyerindeki kadrolu arkadaş (ki bu aynı zamanda işveren köpeği) bana emir verir, kendi yer içer gezer. Bu fazla mesai karşılığı ben alacağım 150.000 TL, o ise 1.300.000 TL net ücret alacak.
3-4 ay önce sorunlarımızla ilgili yemek boykotu yaptık. Sosyal Hizmetler Müdürü geldi. Kadrolu işçilere vereceği % 25 zammın bize de verileceğini, boykotu bırakmamızı söyledi. Boykotu bıraktık. Ama zam yapmadı.”
6 yıl önce taşeron işçilerinin sendikaya başvurusu olmuş. Hepsinin işine son verilmiş.
Petkim işçileri bu fabrikayı şöyle değerlendiriyor: “Ortaya bir çorba kazanı geliyor. Birine çay kaşığı verilmiş, diğerine çorba kaşığı, bir diğerine kepçe, bir başkasına ise tas. vs.”
Taşeron firmaların Türkiye genelinde işçi sınıfı ve mücadelesi açısından, Türkiye halkının önüne koyduğu sorunların, sadece işçi sınıfı ile sınırlı kalmayacağı, bu uygulamanın tüm halka yönelik bir saldırı politikası olduğu göz ardı edilmemelidir. Çünkü işçinin emeğine yönelik her saldırı, tüm emekçilerin ekonomik sosyal ve siyasal haklarına yapılan saldırının koşullarını sürgit devam ettirecektir.
DEVLET HAVA MEYDANLARI İŞLETMESİNDE TAŞERON UYGULAMA
Atatürk Hava Limanı Devlet Hava Meydanları İşletmesi Baş Müdürlüğü, ülkenin en büyük hava limanı işletmesidir. Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu’dur.
Kuruluşta sözleşmeli personel çalıştırma uygulaması, Kanun Hükmünde Kararnamemin Bakanlar Kurulu’nda 1986 yılında çıkması ile birlikte başlamıştır. .
Personelin periyodik zaman içersinde % 95 sözleşmeli statü şartlarında çalıştırma uygulamasına geçilmiştir.
İşletmede sözleşmeli personel uygulamasına paralel olarak taşeron firma uygulamasına da geçilmiştir. Taşeron firma, hava limanı çıkış ve girişteki salonların temizliği, buna bağlı olarak tuvaletlerin bakım ve temizliği, uçakların sefer öncesi ve dönüşü temizliği ile ilgili hizmetlerde değerlendirilmektedir.
Taşeron firmaların ilki, Yeni Reji adında bir firmadır.
Bu firma yaklaşık olarak 3 yıl işletmecilik yapmıştır. Bu süre içersinde çalıştırdığı işçileri asgari ücret üzerinden çalıştırmıştır. Yaklaşık 3 yıllık süre içersinde, işçiler hiçbir ek sosyal haktan yararlandırılmamıştır. İşçilere, gidiş-dönüşlerinde servis, öğle yemeği, ikramiye gibi çalışanların doğal haklarını vermemiştir. Ayrıca bu yaklaşık 3 yıllık çalışma süresinde işçilerin sigorta primleri de yatıramamıştır. Daha sonra taşeron firma ile işçiler mahkemelik olmuştur. Şu anda işçiler mahkemeyi kazanmış durumdadır. Ama DHMİ işçilerin haklarını ödememek için eski şirketi iptal etmiş, işi yeni şirkete devretmiştir. Çalışana hiçbir ödeme yapılmamıştır.
Şu anda işletmede ARI adında yeni bir taşeron firma işletmecilik yapmaktadır. Bu firma çalışan işçilere, asgari ücret üzerinden ödeme yapmaktadır. Bu da takriben 550 bin TL ücrete tekabül etmektedir. Bunun dışında çalışanların hiçbir sosyal hakları yoktur. Örneğin gidiş-dönüşte servis, öğle yemeği, ikramiye gibi. Şu anda çalışanların bir kısmı daha önce Yeni Reji taşeron firmasında çalışan işçilerden oluşmaktadır. Firmanın sigorta primlerini yatırıp yatırmadığı şaibelidir. Yeni şirketin de devlet, işletmesinden hangi şartlarla iş aldığı meçhul.
Ayrıca DHMİ’de 28 günlük çalışma süresi içinde” geçici sözleşmeli” adı altında personel çalışmaktadır. Bunların aldıkları ücret 750 bin TL civarında. Devlet işletmesi bu uygulamayı yaz kış devam ediyor. Her ayın 28. günü sonu çıkarılan işçiler 2 gün sonra tekrar işe alınıyor. Bunların hiçbir sosyal hakları yok. Sigortaları 28 günlük ücret üzerinden ödeniyor. 3 ayı tamamlayan işçilere kadro vermek zorunda kalacak olan işletme, daha ucuz ve güvencesiz (sorunsuz) işçi çalıştırmanın bir yolu olarak bunu uygulamaktadır. Ayrıca sendikalaşmanın da önü kesilmektedir.
Ocak 1992