Arnavutluk, Doğu Almanya ve Romanya değil..

Dünya gericiliği ve emperyalizmin M-L’e ve sosyalizme çok yönlü saldırılan sürüyor. Doğu Avrupa ve Sovyetlerde revizyonist burjuva diktatör İliklerinin çöküşü ve açık bir biçimde burjuva kapitalist yola girmeleri sosyalizm düşmanlarının iştahlarını kabarttı. Doğu Avrupa ve Sovyetlerdeki karışıklık ve kargaşalığın arkasından Sosyalist Arnavutluk’a karşı kışkırtma ve saldırılar arttı. Revizyonist ülkelerin liberal burjuva yeni yöneticileri de karşı devrimci yüzlerini ve halklara karşı düşmanlıklarını gizlemek, yaptıklarını haklı çıkartabilmek için bu saldırı ve provokasyonlara canı gönülden ve büyük bir gayretle katıldılar.
Gericiliğin hizmetinde olan kitle iletişim araçlarından, radyo, televizyon ve gazetelerden Arnavutluk’ta da yönetime karşı ayaklanmalar olduğu yolunda yalan ve demagojiye dayanan bir propaganda yürütülüyor. Nisan-Mayıs aylarında Arnavutluk tarafından püskürtülen ve gerçek olmadığı açığa çıkarılan bu propagandaların ardından Temmuz başında yeni bir saldırı dalgası başladı. Radyo, televizyon ve gazetelerde Arnavutluk’ta yönelime karşı gösteriler olduğu, yüzlerce kişinin öldüğü, binlerce kişinin de yabancı elçiliklere sığındığı haberleri boy gösterdi.
İşçilerin ve emekçilerin düzene karşı mücadelesinin yükseldiği ve sosyalizmin her gün daha fazla sempati ve taraftar topladığı ülkemizde de basın ve TRT bu koroya büyük bir gönüllülükle katıldı. Sol görünmeye çalışan Cumhuriyet başta olmak üzere bütün gazeteler Arnavutluk’ta başlayan bu “çöküntü”ye sayfalar ayırmaya başladı. Kaynağına bakmadan, doğruluklarını araştırmadan yayınladıktan haberlerde Arnavutluk’taki gelişmelerin Çekoslovakya, Macaristan, Doğu Almanya ve Bulgaristan’dakilerin aynı olduğunu kanıtlamaya çalıştılar.
Oysa dikkatli bir gazete okuyucusunun bile bu haberlerin provokasyon olduğunu kavraması zor değildi. Ayaklanma ve gösterilerin yaygınlaştığı haberlerinin çoğu Prag, Yunanistan ve Yugoslavya kaynaklıydı ve bütün gazetelerde satır satır aynı biçimde yer alıyordu. Bu hiç de şaşırtıcı değil.
Revizyonist Yugoslavya kendi ülkesindeki “öz-yönetim sosyalizmi”nin içine girdiği kriz ve bunalımların giderek derinleşmesi sonucu işçi ve emekçilerin artan direnişleri ile karşı karşıya. Buna karşılık sosyalist Arnavutluk, içinde bulunduğu zorluklara rağmen işçi ve emekçileri, sosyalizmin sonuçlarından yararlandırarak kapitalist ekonomilerin krizlerinden etkilenmeden yaşıyor. Sosyalizmin bu başarılarının Yugoslav emekçilerini etkilemesinden çekinen Yugoslav revizyonistlerinin Sosyalist Arnavutluk’a karşı kışkırtma ve provokasyonları uzun zamandan beridir sürmektedir.
“Rejim insan haklarını çiğniyor” yaygarasını koparan Yunan gericiliği ise Arnavutluk’ta yaşayan Yunan azınlığı, sosyalizme karşı kışkırtmak ve Yunan şovenizmini körüklemek için uzun zamandır provokatif propaganda yürütüyordu. Bununla da yetinmeyip son olaylarda Arnavutluk sınırına kara ve denizden asker yığarak saldırgan emellerini iyice açığa çıkarmıştır.
Yönetime gelmesinin üzerinden henüz çok kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen ülkedeki karışıklığı sona erdirmek bir yana protesto gösterilerinden kurtulamayan ve tek amacı kapitalist emperyalist sisteme kapılanmak olan Vaclav Havel ise “sosyalizmin bütün dünyada iflas ettiği” tezini kanıtlayabilmek için en öne atıldı. Tiran’a özel bir uçak göndererek elçiliğe sığınanları aldırdı. Uçakla gelenleri büyük bir protokolle Çekoslovak Dışişleri Bakanı karşıladı.
Gerici basın ve yayın organlarında Arnavutluk’ta yönetime karşı gösteri ve ayaklanmaların olduğu yolundaki haberlere karşı en iyi cevabı ise Arnavutluk’a muhabir göndererek halkın gerçek durumunu doğrudan öğrenmek zahmetine katlananlardan almak mümkündü. Ayaklanma ve gösteri haberlerinin ayyuka çıktığı tarihlerde Günaydın gazetesinden Orhan Koloğlu’nun röportajındaki şu satırlar bunun en çarpıcı örneğidir “Nisan sonu ve Mayıs başında üç hafta boyunca hem de çoğu kez yalnız başıma yaptığım geziler sırasında bir tek gösteriye rast geldim. Deplasmanda oynayan İşkodra futbol takımı Partizan ile berabere kalmayı başarınca İşkodra taraftarları sevinç çığlıkları atarak sokaklardan geçtiler.” (Günaydın,15 Haziran)
Emperyalist-revizyonist gerici propagandanın etkisi ile birkaç bin kişinin elçiliklere sığınması sırasında sosyalizmin yaşayan örneği Arnavutluk’u ortadan kaldırmak, öte yandan kapitalizmin somut ve canlı alternatifi olan sosyalizmi, işçi sınıfı ve halkların gözünden düşürmek için bütün gericilik birleşti. Yalan ve demagojiye başvurarak sosyalizmin kurucusu ve savunucusu olan Arnavutluk Emek Partisi’ni ve Arnavutluk yöneticilerinin olaylar karşısında acz içine düştüğünü göstermeye çalıştı. Gücünü halkıyla bütünleşmiş ve kaynaşmış olmasından ve M-L’in ışıklı yolunda yürümekten alan Arnavutluk, bu olayda da kendine ve halka güvenle hareket elti. İlk günlerden itibaren isteyen herkese hemen pasaport verilebileceğini açıkladı. Zaten Arnavutluk Parlamentosu daha elçiliklere hiçbir sığınmanın olmadığı 2 Haziran’da yurtdışına çıkışları serbestleştiren bir kararnameyi onaylamıştı. Gerçek bu olmasına rağmen, hatla bu gerçek Türkiye Büyükelçisi temsilcisi Teoman Sürenkök tarafından “sığınmacıların ülkeyi terk edebilecekleri yolundaki kararın Arnavut yetkililer tarafından bize ve ülkedeki tüm yabancı elçilere duyuruldu” (9 Temmuz Milliyet) diye açıklanmış olmasına rağmen emperyalist ve revizyonistler yalanlarına devam eltiler. 11 Temmuz’da Çekoslovak Bakan Yardımcısı “Arnavutların ülkeyi terk etmelerine izin verilip verilmeyeceğini dün akşama kadar bilmiyorduk” diye utanmazcasına yalan söylüyordu.
Ama Arnavutluk bir Doğu Almanya, Çekoslovakya ve Romanya değildir. Doğu Bloğunun revizyonist yöneticileri gibi kapitalizmi inşa yoluna girmemiş, tam tersine on yıllarda- emperyalist-revizyonist kuşatma altında olmasına rağmen, sosyalizmi inşa etmiş ve bugün de savunmaktadır. Bugün açık burjuva liberal bir ekonomi yoluna giren revizyonist ülkelerde M-L açık olarak reddedilerek dinci, gerici, şovenist ideolojiler güçlenir, emperyalizmin işbirlikçileri tarafından halklar birbirine karşı kışkırtılırken, Arnavutluk’ta işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar ve çocuklar özgürlük içinde ve kendi emeklerinin gerçek karşılığını alarak yaşıyorlar. Bunun sosyalizmin nimetlerinin sonucu olduğunun bilinciyle, “sosyalizmden vazgeçmeyeceğiz” diyorlar.
Ayrıca AEP ve Arnavutluk halkı 1950lerden bu yana revizyonizme karşı mücadele içinde eğitilmiş ve çelikleşmiştir. “Öz-yönetim”ci Tito revizyonizmine, Kruşçev ve diğer Sovyet revizyonistlerine, Euro-komünizme “Üç Dünya’cı Çin oportünizmine karşı AEP ve Enver Hoca’nın verdiği mücadele, onların halklara düşman yüzlerini açığa çıkarılmasındaki büyük katkıları, Marks, Engels, Lenin ve Stalin’in yolundan yürümekteki kararlılıkları, emperyalizmin ve revizyonizmin bütün ideolojik saldırılarına rağmen M-L’in saflığını korumadaki bitmez tükenmez enerji ve çabaları bunun en iyi göstergesidir.

Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün Açıklaması
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ATA muhabirine, 2 Temmuz 1990 tarihinde bir grup hoşnutsuz kişinin Tiran’daki yabancı büyükelçiliklere zorla girmeye çalıştığı sırada ölümler olduğu yolunda bazı yabancı haber ajansları ve basın organlarında ileri sürülen iddiaların tamamen asılsız olduğunu açıkladı. Gerçeklerin saptırılıp tahrif edildiği gürültülü yorumlar, sansasyonel ve kötü niyetli bir niteliğe bürünmektedir. Ülkenin siyasal, ekonomik, toplumsal, hukuksal yaşamında derin bir demokratikleşme sürecinin yaşandığı herkesçe bilinmektedir. Bu süreç, coşkuyla karşılanmış ve tüm Arnavutluk halkının desteğini kazanmıştır. Yabancı siyasi ve resmi çevrelerde Avrupa’daki işbirliği ve güvenlik desteğini kazanmıştır. Yabancı vb. İle diplomatik ilişkilerin kurulmasına hazır oluş gibi Arnavutluk’un dış politika alanında almış olduğu önemli adımlan hoşnutlukla karşılamaktadır.
Pasaport ve vize verilmesinden söz eden Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, bu sorunla ilgili “yeni kararnameye göre, yurttaşların yurtdışına seyahat etmek için pasaport alma hakkının bulunduğunu söyledi ve yetkili Arnavutluk makamlarının yurtdışına seyahat etmek isteyenlere pasaport vermediği yolunda yabancı basında çıkarılan büyük gürültüyü üzüntüyle karşılıyoruz” dedi. Oysa son on gün içinde 1400 pasaport verilmesi gerçeğin böyle olmadığını göstermektedir. Bu pasaportlar, aşağıdaki ülkelere seyahat etmek için verilmiştir: İtalya, Yunanistan, Türkiye, Yugoslavya, Polonya, ABD, Fransa, Sovyetler Birliği, Belçika, Almanya, Çekoslovakya, Macaristan, İsviçre, İsrail, Avustralya vb.
2 Temmuz 1990’dan itibaren vize alınmasını kolaylaştırmak için hem Tiran’daki yabancı diplomatik temsilciliklere hem de yurttaşlarımıza doğrudan doğruya ilgili diplomatik temsilciliklerden vize alınabileceği söylenmiştir. Şu anda bazı diplomatik temsilciliklerde vize almayı beklemekte olan Arnavutluk yurttaşlarına ait çok sayıda pasaport bulunmaktadır.
Bu yeni kararnameye göre, yurtdışına seyahat etmek için pasaport verilmekte olan Arnavutluk yurttaşlarının yabancı elçiliklerde beklemesi ve orada tutulmaya devam etmesi hukuk dışı bir uygulamadır.
Tiran’daki bazı yabancı elçiliklerde bulunan bir takım kişiler kendi istekleriyle girdikleri elçiliklerden çıkarak ailelerinin yanına ve normal yaşamlarına geri dönmüşlerdir. Yönetmeliklere göre, pasaport talebinde bulunan diğerleri pasaport ve vizelerini alarak ülkeyi terk etmişlerdir. Bir kısımda yurtdışına seyahat etmek için beklemektedir. Kararnamede öngörüldüğü üzere, Arnavutluk makamları, hala yabancı büyükelçiliklerde bulunup pasaport talep eden yurttaşlara da pasaport vermeye hazırdır.
Tiran 5 Temmuz 1990

Ramiz Alia’nın Parti Merkez Komitesi’nin 11. Plenumu’nda yaptığı konuşma özeti
Tiran, 6 Temmuz/1990
Yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi eğitimde de, parti ve halkımız, büyük ve tarihsel dönüşümler gerçekleştirmiştir. Geçen 45 yıl boyunca, eğitim alanında görülmemiş bir devrim gerçekleşmiştir. Bu durum, halk kitlelerinin eğitim ve kültür düzeyini yükseltmek için ufuklar açan ve olanaklar yaratan sosyalist düzenimizin canlılığını açıkça göstermektedir. Ramiz Alia yoldaş, diğer şeylerin yara sıra şunları söyledi:
“Devrim sonrasındaki 45 yıl boyunca eğitim alanında üç temel görevi yerine getirmek durumunda olduk. Okul öncesi eğitimden üniversite sonrası döneme kadar, birbirleriyle bağlantı içinde bir okul sistemi yaratılması, çok yanlı ve gerek sosyalist gerekse ulusal ruhla uyumlu bir eğitim sağlamayı amaçlayan içerik ve öğrenim yöntemleriyle yeni bir okul inşa edilmesi ve bu okula bilimsel-pedagojik alanda da gerçek bir çağdaş karakter kazandırılması şeklindeki bu görevler hala geçerliliğini korumaktadır.
Ramiz Alia yoldaş, devamla, eğitim, okul ve pedagoji alanlarında yoğun ve kapsamlı gelişmeler olduğunu vurgulayarak halkımızın ülkenin çok yanlı gelişmesinde, özellikle de genç kuşakların kültürel bakımdan ilerleyişi ve ruhsal biçimlendirilmesi yolundaki mücadelede güçlü bir silah rolü oynadığını belirtti.
Orta ve mesleki öğrenimin gelişmesinden söz ettikten sonra, eğitim ve öğrenim yöntemlerinin içeriği ile ilgili olarak çözümlenen sorunlara değindi.
Eğitimde yapılan değişikliklerin yeni sorunları beraberinde getirmesi üzerine, partinin ülke yaşamının daha da demokratikleştirilip devrimcileştirilmesi yolunda temeller attığını söyledi.
Ramiz Alia yoldaş, “temel amacımız hala genç kuşağın çok yanlı komünist eğitimini gerçekleştirmektir” diyerek bu yolda önemli başarılar kaydedildiğini, sosyalist okulumuzun sağlam karakterli bir gençlik yetiştirilmesinde hem geçmişte hem de şimdi rolü olduğunu belirtti.
Ramiz Alia yoldaş devamla şunları söyledi:
“Ülkenin gelişmesi ve halkın özgürlüğünün garantisi, şu anda herkesin uyanık ve tetikte olmasıdır. İçinde bulunduğumuz durumu ve özellikle de belli güçlerin Arnavutluk’a yönelik bugünkü politikalarını dikkatle izlemeliyiz.
“Ülkenin daha da demokratikleştirilmesi yolunda almış olduğumuz son önlemlerin uluslararası kamuoyunda genel olarak takdir ediliyor olmasını ve Arnavutluk’un kendi özel koşullarında ilerleyişini gördüğünü memnuniyetle karşılarken, gelişmemizi engellemek ve bu doğrultumuzu değiştirmek isleyen güçler de olduğuna dikkat çekeriz. Konu, perspektif yitirilerek açmaza sokulmak istenmektedir. En kötüsü de, bu güçler ülke içinde bilinçli ya da bilinçsiz destekçiler bulmaktadırlar. Ve bu kişilerce Tiran’daki yabancı büyükelçiliklerin önünde son olaylarda bir takım beyanatlarda bulunulmuştur. Talepte bulunan tüm yurttaşlara pasaport verilmesi konusunda yasa çıkarmış bulunuyoruz. Bu, tüm halkımızca selamlanan tamamen demokratik bir önlemdir. Ancak, yasayı tamamen okumadan, bazı bireyler, zorla yabancı büyükelçiliklere girmeye başlamışlardır, isteyen herkesin yurtdışına gitmesi için kapıların açık olduğu bir sırada yabancı büyükelçiliklere bu akın niye diye bir sorunun akla gelmesi gayet doğaldır. Açıktır ki, bu kişiler, bizzat yasaya ve demokratikleşme yolunda alınıp gerçekleştirilecek önlemlere karşı inançsızlık tohumları ekmeye çalışmaktadırlar. Ama parti, sonuna kadar gitme yolunu seçmiştir ve bunda kararlıdır.
“Büyükelçiliklerden iltica talebinde bulunanlar yurtsever olmadıkları gibi, ülkemizin onurlu yurttaşları da değillerdir. Onların bu hareketini hiçbir şey haklı gösteremez. Biz yoksul olabiliriz. Kuşkusuz, güçlüklerimiz ve eksikliklerimiz var. Yabancılar hiçbir zaman bizim sorunlarımızı çözmedi. Sorun, Arnavutluk’un sorunudur. Sadece biz, Arnavutluk halkı ülkemizi inşa edip ilerletmelidir. Başka hiç kimse bunu gerçekleştiremez. Şu açıkça görülmelidir ki, burada sorun, bu yanlış yönlendirilen kişiler değil, içeride ve dışarıda, onların gerisinde gizlenenlerdir. Bu yıkıcı, anti-demokratik ve Arnavutluk düşmanı güçlerin amaç ve eylemleri çok daha başka. Onlar ülkenin demokratikleştirilmesi ile ilgili olarak benimsediğimiz ve benimseyeceğimiz önlemlere güvensizlik ruhu aşılamak, eğer başarabilirlerse, devlet iktidarı ile kitleler arasında bir çatışmaya bile yol açmayı amaçlayan yapay bir siyasi gerilim yaratmak istiyorlar. Parti, her komünist, her yurtsever, ülkemin her yurttaşı, bunu kavramalıdır. Düşmanların amacı budur. Dolayısıyla, bunun bir pasaport, bir yanlışlık, bir eleştiri sorunu olmadığı, bu eylemlerle, halkın devletinden, ülkenin ise özgürlük ve bağımsızlığından yoksun bırakılması amaçlanmaktadır. Bunu hiç kimse unutmamalıdır. Kayıtsızlığa yer yoktur. Durum göz ardı edilmemelidir.
“Yukarıda da belirttiğim gibi, ülke yaşamında, özellikle de ekonomi, devlet iktidarı, kültür, yönetici kadrolar ve bizzat partinin politikası konularında belli yönlerden demokratikleşme gerçekleştirilmektedir. Haklı ve tamamen mantıklı olarak ekonomi alanındaki önlemlerin uygulanmasına öncelik vermiş bulunuyoruz. Bunlar, ülkenin ilerleyip gelişmesine yol açmakla kalmayacak, ülkedeki tüm yaşamın demokratikleştirilmesine doğrudan etkide bulunacaktır.
“Ancak bu önlemler, yavaş yavaş uygulanacak ve önümüzdeki yılın başından itibaren yürürlüğe girecektir. Ekonomi alanında hizmet ve el sanatlarının örgütlenmesi ve iyileştirilmesiyle ilgili olarak yarın alacağımız karar, bu alanda gerçek bir devrim oluşturacaktır. Halk meclisine seçimler ile ilgili yasa konusunda hiçbir taslak çalışma yapılmamıştır. Bu yasa, halkın devlet iktidarının temel kurumun demokratikleştirilmesini amaçlamaktadır. Bu eylemin siyasal ve toplumsal ilişkilerde ne denli büyük bir etkide bulunacağını tahmin edebilirsiniz. Önümüzdeki yılın ilk yarısında parti kongresini toplayacağız. Kongrede şimdiye kadar alınan önlemlerin bilânçosuna dikkat çekilmekle kalınmayacak, ayrıca, ülke yaşamının daha da demokratikleştirilmesi ve söz-konusu önlemlerin uygulanması yolunda talimatlar çıkarılacaktır.
“Görüldüğü gibi, tüm değişikliklerin ve gereken düzeltmelerin tamamen uyum içinde yapılmasına, hiçbir alanda boşluk yaratılmamasına, eşitsizliklere meydan vermeksizin, acele etmeden ve hayale kapılmadan, olağan akışı içinde bütün bunların gerçekleştirilmesine büyük özen gösterilmiştir. Tüm diğer değişikliklerin temelini oluşturan ekonomiye öncelik vererek kendi gerçekliğimizden hareket ettik. Ama aynı zamanda, baştan değil, kuyruktan işe başlayan başka ülkelerdeki bazı acı deneyleri de dikkate alıyoruz. Tüm doğrultular ve eylemler arasında varolan dengenin korunması gereklidir. Aksi takdirde, tehlikeli bir kendiliğindenliğe ve onarılamaz anarşiye düşeriz. Ayrıca, bu değişiklikler bir gün içinde yapılmayacağı gibi, aceleyle, tümü iyice düşünülmeksizin, aralarında koordinasyon kurulmaksızın, nesnel koşullar incelenip analiz edilmeksizin, halkın düşüncesine başvurulmaksızın, uygulamanın teknik yönlerini hazırlamaksızın da, yapılamaz.
“Hem aşırı demokrat hem de aşırı radikal geçinerek bunun aksini isteyenler, demokrasinin gelişmesini değil, onun engellenip yıkılmasını, ülkenin gelişmesini değil tahrip edilmesini istiyorlar.
“Arnavutluk halkı, anarşist acelecilikle değil, dirayetiyle, durumları gerçekçi değerlendirmesiyle karakterize olmuştur. Provokasyonlar ve kendisine yönelik anti demokratik tuzaklara düşmemiştir ve hiçbir zaman düşmeyecektir.
“Bilinmektedir ki, Arnavutluk’un istikrarı, uyumlu gelişmesi ve daha da demokratikleşmesi, Kosova’daki Arnavutlar için, özellikle de şu anda ulusal hakları ve özerkliklerini elde etmek için efsanevi bir yiğitlikle savaşmakta oldukları sırada büyük bir destek oluşturmaktadır.
“Görüldüğü gibi, demokratik, hümanist vb. geçinen güçler vardır. Aslında, gerici ve karanlıkçıdırlar. Bunlar, eskiden olduğu gibi, Arnavutların birleşmesini değil bölünmesini ve birbirlerine düşman olmasını görmek istemekledirler. Ama Arnavutlar tıpkı kendi tarihlerindeki önemli dönüm noktalarında olduğu gibi, hem yabancı düşmanlarla hem de içteki hainlerle başa çıkmayı bilecektir. Onların özgürlük, bağımsızlık, egemenlik ve adalet ülküsü, ulusal ve bireysel onuru, hiçbir baskı, hiçbir güç önünde eğilmez.
Ancak nereden gelirse gelsin, hiçbir düşman eylemini küçümsememeliyiz, herkes kendi görevini yerine getirmelidir. Parti organları, kitle örgütleri, yurtseverler ve eylem adamları, partimizin ve devletimizin politikasını berraklaştırmalı, aileler kendi çocuklarını anayurdun gerçek yurtseveri ve onurlu yurttaş duygularıyla eğitmeli, devlet organları yasaları savunmalı ve uygulamalıdır.
“Ülkenin ilerlemesinden ve halkın özgürlüğünden yana olan herkes ayakta ve tetikte olmalıdır. Halkın birliği, büyük ulusal ve toplumsal mücadeleler süreci içinde yaratılmıştır. Bizi yolumuzdan saptırmak, sadece şimdiye kadarki siyasal ve toplumsal zaferlerimiz değil ulusun ve halkın geleceği hakkında da kuşkular yaymak isteyen herkese karşı kavga vererek bu birliği korumamız gerekir.
“Sonuç olarak, şunun önemle altını çizmek isterim, ülke yaşamının demokratikleştirilmesi süreci dışarıdan ithal edilmediği gibi, bize dayatılmadı da. Sosyalist toplumumuzun gereksinimlerinden, gelişmemizin yeni aşamasından kalkarak bu süreci başlattık.
“Bu gelişmeyi engellemek ve temellerini dinamitlemek isteyen iç ve dış gerici güçlere karşı yeni bir sınıf mücadelesine girmemiz gayet doğaldır. Geri adım atmamamız gerektiği gibi, hangi bayrak ve sloganlarla üzerimize gelirlerse gelsinler, bundan kaygılanmamalıyız. Yağmurdan sonra mantar gibi yerden bitmeyi, eskiden olduğu gibi şimdi de, başaramayacak olan serserilerin, demagogların, kahvehane dedikoducularının canlanması karşısında şaşırmamalıyız. Siyasi demagoji, kamuoyundan ideolojik yararlanma ve onu kullanma, kitlelerin sosyalist ideallerine, demokrasiye ve gerçek yurtseverliğe karşı mücadelenin tercih edilen bir aracı haline gelmiştir.
“Ne tür baskılar altında kalırsak kalalım serinkanlılığımızı koruyarak, özellikle de dirayet ve açıklıkla ilkeli tutumlarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Başlatmış olduğumuz değişiklikler yolu, geri dönülmez bir yoldur. Bugün temel önem taşıyan konu, kitlelerin parti tarafından yönetilmesi gerektiğidir. Çünkü bu yolu başlatan kesinlikle partidir. Hiç kimse, içteki hiçbir güç, dışardan gelecek hiçbir müdahale gerçek demokrasiyi, insan haklarını, ülkenin gelişmesini, özgürlük ve bağımsızlığın savunulmasını, parti ve onun etrafında birleşen halkımız kadar kavrayamaz.

BİR ARNAVUTLUK YURTTAŞI İLE RÖPORTAJ:
“Partimiz gelişen olayları ve koşulları göz önünde bulunduruyor”

Başını Sovyet-Sosyal Emperyalistlerinin çektiği Doğu Bloğu ülkelerindeki gelişmeleri, sosyalizmin iflası olarak lanse eden ve bu yöndeki propagandalarına hız veren Emperyalist burjuvazi sosyalizme karşı saldırılarında özellikle Arnavutluk’a yönelerek gerçekleri çarpınmakta ve komplolar düzenlemektedir.
10. Plenum kararlarından biri olan seyahat özgürlüğünden yararlanarak, yaklaşık bir aydan beridir Almanya’da bulunan kadın bir doktorla, gerek kendi meslek dalına yönelik olarak gerekse, gelişen son olaylarla ilgili olarak bir söyleşi yaptık.

Yusuf Kılıç- özgürlük Dünyası’nda yayınlanacak söyleşiye katıldığınız için teşekkür ediyoruz ve bize kendinizi tanıtmanızı istiyoruz.
Yanıt- Tiran Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Jinekoloji dalında uzmanlık eğitimi gördüm. Yaklaşık 30 yıldır bu dalda çalışıyorum. Evliyim iki çocuğum var.

Y.K- Arnavutluk’ta sağlık hizmetleri hakkında bilgi verir misiniz? Sağlık hizmetlerinin ülkeye göre dağılımı nasıldır?
Yanıt- Bizde (Arnavutlukta Y.K) özel doktor yoktur. Doktorların tümü devletten maaş alır. Ülkenin her yanında uzman doktorlar vardır. Bununla birlikte her köyde bile bir doktor vardır. Fakat birçok önemli tıp malzemelerinin her köyde bulunması henüz gerçekleştirilemedi. Tüm tıp malzemeleri bölge merkezlerinde toplanmıştır. Gerekli olduğunda helikopterlerle taşınır buralara. Bu malzemeler ister kullanılsın ister kullanılmasın her 48 saatte bir sterilize edilir. Her yıl devlet bütçesinde tıp malzemelerinin genişletilmesi için yeterli miktarda ödenek ayrılır. İnsan sağlığına verilmesi gereken önem, her alanda olduğu gibi, bu alanda da yerine getirilmektedir. Örneğin ben burada (Almanya’da) kendi uzmanlık alanımı ilgilendiren tıbbi olanakları incelemeye çalıştım. Bir Özel doktor muayenehanesi ile bir hastaneyi gezdim. Buralarda gördüğüm her türlü malzeme bizde de var. Aradaki fark şu: bizde tüm hizmetler ücretsizdir.

Y.K- Arnavutluk’ta son dönemde bir takım yenilikler getirildi, “özellikle 10’cu plenumdan sonra, örneğin bu yeniliklerden yararlanarak siz de yurt dışına çıktınız. Bu yenilikleri emperyalist burjuvazi “Stalinizmin son kalesi de yıkılıyor” vb. türden propaganda ediyor. Son gelişmelerle ilgili olarak sizin düşünceniz nedir bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yanıt- Partimizin ve devletimizin sürekli olarak halkın yaşam düzeyini yükseltmek diye bir hedefi var. Devrimden bu yana -belki bazen sınırlı da olsa- hayatın her alanında bunu başarmıştır. Batı ülkelerinde koparılan yaygaraların allında yatan çok yönlü nedenler var. Şimdi hayata geçirilen reformların hepsi, uzun süreden beri tartışılmış ve geçen yıl karara bağlanmıştır. Partimiz, gelişen olayları ve yeni koşulları göz önünde bulundurarak, her zaman gerekli kararları almıştır.
Örneğin seyahat özgürlüğü sorunu; bundan 10 yıl önce çıkarılan bu yasayla, yurt dışında akrabası olan herkes, pasaport alıp Arnavutluk dışına çıkabiliyordu. Bunun yanışını yüksek öğrenim görenlerin % 80’i uzmanlaşmak, yeni teknolojileri tanımak için yurt dışına çıkmıştır.
Geçtiğimiz Mart ayanda yapılan 10. Plenumda alınan bir kararla da bu hak herkese tanınmıştır. Ancak görüyoruz ki, bunun yaygarası koparılıyor, bugün güncelleşmişçesine lanse ediliyor. Zaten ben de bu yasadan yaralanarak yurt dışına çıktım.
Kısa bir süre önce 5 bin civarında Arnavut, büyükelçiliklere sığınarak yırt dışına çıkmayı hedefledi. Benim için anlaşılmaz olan, 4 aydan beri isteyen herkesin, pasaport alarak yurtdışına çıkma olanağı varken, neden bu yola başvurulduğudur.

Y.K- Sizce bunun nedeni ne olabilir?
Yanıt- Bence büyük bir olasılıkla örgütlü bir komplodur.

Y.K- örneğin, FAC, (Federal Alman Cumhuriyeti) ülkelerindeki faşist diktatörlüklerin zulmünden kaçan insanlara iltica hakkı tanımamak için elinden geleni yapıyor, öte yandan Arnavutluk’tan kaçanlara, 1965’lerde Almanya’ya gelen yabancı işçilerin karşılanması gibi “sevgi gösterisinde” bulunuyorlar. Ülkenizde ise yüz-binler Partinin çağrısına karşılık vererek alanları dolduruyorlar. Yapılan bunca karalamaların başını emperyalistler ve revizyonistler çekiyor diyebilir miyiz?
Yanıt- Hemen belirteyim, ben bir politikacı değilim. Ancak bir Arnavut vatandaşı olarak gelişmelerin ardında bir komplonun yattığını tecrübelerime dayanarak açıkça görebiliyorum. Düşünecek olursak, Alman büyük Elçiliği’ne ilk etapta 30-40 kişi sığınmıştır. FAC, bu insanları Almanya’ya götürmediği gibi yaptığı tek şey anti-sosyalist propaganda olmuştur. Bu propagandadan etkilenenler ise genelde satılmışlar. Olumsuz insanlar olmuştur.

Y.K- Dış basın organlarının ve özellikle TV’nin yaptığı yayınlar sonucu insanların etkilendiği ve kaçmak istedikleri lanse edilmeye çalışılıyor.
Yanıt- Evet Komşu ülke TV’leri yayınlarında sahip oldukları olumsuzlukları gizleyerek kendi ülkelerini cennet olarak gösteriyorlar. Konsolosluklara sığınanların birçoğunu tanımıyorum. Bunlar sosyalist topluma katkıda bulunmayan, çalışmak istemeyen ipsiz sapsız ve daha önceleri hırsızlıktan yargılanmış asalaklardır. Bir anlamda toplumumuz temizlendi diyebilir.
Bilirsiniz her canlı varlık barındırdığı pisliklerden sürekli arınır. Bizde yaşanan da budur. Tüm bunların ışığında komplo olması ihtimalinin akla yatkın olduğunu düşünüyorum. Örneğin bunlar olurken partinin 13 Temmuz’da Tiran’daki mitingine yüz binlerin katılması sevindirici olduğu kadar bir gerçeği de yansıtmaktadır.

Y.K- Pişman olanlar geri dönerse ne olur acaba?
Yanıt- 7 Temmuzda alınan kararda da görüldüğü gibi hiç bir cezaya çarptırılmayacaklardır. Kapılarımız açıktır.

Y.K-13 Temmuzdaki mitingde açıkça görüldüğü gibi, Parti ile halkın bütünleşmesindeki başarının “sırrı” nedir sizce?
Yanıt- Parti halktan ayrı düşünülemez. Parti önderleri halktan gelen bir parça haline gelmiştir, halka yabancı değillerdir. Bizde yaygın olarak kullanılan bir slogan vardır, “parti ne istiyorsa halk onu yapar, Parti de halkın istediğini”. Şimdiye dek Partimiz halka verdiği her sözü tutmuştur Belki bazen gecikmeler olmuştur ama her sözüne sadık kalarak başarmıştır. Bu “sır” budur. Yani parti halkın parçasıdır.

Y.K- Revizyonist ülkelerdeki gelişmeler ülkenizde halk tarafından nasıl karşılandı?
Yanıt- Revizyonist ülkelerdeki gelişmeler bizleri şaşırtmadı. Bizler seneler önce bunu görebiliyorduk.
Komplolar olayı her zaman olmuştur. Ancak halk-parti birliğinden oluşan çelik yumrukla tüm komploları boşa çıkarmıştır. Partimiz geçmişten dersler çıkararak her zaman ileriye doğru yürümüştür. Bu komplonun da üstesinden çok kolay gelecektir. Bizde 45 yıllık hayatın her gün doğruladığı bir atasözü vardır “it ürür kervan yürür”. Biz de yolumuzdan yürümeye devam edeceğiz.

Y.K- TV’den görebildiğimiz kadarıyla kaçanların büyük bir bölümünü gençler oluşturmaktadır. Gençliğin konumu hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Yanıt- Evet doğru. Ancak bunların genel olarak Arnavutluk gençliğinin durumunu yansıttığını söylemek hata olur. Gençliğimizin durumu öyle söylendiği gibi kötü değil. Örneğin dünyanın hangi ülkesinde bir genç kız gecenin geç saatinde çekinmeden dışarıda dolaşabilir? Arnavutluk gençliği Batı ülkelerinde gençliği körelten, her türlü kötülükten uzaktır. Bu ortamda kaçanlar gençliği yakışmayan, onu temsil edemeyecek unsurlardır.

Y.K- Din konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yanıt- Halkımız yasaklar sonucu değil, kendi tecrübelerine dayanarak Kilise veya camilerin kendilerine hiç bir şey kazandırmadığını görerek dini reddetmiştir. Dine karşı mücadeleye örgütlü gençlik önderlik ediyor.
Ülkemizde din özgürlüğü vb. sorunlar hiç bir zaman gündem işgal etmemiştir. Böyle bir sorunumuz da yoktur. Bugün ben çocuklarıma eskiden kiliselere camilere gidildiğini anlatsam alacağım cevap “ne kadar aptalmışsınız” olur. Ben bu mücadeleye katıldım. Müslüman kökenli bir ailenin kızı olarak Ortodoks eşimle evlenebilmek için mücadele etmek zorundaydım. Bugün bu sorunların artık yabancısıyız. Anlatılanlar yanlıştır böyle bir sorunumuz yoktur.

Y.K- Kadınların durumundan da bahseder misiniz?
Yanıt- Hukuksal ve tüm diğer alanlarda kadınların erkeklerle eşitliği sağlanmıştır. Mühendislerin % 50’sini kadınlar oluşturmaktadır. Örneğin çalıştığım hastanede -hemşireler bir yana- üst düzey kadroların % 70’ini kadınlar oluşturmaktadır. Kendilerini daha fazla eğitebilmeleri için gelişen teknikten ve teknolojiden yavaş da olsa yararlanmaya çalışmaktadırlar. Parti de genç kadın işçilerin örgütlenmesine önem ve özen gösterilir. Parti ve Parti çeperi örgütlerinde yer almayan kadınlardan oluşan gençlik, anti-emperyalist cephe vb. gibi kitle örtülülüğü vardı.

Y.K.- Son olaylarla ilgili olarak ve Arnavutluk’u savunmak önem kazandı, örneğin siz gelmeden önce arkadaşlarla şakalaşarak “gidip Arnavutluk Konsolosluğu’na sığınalım ve iltica talebinde bulunalım. Çünkü burada (Almanya’da) can güvenliğimiz her geçen gün daha çok tehlikeye giriyor diye”
Yanıt- Şakayla da olsa bu bizim için bir moral kaynağıdır. Biz ilk kez bu tür olaylarla karşılaşmıyoruz. Ve her defasında da yalnız olmadığımızı dünyanın her yerinde dostlarımızın olduğunu görüyoruz ve seviniyoruz.

Y.K- Ö. Dünyası adına tekrar teşekkür ederim, bir isteminiz var mı?
Yanıt- Dileğim anlattıklarımı ülkemizi ziyaret ederek görmenizdir. Ben de sizlere gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Soframız ve yüreğimiz dostlarımıza her zaman açıktır. Politikacı değilim ama biz Arnavutlar at gözlüğü taşıyan, her şeyden habersiz insanlar değiliz.
Yusuf Kılıç Frankfurt

FRANSIZ İŞÇİLERİNİN KOMÜNİST PARTİSİ
Sosyalist Arnavutluk’tan Elinizi Çekin!
Arnavutluk’un, Nazı işgalinden kurtulduktan Sonra kendine seçtiği Sosyalist Rejim bugünlerde, yoğun bir uluslararası saldırı ve karalama kampanyasının hedefi durumunda.
Dün Romanya olaylarında olduğu gibi bugün de, Arnavutluk sorununda, Fransa’da kamuoyunu yanlış bilgilendirme en son boyutunda. Rejim aleyhtarlarının gösterileri, göstericilerin katledilmeleri, (sonradan gizlice yalanlanmak üzere) yüksek perdeden duyuruluyor. Bazı devletler, Arnavutluk’a karşı baskı aracı olarak kullanmak amacıyla, elçilik işgalleri sorununun çözümünü ustaca sürüncemede bırakıyorlar.
Bu bayağı manevraların amacı Arnavutluk’u bağımsızlık ve sosyalist sistemden vazgeçmeye zorlamaktır. Bu konuda ukalaca açıklamalarda bulunan, Demokratik Alman Cumhuriyetini içine aldıktan sonra şımaran Batı Alman büyük burjuvazisinin parolası şudur: “Müdahale etmek gerekir!” Afrika halklarının özgürlükleri uğruna giriştikleri mücadeleleri kırmak için ordu gönderen Mitterand, Arnavutluk’a demokrasi dersi vermeye kalkışmaktadır.
Aylardan beri, Doğu’daki iktidar kliklerinin düşmelerinden bu yana, burjuvazi ile gericiler Fransa’da ve uluslararası planda “sosyalizmin son kaleleri” diye adlandırdıktan Arnavutluk’u ve Küba’yı düşürmeye çalışmaktadır. Açıkça dile getirilen amaç, gezegenden sosyalizmi silmek ve sözde kapitalizmin zaferini kutlamak için her türlü sosyal değişim isteğini kırmaktır. Ancak sömürü, baskı ve yağma var olduğu sürece işçi sınıfı ve halkların özgürlükleri uğruna mücadeleleri devam edecektir.
Günümüzde Arnavutluk halkı ve işçi sınıfı, her şeyin dolar, mark ve yen… Ie ödendiği karmaşık bir uluslararası kontekste sosyalist sistemi devam ettirmek için yeni bir mücadeleye girişmiştir. Arnavutluk Emek Partisi (AEP) ve hükümet, özellikle büyük gerilimlerle çalkalanan Balkanlar’da aktif bir barışçı politika izlemektedir. Dünyanın bütün halkları gibi Arnavutluk halkının da hiçbir müdahaleye yer bırakmaksızın tam bağımsızlıkla kendi geleceğini belirleme hakkı vardır. Bizler AEP’nin kendi gücüyle zorlukları aşacağına, nereden gelirse gelsin provokasyonları bozacağına, bağımsız ve sosyalist bir Arnavutluk düzenini devam ettireceğine inanıyor, mücadelelerini destekliyoruz. AEP’nin yanındayız.
Fransız İşçilerinin Komünist Partisi Merkez Komitesi, 9 Temmuz 1990

Ağustos 1990

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑