Söyleşi: Almanya Komünist Partisi Başkanı DIETHARD MÖLLER: “KPD DEVRİMİN ARACI”

ÖZGÜRLÜK: Diethard, “70 ve 20 Yıl KPD”, Alman işçi hareketi ve KPD için bunun anlamı nedir?
D. MOLLER: Alman işçi hareketinin 150 yıla dayanan uzun mücadeleci ve devrimci bir geleneği vardır. KPD bundan 70 yıl önce sosyal demokrat önderlerin ihanetinden sonra Kasım devriminin fırtınalı günlerinin ortasında kuruldu. Yine aynı şekilde bundan 20 yıl önce ERNST AUST’un önderliğinde -bu kez de revizyonistlerin ihaneti yüzünden- kurulması zorunluluktu. Bu ihanetler sırasında binlerce Alman kadın ve erkek işçi ve birçok ilerici, devrimci insan sosyalist bir devrim için Alman emperyalizmine karşı yaşamını yitirdi. KPD’nin tarihi, burjuvazinin döktüğü kanla yazılmıştır. Faşizm altında, 1945’ten bu yana ve Kasım döneminde, devrimin tüm kurbanları bize sosyalist Almanya hedefini gerçekleştirme görevini yüklemiştir. Bu nedenle, KPD’nin 70 yıllık geçmişi bizim için ve Alman işçi sınıfı için, her şeyden önce Marx ve Engels’in, Luxemburg ve Liebknecht’in, Thaelmann ve Ernst Aust’un mirasının yerine getirilmesi demektir.

ÖZGÜRLÜK: KPD’nin bizim ülkemizde, özellikle devrimciler ve sosyalistler arasında iyi ve şanlı bir adı vardır. Partinin şu andaki durumu nedir? KPD’nin tasfiyecilikle mücadele etmek zorunda kaldığı son yılları nasıl geçti?
D. MOLLER: KPD’nin karşılaştığı güçlüklerin iki nedeni vardı: Birincisi, F. Almanya’da komünist olarak başarılar elde etmek gerçekten kolay değildir. Oportünizm işçi sınıfı üzerine kâbus gibi çökmüştür. SPD, sendika ileri gelenleri ve revizyonistler kol kola çalışıyorlar. Doğu Almanya vs Sovyetler Birliği’ndeki ihanet, her şeyden önce Gorbaçov’un açık kapitalist reformları, sosyalizm imajına zarar verdi. Oportünistlerin ve revizyonistlerin yarattığı bu imajı kırmak için ve gerçek sosyalizmin işçi hareketi içinde kök salması için, bizim daha çok çalışmamız gerekmektedir. Bu sorun KPD içinde büyük bir karamsarlığa yol açtı. Bu yılgınlığa karşı eski merkez komitesi tarafından -ki zaten kendisi çoktan yozlaşmıştı- hiçbir şey yapılmadığı gibi, tam tersine teşvik de edildi. Onlar bu durumun suçunu sosyalizme yüklediler. Ve ML düşünceyi “çok katı”, “anti-demokratik” vb. gerekçelerle suçladılar, ona saldırdılar.
KPD’yi krize sürükleyen ikinci nokta ise partinin sınıfsal bileşimiydi. Üyelerinin büyük bir kısmı küçük burjuva kökenliydi ve öğrenci hareketinden gelmekteydiler. Gerçi içlerinden bazıları işçi olarak işyerlerine girdiler ama düşüncelerinde esas olarak yine küçük burjuva kaldılar. Yozlaşan eski MK bu sorunu da dikkate almadı ve buna karşı önlem almak için ideolojik mücadeleye girişmedi. KPD’nin tasfiyesini bugün engelleyebilmiş olsak da (revizyonist-troçkist MK’nın neden olduğu tasfiyesini) partinin şu andaki durumu ciddiyetini koruyor. Gücümüz önemli ölçüde zayıfladı. Ama biz parti yaşamını değişikliğe uğratmak için çok önemli önlemler aldık. Parti üyelerinin sürekli eğitimi ve bilinçlendirilmesi oldukça önemlidir. Asıl eğitim her şeyden önce sınıf mücadelesi içinde oluyor. Bu nedenle KPD’nin asıl çalışmasını işçi sınıfına yönelttik. Parti içinde, kolay hayallere ve çabuk başarılar elde etmeye karşı savaşmak için görevlerimizin ağırlığı ve ciddiyetiyle ilgili bir bilinç yarattık. Aynı zamanda ML’in öğrenilmesi için sürekli bir eğitim örgütledik. Revizyonizme karşı propagandamız önemli ölçüde güçlendi.

ÖZGÜRLÜK
: 5 ve 6 Kasım 1988 tarihlerinde 7. Kongrenizi yaptınız. Sizler için en önemli kararlar nelerdir? Genel olarak kongreyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Partinin önüne koyduğu ve hemen başlaması gereken önemli görevler hangileridir?
D. MÖLLER
: KPD 7. kongresinin en önemli belgesi, KPD, MK’sının sunduğu rapordur. Bunun ağırlıklı üç politik noktası vardır. 1. partinin tüm ideolojik sapmalara karşı savunulması. Krize bağlı olarak çok sayıda eski “komünist” çeşitli parolalarla partilim dağıtılmasını talep ettiler. Egemen güçler doğal olarak bu duruma çok sevindiler. 2. partinin sınıf mücadelesi üzerinde yönlendirilmesi. En kısa zamanda “KPD’nin Kriz Programı”nı yayınlayacağız. Biz şimdi bütün gücümüzle sendikalarda ve işletmelerde parti çalışmasını ilerletmek için uğraşıyoruz; Çünkü sosyalist bir Almanya yaratma görevimizi ancak işçi sınıfı içinde kök salarak yerine getirebiliriz. Bu arada bizim için, tüm milliyetlerden işçilerin birliğini sağlamanın da büyük bir önemi var. Temel ilkemiz: “Tek sınıf, tek düşman, tek mücadele!” 3. Sosyalist Arnavutluğun savunulması. Burjuvazi ve onun tüm yayın organları, bilumum Revizyonistler ve Troçkstler vb. gerçek sosyalizmin rolünü karartmaya çalışıyorlar. Fakat bizler, işçi sınıfının iktidarda olduğu, işsizliğin, vergilerin, zamların bilinmediği, ücretsiz sağlık hizmetlerinin olduğu bu ülkeyi savunmalıyız ve başarılarının propagandasını yapmalıyız. Parti kongresi, geniş ve güçlü bir parti birliğini ortaya koydu. O, önümüzde duran büyük görevlere sarılmak için partiye iyimserlik ve atılım verdi.

ÖZGÜRLÜK: Uluslararası ilişkiler açısından, kardeş partiler arasında şu anda partinizin rolünü nasıl görüyorsunuz?
D. MÖLLER: Mütevazı. Eski troçkist-revizyonist MK uluslararası komünist harekete büyük zararlar verdi. O yüzden partinin kriz içinde olduğu en zor dönemlerimizde kardeş partilerin yardım ve tavsiyeleriyle yanımızda yer almalarından dolayı çok seviniyoruz. Aynı şekilde şimdi bizde kardeş partilerin troçkizme karşı mücadelelerinde kendi deneylerimizle yardım etmeye hazırız. Biz partimize karşı troçkist saldırının bir rastlantı olmayıp aksine uluslararası troçkizm tarafından planlandığını biliyoruz. Ve biz yine aynı şekilde uluslararası troçkizmin bütün ülkelerdeki seksiyonlarına, Marksist-Leninist partileri parçalayıp yok etme görevini verdiğini de biliyoruz.

ÖZGÜRLÜK: KPD’nin hâlâ ilişkileri olan kardeş partiler açısından bunun yankısı nasıl oldu?
M. MÖLLER: Doğrusunu söylemek gerekirse; kardeş partilerin büyük bir kısmı, eski trockist-revizyonist MK’nın saldırıları ve aldatmacaları karsısında çok dikkatliydiler. Aynı şekilde partinin yeniden örgütlenmesi ve yaşaması için mücadele veren komünistlere karşı da yok temkinliydiler. Buna rağmen baştan itibaren ML partilerin desteğini aldık. Bu bizim için büyük bir yardımdı. Örneğin TDKP’den aldığımız ve almakta olduğumuz -hiçbir karşılık beklemeden- kardeşçe yardım proleter enternasyonalizminin varlığının bir kanıtıdır. Ve KPD’nin pratiği, yolumuzun doğru olduğunu kanıtladı. Bugün bir dizi kardeş partiyle ilişkilerimizi ML temelinde yeniden inşa ettik.

ÖZGÜRLÜK: KPD, son yıllardan ne gibi dersler çıkardı?
D. MÖLLER: Buna önceki sorulara verdiğim yanıtlarda değindim; fakat tüm çalışmamızda işçi sınıfının birliğinin yaratılmasına ağırlık verdiğimizi de eklemek istiyorum. Buna daha önceleri KPD tarafından yeterince dikkat edilmedi. Yabancı işçiler şimdilerde ülkemizde işçi sınıfının önemli bir kısmını oluşturuyor ve en çok sömürülüyorlar. Burjuvazi işçileri bölmek ve faşist düşünceleri yaymak için ulusal duyguları istismar ediyor. Biz tüm işçilere ortak düşmanlarını göstermeliyiz ve aynı zamanda ülkemizdeki tüm işçilerin ulusal haklarını ve özelliklerini savunmalıyız. Eğer biz tüm işçiler, birlikte ve tek bir güç halinde -büyük bir ordu gibi- savaşırsak sermayenin egemenliğini yıkabiliriz. Sonunda da Kürt, Türk, Alman, İtalyan, İspanyol vb. fark etmeden hepimize yer sağlayacak yeni bir toplumu kurabiliriz.

ÖZGÜRLÜK: Diethard Yoldaş, birkaç yıldır Türkiye’de de bir “yeşil hareket” ortaya çıktı. Kendilerini çevre dostları olarak nitelendiren ve çevre sorunlarıyla uğraşan gruplar ve hatta bir de küçük bir parti var. Bu akımın Batı Avrupa’dan ülkemize “ithal” edildiği de söyleniyor. Sizin bu hareketle yıllardan beri deneyiminiz var. Almanya’da bu hareket nasıl oluştu? Politik ve ideolojik olarak nasıl değerlendirilebilir? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
D. MÖLLER: Önce, Marksistlerin her zaman çevre korunması için ve doğanın kapitalist tahribatına karşı mücadele ettiklerini belirtmek isterim. Marks ve Engels de bu kapitalist haydutluğu mahkûm etmişlerdir. Eminim ki, Türkiye’deki insanlar o güze! ülkelerinin emperyalist tahribata uğramasını istememektedirler. Emperyalistler, ülkelerinde yok edemedikleri çöpleri ve tehlikeli, zararlı ürünleri kendilerine bağımlı ülkelere ihraç etme yolunu giderek daha fazla kullanıyorlar. Yeşil hareket yalnızca yüzeyseli, doğanın zehirlenmesini görüyor: ama arkadaki nedenleri, kapitalist sistem ve kâr hırsını neden olarak göremiyor. Bu hareket bizde ileriye doğru bir perspektifleri olmayan, doğayı kapitalist sistem içinde birazcık kurtarmayı amaçlayan çeşitli küçük burjuva akımlardan oluştu. Kapitalist sistemi aktif olarak savunup, onun yar duruyla doğayı kurtarmayı isteyecek kadar ileri gittiler. Bu durum, yeşillerin içinde büyük bir krize yol açtı. Çünkü gerçekten ciddi olarak çevre yıkımına karşı olanlar, bu mücadele içinde çevremizin zehirlenmesinin sistemle bağlantılı olduğunu kavradılar. Bu durumdakiler Yeşiller’den ayrıldılar; ama çoğu teslimiyetin içine düştüler. Yeşiller’in diğer büyük parçası esas olarak makam ve hükümete katılma mücadelesine kapıldı ve esas amaçlarından vazgeçtiler. Bana göre, Türkiye’de bir doğanın kurtarılması hareketi, vatanın emperyalist çevre tahribatına karşı kurtarılması ancak işçi sınıfı, özgürlük ve demokrasi mücadelesi, emperyalizme karşı yapılacak bütün mücadeleyle birleştiği takdirde başarıya ulaşacaktır.

ÖZGÜRLÜK: 6/7/8 Ocak tarihlerinde Frankfurt’ta Revizyonist Alman (Komünist) Partisi’nin = DKP 9. Kongresi vardı. Kongre öncesi ve sonrası partinin parçalanacağı dedikoduları çıktı. DKP’nin politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Özel olarak bu problemle ilgili olarak DKP’nin parçalanma nedenleri nelerdir?
D. MÖLLER: Şimdi, böyle bu- parçalanma -ne yazık ki- olmadı. Biz zaten böyle bir şey de beklememiştik. DKP, 1968 yılında Ernst Aust’un KPD’yi kurduğu tarihte içişleri bakanıyla uzlaşılarak kuruldu. Başından beri sözde “anti-tekel demokrasi” yani kapitalizmin varlığı için çalıştı. Sovyetler Birliği’nin bütün emperyalist suçlarını ister Çekoslovakya’da, ister Afganistan’da olsun “sosyalist” olarak kutladı. Bizim ülkemizde sosyal-demokrat sendika liderleriyle iyi ilişkileri var ve onlara işçi sınıfını sessiz tutmakta yardımcı oluyorlar. Geçen sürede DKP yönetimi “anti tekel demokrasi” platformundan geriye giderek açıkça, utanmadan kapitalist sömürünün yaşatılması için mücadeleye geçtiler. Bunun komünizmle hiçbir ilişkisinin olmadığı açıktır. Revizyonistler arasında çıkan çelişkiler taktik çelişkilerdir. Bazılarına bu kadarı da yetmiyor, onlar tam Gorbaçov çizgisine girmek istiyorlar. Bu da batı demokrasilerine özgü ve kapitalist rekabeti kutlamak demektir. DKP yönetimi ise bu kadar aşırıya gitmeden yalnızca kapitalizmi savunarak sanki çok soldaymış görüntüsü yaratıyor. DKP’nin içindeki tüm gruplar görünürdeki tüm farklarına karşın yalnızca kapitalizmin yaşatılması ve iyileştirilmesi için çalışıyorlar. Bunun nasıl olacağı üzerine tanışıyorlar, ama birbirlerine muhtaç oldukları için beraber kalıyorlar. Sallantıdaki etkinliklerini tamamen kaybetmek istemiyorlar. Belki içlerinden bir grup ayrılabilir de. Bu ülkemiz işçilerine bir şey kazandırmaz. Revizyonizmin krizinden ders çıkararak Marksizm’e yönelecek tek tek DKP üyelerine ortak mücadele için elimizi uzatırız.

ÖZGÜRLÜK: Okuyucularımız KPD’nin Gorbaçov politikasına karşı tavrını biliyorlar. Biz buna rağmen senden meşhur’ “açıklık” ve “yenilenme” kavramlarına karşı kamuoyunda nasıl tavır aldığınızı ve değerlendirdiğinizi öğrenmek istiyoruz. Politik ve ideolojik olarak Gorbaçov’-un reform politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
D. MÖLLER: İflas etmiştir! Son günlerdeki haberler, bu politikanın Sovyetler Birliği’nde yokuş aşağı gittiğini gösterdi. Yaşayabilmek için zorunlu besin maddelerini ve mallan bulmak oldukça zor. Gorbaçov. yeni bir şeyler keşfetmiş gibi yapıyor, keşfettiği şey yalnızca eski tanınmış kapitalist rekabet ve pazar, özellikle de iş pazarı. Sovyetler Birliği’nde işgücü tekrar meta oldu; yani artık işsizler de var. Aynı batıda olduğu gibi işçiler ücreti etkileyen bir etmen olarak ele alınıp rasyonelleştirmeyle işyerleri yok ediliyor. Üretimi hızlandıran güç eskisi gibi halkın gereksinimleri değil, işyerinin kazancı. Yükselen krizin nedeni bu. Gorbaçov, uluslararası mali sermayeyi yardıma çağırıyor. Sizlerin Türkiye’de bunu çok iyi bildiğiniz gibi bu yardım köleleştirme, aşağılama ve sömürünün keskinleştirilmesi demektir. Gorbaçov’un reformları yalnızca zengin küçük tabakanın, sömürücülerin çıkarmada ve işçi sınıfına karşıdır. Bu alanda batı kapitalizmiyle arasında hiçbir fark yoktur.
Gorbaçov’un  “Barış politikası” çok insanı etkiledi. Bizim gözlerimizde ise bu yalnızca bir demagojidir. Gorbaçov, ekonomiyi düzeltmek için şimdilik silahlanma giderlerinin azaltılmasına gerek duymaktadır. Çok büyük gürültülerle silah gücünün % 10’unu yok ederse aslında bunun hiçbir anlamı yoktur. Sovyetler Birliği, yapılan hesaplara göre şimdiki silahlarıyla dünyayı üç defa yok edebilir. Bu silâhların 10’unu yok etse yine elinde dünyayı iki hadi diyelim bir defa yok edebilecek silahı kalacaktır. Bunun neresi “Barış politikası” olabilir? Tam da tersine Gorbaçov’un Amerika ve Batı Avrupa ülkeleriyle ekonomik rekabeti keskinleştirme çizgisi, uzun sürede gerilimi arttıracak ve savaş tehlikesini yükseltecektir.
Kamuoyunda Gorbaçov’un çizgisini kapitalist ve emperyalist olarak niteliyor ve saldırıyoruz. Biz kesin bir ayrım çizgisi çekmek ve bu politikanın komünizmle hiçbir ilişkisinin olmadığını göstermek istiyoruz.

ÖZGÜRLÜK: Çevre hareketi dışında ülkemize Batı Avrupa’dan “ithal” edilen bir hareket daha var: Feminizm – Feminizmin sizdeki gelişmesi nasıl? Kadınlar arasında bu hareketin şimdiki durumu ne? KPD ve kadın sorunu! Bunun üzerine ne diyebilirsin? Almanya’daki kadınların en önemli sorunları nelerdir? KPD bu soruna nasıl bakıyor?
D. MÖLLER: Açıkça söylemek zorundayım ki; partinin diğer sorunları nedeniyle bu sorunla son yıllarda az, çok az ilgilendik. Biz komünistler için kadın sorununun çok büyük önemi olduğu açıktır. Örneğin Arnavutluk Emek Partisi’nin kurulsundan hemen sonra Arnavutluk’ta bir demokratik kadın birliği kurulmuştur, Biz bu görevi hâlâ yerine getiremedik. Buna rağmen çok kadından destek görüyoruz. KPD, 7. kongresinde artık kadın sorununda aktif olma görevini önüne koydu. Kadının kurtuluşu için açık, devrimci bir çizgi oluşturmak istiyoruz. Hemen ilk devrimci kadın gruplarını oluşturacağız ve çalışmalarına destek olacağız. Bu önemli alana sermayeye ve feministlere bırakmayacağız. Amacımız, kadın ve erkeğin kapitalizm ve emperyalizme karşı birleşik mücadelesi!!!

ÖZGÜRLÜK: Son olarak Türkiye balkı ve Türkiye cezaevlerindeki siyasi tutuklularla dayanışma hakkında da bir şeyler söylemek istiyor musun?
D. MÖLLER: Biz, Batı Alman sermayesinin Türkiye’yi ve Türkiye halklarını sadece bir pazar ve kâr kaynağı olarak gördüğünü biliyoruz. 12 Eylül askeri darbesine önemli katkıda bulundular. Diktatörlüğün de yardımıyla Türkiyeli işçileri ve Türkiye halkını daha iyi yağmalayabildiler. Onlar, diktatörlere, para, silah, askeri danışmanlar vb. yolladılar. Türkiye halkı ve Türkiyeli işçilerin savaşımıyla dayanışmayı görevimiz olarak görüyoruz. Böylece aynı şekilde ortak düşmanımıza, Batı Alman sermayesine karşı savaşım veriyoruz. Türkiyeli işçilerin ve tüm Türkiye halkının emperyalizme, NATO’ya ve AET’ye ve emperyalistlerin tüm kuklalarına karşı cesur savaşım: bize büyük bir destektir. Her iki ülke halklarının ve işçi sınıfının bu kan emici parazitlerin mümkün olan en kısa zamanda iktidardan alaşağı edilip, çökertilmelerinden ortak çıkarları vardır. Bu nedenle biz, Türkiyeli işçilerin ve Türkiye halkının, emperyalizme ve yeni sömürgeciliğe karşı, bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük savaşımında ilerlemesini ve kendi ülkelerini çok yakın bir zamanda satılmaktan ve ihanetten kurtarmalarını arzu ediyoruz. Onurlarını yeniden sağlamaları arzumuzdur. Politik tutuklular, onurları ve hakları için yürüttükleri cesur kavgalarıyla, bizim için devrimin ve işçi hareketinin birer kahramanı oldular. İşkence ve baskı, onların mücadele azmini yok edemedi. Onların parlak mücadele örneklerini ülkemizde duyurmak için her şeyi yapacağız. Sizlerle birlikte şunu talep ediyoruz: TÜM SİYASİ TUTUKLULAR DERHAL SERBEST BIRAKILSIN!
Şimdi işçilere ve insanlığa karşı tüm cinayetleri işleyen suçluların zindanlara atıldığı, özgürlük ve ilerleme için savaşanların serbest bırakıldıktı o günün en kısa zamanda gelmesini diliyoruz.

ÖZGÜRLÜK: Bu konuşma için sana teşekkür ederiz. KPD’ye yeni yılda başarılar dileriz.
D. MÖLLER: Ben size teşekkür ederim ve Türkiyeli işçilere Türkiye halkına özgürlük ve demokrasi savaşımında başarılar dilerim.

EK:
Perestroyka’nın hışmına uğradılar: DKP (Alman “Komünist” Partisi) İki Kanatlı Oldu
Kısa adı DKP olarak bilinen revizyonist Alman Komünist Partisi Ocak ayı içinde yaptığı son kongresinde bölünmenin eşiğine geldi ve sonunda iki kanatlı oldu. Gorbaçov reformlarını en ateşli şekilde savunanlar “Yenilemeciler” eski çizgiyi savunan “Gelenekselciler” karşısında yenilgiye uğradılar. Kongre öncesinde bu duruma düşmemek için parti başkanı alelacele Moskova’ya giderek Doğu Almanya Başkanı Honneker ve Gorbaçov’la birlikte tam anlaştıklarını belirtmek için resim çektirip açıklamalar yapmıştı. Almanya’da ise parti başkam mesajlar yayınlayarak üyelerini bölünme konusunda uyarmış birliğe çağırmıştı. Temelde önemli bir farklılık olmayan iki kanattan bugünkü Doğu Almanya revizyonist partisinin çizgisini savunan ve “henüz sosyalizmden tam bir-kopuştan yana olmayan” “gelenekselciler” grubu, böyle bir durumda özellikle Batı Almanya’daki kapitalizmden biç farklarının kalmayacağının ayan beyan ortaya çıkacağından korktuklarından, Gorbaçov reformları konusunda “her ülke kendine özgü yolunun seçecek” diyerek oldukça temkinli ve tedbirli davranmaktalar. Kendilerinin açıklamalarına göre, toplam 47000 üyesi olan DKP son üç yılda (Gorbaçov’un gelişinden bu yana) parti içindeki görüş ayrılıklar nedeniyle 10.000 üyesini kaybetti. En son gelişmeler sonucunda da 4.000’e yakın üyesinin partiden ayrılacağı söylenmekte. F. Almanya’da Özellikle Köln, Hamburg ve Bremen grubu olarak bilinen ve “Yenilemeciler” yani hızlı Gorbaçovcular olarak anılan grup merkez yönetim organları seçiminde de yenilgiye uğrayınca kongre sonrasında atağa geçti. “Bölünmeyi önleme pahasına oldubittiyle kongre yapıldı, tartışmalar engellendi. Bu tabuları yıkacağız ve ileriki dönemde, kongrenin son etabı olarak bilinen kararlar vb. bölümünde bu gidişe dur deyip tavır alacağız” diyor ve çeşitli yerlerde acık toplantılar yapıyorlar. Bugün parti içinde % 30’a yakın bir kesimi oluşturan hızlı Gorbaçovculara belli görevler verilerek uzlaşmaya gidilecek ve bölünme engellenmiş olacak.

Mart 1989

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑