“Bir Kadın İşçinin Gençliği”ne Önsöz

Evrensel Basım Yayın tarafından yayımlanan ve tüm çekiciliği ve etkili dönüştürücü gücüyle, sefalet ve yokluk içindeki bir çocukluktan genç bir parti militanı kadının yükseldiği işçi yaşamı ve mücadelesini anlatan Adelheid Popp’un “Bir Kadın İşçinin Gençliği” adlı eserine, Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel’in yazdığı önsözü, sık sık yer verdiğimiz kitap tanıtımları kapsamında yayımlıyoruz.

Kitap, Almanca orijinal adı “Die Jugendgeschichte einer Arbeiterin” ve “Erinnerungen. Aus meinen Kindeheits- und Mãdchenjahren. Aus der Agutation und anderes” olan iki kitapçıktan oluşan ve “Jugend einer Arbeiterin” adıyla yayımlanan 1991 basımından Olcay Geridönmez tarafından çevrilmiştir.

İşçilerin ve emekçilerin sömürü ve baskıdan kurtuluş için verdikleri mücadelenin uzun bir geçmişi vardır. 150 yıldan daha fazla bir zaman önce Avrupa’da işçi sınıfının ilk ayaklanmaları başlamıştı. İnsanlık tarihinde bir dönüm noktası olan bu ayaklanmalar, toplumun iki ana sınıf ekseninde bölündüğünü göstermiştir. Yaşam biçimleri, hak ve çıkarları birbirine karşıt iki ana sınıfa bölünmüş bir toplumda yaşamanın ortaya koyduğu en önemli sonuç, işçiler ile kapitalistlerin tek tek bireyler olarak değil, iki ayrı sınıf olarak karşı karşıya bulunduğu gerçeğidir.

Kapitalizmin doğuş yıllarından başlayıp, sermaye iktidarının en katı biçimlerde sürdürüldüğü XX. yüzyıl boyunca ve günümüzde devam eden sınıflar mücadelesi, daima örgütlü güçlerin omuzlarında yükselmiştir.

İçine sürüklendiği karanlığı ve çaresizliği bireysel çabalarıyla yırtmaya çabalayan milyonlarca insan, köklü bir kurtuluşun, ancak örgütlenerek ve birlikte mücadele ederek olanaklı olduğunu bu süreçte görmüş ve göstermiştir.

Elinizdeki kitap, o milyonlarca işçiden birinin, geçen yüzyılın başlarında Avusturya’da yaşamış bir işçi kadının, çocukluk, gençlik ve olgunluk dönemlerinin gerçek öyküsüdür.

Adelheid Popp, Avusturya işçilerinin siyasi örgütünde kimliğini ve kişiliğini bulmuş, etkili bir yazar ve konuşmacı haline gelmiştir. Yazıları ve konferanslarıyla, bütün Avrupa’da ezilenlerin sesi olmuş, örgütleyici ve mücadele önderi olarak, kendisini sınıfının ve halkının kurtuluşu davasına adamıştır.

Popp’un yaşamı, birçok bakımdan öğreticidir. Önce, ayyaş bir baba ve gerici düşüncelerle körleşmiş bir annenin egemen olduğu ev yaşamı içinde, hiçbir iş güvencesi olmadan, bir fabrikadan diğerine geçip çok düşük ücretlerle yaşamaya çalışan, daha iyi yaşam koşulları ve yolunu aydınlatacak ışık arayan bir küçük işçi kız olarak tanıyoruz onu. Gençlik ve yetişkinlik çağlarını ise, sosyalist bir işçi militan olarak yaşamıştır. Bu yaşam çizgisi, kişisel ve toplumsal acıların karşısına diktiği engelleri aşan güçlü bir iradeyi yansıtmaktadır. Ama bundan daha önemli olarak Popp, işçilerin sınıf mücadelesi içinde karşılarına çıkan siyasi olanakları doğru değerlendirerek kavuşacakları olumlu değişikliklerin de bir örneğidir. Popp, kuşkusuz son derece zeki ve yetenekli bir işçidir; ama eğer Avusturyalı sosyalist işçilerin örgütü olan “Sosyal Demokrat Parti”nin kendisine tuttuğu ışık olmasaydı, bu zekâ ve yetenek, kapitalist sistemin acımasız çarkları arasında heba olup giderdi. Üyesi olduğu partinin düşünceleri ve hedefleri ile birleşerek yürüttüğü mücadelede kazandığı yeni yetenekler ve değerler, günümüzde de bütün parti militanları için önemli dersler taşımaktadır. Ezilen, sömürülen yığınlar içinde yaşayarak ve siyasi çalışma yaparak dönüşmek, günümüzde ve bizim partimizde de kadroların eğitimi bakımından son derece belirleyici bir yer tutmaktadır.

Onun yazdıklarını, 100 yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına karşın, son derece değerli ve hâlâ öğretici bulmamızın bir başka nedeni de, kendi yaşamını, bütün işçilerin ortak özelliklerini özetleyen bir yaşam olarak sunmasıdır. İşçi hayatına ilişkin son derece canlı, yalnızca gözlemlere değil, doğrudan yaşanmışlığa dayanan gerçekçi izlenimler ve değerlendirmeler, ülkemiz işçi sınıfına hiç de yabancı gelmeyecektir. Yüz yıl kadar önce yaşanmış olsa da, olaylar ve insanlar, bizim sınıfımızın insanlarıdır ve onların öyküleri, dünyanın bütün işçilerinin ortak öyküsüdür.

Dünyanın neresinde ve hangi zamanda olursa olsun, işçiler ve emekçiler, aynı sorunlarla, aynı dertlerle karşı karşıyadır. Kısa bir süre önce, Bursa’da yanarak ölen beş işçi kadın, vahşi kapitalist koşulların yüz yıl öncesinden bugüne özü bakımından değişmediğini en can yakıcı biçimde kanıtlamışlardır. Popp’un anılarını okurken, kuşkusuz onların da hayatına tutulmuş bir ayna ile karşılaşacağız. İşçilerin hayatını hiçe sayan, onları sermayelerinin basit bir parçası olarak gören kapitalist egemenlik, en değerli insani özelliklerin de düşmanıdır. Popp’un yaşadıkları ve mücadelesi, aynı zamanda derin bir iç dünyaya sahip, âşık olan, sevilen, sevdikleri için acı çeken bir insanın hayatıdır ve her işçinin hayatı ile birlikte neleri yitirdiğimizi anlatan sert bir uyarıdır.

Popp’un anıları yalnızca işçi kadınlar için değil, öğrenci, emekli, kamu emekçisi kadınlar, ev kadınları ve erkek işçiler için de öğretici ve yol göstericidir. Kendisi değiştikçe, çevresindekileri de değiştirebileceğine güvenen bir militanın yapabileceklerinin sınırı yoktur. İnsanları uyandırmak, mücadele saflarına kazanmak ve her adımda daha çok işçi ile birleşebilmek için, Popp, nasıl yaşamamız ve savaşmamız gerektiğini gösteren büyük bir örnektir. Düşüncelerinin ve örgütünün doğruluğuna, davasının haklılığına yürekten inanmış bir partilinin, çekingen, utangaç, özgüvenden yoksun biri olarak kalması olanaksızdır.

Pek çok kadın üyemiz, onun yaşamının bazı özelliklerinin günümüzdeki bir örneği olarak değerlendirilebilecek özellikler taşımaktadır. Parti toplantılarımıza, etkinliklerimize, gazete dağıtımına, mitinglere, siyasi çalışmanın her biçimine kucaklarında çocukları ile katılan arkadaşlarımız, evlilik kurumunun ve analık sorumluluklarının siyasal görevleri yerine getirmeyi engelleyemeyeceğini göstermektedirler. Fakat Popp, şuna da işaret ediyor: “… yaşadıklarımı kağıda dökmenin yararlı olacağına ikna olmamı sağlayan, sayısız insan benimle aynı acıyı çekmek zorunda kaldığı halde, çok azının ezilmiş ve köleleştirilmiş bir gençlikten silkinip kurtulması ve yükselişe giden yolu bulabilmesiydi. Bu da bizim gerçeğimizdir. Özellikle günümüz koşullarında, binlerce yozlaştırıcı ve şaşırtıcı etki altındaki işçi ve emekçi kadınlar, kimliklerini, kişiliklerini bozan, çarpıtan ağır saldırıya karşı koyamamakta, gündelik hayat sorunları içinde bunalarak bozulmaktadır. Bu gerçeği, onların kişisel zayıflığının göstergesi olarak yorumlayamayız. Aynı biçimde, işçi davasına yabancı ve düşman düşüncelerden, siyasetlerden etkilenmiş insanların, sonsuza kadar aynı cendereye sıkışıp kalmayacağını da görmeliyiz. İnsanlar değişebilir. Yeni ve daha güçlü düşüncelerle, umutlarla tanıştıklarında kendi kabuklarını kırmak için daha çok istek duyabilir ve değişmeye cesaret edebilirler. Bu bizim görevimizdir. Bir kurtuluş yolu bulunduğunu göstermek zorundayız. Ezilmiş ve köleleştirilmiş bir hayata mahkûm olmadığımızı, siyasal mücadelenin henüz zafere ulaşamamış bile olsa, bireysel yüceliş için olanaklar sunduğumuzu anlatmak zorundayız.

Umutları ve heyecanları olmayan, gerici düşüncelerle körelmiş işçileri, kendi hak ve çıkarları için mücadeleye sevk etmek ve bu mücadele içinde onları geliştirmek ve kazanmak, bizim partimizin yabancısı olduğu bir durum değildir.

A. Popp, bu güçlü kadın işçi, okuyarak, yaşayarak ve örgütlü mücadele içine girerek, kendisine ait bir davasının olabileceğini öğrenmiş, yeni bir dünya yaratmak için sınıf kardeşlerini birleştirmeye çalışmış ve çağlar boyunca yaşayacak bir örnek yaratmıştır. Onun yaşamı, ülkemiz işçi sınıfı kadınları, erkekleri ve çocukları içinde binlerce Popp’un yaşadığını ve bizim onlara ulaşmamamız için hiçbir neden bulunmadığını da bize hatırlatmalıdır. Bilmeliyiz ki, kapitalist egemenlik, kanlı yürüyüş yolunda yalnızca emeğimizin ürünü maddi birikimleri çiğnemekle kalmaz, aynı zamanda işçi ve emekçi çocuklarının bireysel yeteneklerini ve zekâlarını da ezer, köreltir, ziyan eder. Bu barbarlığa karşı mücadele, ulaşabildiğimiz her yerde bu en değerli varlıklarımıza sonuna kadar sahip çıkarak yürüyecektir.

* Emek Partisi Genel Başkanı

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑