Kadın Çalışmasının Ateşine Su Dökülmemeli

“Emekçi Kadınlar Kurultayı” şiarıyla yola çıkan ve bugün azımsanmayacak bir yol kat etmiş olan emekçi kadın örgütlenmesi içinde yer alan iki devrimci kadının kaleme aldığı bu yazıyı okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.

“Ateş, ölümlü tutkuları tüketen ve saf ruhu aydınlatan bir tanrıdır.”
“İnsanlık tarihinde ezilenlerin hiçbir büyük hareketi emekçi kadınların katılımı olmadan yürümemiştir. Ezilenlerin arasında en ezilenler olan emekçi kadınlar, özgürlük eyleminin büyük yolunun kenarında kalmadılar ve kalamazlardı. Kölelerin kurtuluş hareketi, bilindiği gibi, yüzlerce ve binlerce büyük kadın şehit ve kahramanı yaratmıştır. Serflerin özgürlüğü için savaşanların oluşturduğu sıralarda, on binlerce emekçi kadın vardı. Ezilen kitlelerin kurtuluş hareketinin en güçlüsü olan, İşçi sınıfının devrimci hareketinin, bayrağı altında, milyonlarca emekçi kadını toplaması şaşılacak bir şey değildir.” (Stalin)

Dünyada ve Türkiye’de emperyalist-kapitalist sistem işçi sınıfı ve emekçi halklara, ezilen uluslara karşı her cepheden -ideolojik, ekonomik, askeri, siyasi- şiddet ağırlıklı topyekûn bir saldırıyı yeni dünya düzeni motifi içinde uygulamaya koyduğundan bu yana, gerek uluslararası gerekse de tek tek ülkelerde henüz birleştirilememiş olsa bile, bu emperyalist uygulamalara karşı hoşnutsuzluk, karşı koyuş da saldırılara paralel bir yükseliş yaşamaktadır. Sorun; sermayenin, dünya ölçeğinde, (kendi aralarında çelişkiler olsa da) ezilenler karşısında örgütlü, birleşik bir güç iken, sermayenin uluslara, dinlere, cinslere ve kendi uzantısı özelliği taşıyan ideolojilere bölerek parçaladığı ezilenlerin, henüz, eylemlerini proletaryanın yönlendiriciliği altında birleşik ve örgütlü bir güç olarak ifade edemiyor olmasıdır.
Ezilen halklar, yoksul köylülük, gençlik, kadın hareketi, işçi sınıfının sermayeye karşı mücadelesinde gözden kaçıramayacağı ve mutlak kazanılması gereken müttefikleridir.
Sorun böyle kavrandığında, kadın hareketinin varlık nedeni ve gelişimin gereğinin iyi kavranılması, gelişiminin önündeki barikatların yarılması, hem geniş emekçi kadın kitlelerinin ufkunu açacak, hem de sınıf hareketine taşınabilecek olanakların sağlıklı, objektif, geleceğe yönelik doğru değerlendirilmesini beraberinde getirecektir.

KADIN HAREKETİNİN GEREKLİLİĞİ VE OTURMASI GEREKEN ZEMİN
Sınıf mücadelesinin devrimci kutbunu temsil eden emekçi sınıflar hareketi bir gövde ise, başını öncü müfrezesiyle donanmış işçi sınıfı, gövdenin emektar ayaklarından birisini de kadın hareketi olarak betimlemek yanlış olmaz. İrade başta cisimlenirse eğer onu taşıyacak olan ayaktır. Bir kadın hareketinin yaratılmasının başlıca iki nedeni şu şekilde ortaya koyabiliriz:
Birincisi, yüzyıllardır, hayatın üretimi ve yeniden üretiminde insan soyunun yarısı olarak yer alan kadına, sömürücü sistemlerce ve onların erkek egemen ideolojileri ile giydirilmiş kadınlık rolünün bilinçlerde su yüzüne çıkarılması… Aşağılanan, küçümsenen, ikinci sınıf insan niteliği reva görülen, yetenekleri ve gelişimi dumura uğratılan, ya da ev-çocuk-koca üçgeninin sınırlarınca gelişimine “izin verilen” kimliği kazandıran özel mülkiyeti ve onun en küçük ama en güçlü olarak örgütlendiği zemin olan ailenin kökenini, toplumsal hayattaki yazılı-yazısız yasaları anlayarak devrimci bir tarzda yorumlayabilmeleri… Silik insan kimliğini kapitalizmin ikiyüzlü politikalarına çarpa çarpa aşarak kendi taleplerinin, haklanma arayışına düşmeleridir. İkincisi, birincinin kesintisiz devamı olarak, bu köhne sistemin kadına sağladığı kimliği, kendisi ve sınıfı için mücadele ederken parçalayabileceği gerçeğinden yola çıkarak, kafası mücadelenin hedefi doğrultusunda açık, önünü görebilen kavrayışa erişmiş, sağlam iradeli kadın kitlelerini, sınıfa karşı sınıf bilinciyle, ezilen ve sömürülenlerin kapitalizme karşı, yarının özgür eşit dünyası için devrimci sınıf mücadelesine ve onun öncüsüne kazanmanın zorunluluğudur.
Sınıf mücadelesinin kaderini, ezilen milyonlarca kadını kimin yedekleyeceği belirleyecektir bir bakıma. Özellikle ’80 sonrası Türkiye’de devlet eliyle beslenen gerici-dinci ideolojinin hedef kitlesi bugün ezilen kadınlardır. Yoksul semtlerde yaygın dini yayın dağıtımı,’kadınlara tarikat toplantıları ve yine özellikle bu semtlerde bit gibi çoğalan kuran kursları tipik ve dikkate alınması gerekli örneklerdir. Dinci kesimin gösterilerinde, etkinliklerinde yer alan kadın kitlelerinin nicel sayısının yoksul semtlerde artış gösterdiğini de unutmamak gerekir.
Kadın hareketi, sendikal hareket, gençlik hareketi vb. tüm hareketler gibi ideolojik olarak bir sınıfsal zeminde durur. Ya burjuva ideolojisinin ya da proletarya ideolojisinin. Ortası yok. Proletarya ideolojisinden bağımsız kadın hareketi hangi ulvi kadın haklarını savunursa savunsun, hangi radikal (kadınca) eylemleri yaparsa yapsın burjuva ideolojisinin yedeğindedir.
“Kadın kitleleri ya devrime ait alacaklardır, ya da karşı devrime. Şuna güvenmeyin ki iç savaş giderek daha keskin biçimlere büründüğü için kadın da nerede durduğu ve ne için savaştığı konusunda karar verecektir. Eğer siz komünistler en geniş kadın kitlelerinin devrimci kampa katılmasına çalışmazsanız o zaman burjuva partileri kadınların karşı devrim kampında toplanmalarını sağlayacaklardır.” (C. Zetkin. sf. 93, age.)”
Kadın hareketi, kadın kitlelerini, cinsiyet köleliğinin varlığını ve devamını sağlayan sınıf köleliğine karşı birleştirerek, kadın cinsini erkek cinsinin lehine tutsak eden burjuva toplumunun, tüm kurum ve kuruluşları ile parçalanmasının etkin bileşenlerinden biri olmak durumundadır. Onun için de özellikle fabrika temeline oturan, işçi ve emekçi kadının merkez güç olduğu, aydın, öğrenci, ev kadını, gibi kapitalizmden çıkarı olmayan tüm kadın kitleleri ile kenetlenen bağımsız bir kadın örgütü yaratılması da kadın hareketinin kitleselleşmesinin etkin bir aracı olacaktır. (Emekçi Kadınlar Bülteni, mevcut kadın hareketini ve komünist kadın hareketini ayrıca ele alacaktır.)

KADIN ÇALIŞMASINA YÖNELİK TUTUMLAR ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ

Yaklaşık on ay önce başlayan kadın çalışması, bağımsız bir kadın örgütünün yaratılmasına doğru adım adım ilerlemekte. Bu yazıda çalışmanın olumlu-olumsuz değerlendirilmesine ya da bağımsız kadın örgütünün öz-biçim formülasyonları üzerinde durulmayacak. Çalışma başladığından bu yana, çalışmanın yankı bulduğu alanlarda, şimdilik önemsiz gibi görünen, ama çalışmanın ilerlemesini veya gerilemesini etkileyebilecek kimi yaklaşımlara, küçük burjuva anlayışlara değinmek, bu konuda sınıf bilinçli öncü işçilere, devrimci demokratlara, çalışmanın ilerlemelimde rolü olabilecek tüm insanlara düşen görevler ve devrimci tutumlar üzerinde durulacaktır.

ÇALIŞMANIN KÜÇÜMSENMESİ
“Gençlik arasındaki çalışma bağıntısında görülen küçümsemeden daha az olmayan bir küçümseme emekçi kadınlar, kadın işçiler, işsiz kadınlar ve ev kadınları arasındaki çalışma bağıntısında da ortaya çıkmıştır.”
Dimitrov’un bu saptamasının sürmekte olan çalışmaya “bu çalışmadan bir şey çıkmaz” yaklaşımı ile günümüzde hayat bulması, hem bu çalışma için hem de yaklaşımın sahipleri için, üzücü ve düşündürücüdür. Böyle düşünüp böyle konuşmak en iyi ihtimalle niyetten bağımsız, kadınların mevcut köle durumundan hoşnut olmak anlamına gelir. En kötü ihtimalle de sermayeye hizmet etmektedir. Çünkü bu çalışma nasıl gelişir nasıl geriler noktasında dostça uyandan, eleştirel yaklaşımdan uzak bir tutumdur. Annesinin karnındaki çocuğa, zekâ özürlüdür demek gibi bir şeydir bu.
Kadın çalışmasını her alanda meşrulaştırmaya çalışan, mücadeleci, direngen, atılgan, sistemin kadın kabuğunu kırmış, burjuva-feodal sistemin her türden kadına yönelik baskısına karşı tavır alan kadınları, sistemin gerici değer yargılarıyla yargılamak yalnızca, küçümsemenin bir biçimi olarak değil, hangi kılığa girerse girsin niyetten bağımsız olarak ücretli köleliğin devamından yana olmaktır. “Kadınlara karşı bir mücadele yoldaşına davrandığı gibi davranmayan, geçmişin mirasının kökünü acımasızca kurutmayan komünistler damgalanmak zorundadır” (Dimitrov.)

ÇALIŞMAYA KATILIMDA YA DA KATILMAYA TEŞVİKTE DUYARSIZLIK HATTA ENGEL OLUNMASI
“Kadınlar arasındaki çalışmanın ihmali ve bu çalışmanın sadece kadın komünistlerin işi olduğu görüşünün kökü kazınmalıdır.” (Clara Zerkin)
Kadının yaşamında ezilme nedenleri ve biçimleri olan ilişkiler ve işler, kurtuluşuna gidecek yolun aydınlatılması çalışmasına katılımda da kuşkusuz engeldir. Ancak, çalışmanın bir ucundan tutabilecek birçok kadın, kendilerine yardımcı olabilecek, önlerini açabilecek yakınlara sahip olanlar bile gerekli duyarlılığı göstermiyorlar. Hatta dünyayı değiştirme dönüştürme mücadelesi içinde yaşayan kadın yakını (baba, koca, sevgili, abi, arkadaş) erkekler, çalışma içinde kadını yakınlarının aldıkları görevleri olumlayan-olumlamayan girişimlerle kadının inisiyatifini “kocalık”, “babalık” inisiyatifi görüntüsü ile köreltmekteler. Yine, bir dönem çalışmalara istekle katılan kadınların, kocayı Ve evi ihmal gibi gerekçelerle, “erkek yakınların” uyarı ve etkileriyle çalışmayı uzaktan izledikleri görülmektedir.
Ayrıca, çalışmanın sürdüğü tüm alanlardan kıpırtının hissedilmediği kesim, kamu çalışanları ve onların sendikal çevreleridir. Kadın sorunlarına yaklaşımları “memurca”. Çalışmanın yalnızca kadının kendi sorunu (grevli toplu sözleşmeli sendikalı olma mücadelesinde bu çalışmanın taşıyacağı olanaklar göz ardı edilmekte) olarak nitelendirilmesi, kadın mücadelesinin gelişmesinde katabilecekleri gücü ve olanakları, kadın çalışması kavranamadığından esirgenmektedir.

KADIN ÇALIŞMASINA SOSYALİST YARIŞMACILIKTAN UZAK, KAPİTALİST REKABETÇİ YAKLAŞIM
Karşı sınıf örgütlülüklerinin en küçük parçasına tahammül edemeyen kapitalizm, tepeden tırnağa kendisi örgütlü. Öyle ki onun ideolojik vantuzları, dünyayı değiştirme-dönüştürme kavgası içinde olan insanları da kavrayabilmekte. Bu çok tehlikeli iflah olmaz gizli hastalıkların kaynağıdır. Yalnızca kadın çalışması için değil, hayatın her alanında verilen örgütlü mücadelenin öncüleri, taraftarları arasında rastlanabilecek; ama nerede görülürse görülsün kişiliğe sinmiş küçük burjuvanın yaşamasına hayat hakkı tanınmamalı. Kişiliklerin ve mücadelenin devrimci tarzda üretilmesinin önünde engel olan bu hastalıklı ruh hali, dış, görünen çevre ilişkilerinden çok, kişinin ruhunun, alışkanlıklarının en çıplak dolaştığı ev yaşamında, kadın-erkek ilişkilerinde ve kadın çalışmasına yönelik yaklaşımda, kişiliğin bilmem kaçıncı katına gizlenmiş binlerce yıllık ataerkil, burjuva, küçük burjuva hastalıkların hepsini depreştirmektedir.
“Bir küçük burjuvanın başarısı, diğer küçük burjuvanın bağrına saplanmış hançeridir.”. Ama bu çalışmanın küçük burjuva ideolojisinin yeniden üretildiği bir çalışma olmadığı, sık sık anımsanarak, olası başarıları bağra saplanmış bir hançerin acısının hezeyanıyla çırpınmadan, sınıf mücadelesinde sermayeye saplanacak bir hançer ucu olarak kavramak gerekir.
Sistem, kadını köleleştirme aracı olarak devlet zorunu, devletin izdüşümü mülkiyetçi aileyi, yasaları, dini, gerici gelenekleri ve erkek cinsini kullanır. Bir bütün olarak kadını köleleştirici tüm olanaklarını seferber eder. Kadın cinsi de sistem kaynaklı zaaflarını, eksikliklerini kullanarak köleleştiren unsurlardan, kendisini muaf tutamaz. Bedenine, emeğine, erkeğe, gücüne, toplumsal yaşama yabancılaştırman kadın, “kadınlık psikolojisi ve kadın ruhsallığı, kadınlık rolleri” ile köle kadını yeniden kuşaktan kuşağa kendi eliyle de üretir. Kadın çalışmasına bugün yer yer sosyalist yarışmacılıktan uzak, kapitalist rekabetçi ruh haliyle burun kıvıran yaklaşımlardan, ben yoksam bu çalışma tu-kaka olur, bir yere varmaz gibi, küçük burjuvanın dar kafalı tipik ruh haline denk düşen tutuma Lenin’den bir hatırlatma yapmakta yarar var. “Binlerce küçük burjuvanın beyinlerini değiştirmek kitlesel büyük bir devrim yapmaktan çok daha zordur.”(Sol Komünizm)
Bu rekabetçi dar kafalı yaklaşım sınıf mücadelesinin tüm alanları için aynı oranda tehlikelidir. Çünkü her konuda bir devrimci gibi davrananlar kadın konusunda zaafa düşerlerse bu devrimcilik tartışma götürür. “Ayrık otu gibidir dar görüşlü, bir türlü ölmez, kökünü kazımadan tarlayı ne kadar sürseniz yok edemezsiniz onu. Başınızı çevirinceye dek yeniden biter, saf saf gelişir ve çevresindeki tüm çiçekleri kökleri ile dalları ile boğurarak öldürür.” (Gorki, Edebiyat Yaşamım, s.122)
Kadın çalışmasının araçları olan bülten ve diğer yazılı materyallerin, gerek hazırlanışına katkı, gerekse okunup tartışılarak eleştiren düzeyde katkıda ve yayınların dağıtılmasında genel olarak bir eksiklik ve duyarlık zayıflığı da aşılmalıdır.
Yukarıda belirtilen çalışmaya yönelik (yaygın olmayan ama ciddiye alınması gerekli) tutumlar erkek ya da kadın, her iki cepheden de yaşanmaktadır. Erkek cephesinden bu tutumların varlığı şaşılacak bir şey değil. Kaçınılmaz bir tutumdur. Yüzyıllardır edinilen ideolojik donanım kadını onun kafasında, (niyet ne olursa olsun) özel mülkiyetin sandığına kitlemiştir. Yine kadının kölelikten kurtuluş çabası onun avantajı olan alışkanlıklarının, düzeninin altüst oluşunun paniği sayılabilir. Haftada bir gün karısı kadın toplantısına gittiği için, yemeğin pişmemesi, ya da tam o gün amcalar, dayılar, aile büyükleri kadınsız eve gelip konuk olduklarında, sorulacak sorulara verilecek yanıtın içeriği erkeği (devrimci olduğunu iddia etse de), sıkıntıya sokacaktır. Ama erkek cephesinde mutlak aşılması gereken bu tutumları onaylamak da mümkün değil. Eleştiri-özeleştiri mekanizması doğru, geliştirici tarzda işletilerek bertaraf edilmesi gerekir. Bu konuda soruna duyarlı, kadın ve erkek tüm sınıf bilinçli işçiler, devrimciler, onların örgütleri ve kadın mücadelesinin emekçi katılımcıları radikal bir tavır takınmalıdır.
Kadınlar cephesinden, kadın çalışmasını geriletiri etken olabilecek bu tutumlar ise daha fazla dikkate ve ciddiye alınmak durumunda olup, aşılması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamak gerekmektedir. Sistemin köleliğe mahkûm ettiği kadın cinsinden olan insanların bu sorunları sınıf mücadelesinin bir parçası ve kendi kurtuluşunun gereği olarak kavramadaki zayıflığın, sistemin kadın bilincindeki gücünün belirtisidir.
Kadınlar cephesinde bir başka tutum olarak çalışmaya, taşıdığı bilinç ve sorumlulukları gereği daha fazla duyarlı olması gereken, sınıf mücadelesinin her alanında gösterilen ilgi ve duyarlılığı kadın çalışmasına gerekli bulmayan öncü kadınlar için Dimitrov’dan seslenmek yerinde olur: “Ama kız kardeşlerinin ilerlemesi için çaba harcamayan bir komünist kadın, kötü bir komünist kadındır.”
“Ateş, ölümlü tutkuları tüketen ve saf ruhu aydınlatan bir tanrı”dır ve bugün, kadın çalışmasının ateşi yakılmıştır. Üzerine su dökülmemelidir.
Kendini yaşadığı her alanda hayata karşı, sınıf mücadelesine karşı sorumluluk duyan tüm devrimci, demokrat, dürüst aydınlar (kadınlı-erkekli) kadın sorununda da üzerlerine düşeni yapmakta devrimci sorumluluğu göstermek zorundadırlar.
“Kısacası biz komünist kadınlar, nerede kadınlar acı çekiyor, nerede kadınlar haklan ve özgürlükleri uğrunda mücadele etmek zorunda kalıyorlarsa elimizde bilgi meşalesi ve irade ve eylem kılıcıyla orada olmalıyız. Bu nedenle haydi, proletaryanın kapitalist iktidara karşı mücadele edebileceği tüm örgüt ve organlarda, sendikalarda, kooperatiflerde, işletme ve işçi konseylerinde çalışma ve mücadeleye. Burada her yerde komünist kadın hareketinin ruh, iradesi ve eylemi, kadın üyelerinin devrimci düşünce ve davranışının artan gücünde kendini hissettirmelidir. Erkekler cesaretsizce tereddüde düştüklerinde kadınlar onları ulandırsınlar.” (Clara Zetkin)

Kasım 93

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑