1921 yılında, Komünist Enternasyonel’in 3.Kongresi’nde yapılmış şu tespit bugün de geçerliliğini korumaktadır: “Hareketin içine çekilmemiş kadın kitleleri, kayıtsız-koşulsuz, sermayenin bir dayanağını ve karşı devrimci propagandanın bir nesnesini oluştururlar.”
Günümüz Türkiye’sinde de örgütsüz milyonlarca kadın sınıf hareketinin ve toplumsal hareketin dışındadır ve dışında kaldığı sürece kapitalist sistemin kendini yeniden üretmesinin,sosyal, siyasal, ekonomik ilişkileri tüm kurumlarıyla yeniden yapılandırmasının dayanağı olmaktadır. Bu önemli gücün sisteme yedeklenerek, örgütlenip sınıf hareketine katılması engellenerek de sömürü ve baskı düzeninin sürmesi sağlanmaktadır.
Burjuva ideolojik propagandaya ve aldatmacaya en açık kesim olan kadınları bu durumdan çıkarmak, bilinçlendirmek, örgütlemek ve sınıf hareketine yedeklemek görevi bugün sınıfın devrimci partisinin omuzlarındadır.
NEDEN KADINLAR İÇERİSİNDE ÖZEL BİR ÇALIŞMA VE ÖRGÜTLENME?
1. Sermaye, kendisi için tehlike potansiyeli taşıdığını gördüğü her kesime karşı amansız bir baskının ve onları düzene yeniden kazanmanın her gün yeni araçlarını üretiyor. Yasaları, kurumları ve bütün toplumsal ilişkileriyle, kadın için ayrı, erkek için ayrı ahlak anlayışıyla, cinsler arası eşitsizliği, kadının daha çok ezilmesi, aşağılanması ve hak yoksunluğu temelinde pompalıyor. İkinci sınıf olma koşullanması, ev köleliği kalıcılaştırılmaya çalışılırken, kadını da işyeri, mutfak, çocuk bakımı kısır döngüsüne hapsediyor. Kadının uykuya ayırdığının dışındaki tüm zamanı, kendisi için olmayan işlerle, sadece yaşamını sürdürmeye yeten bir ücret karşılığında ve yaşamını sürdürebilmek için geçiyor. Bu nedenle, işçi ve emekçi kadınlar kendilerini sorgulama, durumlarının nedenini araştırma, düzene başkaldırma bilinç ve eğilimi konusunda geri ve ağır bir seyir izlediler. Erkek egemen toplumsal değerler ve emperyalist-burjuva kültürün saldırısı altında kişiliksizleştirme, bu geri kalmışlığı perçinledi. İşte bu yüzden işçi, emekçi ve ev emekçisi kadınların, onları ekonomik, toplumsal ilişki ve kurumlarıyla köleleştiren, hem erkekle eşitsiz hem de sömürünün devamının aracısı kılan düzene karşı mücadeleye katılmaları, özel bir çalışma ve örgüt gerektirir. Onları düzene karşı mücadeleye çekmenin de bir aracı olacak bağımsız kadın hareketini yaratmak, ancak kadınların sorunlarına özel ilgi, çalışmalarına teşvik ve bağımsız bir örgüt içinde yaşayacakları eğitim ve deneyimle mümkün olacak.
2. Burjuvazinin ideolojik saldırısına en açık kesim olan kadınlar, bir de ahlaki, geleneksel, dinsel önyargı ve etkileri kıracak sınıf bilincine sahip olamadığında, bu etkilenmeyi en çok yayacak, yaşamda somutlaşmasına neden olacak kesimdir. Hakları için mücadeleye girişen kocasının, çocuklarının önüne engel olarak dikilen, mücadelenin gereksizliği yaygarasına en çabuk kanan kadınların kimi eylem ve etkinliklere katılmaları -düzenli ve devrimci bir örgütlenme faaliyeti olmadığı sürece- bu durumlarını değiştirmez.. Kadın kitlelerinin, emek hareketi, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi, sosyalizm konusunda onların ideolojik etkilenmelerini kıracak politik bir eğitime ve pratik deneyime çok daha fazla ihtiyacı vardır ve bu, ancak özel bir çaba ve yöntemlerin uygulandığı alanlarda sağlanır.
3. Kadın kitlelerinin örgütlenmesinde diğer kesimlere oranla daha fazla engelle karşılaşırız. Bu, hem daha önce saydığımız toplumsal yapı ve kadının eğitimsizliğinin bir sonucudur, hem de feodal gelenek ve göreneklerin, gerici alışkanlıkların devlet ve hükümetlerce rağbet ve destek görmesinin bir sonucudur. “Politika sadece erkeklere mahsustur” yargısı, belki de en “bilinçli” dediğimiz kesimlerin dahi tutum ve davranışlarına sinmiştir, ve kurtulmaları için, kadınların özel ve büyük bir çabasını gerektiren bu olgunun yıkılması için de kadınlar özel eğitilmeli ve örgütlenmelidir.
4. Diğer yandan işçi, kamu emekçisi, ev kadınları ve Kürt kadınlarının -sunumlarda da ortaya konulan- sorunları ve talepleri, henüz emek hareketinin, sınıfın bir talebi olarak gündeme gelmiyor. Nedenlerini;
a. Bunların kadının asli ve özel işi olarak görülmesi,
b. Sermaye egemenliğinin emekçiler üzerindeki etkinliği ve bunun karşısında sınıf hareketinin zayıflığı, sendikal bürokrasinin etkisi,
c. Proleter bir kadın hareketi geleneğinin olmaması
olarak özetleyebileceğimiz bu durumun değişmesinin tek yolu, kadının önce kendi sorunlarını sahiplenmesi ve bu talepler etrafında örgütlenmesidir. Bu sorunların hem işçi-emekçi kadınların güncel sorunları olarak, hem de sınıfın ve toplumsal hareketin sorunları olarak ele alınması ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Bağımsız kadın hareketi ve örgütü olmadan, kadınların kitleler halinde devrim ve sosyalizme bağlanması, kurtuluşuna açılan kapıdan adım atması pek olanaklı görünmüyor.
KADIN ÖRGÜTLENMESİNİN BAĞIMSIZLIĞI NE ANLAMA GELİYOR?
Öncelikle belirtelim; kadın hareketinin bağımsızlığı, bağımsız kadın örgütlenmesi, ‘kadıncı’ bir anlayışla örgütlenme ve mücadele etmek değil. Sadece kadın haklarıyla uğraşan bir örgüt değil! Erkek egemenliğine karşı sınıf bakışından yoksun bir mücadele hiç değil!
Kadın sorunu, nüfusun kadın kesimini kucaklayarak ortaya çıkmasına karşın, gerçekte işçi ve emekçi sınıfların kadın kesimlerini ezen, boğan bir eşitsizlik olarak gerçekleşir. Yönetici sınıflar, kendi sınıfından kadın kesimlerini aşağılayarak da olsa giderek daha fazla yanına alırken, emekçi kadın kesimlerini, emekçi sınıftan erkek kesimlerinin yanına daha açık bir biçimde itmiştir. Toplumun yarısını oluşturan kadın cinsinin bütününün sorunu, emekçi kadının sorunu haline gelmiştir. Dolayısıyla da, bağımsız kadın hareketinin öznesi, emekçi kadınlar olacaktır. Bu işin bir yönü.
Temel olgu ise şudur; kadının eşitliğinin ve özgürlüğünün önündeki engel erkek cinsi değil, kapitalist özel mülkiyete dayalı düzen ve yeniden ürettiği ilişkiler bütünüdür. O halde, bağımsız kadın hareketi, tek başına erkek egemenliğine karşı bir hareket değil, onu köleleştiren düzene karşı, aynı şekilde, onu düzene bağlayan tüm ezici ve gerici bağlara karşı bir mücadele olacaktır. İşte kadın örgütlenmesinin “bağımsızlığı” da bu bağlardan, düzenin tüm gerici kurum ve ilişkilerinden, sermayeden bağımsızlık anlamını taşımaktadır.
Kadının bağımsız mücadelesi, sınıf çıkarlarından, sınıf mücadelesinden ve kadının üretimdeki yerinden bağımsız ele alınamaz. Tam tersine, işçi ve emekçi kadın kitlelerinin kendi alanlarındaki; mesleki-sendikal, kültürel, dayanışma örgütlerine dayanacaktır.
NASIL BİR BAĞIMSIZ KADIN HAREKETİ VE ÖRGÜTLENMESİ
1. Bağımsız kadın örgütlenmesinin platformu ve eyleminin çıkış noktasını, kadın cinsinin hak eşitliği ve ezilen cins olma ile bağlı emekçi kadın sorunları oluşturur. Ancak, bağımsız kadın örgütü, kadın hakçılığıyla yetinmemeli, anti-emperyalist demokratik bir nitelik taşımalıdır. Bu platform, günlük akışı içinde, kadın çalışmasının ve emekçi kadınların her günkü eyleminin yönünü çizen ve somut görevlerini veren bir platform olmalıdır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, kadının “kadın” olarak sömürülüşü sınıfsal bir karakter taşıdığı için, ona karşı mücadele de, cinsel eşitsizliği sınıfsal eşitsizlikle bütünleştiren düzene yönelmek zorundadır. Bu açıdan, kadına özgü veya yerel sorunları, iktidarı kazanma perspektifi ve hedefiyle ele alıp sınıfın talepleriyle, özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle birleştirmeliyiz. Bu çalışma tarzı, istikrar ve sürekliliğin garantisi olacaktır. Örneğin; bir emekçi mahallesinde sağlık ocağı kurma talebiyle başlattığımız çalışmanın ajitasyonu ve propogandasının içeriğinde devletin ve hükümetlerin sağlık politikaları, kapitalizmin teşhiri ve sosyalizmde sağlık konuları yer almalıdır. Kadınlar, bir yandan bugünkü yaşam koşullarının düzelmesi için girişkenlikle mücadeleye katılırken, diğer yandan sorunlarının asıl çözümünün emekçilerle birleşmek ve iktidarı ele geçirmekte olduğunun bilincine varmalıdır. Böyle bir çalışma ve bu talep üzerinden, kadınların, kadın evleri, dayanışma derneklerinde örgütlenmesi, bu mahalleye sağlık ocağı açıldığında kadınların geriye çekilmesini ve faaliyetin aksamasını engelleyecektir.
2. Bağımsız kadın örgütleri, emekçi kadınlara dayanmalı, düzenle çelişmesi olan tüm sınıf ve tabakalardan kadınları kucaklamalıdır. “Devrimcilerin” veya “partili kadınların” toplamı asla olmamalıdır. Nesnel bakımdan düzene muhalif olan Marksist kadın çevrelerinden feministlere kadar bütün kadın çevreleri, bağımsız kadın örgütlenmesinin alanı içinde olabilir. Bu çevreler, kadın hakçılığı ve salt erkek egemen ideolojiye karşı mücadelenin kadını bağımlılıktan kurtaramayacağı, kadın kitlelerini eşit ve özgür kılamayacağını mücadele deneyleri içinde görecek ve düzene karşı yönelebileceklerdir. Ancak Türkiye’de kadın örgütü denildiğinde, bu örgüte bütün devrimci, “Marksist”, feminist kadınların mutlak katılmaları; bu örgütleri kendi, daha çok da kendi “devrimci örgütlerinin paravanı” haline getirerek kitlelerden kopmaları ve yıkıma sürüklenmelerinin bir gelenek olduğu unutulmamalı, bu yaklaşım ve girişimlere karşı uyanık olunmalıdır.
3. İstikrar, iktidar perspektifi, ileri kadınları partiye kazanma, anti-emperyalist bir hatta ilerleme… vb. sorunlarının çözümünün garantisi, alanlarda bu çalışmayla birlikte kurulacak veya genişleyecek olan parti örgütleri olacaktır. Partili kadın gruplarımız, sorumlularımız, bir parti çekirdeği olmadan, dağınıklık, politikasızlık ve istikrarsızlık yakamızı bırakmaz.
BAĞIMSIZ KADIN HAREKETİ VE ÖRGÜTLÜĞÜNÜ NASIL YARATACAĞIZ?
Buraya kadar olan kısımda bağımsız kadın hareketi ve örgütünden ne
anlamamız gerektiğini tartıştık. Ancak, bu algılayış, pratik örnekleriyle birleştirilemediği ölçüde
“masabaşı” kalacaktır. BKÖ, örgütün, “hadi kuruyoruz” deyip de bir dernek kapısı tuttuğu,
buradan aşağıya doğru umutsuzca kitleselleşmeye çalıştığı bir şekilde değil, tam tersine,
bugün kadın çalışması yürüten kadrolarımızın fabrikalarda, işyerlerinde, emekçi
mahallelerinde kadın kitlelerini kendi somut talepleri etrafında birleştirip, kadın işçi
birliklerinde, dayanışma derneklerinde, kadınevlerinde, sendikalarda, kadın gruplarında
örgütleyerek ilmek ilmek örecekleri bir sürecin sonucu ve toplamı olarak ortaya çıkacak ve
aşağıdan yukarıya merkezileşecektir. BKÖ çalışması, kadınları kendi üretim ve yaşam
alanlarından koparmak yerine bu alanlardaki katılım ve örgütlenme üzerinden yükselmelidir.
Kadınları kendi fabrika veya kamu işyerlerindeki sendikal-mesleki örgütlerde örgütlenmelerini
sağlamak, bu örgütler içerisinde kadın işçi ve emekçilere özel politika, yöntem ve etkinliklerle
ulaşmak, eşit işe eşit ücret, iş güvencesi, kreş vb. talepler konusunda mücadele için kadın
grup, komisyonları oluşturmak, işçi sınıfının güncel sorunlarını ve emekçi kadının taleplerini
birleştirmek BKÖ’nün yükseleceği temel olacaktır.
Bu açıdan; ileri işçilerin BKÖ yaratma sorununu ikincil bir sorun veya “kadınların sorunu”
olarak görmemesi, kadın işçi ve emekçileri mücadeleye kazanmaya çalışması gerekiyor.
Onları mesleki örgütü ve sendikalardaki çalışmalarda desteklemek, görev alması için teşvik
etmek, yönetim organlarına seçilmeleri için çalışmak, burjuva-feodal anlayışlara karşı onlarla
birlikte mücadele etmek, yine görevlerimiz arasında.
Sendikasız işyerlerinde kadın grupları, fiili kadın temsilcilikleri, komisyonları, hem sendikalaşma mücadelesini hem parti çalışmasını güçlendirecektir. Kadın işçi dayanışma birlikleri gibi bağımsız işçi kadın örgütlerinin temeli olacaktır. Sendikalı işyerlerinde işyeri kadın temsilcilikleri, kadın komisyonları, sendikalarda özel komisyonlar da bu dayanaklar arasındadır.
Emekçi mahallerinde kadınların en acil, günlük talepleri üzerinden başlatılacak bir çalışma
içerisinde sokak sokak, birbirleriyle ilişkilerini de gözeterek kadın grupları oluşturulması, bu
örgütlenmenin, bu alandaki kadınların fikirleri, ihtiyaçları, çabası üzerinden yerel bağımsız
kadın örgütlerine dönüştürülmesi, bu örgütlerin mahalledeki ev kadını, işçi, kamu emekçisi,
emekli tüm kadınları kapsaması… Elbette ortaya koyduğumuz bu çerçeve şeklen ele
alınmamalı, talepler, çalışma tarzı ve yöntemi, örgüt modeli açısından aynılaştırılmamalıdır. Çalışma yürüttüğümüz alandaki kadınların ekonomik durumu, yaşayışı, ilişkileri, feodal bağları, siyasal tercihleri, öncelikli ihtiyaçları, sorunlarına sahip çıkış düzeyi ve bizim çalışmamızın düzeyi gözetilerek ihtiyaca uygun, devrimci, somut adımlar atılmalıdır. Bütün alanlar açısından böyle örgütler kurmak; günlük-istikrarlı politik bir faaliyeti zorunlu kılar. Böyle bir faaliyet de, ancak günlük gazete ile sağlanabilir. Bu yüzden işyerinde, mahallede, okulda hangi alanda olursa olsun, çalışmamız, günlük gazete merkezli başlamalı ve işlemelidir. Emekçi kadın örgütü, mutlaka belli birimlerde kurulan örgütlere dayanmalıdır. Dernekçilik geleneği köklüdür, bu nedenle, birim temelli çalışmaya, kadın grupları üzerinden yükselmeye özel dikkat göstermeliyiz.
Bağımsız kadın örgütleri içinde yapılacak düzenli politik eğitim, kurslar, kültürel sanatsal etkinlikler, çocuk gelişimi, hukuk, sağlık konularında yardım, bilgilendirme vs., onların kendilerine zaman ayırmasını, kendisinin ve sorunlarının farkına vararak örgütlenme bilinci kazanmasını sağlayacaktır.
Başka bir dikkat edeceğimiz nokta ise, bu çalışmanın parti çalışmamızı aksatan değil, güçlendiren olması gerektiğidir. Hem parti örgütünü kurma, güçlendirme yönü hem de partinin güncel taktik platformuna uygun bir hat izleme gerekliliği gözden kaçırılmamalıdır.
MERKEZİLEŞME SORUNU
Bir kitle örgütünün merkezileşmesi, her zaman kitlelerin hareketlenme derecesi ve yerel örgütlenmenin gelişmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Örgütün merkezileşmesinin amacı, tabanda örgütlenmiş olan kitlelerin yaşam, irade ve eylemini birleştirmekten başka bir şey değildir. O halde, merkezi bağımsız kadın örgütü de, işyerlerinde mahallelerde, fabrika havzalarında, semtlerde kurulmuş ve giderek (özellikle büyük kentlerde) ilçelerde ve illerde merkezileşmiş örgütlerin bütünü olacaktır.
BAĞIMSIZ KADIN ÖRGÜTLENMESİ KONUSUNDA YANLIŞ KAVRAYIŞLAR
Ülkemizde şimdiye kadar bağımsız bir kadın hareketi geleneği yoktur ve kadın sorunu, burjuvazi ve piyasa solcuları tarafından en çarpıtılmış ve iğdiş edilmiş konulardan biridir. Bu nedenle, bağımsız kadın örgütü” de, genelde bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinden, sınıf hareketinden ayrı ele alınan, yalnızca kadın haklarıyla ilgilenen ve hedefine erkek egemen zihniyeti koyan bir örgütlenme olarak algılanıyor. Bu yanlış algılama, bağımsız kadın hareketi yaratma görevinin parti militanlarının üzerinde olduğu gerçeğini gözden kaçırmamıza neden olabiliyor. Elbette bağımsız kadın örgütü, örgütsel ve organik açıdan, partiden ve diğer anlayışlardan bağımsız olacaktır. Ancak onun platformunun ve eyleminin içeriği parti politikalarından bağımsız ele alınamaz. Kadınları kitleler halinde bu örgütlere dahil etmek, emeğin politikasını yapar hale getirmek, bu örgütün, sınıf hareketiyle, anti-emperyalist hareketle bağını kurmak partili kadınların işi olacaktır. Aksi halde, “bağımsız kadın hareketi”nin kendiliğinden, bizim dışımızda yaratılacağını beklemek boş bir hayaldir. Kadın hareketinin kendiliğinden yükselişleri olacaktır, ancak bu genişleme ve ilerleme, sınıf bilinçli emekçi kadınlar tarafından bir örgüte dönüştürülemediği takdirde, başladığı yere geri dönmeye mahkumdur.
Diğer yandan, bağımsız kadın örgütünün, feminist, kadın emekçileri erkek emekçilerin karşısına diken bir örgütlenme olarak anlaşılması, sınıf hareketinin bölünebileceği, partili-partisiz kadınları feminizmin kucağına iteceği kaygılarına neden oluyor ve ayrı bir kadın örgütlenmesinin gereksizliği fikrini doğurabiliyor. Öncelikle kadın-erkek tüm kadrolarımızın, bağımsız kadın örgütünün gerçekte ne olduğunu, bağımsızlığının ne anlama geldiğini, niyetini, çalışmasının neye hizmet etmesi gerektiğini kavraması gerekiyor. Bunu anladığımız, buna uygun hareket ettiğimiz ölçüde, kadınları örgütlemekte başarılı olabiliriz. Kurulacak kadın örgütlerinin emekçi, anti-emperyalist, demokratik karakterini, bizim çalışmadaki devrimci, ısrarcı tutumumuz, sermayenin ve türlü kliklerinden gelecek olan kavram çarpıtma, içini boşaltma, darlaştırma, zararsızlaştırma saldırılarına karşı uyanıklığımız ve inisiyatifimiz belirleyecektir.
SONUÇ
Sonuç olarak; örgütlenmesi, harekete geçirilmesi, evden çıkarılması daha zor olan kadınlar örgütlendiğinde, fabrikada patronun en amansız düşmanı olur, hakları ve geleceği için devletin polisinin, jandarmasının karşısına tereddütsüz dikilir. Bergamalı kadınlardan, Sümerbank işçilerine, Kürt kadınlarından kayıp annelerine kadar tarihimizdeki yüzlerce örnek bunu kanıtlamakla kalmıyor, kadınları kitleler halinde harekete geçirme ve örgütleme konusundaki bilinçli, cesaretli, inisiyatifli adımlarımızı zorunlu kılıyor.