Arap Bölgesinde Siyonist-Emperyalist Savaş Üzerine

1- Amerikan emperyalizmi dünyanın değişik bölgelerinde savaşlar çıkardı. Bunlar, dünya üzerinde egemenlik kurma ve yönetme amaçlı emperyalist politika çerçevesinde, Amerikan kapitalizminin çıkarlarını dayatan hakimiyet vizyonunun ifadeleridir. Öteki emperyalist güçler Amerika’nın iddialarını sınırlamakla birlikte, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan durum, iştah kabartmaktaydı.

Amerikan emperyalizmi, soğuk savaşın sona ermesinden itibaren, öteki emperyalist merkezlerin rekabeti karşısında iflasın eşiğine gelmiş bulunan tekelleri vasıtasıyla, ekonomik üstünlük ve tam hegemonya politikasına angaje oldu. ABD, dünyanın her tarafında, ekonomi üzerinde hakimiyet kurmak ve onu Amerikan kapitalizmi ile tekellerinin hizmetine koşmak için, “sıcak savaş” sürecine geçti. Bugün insanlığı tehdit eden şey, askerileştirilmiş küreselleşmedir ve dünyanın tüm halklarını kendisine kurban seçmiştir. Avrupa da tehdit altındadır, ama daha açıktan, pervasızca ve tehlikeli bir tarzda hedefe konanlar, Arap ülkeleridir. Söz konusu olan, açık bir emperyalist savaştır. Önce 1990’da Irak’ı, daha sonra Yugoslavya’yı, Afganistan’ı hedef almıştır. Somali, Haiti, Kolombiya gibi ülkelerdeki askeri müdahaleler bu sürece eşlik etmiştir. Amaç, Basra Körfezi’nden Hazar Denizi’ne, Afrika’dan Rusya’ya kadar yayılan bir bölgedeki enerji kaynakları üzerinde jeostratejik bir üstünlük ve tekel kurmaktır. ABD, pazarları denetlemek, Amerikan çokuluslu tekellerinin hizmetine sunmak istiyor. Ordusunun kuvvetine dayanarak, Amerikan emperyalist küreselleşmesini herkese dayatıyor. Dünya halklarına karşı savaş ve şiddete başvurarak, emperyalist yağmayı yoğunlaştırıyor.

2- Afganistan ve ardından gelen Irak işgalinin hedefi, bölge üzerinde askeri, politik ve ekonomik üstünlük kurmak ve Amerikan yönetiminin “Büyük Ortadoğu” olarak adlandırdığı planı hayata geçirmektir. Dolayısıyla, Amerikan savaşçı mantığına göre, Irak son işgal edilen ülke olmayacaktır. Amerikan işgali, Körfez bölgesindeki, Mısır’daki ve hatta Cezayir’deki önemli askeri üsler tarafından da tahkim edilmektedir. Amerikan filosunun Akdeniz’deki daimi varlığını, Güney’e doğru açılma isteğindeki NATO vasıtasıyla Orta Asya ve Avrupa’da kurulu bulunan üsleri de unutmamak gerekir.

ABD, bölgede köklü ve radikal değişiklikler yaşanacağı sözü verdi. Dolayısıyla bölgenin öteki ülkeleri için de savaş, güncel ve daimi bir tehdit durumundadır. Bugün Suriye, Lübnan ve Iran, öncelikli olarak hedef alınan ve bir müdahale için uygun  koşullar oluşturulmakta olan ülkelerdir. Savaşı,  Irak’ta önemli bir direnişle karşı karşıya bulunan Amerika’nın kendisi belki çıkarmayacaktır. Şimdi bir başka savaş macerasına büyük ihtimalle atılmayacaklardır. Bu savaş belki de, kendi şartlarını tüm Arap bölgesine dikte etmekte olan, Suriye’ye Golan’ın önemli bir bölümünü devretmeksizin “barışı dayatan” ayrıcalıklı müttefiki Siyonist devlet tarafından çıkartılacaktır.

3- Amerikan emperyalizmi ile Siyonist devletin ilişkilerinin karakteri üzerinde düşünmek gerekmektedir. Amerikan emperyalizminin dünya stratejisi bakımından, İsrail’in merkezi bir rol oynadığı görülmektedir. Bugün artık “Büyük Ortadoğu” olarak adlandırılan Ortadoğu’da uygulanmakta olan hakimiyet politikasının temel taşlarından birisidir. Siyonist devlet, katliam, işgal, hakimiyet ve yıkım politikalarıyla askerileşmiş emperyalist küreselleşmenin temel unsurlarından birisidir. Arap bölgesinde tam egemenlik kurmak isteyen Amerikan emperyalizminin kopmaz bir parçasıdır. Tayin edilmiş olan bu güç, Amerikan emperyalizminin bölge için öngördüğü tüm jeopolitik değişimler için bir dayanak noktasıdır. Emperyalizmin bölgedeki yatırımı olan İsrail, defalarca korucu ve jandarma rolünü üstlendi, bugün de Amerikan emperyalizminin bir parçası olarak tayin edici bir rol oynamaya hazırlanıyor.

4- Son on yıllarda uluslararası dayanışma hareketinin önceliği, Filistin halkına, Gazze şeridi ve Batı Şeria’da bir bağımsız devletin kurulması yönünde destek vermek oldu. Bu mücadele başarıya ulaşmış değildir ve somut bir sonuç vermemiştir henüz. Siyonist devletin bu on yıllar boyunca, muhtemel bir Filistin devletinin vücut bulmaması için her yola başvurduğu görülüyor. Bu aynı dönemde, Filistin yönetimi ise, kalıcı bir çözüm umuduyla İsrail’in varlığını tanımayı kabul etti. Halbuki İsrail, yeni alanlar işgal etti, kolonilerini genişletti, yollar inşa etti, Batı Şeria’yı ikiye bölen, tecrit eden ve izlenmesini kolaylaştıran bir duvar inşa etti… Yer, gök, yollar, iletişim kanalları, giriş çıkış noktalarının hepsi, İsrail’in tam denetimi altındadır.

Filistin halkı, ülkenin bir parçasında bile olsa, hiçbir hakkını elde edebilmiş değildir. Siyonist devlet, eski Siyonist kavrayışa uygun olarak, tüm Filistin topraklarının “İsrail toprağının bir parçası” olduğu yönündeki tutumunu dayatmaktadır. Bu anlayış, Filistinlilere de bir çeşit “yerleşim otonomisi –otonomi de resident–” imkanı tanımakta ve bir halka, kendi ülkesinde ve kendi toprakları üzerinde “yabancı koloni” muamelesini reva görmektedir.

5- Siyonist devletle ilgili tutumu yeniden gözden geçirmeliyiz. Bunu, “Yahudi sorunu”na sözde bir çözüm olarak değil, emperyalist bir proje olarak değerlendirmek gerekmektedir. Emperyalizmin bölge üzerindeki hakimiyetinin bir bileşeni, politik dominasyonun ve askeri sömürgeciliğin yıkıcı yağmacı bir unsuru olarak görülmelidir. Avrupa kapitalizmi (Avrupa’nın bir sorunu olan) “Yahudi meselesi”ni, kendi sömürgeci hakimiyet projesinde Yahudileri kullanarak, Arap halklarının aleyhine “çözmüş”tür. Siyonist devlet, o zamandan beri, emperyalist işgal, hakimiyet ve yağma politikasının temel taşlarından birisi haline gelmiştir. Siyonist devlet, çoktan beri savaş ve zorbalıkla gerçekleştirdiği Filistin işgali aracılığıyla Arapların özlemlerine karşı baskıcı bir rol oynayarak, Amerikan emperyalizminin projesine entegre olmuştur.

Bölgesel bir emperyalist güç haline gelmiş olan İsrail, Amerikan emperyalizmiyle anlaşma içerisinde, tüm çevresinde hakimiyet kurmak isteğindedir. Irak’ın işgali, bu planın ve anlaşmanın bir parçasıdır. Amerikalıların Irak’a karşı emperyalist savaşını reddediyorsak, Siyonist oluşuma da karşı çıkmalı, bunun, kapitalist tekeller ve emperyalizmin hizmetinde bir orduya dönüşmesine de karşı konulmalıdır. Dolayısıyla anti-emperyalist mücadele, İsrail emperyalizmine karşı da bir mücadeledir.

Halkların barış ve refah özlemlerine yanıt veren demokratik ve adil bir çözüm bulunmalıdır. Bu ise, emperyalizme ve Siyonizm’e karşı, bağımsızlık ve kurtuluş için mücadeleyle olur. Filistin’in bağımsızlığı, emperyalist projenin bir ürünü olan Siyonist ideolojiye karşı mücadeleden koparılamaz. Yani, şimdi artık bir “Arap sorunu”na dönüşmüş olan “Yahudi meselesi”ne, demokratik bir çözüm bulmak gerekmektedir.

6- Arap ulusunun toprakları üzerinde yaşanmakta olan emperyalist savaş ve Siyonist devletin oynadığı rol, bütün Akdeniz, Avrupa ve Arap halklarını tehdit etmektedir. Bu halklar emperyalist yağma, yoksulluğun yol açtığı yıkım, işsizlik, göç, ırkçılık ve hoşgörüsüzlük tarafından tehdit edilmektedirler. Akdeniz halklarının işgale, savaşa, emperyalizme karşı ittifakı, giderek bir zorunluluk haline gelmektedir. Emperyalizmi yenmek ve eşitlik, adalet temelinde, sömürüsüz, savaşsız, ırkçılığın ve hoşgörüsüzlüğün olmadığı halkların dünyasını kurmak için, halklar arasında dayanışma temel önemdedir.

Temmuz 2006

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑