Sunu ve İçindekiler 230

Özgürlük Dünyası Haziran 2012 Sayısı (230) Çıktı!

İÇİNDEKİLER

1 Mayıs ve işçi sınıfının devrimci platformu
Seyfi Selçuk

Kürt işçi hareketinin durumu ve yönelimi
Y. Yılmaz Karataş

Kapitalist kriz işçi sınıfını vuruyor
Raul Marco

Komünistlerin acil görevleri ve sosyalizm için mücadele arasındaki ilişki
EMEP Uluslararası İlişkiler Bürosu

Eğitimde 4+4+4 modeli ve kamusal, bilimsel, laik, anadilde eğitim
Erkan Aydoğanoğlu

“Lenin’den anılar”, gazete ve işçiler
Ahmet Coşar

Belge-Berktay tartışması: Marksizm düşmanlığında birlik (2)
Arif Koşar

H. H. Holz ve Frankurt Okulu Eleştirisi
Fulya Alikoç

Osmanlı’dan günümüze dış borçlar ve yapısal dönüşüm
Murat Birdal

 

SUNU

Yaz, havaların yanında siyasal ortamın da sıcaklığıyla kendini belli ediyor.
Gerçi Arap ayaklanmaları “defteri” daha henüz kapanmadı. Mısır sokaklarıyla meydanları örneğin, başkanın belli olmadığı seçimlerin ilk turu tamamlanmasına karşın, yatışmış değil. İktidarı bırakmaya yanaşmayan Mübarek rejimi artığı yıllanmış generallerin “Yüksek Askeri Konsey”ine karşı halk sokakları doldurmaya devam ediyor. Emperyalistlerle işbirlikçileri, aydınlanma ve örgüt düzeyi gelişkin olmasa da, generallerin iktidar tahtına kurularak, kendi eyleminin asıl meyvesini çaldıklarını görmekte ve dolayısıyla bağımsız çıkarlarının sezgisiyle eylemini sürdürmekte halkın hareketliliğini bastırmayı başaramıyorlar. Bunu, düzenin restorasyonunu sağlamak üzere –en başta Amerikalı efendiler tarafından– yardımlarına çağırdıkları Müslüman Kardeşlerin yüzyılların önyargılarından güç alan dinsel ideolojik etkinliği ve sosyal/siyasal örgütlülüklerine dayalı girişimlerine rağmen sağlayamıyorlar. Aydınlanma ve örgüt düzeyi düşük bir halkın bile bir kez mücadeleye girdiğinde neler yapabileceğini göstererek, Mısır halkı, hem de türlü seçim hile ve dalaverelerine rağmen, İhvan adayına pek de teveccüh göstermedi. Ancak bilinç ve örgüt eksiği, yine de, gericiliğin iki adayının (biri Mübarek’in Başbakanı A. Şefik, diğeri İhvan adayı M. Mursi) bir arada toplam oyların yarısını almalarında yansıdı.
Yunanistan’da da, “borç krizi” koşullarında, fatura emekçilere çıkarılarak, en başta Alman emperyalizmi ve kuşkusuz Yunan burjuvazisi tarafından dayatılan çalışma ve yaşam koşullarının olağanüstü kötüleştirilmesi halkın ayağa kalkmasına götürmüşken, ne atanmış teknokrat hükümet ne de seçimler gericiliğin derdine deva olmadı. Teknokrat hükümete olur vermiş muhafazakar ve sosyal demokrat iki büyük parti büyük oy kaybettiler. Kaç kez genel grevden geçerek gelmiş Yunanistan işçi ve emekçileri yatıştırılamıyor, ama kendi bağımsız alternatifiyle kurtuluş yoluna girmeyi de başaramıyor, bu yönde kuvvetli bir atağa geçemiyorlardı. Sosyal demokrat Sriza ciddi oy artırsa bile, iki ay içinde ikinci seçimin yapılması kararlaştırıldı.
Almanya’da Merkel ve partisi eyalet seçimlerinde önemli miktarda oylar kaybederken, Fransa’da Sarkozy’nin yerini sosyal demokrat Hollande aldı.
Seçimler, kendi başlarına tabii ki ne tayin edicidirler, ne de gerçek güç dengelerini gösterirler. Asıl önemli olan sömürülen ve ezilen yığınların mücadelelerinin ve gösterdiklerinin yerini tutamaz, ancak bu mücadelelerle bağlantılı olarak gidişat hakkında fikir verirler.
Bu açıdan belirtilmelidir ki, Avrupa’da eski “refah”ın yerinde yeller estiren kapitalist krizin yüklerinin sırtlarına yıkılma çabalarına karşı emekçilerin sokaklara dökülmeleri, politik istikrarsızlık ve seçimlerin eskisinden değişik sonuçlanmasının asıl etkeni durumundadır. İngiltere’de kesintilere, İspanya’da krizin yüklerine, Yunanistan’da borç krizinin hesabının halka çıkarılmasına karşı milyonların harekete geçtikleri bir dönemden geçiyoruz ki, Türkiye de, gericiliğin olanca baskısına karşı benzer bir yola girmektedir.
Kürt halkının bütün yasaklamaları kırıp parçalayarak Diyarbakır başta olmak üzere birçok merkezde sahiplenip kutladığı Newroz’un ardından, 1 Mayıs’ın, ülke ölçeğinde, yakın geçmişleri geride bırakan yaygınlık ve katılımla kutlanmış olması önemlidir. Toplusözleşmelerinin tıkanması üzerine kamu emekçilerinin 23 Mayıs’ta neredeyse yüzde yüze varan bir katılımla greve çıkıp meydanları doldurmaları önemlidir. Daha da önemlisi, hem 1 Mayıs ve hem de 23 Mayıs’ta sendika bürokratlarının “yukarıda” bölme çabalarına karşın işçi ve kamu emekçilerinin “aşağıda” birlikte hareket etmeyi başarmış olmalarıdır. İşçiler, ne denli “elveda” mesajının konusu edilmeye çalışırlarsa çalışsınlar, 1 Mayıs’ta göstermişlerdir ki, Kürtlerden Alevilere, çevrecilerden tiyatro oyuncularına, eşitlik ve demokrasi ihtiyacında olan son derece çeşitli toplumsal katman ve kategorilerini birleştirme yeteneği göstermiş, kamu emekçileri de onların açtıkları yoldan ilerlemişlerdir.
Şimdi artık –verimlilikle yürütülebilmesi için şüphesiz gündelik olarak planlanmış, birimlere dayalı– politik çalışma, işçilerin sosyalist ve bütün halkın demokratik bir platformda birleştirilmesi; sınıfın partileştirilmesi ve halkın bugünkü adı Halkların Demokratik Kongresi olan alternatif bir güç ve mücadele merkezinde örgütlendirilmesi ihtiyacı daha da büyümüş, aciliyet kazanmıştır.

Yaz dönemi herhalde bu yönde alınacak inisiyatiflerin sosyalist yarışıyla geçecektir!

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑