Etiyopya Devrimi’nde Kadınlar kitabının yazarı Jenny Hammond: “Etiyopya devrimi bir halk hareketiydi”

Etiyopya Devrimi’nde Kadınlar adlı kitabı ile tanıdığımız İngiliz yazar, Jenny Hammond; geçtiğimiz günlerde Türkiye’deydi ve Bilar’da Etiyopya Devrimi üzerine dialı-video filmli bir söyleşi yaptı. 1986’da Etiyopya Halk Kurtuluş Cephesi’nin çağrısı üzerine Etiyopya’ya giden Jenny Hammond gözlemlerini daha sonra kitaplaştırmanın yanı sıra belgesel video çekimleri yaptı.
Jenny Hammond kendini şöyle anlattı: “İngiltere’de çok yoksul bir kesim vardır. Bu yoksulluk gizlenmiştir. Ben bu yoksul kesimin içinden gelen altı çocuklu bir ailenin tek okuyan ferdiyim. 1968’de Amerika’ya bir araştırma için gitmiştim. Zencilerin yoksulluğu üzerine sorduğum sorular karşısında bana ‘Sen böyle sorular sorduğuna göre komünistsin’ dediler. Politikaya olan ilgim de o dönem başladı. 1983’e kadar üniversitede öğretim üyeliği yapıyordum. Ama bu beni kişisel olarak tatmin etmiyordu. Bizim ülkemizde çok uzman vardır. Her konuda çok bilgilidirler. Ama politikadan çok korkarlar.”
Jenny Hammond Etiyopya Devrimine nasıl ilgi duyduğunu da şöyle anlattı. “O günlerde televizyonda açlık ve kuraklıktan dolayı ölen insanlar gördüm. Etiyopyalıydı bu insanlar. Kuraklığı anlarım, doğal bir olaydır, Ama açlık politiktir. Açlığın mutlaka politik sebepleri vardır. ‘Nasıl bir siyaset yapılıyor ki bu insanlar açlıktan ölüyor?’ diye düşündüm ve ‘ÖNCE ÜÇÜNCÜ DÜNYA’ isimli araştırma örgülünde çalışmaya başladım. Etiyopya’daki olayları araştırırken, kuzeyde Tigre’de bir sessizliğin olduğunu fark ettim. Dünya basınında ve televizyonlarında bu konuyla ilgili hiçbir haber yoktu. Hiç bahsedilmiyordu ve bilinmiyordu. Etiyopya’da irili ufaklı 70’den fazla etnik ulusal grup vardı. Üç önemli grubun hareketlerinin liderleriyle görüştüm ve İngiltere’yi dolaşarak Etiyopya üzerine seminerler vermeye başladım.”
1986’da Tigre Halk kurtuluş Cephesi (TPLF) kendisine şu çağrıyı yaptı: “Gel ve gözlerinle gör” Jenny Hammond Etiyopya’ya gitti. İlk gözlemini şöyle aktardı: “Tigre’de halk ile devrimciler tek vücut olmuşlardı. Oysa devrimin ilk başladığı 1975 yılında bir avuç devrimci öğrencinin başlattığı gerilla hareketi cephe kurulduktan sonra halk hareketine dönüşlü. Bu gerçekten bir halk devrimi ve bir halk hareketiydi.”
Jenny Hammond devrimin daha sonraki yıllarda gelişimini de şöyle anlattı: “Adis Ababa Hükümeti 1974’te devrildikten sonra gelen Derg Hükümeti kendilerine Marksist- Leninist diyordu. Ama Marksist -Leninist değillerdi. SB tarafındım destekleniyordu ve silah yardımı alıyorlardı. Derg Hükümeti ile halk arasında büyük bir uçurum vardı. Tigre halkı üzerine uçaklardan bomba atılıyordu ve arkasından helikopterler insanları silahla tarıyorlardı. Ben bunu gözlerimle gördüm. İnsanlar ve köyler topluca yok ediliyordu, jenosit politikası uygulanıyordu. Kurtarılmış bölgelerin etrafında geniş bir alana mayın döşeniyor ve buralarda oynayan çocukların çoğu ya ölüyor ya da sakat kalıyordu. Derg askerleri girdikleri köylerde tüm erkekleri gerillalara yardım etliği gerekçesiyle, hemen kurşuna diziyordu. Etiyopya, kuzeyde Tigre, ortada Amhara, güneyde Oromo olmak üzere üç önemli etnik grup vardı. Genel olarak egemen ulus Amhara ulusuydu ve Derg yönetimi de Amhara halkının hükümetiydi. Bunların Derg yönetimine karşı mücadelesi çok ilkel silahlarla yürütülüyordu. Oradaki mücadeleyi hiç kimse bilmiyor ve yardım etmiyordu. Üç bölgenin devrimci hareketi birleşerek 1988 Mayıs’ında Etiyopya Devrimci Demokratik Halk Cephesi kurulduktan sonra güçlenerek halk savaşını başlattılar. Cephe hareketi başlamadan önce sadece Tigre’de kurtarılmış bölgeler vardı. Tigre hareketinin önderleri egemen Amhara ulusunu değil, yönetimdeki Derg Hükümetini hedef aldılar ve diğer ulusların özgürlük hareketini tek cephe altında birleştirdiler. Cephe hareketi başladıktan sonra devrimci hareket tüm bölgelerde halk savaşına dönüştü.
Diğer yandan eğitim çalışmaları yapılıyordu sürekli… Önceleri eğitim kadroları çok yetersizdi. Bu okullarda hem silah eğitimi, hem teorik(M-L) ve hem de kolektif olarak sorunlarım nasıl çözecekleri tartışmaları yapılıyordu. Devrimden önce, Etiyopya topraklarında çalışan köylüler, ürünün 3/4’ünü toprak sahiplerine vermek zorundaydılar. Kalan ürünün 1/4’ü ise Derg hükümetine peşin vergi olarak ödenmek zorundaydı. Halkın yoksulluğunun ve açlığın esas nedeni buydu.”
O çok kurak ve “verimsiz”, Derg yönetiminin ilkel feodal yapısı altındaki topraklarda açlık çekilirken, Tigre’de kurtarılmış bölgelerde sebze, portakal, limon gibi meyveler yetiştirilmeye başlandı. Cephe savaşımı güçlendikçe, alınan esirlere düşman muamelesi yapılmayarak onlar cepheye kazanılıyordu ve onların teknik bilgileri de eklenince savaşım gücü giderek artıyordu. Cephane gücü de dolayısıyla artıyordu. Tüm cephelerde genişleyerek artan savaş, Mayıs 1991’de Derg hükümetinin devrilmesiyle sonuçlandı. 1975 ‘de 10 üniversite öğrencisiyle başlayan devrimci hareket 16 yıldan sonra zafere ulaştı.
Jenny Hammond, kadınların Etiyopya devrimindeki yerine özel olarak değindi. 1989 yılında Etiyopya Halk Kurtuluş Cephesi’nin çıkardığı kararname ile kadınlara halk konseylerine seçilme hakkı, eğitim, sağlık, annelik, evlilik sorunları özel olarak kadınlara yönelik uygulamalar getirildi. Eskiden kadınlar tarlaya çıkma hakkına bile sahip değillerdi. Kadınlara saban kullanma hakkı tanındı. Cephe militanlarının öncülük yaptığı kadın toplantılarında bütün kadınlara söz ve karar hakkı verilerek, eğitimlerine özel önem verildi. Bu eğitimin içinde silah eğitimi de vardı. Kadın erkek ayrımına son veren yasalar çıkartıldı. Etiyopya’da Kadınların kurtuluşu ve erkeklerle eşit haklara sahip olmaları da bu devrimci savaşım süreci içinde gerçekleşti.     Etiyopya’daki devrimci mücadeleyi ve bu mücadelenin toplumsal yaşamda oluşturduğu değişiklikleri titiz bir çalışmayla belgeleyen Hammond’ın kamerasından izlediğimiz sahneler bu gerçeği açıkça gözler önüne seriyordu. Örneğin TPLF liderlerinden bir kadın, bir konsey toplantısında bir taraftan çocuğunu emzirirken, diğer yandan ülkesinin geleceği üzerine, devrim üzerine konuşuyordu. Ülkedeki yoksulluğun getirdiği çaresizlikten dolayı fahişelik yapmak zorunda kalan kadınların çoğu TPLF hareketinin en disiplinli ve ön sallardaki militanları durumundaydı.
Jenny Hammond İngiltere’nin yoksul bir mahallesinde doğdu, Amerika’da “komünist” olarak tanımlandı.1983 yılında, yaşadığı hayattan koparak Etiyopya’da hayatını devrimle birleştirdi. Kitabında Etiyopya Devrimi’nin anlamını şu sözlerle dile getiriyor: “Bu devrim, Tigre halkı için sadece iki açlık sürecinden sonra yeni bir yaşamı devam ettirebilme umudu değil, aynı zamanda insanın onurunu ve insan değerini farklı bir şekilde anlayan bir toplumun kurulmasıydı.” Devrimin batılılar için önemine de şu sözlerle değiniyor: “Tigre devrimi biz Batılılar için neden önemli olsun? Uzaklardaki insanların deneyim ve mücadeleleri neden ilgimizi çeksin? Neden insanları acı ve düşlerini kendimizde de bulup destekliyoruz? Bu kitap özdeşleşmeyle başlayan bir süreçle ilgilidir. Çoğu, kitapla yer almasa bile, benim kişisel birikimimin ufkunu genişletti. Tarihi araştırıp, anlatılan derlerken, ülkelerindeki politik değişimi zorlayan Etiyopyalı öğrencilerin çabalarına katıldım. Kızıl Terör’de yitirdikleri çocuklarının cesetleri başında yas tutmaları yasaklanan annelerle birlikte ağladım. Özdeşleşme kişiyi yeni ufuklara yöneltmedikçe yanıltıcıdır. Tarihi tersine çeviremezsiniz ya da Britanya’da kimse, yüzyıllardan beri baskı gören Tigre halkının deneyimlerinin yükünü taşıyamaz. Yapmamız gereken Etiyopya, Nikaragua, Şili ve Namibya halklarının mücadelelerini desteklemektir. Ama bu destek sadece maddi boyutta kalmamalı, aynı zamanda bildiklerimizi yayma, daha hakça haber ve yorum ölçütleri isteme ve kendi düzenimizin onların boyun eğmesine katkıda bulunmasına karşı çıkmakla olmalıdır. Bizim Tigreliler için neler yapabileceklerimizden daha önemlisi onların bizim için neler yapabilecekleridir. Onlardan kapsam ve strateji farklılıklarının dışında temel devrimci ilkelerini, mücadelenin anlamını; bilgiye erişimi olan insanların, sadece bir kesimin değil de tüm bir toplumun çıkarlarını anlayıp onlar için çabalayabileceklerini; kendi toplumsal ve politik düzenimizi kendi çabalarımızla değiştirmenin olanaklı olduğunu öğrenebiliriz”
Jenny Hammond şimdi Türkiye’nin doğu ve güneydoğusuna doğru bir yolculuğa çıkıyor. Gözlemlerini belki bir başka kitapta okuyacağız, bir başka söyleşide konuşacağız. Hammond Etiyopya’da yakaladığı devrimin ışığıyla şimdi daha da aydınlanacak!

Kasım 1991

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑