Bu kez grizu değil! Madenlerde genel grev kıvılcımı

Zonguldak’ın maden işçileri zor ve şanlı bir görevle karşı karşıyalar. Kararlılıkları, mücadele azimleri, gösterecekleri yiğitlik, tüm işçi sınıfımızın cesaretle ileri atılması için bir dayanak olacaktır. Zonguldak işçileri bu bilinçle davrandıklarında her güçlüğü aşabilecek, tüm işçi sınıfı ve emekçilerimizi de mücadeleye çekme başarısının onurunu taşıyacaklardır.

“Bir kıvılcım gerekiyor, o da buradan düşebilir”. Bu sözler 17 yıldır yeraltında çalışan bir maden işçisine ait. Evet, Zonguldak madencileri, yeni bir patlamanın eşiğindeler. Fakat hayır, bu kez patlayacak olan grizu değil, ülke çapında genci grev yangınını tutuşturma gücüne sahip bir grev kıvılcımı…
Zonguldak Havzasında TTK (Türkiye Taşkömürü Kurumu)’nda çalışan 42 bin işçiyi kapsayan ve Genel Maden-İşçileri Sendikası GMİS) ile KAMU-SEN arasındaki sözleşme görüşmeleri tıkandı. GMİS grev kararı aldı. Eğer bir “son dakika uzlaşması” gerçekleşmezse, dergimizin elinize ulaşacağı 30 Kasım günü greve çıkılacak. Ocakların 140 yıllık tarihinde ilk kez işçiler toplu olarak greve çıkacak, üretim durdurulacak.
TTK’daki 42 bin işçinin yanı sıra, aynı sendikaya bağlı 6 bin MTA işçisi de aynı tarihte greve çıkmaya hazırlanıyor.
Türkiye Kömür İşletmeleri’nde çalışan 28 bin maden işçisinin sözleşme görüşmeleri de uyuşmazlıkla sonuçlandı. TTK işçisi Zonguldak Kurultayı’nda toplanmaya hazırlanırken, grev yasağı kapsamında olan TKİ işçileri de vizite eylemiyle üretimi durdurarak anlamlı bir mesaj verdiler.
Sonuçta 48 bin maden işçisi grev önlüğü giymeye hazırlanırken, grev yasağı olan 28 bini aşkın madenci de çeşitli biçimlerle madenci kardeşleri ile dayanışma ve eylemler yapmaya hazırlanıyor.
Zonguldak madencisi, korkunç yaşam koşullarına, iç içe olduğu ölüm tehlikesine, işverene tepkisini grevle dile getirmek için sabırsız. Madenciyi patlama noktasına getiren ve bardağı taşıran son birkaç aylık gelişmelere göz atarsak işçileri bu noktaya getiren nedenleri görebiliriz.
Yerin yüzlerce metre altında, ağır ve her türlü sağlık ve güvenlik tedbirlerinden yoksun olarak çalışan maden işçisinin aldığı en yüksek ücret, primleri de içinde olmak üzere 550 bin civarında. Hala 20 yıllık işçi olup 400 bin lira maaş alan madenciler var. İşçiler, kendi paralarıyla aldıkları domates ekmeğe kömür tozlarını katık ediyorlar.
Bu katlanılmaz yaşam koşulları, Zonguldak madencisini daha önce sayısız direnişlere sürükledi. Kendiliğinden patlayan ve yasa dinlemeyen bu direnişlerin en son örneği, 12-13 Eylül günleri yaşandı. TTK talep ettikleri 1 milyon liralık avansı vermeyince, Gelik’te patlayan direniş, dalga dalga Kozlu, Amasra, Armutçuk’u içine aldı. 30 bini aşkın işçi iki gün boyunca ocağa inmedi. İşyeri yöneticileri ortalarda gözükmezken bir araya gelen Genel Maden-İş yöneticileri, işçilerin tepkisinin haklı olduğu, “ancak eylemin uzamasının zarar ve sakıncalar doğurabileceği” görüşüne vardılar. İki günün sonunda, işçileri zorlukla ocağa indirebildiler. TTK işyerlerinde 42 bin maden işçisini kapsayan Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri, 23 Temmuz’da başladı. 60 günlük süre boyunca işçi tarafını temsil eden Genci Maden-İş Sendikasının taleplerini “aşırı” olarak basına ve kamuoyuna açıklayan Kamu-Sen karşı teklif bile vermedi. Görüşmelerin yasal süresi olan 60 gün 21 Eylül’de dolarken, Kamu-Sen’in önerdiği ücret artışı şöyleydi: İlk altı ayda: % 50 artı 120 bin lira, ikinci altı ayda % 25 artı 50 bin ve üç ve dördüncü altı ay için % 25.
Uyuşmazlık zaptı tutulduğunda işvereni destekleyerek işçi tarafını suçlayan cephe oldukça genişlemişti. İşveren örgütlerinden başlayarak hükümet üyeleri ve Cumhurbaşkanı’nı kapsayan bu cephe, “işçi talebi aşırı” diyor ve bu sözler bir tehditle tamamlanıyordu: “Eğer greve çıkarsanız, ocakları kapatırız.”
En son 16 Kasım’da Devlet Bakanı İbrahim Özdemir televizyonda yaptığı konuşmada özetle: “Kamu-Sen çok bile vermiş, greve çıkarsanız ocaklar kapanır” dedi. Ertesi gün de sendika grev kararı alacağını açıkladı.
30 Kasım’da greve çıkmaya hazırlanan işçileri, devletin kurum ve yasalarından hükümet ve işveren örgütlerine kadar geniş bir cepheyle çatışma anlamına gelen zor grev günleri bekliyor.
Zonguldak madencilerinin grevini aynı zamanda Türkiye’nin işçileri ve emekçileri de ilgiyle izliyorlar. Bu grev sıradan bir grev olmayacak, her halinden belli. Devletle seri bir çatışmaya girmenin yanı sıra Zonguldak’ın tüm emekçilerinin yaşamını doğrudan etkileyecek bir özelliğe sahip.
Fakat daha önemli bir özellik şu ki, TİS görüşmeleri başlayacak olan, süren uyuşmazlıkla sonuçlanan ya da greve çıkan tüm işçiler kulak kesilmiş ve gözlerini Zonguldak’a çevirmiş durumdalar.
Zonguldak grevi, sadece 42 bin maden işçisinin değil, işçisi, emekçisi, esnafı, Zonguldak’ın tüm çalışanların grevi olacağa benzer. Yaşam koşulları işçilerle öteki çalışanları öylesine birbirine kaynaştırmış ki, ancak işçiler yaşam koşullarını iyileştirirlerse, mücadelede bir adım atabilirlerse, diğer emekçi kesimler de rahat bir nefes alabilecekler. Bu yüzden de “düzenin direği” esnaflar bile işçilerin grevini var güçleriyle destekleyeceklerini ifade etmekten kaçınmıyorlar.
Zonguldak grevi, sadece 42 bin maden işçisi ve Zonguldaklı emekçilerin işverenlere karşı bir mücadelesi değil; o aynı zamanda Türkiye işçi sınıfının (bugünkü ortamda) burjuvaziye ve onun hükümetine karşı giriştiği mücadelede, sınıf hareketinin bir üst aşamaya zıplaması için bir kıvılcım olma şansını da taşıyor. Şöyle ki: bugün geldiği yerde TİS görüşmeleri birer birer işyerlerinde patronlar ve işçiler arasında bir mücadele olmanın ötesine geçerek, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki bir mücadeleye dönüşmüş durumdadır. Bu yüzden bütün sınıfın gözü maden işçilerinin eyleminde, yürekleri onların başarısından yanadır. Öte yandan, kömür madeni bir sanayi girdisi ve kömür ocakları bir üretim alanı olarak stratejik bir öneme sahiptir. Dahası nispeten dar bir alanda 42 bin işçi bir arada olup, fiziki bakımdan da küçümsenemeyecek bir güç oluşturmaktadır.
Öte yandan Zonguldak işçileri, bir kez greve çıktıktan sonra bir yandan bütün işçi sınıfının desteğini arkasında hissederken öte yandan sonraki gelişmelerin nasıl olacağının sorumluluğunu da omuzlarında duyacaklardır.
Öyle görünüyor ki; bir gerekliliği de aşarak, artık bir zorunluluk haline gelen “bütün çalışanların genel grev ve direnişi” sorunu bir anda başlayıp bitecek bir gelişme olmayacaktır. Birer birer işkollarında ortaya çıkan grevlerin baskısı sendikacıları böyle bir karara zorlayacak, grevlerden genel greve, genel grevin çeşidi sınıf ve tabakaların direnişlerini de kucaklayan gelişmesine evrilen bir süreç yaşanacaktır. Bu yüzden de maden işçilerinin eylemiyle, 17 yıllık maden işçisinin deyimiyle genel grev kıvılcımının Zonguldak’ta düşebileceği biçimindeki öngörünün gerçek olması olasılığı büyüktür.
Kısaca söylenecek olursa Zonguldak’ın maden işçileri zor ve şanlı bir görevle karşı karşıyalar. Kararlılıkları, mücadele azimleri, gösterecekleri yiğitlik, tüm işçi sınıfımızın cesaretle ileri atılması için bir dayanak olacaktır. Zonguldak işçileri bu bilinçle davrandıklarında her güçlüğü aşabilecek, tüm işçi sınıfı ve emekçilerimizi de mücadeleye çekme başarısının onurunu taşıyacaklardır.
Hiç kuşkusuz bugün 126 Kasım), “acaba son anda bir uzlaşma sağlanır mı?”, “30 Kasım’dan önce işçi ve işveren sendikasını bir araya getirmeye çalışacağı”’nı açıklayan İmren Aykut, “işçileri bir oldubittiyle karşı karşıya bırakır mı?” gibi sorular bugün hala açıktadır. Ama koşullar işçilerin kolay kolay aldatılamayacağı kadar açık ve işçiler de çok öfkeli.
Sözleşme görüşmeleri ve grevlerde, işçilerin her kademeden görüşü alındığı ve onlara inisiyatif verildiği oranda başarı şansı artar, işçi sınıfı, mücadele içerisinde, ihtiyaca cevap veren çeşitli mücadele ve örgüt biçimlerini yaratma yeteneğine sahiptir. Böylesine büyük bir grevde tabana yayılan ve onu kucaklayan örgütlenmelerle, sözleşmeyi ve grevi gözleyen ve denetleyen örgütlenmelerle yola çıkıldığında basan şansı daha da yükselecektir. On binlerce işçinin harekete geçirilen potansiyel gücü, engelleri aşmaya muktedirdir.
İşverenin, işveren örgütlerinin, hükümetin ve devlet güçlerinin ortaya koydukları tutum, işçi sınıfına karşı burjuvazinin sınıf tutumudur. Buna karşılık işçi sınıfı da sınıf tutumuyla baş edebilecek, onların oyunlarını bozabilecektir. Bu bakımdan katı sınıf tavrı gösteren işveren ve hükümetten “duyarlılık”, “anlayış” ve “acıma” beklemek, kötü niyetli bir davranış değilse bu gerçeği kavramamaktır. İşveren ve hükümet, bütün gücünü kullanıyor, bütün gücünü harekete geçiriyor. Buna karşılık işçi tarafı da bütün gücünü ortaya koyarak direnirse başarabilir. İşçi sınıfının bu gücü, bütün değerleri yaratmaya (istediğinde yaratmayıp hayatı durdurmaya) yetenekli ve kapitalizm koşullarında “özel bir çeşit meta olan” emek gücüne sahip olmasında, istediğinde yaşamı felce uğratmayı becermesinde, birlik ruhu içinde milyonlarca insandan oluşmasında kaynak bulur.
Lağımcı, kazmacı, domuzdamcı, nakliyatçı; kısaca maden işçisi, nasırlı ve kömür tozlu elleriyle ak grev gömleğini giymeye hazırlanıyor. Türkiye’nin milyonlarca işçisinin yüreği madencilerle çarpıyor. TTK’nın 42 bin işçisi, MTA’nın 6 bin işçisi greve çıkıyor. Yasaklı 28 bin işçi çeşitli eylemlerle madenci kardeşleriyle dayanışıyor. Türkiye işçi sınıfı, gözlen ve kulaklarını Zonguldak’a çevirmiş; 17 yıllık maden işçisinin öngörüsü gerçekleşsin diye, Zonguldak’taki grev kıvılcımı grev yangınını tutuştursun diye.

Aralık 1990

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑