Sunu 250

Özgürlük Dünyasının Şubat/250 sayısı çıktı

“Paralel devlet” denen şey!
Kadir Yalçın

Ukrayna’da olan biten ve halkın seçeneği
Mithat Fabian Sözmen

Kapitalizmin “anneliği”
Sevda Karaca

Çin’de “Sosyalizm ve Günümüz Dünyası” Konferansı
Cengiz Mahir

Oportünistlerin tuhaf “diyalektiği”
J.Romero

Weberyan ‘çoklu’ sınıf yaklaşımının eleştirisi
Arif Koşar

Biyolojinin gözünden insanın kökeni ve ırk sorunu
Kenan Ateş

 

 

SUNU

“17 Aralık komplosu”yla hükümete karşı “darbe” düzenleyen “o” savcı ve yargıçlar, elbette görevden alınarak, oradan oraya sürülmeyi ve yeni bir HSYK düzenlemesiyle zapturapt altına alınmayı haketmişlerdi! Siz misiniz bakanların oğullarının ve hele Bilal oğlanın yakasına yapışmaya tevessül eden? Bu ne cesaret! “Hukukun üstünlüğü”ymüş! Olur mu, bu “üstünlerin hukuku”dur; devletin “müesses nizamı”nı değiştirerek, onu “ananas” ya da “yargıçlar devleti” haline getirmeye kalkışanlar ve o meş’um örgütleriyle, “Haşhaşinler”le hiçbir uzlaşma olamaz! “İnlerine kadar” gidilecek, derdest edileceklerdir! Tutum budur, talimat da bu.Elçiler toplanmış, onlara da emir buyrulmuştur; gidecekler, görev mahallerinde, Allah ne verdiyse, sallayacaklardır! İnananın bir yüzü kara, inanmayan “zenci”!Başbakan nasıl da inandırıp ikna etmiştir Avrupa’nın “patronu” yüksek yöneticilerini. “Komplo” ve “darbe”yi ballandıra ballandıra anlatmış ve “olur mu hiç?” diyen çıkmamıştır! Bal gibi inanmışlardır! Elçiler ibret almalıdır Başbakanlarından. Ne ayakkabı kutusu ne de kutulardaki paraların sözünü etmiştir Avrupalılar. Anlamışlar ve korkmuşlardır!Ya Başbakan koruması altındaki MİT’in TIR’larını Avrupa’ya doğru da sürme emri verirse halleri nice olur, düşünmüşlerdir. İyi geçinmek zorunda olduklarını görmüşlerdir, yaman “delikanlılık” karşısında.
Gerçi Başbakan da Gül’le görüşüp HSYK tasarısını geri çekme sinyalleri vermiştir, ama olsun, Avrupalılara ve söylediklerine biraz değer veriyor görünmekten fazla zarar gelmez diye düşünmüştür. Ve dönüp Ergenokoncularla Balyozculara eski kıdemli yargıçlardan olan S. Ertosunlu, A. Yalçınkayalı heyetle yeniden yargılanma olanağı sağlamayı öngörmektedir. Delikanlılığın şanındandır! Sıkışırsan, manevra yapacaksın. “Onda dokuzu kaçmaktır” diye boşuna dememişler! Üstelik daha kaçmamaktadır. Kavgadadır. Amerika.. Avrupa.. En son sesleri fazla üst perdeden çıkan TÜSİAD’la.. Darbeci ananasçılarla fazla gerilmişlerdir. Halkla, Gezi’den bu yana zaten iyice gergindir aralar. Altısını öldürmüş, onlarcasını yaralamışlardır. Üstelik sanki “paralelcilerin komplosu” gibi görünmektedir, ama Roboski’ye sabaha karşı gözaltı için saldırmışlardır! Ve bütün münafıklığın “komplocu” Cemaatçilerden geldiğini, kendilerinin mağdur mu mağdur olduğunu tekrarlayıp durmaktadırlar.
Cenevre-2 Görüşmeleri’nde de yiğitlenmişlerdir. Suriye’ye TIR’larla sevkiyatla kalmamış, Cenevre’de de Suriye rejimiyle hesaplaşmayı sürdürmüşlerdir. Dünya bir tarafa Türkiye bir tarafa, bunu herkese göstermişlerdir. Tecrit olmuşmuşuz, önemli değildir, “nitelikli yalnızlık”tır. Herkes birbirini tartarken, Amerikası Rusyası hesap üstüne hesap tazelerken, “biz”, Davutoğlu’nun atadan kalma fikirleriyle aslanlar gibi diklenmişizdir! “Esad’lı geçiş asla olmaz”mış! Davutoğlu’nun sonunda Kerry’e de söylettiği bu söz, yarın yenecek değildir; daha Cenevre’nin rejimle görüşmeler olarak başlaması kararlaştırıldığında yenilip yutulmuş göstermelik bir yutturmacadır.
Ve delikanlılık Meclis’te de sürdürülmektedir. Önce tekme ve ardından yumruklarla AKP’li vekiller cengtedir! Darbe üstüne darbe vurmaktadırlar muhalefete. Darbe öyle olmaz, böyle olur demiş olmaktadırlar.
Ve “komplo” teorisiyle hükümete yönelik “darbe” düzenlendiği iddiasının inandırıcılığı giderek artmaktadır. “Paralel devlet” teorisyenlerine yenileri katılmakta, “yetmez ama evet”çi yeni yeni bir “zümre” türemektedir. Ee, nasıl olmasın, istediğini istediği yere sürme yeteneği veren siyasi gücün üstüne koyun medya gücünü, ekleyin yanına vergi cezaları kesme olanağını, tekvando ve bokstaki üstünlüğü de katarsanız, ayakkabı kutularındaki paralar konuşulmaz olup unutulacak.. “Paralellikler” üzerine kafa patlatılır olacak.. Yalan yanlış davranışlar.. Kafa karışıklığı ya da kısa günün kârı oportünizmiyle hükümete yakın durmalar yayılacaktır.. yayılmaktadır.Çete, eyvallah, burjuva devletler, çetesiz edemezler; şimdi de ülkenin dört bir yanı çete doludur. TIR eskortu çetelerden tutun, Roboski gözaltıcılarına kadar.. Gezi’de katillikten kaçınmayanlardan alın, Dubai tatilcilerine kadar. Eskiden “derin devlet” denirdi; oysa “derin”i ve “sığ”ıyla hepsi tek bir devletti; kirli paslı işleri gizli kapaklı gören özel örgütler kullanılırdı sadece ve bunlar çete tarzı örgütlenirlerdi. Şimdi de öyledir. İktidar blokunun parçalanmasıyla birden fazla amaca sahip, birbirinden farklı ve farklı merkezilenmiş çetelerden söz etmek farz olmuştur; geçici durumdur.
Ve ne çeteler ne de “paralellik” iddialarıyla iki taraftan birine yakın durulabilir! Hiçbir gerekçeyle biri diğerine tercih edilemez! Ne mağdurdurlar.. Ne demokrasiden milim nasiplerini almışlardır.. Ne de millidirler!

 

 

Sunu 246

Özgürlük Dünyasının Ekim (246) Sayısı Çıktı!

İÇİNDEKİLER

Güçlü bir demokrasi cephesi için; değişen koşullar ve yeni olanaklar
İskender Bayhan

Rojava’dan “çözüm süreci”ne Kürt sorununda çelişki ve açmazlar
Y.Yılmaz Karataş

Suriye ve Türkiye…
Kadir Yalçın

Çin makyaj tazeliyor
C. Erman

Danimarka işçi sınıfı kadınlarının mücadele deneyimleri
Danimarka Komunist İşçi Partisi

Sınıfın diyalektiği
Arif Koşar

1970’li yıllarda işçi sınıfı mücadelesi ve sendikalar
Erkan Aydoğanoğlu

 

SUNU

Cumhurbaşkanı Gül ABD’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu açılış toplantısında Türkiye’nin bugünkü dış ve hatta iç politika pratiğinden oldukça farklı bir tonda konuşur ve Obama ile aynı “ana masa”da yer bulurken, Başbakan Erdoğan, onun New York’ta olduğu günlerde katıldığı Üstad N.F. Kısakürek’i anma etkinliğinde “damardan” ajitasyon yapmaktaydı: “İnşallah hep birlikte büyük Doğu’yu inşaa edeceğiz!”

Türkiye sınırları dahilinde inşaatın epeyi ilerlediği söylenmelidir. 4+4+4’lük eğitim sistemi mi dersiniz, gece içki satış yasağı mı, kürtaj yasağı mı kamuda türban serbestisi mi.. Yoksa Geziye.. sadece Geziye de değil.. Ağzını açan herkese gazlı bombalı öldürmeyi hiç önemsemeyen saldırganlık. Komşularda ölümlere karşı “devirin zalimi” derken Türkiye’de genç katliamı. Sıranın gelip Koç’a dayanması: Rafineri denetimi.. İhale iptalleri.. Marina özelleştirmesi. Dışarıda da inşaat hızlı gitmektedir. “İskele” dahil hiçbir güvenlik tedbiri yoktur, “kara düzen” gidilmekte, duvarlar yükseltilmeye çalışılırken temeller çökmektedir ama gaz kesilmemektedir. Nusra ile el ele göz göze muhabbetler mi dersiniz, sınırsızca desteklenen Müslüman Kardeşleri bütünüyle yasaklamakta olan Mısır’la ilişkinin kopma noktasına gelmesi mi…

Erdoğan, son Mısır ziyaretinde, ABD’nin “liberallerle iktidarı paylaş” tavsiyesine karşı “sakın ha bunu yapmayasın, bak ben yapmadığım için ayaktayım” aklını vererek başını yaktığı Müslüman Kardeşler’in darbeye kurban gitmesine katkıda bulunmuştu. Sonra Mısır’da Türkiye’yi görür oldu; “sırada başka İslam ülkeleri var”.. “Bölgede Türkiye’nin güç olmasını istemiyorlar” demeye, olur olmaz yer ve zamanlarda 27 Mayıs’tan, Menderes’ten, “kefeni giymek”ten söz açmaya başladı. “Mısır darbesinin arkasında İsrail var” dese de, asıl diyemediği önemli ve ürkütücüydü kendisi için; çünkü bal gibi darbenin bir Amerikan darbesi olduğunu ve ABD’nin Müslüman Kardeşlerin üzerini çizdiğini anlıyor, biliyordu. Sıra Türk Müslüman Kardeşler’e ne zaman gelir telaşı başgöstermesi şaşırtıcı değildi. Gül’ün, üstelik tam da Suriye ve Mısır konularında araya mesafe koyan açıklamaları da hiç şaşırtıcı olmadı. Gülen-Doğan ortak camii-cemevi projesinin zamanlaması ve “Cemaat”in Sarıgül’e destek vereceği söylentilerinin ayyuka çıkması da.

En son dergimiz mizanpaja girdiğinde Suriye’de El Nusra ve Irak Şam İslam Devleti adlı iki El Kaideci örgütün de içinde yer aldığı, ÖSO’dan grupların da katıldığı 13 örgütün Suriye Muhalifleri ve Devrimcileri Koalisyonu ile ÖSO’yu tanımadıklarını ve Suriye’de şeriatı kuracaklarını açıklaması geldi. Suriye’ye ilişkin yazımızda ileri sürülen düşünceleri doğrulayan bu önemli gelişmenin yeni bir karışıklık yaratması beklenmelidir. Türk-Süriye sınırındaki Azaz’dan çatıştığı ÖSO’yu süren Kaide çetelerinin, Rusya’nın inisiyatifiyle ama ABD ve Rusya’nın anlaşarakr beraberce Suriye Krizi’ne Cenevre-2 ve “siyasal çözüm” yolunu göstermelerinin ardından ne yapabileceklerini göreceğiz. Tabii ki, zorunluluk nedeniyle, bu çetelere yönelik olarak düşük tonlu göstermelik eleştiriler yapmış olan Türk dış politikasının ne yapacağını da göreceğiz. Şimdiye dek, sözde hiçbir dış güç tarafından desteklenmemelerine rağmen maddi olanakları bakımından ÖSO’yu kat be kat geride bırakarak çeteci militanlar etrafında toplayan başlıca çekim merkezi olan Kaide örgütleri, Batı’nın silah yardımını artırmamasının asıl nedeni olarak ileri sürülüyordu. Türkiye’ninse, açaklamalar ne olursa olsun, hem rejime hem de kuzeyde Kürtlere karşı bu örgütleri gizlenemez biçimde desteklediğini herkes biliyordu. Bundan sonra..?

Erdoğan ilan ettiği gibi “Büyük Doğu’yu inşaa edebilecek” olmasa bile, içeride, germe ve kutuplaştırma açısından hiç hız kesmeyecek görünüyor. “Durursam düşerim” diye düşünüyor olmalı. En küçük haraketlenmeye saldırıyor. Yoksa, provoke etmeye yöneliyor: İşte Çarşı Grubu’na maledilmek üzere tezgahlanıp ayaklara dolanan anlamsız “Beşiktaş-Galatasaray maçı olayları”! Komşuyu komşuya düşürüp kırdırma çabaları.

Gereken, ilk makalemizde işlendiği gibi, HDK’nın “genişletilmesi” ya da yenilerek AKP Hükümeti’nin elindeki Türkiye’nin demokratikleştirilmesini gerçekleştirecek geniş bir demokrasi cephesinin oluşturulması! AKP’yle devam edilemez; çünkü şimdiden içeride ve dışarıda yönetemez hale geldi, geliyor. Ahmet gitsin Mehmet gelsin de denemez! O halde tek yol bu.

Sayı 216 Giriş

Özgürlük Dünyası Sayı 216

Bilimin tarihteki yerinin kavranması için, Marksizm bilgisi elzemdir. Marksizm olmasaydı, doğa bilimleri evren hakkındaki ilginç olguların birikiminin ve onu denetim altına almak için gerekli reçetelerin ötesine gidemez, insanlık tarihi ise, politik değişimlerle ilgili tutarlı bir açıklamadan yoksun dar bir anlatı olarak kalırdı.
John Desmond Bernal, Tarihte Bilim

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑