Özgürlük Dünyasının Ekim (246) Sayısı Çıktı!
İÇİNDEKİLER
Güçlü bir demokrasi cephesi için; değişen koşullar ve yeni olanaklar
İskender Bayhan
Rojava’dan “çözüm süreci”ne Kürt sorununda çelişki ve açmazlar
Y.Yılmaz Karataş
Suriye ve Türkiye…
Kadir Yalçın
Çin makyaj tazeliyor
C. Erman
Danimarka işçi sınıfı kadınlarının mücadele deneyimleri
Danimarka Komunist İşçi Partisi
Sınıfın diyalektiği
Arif Koşar
1970’li yıllarda işçi sınıfı mücadelesi ve sendikalar
Erkan Aydoğanoğlu
SUNU
Cumhurbaşkanı Gül ABD’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu açılış toplantısında Türkiye’nin bugünkü dış ve hatta iç politika pratiğinden oldukça farklı bir tonda konuşur ve Obama ile aynı “ana masa”da yer bulurken, Başbakan Erdoğan, onun New York’ta olduğu günlerde katıldığı Üstad N.F. Kısakürek’i anma etkinliğinde “damardan” ajitasyon yapmaktaydı: “İnşallah hep birlikte büyük Doğu’yu inşaa edeceğiz!”
Türkiye sınırları dahilinde inşaatın epeyi ilerlediği söylenmelidir. 4+4+4’lük eğitim sistemi mi dersiniz, gece içki satış yasağı mı, kürtaj yasağı mı kamuda türban serbestisi mi.. Yoksa Geziye.. sadece Geziye de değil.. Ağzını açan herkese gazlı bombalı öldürmeyi hiç önemsemeyen saldırganlık. Komşularda ölümlere karşı “devirin zalimi” derken Türkiye’de genç katliamı. Sıranın gelip Koç’a dayanması: Rafineri denetimi.. İhale iptalleri.. Marina özelleştirmesi. Dışarıda da inşaat hızlı gitmektedir. “İskele” dahil hiçbir güvenlik tedbiri yoktur, “kara düzen” gidilmekte, duvarlar yükseltilmeye çalışılırken temeller çökmektedir ama gaz kesilmemektedir. Nusra ile el ele göz göze muhabbetler mi dersiniz, sınırsızca desteklenen Müslüman Kardeşleri bütünüyle yasaklamakta olan Mısır’la ilişkinin kopma noktasına gelmesi mi…
Erdoğan, son Mısır ziyaretinde, ABD’nin “liberallerle iktidarı paylaş” tavsiyesine karşı “sakın ha bunu yapmayasın, bak ben yapmadığım için ayaktayım” aklını vererek başını yaktığı Müslüman Kardeşler’in darbeye kurban gitmesine katkıda bulunmuştu. Sonra Mısır’da Türkiye’yi görür oldu; “sırada başka İslam ülkeleri var”.. “Bölgede Türkiye’nin güç olmasını istemiyorlar” demeye, olur olmaz yer ve zamanlarda 27 Mayıs’tan, Menderes’ten, “kefeni giymek”ten söz açmaya başladı. “Mısır darbesinin arkasında İsrail var” dese de, asıl diyemediği önemli ve ürkütücüydü kendisi için; çünkü bal gibi darbenin bir Amerikan darbesi olduğunu ve ABD’nin Müslüman Kardeşlerin üzerini çizdiğini anlıyor, biliyordu. Sıra Türk Müslüman Kardeşler’e ne zaman gelir telaşı başgöstermesi şaşırtıcı değildi. Gül’ün, üstelik tam da Suriye ve Mısır konularında araya mesafe koyan açıklamaları da hiç şaşırtıcı olmadı. Gülen-Doğan ortak camii-cemevi projesinin zamanlaması ve “Cemaat”in Sarıgül’e destek vereceği söylentilerinin ayyuka çıkması da.
En son dergimiz mizanpaja girdiğinde Suriye’de El Nusra ve Irak Şam İslam Devleti adlı iki El Kaideci örgütün de içinde yer aldığı, ÖSO’dan grupların da katıldığı 13 örgütün Suriye Muhalifleri ve Devrimcileri Koalisyonu ile ÖSO’yu tanımadıklarını ve Suriye’de şeriatı kuracaklarını açıklaması geldi. Suriye’ye ilişkin yazımızda ileri sürülen düşünceleri doğrulayan bu önemli gelişmenin yeni bir karışıklık yaratması beklenmelidir. Türk-Süriye sınırındaki Azaz’dan çatıştığı ÖSO’yu süren Kaide çetelerinin, Rusya’nın inisiyatifiyle ama ABD ve Rusya’nın anlaşarakr beraberce Suriye Krizi’ne Cenevre-2 ve “siyasal çözüm” yolunu göstermelerinin ardından ne yapabileceklerini göreceğiz. Tabii ki, zorunluluk nedeniyle, bu çetelere yönelik olarak düşük tonlu göstermelik eleştiriler yapmış olan Türk dış politikasının ne yapacağını da göreceğiz. Şimdiye dek, sözde hiçbir dış güç tarafından desteklenmemelerine rağmen maddi olanakları bakımından ÖSO’yu kat be kat geride bırakarak çeteci militanlar etrafında toplayan başlıca çekim merkezi olan Kaide örgütleri, Batı’nın silah yardımını artırmamasının asıl nedeni olarak ileri sürülüyordu. Türkiye’ninse, açaklamalar ne olursa olsun, hem rejime hem de kuzeyde Kürtlere karşı bu örgütleri gizlenemez biçimde desteklediğini herkes biliyordu. Bundan sonra..?
Erdoğan ilan ettiği gibi “Büyük Doğu’yu inşaa edebilecek” olmasa bile, içeride, germe ve kutuplaştırma açısından hiç hız kesmeyecek görünüyor. “Durursam düşerim” diye düşünüyor olmalı. En küçük haraketlenmeye saldırıyor. Yoksa, provoke etmeye yöneliyor: İşte Çarşı Grubu’na maledilmek üzere tezgahlanıp ayaklara dolanan anlamsız “Beşiktaş-Galatasaray maçı olayları”! Komşuyu komşuya düşürüp kırdırma çabaları.
Gereken, ilk makalemizde işlendiği gibi, HDK’nın “genişletilmesi” ya da yenilerek AKP Hükümeti’nin elindeki Türkiye’nin demokratikleştirilmesini gerçekleştirecek geniş bir demokrasi cephesinin oluşturulması! AKP’yle devam edilemez; çünkü şimdiden içeride ve dışarıda yönetemez hale geldi, geliyor. Ahmet gitsin Mehmet gelsin de denemez! O halde tek yol bu.