Varsayalım ki öğrenciler bir kongre yapıyor diye yola çıkan Türkiye Üniversite Öğrencileri Bağımsız İktisat Kongresi’nin 4.sü bu yıl İstanbul üniversitesinde yapıldı.
İktisat bilimi ve iktisat eğitiminin sosyal bilimlerin diğer alanları ile bağlarının gevşemesi ve neo-klasik öğretinin iktisat eğitimi üzerindeki hegemonyası, beraberinde bu eğitim anlayışına karşı eleştiri ve arayışları da getirdi. Çeşitli ülkelerde farklı biçimlerde açığa çıkan bu eleştirilerin en iyi bilineni, post-otistik iktisat hareketi oldu. 2000 yılında, Fransa’nın saygın eğitim kurumlarından olan Ecole Normale Superieure öğrencilerinin hazırladığı bir bildiri ile başladı. Otistik kelimesi, psikolojide, bireyin dış dünya ile bağlarını kopararak içe kapanması anlamına geliyor. Öğrencilerin karşı çıkış noktası, iktisat eğitiminde neo klasik iktisat öğretisi dışında diğer öğretilerin yer almamasına; iktisadın hayattan kopuk olmasına; iktisadın matematiğe indirgenmesine karşı çıkış olarak özetlenebilir. Bu çıkışın Türkiye’de öğrenciler içindeki karşılığı ise, ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin öncülük ettiği Bağımsız İktisat Kongresi oldu. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen kongre, kulaktan kulağa da olsa duyulmaya ve katılan üniversite sayısı artmaya devam ediyor.
Kongre’nin adı bağımsız olunca, ilk akla gelen sorular, neden bağımsız ve kimden bağımsız oluyor şüphesiz. Bu bağımsızlık meselesi iki yönlü olarak düşünülebilir. Birincisi, klüplerin faaliyetlerini gerçekleştirmek için sponsorların kucağına itildikleri bir ortamda, sponsorlara mahkum olmaya bir karşı çıkış. İkincisi ise, iktisat eğitimi ve son dönem uygulanan ekonomi politikalarının mutlak doğru olduğu fikrinden bağımsızlık.
İktisat bilimi ve eğitiminin tamamen neo-klasik öğretiye, dolayısıyla “piyasanın görünmez eli”ne terk edildiği bir dönemde, “tek doğrunun serbest piyasa öğretisi olduğu” fikrinden bağımsızlık, aynı zamanda, iktisat fakültelerinden sürgün edilmiş fikirleri kongre salonuna çağırmanın yolunu açtığı gibi, hem kongrede sunum yapanlara hem de katılımcılara, iktisadın, diğer sosyal bilim dallarıyla olduğu kadar hayatla da bağını kurmanın kapılarını aralıyor. Bunun en doğal sonucu da, IMF ve Dünya Bankası gibi dünya ekonomisinin belirleyici aktörlerinin uygulamalarının, aslında, az gelişmiş ülkeler açısından söylendiği gibi refahı değil, yoksulluğu arttırdığı gerçeğinin ortaya çıkması oluyor.
Hayattan kopuk olmakla eleştirdikleri neo-klasik öğretiye öğrencilerden gelen yanıt, oldukça çarpıcı ve Kongre’nin amacına da bir o kadar uygun. Neo-klasik iktisadın hayattan kopukluğuna inat, Kongre programı, tam da hayatın içinden. Programda, geçtiğimiz yılın en çok tartışılan konuları ve önümüzdeki dönemin tartışmaları önemli bir yer tutuyor. Özelleştirmeler, Tekel, Telekom, Seka, Tüpraş gibi örneklerle tartışılırken; AB para sistemi, AB’ye uyum tasarılarının tarıma, sosyal güvenliğe yansımaları, mortage sistemi, Kongre’nin tebliğ başlıklarına örnekler. Üç gün boyunca Kongre salonunda ve akşamları sürdürülen tartışmalar, iktisat öğrencilerinin en ileri kesimlerinin ülke gündemine ve emekçilerin sorunlarına olan ilgisini göstermesi açısından oldukça önemli idi.
Kongre’nin son günü düzenlenen forumda ise, hem iktisat eğitimi hem de Kongre’nin kendisi değerlendirildi. 12 üniversiteden katılımcının olduğu ve sekiz üniversiteden sunumların geldiği Kongre’nin forumundan çıkan değerlendirmeleri ise şöyle özetleyebiliriz.
· Kongre’nin gittikçe daha fazla üniversiteyi kapsamaya başlaması Kongre’nin amaçları ile uyumlu bir yan taşıyor. Aynı zamanda, üniversiteler arasında iktisat eğitimini ele alışın da farklılıklar gösterdiğini anlamak ve birbirini tanımak için iyi bir olanak yaratıyor.
· Kongre tartışmalarını üniversitelere yaymak için bir sonuç deklerasyonu çıkacak, buna dönük hazırlıklar bitmek üzere.
· Bir sonraki kongrenin ise ODTÜ’de yapılmasına karar verildi.
Son olarak, Kongre’ye ilişkin, ilerletilmesi gereken bir noktanın altını çizmekte fayda var. Kongre tebliğlerinin derinleştirilmesi ve konuların daha temelli olarak ele alınması, Kongre’nin akademik düzeyinin yükselmesi açısından önemli bir ihtiyaç.