28 Mart Yerel Yönetim Seçimleri kapsamında, Emeğin Partisi Tuzla İlçe Örgütü tarafından hazırlanıp yaygın dağıtımı yapılan Yerel Seçim Bildirgesi’ni, bu seçimler için bir platform çalışması örneği olarak hizmet görmesi açısından belge olarak yayınlıyoruz.
Güzel bir kent ve
insanca bir hayat için
TUZLA’YI
EMEKÇİLER
YÖNETSİN!
Tuzlanın işçileri,
memurları, esnafları,
kadınları, gençleri;
Tüm yurttaşlar;
Yerel seçimler yaklaşıyor. İktidarda ve yerel yönetimde tanıdığımız partiler vaatlerle halkın karşısına çıkmaya hazırlanıyorlar. Büyük paralar döküp büyük bir rekabete hazırlanıyorlar. Ama bilelim ki, Belediye seçiminde yaşanan rekabet farklı siyasi partiler içinde örgütlenmiş rant gruplarının bir paylaşım savaşıdır. Filler tepişecek, olan yine halka olacaktır.
Ama bu defa işleri kolay olmayacak. Başka kent ve beldelerde olduğu gibi Tuzla’nın örgütlü emek ve demokrasi güçleri onların karşısına halkçı belediyecilik anlayışı ile çıkıyor. Bu bakımdan bu seçim, Tuzla’da rantçı partilerle emek ve demokrasi güçleri arasında bir mücadeleye sahne olacak.
Olanağı ve kaynağı bol ama mahrum bir kent
Tuzla; 10 mahallesi, 2 beldesi ve 130 bini aşan nüfusu ile İstanbul’un önde gelen ilçelerindendir. 13 kilometrelik uzun bir kıyıya sahip coğrafi konumuyla güzel bir kenttir. Başta Tuzla Deri, Tersane, Mermercilik olmak üzere pek çok işkolunda çok sayıda işletmeyi barındıran ilçemiz daha pek çok zengin kaynağa sahiptir.
Ancak maalesef, Tuzlamız uygar, modern bir kent görüntüsünden uzaktır. İnsanca koşullarda bir ekmek kapısı ve belediye hizmetleri için bir kaynak oluşturması gereken sanayi işletmeleri havayı ve toprağı zehirleyen kirlilik kaynağı halindedir. Yetersiz ve sağlıksız yollarda bir yerden bir yere gitmek, işe ulaşmak bir eziyettir. Tuzla Türkiye’nin en modern metropolü sayılan İstanbul’un bir ilçesi olmasına rağmen gerekli sağlık ve eğitim kurumlarından yoksun, park ve bahçeleri yetersiz, kültür ve sanatın uğramadığı bir uzak diyar gibidir. Belediye, halkın vergi ödemek için uğradığı, ne yaptığını ise bilmediği halka yabancı kurumdur.
Sözün özü, konumu ve zenginlikleriyle Tuzla’da yaşamak bir ayrıcalık olabilecekken, Tuzla bir mahrumiyet bölgesidir, Tuzla’da yaşamak çileli hayata razı olmak demektir.
Un var şeker var, ama helva yok!
Peki neden? Kaynakları zengin bir ilçe neden böylesi olanaksızlıklar içinde kıvanmaktadır. Yani helva yapmaya yetecek unumuz ve şekerimiz var. Ama bunları maharetle işleyip helva yapacak bir aşçımız yok. Aşçı dediğimiz kişiler, helva yapmak şöyle dursun unu ve şekeri çarçur edip duruyorlar. Evet, neden? Bu kent bu olanaksızlığa, yoksunluğa, perişanlığa müstahak mıdır? Değilse neden bu haldedir?
Bunun başta gelen nedeni mevcut belediye yönetiminin de içinde olduğu burjuva siyasi partilerin belediyecilik anlayışıdır. Bu partiler, ülke yönetiminde olduğu gibi, yerel yönetimlerde de sırtlarını sermaye gruplarına, rantçılara, ihale beklentisi içindeki müteahitlere dayıyorlar. Böyle olunca da kaynakların kullanımında bu çıkar gruplarının tercihleri belirleyici oluyor. On liralık iş, yüz liraya mal oluyor; yol güzergâhı, sahil şeridinin kullanımı onlara göre belirleniyor. Bu çıkar grupları seçimlerde yaptıkları yardımın karşılığını belediye kaynaklarını lehlerine kullandırarak alıyorlar. Böyle olunca paralar yanlış yere gidiyor, açıkçası çarçur ediliyor, hizmet ise sözde kalıyor.
Tuzla’nın bir mahrumiyet bölgesi olmasının bir diğer nedeni de şudur: Sermaye sınıfının temsilcisi olan ama halkın karşısına sağcı, solcu, liberal, dinci, laik gibi sıfatlarla çıkan bu partiler ve onların yerel temsilcileri belediyeyi de bir şirket gibi görüyor, öyle yönetiyorlar. Kaynakları yandaşlarına, içli dışlı oldukları müteahitlere sunarken pek cömert olan bu yönetimler, halka karşı hizmet ve yükümlülükler söz konusu olunca, kılı kırk yararak kâr-zarar hesabına giriyorlar. Çalışanlarını işten atıyor, sendikalaşmayı engelliyor, özelleştirmeye başvuruyorlar. Halkın hayatını kolaylaştıran ama kendilerine göre getirisi olmayan işlerden uzak duruyorlar. Halkın sırtından rant sağlama ve bu rantın paylaşımını yönetme mevcut belediyecilik anlayışının temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle seçimlerde belediye başkanı ve meclis üyeleri değişse bile belediyecilik anlayışı değişmeden kalıyor.
İşte on yıldır kendi bağımsız belediyesine sahip ilçemiz Tuzla da bu kötü belediyecilikten çekiyor. Belediye Başkanından yıllardır “Tuzla gülistan olacak” tekerlemesini duyuyoruz. Ne olduğunu ise bizzat yaşıyoruz.
O halde ne yapmalıyız?
Öncelikle, sermayeden, çıkar gruplarından, müteahitlerden bağımsız bir belediyeciliğe ihtiyaç vardır. Tuzla’dan ve Türkiye’nin her tarafındaki örneklerden biliyoruz ki, mevcut düzen partilerinin sermayeden bağımsız bir belediyecilik yapması mümkün değildir. Bunu yapacak olan yegâne, zinde ve temiz güç emekçilerdir, demokrasi güçleridir; onların örgütlü temsilcileridir.
Rüşvete bulaşmamış, ihale takipleriyle kirlenmemiş, mafyacı spekülatörlerden uzak emekçi, emeğin temsilcisi bir belediye başkanı ve ekibi ilk şarttır.
Tuzla, bir emekçi kentidir. Fabrikalarında üretimi gerçekleştiren, çöpümüzü toplayıp yolumuzu yapan, soframıza gelen ekmeği pişiren emekçilerdir. Ama bu emekçi çoğunluk emeğe düşman güçler tarafından yönetilmektedir. Biz diyoruz ki, Tuzla’yı emekçiler yönetebilir, yönetmelidir.
HALKÇI BELEDİYENİN
ÖNCELİKLİ PROJELERİ
1) Öncelikli hizmet bölgeleri
Tuzla sahili ya da E-5’in altı diye ifade edilen yerleşim şeridinde, özellikle de patronların villaları çevresinde belediyenin altyapı hizmetleri gözle görünür şekilde iyi iken; Şifa, Yayla, İçmeler, Aydıntepe, Aydınlı, Konaşlı gibi mahallelerde açık bir ihmal vardır. Bu mahalleler çamur ve toz içindedir, sokak lambaları bile yanmamaktadır. Bu semtlerde ulaşım sorunu da ciddi bir problemdir. İnsanlar yetersiz araçlarda adeta balık istifi gibi işe gidip geliyorlar. Üstelik karda kışta, yağmurda, sıcakta saatlerce beklemek zorunda kalıyorlar. Söz konusu semt ve mahallelerde, halkın dinlenebileceği, eşiyle, çocuğuyla ya da arkadaşıyla bir çay içip sohbet edebileceği park ve dinlenme yerleri yoktur. Bu tablo bile Tuzla belediyesinin belediyecilik anlayışını açıkça ortaya koymaktadır. Anlaşılacağı üzere belediyemiz, başta patronlar olmak üzere, “eş-dost, yandaşçılık” anlayışıyla hizmet vermektedir.
Halkçı belediye ise, her yurttaşı eşit gören ayrımsız hizmet anlayışını yaşama geçirecektir. Ama halihazırdaki altyapı oransızlığını göz önüne alarak bugüne kadar hizmetten çok az yararlanabilmiş yoksul mahalleleri ‘Öncelikli Hizmet Bölgeleri’ ilan edecek, buralarda hızla bir altyapı ve çevre düzenlemesine başlayacaktır.
2) Sağlıkevleri
Büyük bir kent nüfusuna sahip ilçemizde tam teşeküllü bir devlet veya SSK hastanesi yoktur. Var olan sağlık kuruluşları çok sınırlı bir hizmet verebilmektedir. Örneğin Aydınlı mahallesinde planda 4 sağlık ocağı görünmesine rağmen, fiiliyatta sadece iki doktor ve dört hemşirenin bulunduğu bir sağlık ocağı binası mevcuttur. O da tıbbi malzemeden yoksun, reçete yazan ve sevk eden bir kurum görünümündedir. Konaşlı mahallesi dahil olmak üzere diğer sağlık ocakları sadece planda kalmıştır. Şifa, Mimarsinan, Yayla, İstasyon Mahallesi, Aydıntepe ve diğer mahallelerdeki sağlık ocaklarının da gelen hastaları sevk etme dışında bir işlevi yoktur. Aşı, pansuman gibi işler de ücret karşılığı yapılmaktadır.
Belediye ‘benim işim değil’ demeden sağlık yatırımlarını öncelikli bir hizmet haline getirecektir. Sağlık hizmetleri, eşit, ayrımsız ve ücretsiz olacaktır. İlkemiz, yaygın ve koruyucu bir sağlık hizmetidir. İlçe bir uçtan bir uca Sağlıkevi zinciriyle kuşatılacak, çocuk ve kadın sağlığını öncelikli hedef olarak gören, hasta tedavisi kadar hastalıktan korunmayı da önemseyen bir mantıkla hizmet verilecektir.
3) Sanayi işletmelerine denetim
Tuzla bir sanayi bölgesidir. Sanayi işletmelerinin ilçemizde bulunması bir istihdam ve kaynak olanağı olmakla birlikte, bu işletmelerin her türlü denetimden uzak, insanca ve yasal tüm çalışma kurallarını ihlal etmeleri sessizlikle karşılanamaz.
15 bin işçinin çalıştığı Tuzla Tersaneleri işçiler için adeta bir cehennemdir, Tuzla Organize Deri Sanayi’nde de 5 bin civarında işçi çalışmaktadır ve önemli bir kısmı asgari ücretli ve örgütsüzdür. Mermer atölyeleri, Kimyacılar Sanayi, Oto Sanayi, Deri Organize Yan Sanayi ve yüzlerce irili ufaklı tekstil vb. fabrika ve atölyede çalışan binlerce işçinin durumu da farksızdır.
İşçilerin insanca bir hayat mücadelesine destek olunacakdır. İşçilerin sigorta ve sendika sorununu çözmek, çalışma koşullarını iyileştirmek, işletmelerin çevreye zarar vermesini önlemek için gerekli tedbirler alınacaktır.
4) Toplu yerleşim bölgeleri
Tuzlamızın önemli bir bölümünde gecekondu adı verilen imarsız yapılaşma söz konusudur. Bu türden bir yapılaşma, her şeyden önce, bu konutlarda barınan yoksulları, arsa spekülatörleri ve Belediye yönetimlerinin istismarına açık hale getiriyor. Seçim zamanında tapu ve altyapı vaatlerinde bulunulup sonradan unutuluyor. İnsanlarımız, kümes gibi, son derece sağlıksız, altyapı hizmetlerinden yeterince yararlanamayan gecekonduları bile çoğu durumda bir ayrıcalık gibi görüyorlar. Çoğu emekçi aldığı ücretin yarıdan çoğunu kiraya veriyor.
Halkçı belediye, bugüne kadar tüm eksikliklerine karşın olumlu örnekler oluşturan toplu konut sistemini daha da geliştirip hayata geçirecektir. İnsanların kooperatif adı altında müteahitlerce sömürülmesine son verilecek, arsası belediye tarafından sağlanan alanlarda kurulacak modern konutların öteki maliyet bedeli ise uzun yıllara yayılan taksitlendirmelerle tahsil edilecektir. Böylece insanların en temel ihtiyacı olan konut sorunu çözülürken; modern, doğaya uyumlu, yeşili bol bir kentleşme hayata geçirilecektir.
5) Sahil şeridine özel koruma
İlçemiz 13 kilometrelik sahil şeridiyle pek çok ilçeyi imrendirecek bir doğal zenginliğe sahiptir. Ama maalesef bu sahil başta tersane olmak üzere işyerleri tarafından kirletilmektedir. Bir zamanlar denize girilebilen bu sahiller şimdi alarm vermektedir. Deniz, işletme ve evsel atıkların zararlı etkisinden kurtarılacak, sahil dokusuna zarar veren yapılaşma engellenecektir. Sahil şeridinde belediye çay bahçeleri kurulacak ve insanların aileleriyle birlikte küçük paralarla dinlenip vakit geçirmeleri sağlanacaktır.
6) Yoksullara yardım ve toplumsal dayanışma
Tuzla’nın sahilindeki villalar, saraylarla yarışacak bir lükse sahipken, kimi bölgelerde insanlar kuru ekmek bulamamaktadır. Halkçı Belediye mutlaka yoksullara yardım fonu oluşturacak, insanların bu fona katkısı teşvik edilecek ve oluşan miktar, Halk Meclislerince belirlenen ihtiyaç sahiplerine dağıtılacaktır.
7) Kültür ve sanat halka götürülecek
Tuzla, kültürel kurumların yoğunlaştığı kent merkezlerine uzak olduğu için Tuzlalıların kültür ve sanat etkinliklerine ulaşması neredeyse imkansız hale gelmiştir. Bu boşluğu da göz önünde tutarak tüm mahallelerde sinema salonları kurulacak, gezici tiyatrolar, halk konserleri, bilgilendirici konferanslar vb. etkinlikler sürekli kılınacaktır. Ayrıca yılın belli zamanlarında sanat festivalleri düzenlenecektir. Tüm mahallelerde Halk Kütüphaneleri kurulacaktır.
Tuzla, son yıllarda en çok göç alan ilçelerden biridir ve ülkenin çeşitli bölgelerinden gelen çok farklı geleneksel, etnik, dinsel yapıya sahip insanlardan oluşmaktadır. Bu farklılıklar kardeşçe bir birlikteliğin önünde bir engel değildir. Ama birliğin sağlam temellere oturabilmesi için herkesin kendi dilinde konuşabilmesi, kendi geleneksel hayat tarzını sürdürebilmesi, kendi kültürünü ve vicdani özgürlüğünü kullanabilmesi gereklidir. Belediye, yaşayışları, milliyetleri, dilleri, geleneksel yapıları farklı tüm yurttaşlara eşit davranacak, bu toplulukların kültürel çalışmalarına destek olacaktır.
8) Gençliğe özel bir önem verilecek
Tuzla yoğun bir genç nüfusa sahip. Liseyi bitiren gençlerin çoğu, tersanelerde, Deri ya da tekstil vb. atölyelerde iş aramaya başlıyor, büyük bir kısmı işsiz kalıyor, iş bulanlar da geçici işlerde çalışıyor. Birçoğu kahve, bilardo veya internet kafelerde zaman öldürürken, birkısmı da hayal kırıklığı ve umutsuzluk içinde çetecilerin, kötü alışkanlıkların kucağına düşüyor. Genç kızlar, ya tekstil atölyelerinde kölelik koşullarında asgari ücretle 10-12 saat çalışıyor, ya da evlerine kapanmak zorunda kalıyorlar.
Gençlerin gidebileceği bir tiyatro, sinema, okuma salonu, spor salonu gibi kültürel ve sportif mekânlar yok. Halı sahada top oynamak isteyen bir genç, 5 milyon vermek zorunda. Anakent Belediyesi tarafından inşa edilen spor kompleksleri Tuzla gençlerine kapalı, tamamıyla ticari bir mantıkla işletiliyor, çoğu genç bu komplekslerin nerede olduğunu dahi bilmiyor.
Halkçı belediye, gençliğin en temel ihtiyacının eğitim olduğu görüşünden hareketle, Eğitime Destek Fonu oluşturacak. Bu fondan öğrenim ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan öğrencilere burs verilecek. Yine gençlerin üniversiteye giriş şansını yükseltmek üzere ücretsiz veya çok düşük bir ücret karşılığında Belediye Dersanesi hizmeti sunulacak. Üniversiteye gidemeyen gençler için ise Meslek Edindirme Kursları açılacak.
Kötü alışkanlıkları olan gençler için rehabilitasyon merkezleri kurulacak.
Gençliğin dinlenme, eğlenme, gezi, spor, kültür ve sanat ihtiyaçlarına yönelik olarak Gençlik Meclisi ile işbirliği halinde organizasyonlar gerçekleştirilecek. Ücretsiz spor kompleksleri, satranç ve zeka oyunları salonları, turnuvalar, kent içi ve dışı geziler, Belediye Gençlik Kampı gibi bir dizi etkinlik ve organizasyon gerçekleştirilecek.
9) Engelli ve düşkünlere yardım eli
Her toplum sakatlık, kaza, hastalık ve yaşlılık gibi nedenlerle üretime katılamayan üyelerine yardımla yükümlüdür. Halkçı belediye de yukarıda belirtilen nedenlerle kendi geçimlerini sağlayamayacak olan insanlara onların onurunu rencide etmeden yardım edecektir. Hem bu türden engellilere yönelik özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri kurulacak, hem de engellilerin toplu taşıma araçlarında, dinlenme ve eğlence yerlerinde, tüm toplumsal alanında rahatça hareket edebileceği ve hizmetten yararlanacağı düzenlemeler yapılacaktır. Geçim olanaklarından yoksun olanlar bizzat belediye olanaklarıyla desteklenecektir. Bu insanlar için özel barınma ve beslenme merkezleri kurulacaktır.
Bunlar hayal değil!
Tüm bunlar yapılabilir. Yukarıda sayılanların pek çoğu sanıldığından daha küçük bir maliyetle kotarılabilecek işlerdir. Bugünkü çarpık yatırım anlayışı terk edildiğinde, yandaş müteahitlere aktarılan kaynağın musluğu kısıldığında, belediye gelirleri bürokratik sürüncemelere son verilerek eksiksiz toplanabildiğinde bu ve daha başka pek çok büyük projeye kaynak olduğu görülecektir. Böylesi projelerden heyecan duyup ücretsiz olarak hizmet sunabilecek sayısız uzman gönüllü bulunacaktır.
Gözünüzün önüne getirin bir: Güzel görünümlü, temel altyapı sorunları çözülmüş bir kent. İş yorgunluğunuzu atabileceğiniz, evinize birkaç dakikalık mesafede bir park, hafta sonunda el yakmayan küçük bir ücretle sahilde bir gezinti ve çay-meşrubat. Kötü alışkanlıklardan kurtulmuş, kültür ve sanatta, sporda yarışan gençler. 40’ında, 50’sinde okuma yazma öğrenen, beceri ve meslek kazanan kadınlar…
Olabilir. Biz çalışırsak olacaktır. Bu emek kenti, emekçiler tarafından yönetilebilir. Bu kenti yönetirken edindiğimiz deneyim ve kazandığımız özgüvenle sömürüsüz, demokratik ve adil bir Türkiye yaratmak üzere ülke yönetimine de talip olacağız
Halkçı
Belediyecilik
Belediyenin iyi yönetilmesinin teminatı her şeyden önce belediyecilik anlayışıdır. Bizim alternatifimiz Halkçı Belediyeciliktir. Halkçı belediyeciliğin ilk ilkesi halkın yararını gözetmektir; ikincisi attığı her adımda halkı bilgilendiren, halkın denetim ve katılım mekanizmalarını yaratan demokratik yönetimdir; üçüncüsü, uzman bilgisi ile emekçi yaratıcılığını birleştirmeye dayanan ortak çalışma ilkesidir.
Bu ilkeler doğrultusunda;
• Halkçı belediyecilik anlayışının yönetime geldiği Belediyede şirket mantığına son verilerek halk yararını esas alan bir belediyeciliğe geçilecektir.
• Halk, vergi kaynağı görülmeyecek, hizmeti halkın ihtiyaçları belirleyecektir.
• Merkezi ve yerel iktidarın yük gördüğü kamusal-toplumsal hizmetler halkçı belediyeciliğin öncelikli hizmet alanları olacaktır.
• Belediye, kendini yol ve kanalizasyon işleriyle sınırlamayacaktır; imar ve altyapı, eğitim ve sağlık, kültür ve spor, bilgi-beceri kazandırma ve meslek edindirme başta olmak üzere geniş bir alanda faaliyet yürüterek gerçek anlamda bir yerel iktidar olacaktır.
• Kamu yararına aykırı olan özelleştirme, taşerona iş verme uygulamalarına son verilecek, genişlemiş hizmet alanlarına yönelik belediye kuruluşları inşa edilecek; böylece hem ayrımsız bir kamu hizmeti verilecek hem de daha çok insana belediyede istihdam imkanı sağlanacaktır.
• Halkçı belediyecilik uygulamalarında daima halkın görüşünü alacak, tüm projelerini halka açıklayacak, onların desteğini alacaktır.
• Bunun için tüm yerleşim birimlerinde Halk Meclisleri kurulacak, muhtarlıklar belediye ve mahalle halkı arasında ilişki sağlayan kurumlar olarak işlevli kılınacaktır.
• Halk Meclisleri yörede yaşayan herkese açık ve tüm kararların tartışıldığı, önerilerin geliştirildiği bir yapıda olacaktır.
• Belediye, uygulama ve projelerini yılda iki kezden az olmamak üzere düzenlediği Halk Forumları’nda halka anlatacak, onların görüş ve önerilerini alacak ve verimli bir tartışma ortamı yaratacaktır.
• İsteyen herkes istediği her konuda belediyeye sorup cevap alabilecektir. Halkın onaylamadığı hiçbir karar uygulanmayacaktır.
• Halk katılımını daha güçlendirebilmek üzere gençliğe ve kadınlara özel bir önem verilecek, yine her mahallede Gençlik ve Kadın Meclisleri kurulacaktır.