Danimarka işçi sınıfı kadınlarının mücadele deneyimleri (Danimarka Komünist İşçi Partisi)

2012 Uluslararası Konferansı
Danimarka Komunist İşçi Partisi

Danimarka’daki kadın mücadelesinin güçlü tarihsel kökleri bulunmaktadır. Kadınların eşit haklar, iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek mücadelesinde işçi kadınlar itici bir rol oynamıştır. Politik mücadele, emek mücadelesi ve kadın mücadelesi arasındaki etkileşimde önemli adımlar atılmıştır. Bu etkileşim, kuzey refah devletlerinin biçimlenişindeki önemli unsurlardandır. Ne var ki tüm bu kazanımlar şu an emperyalizm, gericilik ve burjuvazinin ağır saldırıları altındadır. Kapitalist toplumlardaki pozitif reformlar hiçbir zaman süreklilik arz etmemektedir.

DANİMARKA’DA KADINLARIN DURUMU HAKKINDA BAZI KİLİT GERÇEKLER
Kadınların yüzde yetmişi kayıtlı iş gücünün parçasıdır. Geçen yüzyılın başında (1900’ler) kadınların henüz üçte biri işgücü ve sanayide yer alıyordu. Danimarka’da kadınlar bugün kağıt üstünde ve yasalar karşısında eşit haklara sahiptir –oy kullanma hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı, ekonomik ve yasal konularda kendi kaderini belirleme hakkı– ancak yine de kadınlar gerçekte hala yedek işgücünün çekirdeği ve ailenin korunmasının asli sorumlusu pozisyonundadırlar.
Avrupa Birliği ülkeleri içinde en yüksek kadın istihdam oranına sahip olan Danimarkalı kadınlardır. Bu oran, 2007-2008 yıllarındaki kapitalist krizlerden beri düşmektedir. Sanayideki işgücünün yüzde 32’sini kadınlar oluşturmaktadır. Kadınların yarısı sağlık, bakım, eğitim, hizmet alanı gibi kadın emeğinin yoğun olduğu kamu alanlarında çalışıyor. Bunların üçte biri ise, yarı zamanlı işlerde çalışıyor. Kadınların çalıştığı işlerdeki artış da kamu sektöründe olmuştur.
Kamu sektöründeki neoliberal kesintilerin kadınlar üzerinde çok ağır etkileri olmuştur. Bu etkiler, iş kaybı; sosyal yardımların azalması; çocuk, yaşlı ve hasta bakımındaki kamu hizmetlerinin azaltılması ile görünür hale gelmiştir. Bu işler, hızla kadınların omuzlarına binmektedir. Bu işler hızla kadınların omuzlarına binerken, aynı zamanda kadınlar, giderek artan şekilde esnek emek gücü olmaları talebiyle karşı karşıyadır. İşsizlik oranındaki artış, özellikle de uzun süreli işsizlik oranlarındaki artış değerlendirildiğinde, kadınlar burada da rekoru ellerinde tutmaktadır.
Danimarka’da, çalışan kadınların sendikalarda örgütlenme gelenekleri var olmuştur. Hatta, sadece kadınlardan oluşan sendikaları da olmuştur. Günümüzün en güçlü sendikası, kamu alanındaki vasıfsız işçiler için kurulan sendikadır ve üyelerinin yüzde doksanını kadınlar oluşturmaktadır.
Son zamanlarda toplu sözleşme sisteminden bireysel sözleşmelere geçilmiş olması, çalışma koşulları ve ücretler konusundaki temel saldırılardan biridir; bu da sömürünün artmasına neden olmuştur. Bugün kadınların ücretleri erkeklerin ücretlerinin neredeyse yüzde 20 gerisindedir. “Kadınların ücretleri” terimi düşük ücret ile aynı anlama gelmektedir.
Gençler ve daha genç kadınlar açısından iki farklı gelişmeden söz edilebilir. Yüksek eğitimlilerin sayısında büyük bir artış olmuştur; öyle ki, ilk defa genç kadınlar erkeklere göre daha iyi ve daha yüksek eğitimli hale gelmişlerdir. Diğer taraftan, aynı zamanda şunu da fark ediyoruz ki, iş ve işgücündeki kitlesel kesintilere bağlı olarak, 16-29 yaş arasındaki nüfus içinde eğitim ve işe sahip olmayanların sayısı hızla artmaktadır. Bunlardan bazıları kayıtlarda işsiz olarak bile değil, ama “ziyan olmuş işgücü” olarak geçmektedir. Bununla birlikte bu iki gruptaki genç kadınlar da yoğun bir ideolojik baskı ile karşı karşıyadır: iyi bir kariyer sahibi olmaları, iyi bir aile kurmaları, güzel bir görünüm ve cinsel hayata sahip olmayı başarmaları beklenmektedir. “Her konuda mükemmel olun, eğer olamıyorsanız bu sizin kendi kişisel ve bireysel başarısızlığınızdır.”
Eşit ücret ve sosyal güvence, sadece kadınların bağımsızlığı için değil, aynı zamanda yoksulluktan kurtulmak için de kilit faktörlerdendir. Yoksullar içerisinde kadınlar, özellikle göçmen kadınlar en yüksek sayıyı oluşturmaktadır.
Diğer bazı faktörler ise şunlardır: Kadınların fiili ücretleri ve hayat boyu elde edebilecekleri gelirleri erkeklere göre daha düşüktür. Her on çocuktan biri evli olmayan bir anne tarafından büyütülmektedir. Geçmişte eşit bir sosyal hak olan emeklilik ücreti, gelecekte kadınlar için erkeklerden daha düşük olacaktır, çünkü emekli aylığı miktarı yaşam boyu elde edilen gelire ve bireysel emekliliğe bağlı olacaktır.

KADINLARIN MÜCADELESİ ŞİMDİYE KADAR NASIL ÖRGÜTLENMİŞTİR VE DENEYİMLERİMİZ NELERDİR?
Kadınların mücadelesi sendikalar, kadın örgütleri aracılığıyla ve devrimci güçler ve bu mücadelede kilit bir role sahip komünist parti ile birlikte örgütlenmiştir. Bu saydığımız örgütler, kitlesel kadın hareketlerinin seferber edilmesi için birlikte çalışmışlardır (örneğin grevler, gösteriler ve kampanyalarla yürütülen eşit ücret hareketi). Bu gösteriler farklı gruplardan ve farklı kuşaklardan kadınları birleştirmiştir.
Ayrı bir kadın örgütü oluşturma ve onunla birlikte çalışma deneyimimiz 1970’li ve 1980’li yıllara uzanıyor; önceki partimiz (DKP/ML), Kvindefronten, Danimarka Kadınlar Cephesi ismiyle bir kadın örgütü kurulmasını örgütlemiş ve ona önderlik etmiştir. Bir yandan Kadınlar Cephesi, o zamanlar ayrı ekonomik, sosyal ve ideolojik konular etrafında atomize olmuş büyük kitlesel kadın hareketi içerisinden doğmuştur. Ve diğer yandan ise, partinin taktiği, kadınları kendi acil talepleri etrafında mücadele etmelerine ve gelişmelerine olanak sağlayacak ve bunu güvenceye alacak bir şekilde; aynı zamanda ortak sınıf mücadelesi ve devrimci hareket içerisinde örgütlemekti. Kadın hareketi içerisindeki sosyal demokrat, revizyonist ve feminist çizgilerin –burjuva, küçük burjuva ve işçi aristokrasisi– karşı çıkış ve tepkilerinden sonra kadın hareketinde proleter bir çizgi oluşturmak için büyük çaba harcandı.
Kadınlar için temel birleştirici soruyu –‘Aynı anda ÇALIŞMA, bir İŞ SAHİBİ olma ile AİLE olma HAKKI’ sorusunu– kadınların önüne koymayı ve bu temel talebi politik gündemimize yerleştirmeyi başardık. O dönemde bu, radikal olmayan ve stratejik bir talepti. Kadınların işgücü piyasasında ve toplumda daha iyi bir konuma erişebilmesi için devletin çocuk bakımı ve doğum iznini güvenceye alma konusunda göstereceği gelişim son derece önemli idi. Kadınlar, ilerleyebilmek için bu bariyerleri aşma ihtiyacı hissediyorlardı.
Kadınlar Cephesi bölgeler ve işyerlerindeki yerel gruplarıyla ulusal ölçekte bir örgüttü. Anti-emperyalist, anti-kapitalist ve sosyalist bir program ve pratiğe sahipti. İşçi kadınlar ve mücadeleleriyle dayanışmayı geliştirmek için çalıştık. Örneğin bir grev ortaya çıktığında, cephe, grev gözcüleri ağı oluştururdu. Yerel topluluklarda parasız kamusal çocuk bakımı ve bunların koşullarının iyileştirilmesi türü işlerde faaliyet gösterdik. Kadınları Filistin halkıyla dayanışma ve faşist Türk diktatörlüğüne karşı dayanışma için harekete geçirdik vb.
Düzenli bir kadın dergisi çıkarıyor, her yıl yaz kampları ve festivaller düzenliyorduk. Diğer bir deyişle, kadınların kendi deneyimlerinden, birlikte çalışarak ve birlikte hareket ederek öğrendiklerinin bilinciyle, birbirinden farklı birçok yöntem kullandığımız bir çalışmaydı bu.
Bugün bir kadın örgütümüz yok. Peki neden? Bu sorunun cevabının bir yönü, bir kadın örgütünün sonradan partiye çok daha fazla güç katacağını biliyor olsak da, ayrı bir kadın örgütünü bugünkü koşullarda yürütmenin getireceği güçlüktür. Sorunun cevabının ikinci yönü de şu olacaktır: Genç kadın yoldaşlarımız ve ilerici genç kadınlar toplumda, işgücü piyasasında ve kendi durumlarındaki baskıyı özel bir kadın sorunu olarak değil, daha ziyade genel bir sorun ve mücadele olarak algılıyorlar.
Bu yüzden nesnel duruma rağmen, özel bir kadın örgütü ihtiyacı bugün daha genç kadınlar tarafından öznel olarak algılanmıyor. Bu durum, kadın mücadelesi ve sınıf mücadelesi içerisinde yeni çözümler bulacağımız bir sorundur.
Kadın mücadelesinin konuları üzerinde oldukça bilinçli bir şekilde çalışıyor ve burada partinin deneyimlerinden yararlanıyoruz. Parti içerisinde bile karşılaşılacak sorunlar olabiliyor; örneğin çok pratik bir konu: Bir miting ya da bir eylem varsa çocuğa kim bakar? Eğer bu ortak bir sorumlulukla kolektif bir şekilde çözülmüyorsa, evde kalan kadınlar oluyor.
Size, bugün çalıştığımız konularla ilgili bazı örnekler verebilirim:
8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü, sınıf mücadelesinin temel konuları etrafında geniş bir eylem birliği için çalışma yürüttüğümüz bir seferberlik günü olarak değerlendiriliyor. Kadın mücadelesine özgü gündemlerin gerici, neo-liberal ve kadın karşıtı Avrupa Birliği’ne ve Danimarka’nın da içinde yer aldığı emperyalist savaşlara karşı mücadele ile birleştirilmesi örneğinde olduğu gibi. Savaş karşıtı hareket, Avrupa Birliği karşıtı hareket gibi, kadınların içinde yer aldığı ve büyük rol oynadığı hareketler de mevcuttur.
Geçtiğimiz on yıllık süre içerisinde kadınların eşit ücret talebi için yürüttükleri, kamu alanındaki kadınların ön cephede yer aldığı ve büyük grev hareketleri yarattıkları yeni mücadele döneminde partimiz olumlu bir rol oynamıştır. Şu anda daha fazla iş imkanı için, kesintilerin hizmetin niteliğini düşürdüğü ve çalışma koşullarının dayanılmaz hale geldiği kamu alanında daha fazla kişinin istihdam edilmesi için yeni grevler yapıldığını deneyimliyoruz. Başka bir örnek olarak da, göçmen işçilerle (kölelik koşullarındaki sözleşmelerle Filipinler’den ev işleri ve bakıcılık işleri için getirilenler gibi) dayanışma içinde çalışma yürütmek verilebilir.

ULUSLARARASI KADIN MÜCADELESİ
Uluslararası kadın mücadelesi, Danimarkalı kadınlar için her zaman çok önemli bir faktör ve esin kaynağı olmuştur. Partilerin 2011 Mart ayında Venezuella’da yapılan Dünya Kadın Konferansı’ndaki uluslararası konferansa  katılımları oldukça önemlidir. Konferans, kadınların taleplerinin uluslararası ifadesi için üç tarih belirlemiştir: 8 Mart; 1 Mayıs tüm işçilerin ve emekçilerin uluslararası günü; ve 25 Kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü.
Farklı ülkelerde kadınların durumları arasındaki somut farklılıklara ve farklı tarihsel gelişimlere rağmen, Avrupa Birliği içerisinde de kadınlar Avrupa burjuvazisi ve onun hükümetleri tarafından aynı sınıf stratejisine tabi tutulmaktadırlar.
Bu nedenle, farklı emekçi sınıflar birbirlerine karşı konumlandığından bizim de aramızdaki işbirliğini güçlendirmemiz son derece önemlidir.
Kadınların mücadelesi, sınıf mücadelesinin bir parçasıdır ve gerçek çözümüne ancak bu sınıf mücadelesi ile bağlantılı olarak, sosyalizmin zaferinde ulaşacaktır.

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑