Özgürlük Dünyasının Kasım (247) Sayısı Çıktı!
İÇİNDEKİLER
“Çözüm” süreci: “AKP’siz olmaz”dan “AKP’yle olmaz”a doğru…
Y. Yılmaz Karataş
‘Demokratikleşme paketi’ AKP Hükümeti’nin özgürlük anlayışının belgesidir
İhsan Çaralan
2014 yerel seçimleri, özgünlükler ve görevlerimiz
Abdullah Varlı
Dönüşen kent ve yerel siyaset
Nuray Sancar
Haziran direnişiyle TEKEL direnişi “yeni toplumsal hareket” “teorisi”ni mi doğruluyor?
Yusuf Akdağ
Sermaye basınına karşı emekçi basını
Ali Yaşar
Nazi Örgütü Altın Şafak; sistemin bir unsurudur
Seyit Aldoğan
İbn-i Sina’nın 1000. doğum günü: Usun Zaferi
İ. Braginskij
SUNU
Melih Gökçek Ankara’da bir kez daha adaylığı ve ardından da Belediye Başkanlığını kapmanın yolunu Başbakan’ının yolundan yürümekte bulmuş –anlaşılan o. Zaten hemen de yüksek sesli desteğini sağladı.
Toplam olarak AKP, Başbakanı ve Belediye Başkanı’yla, cümleten, Gezi Direnişi’nden hiç ders almamış. Oysa parayla sermaye medyasına verilmemişti; ama “sağır Sultan da duyacak” şiddette olan milyonların haykırışlarıyla ilan edilmişti ki, “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”! Ne mesela? Mesela, ne denli hükmü olabileceğine inanılırsa inanılsın, artık üsttenci bir buyurganlıkla toplumu ilgilendiren kararların yönetici ekabirlerin iki dudaklarının arasında olabileceği imanı beyhude bir imandır.. Karşılığı yoktur. Hemen olmasa ve acısı aheste aheste çıkacak olsa bile, çıkacak; eskisi gibi kimsenin “ah”ı yerde kalmayacağı gibi “dava”sı da “divana” kalmayacaktır!
ODTÜ’nün 3 bine yakın ağacının bir geceyarısı operasyonu ile kesilip karşı çıkan ODTÜ’lülere Belediye’nin faşist güruhunun tekme-tokat saldırısından söz ediyoruz. Tıpkı Gezi odağında Haziran Direnişi’ni patlatan geceyarısı çadırların yakılması çaresizliği..
Ama ilginç olanı ve koca çam devireni Başbakan’dan Gökçek’e gelen destek: “Medeniyet yoldur. Yol için her şeyi feda eder, gerekirse Camii bile yıkarız!” Haydi buyurun: “Halep oradaysa arşın burada”.
Eğer Türkiye’de son ayların bunca gelişmesi olmasaydı bile, sadece bu “açıklaması”, Başbakan’ın fena halde şaşırmış halde ve gidici olduğunu belirtmeye yeterdi. “Müslümanlığı” ile ünlenmiş, buradan ilerleyip bugünlerine gelmiş olan biri için ne iddialı bir söz! Camii yıkarmış! Peki, o zaman neden hem de 2. Dünya Savaşı’nın göbeğinde askeri vb. ihtiyaçlarla bazı Camilerin depo olarak kullanılmasına “olur” vermiş İsmet İnönü’ye yönelik bunca hınç? O hiç olmazsa yıkmamıştı. Başbakan hem de ülkenin esenliği vb. gerekçesiyle de değil tek dişi kalmış “medeniyet”i ileri sürerek yıkacak camiyi. Saraçhane’den inilip Haliç Köprüsü geçilerek Karaköy’e dönüldüğünde gelinen Azapkapı ve Perşembe Pazarı’nın yürümeyen trafiğini bütün İstanbullular bilirler. Önerimiz; “medeniyet”e bir ufuk açmak ve yol kazandırmak için tam köprü dönüşündeki Sokullu Mehmet Paşa Camii’ni yıkmasıdır. Daha benzer pek çok Camii var İstanbul’da. Haydi bir cesaret!
Sonunda Camii duvarına da varılmıştır. Suriye ve Mısır’la Irak’ta Amerikalı efendilerle farklı politikalar izlemeye ve hele “vatan”ını düşünen bir cengaverlikle yerden havaya füzeleri Amerika’nın Patriot’undan değil de Çin’den tedarik etmeye, H. Fidan aracılığıyla iddiaya göre “milli” tutumlar alarak Amerika ve İsrail’i “milli” istihbarat süreçlerinden dışlamaya.. cesaret eden Camii yıkmaya mı cesaret etmeyecekmiş! Ama işte Gezi eleştirilerinin ardından bu ve benzeri konularda da eleştiri üstüne eleştiri alan “milli Hükümet” “fidanı” ileri sürülerek “gıdıklanma”ya başlanmıştır. Daha bunlar ilk peşrevlerdir. “Milli”ymiş! Ancak ezilen Kürt milleti karşısında “milli”, yani milliyetçidir. Ezicidir. Ama güçlüler karşısında yakında ne olacaklarını göreceğiz. Amerikan desteğiyle iktidar olan ve bu süreçte “delikten süpürmeyin, kullanın” ricalarıyla iş görenlerin “millilik”i, ancak Ergenekoncuların Avrasyacı “milliliği” kadar olabilir. Ama yılların Amerikancılarından, bütün eğitimlerini Pentagon okullarından, mühimatlarını Amerikan depolarından tedarik edenlerin “milliliği” “gavur parası ile beş para etmez”, etmemiştir! Türkiye tarihinin en Amerikancı partilerinden birinin ağzına “millilik”e dair ajitasyon denemesi hiç yakışmıyor doğrusu! “Cami yıkmak” herhalde daha kolay, üstelik daha olabilirdir!
Ama tüm bunlar yıkılacak olanın, Camii ya da “milli değerler” değil, AKP olduğuna işarettir. Yolun sonuna gelen AKP, öyle görünmektedir ki “uzatmaları oynama”ya başladı bile.
Sürekli Amerikan ve Avrupa gazetelerinde. İsrail yayınlarını saymak bile gerekmiyor. Bir Avrupalı diplomata yakıştırılan saptama ise, “Erdoğan’ın liderlik ömrünü tamamladığı”na ve düşüşteki lider olduğuna dair Avrupa algısı. Gülen Cemaatıyla da içiçeliği ve ittifakı bozulan, Cemaatin adamlarının tasfiye edildiği “derin” yapılara, yeniden M. Ağar’ın adamlarını doluşturan AKP Hükümeti’nin gidiciliği, bundan da, ama daha çok liderin önüne gelene eskisinden üç misli hışımla yüklenmesinden belli oluyor: “Beraber yürüdüler bu yollarda!.. Beraber ıslandılar yağmurlarda”! Ama işte bitti, bitiyor. Sorun o ki, henüz birleşebilir olanların birleştiği, Türk ve Kürt demeden etrafında birleştirebilecek halkçı bir alternatif oluşmuş değil.