Emek Platformu, Türkiye’de işçi ve emekçilerin ilk kez oluşturdukları sermaye karşıtı bir birlik olarak kuşkusuz büyük bir öneme sahip. Hele bir Program’a da sahip olduktan sonra, bu önem daha da büyüdü. Emperyalistler ve işbirlikçileriyle işçi ve emekçiler arasında süren toplumsal kavganın bir tarafının etrafında birleşmekte olduğu bir gerçek durumunda..
Emek Platformu ve Programı’nın, herkes tarafından biliniyor ki, doğuşundan gelen zaafları da var. Bunları burada tek tek saymak gerekmiyor; üstelik bir başka yazımızda ela bu soruna değiniliyor. Sorun, işçi ve emekçilerin bu Platform ve Programı etrafında birleşmesi için elden geleni yaparken, Emek Platformu’nun bu zaaflardan arınarak sağlamlaştırılması ve Programı’nın zaaf ve eksiklerinin giderilmesi sorunu. Bu açıdan asıl yükü sınıfın devrimci partisinin üstlenmesi bir zorunluluk.
Sendikal bürokrasiden gelen engellerin aşılması, sendikal rekabetten kaynaklanan ve karşılıklı önyargılarla güçlendirilen yapay ayrışma ve sürtüşmelerin giderilmesi, yönetimlerin tabandan kopukluğu, dolayısıyla tabanın örgütsüzlüğü sorunun çözülmesi, Platformun yerelleştirilmesi ve örgütlenmesinin işyerlerine dayandırılması, emekçilerin siyasallaştırılması vb. sorunların tümü; doğru ve yerinde siyasal müdahaleleri gerekli kılıyor. Öte yandan Platform açısından mücadeleci sendikacılığın, sınıf sendikacılığının oynayacağı rol, tayin edici bir önem kazanıyor.
Emek Platformu’nun, bu nedenle başarılı yerel gelişme örneklerinin incelenmesinin doğru olacağı inancındayız.
Gaziantep yerel Emek Platformu’nun gösterdiği gelişme, iyi bir örnek durumundadır. 14 Nisan gösterilerine ülke çapında en geniş katılımı Antep Emek Platformu sağladığı gibi, esnafları en ileri düzeyde eyleme katmayı da bu yerel Platform başarmıştır.
Bu nedenlerle, TÜMTİS Sendikası Gaziantep Şube Başkanı ve Gaziantep Emek Platformu Yürütmesi üyesi Kenan Öztürk ile yerel Emek Platformu’nun oluşumu ve çalışmaları üzerine görüştük.
Antep Emek Platformu kurulmadan önce Antep’te yerel platform var mıydı? Sendikaların emek mücadelesindeki rolü neydi? Bu eksende Antep Emek Platformu kuruluş süreci hakkında bilgi verir misiniz?
Antep’te, yerel Emek Platformu kurulmadan önce herhangi bir sendikal platform veya benzeri örgütlenmeler bulunmuyordu.
Yanlızca KESK’e bağlı sendikalar arasında bir şubeler platformu vardı. Bu da, kendi içerisinde birbirine güven duymayan, yaptığı etkinlik, basın açıklamaları ve eylemlere fazla katılım olmayan bir platform durumundaydı. Düzenlediği etkinliklere katılım genellikle 40–50 kişiyi geçmiyordu.
TÜRK-İŞ, DİSK ve HAK-İŞ’e bağlı sendika şubeleri açısından baktığımızda ise, birbirlerinden tam bir kopukluk ve ilişkisizlik söz konusu idi. Antep Emek Platformu kurulmadan önce TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalardaki genel anlayış; DİSK ve KESK’e bağlı sendikaların, “solcu”, “vatan haini”, “bölücü” ve “TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların altını oymaya çalışan kurumlar” oldukları yolundaydı. DİSK ve KESK’e bağlı sendikalarda ise, TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalara yönelik olarak “bunların hepsi sağcı, faşist, bunlarla bir araya gelinmez” anlayışı hâkimdi. Belediyelerde yaşanan durum, söylediklerimize örnektir. Belediye İş ve Genel İş sendikaları arasındaki rekabetten dolayı, belediye başkanları, biraz mücadeleci davranan sendikaya gözdağı vermek için, kısa bir sürede o sendikaya üye işçilerin yüzlercesini istifa ettirerek diğer konfederasyona bağlı sendikaya üye yaptırabiliyordu. Bu türden yöntemlerle mücadeleci sendikalara geri adım attırılabiliyordu. Benzer durum tekstil işkolunda örgütlenen Teksif ve Tekstil Sendikaları açısından da geçerliydi.
Bu ve benzeri nedenlerle sendikalar, işçi ve emekçi mücadelesinden uzak, sınıfa yönelik saldırılar karşısında sessiz kalan, emek mücadelesine fazla bir katkısı olmayan sendikalar durumundaydı. Örneğin 20 bin dokuma işçisinin 1996 yılındaki bir ay süren grevinde sendikaların hiç katkısı olmamıştı. Bırakalım katkıyı, grevdeki dokuma işçilerini ziyarete dahi gitmemişlerdi. Hemen yanlarındaki 20 bin işçinin sigorta, sendika, 8 saatlik işgünü için grev yaptıklarını bilmeyen sendikacılar vardı.
Antep’teki sendikalar ilk olarak 1997 1 Mayıs’ı öncesinde bir araya geldiler. Bu bir araya gelme ve bu amaçla yürütülen çalışmanın sonucunda; 1980 sonrası ilk defa TÜRK-İŞ ve DİSK’e bağlı sendikaların 3 şubesi birlikte 1 Mayıs’ı alanlarda kutladık. ’97 yılındaki 1 Mayıs’ta KESK’e bağlı sendikalar da, düzenleyiciler arasında olmamalarına rağmen, alana çıktılar.
’97 öncesinde, 1996 yılında 20 bin dokuma işçisi sigorta, sendika ve 8 saatlik iş günü talepleriyle iş bırakarak greve çıkmışlardı. Yine 1997 yılında 5000 Sanko işçisi, toplu iş sözleşmesi döneminde ilk defa TİS’lerini sahiplenerek irili ufaklı eylemler gerçekleştirdiler. Bu dönemde Antep ambarlarında sigortasız, sendikasız, kölece koşullarda çalışan 400 işçi içerisinde örgütlenme çalışması başlattık. Sendikamız TÜMTİS’in ambar işçileriyle birlikte yürüttüğü dişe diş bir mücadele sonucunda, 8 ay Süren grevler ve aylarca süren direnişle örgütlenmeyi başardık. Ambar işçileri içerisinde örgütlenme sürecinde esas aldığımız sınıf sendikacılığı, işçi ile bütünleşen sendikacılık, işçilere güvenen, işçi gibi yaşayan, grevlerde direnişlerde işçiyle birlikte olan, birlikte gözaltına alınan bir sendikacılık tarzı, ANTEP açısından yeni bir tarz oluşturdu. Örneğin işkolumuzda olmamalarına rağmen yüzlerce işçi sendikamıza gelerek “biz de TÜMTİS’te örgütlenmek istiyoruz” diyorlardı.
Antep’te kendi tabanımıza ve iletişim kurduğumuz bütün sendikalara ve işçilere, ortak bir sendikal birlik oluşturmanın ihtiyaç ve gerekli olduğunu ısrarla anlattık. Bu dönemde TÜRK-İŞ, DİSK ve KESK’e bağlı 4–5 sendika ile bir araya gelmeye başladık. Sendikalardaki önyargıları kırmak için toplantılar yaptık. Farklı konfederasyonlara bağlı olsak da, işçi sınıfının, emekçilerin sınıf kardeşi ve sorunlarının ortak olduğunu, sermayenin sınıfa ve sendikalara nasıl saldırdığını ve bunda nasıl hiçbir ayrım gözetmediğini, bunun için suni ayrımları ortadan kaldırarak ortak mücadele etmek gerektiğini, bunun üzerinden sendikalar ve emekçiler arasında birikim oluşturmak gerektiğinin işledik. Farklı konfederasyonlarda beş altı şube ile bu dönemde ortak birliktelik yakalandı. O güne kadar alana çıkmamış sendikalar ile ortak basın açıklamaları yapıldı. Toplantılarda konuştuklarımızı, EP toplantılarına katılmayan sendikalara giderek anlattık. Sendikal birliğe katılmayan sendika yöneticileri, birlikteliği gerekli ve olumlu bulduklarını ifade etmelerine rağmen, birlikteliğe katılma noktasında bir dönem çekimser kaldılar. Bu görüşmeleri ısrarla devam ettirdik.
’99 Ağustosunda, hükümetin ”Mezarda emeklilik yasası”nı meclise getirmesi döneminde, merkezi olarak konfederasyonların oluşturdukları Emek Platformu’nu yerelleştirmek üzere, Antep’te de yürütülen çalışmalar sonucunda yerel Emek Platformu kurma kararı alındı. Daha önce sendikalar arasında yapılan toplantılara katılmayan şubelerin bir kısmı da yerel Emek Platformu çalışmaları içerisinde yer almaya başladılar.
Antep Emek Platformu’nun yaptığı ilk eylem, “mezarda emeklilik”e karşı mücadelenin bir parçası olarak 500 işçi ve memurun katıldığı, DSP-MHP-ANAP il örgütlerinin önüne siyah çelenk bırakma eylemi idi. Bu eylem, Antep işçi ve emekçileri ile sendikalarında geniş yankı uyandırdı. Polisin engelleme girişimine rağmen, merkezi caddelerin tamamı trafiğe kapatılarak kilometrelerce yüründü. Bu eylem sendikaları ve işçileri kendilerine getirerek sınıfın gücüne inanıldığında nelerin yapılabileceğini gösterdi.
Bu eylemden sonra Antep Emek Platformu bir araya gelerek ve her konfederasyondan bir temsilci seçilerek EP Yürütmesi oluşturuldu. Bileşenler, Platformun kararlarını, EP içerisinde yer alan kurumların aldıkları her kararı kendi tabanlarında toplantılar yaparak tartıştılar.
Antep Emek Platformu çalışmalarında TÜRK-İŞ’e bağlı Tek Gıda İş, Teksif, Tümtis, Belediye İş, Tez Koop İş, Haber-iş; DİSK’e bağlı Genel-İş Bölge, 1, 2 ve 3 nolu şubeler ve Tekstil ile KESK’e bağlı tüm şubeler yer aldılar. Oluşturduğumuz yürütme haftalık olarak toplanarak gelişmeleri değerlendiriyor ve Platform çalışmalarına katılmayan sendikalara da aktarıyordu.
Antep’te sınıf dayanışmasının gelişmesi ve Antep Emek Platformu’nun sağlamlaşması açısından önemli bir gelişmeyi 2000 Mayıs’ında yaşadık. Bu tarihte Genel-İş Sendikası’nda örgütlü bulunan Büyükşehir, Gaski ve Şehit Kamil belediyelerinde çalışan 2000 işçinin grevini Antep Emek Platformu sahiplenerek grevin başarıya ulaşması için yoğun bir çalışma yürüttü. Belediye işçilerinin başarı ve yenilgisinin sınıfın başarı ve yenilgisi olacağı, bu dönemde IMF ve hükümetin dayattığı %15 artışın Antep’ten kırılarak diğer bölgelerdeki işçilere örnek teşkil edeceği ısrarla işlendi. Antep işçi sınıfı tarihinde ilk defa farklı konfederasyonlara bağlı sendikalar, belediye işçilerinin grevini kendi grevleri olarak sahiplendi. Büyükşehir Belediye Başkanı “solcu” Celal Doğan yaptığı açıklamada grevin sebebinin işçilerin daha fazla maaş alma talepleri olmadığını tam tersine sendikaların aralarındaki rekabetten dolayı 2000 işçiyi greve çıkardıklarını ileri sürüyordu. Emek Platformu, bir taraftan belediye işçilerinin grevini kendi tabanlarına anlatırken, bir taraftan da grevci işçilere destek ziyaretleri örgütledi. İşçilerden grevci işçilerle dayanışmak için para toplandı. Emekçi semtleri ve fabrikalarda Celal Doğan’ın propagandasını boşa çıkarmak ve grevin haklılığını anlatmak için toplantılar örgütlendi. Antep Emek Platformu’nun grev dönemindeki çalışması ile birlikte, bu birlik ve çalışmadan etkilenen birçok sendika destek ziyaretleri örgütledi. Bu durum Emek Platformu çalışmalarında eğitici bir rol oynadı. O güne kadar “sağcı-solcu” diye bölünen sendikalar ve işçiler, “solcu işveren”e karşı birleştiler; sınıf birlikteliğinin ve sınıfın gerçek dostlarının kimler olduğunun anlaşılmasını sağladılar.
Emek Platformu Yürütmesi, belediye grevinden sonra da, o zamana kadar Emek Platformu çalışmalarına katılmayan Kamu Sen, Memur Sen ve HAK-İŞ’e bağlı sendikalar ile TÜRK-İŞ’e bağlı olup Platform çalışmalarına katılmayan sendikalarla ısrarlı bir şekilde toplantılar yaptı.
1 Aralık, 31 Mart, 14 Nisan sürecinde Antep’te yaşanan eylemler kitleselliği ile dikkat çekti. Bu eylemlerin hazırlık sürecinde EP olarak nasıl bir çalışma yürüttünüz? Örneğin son esnaf eylemlerinden sonra esnafların 14 Nisan’a katılmasında EP’nin rolü neydi?
1 Aralık eylemine hazırlık için EP Yürütmesi ildeki konfederasyon temsilcileriyle birlikte örgütlü olunan işyerlerinde toplantılar yaptı. 1 Aralık öncesi Kamu Sen, Memur Sen ve HAK-İŞ ile bazı sendikalar da EP çalışmalarına katıldılar.
Temsilcilik düzeyinde olan Yol İş ve Demir Yol İş sendikalarının örgütlü olduğu karayolları, köy hizmetleri, fıstık araştırma ve DDY’de işçilerle toplantılar yapıldı. 1 Aralık iş bırakma eylemine hazırlık döneminde örgütlü olunan yerlerde toplantılar yapıldı.
Birçok işletme iş bırakarak 1 Aralığa katıldı. Ülke çapında işçilerin katılımı düşük olmasına rağmen, 10.000 işçi ve memurun katıldığı eylemde yerini alanların ezici bir çoğunluğu işçi idi.
31 Mart’ta Adliye Sarayı önünde 2500 kişinin katılımıyla Emek Programı kamuoyuna açıklandı ve 20 bin Program dağıtıldı. Merkezden az sayıda gönderilen program EP tarafından çoğaltılarak Antep’in her tarafına ulaştırıldı.
Ardından, 14 Nisan mitingine hazırlık çalışmaları başlatıldı. EP kendi olanakları ile 20 bin bildiri dağıtarak eyleme çağrı yaptı. Yerel TV ve radyo kanallarında programlar yapılarak halk mitinge çağrıldı, ayrıca Emek Programı tanıtıldı. Şehrin merkezi yerlerine çok sayıda “Yolsuzluğa ve Yoksulluğa Hayır” pankartları asıldı. 14 Nisan öncesinde Emek Platformu Yürütmesi tarafından TMMOB, TZOB, Diş Hekimleri Odası, Veterinerler Odası, Tabipler Birliği, Tüm İşçi Emeklileri Derneği gibi kurumlar ziyaret edilerek bunlar da EP çalışmalarına katıldılar. TZOB vasıtası ile köylere yönelik özel bir faaliyet yürütülerek, köylere bildiriler ulaştırıldı. Her sendika, başta örgütlü oldukları işyerlerinde çalışan işçi ve memurlarla 14 Nisan eylemi üzerine toplantılar yaptı. Ayrıca kendi işyerlerine yakın yerlerde çalışan sendikasız işçiler içerisinde de toplantılar
yapıldı. Örneğin Tümtis tarafından Ambarlar Sitesi’ne yakın olan Ayakkabıcılar Sitesi, Gıda Sitesi, Küçük Sanayi Sitesi (Küsget) ve Hal’de çalışan işçi ve esnaflarla toplantılar yapılarak emekçiler ve esnaf eyleme çağrıldı. Sonuçta örneğin biz, sendika olarak, 400 üyemiz olmasına rağmen, 1100 kişi ile eyleme katıldık.
14 Nisan öncesinde esnaflar şehrin değişik yerlerinde birçok defa binlerce esnafın katıldığı kitlesel eylemler yaptılar. EP Yürütmesi olarak, 14 Nisan öncesi 80’e yakın esnaf ve zanaatkâr odasını ziyaret ederek mitinge çağırdık, onlarla toplantılar yaptık. Ziyaret ve toplantılarımızda, bu dönemde, işçi, memur ve esnaf eylemlerinin birleştirilmesi gerektiğini vurguladık.
Esnaf odalarının büyük bir bölümünün olumsuz tutumuna rağmen, esnaflara Emek Programı anlatılarak 14 Nisan çağrısı yapıldı. 14 Nisan’da yapılan mitinge 60 binin üzerinde emekçi katıldı. İstasyon Meydanı’na, Emek Platformu bileşeni sendikalar, şehrin değişik bölgelerinden merkezi caddeleri trafiğe kapatarak girdiler. Bugüne kadar mitinglere az sayıda üyesiyle katılan sendikaların tamamı mitinge kitlesel bir şekilde katıldılar. Çevre köylerden köylüler TZOB’la alana girdiler. Üniversite öğrencileri hocaları ile birlikte kitlesel olarak “Kahrolsun IMF, YÖK’e Hayır” pankartıyla alana girdiler. Antep’teki esnafların tamamı kepenk kapatarak mitinge katıldılar. 14 Nisan’da hiçbir yer açılmadı. Sadece Beğendik, Migros, Gima gibi büyük süpermarketler polis koruması ile açıktı. 14 Nisan’da Antep’te yaşam durdu.
Emek Platformunun merkezi kararlarının uygulanması ve kendi özgül koşullarında karar almada EP’in konumu nedir?
Merkezi Emek Platformu’nun kararlarının tamamı geliştirilerek ilimizde uygulandı. Örneğin 1 Aralık iş bırakma eyleminde işçi konfederasyonları Antep’teki şubelerini arayarak “bu memurların eylemi, bizler destekçiyiz ve iş bırakmıyoruz” demelerine rağmen, Antep Emek Platformu tüm işyerlerinde iş bırakarak 1 Aralık eylemine katıldı.
Ülkenin birçok yerinde yapılan 1 Aralık eylemleri işçi katılımının az olduğu memur ağırlıklı eylemler oldu, buna karşın ilimizdeki eyleme katılanların ezici bir çoğunluğu işçiydi. Antep Emek Platformu’nun çalışma tarzı, merkezin kararlarını da dikkate alan ve yerel sorunlara karşı ortak eylemler örgütleyen tutum takınma üzerinden gelişti.
Emek Platformu’nun emek hareketi açısından taşıdığı anlam nedir? Antep Emek Platformu nasıl bir çalışma yürütüyor?
Emek Platformu; yıllardır emekçi sınıflar arasındaki suni bölünmeleri ortadan kaldırarak sermaye saldırılarına karşı emek cephesini yaratmaya, sendikalar ve emek örgütleri içerisindeki güvensizliği yıkarak sermaye cephesine karşı emekçilerin mücadele örgütü olmaya doğru gidiyor. Antep’te Emek Platformu, yıllardır “sağcı-solcu”, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, laik-anti-laik diye bölünen emekçileri bir araya getirme noktasında yeni bir umut ve heyecan yaratmıştır.
Gelinen noktada Antep Emek Platformu’nun Antep emekçilerinin nezdinde ağırlığı, çekim merkezi olma düzeyi nedir?
Röportajın başında da belirttiğim gibi, yıllardır Antep’te oluşmuş olan Antep emekçilerinin sendikalara güvensizliği yıkılmaya başladı ve ortak sorunlara karşı ortak mücadele etme eğilimi güçlendi, ilk defa 1 Aralık eylemine ve EP çalışmalarına katılan konfederasyon temsilcisi “biz ilk defa 1 Aralık eylemine katıldık, üyelerimiz ‘bundan sonra eylemleri ortak yapalım, ayrı eylem yaparsak arkanızdan gelmeyiz’ diyorlar” diyor.
EP çalışmaları içerisinde dönem dönem sağdan ve soldan sorumsuz tutum ve davranışlar yaşanıyor. Bunu pratik iş üzerinde yaşıyoruz. Örneğin önceden Radyo ve TV programlarında EP isminin kullanılmamasına özel bir çaba sarf ediliyordu. Fakat son dönemde yaşanan herhangi bir soruna ilişkin yerel basın kuruluşları EP’in görüşlerini alıyor. EP, Antep emekçileri içerisinde tamamen meşru ve bir umut haline gelmeye başladı. 14 Nisan’da tüm sendikalar toplam 20 bine yakın bir kitle ile mitinge katılırken, 40–50 bin civarında emekçi de doğrudan EP’in çağrısına uyarak bu eyleme katılmıştır.
Antep örneği, yerel olarak oluşturulan platformların, eğer sendikalar işçi ve emekçilerden kopuk durmaz, işçi ve emekçileri birleştirmek üzere ciddi çalışırlar ve yerel inisiyatiflerini de kullanırlarsa, ildeki işçi ve emekçiler arasında dayanışma ve ortak mücadele etme tutumunun gelişmesine katkıda bulunmak bakımından önemli bir rol oynadıklarını göstermektedir.
Mücadeleci sendikanın görevi nedir?
Mücadeleci ve sınıf kaygısı taşıyan sendikacıların inatçı ve kararlı tutumlar alarak yerel inisiyatifi oluşturma ve sürdürme konusunda üzerlerine önemli görevler düşmektedir. Örneğin asılacak bir pankartın rengi dönem dönem EP toplantılarında tartışılmaktadır. Sendikal bürokrasinin uzantıları ve etkileri yerel EP’te de hissedilmektedir. Gelişen hareket karşısında paniğe kapılma ve “acaba sağcılığımızdan ya da solculuğumuzdan taviz mi veriyoruz” kaygısıyla EP’i parçalama tutumları dönem dönem gelişmektedir. Platformu dağıtıcı sınıf dışı tutum ve davranışlar ortaya çıktığında, sınıf sendikacıları üzerlerine düşeni yaptıklarında, bu durum ortadan kaldırılabilir. Yerel olarak yaratılan sınıf birlikteliği ve mücadeleci EP çizgisi temel alınarak böyle davranan sendikacılara “bu platforma ve harekete zarar veren kim olursa işçi ve emekçiler içerisinde teşhir edileceği ve hain ilan edilecekleri” hatırlatıldığında, bu tip unsurlar davranışlarından vazgeçmektedirler. Kuşkusuz mücadeleci sendikacıların, EP’i kendi tabanı ile bütünleştirerek, EP’in etkinliklerine üyelerinin tamamını katarak örnek tutum sergilemeleri gerekmektedir. Sendikalar ve tabanlarındaki işçilerin birleştirilmesi ve birleşik mücadelenin geliştirilmesinde ısrar etmek ve bunun için gerekli çalışmaların yürütülmesinde kararlı davranmak, tabii ki en çok mücadeleci sendikacıların üzerine düşmektedir.
Mayıs 2001