Proletaryanın sınıf savaşımı ve parti faaliyeti

I.

Kapitalist üretim biçiminin önkoşulu, emek-gücünden başka satacak bir şeyi olmayan ve yaşamını sürdürmek için emek-gücünü kapitaliste satmak zorunda kalan işçi sınıfının varlığıdır. Kapitalizm, artı-değer sömürüsü olmadan, bir toplumsal-ekonomik sistem olarak varlığını sürdüremez. Kapitalist, ya da para sahibi, artı-değer elde etmek için -üretim ve geçim araçlarının ve hammaddelerin mülkiyetine sahip olmanın başkaca bir yolu yoktur-, “piyasada kullanım değeri, değerin kaynağı olmak için özel bir niteliğe sahip bulunan bir meta” (Marx) bulmak zorundadır. “Tüketim süreci aynı zamanda değerin yaratılması süreci” olan bu meta, işçinin emek-gücüdür. Kapitalist, varlığının temel koşulunu, emek-gücü kullanımıyla elde edilen ve karşılığı ödenmemiş olan artı-değere el koymada bulur. Kapitalist özel mülkiyetin “dokunulmazlığı” üzerine burjuva vaazın nedeni budur. Kapitalist, işçinin emek-gücü (meta üreten meta) çeşitli sürelerle (bir gün, bir hafta, bir ay vb.) ve karşılığı çalışma süresi sonunda ödenmek üzere, belli bir asgari üzerinden satın alırken, daha baştan, işçiye kendi gereksinimlerini karşılamak için gerekli olan emek zamanından fazla olan bir süre çalıştırmayı ve bu artı-emek zamanında üretilen artı-ürüne karşılıksız el koymayı garantilemiş olur. Kapitalist sermaye birikimi, artı-ürün üzerinden sağlanan artı-değerin, kapitalistin gereksinimlerine harcanan kesimi dışındaki bölümün yeniden üretime sokulması ve bu artıyla büyüyen sermayenin yeni artı-değer yaratmasıyla mümkün olur. Ücretli emek-gücü olmaksızın ne sermaye, ne burjuva toplum olabilir; burjuva toplumun temelini, proletaryanın iktisadi köleliği oluşturur.

İşçi sınıfının, sınıf olarak kurtuluşu (ki onun kurtuluşu tüm toplumun kurtuluşunu hazırlar) her şeyden önce ve esas olarak, onun ücretli kölelik durumunun sona erdirilmesini, kapitalistin, karşılığı ödenmemiş emeğe el koymasının koşullarını tümüyle ortadan kaldırmayı gerektirir. Proletarya, bunu ancak proleter devrimi yoluyla siyasal iktidarı ele geçirerek ve üretim araçlarının, toprağın ve hammaddelerin özel mülkiyetine son vererek gerçekleştirir.

Proleter devrimin ve kapitalist toplumun yerine sosyalist toplumun kuruluşunun koşullarını, bizatihi kapitalizm yaratır. Bu kaçınılmazdır. Kaçınılmazlık, “tümüyle ve yalnızca çağdaş toplumun gelişmesinin ekonomik yasasından” çıkar. Kapitalizm, gelişmesi içinde, sosyalizme götürecek çelişkileri, güçleri ve genel koşulları yaratır. “Emeğin toplumsallaşması, sosyalizmin kaçınılmaz doğuşunun başlıca maddi temelini hazırlamaktadır. Bu dönüşümün düşünsel ve manevi itici gücü, bizzat kapitalizm tarafından eğitilmekte olan proletaryadır. Proletaryanın, burjuvaziye karşı, her gün biraz daha içerik yönünden zenginleşerek bir sürü biçimlerde ifadesini bulan savaşımı, politik gücün proletarya tarafından ele geçirilmesine (‘proletarya diktatörlüğü’) yönelen, politik bir savaşım halini kaçınılmaz olarak alır. Üretimin toplumsallaşması, sonunda üretim araçlarının toplumun malı olmasına, ‘mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi’ne yol açmak zorundadır.” (Lenin)

Kapitalizm, gelişme sürecinde, tüm üretim dallarının birbirlerine bağlanmasına, ulusal pazarın oluşmasına ve proletaryanın sınıf olarak hareketinin gelişmesine, işçilerin, fabrika yaşamı içinde örgütlü ve disipline olmuş bir güç haline gelmesine yol açar. O, her yerde burjuvaziyle birlikte proletaryayı yaratarak modern sınıf mücadelesinin koşullarını hazırlar ve olgunlaştırır.

Komünist Manifesto’da “…burjuvaziye karşı olan bütün sınıflardan yalnızca proletarya gerçekten devrimci sınıftır. Öteki sınıflar büyük sanayi ile yıkıma doğru gitmekte ve mahvolmaktadırlar; proletarya, tersine, onun en son ürünüdür.” diye yazar. Proletarya, kapitalizmle birlikte, diğer ara sınıfların yıkıma sürüklenmesinin yanı sıra; sürekli büyüyen ve aynı zamanda emek-gücünden başka satacak bir şeyi olmayan (mülksüzleştirilmiş tek sınıf) en devrimci sınıftır.

İşçi hareketinin gücü her yerde büyük sanayinin gelişmesinde, işçinin toprağa bağımlılığının son bulmasında, proletaryanın yoğunlaşmasındadır. İşçi sınıfı, sürekli gelişen bir sınıf olarak, kendi durumunun bilincine ulaşıp, “kendisi için sınıf haline geldikçe, sosyalizm mücadelesi de güç kazanır. Kapitalizmin, işçi sınıfının yalnızca fabrika ve işyerlerinde toplamakla kalmadığı, ama aynı zamanda işçilerin saflarında rekabeti de örgütlediği gerçeği, burjuvaziye karşı, proleter sınıf birliğinin ve sınıf olarak karşı duruşun uzun mücadeleler içinde gerçekleşmesine yol açar.

 

II.

Kapitalist gelişme, öte yandan, kırsal nüfusun yoksullaşmasına ve yıkımına, tarımsal nüfusun bir kısmının devamlı topraktan koparak kentlere akışına ve sermaye için bir yedek emek ordusunun yaratılmasına yol açar. Köylülük, çoğunluğu topraktan kopmak zorunda kalan ve proletaryaya yaklaşan ve azınlık bir kesimi de zenginleşerek burjuvaziyle birleşenler olarak, başlıca iki kesime ayrılır. Küçük-burjuva niteliğine uygun tarzda, burjuvaziyle devrimci proletarya arasında bocalayan bu yığın içinde de “mülk sahipliği ve proleterlik eğilimleri arasındaki uzlaşmaz karşıtlık” yaşanır. Bu durumun, işsizlik ve yedek emek ordusunun varlığı nedeniyle bir yandan işçiler içinde iç rekabeti artırma ve işçi hareketinde istikrarsızlığa yol açma; öte yandan, burjuvaziyle çıkarları çatışan kesimlerin işçi sınıfı yanında yer almaya zorlanmaları (kapitalist sınıf köylülüğü de sömürmektedir) nedeniyle, büyük burjuvaziye karşı mücadele güçlerinin genişlemesi gibi, iki sonucu vardır.

 

III.

Türkiye’de son 20–30 yıllık süreçte kapitalist gelişme hız kazandı. Burjuvazi-proletarya çelişkisi, biri; kapitalist ekonomi yasalarının işleyişine uygun ve öteki, ekonomi “dışı” politik zorla gerçekleştirilen nüfus kaydırması sonucu olmak üzere, başlıca iki gelişmeyle daha da keskinleşti. Kapitalist gelişmenin dışa bağımlı özelliği ve pre-kapitalist toplumun “ayak bağı” temsilcileriyle girişilen işbirliği, gelişmenin sancılı yaşanmasına yol açmakla birlikte, yüzyıla yakın bir zamandır devam ede-gelen kapitalistleşme süreci, milyonlarca proleterin şahsında kapitalizmin “mezar kazıcısı”nın yaratılmasına yol açmakla kalmadı, işçilerin (Türk-Kürt), sınıf mücadelesinin çetin ve çatışmalı ilişkileri içinde örgütlenmeleri (sendikal) ve sınıf düşmanına karşı öfke ve güç biriktirmelerine hizmet etti.

Kapitalist iç pazarın genişlemesi, doğal olarak, daha fazla nüfusun sanayi yedek ordusu haline gelmesine, geniş işsizler kitlesinin ucuz işgücü potansiyeli olarak, işçi ve çalışan emekçilere karşı rekabet ve tehdit unsuru olarak kullanılmasına yol açmaktadır. Politik zor yoluyla (Kürdistan’da son on yılın önemli bir olgusu) kırın boşalması ise, gerçekte burjuvazinin ve kapitalizmin bunalımını artıran bir etkendir. Şehirlere yığılan ek nüfus, spekülatörlerin ve rantiyerlerin sömürü payında dönemsel artışa yol açmakla birlikte, uzun vadede kitlelerin alım gücünün düşmesi ve büyüyen stoklar, bunalımı ağırlaştırıcı bir rol oynamaktadır. Bu yolla burjuvazi, tüm popülist demagojiye karşın, küçük üretimi tahrip etmekte ve iç pazarla oynamaktadır.

Bireysel küçük mülkiyet, yığınların kölelik koşullarını ağırlaştırmasının ve burjuvazinin egemenliğini sürdürmesinin olanaklarını, başka şeylerin yanı sıra; işçi sınıfının sınıf savaşımında frenleyici bir rol oynamakla genişletir. Küçük mülk sahibinin göreli “gönenci”ne temel oluşturan küçük toprak parçası, ev ya da bahçe, gerçekte işçi sınıfının ve onunla birlikte kent ve kırın geniş küçük burjuva kitlelerinin köleleştirilmesinde, burjuvazi ve toprak ağaları tarafından kullanılan bir araca dönüşür. Sömürücü sınıflar ekonomik ve politik açmazlarının büyümesi koşullarında daha fazla yoğunlaşan bir çabayla, ama hemen her zaman, köylülüğü ve şehir küçük burjuvazini işçi sınıfına karşı yedeklemeye çalışırlar. Ancak, emperyalizme bağımlı geri kapitalist ülkelerde, bu politikanın hayata geçirilmesi oldukça güçtür. Bunalımın yükünü çok çeşitli biçimlerde, dolaylı ve dolaysız vergiler ve sürekli zamlarla işçi sınıfının yanı sıra; küçük burjuva kitlelere de aktaran egemen sınıflar, kaçınılmaz olarak onları karşılarına alırlar. (Bugün gerek topraklarından faşist zorla sürülen Kürt emekçi köylülerinin, gerekse şehir küçük burjuvazisinin sermaye ve diktatörlüğe karşı, işçi sınıfıyla birlikte hareket etmelerinin nesnel zemini daha da genişlemiştir.)

Proletaryanın, kapitalizme ve burjuvazi ve toprak ağalarının egemenliğine karşı sınıf savaşımında, şehirlerin büyük işsiz kitlesini ve köylerden zorla sürülen geniş emekçiler yığınını yanma almak için, onların taleplerini de sahiplenerek mücadele cephesini takviye edeceğine ve birleşik işçi-emekçi hareketinin başında tarihi rolünü oynayacağına kuşku yoktur.

 

IV.

Proletaryanın “dünya tarihindeki devrimci rolü” komünist toplumu yaratmaktır. O, bu görevi, ancak her bir ülkede işçi sınıfının sosyalist yığın partisi biçiminde örgütlenerek ve kapitalistler sınıfına karşı sınıf savaşımı yoluyla ve sosyalizmi inşa ederek yerine getirebilir. Proletaryanın sınıf savaşımında en büyük silahı örgütüdür. Çünkü sınıflar mücadelesi en üstte partiler mücadelesi biçiminde sürer. Parti, işçi kitleleriyle kopmaz bağa sahip olan ve bilimsel sosyalizmin bilgisiyle donanmış öncü işçilerden, sınıfın en ileri, en fedakâr ve en kararlı öğelerinden oluşan, sınıfın bağımsız politik örgütüdür. Sınıfın üstünde, ya da dışında değil, onun bir parçasıdır.

İşçilerin, her türlü koşulda sınıf savaşımının aracı olacak bir politik örgütlenmesi olmaksızın, sermaye egemenliğini yıkmak mümkün değildir. Bu bakımdan proletarya saflarındaki komünist çalışma, burjuvaziye karşı mücadelede başarıya ulaşıp ulaşmama (politik iktidarın alınıp-alınmaması) üzerinde belirleyici bir rol oynar.

Proletarya kitlelerinin, tüm sınıflı toplum tarihinin “sınıf savaşımları tarihi” olduğunu, insanlığın, ücretli kölelik sisteminden ancak örgütlenmiş proletaryanın sınıf savaşı yoluyla kurtulabileceğini, bu güce sahip tek sınıfın kendisi olduğunu, üretim araçları karşısındaki konumu ve kapitalist üretim ilişkileri içindeki yerinin ona bu gücü sağladığı ve onu kendisiyle birlikte tüm toplumu kurtarma tarihi göreviyle yükümlendirdiğini kavraması, bu mücadelede zafere ulaşmasını sağlar. Bu o kadar önemlidir ki, Lenin, “sosyalistlerin yapması gereken tek şey”, “Modern toplumdaki durumuna bağlı olarak, hangi toplumsal gücün sosyalizmin gerçekleştirilmesinde çıkarı olduğunu kavramak ve bu güce çıkarlarının ve tarihsel görevinin bilincini vermektir” olarak belirtiyordu.

İşçiler, kapitalistlere karşı, en küçük ekonomik talepleri dâhil, haklarını elde etmek için birleşmenin zorunluluğunu, günlük mücadele içinde kavrarlar. Ancak, işçilerin kurtuluş için sosyalist siyasal savaşıma hazır olmaları gerekir. Proletarya, siyasal iktidarın alınması mücadelesine girişmeden, onun kendiliğinden sendikal hareket içinde burjuvazi ve sermayeyi yenilgiye uğratması mümkün değildir. O, tarihsel devrimci rolünü, ancak sosyalist siyasal hareket (bağımsız politik parti) olarak örgütlenerek yerine getirebilir.

Proletarya partisinin faaliyetinin temelini ise, sosyalizmi, “işçi sınıfının siyasal amacı” haline getirmek oluşturur. Çünkü sosyalist bilinç proleter sınıf savaşımının zorunlu bir sonucu olarak doğmaz. Sosyalizmin maddi köklerinin kapitalist ekonomik ilişkilerde bulunması, onun, ekonomik-kendiliğinden hareketin içinden kendiliğinden, ya da zorunlu olarak doğacağını göstermez. Lenin, bu durumu şöyle izah eder. “işçiler arasında sosyal-demokrat (sosyalist-ÖD) bilincin olamayacağını söyledik. Bu bilinç onlara dışarıdan getirilmeliydi… İşçi sınıfı salt kendi çabasıyla yalnızca sendika bilincini, yani sendikalar içinde birleşmenin, işverenlere karşı savaşım vermenin ve hükümeti, gerekli iş yasalarını çıkarmaya zorlamanın vb. gerekli olduğu inancını geliştirebilir. Oysa sosyalizm teorisi mülk sahibi sınıfların eğitim görmüş temsilcileri tarafından, aydınlar tarafından geliştirilen felsefi, tarihsel ve iktisadi teorilerden doğup gelişmiştir.”

Proletarya, kendi geleceğini eline almak ve toplumsal kurtuluşu sağlamak için sosyalizm bilgisiyle silahlanmalıdır. “Proletarya” diyordu Lenin; “ancak, proletaryanın hegemonyasının bilincinde olduğu ve bu fikri uygulamaya soktuğu oranda devrimcidir. Bu görevin bilincinde olmuş bir proleter, köleliğe karşı başkaldırmış bir köledir. Sınıfının önder olması gerektiği düşüncesinin bilincine varmamış, ya da bu düşünceyi kabul etmemiş bir proleter, bir köle olarak kendi durumunu kavramamış bir köledir; olsa olsa bir köle olarak, durumunu, iyileştirme yolunda kavga veren bir köledir, ama köleliği alaşağı etme uğruna kavga veren biri değildir.”

Proletarya köleliği tümden ortadan kaldırmalıdır. Sömürünün, sınıfların ve devletin ortadan kalkmasına giden yol, proletaryanın anti-kapitalist mücadelesinin zaferinden geçer. Bunun için, her gerçek proletarya partisi, proletaryanın bağımsız sosyalist sınıf örgütü olmak ve sosyalizm bilincini sınıfa taşıyarak, onun, kendi durumunun ve tarihsel görevlerinin farkına varması ve buna uygun olarak toplumun tüm ezilen kesimlerinin başına geçerek, siyasal ve sosyal devrimi başarmasını temel görevi sayar.

 

V

Proletaryanın, pratik-politik sınıf savaşımını iktidar mücadelesine dönüştürmesi, ancak, onun parti olarak örgütlenmesi ve işçi kitle hareketiyle ve tüm emekçi hareketiyle kopmaz bir bağa sahip olmasıyla mümkündür. Kapitalizmin işçileri topladığı her yer komünistlerin çalışma alanıdır. Fabrikalar, maden ocakları, kapitalist çiftlikler, işsizler kitlesi ve onların semtleri, genç işçilerin biriktiği atölyeler, meslek okulları ve çırakların bulundukları yerler. Proletarya ve emekçilerin devrimci eylemine katılma, örgütleme, her koşulda komünistlerin baş görevidir. Parti, bir devrimci yükseliş durumunda, kitle hareketinin devrimci yönetimi ve ilerletilmesi görevini, ancak sendikal hareketi devrimcileştirir, proletarya kitlesi içinde partiyi güçlendirir ve diğer emekçi kesimlerin desteğini kazanırsa, başarabilir. Bir “öncü”, çıkarlarını savunduğu ve öncülük ettiği yığından kopmadığı ve onu ileri doğru gerçekten yürütebildiği zaman görevini yerine getirmiş sayılır. Engels, toplumsal devrimlerin başarısı için gerekenleri sayarken, şunu önemle vurguluyor; “Toplum düzeninin tam bir dönüşümünün söz konusu olduğu yerde, yığınların kendilerinin de bunda işbirliği yapmaları, daha önce neyin söz konusu olduğunu, kendilerinin ne için (bedenleriyle, canlarıyla) işe karıştıklarını anlamış olmaları gerekir. … Ama yığınların yapılacak olanın ne olduğunu anlaması için, uzun direşken bir çalışma zorunludur ve işte şimdi bizim yaptığımız da bu çalışmadır ve biz, bunu, hasımlarımızı umutsuzluğa düşüren bir başarı ile yapıyoruz.”

Parti, çalışmasının tüm yönlerinde işçi sınıfı kitlelerine dayanmalıdır, işçi sınıfının günlük ekonomik hareketine katılmadan, onun kapitalistlere ve hükümetlere karşı eylemi içinde yer almadan, dahası bu eylemlerin üzerinde yükseldiği taleplerin elde edilmesi için örgütlü mücadelenin gerekliliği yönünde sınıf içinde ajitasyon çalışması sürdürmeden, sınıfın sosyalizm bilinciyle eğitilmesinin imkanı bulunamaz. Komünistler, ancak sınıfın kendiliğinden hareketi içinde yer alarak, onun, uzun vadeli çıkarlarının ve tarihi görevlerinin farkına varmasına yardımcı olabilirler. Sosyalist faaliyet, bir bakıma, kendiliğinden harekete katılarak, kendiliğindenliğin aşılması ve “kendi için”denliğe dönüşmesi ve sınıfın iktidara hazırlanması için yapılan çalışmadır. Proletaryayı, tüm sınıf ilişki ve çelişkilerinin; işçi ve emekçilerle, burjuvazi ve gericilik arasındaki çatışmanın nedenleri ve kaynaklarının bilgisiyle, onun alması gereken tutumun ne olması gerektiği düşüncesiyle silahlandırmaktır.

Parti çalışması politik bir çalışmadır. Politik ajitasyon, propaganda ve örgütleme faaliyeti sınıfın mücadelesinin politik iktidar mücadelesine genişlemesi için yürütülür. Proletarya bu faaliyetin yardımıyla ve kendi hareketi içinde eğitimden geçer, parti politikalarının doğruluğuna pratikte deneyerek ikna olur ve bu düşünceleri yaşama geçirerek, maddi bir güç, değiştirici ve dönüştürücü bir güç haline getirir. Partinin tüm pratik-politik faaliyeti, bir yandan henüz sendikal düzeyde bile örgütlü olmayan geniş işçi kitlesinin sendikal örgütlenmesine yardımcı olurken, öte yandan ve esas olarak, işçi sınıfı kitlesi içinde, burjuva siyasal etkinin her çeşidine karşı uzlaşmaz bir mücadeleyle, sosyalist bilincin yayılmasını, sendikaların ve fabrikaların sınıfın devrimci direniş merkezlerine dönüşmesini, sendikalardaki burjuvazinin etkisiz kılınmasını, sınıfın en ileri ve öncü unsurlarının partide örgütlenmesini hedefler.

Parti çalışması, en genelde propaganda, ajitasyon ve örgütleme çalışmasıdır. Parti bu çalışmayı, fabrikalarda, işyerlerinde, işçi kitle örgütlerinde, temel parti örgütleri olan hücreler ve komiteler şeklinde örgütlenerek yürütür. Eğer parti, işçiler içinde, dal-budak salmış hücreler ve komiteler biçiminde örgütlenmeyi başarmışsa; işçilerin ana kitlesiyle sağlam bağlara sahip, onların en ileri, en fedakar, en kararlı ve bilinçli öncü unsurlarını, her biri faaliyetin bir yönü üzerinde görev alacak tarzda, propagandacı, ajitatör, örgütçü vb. olarak görevlendirilmesi sağlanabilirse varılır. Az-çok yetenek gösteren ve işçilerle sağlam bağlara sahip işçi devrimcilerin fabrika ve sendika çalışmasını omuzlamasıyla, parti sınıf içinde mevzilenecek ve sınıf bağları gelişip-güçlenecektir.

 

VI.

Parti çizgisini hayata geçirecek olanlar kadrolardır. Proletaryanın büyük öğretmenlerinin bu konudaki sözleri bilinir. Politik çizgi belirlendikten sonra belirleyici rol oynayacak olanlar kadrolardır. Lenin, “tarihte hiçbir sınıf, hareketi örgütlemeye ve yönetmeye yetenekli kendi siyasi önderleri, kendi ilerici temsilcileri olmaksızın iktidara gelmemiştir.” der.

Yetenekli, kararlı, inançlı ve fedakâr kadrolar olmadan, işçi sınıfı hareketiyle sosyalizmin birleştirilmesi zordur. Kadrolar, pratik parti çalışması içinde pişerek ve Marksizm’in bilimsel ideolojisini özümseyerek yetişirler. Proletaryanın en ileri, en kararlı ve fedakâr unsurlarının, işçi sınıfı kitlesiyle kopmaz bağlara sahip öncü öğelerinin partiye kazanılması, ancak en deneyimli parti kadrolarının bu çalışma içinde yer almasıyla mümkündür. Parti çalışmasının örgütsel hedefi, başlıca proletarya merkezlerinde, temel sanayi işletmelerinde ve sendikalarda, sınıf bilinçli öncü işçilerin içinde yer aldığı, temel görevi işçilerin ana kitlesini sosyalizme ve partiye kazanmak olan temel parti örgütlerinin yaratılmasıdır. İşçi sınıfı, bunu başaracak kadrolara, bu türden kendi önderlerine, hareketin zorlukları içinde yetişmiş ve çelikleşmiş profesyonel militanlara sahip olmadan, hareketi yönetemez, devrim yapamaz ve iktidar olup iktidarını sürdüremez.

Parti kadrolarının, devrimin kadrolarının yetiştiği yer ve gerçek eğitim okulu işçi kitle çalışmasıdır. Proletaryanın, şehir ve kır emekçilerini günlük pratik mücadelesi içinde, fabrika ve sendikalarda, maden ocakları, atölyeler ve işsiz kitleleri arasında çalışmadan, hareketin pratik sorunlarıyla boğuşmadan gerçek parti militanı ve devrimin kadrosu olunamaz. Devrimci militan, yaşamını, proleter kitleler içinde, onların bilincini, örgütlenmesini ve devrimci girişkenliklerini geliştirmeye adayan kişidir. Lenin, Babuşkin örneğini vererek, “Böylesi adamlar olmadan Rus halkı ebediyen köleler ve yarı köleler halkı olarak kalır. Böylesi adamlarla Rus halkı tüm sömürüden tam kurtuluşunu kazanacaktır. ” diyordu. Bizim partimizin ve tüm milliyetlerden Türkiye proletaryasının yüzlerce, binlerce Babuşkin türü işçi devrimciye, işçi militana ihtiyacı vardır. Ve bunlar işçi kitle mücadelesi içinde yetişecektir.

“Devrimci inisiyatif, yaratıcı yetenek; devrim için sorumluluk, hesap sorma ve hesap verme duygusu, parti disiplinini içtenlikle benimseme, sınıfa sadakat ve yoldaşlarla paylaşma; partisiz kitlelerle canlı ve yaratıcı bağlar kurma; kitleler üzerinde güven ve otorite kazanma vb. bütün bu devrimci yetenek ve erdemler” (TDKP Röportajı) gibi bir devrim ve parti militanında bulunması gereken özellikler, ancak böyle bir faaliyet içinde ve temel parti organları olarak hücre yaşamı içinde kazanılabilir ve geliştirilebilir. Devrimci militanların başarı ve başarısızlıkları, zaaf ve yetenekleri ancak yasadışı faaliyet içinde ve işçi ve emekçi kitleler içinde yürütülen çalışmada ortaya çıkar. İşçilerle kurulan bağlar ve bunların dönüştürülmesinde, öncü işçilerin (parti görevlerini üstlenmek üzere) partiye kazanılmasında, yeraltı basınını işçiler içinde ve bizzat işçiler eliyle gizli dağıtımının örgütlenmesinde, gizli teknik aygıtın koşullara uygun mükemmelleştirilmesinde gösterilen başarı komünist kadro faaliyetinin ve değerlendirilmesinin temel kıstasıdır.

Lenin, “Gizli bir örgütü yönetmenin sanatı -diyordu- mümkün olan her şeyden yararlanmakta; ‘herkese yapacak iş vermekte’ ve aynı zamanda bütün hareketin önderliğini, sırf birtakım yetkilerle değil, otoriteye, canlılığa, daha fazla tecrübeye, daha çok yönlülüğe ve daha fazla yeteneğe sahip olarak elde tutmakta yatar. “

İşte tüm yönetici ve temel parti örgütlerinin ve tek tek her parti üye ve görevlisinin yol gösterici ilkesi! Yerel işçi hareketine ve devrimci harekete önderlik, hiçbir biçimde, dar çevrenin, elde varolanların ve var olduğu kadarıyla parti organlarının yönetimi olarak darlaştırılamaz. Bir komünist militan ve partinin her temel ve yönetici örgütü, “her dönem ve koşulda dayanılacak güçlerle, yararlanılabilecek güçleri doğru seçebilmesi”, onları en verimli tarzda organize ederek, faaliyetin en geniş işçi kitlelerini kucaklaması ve yeni güçlerin kazanılmasını içerecek boyuta genişlemesini gözetmelidir.

Parti kadroları, politik gündemi ve gelişmeleri en iyi izleyen ve hareketin ihtiyaçlarına cevap veren bir çalışma tarzıyla gerekli adımları zamanında atmasını bilen kişilerdir. Parti güvenliğini gözetmeyen, illgalite kurallarına uymayan, risksiz devrimcilik beklentisi içinde olan, hantal, liberal, duyarsız kişilerin parti çalışmasına büyük zararlar vermesi kaçınılmazdır. Kadrolar, uzun vadeli çıkarları her zaman başa almak, günlük işler içinde reformcu taleplerle sınırlı sendikalist çalışmaya saplanıp kalmamak zorundadırlar. Oturmuş sağlam karakter ve kişilik, militan devrimci çalışma içinde ve her türden dar deneyci, legalist, lafazan-tutarsız vb. gibi özelliklere karşı mücadele edilerek kazanılabilir.

Devrimci duyarlılık, yoldaşça güven, saygı, sevgi ve bağlılık, devrimci değerler olarak sürekli ancak böyle bir çalışma içinde geliştirilebilir. Karşı-devrim ve faşizm, her zaman öncelikle bu değerlere saldırır, bu değerleri çözme yoluyla, proletaryayı devrimci siyasal öncü örgütünden yoksun kılmaya çalışır. Düşman saldırıları karşısında gerilemeyen, paniğe kapılmayan, umudunu, güvenini ve bağlılığını koruyanlardır gerçek devrimciler. Onlar, devrimin yolunun düz olmadığını, yengiler ve başarılar kadar, başarısızlıklar ve yenilgileri de içerdiğini bilir ve her duruma hazır olurlar; sürekli kendilerini yeniler, proletarya ve emekçilerin saflarında yeniden ve yeniden sağlam örgütler yaratarak, varolanları geliştirip dönüştürerek, yeni öncü unsurlarla takviye ederek yola devam ederler.

 

VII.

Bugüne kadar yayınlanan tüm temel parti belgeleri, örgüt çalışmasında ve işçi kitle faaliyetinde ilkesel değerde belirlemeleri içerir; parti çalışmasında temel ve yönetici örgütlerin eyleminde, her koşulda göz önünde tutulması gereken proletaryanın uzun vadeli çıkarlarına bu belgelerde dikkat çekilir. Buna göre; tüm yerel yönetici komiteler, yerel işçi hareketinin ve devrimci hareketin yönetici örgütü olarak, partili-partisiz işçi kitleleriyle kopmaz bağlara sahip olmalıdırlar. Parti yerel örgütünün başta gelen görevi yerel işçi hareketinin ve devrimci örgütün yönetimidir. Yerel örgüt, yerel düzeyde “olup-biten her şeye önderlik edebilmek için… işçi sınıfı hareketinin, bizzat işçiler içinden çıkacak bütün öncü unsurlarını kapsamalı … hareketi bütün yönlerden yönetmeli, partinin bütün mahalli kuruluşlarının, güçlerinin ve araçlarının sorumluluğunu üstlenmelidir.” (Lenin)

Tüm parti organlarının, parti komitelerinin ve sorumlu her parti militanın önündeki görev, pratik parti faaliyetinin ortaya çıkardığı olumsuzlukları; dar-sekter, çevreci, legalist ve liberal vb. eğilimleri, anlayış ve uygulamada ezerek, temel parti politikasında ısrarlı olmaktır.

“Hareketin gücü büyük fabrikalarda yatmaktadır.” Tüm işçi sınıfı merkezlerinde, en yetenekli parti militanlarının öncelikli çalışma alanı bu fabrikalardır. Sınıfın mücadelesinde, tüm ülkede sanayi merkezleri ve buralarda da büyük fabrikalar ve maden ocakları, hareketin ileri gidişinde ve istikrar ve kararlılığın sağlanmasında temel öneme sahiptirler; başı çeker, nabzı elde tutarlar. Parti işlerinin bir yönünde yetenek gösteren işçi ve aydın devrimcilerin, genç komünist militanların bu çalışmaya sevk edilmesiyle ve çalışma içinde her bakımdan özenle desteklenmesiyle yeni kadrolar ancak kazanılabilir. Yeni kadroların yetiştirilmesi, özenli bir yaklaşımı, tecrübelerin aktarılmasını, hataların öğretici tarzda eleştirisini ve hangi alanda ve daha verimli çalışabileceklerinin doğru tespitini gerektirir. Devrimci ve ihtilalci bir proletarya partisinin militanları hiçbir zorluktan yılmayan, gizli örgüt çalışmasında ustalaşmış, kararlı, inançlı ve komünizm davasına içtenlikle bağlı kişilerdir; Marksizm’in bilimsel teorisiyle donanmış, siyasal polisin taktiklerine karşı, bir yeraltı savaşçısının uyanıklığıyla devrimci taktikler geliştiren ve tüm koruyucu ve geliştirici gücü işçi ve emekçi kitle hareketinde gören, saldırılar karşısında yılmadan bulundukları her yerde gizli örgüt çalışması yürüten kişilerdir.

Legalist, reformcu-sendikalist, lafazan ve fakat pratik görevler karşısında kayıtsız, ertelemeci, “devrimci tipi”, partinin ve devrimin Leninist ihtilalci militanı olamaz. Komünist kadrolar, konumları, yetenekleri, ilişkileri ve anlayışlarıyla sürekli devrimci kalabilen ve kendini yenileyen, bütün enerji ve zamanını yığınlar içinde çalışmaya ve parti faaliyetinin sorunlarına ayıranlardır.

Yerel çalışmada, gizlilik ve illegalite, en başta yerel yönetici organın ve temel parti örgütü olarak hücrelerin faaliyetinde hâkim kılınmalıdır. İşbölümüne dayalı bir faaliyetle hem gizlilik sağlanır ve hem de profesyonel çalışmaya uygun bir iç yaşam sağlanır. Herkesin her bilgiye sahip olduğu ve her işe koşturduğu bir çalışma değil; işbölümü üzerine oturan ilkeli ve profesyonel bir çalışma. Yerel yönetici organ, yerel hareketin ve örgütün sorunlarının bilgisine sahip olmadan hareketi ve örgütü örgütleyemez, yönetemez. Fabrika ve işyeri hücreleri ve komiteleri ve tüm diğer parti örgüt ve organlarının çalışmasında kesin parti disiplini ve gizlilik ilkeleri uygulanmadan ve işçi kitleleriyle geniş bağlara sahip öncü işçilerin, komünizme yürekten bağlı aydın ve genç komünist devrimcilerle birlikte tüm parti işlerini omuzlamaları sağlanmadan, parti çalışmasında istikrar ve kesintisizlik sağlanamaz.

Hücre biçiminde ve üyelerin görev bölümü temelinde örgütlenme ve illegalite kurallarına uymanın bir yaşam tarzı olarak benimsenmesi, faaliyetin kendini yeniden üretmesi kadar, faşizmin ve siyasal polisin saldırıları karşısında ayakta kalma üzerinde de kesin rol oynamaktadır. Parti, çalışmasından etkilenen ve parti çevresinde yer alan küçümsenemez genişlikteki işçi, emekçi ve gencin parti işlerinin bir yönü üzerinde görevlendirilmesini, içerisinde parti öncesi eğitim ve kazanma sürecinin yaşandığı dağıtım grupları, propaganda ve sendika grupları, gizli toplantı yeri ayarlama, gizli polisin faaliyetini açığa çıkarma grupları, ya da özel teknik görev grupları biçiminde, belli bir iş üzerinde gerçekleştirmeden, çevre ilişkilerini verimli değerlendiremez ve oralardan partiye taze kan taşıyamaz. Partinin çevresinde toplanmış bulunan ileri işçi kitlesinin parti çalışmasına dâhil edilmesi, onların enerji, güç ve olanaklarıyla çalışmanın nitelik ve nicelik olarak ileri düzeye sıçratılması, yalnızca, hareketin işçi devrimcinin elinde güvenceye kavuşmasını sağlamakla kalmayacak, ama aynı zamanda proletarya dışı kesimlerden gelen militanların proleter dönüşümüne de hizmet edecektir.

 

VIII.

Faşizmin hâkim olduğu bir ülkede, proletarya partisinin gizlilik ve illegalite temelinde örgütlenmesi zorunludur. Siyasal rejimin biçimi, devrim ve karşı-devrim ilişkilerinin ve proletarya ve emekçi halk yığınlarının örgütlülük ve mücadelesinin düzeyi vb. etkenler, örgüt biçimleri ve gizli açık örgüt şekilleri üzerinde etkide bulunurlar. Proletarya partisi bizimkisi gibi ülkelerde, sağlam ve gizli bir yeraltı örgütü olarak örgütlenmek zorundadır. O, siyasal polisin ve jandarmanın saldırıları karşısında, varlığını ve faaliyetinin sürekliliğini ancak böyle sağlayabilir. Faşizmin terörist saldırılarına karşı, ancak her koşul altında savaşma yeteneğine sahip bir örgüt dayanabilir ve bu da ancak illegal temelde örgütlenmiş, işçi ve emekçilerin desteğiyle çevrelenmiş, işçilerin en ileri öğelerinin enerji, güç ve kararlılığıyla ve Marksizm-Leninizm bilimiyle donanmış ve legal ve illegal tüm olanak ve araçları başarıyla birleştirmekte ustalaşmış bir parti olabilir. Böyle bir parti, yasal olanakları da en iyi kullanma gücü gösteren ve yasal örgütleri, Lenin’in deyişiyle, “yığınlar arasında yasadışı çekirdeklerin fikirlerini yaymak için kullanılan müstahkem mevkiler” olarak değerlendirebilen bir partidir. TDKP Röportajı’nda, bu çok öz olarak şöyle ifade edilir: “Partimiz, illegal temelde, illegal biçimler içinde örgütlenme, legal ve açık örgüt ve çalışma biçimlerinden son sınırına kadar yararlanma olarak ifade edebileceğimiz bir çizgi izlemektedir. … Öncü işçinin ve devrimcinin, devrimci bilincine, bütün eylemine ve yaşantısına kazıması gereken şey şudur: Sınıf mücadelesi hiçbir yasayla sınırlanmayan bir mücadeledir. İşçi sınıfının mücadelesi de (ister ekonomik, isterse politik olsun), hiçbir yasayla sınırlanmayan bir mücadeledir. Devrimle karşı-devrim ve işçi sınıfıyla burjuvazi arasındaki hiçbir yasayla sınırlanmayan mücadele koşullarında, işçi sınıfının öncüsünü, burjuvazinin yasalarıyla sınırlı bir alana hapsetmek, sınıfa en büyük ihanet ve sosyalizme karşı işlenen en bağışlanmaz cinayettir. “

Faşizmin denetleyemediği bir faaliyet, kendi örgütünü, ilişkilerini, hareket tarzını, sağlam ve güvenli iç bağlarını geliştirir, devrimci değerlerin yaratılmasını olanaklı hale getirir. Bugüne gelen süreç ve devrimler tarihi, her çalışma tarzı ve faaliyet biçiminin kaçınılmaz biçimde devrimci militanın yaşamını etkilediğini, ona kişiliğinden, değer yargılarına, faaliyetinin içeriğinden plan ve taktiklere yaklaşımına dek, kapsamlı bir etkide bulunduğunu ortaya koymuştur.

İllegalite ve gizlilik, kitlelere karşı gizlilik değil, politik görüşlerin gizlenmesi ve işçi ve emekçilerle araya bir perde çekilmesi değil, aksine, daha geniş işçi ve emekçi ilişkilerine dayanmayı, bu ilişkilere sahip olmayı ifade eder. Sınıf içinde yaygınlık ve etkinlik, sosyalist propaganda çalışmasının sürekliliği, proletaryanın saldırıları göğüslemesi ve partinin (sınıfın bir parçası) saldırılardan öldürücü yaralar almaması ancak böyle sağlanabilir.

 

IX.

Burjuvazi, proletarya ve emekçilerin taleplerine karşı, silahlı mangalarını devreye sokmak dâhil, her yöntemle direniyor, onların örgütlerine saldırıyor ve sahte kardeşlik ve “ortak çıkarlar” vaazlarıyla işçi ve emekçileri mücadeleden alıkoymaya çalışıyor. Burjuvazinin tüm politik-askeri yönetim organları, kontrgerilla ve mafya çeteleri biçiminde örgütlenmiş karşı-devrim, “sosyal patlama” korkuluğu sallayarak mülk sahibi sınıfları korkutmaya-birleştirmeye ve proletarya ve emekçilerin, Türk ve Kürt halkının mücadelesinin önünü kesmeye çalışıyor. Burjuvazi, liberal ya da sahte liberal politikalarıyla da işçilerin saflarında dağınıklık yaratmayı, onları sistemin eklentileri olarak tutmayı hedeflemektedir. Bu politikanın bir bölüm “işçi önderi” ve işçi üzerinde etkili olduğu bilinir. İşçilerin köyle bağlantısı, geri önyargılar, kadın ve çocuk işçi fazlalığı vb etkenler burjuvazinin bu politikasının etkisini artırmaktadır.

Proletaryaya karşı mücadelesinde, burjuvaziye en büyük yardımı oportünizm ve işçi aristokrasisi sağlamaktadır. Her egemen sınıf gibi, burjuvazi de, kendi sınıf çıkarlarını tüm toplumun “ortak çıkarları” olarak göstermektedir. Oportünizm, başlıca bu “ortak çıkarlar” propagandasının işçi hareketi içinde yandaş bulması, işçilerin burjuva ideolojisinin sınırlarına hapsolması için çaba göstermektedir. Oportünizm ve sendikal bürokrasi, sınıf mücadelesine gerek olmadığını vaaz etmekte, sınıf hareketini burjuva sınırlar içinde tutmaya çalışmakta ve sınıfın içinde mevzilenmiş burjuvazi olarak, Marksizm’in sınıf hareketi içindeki etkisini sınırlamaya ve kırmaya çalışmaktadır.

Oportünizm ve revizyonizm, yalnızca Marksizm’in açıktan tahrifi ve sınıf işbirliği teorisi ve pratiği olarak kalmaz. Marksizm’in yalnızca belli yanlarının alınıp, onun canlı ruhuna karşı kullanılmasıyla kalmaz, aynı zamanda, “kendini günlük olaylara ve küçük politikanın kesinti ve değişmelerine uyarlamak, proletaryanın birincil çıkarlarını ve tüm kapitalist sistemin, kapitalist evrimin özelliklerini unutmak, bu birincil çıkarları onun gerçek ya da varsayılan avantajları uğruna feda etmek” olarak da gösterir.

 

X.

Proletarya ve emekçilere karşı mücadelesinde, burjuvazi, doğrudan ya da dolaylı olarak başka güç ve etkenlerden de yararlanmaktadır. O, işçi sınıfının saflarında işbirlikçi sendika bürokrasisini yaratmanın yanı sıra; halk yararına politika yaptıklarını söyleyen küçük burjuva devrimciliğinin çeşitli versiyonu grupların politikalarından da yararlanma olanağı bulmaktadır. Öyle ki, bu grupların pratik-politik faaliyeti, birçok durumda, proletaryanın ve emekçilerin, burjuvazi ve diktatörlüğe karşı mücadelesinin önüne yeni bir barikat oluşturmaya denk düşmekte; burjuvazi, küçük mülk sahibinin politik platformunda kalan bu grupların “silahlı mücadele”, “denge bozma”, “ayaklanma” lafazanlığıyla yarattıkları güvensizlik ve bulanıklık ortamından yararlandığı gibi, onların umutsuz çıkışlarını proletaryanın kitle hareketine karşı bir koz olarak da kullanmaktadır.

Dar dergi çevrelerinde kümelenen ve “komünizm” üzerine keskin bir söylemle sözde proletaryaya yol gösteren bu gruplar, kendilerine, sınıfın “başöğretmenliği”(!) rolü vermişlerdir. Böylelerinin, devrimci komünist partisinin sınıf içindeki faaliyetine karşı “dalgakıran” bir tutuma soyunmaları, kendi konumları gereğidir ve bir bakıma kaçınılmazdır. Buna tanıklık eden yeterince tarihi deney var. Komünistlerin sınıf içindeki çalışmasına ve öncü işçi kitlesinin, burjuvazi ve sendika ağalarına karşı başlatıp sürdürdükleri devrimci tutuma dıştan ve “üstten” saldırıya geçen bu “mujik” grubu, sınıf tarafından da kendine yaklaştırılmamaktadır.

İşçi hareketine saldırının, sınıfın partisine saldırıyla ve tersinden partiye saldırının sınıfa saldırıyla özdeşleştiği bir dönemde, işçi eylemlerinin hata ve eksiklerinden partinin sorumlu tutulması, başka şeyler bir yana; partinin proletarya saflarında tuttuğu devrimci konum nedeniyledir ve komünistlere proletarya içindeki çalışmalarında daha fazla inatçı ve kararlı davranmak gerektiğini öğretir. Bu gruplar ise ya proletaryanın ve partisinin mücadelesinden öğrenecek, ya da onun karşısında, burjuvazinin yedeğine düşeceklerdir. Parti, politik çizgisi, devrimci platformu ve mücadelesiyle gerçekte bu gruplara da yardım etmekte ve yol göstermektedir. Ama küçük burjuva “kendine aşk” kolay yenilecek bir engel değildir.

 

XI.

Yukarıda, burjuvazinin, proletarya ve emekçilere karşı sert saldırılara yöneldiği bir dönemden geçtiğimizi belirttik. Gerçek o ki, bütün dünya halklarının gözü önünde Kürt halkına karşı yürütülen imha savaşı bir yana, işçi sınıfı hemen tüm eylemlerinde, kapitalistler sınıfının ve hükümetin ve onların emrindeki polis ve jandarma kuvvetlerinin saldırılarına hedef olmaktadır. Hareketin siyasal boyutudur bu. Zonguldak’ta, Gebze’de, Sümerbank ve belediyelerde, nakliye işyerleri, kargolar ve demiryollarında ve diğer yerlerde yaşananlar bunu gösteriyor.

Ve kapitalistler sınıfı ve toprak ağalarının içinde bulundukları derin açmaz, faşist terörün zincirlerinden boşanmasına yol açmakla birlikte, işçi sınıfı, emekçi halk ve Kürt emekçilerinin mücadeleye atılmasına engel olamıyor. Bugün, öncü bir işçi kuşağının başını çektiği sınıf hareketi yeni boyutlar kazanıyor ve yeni devrimci örgüt biçimleri alarak ilerleme aşamasında bulunuyor. Burjuvazi, eğer olanak bulursa, sosyalist siyasal bilincin, parti faaliyetine bağlı olarak ve sınıf mücadelesinin pratiği içinde en azından sınıfın ileri kesimleri içinde yaygınlaşmaya başlamasını, daha işin başında engellemek istemektedir.

Yalnız başına bu durum bile, komünistlerin önüne, süreç açısından belki de belirleyici önemde “yeni” bir görev koyuyor. O şudur:

Bugün partinin, işçi sınıfının ve onun en ileri öğelerinin “illegal örgütleri toplamı” olarak yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Bu görevin başarılması, ancak ve ancak, “kadroların sadece düşüncelerinin değil, anlayış ve konumlarının; toplumsal-siyasal yaşamlarının, … ilişkilerinin ve içinde yer aldıkları örgüt biçimlerinin” (TDKP Röportajı) dönüşümü ve arınması yoluyla mümkündür. Günlük yaşamı, ilişkileri ve çalışmasıyla, sınıfın devrimci aydınlatılması ve örgütlenmesi temel görevini en iyi tarzda omuzlayan ihtilalci militanlar olmadan bu görevin üstesinden gelinemez. Yığınların kendiliğinden hareketinin ulaştığı boyutlar ve bir öncü işçi kesiminin sınıfın ön cephesine doğru adım atmış olması, parti militanları ve kadrolarından daha fazla yetenek, siyasal birikim ve girişkenlik istemektedir. Hareketin ileri ve geri oynamaları, parti örgütlerinin gerekli esnekliği göstermesini, uygun düzenlemeleri ustaca yapmalarını, koşulları hesaba katarak en uygun adımları atmalarını gerektirmektedir. Yeniden inşa faaliyetinde, parti çalışmasını hücreler temelinde örgütlenmiş bir çalışma olarak yeni bir canlılığa kavuşturmak vazgeçilmez görevdir.

“Sürekliliği sağlayan istikrarlı bir önderler örgütü olmadan” hiçbir devrimci hareketin varlığını sürdüremeyeceğine dikkat çeken Lenin, “Parti örgütünü kurarken, yalnız patlamalara ve sokak çatışmalarına, ya da ‘tekdüze günlük savaşımın ilerleyişine’ güvenmek büyük hata olur. Biz her zaman günlük çalışmamızı yapmalıyız ve her zaman her şeye hazır olmalıyız, çünkü çoğu kez patlama dönemleri ile durgunluk dönemlerinin birbirinin yerini ne zaman alacağını önceden kestirmek hemen hemen olanaksızdır.” diyordu.

Parti, yeniden inşa sürecini böyle değerlendirip, buna uygun sağlam örgütler oluşturmadan, her türlü duruma hazır olamaz. Bugüne kadarki mücadele ve örgüt pratiğinin tecrübelerinden öğrenerek ve geçmiş olumsuz deneylerin bir kez daha yaşanmaması için azami çaba göstererek, ilkeli, kararlı ve militan bir pratik ortaya konulmalıdır.

Parti, sınıf savaşımının çeşitli cephelerinin diyalektik birliğini gözetmeli ve bütünlüklü bir faaliyet yürütmelidir. Sınıf savaşımının teorisi ve pratiği bir tek bütün içinde birleşir. Gerekli olan toplumsal yaşamın çelişkilerinden devrimci sonuçlar çıkarmaktır, ileri doğru atılmış her pratik adımın büyük bir değer taşıdığı kuşkusuzdur. Ancak bu, sosyalizm teorisinin en küçük bir biçimde de olsa küçümsenmesini ya da önemsiz görülmesini haklı göstermez. Aksine parti, öncü savaşçı rolünü ancak, “en ileri teoriyle” donanmışsa, yerine getirebilir. “Önderlerin ödevi” der Engels; “Özellikle bütün teorik sorunlar üzerinde giderek daha çok bilgi edinmek, günü geçmiş dünya görüşlerinin geleneksel lakırdılarının etkisinden kendilerini giderek daha çok kurtarmak ve sosyalizmin bir bilim durumuna geldiğinden bu yana, bir bilim olarak yürütülmek, yani irdelenmek istediğini hiç mi hiç unutmamak olacaktır.

Buna göre böylece kazanılan giderek daha açık görüşleri, işçi yığınları arasında, artan bir çabayla yaymak ve parti ve sendikalar örgütünü giderek daha güçlü bir biçimde sağlamlaştırmak önem kazanacaktır. “

Partinin gözeteceği bir diğer durum, proletaryanın, toplumun diğer kesimleriyle kaçınılmaz toplumsal ilişkilerinin çok çeşitli sonuçlarıdır. Proletarya partisinin, işçi örgütleri toplamı olması, onun saflarına diğer kesimlerden gelmiş inançlı komünistler olamayacağı anlamı taşımaz. Aksine, başta daha önemli sayıda olmak üzere, her zaman, inançlı ve proletaryanın sınıfsal kurtuluşu için mücadeleyi görev edinmiş aydın devrimci ve genç komünist militanlar partide yer alacaktır. Partinin tüm görevlerinin işçi devrimcilerin ellerinde güvenceye kavuşturulmasını gözeten bir örgüt çalışması, sınıfın kurtuluşuna yürekten bağlanmış aydın devrimcilerin en iyi değerlendirilmesinin koşullarını da oluşturur ve parti buna gereken önemi verir.

Herkesin sözde her işe koşturduğu, genel, verimsiz, liberal, gevşek ve disiplinsiz bir faaliyet değil, üretim birimi temeline oturmuş ve hücreler ve onların etrafındaki somut görev grupları aracılığıyla, planlı ve kesin hedefli somut bir çalışma ihtiyacı vardır. Komünistlere gerekli olan, hareketin istikrarı üzerinde de etkisi olması kaçınılmaz olan güçlü bir devrimciler örgütü, bir parti örgütüdür. Gerçekte küçük burjuva devrimciliğinin bir çalışma biçimi olan dar çevreci çalışma tarzı terk edilmelidir. Bu, olabildiği kadarıyla fabrika parti örgütlerinin ve partiyle ilişkideki işçi çevrelerinin büyüyüp gelişememesinin tek değilse de önemli bir engelidir; aşılmalıdır. Şiar şu olmalıdır: Tüm komünistler, tüm yetenekli parti kadroları fabrikalara, işçi kitlelerinin içine! Parti militanlarının, profesyonel devrimci kadroların devşirileceği yer ve içinde dönüştürüleceği çalışma alanı oralardır. Partiye, devrime, proletarya ve emekçi halk yığınlarının kurtuluş davasına, yoldaşlara bağlılığın, her türden zorbalığa ve polis terörüne karşı militan, baş eğmez ve sır vermez kararlılığın pekiştirileceği çalışma, devrimci militan kitle çalışmasıdır. Yoldaşça dayanışmanın ve paylaşmanın, birbiri için ve parti ilkelerini sonuna kadar savunma kararlılığıyla ölümün üzerine yürümenin, işkenceci cellâtları döktükleri kanda boğmanın başkaca yolu yoktur. Bu mutlaka başarılacaktır

Bir tek şartla; belirlenen parti politikasının pratiğe geçirilmesinde kararlı davranarak ve ne olursa olsun ilkelerden şaşmadan işe koyulmak gerekiyor. Böyle yaparsak milyonlara ulaşırız ve “milyonla sayılan bir partiyi”, eğer bu parti uluslararası devrim tarihi deneylerini ve sınıf mücadelesinin yasalarını yeterince dikkate alır ve gerekli sonuçları çıkarırsa Engels’in deyişiyle, onu “yeryüzünden silmeye Avrupa ve Amerika’nın bütün mekanizmaları ve tüfekleri”, yetmez.

 

Haziran-Temmuz 1995

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑