Taşeronluk hâkim istihdam biçimine dönerken soma’nın hatırlattıkları*

Türkiye’de taşeron ilişkileri 2000’li yıllarda dünya çapında üretim organizasyonunda yaşanan dönüşümün de etkisi ile gündemimizde daha fazla yer kaplamaya başladı. Taşeronluk bir araç. Emeği disiplin altına almanın, sömürüyü derinleştirmenin bir aracı. Adeta çalışma hayatının hasır altı edilmeye çalışılan yüzü. Uzun çalışma sürelerinin, fiili olarak gasp edilmeye çalışılan yıllık ücretli izin hakkının, sendikal hakların ve kıdem tazminatının, düşük ücretlerin, kayıtdışının ve iş cinayetlerinin simgesi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın “kölelik gibi bir şey” olarak tanımladığı bir çalışma biçimi.

Bu nedenle, herhangi bir iş cinayeti yaşandığında aklımıza hemen taşeronluk sistemi geliyor. Soma’da yaşanan katliamda da, ilk akla gelen konulardan biri madenlerdeki taşeron ilişkileri idi. Zaten kendisi bir yüklenicilik mekanizması üzerine inşa edilmiş olan sistemin, aksi doğrultuda yapılan tüm açıklamalara karşın, bünyesinde yasadışı bir taşeron ilişkisini de taşıdığı işçilerin ifadeleri ile ortaya çıktı. Taşeron mekanizması, AKP hükümetlerinin gözetimi altında, kamudan özel sektöre bilinçli olarak yaygınlaştırılmıştı. Taşeron ilişkisine dair İş Kanunu’nun 2. Maddesi’nde yer alan kısıtlayıcı hükümlerin ısrarla ihlal edildiği, bu konuda alınan mahkeme kararlarının uygulanmadığı bir süreçte sorun derinleşti.

Taşeronluk ilişkileri Türkiye’de zaten inşaat sektöründe yaygın olarak görülüyordu. Hatta inşaat sektöründe hâkim çalışma biçimi taşerona iş vermek şeklinde gerçekleşmekteydi.

AKP döneminde kamu sektöründe taşeron işçi sayısında ciddi artışlar yaşandı. Kamu sektöründe işçi statüsünde çalışanlar açısından hâkim istihdam biçiminin artık taşeron işçilik olduğu resmi verilere de yansımaya başladı. İşin belli bir bölümünün asıl işveren tarafından bir başkasına belirli bir sürede tamamlanması için ihale edilmesi şeklinde gerçekleştirilen bu uygulama, 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanunu ile yaygınlaştı.

TAŞERONLUK YAYGINLAŞIRKEN

Taşeronluk uygulaması, iş kanununa, “asıl işveren”-“alt işveren” ilişkisi ile sınırlı bir tanımla girmiştir. Bu ilişki biçimi için “alt işveren” tanımının temel bir unsuru, alt işverenin, işçilerini, sadece asıl işverenin işyerinde aldığı işte çalıştırması gereğidir. Yani taşeron ilişkisi işletme içi bir yüklenicilik faaliyetini içermektedir (Şafak 2004:123). Buna karşın hem işletme içinde faaliyet yürüten taşeron firmalar, hem de nihai ürün üreten ana firmalara girdi sağlayan, üretim sürecindeki parçalanma ile ana üretim faaliyetlerin bir kısmını üstlenen tedarikçi firmalar bulunmaktadır. Taşeronlaşma süreci, her iki biçimi ile de işgücü maliyetlerinin düşürülmesi (ucuz işçilik) ve bu yolla rekabet şansı yaratılması amacını taşımaktadır. Buna bağlı olarak, sendika ve toplu pazarlık hukuku alanında doğrudan işçilerin hak ve özgürlüklerinin ortadan kaldırılması temel hedeflerden biridir. Taşeron ilişkisinin olağanüstü boyutlarda yaygınlaşması, emek piyasasının parçalanmasına, sendika hakkının, toplu pazarlık hakkının kullanılamaz duruma gelmesine neden olmaktadır (Şafak 2004:111). Bu da, işçilere daha çok işsizlik ve yoksulluk olarak yansımaktadır.

Nitekim 2000’li yıllarda kamu işçileri açısından ücretler ciddi bir baskı ile karşılaşmış, reel ücretlerde, krizin de etkisi ile yüzde 33’e varan kayıplar yaşamıştır. KİT’ler ve özelleştirme kapsamındaki işletmelerdeki istihdam kaybı ise, 2013 yılında, 2000 yılına göre yüzde 70’ler düzeyine ulaşmaktadır. 2000 yılında 435 bin olan istihdam, 2013 yılında 132 bine gerilemiştir.

Türkiye açısından taşeron çalışma, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, AKP döneminde sistematik olarak artmaktadır. 2002 yılında kayıtlı taşeron işçi sayısı 387 bin olarak ifade edilirken, 2011 yılında bu rakam 1 milyon 611 bine ulaşmıştır. Taşeronlaştırma, işverenlerin yasal yükümlülüklerden kurtulmak için başvurdukları en tipik çalıştırma biçimidir. O nedenle, giderek hem özel sektörde hem de kamuda tercih edilen bir çalıştırma biçimi haline gelmektedir.

Taşeron işçi sayısı, 2002-2007 yılları arasında yaklaşık 3 kat, 2007-2011 döneminde ise yüzde 50 oranında artış göstermiştir. Bu durum, istihdam alanında daha fazla esnek ve güvencesiz bir çalışma hayatı inşa etmeye yönelik siyasal tercihlerin bir yansımasıdır (TBMM 2012a).

KAMUDA TAŞERONLAŞMA

Kamu kesiminde taşeronlaşma, özel sektördeki gibi geleneksel tabanı olan inşaat sektöründe değil, kamu hizmetleri açısından en kritik sektör olan sağlık sektöründe yaygınlaşmaya başlamıştır. Sağlık sektöründe dönüşümün ilk işaretleri, 1984 yılında hazırlanan Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda görülmektedir. Özel sağlık kurumlarının ve hastanelerin teşvik edilmesi, diğer taraftan serbest çalışan hekimlerle anlaşmalar yapılarak kamunun hizmet satın alması (taşeronlaştırma) yoluyla sağlık hizmetlerinin geliştirileceği planda yer almaktadır (DPT 1984: 152). Ancak bu hedef uygulama, zeminini, 2003 yılında hazırlanan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” (SDP) ile bulmuştur. SDP ile sağlıkta “sözleşmelilik” ve “hizmet alımı” uygulaması başlamıştır. Sağlığın finansmanı yeniden yapılandırılmış ve sağlık hizmetlerinin örgütlenme zemini dönüştürülmüştür. “Aile hekimliği” ve “kamu hastane birlikleri” modelleri personel istihdamında“sözleşmelilik” esasına dayandırılmış, hizmetin taşeron eli ile yürütülmesi ve özel hastane işletmeciliğinin geliştirilmesi sağlık sistemi açısından esas alınmıştır (Sayan ve Küçük 2013: 173).

Kamuda taşeron işçi sayılarına yönelik net bir bilgi verilmemektedir. Konuya ilişkin bilgilere, TBMM bünyesinde verilen soru önergelerine verilen cevaplar ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açıklamalarından ulaşmak mümkün olmaktadır. Bu veriler arasında da ciddi tutarsızlıklar bulunmaktadır. En son açıklanan rakamlara göre, kamudaki taşeron işçi sayısı 586 bindir (URL 1).

Nitekim kamuda istihdam edilen taşeron işçilerinin önemli bir kısmı sağlık sektöründedir. 2009 yılında kamudaki taşeron işçi sayısı 174 bin 857 olarak açıklanmıştır. Aynı yıl sağlık sektöründe istihdam edilen taşeron işçileri sayısı 108 bin kişidir. Sektörün toplam taşeron işçileri içerisindeki oranı yüzde 62’dir. Sağlık sektörünü Karayolları Genel Müdürlüğü (7429 kişi), Devlet Hava Meydanları İşletmeleri (2933 kişi), Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (6286 kişi) kurumlarından oluşan ulaştırma sektörü takip etmektedir. Kamuda çalıştırılan taşeron işçilerin yüzde 8’i bu kurumlardadır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, tek başına 10 bin 239 taşeron işçisi ile pek çok kurumdan daha fazla taşeron sistemine eklemlenmiştir (TBMM 2009).

2012 SGK istatistiklerine göre, eğitim sektörü için kamuda işçi statüsü ile çalışanların sayısı 226 bin olarak görülmektedir. Buna karşın, kurum istatistiklerinde eğitim sektöründe işçi statüsü ile çalışanların sayısı, üniversiteler ve Milli Eğitim Bakanlığı için, geçici ve sürekli çalışanlar toplamında 52 bin 761 olarak görülmektedir. Kamuda çalışan ancak kurum istatistiklerinde görülmeyen yaklaşık 170 bin işçi bulunmaktadır. Üniversitelerin istihdam ettiği taşeron işçilerle, okul aile birliklerinin istihdam ettiği işçilerin sayısı bu veri içinde değerlendirilebilir (SGK 2012, BUMKO 2013).

2013 yılı itibari ile taşeronlaşmanın yaygınlaştığı kurumların sayısı artmaktadır. Yükseköğretim Kurumu Kredi ve Yurtlar Kurumu, bu açıdan önemli bir örnektir. Kurumda 2013 yılı itibari ile 346 sürekli işçiye karşın 12 bin 938 taşeron işçisi çalışmaktadır (TBMM 2013d). Bankacılık sektörü taşeronlaşmanın hızla yaygınlaştırdığı bir başka sektördür. Sektörde taşeron işçi sayısı, 2012 yılı itibari ile 10 bin 575’e yükselmiş durumdadır (TBMM 2012c). Sektörde sürekli işçi sayısı 39 bin 566’dır (Hazine Müsteşarlığı 2013). Adalet Bakanlığı’nda sürekli işçi bulunmamaktadır, buna karşılık, taşeron işçi sayısı 3 bin 350 olarak verilmiştir (BUMKO 2013b, TBMM 2012d). TRT’de taşeron işçi sayısı bin 412, Anadolu Ajansı’nda 399’dur (TBMM 2013e).

TBMM de, taşeron işçi sayısının hızla arttığı bir diğer kurumdur. 2005 yılında TBMM bünyesinde çalıştırılan taşeron işçi sayısı sadece 88 iken, bu rakam 2008’de 383, 2013 yılında bin 19 olmuştur (TBMM 2012e). 2013 yılında karayollarında çalışan sürekli işçi sayısı 21 bin 150’dir (BUMKO 2013b). Taşeron işçi sayısında ulaşabildiğimiz son bilgi 2009 yılına aittir ve 7 bin 429’dur (TBMM 2009). Söz konusu yapının taşeron işçilere doğru dönüştüğünü tahmin etmek zor olmayacaktır.

Grafik 1- Taşeron işçi sayıları ve kurumlar

 

Kaynak: URL 1’deki ÇSGB Bakanı Faruk Çelik’in verdiği oranlar taşeron işçi sayısı ile oranlanarak ilgili kurumlar için hesaplama yapılmıştır. Sürekli (kadrolu) işçi sayıları Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü’nden alınmıştır (BUMKO 2013).

 

Grafik 1’de ise, ilgili referanslara dayanılarak yaptığımız hesaplamalara göre, Belediyelerde çalışan taşeron işçi sayısı kadrolu işçilerin 2 katına ulaşmıştır. KİT’lerde ve Yüksek Öğretim Kurum’larında taşeron işçi sayıları kadrolu işçi sayılarının çok üzerindedir.

Madenler, Taşeronlaşma ve İş Cinayetleri

Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) maden kazaları hakkındaki araştırma ve inceleme raporunda, özel firmalara devredilen ocaklara ve taşeronlaşmaya dikkat çekilmekte ve iş cinayetlerine yönelik bilgi verilmektedir. Rapora göre, “Zonguldak merkezinde TTK’nın daha önce üretim yaptığı veya rantabl olmayan sayıları 28 civarındaki eski ocak ve saha rödovans yöntemi ile özel firmalara devredilmiştir. Bunun yanında kuvars kumu ve bir boksit ocağı da (toplam 32 saha) rödovans yoluyla özel sektör işletmeciliğine açılmıştır. Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odasına göre, 30.06.2010 tarihi itibariyle, Zonguldak taşkömürü havzasında rödovanslı firmalar ile taşeronların işçi sayısı (71’i yabancı/Çinli olmak üzere) toplam 4.770’dir” (DDK 2011:203).

Rödovans sistemi Soma katliamı ile yine gündeme gelmiştir. Literatürde rödövans; Maden ruhsat sahalarının, hukuku uhdesinde kalmak kaydıyla, hak sahibi tarafından, sözleşme ile özel veya tüzel bir kişiye bir süre tahsis edilmesi durumunda maden ocağının işletilmesini üstlenen özel veya tüzel kişinin esas ruhsat sahibine istihsal ettiği beher ton maden için ödemeyi taahhüt ettiği meblağ olarak tarif edilmektedir (TTK 2014). Yani kurulan bir çeşit taşeron ilişkisidir.

İşletme hakkının devri ile birlikte işletmelerde taşeron ilişkilerinin ilkel çalışma biçimleri ile yaygınlaştığı görülmekte, daha fazla kömür ve daha fazla üretim adına, iş cinayetlerine davetiye çıkartılmaktadır.

Taşeronlaşma bu bağlamda yapılan işin en temel unsuru olan işgücünün özelleştirmesi anlamına gelmektedir. İşletme hakkının devri ile birlikte işçiler yasal haklarını bile kullanamaz hale getirilmekte, ihmaller zinciri ve denetimsizlik bu süreçte daha fazla sömürünün besini olarak görülmektedir. Kömür madenleri için son derece kritik olan işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri böyle bir süreçte ilk elde vazgeçilen hususlar arasında yer almaktadır.

Taş kömürü üretiminin TTK ve taşeronları tarafından yapılması dışında özel işletmelerin faaliyete geçmesi, 2000 yılı sonrasına denk düşmektedir. Milyon ton üretim başına düşen ölüm sayısının özel işletmelerde daha fazla olduğu görülmektedir. Özel işletmeli maden ocaklarında asıl üretim artışı 2005 yılından itibaren görülmektedir. Özel ocaklarda üretim başına düşen ölüm sayısı 2003 yılında bir sıçrama göstermiştir; rapor bunu, 2002 yılına göre hem üretimin düşmesine, hem de kaza sonucu ölen kişi sayısının iki katına çıkmasına bağlamaktadır (Tablo 1)  (DDK 2011:204).

Raporda rödovansla işletilen kömür işletmelerinde yapılan iş güvenliği denetimlerinde ocakların birçoğunda henüz koruyucu sağlık ve güvenlik hizmetlerinin beklendiği ölçüde yerleşmediği, metan gazı ve göçük risklerine karşı tedbirlerin yeterince alınmadığının tespit edildiğini, bununla birlikte, rödovanslı sahalarla iç içe özel firmalar tarafından taşeron vasfı ile çalıştırılan ve işçi sayıları 5–10 kişiden ibaret birçok küçük, kayıt dışı maden ocaklarının da faaliyet gösterdiğine dikkat çekilmektedir (DDK 2011:204).

Tablo 1- Milyon ton üretim başına düşen ölümlü iş kazası sayısı

 

Kaynak: DDK Raporu

 

TEPAV tarafından hazırlanan ve Devlet Denetleme Kurulu raporunda da referans alınan çalışmada, taş kömürü kazaları sonucu ölümlerin Türkiye, Çin ve ABD karşılaştırması yapılmaktadır. Veriler, madencilik sektöründe yaşanan iş cinayetlerinin kader olarak sunulamayacağını net bir şekilde ortaya koymaktadır. 2008 yılı verisi alındığında, Türkiye’de milyon ton taş kömürü üretimi başına düşen ölüm sayısı Çin’den 6 kat, ABD’den ise 361 kat daha fazladır. Bu durum, özellikle denetimsizlik ve denetimden kaçmanın bir aracı olarak kullanılan taşeron düzeninin eseri olarak yorumlanabilir.

Tablo 2- Taş kömürü kazaları sonucu ölümlerin Türkiye, Çin ve ABD karşılaştırması

Kaynak: (Cünedioğlu & Arslanhan 2010:4)

 

Güvenilirliği son derece şüpheli resmi kayıtlara göre, son 10 yılda madenlerde yaşanan iş kazalarında her yıl ortalama 43 kişi hayatını kaybetmiş durumdadır. Sektörde iş kazası oranı, 2002-2012 döneminde 2,5 kat artış göstermiştir. Sektörde AKP döneminde yaklaşık olarak her üç iş kazasına ilave olarak yeni bir iş kazası gerçekleşmiştir. İş kazalarında madencilik sektörünün payı, 2009-2012 yılları arasında, 2002-2008 yıllarına göre, %8’den % 13’e yükselmiştir (TBMM 2012, SGK 2013).

 

Tablo 3- AB Ülkelerinde İstihdam Edilen 100 Bin Kişi Başına Ölümlü İş Kazası Oranı (2010)

 

Kaynak: Eurostat, Türkiye verisi için SGK 2010 İstatistik Yıllığı. Türkiye verileri işçi statüsünde çalışan kayıtlı işgücünden hesaplanmıştır.

 

Türkiye, AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında, ölümlü iş kazalarında açık ara öndedir. AB üyesi 27 ülke için ortalama ölümlü iş cinayeti oranı istihdam edilen 100 bin kişi başına 2,1 iken, Türkiye’de bu oran 14,3’tür. Yani yaklaşık 7 kat fazladır. Ölümlü iş cinayeti oranın en düşük olduğu ülke yüz binde 0,9 ile Hollanda iken, Hollanda’yı yüz binde 1,2 ile Almanya ve İsveç takip etmektedir. Hollanda ile Türkiye arasındaki fark 16 kata ulaşmaktadır. Türkiye’ye iş kazası oranında en yakın ülke olan Kıbrıs’ta ise, bu oran, Türkiye’nin yaklaşık üçte biri kadardır (EU 2013: 95, SGK 2013).

 

Tablo 4- Madencilik Sektöründe İstihdam Edilen 100 Bin Kişi Başına Ölümlü İş Kazalarında Türkiye- AB Karşılaştırması

 

Kaynak: Kaynak: Eurostat, Türkiye verisi için SGK 2013 İstatistik Yıllığı. Türkiye verileri işçi statüsünde çalışan kayıtlı işgücünden hesaplanmıştır.

 

Türkiye madencilik sektöründe ise, AB-27 ülkelerinin ortalama değerinden 16 kat daha fazla ölümlü iş kazası ile karşılaşılmaktadır (EU 2013: 96, SGK 2013).

 

Tablo 5- Madenlerde ölümlü iş kazası sıklığı oranı için dünya karşılaştırması

 

Kaynak: ILOSTA 2014. Arjantin ve Şili için taş, toprak ile ilgili faaliyetlerle verilere dahildir. Arjantin için ayrıca meslek hastalığı nedeniyle ölümler de ilave edilmiştir.

 

Yine Türkiye, ILO tarafından sağlanan veri tabanında, 2011 yılı için madenlerde ölümlü iş kazası sıklığı oranında, verisi olan ülkeler arasında birinci sıradadır. Türkiye’yi Arjantin takip etmektedir. Ancak Arjantin verisinde taş toprak sektörü de verilere dahil edilmiştir. Aynı zamanda Arjantin için meslek hastalıkları da veri kapsamında değerlendirilmiştir (ILOSTA 2014).

ÖZEL SEKTÖRDE TAŞERONLUK

Özel sektörde taşeronlaşmanın en yoğun olduğu sektör inşaat sektörüdür. Sektör neredeyse bütünüyle taşeron ağları üzerinden faaliyetini sürdürmektedir. İnşaat sektörü kayıt dışılığın da en yaygın olduğu sektörlerden biridir. Sektörde TÜİK (2012) verilerine göre, 1 milyon 709 bin kişi çalışmaktadır ve bunun 775 bini kayıt dışı bulunmaktadır. Bir soru önergesine verilen cevapta özel sektörde kayıtlı taşeron işçi sayısı 454 bin olarak verilmiştir (TBMM 2012b). Aynı cevapta yer alan bilgilere göre, madencilik sektörü için özel sektörde çalışan taşeron işçi sayısı 14.830 olarak görülmektedir. Kamuda çalıştırılan 10 bin taşeron işçisi ilave edildiğinde, sektörde yaklaşık 4 kişiden birinin alt işveren eli ile çalıştırıldığını söylemek mümkündür.

Özel sektörde iş cinayetlerinin en yoğun yaşandığı sektörlerden biri olan gemi inşa sektöründe ise, istihdam edilen toplam 35.042 kişinin 10.013’ü asıl işverenlerce, kalan 25.029’ununsa alt işverenlerce çalıştırıldığı raporlara yansımıştır. Bir diğer ifade ile, sektörde çalışanların yüzde 71.4’ü alt işverenler tarafından istihdam edilmektedir. Bu, son derece korkutucu bir orandır (DDK 2008).

DDK araştırma ve inceleme raporuna göre, tersaneler özelinde bakıldığında, özellikle “alt işveren” uygulamasının yaygın olduğu Tuzla tersanelerinde çalışanların yüzde72.6’sının ve yıllık 330.000 DWT gemi inşa kapasitesine sahip olan İzmit tersanelerinde ise çalışanların yüzde 80’inin “alt işverenler” tarafından istihdam edildiği görülmekte, taşeron sisteminin öncü ülkeleri olan G. Kore ve Japon gemi inşa sanayindeki taşeron uygulamalarının bile toplam istihdamın en fazla yüzde 50’si civarında olduğuna dikkat çekilmektedir. Ayrıca tersanelerde alt işveren uygulamasının gözden geçirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır (DDK 2008: 88).

Sektörde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Kazası İnceleme Raporlarına göre, incelenen ölümlü iş kazalarında asıl işveren işçilerinin sayısı 2, alt işveren işçilerinin sayısı 30’dur. Bu verilere göre, alt işveren işçilerinin toplam iş cinayetlerindeki ölüm oranı %94’e ulaşmaktadır (DDK 2008:452).

Sonuç olarak, taşeronlaşma, özel sektör için de, kamu sektörü için de iş cinayetlerini tetikleyici bir unsur olarak görülmektedir.

SONUÇ

Sonuç olarak, taşeronlaşma ve esnek çalışma biçimleri, gerek özel sektör, gerekse kamu sektöründe hâkim istihdam biçimi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Sermaye açısından emek maliyetlerini aşağıya çekerek kâr oranlarını arttırma (sömürüyü arttırma), devlet açısından ise mali disiplin adı altında emeği disiplin altına alma amacı taşıyan bu uygulamalar, çalışma koşullarının bozulmasına neden olmaktadır. Taşeronlaşma sürecinin sonuçları, çalışma sürelerinden, yıllık ücretli izin hakkının, kıdem tazminatı hakkının uygulanmamasından iş cinayetlerinin yaygınlaşmasına kadar uzanan geniş bir alanda kendini göstermektedir.

Hükümetin “müjde” başlığı ile gündeme taşımaya çalıştığı yasal düzenlemeler, taşeron ilişkisini yaygınlaştırma amacı taşımaktadır. Bu konuda kamuoyuna açıklanmayan son taslak Soma’daki Rödovans sistemini ve taşeron ilişkilerini yaygınlaştırma amacı taşımakta, sendikaların etkinliğini tümüyle kırma hedefi gütmektedir.

KAYNAKÇA

BUMKO, 2013a. “Kamu Sektörü İstihdam Sayıları”, Eylül 2013, http://www.bumko.gov.tr/TR,908/kadro-istatistikleri.html, [06/01/2014]

BUMKO, 2013b. “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Kadro ve Pozisyon Sayıları”, Eylül 2013, http://www.bumko.gov.tr/TR,908/kadro-istatistikleri.html, [06/01/2014]

Cünedioğlu&Arslanhan (2010)“Madenlerde Yaşanan İş Kazaları ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme”, TEPAV Değerlendirme Notu, www.tepav.org.tr, [10/11/2013]

DDK, 2008. Tersanecilik Sektörü ile İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Tuzla Tersaneler Bölgesinin İncelenmesi ve Değerlendirilmesi Hakkında hazırlanan hazırlanan 26/11/2008 tarih ve 2008/1 sayılı Araştırma ve İnceleme raporu

DDK, 2011. Türkiye’de madencilik sektöründe yürütülen faaliyetlerin iş sağlığı ve güvenliği açısından araştırılması, incelenmesi ve değerlendirilmesi amacıyla hazırlanan 08/06/2011 tarih ve 2011/3 sayılı Araştırma ve İnceleme raporu

DPT, 1984. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1985–1989, Yayın No: DPT1974, http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan5.pdf, 20 Aralık 2010

Hazine Müsteşarlığı, 2013. Kamu sermayeli kuruluş ve işletmeler istatistikleri-KİT’lerin ve Özelleştirme Kapsamındaki Kuruluşların Istihdam Sayıları, www.hazine.gov.tr / [01/01/2014]

Kalkınma Bakanlığı, 2013. Ekonomik Sosyal Gelişmeler, www.kalkinma.gov.tr.

MEB İDBB, 2010. “2009 Yılı Faaliyet Raporu”, Millî Eğitim Bakanlığı İç Denetim Birimi Başkanlığı – Şubat 2010, http://icden.meb.gov.tr/, [10/11/2013]

MEB, 2009. “2010 Yılı Bütçe Raporu”, MEB Strateji Geliştirme Başkanlığı, Aralık 2009, http://sgb.meb.gov.tr/but_kesin_hesap/2010_Butce_Raporu/2010_Butce_Raporu.pdf, [10/11/2013]

Sayan, İpek Özkal ve Küçük, Aziz “Türkiye’de Kamu Personeli İstihdamında Dönüşüm: Sağlık Bakanlığı Örneği” Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 67, No. 1, 2012, sf. 171-203, sf.173

SGK, 2013. Çeşitli Yıllara Ait SGK ve SSK İstatistik Yıllıkları, www.sgk.gov.tr [01/11/2013]

Şafak, C., 2004. “4857 Sayılı İş Kanunu Çerçevesinde Taşeron (Alt İşveren) Meselesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 51, Mart/Nisan, sf.111-132

TBMM, 2009. Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın 7/6931 sayılı soru önergesine 26 Şubat 2009 tarihinde verilen cevap. www.tbmm.gov.tr [01/13/2013]

TBMM, 2012a. İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 7/9123 sayılı soru önergesine 19 eylül 2012 tarihinde verilen cevap, www.tbmm.gov.tr, [01/12/2013]

TBMM, 2012b. Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün 7/13599 sayılı soru önergesine verilen cevap, www.tbmm.gov.tr, [01/12/2013]

TBMM, 2012c. Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın 7/8048 sayılı soru önergesine verilen cevap, www.tbmm.gov.tr, [01/12/2013]

TBMM, 2012d. İstanbul Milletvekili sezgin Tanrıkulu’nun 7/4684 sayılı soru önergesine verilen cevap, www.tbmm.gov.tr, [01/12/2013]

TBMM, 2012e. Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın 7/19652 esas numaralı soru önergesine verilen cevap, www.tbmm.gov.tr

TBMM, 2013c. İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun 7/33226  sayılı yazılı soru önergesine verilen yanıt, www.tbmm.gov.tr, [01/12/2013]

TBMM, 2013a. Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın 7/20489 esas numaralı soru önergesine verilen cevap, www.tbmm.gov.tr

TBMM, 2013b, Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun 7/18795 sayılı esas nolu soru önergesine 12/06/2013 tarihinde verilen yanıt, www.tbmm.gov.tr

TBMM, 2013d. Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın 7/20280 esas numaralı soru önergesine verilen cevap, www.tbmm.gov.tr

TBMM, 2013e. İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun 7/33148  sayılı yazılı soru önergesine verilen yanıt, www.tbmm.gov.tr, [01/12/2013]

TÜİK, 2012. Hanehalkı İşgücü Anketi 2012 yılı verileri, tuik.gov.tr, [11/11/2013]

Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, 2013. 2012 yılı Faaliyet Raporu, Ankara 2013,

URL 1- CSGB 2013, http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=haber&id=basin491, [10/11/2013]

TTK, 2014. “Türkiye Taşkömürü Kurumu-Genel bilgi” www.taskomuru.gov.tr/file/SAG_LINK/RODOVANS/genel_bilgi.doc,[23/05/2014]

EU 2013, “European social statistics 2013 edition”, Luxembourg: Publications Office of the European Union, 2013

ILOSTA 2014, “Frequency rate of fatal occupational injury by sex and economic activity- Mining and quarrying (ISIC-Rev.4)”, http://www.ilo.org/ilostat/faces/home/statisticaldata, [20/05/2014]

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑