Uluslararası mevcut durum ve devrimcilerin görevleri*

Uluslararası burjuvazinin belirgin bir sükûnet ve iyimserlik atmosferiyle yaptığı ekonomik analizler, 2008’de patlayan ekonomik krizin sonuna gelindiğini ve kapitalizmin iyileşme sürecine girildiğini dünyaya ilan etti.
Gerçekten de, ABD ve Almanya gibi bazı ülkelerde küçük ekonomik iyileşmelere yönelik belirtiler görülüyor, fakat aynı zamanda, diğer ülke ekonomileri yeniden düşüşteler. Tüm bu yıllarda, krizin merkezi bir ülkeden diğer bir ülkeye doğru yer değiştirip durdu, ekonomik etkileri ise siyasi ve toplumsal çatışmaların keskinleşmesi ile birlikte tüm dünyada varlığını sürdürüyor.
Dünya; halklar ve egemen sınıflar; bağımlı ülkeler ve emperyalist devletlerle bağımlı ülkelerin doğal kaynakları, pazarları ve etki alanlarının ele geçirilmesi  vb. konusunda kendi aralarında çatışan emperyalist güçler arasında politik-sosyal keskin çatışmalara sahne oluyor.
Ukrayna, Suriye ya da Ortadoğu gibi dünyanın çeşitli noktalarında üretilen siyasi-askeri çatışmalar böyle açıklanıyorlar. Bu alt üst edilmiş dünyada işçiler, gençlik, genel olarak halklar, üzerlerine düşen tarihi rolü yerine getirmek için mücadeleleriyle yol açıyorlar.
Sermayenin krizini emekçilerin sırtına yükleme saldırısı, Avrupa’da halkların mücadeleci yanıtıyla karşılaştı. Okyanusun diğer yanında, Latin Amerika halkları olarak bizler de, İspanya, Yunanistan, Portekiz, İtalya, Almanya… ve sonunda eski kıtanın her yerine yayılan bu mücadele günlerini, sokak hareketlerini, genel grevleri memnuniyet ve iyimserlikle izledik.
Bu mücadele pratiklerinde devrimci örgütler, burjuvazinin kurumsallığına dokunmayacak bir noktadan krize siyasi çözümler bulmak için bu koşulları bir fırsat olarak gören sağ ve oportünist güçlere karşı koyarak, kavgayı doğru yöne çevirmek için güçlerini ikiye katladılar.
Asya ve Afrika’daki vahşi aygıtlar ve çeşitli düzeydeki kapitalist sömürünün karşısında ise emekçilerin yanıtı grev oldu. Binlerce, on binlerce kadın ve erkek işçi, madenci, tarım işçisi, çoğu uluslararası emperyalist şirketlerin yan kuruluşları olan şirketlerinde işleri durdurdular.
Tarihin bir dönemin sömürgeci egemenlikten kurtulmak için silahlanarak ayaklandırdığı Amerika kıtası da, halk protestolarına, şiddetli siyasi karışıklıklara ve emperyalistler arası anlaşmazlıklara sahne olmaktadır. İlerici hükümetlerin iktidarları döngüsünde ciddi sorunlar baş göstermektedir. Uluslararası pazarda hammadde satışlarından gelen alışık olunmayan düzeydeki ekonomik girdiler sayesinde önceki yıllarda sosyal ve kamusal alanda yaşanan gelişmelerin bugün devamında zorluklar yaşanıyor; ekonomik sorunlar yıkımlara neden oluyor. Kaynak bulma arayışında bu hükümetler, burjuvazinin iktidar geleneğini uygulamayı seçtiler: Uluslararası finans kapital karşısında yenildiler ve emekçilerin ceplerine el uzattılar.
Çin, Rus, Kanada, Kuzey Amerika sermayeleri, maden, petrol ve enerji projeleri için bölgeye akıyor… ve şu ya da bu vesileyle gerçekleşen borçlanmalarla zaten varolan ekonomik bağımlılık sürdürülüyor.
Bu ‘ilerici’ hükümetlerden sözümona anti-ABD’ci olan bazıları, gerçekte, özel olarak da Çin ile bir kez daha bağımlılık anlaşmaları hayata geçiriyorlar. Ekonomik ve siyasi uygulamaları açısından, ‘ilerici’ hükümetler ile açıkça sağcı olan hükümetler arasında büyük bir farklılık bulunmamaktadır.
Hem biri ve hem de öteki, işçilerin ve halkların haklarını sınırlamak, hatta ortadan kaldırmak için yasalar ve politikalar uyguluyor; farklı başlıklar altında -fakat aynı amaçlar doğrultusunda- toplumsal muhalefeti cezalandırarak bastırmak için ‘anti-terör’ yasalarını onaylıyor, doğal zenginlikleri yağmalayan maden ve enerji projelerinin hayata geçirilmesinde uzlaşıyor ve doğada geri dönülemez ve ölümcül tahribata neden oluyorlar.
Halk karşıtı ve ulusal olmayan politikalar açısından fazlasıyla örnek mevcuttur, bu nedenle işçilerin, gençliğin ve halkların memnuniyetsizliği ve mücadelesi… ve .unlara eşlik eden baskı da büyümektedir.
Amerika’da, hiç şüphesiz ki, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, devletin yeniden gericileşmesinin çeşitli biçimlerde halkların mücadelesine çarptığı bir gerçektir.
Bu gerçeklikle yüzleşerek ve devrimci güçler arasında bulunmanın kitleleri devrim için rol alma yönünde örgütlemek olduğunu da dikkate alarak, bu Uluslararası Seminer’in katılımcıları bizler, işçilerin ve halkların acil ve stratejik çıkarlarının savunulması ve sınıfın bağımsızlığı bağlamında ulusal egemenliğin savunulması için mücadele sözü veriyoruz.
İşçilerin ve halkların birliği ilkesini ortak düşmanların alt edilmesinin; anti emperyalist birliği de mücadelemizin başarıya ulaşmasının temeli olarak kabul ediyoruz.
Halkların bilincinde devrimci fikirlerin gelişmesi ve yerleşmesi için çalışıyoruz, bu nedenle, hakim sınıflar ve emperyalizm ile ideolojik düzlemde karşı karşıya gelinmesi ve onların yenilgiye uğratılması temel görevdir.
Açıktan sağ ve gerici pozisyon alanlarla savaşmak yeterli değildir; sözümona 21. yüzyıl devrimleri adına pro-kapitalist projeleri işletmek için halk hareketi içinde davranan sözde solcular ve oportünistlerin pozisyon ve tezlerinin maskelerinin düşürülmesi zorunlu ve esastır.
Dünyanın herhangi bir yerinde ilerleyen işçi ve halk mücadelelerini kendi mücadelelerimiz olarak kabul ediyor, tümüyle dayanışıyoruz.
Özel olarak ise, sesimizi ve öfkeli yumruğumuzu Yanki desteğiyle Siyonist İsrail devleti tarafından Filistin halkına uygulanan soykırıma karşı yükseltiyoruz: Filistin halkının kendi kaderini tayin ve toprak hakkı için verdiği kahramanca mücadeleyle dayanışıyoruz.
Son yıllarda elde ettiği demokratik kazanımlar için mücadele veren Venezuela halkına destek veriyor, burjuvazinin, Kuzey Amerika emperyalizminin ülkeye yönelik istikrar bozma amaçlı müdahaleci eylemini lanetliyoruz.
Yabancı güçler arası anlaşmazlıkların ve içerideki gerici ve çürümüş grupların hırslarının kurbanı Ukrayna halkı ile dayanışıyoruz.
Dünyanın farklı bölgelerinde düşünceleri nedeniyle yargılanan savaş tutsakları ve politik tutsaklar ile mücadele önderlerinin özgürlüklerini talep ediyoruz.
Quito’da gerçekleştirilen 18. Latin Amerika Devriminin Sorunları Uluslararası Semineri kapsamında hayata geçirilen samimi ve saygılı bir tartışmanın ürünü olan bu düşüncelerimizi Latin Amerika ve dünya halklarına sunarız.
Hedefimiz toplumsal ve ulusal devrim; sermayenin boyunduruğu altındaki tüm insanlığın özgürleşmesidir; bu amaç için elimizden geleni yapacağız.

*Quito, 1 Ağustos 2014

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑