Kır yoksullarına!

“Kır Yoksullarına!” adlı kitapçık, Türkiye’de, Lenin’in diğer eserlerine kıyasla gerektiği gibi okunmayan ve yeterince yararlanılmayan eserlerden biridir. Bu kitabın hak ettiği ilgiyi görememiş olmasının başlıca nedenleri arasında, kitabın ayrıntılı teorik çözümlemelerden çok, çözümlenmiş teorik sorunların özeti oluşu sayılabilir. Bu, doğru değildir. En başta, kitap, teorik bir sorunu çözmek amacıyla yazılmamış olsa da önemli teorik saptamalar yapmaktadır; yanı sıra, bu kitapçık Lenin’in doğrudan yığınlara seslendiği bir eser olması dolayısıyla, yığınlar içinde propaganda-ajitasyon faaliyetini merkezine alan bir siyasal hareketin ve devrimci kadroların çalışması bakımından özellikle başvurulması gereken bir kaynaktır.
Türkçe baskısı 90 sayfa tutan bu kitapçık, Lenin tarafından 1903 Mart’ında Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin görüşlerini köylü yığınlarına açıklamak ve onlara yol göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Kitapçık, kırsal alandaki sorunlar üzerine teorik bir inceleme yazısı değildir; bu kitapçıkta Lenin, doğrudan kır yoksullarına, yani kırda yaşayan ücretli işçilere, yoksul ve orta köylülere seslenmektedir. Kitapçık, son derece açık ve yalın bir dile sahiptir. Ve RSDİP’in köylülere yönelik propaganda materyallerinin başında gelmektedir. Broşür, RSDİP’in diğer yöneticilerinin de beğenisini kazanmış, o zamanlar Lenin’le aynı parti içindeki Martov, broşürü “çok mükemmel” bulduğunu ifade etmiştir.
Broşürün yazıldığı ve yayınlandığı 1903 yılı, 1905 Devrimi’nin mayalanma yılıdır. Kent proletaryası ayaktadır. Patronların, ücretleri düşürme ve toplu işten atma saldırısı, işçilerin gün gün yaygınlaşan ve sertleşen grevleriyle, sokak gösterileriyle karşılanmaktadır. Artık otokrasiyi hedef alan sloganlar, işçi hareketinin gündemine girmiştir. RSDİP’in, işçi hareketi üzerinde hatırı sayılır bir etkisi vardır. Fakat aynı şeyi kırın emekçileri için söylemek mümkün değildir. Kuşkusuz, kentlerdeki bu hareketlenme, aynı boyutta olmasa da kırsal alana da yansımıştır; 1902 yılında Poltava ve Harkov’da baş gösteren isyanların ardından, hareket yaygınlık kazanmakta, fiilen devam eden kişisel bağımlılık ve angaryadan, çiftlik sahiplerinin ve çarlığın yerel güçlerinin baskısından bunalan köylü yığınları uyuşukluğu üzerlerinden atmakta, direniş yoluna girmektedirler. Fakat bu baskı ve yoksulluğun nedeni olarak çarı değil, kötü memurları ve çiftlik sahiplerini görmektedirler; örgütsüzdürler, çara, kökleri derinde safça bir inanç beslemektedirler. Ayrıca, kırda çarı düşman olarak görme eğilimine giren köylü yığınları, karşılarında Narodnikleri ve Sosyal-Devrimcileri bulmaktadırlar. Kısaca, kır yoksullarının hareketi üzerinde, ciddi sayılabilecek bir sosyal-demokrat etki yoktur.
Lenin ve RSDİP, o günkü Rusya koşullarında, temel siyasi görevin otokrasinin yıkılması ve tam bir siyasal özgürlüğün kazanılması olduğunu formüle ediyorlardı. Bu uğurda savaşan proletaryanın temel müttefiki, kırın proleterleri, yarı-proleterleri ve orta halli köylülerden başkası olamazdı. Bu bakımdan, kır yoksullarının çarlığa karşı genel siyasal mücadeleye kazanılması, olmazsa olmaz önemde bir görev olarak Sosyal-Demokratların önünde duruyordu. Lenin’in, söz konusu broşürü, bu görevin yerine getirilmesinin bir adımı olarak ortaya çıktı ve Lenin kır yoksullarına seslenerek onları kentlerdeki dostları proletaryayla birlik halinde çarlığa karşı siyasi mücadeleye çağırdı.
Lenin, broşüre, kentlerde işçilerin yürüttüğü mücadeleyi özetleyerek başlar. İşçilerin hedefinin sosyalizm olduğunu ortaya koyar. Bu mücadelenin başında bulunan Sosyal-Demokrat İşçi Partisi’nin nasıl bir ihtiyacın ürünü olduğunu, ne için mücadele ettiğini açıklar ve kentteki ve kırdaki emekçilerin davalarının ortak olduğunu, aynı düşman tarafından ezilip aşağılandıklarını ifade eder. Sosyalizme varmak için uzun bir mücadelenin gerektiği, bu yolda atılması gereken ilk adımın kısıtsız bir siyasal özgürlüğün kazanılması olduğunu ortaya koyar.
Devam eden bölümlerde, kırsal alandaki durum ele alınır. Lenin, kır yoksullarının yalıtılmış yaşamlarında sınırlı olarak gözleyebildikleri gerçekleri, Rusya çapında genelleştirir ve köylülerin içinde bulunduğu yaşam koşullarını çözümler; içinde bulundukları açlığın, kişisel bağımlılık ve baskının nedenlerini açıklar. Aynı zamanda, kırsal nüfusun bileşimini bütün verileri kullanarak ayrıntılı bir çözümlemeye tabi tutar. Kimlere kır yoksulları dendiğini, zengin köylülerin ve çiftlik sahiplerinin durumunu, bunların kır yoksullarına karşı düşmanlığını ortaya koyar. RSDİP’in kır yoksullarına yönelik programını açıklar, onların önüne çıkarılan sahte çözümlerin dayanaksızlığını, gerçek kurtuluşlarının kimlerle birlikte, kime karşı ve nasıl gerçekleşeceğini bütün açıklığı ve çarpıcılığıyla açıklar.
Anlaşılacağı gibi, bu broşür, RSDİP’in tarım programının köylülerin anlayabileceği bir açıklıkla ifade edilmesidir. Bu bakımdan, bu broşür, her şeyden önce tarihsel bir deneyin anlaşılması yönüyle incelenmelidir. Ama bu broşürün ülkemizde yürütülen mücadelenin ihtiyaçları bakımından güncel bir yönü üzerinde durmak istiyoruz. Bu bakımdan da ilgimizi, broşürün içerdiği bilgilerin içeriğinden çok bu bilgilerin sunuluş yöntemi üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Esasen, Marksizm-Leninizm’in büyük ustalarının serlerinin, yöntemsel bakımdan incelenmesi her zaman büyük bir önem taşır. Bizim, bu broşür özgülünde anlatmak istediğimiz ise, daha sınırlı bir alana ilişkindir: Bu broşürün propaganda-ajitasyon sorunları -camdan incelenmesi.
Propaganda ajitasyonun içeriği ve yöntemi sorunu, başlı başına bir yazı konusudur ve dergimizin daha önceki sayılarında bu soruna değişik boyutlarıyla değinilmiştir. Biz burada, Kır Yoksullarına! adlı broşürden hareketle üç madde altında toplanmış bir hatırlatma yapmakla yetineceğiz.
* Bir propaganda-ajitasyon metni hazırlanırken göz önünde tutulması gereken ilk nokta, anlatılmak istenen düşüncelerle, seslenilen kitlenin bilinç düzeyi arasında doğru bir ilişki kurulması, buna uygun bir dil ve üslup kullanılmasıdır. Anlatılan fikirler ne kadar doğru olursa olsun, seslenilen kitle tarafından anlaşılır nitelikte değilse, ya da bilineni tekrarlamakla yetmiyorsa, beklenen etkiyi yapamaz. Köylü yığınlarına seslenen bir metin, öğrencilere seslenen bir metinle aynı özellikte olamaz; aynı şekilde geniş yığınlara seslenen bir ajitasyon materyalinin, bir teorik yazınınkinden çok daha farklı bir üslup kullanması gereği anlaşılır bir durumdur. Bu söylenenleri sıkça karşılaştığımız bir yaklaşımla örnekleyerek somutlamaya çalışalım. Bazı okuyucularımız, dergimizin dilinin “çok ağır” olduğunu, “anlaşılamadığını”, dergiyi okurken çok zorlandıklarını, buna karşılık bir haber ya da ajitasyon dergisini kolayca anladıklarını ifade etmekte ve dergide kullanılan kavramların açıklanmasını talep etmektedirler. Belirtelim ki, dergimizin kimi yazılarında mercekten de anlamayı güçleştiren uzun ve daha kolay ifade edilmesi mümkün karmaşık cümleler kullanılmaktadır. Bu bir yana bırakılırsa, bu türden eleştiriler yönelten okuyucuların, bir teorik derginin dili ile bir ajitasyon dergisinin dili arasındaki farklılığın nedenini tam olarak anlayamadıkları sonucu çıkarılabilir.
Bir ajitasyon dergisi, işçi sınıfının ve emekçi yığınların geniş kesimlerine, en dar haliyle bile bu sınıfların politikaya şöyle ya da böyle ilgi duyan nispeten geniş kesimlerine seslenir ve bu bakımdan da bütün bu kesimlerin anlayabileceği bir dil kullanmaya özen gösterir. Oysa bir teori dergisi, başka bir ihtiyacın ürünüdür. Emekçi sınıfların aydınlanmış kesimlerine seslenir ve bu dergideki yazılar, okuyucunun Marksizm’in temel kavramlarını bildiğini varsayarak, zorunlu olmadıkça temel politik kavramları açıklama yoluna gitmez. Fakat bu demek değildir ki, anlaşılır olmak, teorik bir derginin hedeflerinden biri olmaktan çıkmıştır. Fakat o, ancak konunun elverdiği ölçüde anlaşılırdır.
Yazar, temel eserlerinden birisi olan Mantık ve Diyalektik’i hazırlarken, elbette anlaşılır olmaya dikkat etmiştir; ama bu anlaşılırlık, ancak felsefenin temel bilgilerine sahip insanlar içindir. Felsefenin ve Marksizm’in temel kavramlarını öğrenmeksizin, Mantık ve Diyalektik’i okumaya kalkışmak, sonu umutsuzlukla sonuçlanması muhtemel bir serüven anlamını taşıyacaktır.
İşte Lenin, Kır Yoksullarına! adlı broşürü kaleme alırken, seslendiği kitlenin bilinç düzeyini göz önünde tutmuş, buna uygun bir dil kullanmıştır. O günün Rusyası’nda, köylülerin önemli bir kesimi okuryazar değildi, hiçbir politik eğitimden geçmemişlerdi, Marksist materyallerle tanışık değillerdi. Bu bakımdan Lenin, okuma yazma bilen ya da okunanı dinleyen her insanın anlayabileceği bir dil kullanmış, kullandığı her kavramı açıklama yoluna gitmiş, onların anlayabileceği örneklerden kalkarak siyasal gerçekleri açıklamıştır. Ama bunu yaparken ülkemizde sıkça rastlandığı gibi, dili bayağılaştırma yoluna gitmemiş, köylü bilincine teslim olmaksızın onların seviyesini yükseltmeyi temel almıştır. Böylelikle toplumun uyuşuk ve cahil bir kesimi sayılan köylü kitlelerinin, genel politik ajitasyon ve propaganda alanında eğitilmesi gerektiğini ve eğitilebileceğini göstermiştir. Dil konusundaki ilke şöyle özetlenebilir: Konunun imkân verdiği ölçüde anlaşılırlık! “Bunlar anlamaz” aydın tavrıyla girilmiş mekanik bayağılıktan kaçınma!
* Lenin’in broşüründe dikkate değer bir diğer özellik, bu broşürün, konuyu bütün somutluğu içinde, bütün özgüllüğü içinde el alması ve ele aldığı konuya mutlak hâkimiyetidir. Lenin, kır yoksullarını, çarlığa karşı siyasal mücadeleye çağırırken genel formülleri tekrarlamakla, ya da tarım programını sadeleştirmekle yetinmemiş; Rus kırını ekonomik, sosyal ve siyasal yönden çok ayrıntılı bir incelemeye tabi tutmuştur. Yayınlanmış bütün istatistikleri titizce kullanarak, bu alandaki her bir toplumsal tabakanın durumunu, taleplerini, özlemlerini, eğilimlerini ele almış, kır yoksullarının yaşam koşullarını değiştirme zorunluluğunu tamamen somut verilere dayanarak ortaya sermiştir.
Sıklıkla karşılaştığımız propaganda-ajitasyon materyallerinin azımsanmayacak bir kısmının, seslenilen alana çok kabaca bir göz atmakla kendilerini sınırladıklarını, bu somut veri eksikliğini bolca genel lafla gidermeye çalıştıklarını göz önüne getirirsek, Lenin’in broşürünün önemi daha iyi anlaşılır.
* Üçüncü nokta, ekonomik teşhirin, politik teşhir ve ajitasyonla birleştirilmesi sorunudur. Lenin, sık sık, bir işçinin sömürüldüğünü anlamasının, onun bilincinin sosyalist siyasal bilinç düzeyine yükseldiği anlamına gelmeyeceği konusunda uyarı yapar. Gerçekten de kapitalizmin dişlileri arasında ezilen her işçi, kendisinin bunca çalışmasına karşın evinde çocuklarıyla birlikte istediği gibi bir yemek yiyemezken, patronunun bir gecede, onun bir yılda aldığı ücretin çok daha fazlasını harcadığını ve bu parayı kendi sırtından kazandığını bilebilir. Ama işçilerin pek azı, ancak onların bilinçli sosyalist azınlığı, bu sömürünün nedenlerini ve bu sömürüden gerçek kurtuluşun yolunu bilebilir. Ve onlar, bu bilgiyi ekonomik yaşamın doğal akışı içinde değil, toplumsal sınıflar ile devlet arasındaki ilişki alanında edinmiştir. Bu bakımdan herhangi bir emekçiye aç olduğunu, sömürüldüğünü ispatlamak yetmez; ona, mensup olduğu sınıfın toplum içindeki yerini, karşısındaki sınıfların egemenlik ilişkilerini ve devletin niteliğini anlatmakla gerçek bilinç verilebilir. Bu teorik çözümlemeyi yapar. Lenin, köylülere seslenirken elbette ki, köylülerin ekonomik yaşam koşullarını sergiler, hem de tüm açıklığıyla. Ama hiçbir şekilde bununla yetinmez. Kır yoksullarının açlığı ve ezilmişliğinin nedenlerini ortaya koyar ve onları ezen çiftlik sahiplerinin, kapitalistlerle ortak olarak çarlığa yaslandıklarını, köylülerin kurtulabilmesi için devlete yönelik siyasal bir mücadelenin zorunluluğunu gösterir ve kır yoksullarının nihai kurtuluşunun, proletaryanın kurtuluşuna ve proletaryanın egemen sınıf olarak örgütlenmesine bağlı olduğunu, propagandasının temeli haline getirir. Demek ki, ekonomik teşhir gerekli olmakla birlikte yetersizdir ve ekonomik teşhirle sınırlandığı takdirde, burjuva politika çerçevesinde kalınmış olur. Nihayetinde bir sendika uzmanı da, işçilerin sömürülmesi konusunda uzun nutuklar atabilir ve aynı uzman, işçilerin gayretli çalışmasıyla büyüyen ulusal pastanın işçinin durumunu düzeltebileceğini öne sürebilir. Ekonomik ajitasyon, siyasal ajitasyonla birleştirilmelidir. Emekçilerin gerçek rollerini kavrayacakları ve bu rollerini nasıl değiştireceklerini öğrenecekleri biricik alan politika alanıdır. Lenin’in eseri, ekonomik teşhirle siyasal teşhir ve ajitasyonun nasıl birleştirileceği bakımından da dikkatle incelenmesi gereken somut ve hâlâ canlı bir örnektir.

(*) Kır Yoksullarına! V. İ. Lenin, Inter Yay. Çev: İsmail Yarkın, Aralık 1993

Mayıs 1994

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑