Gençlik Kampı Ve Enternasyonalizm

Eylül 1992’de Almanya’nın Stuttgart kentinde bir araya gelen 9 komünist partisi bir çok sorunun yanı sıra ele aldıkları ve karara bağladıkları diğer bir sorun ise uluslararası anti-faşist gençlik kampı olmuştu. Alınan bu karardan sonra Avrupa’nın birçok ülkesinde uluslararası dayanışma ve birliğe olan özlem ve coşkuyla, kampın iyi geçmesi, kampta istenen sonucun elde edilebilmesi için çalışmalar başlatılmış ve kamp günü gelip çattığında ise, aynı dili konuşmamış, birbirlerini hiç görmemiş olsa bile aynı duygu, aynı özlemi ve aynı dünyayı yaratmanın coşkusuyla değişik uluslardan yüzlerce genç, uzun yıllar politik gelişmelere sahne olmuş Berlin kentinin yakınındaki kamp yerinde toplanmaya başlamışlardır.
Bilindiği gibi 90’dan bu yana, bu kamp Türkiyeli ve Kürdistanlı komünist, anti-faşist gençliğin katıldığı dördüncü kamptı. Ancak bu kamp gerek bileşimi gerekse hedefleri açısından daha önce gerçekleştirilmiş kamplardan farklıydı. Ve ayrıca farklı da olması gerekiyor. Özellikle bugünkü koşullarda en azından farklı ülke proletaryalarının gençliğiyle, onun sorunlarını ortak mücadele ve enternasyonal dayanışmasının önemi üzerine yoğunlaşmak bu sorunun daha iyi bilince çıkmasını sağlamak, tek tek ülkelerde gençlik hareketi ve sorunları devrim mücadelesinde oynayabileceği rolü bir kez daha ele almak, hele de kapitalizmin krizinin son derece derinleştiği ve kapitalizmi gelişme olanaklarının son sınırına doğru hızla yol aldığı bugünkü koşullarda son derece önemli ve yakıcıydı. Ayrıca enternasyonalist bir sınıf olan işçi sınıfı gençliğinin kapitalist sömürüye, emperyalist vahşete ve hegemonyaya ve faşizmin zulmüne karşı sınır tanımaz öfkesini ulusal çitlerin dar sınırları çerçevesine hapsetmek olanaklı değildir. Hele hele Avrupa’da sermayenin ve gericiliğin tüm güçlerini birleştirerek emekçi halklara ve onların gençliğine koordineli olarak saldırdığı, kazanılan tüm hakların, elde edilmiş tüm mevzilerin yok edilmesi için azgınca saldırıya geçtiği bugünkü koşullarda Avrupa sermayesinin gerici bloğuna karşı işçi sınıfı, halkların ve gençliğin devrimci bloğunu örgütlemek gereklilikten de öte bir zorunluluk haline gelmiştir.
Çünkü proletaryanın mücadelesinin, özünde uluslararası bir mücadele olduğu tezi bu geçen süre içerisinde daha bir kesinlik kazanmış ve bu tezin üzerinde yükseldiği nesnel temel koşullar daha da-ilerlemiştir. Kaldı ki bilim ve teknikteki’ devrimin de etkisiyle iletişim ve ulaşım araçlarının son derece gelişmiş olması sermayenin merkezileşmesi ve uluslararasılaşmasının devasa boyutlara ulaşması, her biri emperyalist zincirin birer halkası olan ülkeler arasındaki ekonomik politik, mali tüm ilişkileri geliştirmiştir ve bunun sonucu olarak yerel, ulusal ve uluslar arasındaki politik ekonomik koşullar ve gelişmeler, sınıf mücadelesi birbirine karşılıklı daha yakından, güçlü ve doğrudan etkiler hale gelir. Bu neden uluslararası dar görüşlülükten kurtulmak, proletaryanın kurtuluşu ve devrim sorununu dünya devrimi platformunda ele almak bugün kavranması ve bilince çıkarılması gereken en önemli halkalardan biri durumundadır.
Yine sorun bu noktada ele alındığında olguların sosyalizm lehine sürekli gelişme gösterdiği bilinen bir şeydir. Çünkü öncesi bir yana yaklaşık son iki- yıldır sosyalizmin ölümü ve iflası, kapitalizmin üstünlüğü ve yıkılmazlığı merkezli anti-komünist kampanya ve propaganda eski hızı ve etkinliğini kaybetmeye başladı. Özellikle Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerindeki son gelişmelerden sonra propagandası yapılan refah ve istikrarlı gelişme bir yana kriz daha da derinleşti ve kitlelerin yasal koşullan daha da kötüleşti. Örneğin bugün eski DDR olarak nitelendirilen Doğu Almanya’da işyerleri gerekli verimi sağlamıyor gerekçesiyle peş peşe kapatılıyor ve binlerce işçi sokağa, açlığın ve sefaletin pençesine itiliyor. Yine geri ülkeler bir yana kapitalizmin örnek refah ülkeleri olarak gösterilen, ABD, Japonya, Almanya durgunluk ve krizin girdabına doğru yol alıyor ve burjuvazi krizden kurtulmanın yolu olarak ekonomik ve politik saldırılarını artırıyor. İşte bundan dolayı kitlelerin yaşam koşullarının giderek kötüleşmesi onlarda öfke ve hoşnutsuzluğun giderek yükselmesine yol açıyor. Tüm bunlardan dolayı içinde bulunduğumuz bu dönem proletarya ile burjuvazi, ezilen halklarla emperyalizm ve emperyalistlerin kendi arasındaki çelişkilerin keskinleşerek derinleştiği bir dönemdir ve işte tüm bunlar emperyalist kapitalist sistemin yıkımını, sosyalizmin kuruluşunu kaçınılmaz kılan uzlaşmaz çelişkilerin üstesinden gelinemediğini ve gelinmeyeceğini göstermektedir.
Bu bağlamda kapitalizmin işçileri sömürü ve baskı altına alırken ulusal çit tanımadığı, hatta işçilerin hangi ulustan bile oldukları onlar için fazla bir anlam ifade etmediği ve esas amaçlarının aşın kâr olduğunun bilindiği bugünkü koşullarda bu ülkelerde yaşayan proletaryanın ve onun gençliğinin de kapitalizme karşı mücadelede tek bir sınıf ve tek bir mücadele cephesinde buluşmasının o ölçüde zorunluluk olduğu bilinmek ve proletaryaya kavratılmak zorundadır.
Ancak yine de kapitalizm için ulusal çitin hiçbir anlam ifade etmediği çünkü kendisinin tümüyle uluslararasılaştığı koşullarda aynı ülkelerde yaşayan değişik uluslardan işçiler arasında ayrılık tohumları ekmesinin, onlarının birliğini parçalamasının başka nedeni vardır. Onlar açmazları gizleyebilmek ve krizin faturasını daha rahat sınıfın sırtına, yıkabilmek, hatta kapitalizmin derinleşen krizi ve saldırılarına karşı yükselen mücadelenin önünü kesebilmek için krizin gerçek nedenini gizleyerek krizin yol açtığı işsizlik, enflasyon, konutsuzluk vb. gibi sorunların yabancılara bağlanması ırkçılığın gelişmesinin bilinçli körüklenmesinin esas nedeni, düzenlerini daha rahat sürdürebilme ve kapitalizmin gerçek alternatifi sosyalizmin bilinçlere yerleşmesini engellemek, en azından gecikmesini sağlama hedeftir. İşte bundan dolayı burjuvazinin ırkçı ve faşist hareketleri her açıdan desteklemesi ve güçlendirmesi bunun ürünüdür.
Ancak burjuvazinin tüm çabasına rağmen birkaç yıl Avrupa’da kitle hareketinin hızla geliştiği yıllar oldu. Bazen ırkçılığa bazen işyerlerinin yok edilmesine karşı değişik ülkelerin değişik kentlerinde yüz binlerin katıldığı gösteriler, otoban, köprü ve fabrika işgalleri gerçekleşti ve bu sıcak mücadelenin kızgın ateşi içerisinde değişik uluslara tekabül eden işçi ve gençler birlikte ve omuz omuza mücadele ettiler, birliklerini daha da pekiştirdiler.
İşyerlerinin peş peşe kapatıldığı ve binlerin sokağa atıldığı bugünün koşullarında işyerlerinin korunması sloganı güncel ve yakıcı bir slogana dönüştü. İşte tam bu durumlar pek yakın gelecekte Avrupa ve özellikle de Almanya ve Fransa kitle hareketleriyle sarsıldığı ve devrimci fırtınanın en şiddetli estiği ülkeler durumunda olacaktır.
İşte bu sarsılmalar sadece bu iki ülkeyle sınırlı kalmayacak önce sermaye birikiminin en yoğun, kapitalizmin en gelişkin olduğu Avrupa, ardından tüm dünya sarsılacaktır, işte bundan dolayı komünizm cephesinde (Avrupa’da) önemli bir güç durumunda olan güçlerimizin kapitalizme karşı fabrika ve diğer birimlerde gerçek mücadele örgütleri olarak örgütlenmeleri, Avrupa’da komünizmin ihtiyaçlarına cevap vermek son derece önemlidir.
“Buradaki sorunlar bizi ilgilendirmiyor çünkü biz başka bir ülkenin devrimcileriyiz” gerekçesiyle hareket eden, kapitalizmin yoğun saldırılan ve yükselen kitle hareketleri karşısında duyarsızlığı tercih eden bu tutumlarıyla da koyu milliyetçi olan hareketlerin tutumu bizim tutumumuz değil ve olmayacaktır.      .
Bu anlamda Avrupa’da halen proletarya hareketine önderlik yapabilecek durumdan yoksun olan kardeş partilere yardımcı olmak, onların güçlenmesi ve proletarya hareketine nüfuz etmeleri için olanca çabayı sarf etme enternasyonalizmin temel gereklerinden bir tanesidir. Bundan dolayı da Genç Komünistlere son derece önemli görevler düşmektedir.
İşte bundan dolayı uluslararası gençlik kampları hem gençlik hareketlerini ilerletme, hem birbirimizden her açıdan öğrenebilme ve hem de birliğimizi pekiştirmede önemli bir araç olacaktır.

Eylül 1993

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑