Röportaj: TDKP yasal parti sorununa nasıl bakıyor?

Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) Merkez Komitesi Temsilcisi ile yapılan ve yurtdışı temsilciliğimizce iletilen röportajı yayınlıyoruz.

Türkiye’de son aylarda legal sol parti kurma girişimleri sürdürülmekte, TDKP bu konuda ne düşünüyor, böyle bir partinin kurulmasını gerekli görüyor mu?

Son birkaç yıldır, değişik konjonktürlerde, değişen ivmelerle yapıla-gelen “yasal parti” tartışmaları, Türkiye solunun gündeminde hep ola-geldi. Özellikle, son seçimlerden bugüne, yaklaşık yedi sekiz aydır, bütün grupların içinde yer alabileceği yeni bir “birleşik-sol parti” kurma fikri, değişik çevrelerce, dozaj arttırılarak işleniyor. Bu çevreler, farklı nitelikler atfettikleri parti modelleriyle farklı kümeleşmeler oluşturuyorlar.
Bir kısım gruplar, “bir seçim partisi olarak kurulmalıdır” derken, diğer bir kısmı, “bu parti açık-sosyalist parti olmalıdır ve sosyalistim diyen tüm grupları bir araya getirmelidir” diyerek, değişik eğilimler yaratmaya çalışıyorlar.
Bazıları da “yasallık esas değildir, yasallığı kullanmak gerekir ama meşruiyet kazanmak önemlidir; bu özellikleri taşıyan bir sol parti, sosyalist parti olmalıdır” dediler. Öte yandan da HEP’i, içinde çeşitli grupların yer aldığı, Kürdistan’da ve Türkiye’de örgütlenen Türk-Kürt Blok Partisi, halk partisi içeriği taşıyan bir blok partisine dönüştürme girişimleri de bir başka eğilim olarak sol kamuoyunun önüne geldi. Genel olarak herkes legal bir açık parti istemekle birlikte, Türkiye’de bugün aşağı yukarı dört beş tane değişik nitelemeler altında bir araya gelme eğilimi içine giren kümelenmeler oluştu. Örneğin, eski Dev-Yol çevresi, yansıdığı kadarıyla doğrudan ve kendi bağımsız tutumuyla yasal parti kurma girişimini tartışıyor. Öte yandan etkili/etkisiz irili ufaklı bazı gruplar “Marksist bir işçi partisi”, yahut da “sosyalist bir işçi partisi* kurmak ve bütün radikal solu birleştirecek bir yasal dayanak yaratmak amacıyla bir araya gelmeye çalıştılar. Genel olarak, bütün bu kümeleşmelerden bağımsız olarak baktığımızda, Türkiye’nin bugünkü konjonktürü, legal olanakların derlenip, açık bir parti olarak örgütlenmesini ve ortaya çıkarılmasını, dahası böylesi bir çıkış imkânlarını zorlamayı, Marksistlerin ve devrimci akımların önüne bir görev olarak koyuyor. Bu bir gerçektir. Yani Türkiye’de, sosyalizmin kendisini, yasal bir parti olarak da ortaya koyması için mücadele (pratik bir görev haline, yani genel olarak olabilir bir şey, genel olarak kabul edilmesi gereken bir şey olmaktan, pratik bir görev haline gelme eğilimi kazanmıştır ya da kazanmaktadır diyebiliriz) Kuşkusuz, birçok başka koşulun da oluşması gerekiyor böyle bir parti kurabilmek için.  Ama kurulmak istenilen partilere baktığımızda, partilerin oluşmakta olan siyasal platformlarına baktığımızda, değişik güdülerle hareket edildiği de görülüyor. Türkiye’de olumsuz bir gelenek vardır; yığın hareketi şu ya da bu şekilde yasal olanakları açmaya başladığı zaman, en zor koşullar altında da mücadeleyi sürdürme, halkı aydınlatma ve örgütleme görevlerini yerine getirme yeteneği olan illegal örgütlenmenin tasfiyesi ve onun yerine yasal olanın geçirilmesi geleneğidir bu. Bugün esas itibariyle sol akımlar ve onların belli başlıları içinde yasal parti isteği, yasalarla sınırlanmayan bir mücadelenin yerine, yasal bir mücadeleyi ve yasal bir paravanı geçirme anlayışının, bir ürünü olup, bahsedilen olumsuz geleneğin bugün yeniden üretilmesinin zemini anlamına gelebiliyor. Bu, gerçekte, Türkiye’nin modern tarihinde, devrimci ve ilerici örgütlenmelerinin bir zaafı olmuştur. Ve esasta tasfiyeci bir rol oynamıştır. Bugün çoğu kümelenmenin ya da bu kümelenmeleri oluşturan grupların bu geleneğe yaslandığı, pratik çalışmalarından, örgütlenmelerinden ve ortaya koydukları örgütlenme platformundan rahatlıkla görülebilmektedir. Şimdi, böyle bir parti, yani bu geleneğe uygun bir parti olmanın, bizim düşüncemize göre, Türkiye işçi sınıfı hareketine ve halk hareketine kazandıracağı fazla bir şey olmadığı gibi, diktatörlüğe karşı onun yasalarıyla sınırlanmamış bir mücadelenin ve örgütlenmenin yöntem ve araçlarını öğrenmek, oluşturmak ve etkin kılmak yakıcı görevinin unutulmasına, en iyi ihtimalle tali kılınmasına yol açacağı açıktır. Biz, niyetler ne olursa olsun, nesnel olarak bu sonuçlara yol açabilecek böylesi anlayışlarla, kümelenmelerin bu türü içinde olamayacağımızı şimdiden rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Ancak şöyle bir noktada vardır: Bir kitle partisi ya da kitle partisi özellikleri kazanma potansiyeline sahip gelişmeler karşısında, ilgisiz olmadığımızı da söylemeliyiz. Örneğin ister HEP isterse HEP dışında yeni bir mevzilenmeyle olsun Türk ve Kürt milliyetinden halkı bünyesinde birleştirebilecek ve en azından uyanmakta olan kesimlerini birleştirebilecek ve bu özelliklere sahip örgütlenme fırsatları ortaya çıktığında -ki bugün birçok yönüyle bu vardır, birçok yönüyle bunun engelleri de vardır- duyarsız olmamak, bu olanağı kullanmak gerekir. Ve bugün Türkiye’de Kürt ulusal hareketiyle ya da Kürt halkıyla Türk halkının birliğini ve ittifakını bir eğitim haline getirmenin olanakları mevcuttur. Bunları değerlendirmek ise komünistlere, devrimcilere düşen bir görevdir.

Sizce bunun temel koşulu ne olacaktır?
Bunun temel koşulu kuşkusuz devrimci, anti-emperyalist, demokratik bir siyasal platform üzerinde anlaşmak olacaktır. Ve böyle bir parti kendisini sosyalist parti olarak ortaya koymaz zaten; o ancak anti-emperyalist, demokratik bir kitle partisi olarak ortaya çıkabilir Bunun olanakları bugün vardır, önündeki engellerin kaldırılması için mücadeleye de ihtiyaç vardır; bu mücadeleyi vermek gerekir, devrimci bir platform üzerinde, anti-emperyalist, demokratik bir platform üzerinde oluşturulması gereken şey, geçmişte devrimi ve devrimci demokrasiyi temsil etmiş akımların da Türkiye’deki son on yıllık gelişmelerin ardından bugün devrimci demokrasi yoluna, girmiş olan akımların tümünün içinde yer aldığı bir blok, Türk ve Kürt milliyetinden işçileri ve emekçileri birleştirecek bir blok partisidir. Örneğin Dev-Yol, TDKP, PKK vb. gibi akımlar, radikal asgari bir demokratik platform, asgari bir anti-emperyalizm üzerinde anlaşabilirlerse, zaman zaman düşüşler de yaşansa,   moral gerilemeler içerisine düşse de genel olarak yükseliş eğrisini sürdüren işçi sınıfı bereketinin ve Kürt ulusal hareketinin birliğini sağlayabilecek bir alternatif yaratmak olanaklıdır ve bu benzeri örgütlülükler, bugünkü Türkiye koşullarında bir ihtiyaçtır.
Öte yandan, Kürt burjuvazisinin reformist ve revizyonist çevrelerinin, diktatörlüğün olurunu da alarak, PKK’yi zayıflatmak ve onun şu andaki durumundan da yararlanarak kendi etkilerini artırmak için yeni bir ‘Kürt partisi” kurmak eğilimi içine girdiklerini görüyoruz. Böyle girişimleri sol parti olarak vb. değerlendirmeyeceğiz. Bunlar da, kendilerini sola açık olduğunu söylüyorlar. Bizi de muhatap alan çağrılar da çıkarıyorlar, ancak biz böyle çağrılar içinde yer almayacağımızı, böyle çağrılara muhatap olmayacağımızı şimdiden ifade ediyoruz. Yani örneğin, PKK, TDKP, Dev-Yol ve giderek irili ufaklı diğer gruplar, emperyalizme karşı mücadele, demokrasi ve özgürlük için devrimci mücadele temelinde ve yığın hareketini ilerletici bir taktik çizgi üzerinde oluşacak bir demokratik parti, devrimci halk partisi içinde birleştiklerinde, reformizmin iflasa doğru gidişinin ve yığın hareketinin yükselişinin bir arada getirdiği potansiyeli örgütleme olanakları çıkacaktır. Ancak şunu ifade edelim; Dev-Yol’un gidişatı bu yönlü bir girişimi zayıflatmaktadır. Ancak yine de, anti-emperyalist, demokratik bir platform üzerinde birleşen bütün grupların kabulleneceği, daha doğrusu bütün grupları içine çekme yeteneğine sahip anti-emperyalist, demokratik bir kitle partisi olanaklıdır. Ancak bu her şey demek değildir, bunun gerisinde asıl önemli bir başka şey vardır. Gerçekten de işyerlerinde, üretim alanlarında, öğrenim kurumlarında ve devlet kuruluşlarında ve yerleşim alanlarında, örgütlenmeyen, örgütlenmeyi bürolar açmak, parti büroları ya da dernek büroları ya da basın büroları açmak ve onlara dayanmak olarak gören akım ve eğilimler yasal geleneğin baskısından kurtulmadan; yani yeraltında oluşacak bir ittifak sağlanmadan, açık alandaki bir ittifakın güvenceye alınabileceği kanısında değiliz. Ve asıl şey, bugünkü yasalarla sınırlanamayan bir mücadele üzerinde ittifaktır. Bu ittifak başarıldığı koşullardadır ki, bunun belirlediği, geliştirdiği ve ilerlettiği platform üzerinde açık alanda ittifaka dayanan sözünü ettiğimiz türden bir parti oluşabilir. Bu bir ihtiyaçtır. Engeller vardır, örneğin PKK’dan ve Dev-Yol’un farklı eğilimlerinden gelen engeller.

Legal sosyalist partiyi ve onun görevlerini nasıl niteliyorsunuz?
Sosyalistlerin partisi denildiği zaman bundan anlaşılması gereken, Marksist-Leninist bir işçi partisidir. Ve dolayısıyla da böyle bir açık parti denildiğinde de birçok grubu bir araya getiren ve grupların birleşmesinden ibaret bir parti anlaşılmamalıdır. Bu parti işçi sınıfının açık partisi, onun kitlesel hareketini temsil eden partidir. İşçi sınıfının kitlesel hareketini temsil eden parti denildiği zaman işçi sınıfının çoğunluğunu kucaklayan parti anlamına gelmiyor. Yani o günkü koşullardaki kitle hareketini, açık kitle hareketini bünyesinde toplayan ve onun temsilcisi olarak ortaya çıkan, meşrulaşan ve kendisini de kabul ettiren bir parti anlamına gelmektedir.

Bunun koşulları var mıdır?

Bunun koşulları olgunlaşmaktadır. Ama Türkiye mevcut durumu dikkate aldığımız zaman, bunun koşullarının doğacağı bir yere varır mı, varmaz mı, bugünden bir şey söylenemez. Çünkü istikrarsızlıktır bugün egemen olan, dünyada da, Türkiye’de de egemen olan budur.
İşçi hareketi böyle bir olanağa sahip olduğu zaman kuşkusuz, kendini bir ileri aşamaya doğru atma dinamiklerini de geliştirecektir. İşçi sınıfının ileri tabakalarının açık hareketini temsil eden, bağlantıları olmayan bir açık parti, kendilerine sosyalist diyen grupların birbirleriyle çalışması, ya da “ben bu işi kendi başıma çözemiyorum” diyen bir kaç grubun bir araya gelmesi, anlamına gelecektir ki, bunun çözüm çıkmayacağı açıktır. Çünkü bu “ben bu işi çözemem” diye düşünen, “ben bu işi kendi başıma temsil edemiyorum” diye düşünen birkaç grubun bir araya gelmesi, yine “kendimi temsil edemiyorum” yahut da “devrimi ilerletme yeteneği bende yoktur” diyen grupların topluluğu olacaktır. Proletaryanın böyle bir partiye ihtiyacı yoktur. Proletaryanın ihtiyacı, kendisinin ileri öğeleri ile bağlantı halinde ve Marksist-Leninist bir platform üzerinde, asgari olarak kendini açığa vurmuş kitle hareketinin örgütlenmesidir. Bugün baktığımızda işçi hareketindeki gelişmeler, düşüşler ve çıkışlar içinde böyle bir yöne doğru gitmekle birlikte, şu anda işçi sınıfı hareketi, kendini açık parti olarak ortaya koyabilecek koşulları henüz yaratabilmiş değildir. Ama bu yönde gelişmeler vardır, bunu ilerletmek, hızlandırmak komünist partisi için bir görevdir. Biz bu görevin bilincindeyiz ve buna uygun bir mücadele içinde olmaya çalışıyoruz.
Açıktır ki, işçi hareketinin açık bir parti olarak da çıkışını güçlendirecek, hem de çıktığı zaman, onun gerisinde, onun köklerini oluşturan temel önemdeki şey illegal örgüt; yani sınıfın, fabrikalarda, işyerlerinde örgütlenmiş illegal örgütleridir. Legal çalışmanın az çok açıldığı alanda, yığın hareketinin bunu açtığı koşullarda, zaten biçimsel olarak örgütlenmiş olan illegal örgütü tasfiye etme, askıya alma, yerine legal olanı koyma biçiminde bir anlayış Türkiye devriminin yenilgisini peşinen kabullenmektir. İşçi hareketi kendini açık sosyalist parti olarak da ortaya koyması doğrultusunda da ilerletilmelidir, hazırlanmalıdır derken, bunun altını özellikle çizmek istiyoruz. Ve olguları dikkate aldığımızda! Türkiye’deki koşullar, örgütlenme sorununda, bir yandan illegal örgütü işçi kitleleri arasında  yayma, işyerlerinde, fabrikalarda örgütleme, genişletme, derinleştirme, çoğaltma olanaklarını sunuyor bize, öte yandan legal alanların ve legal olanakların kullanılması olanakların genişletiyor; yenilerin kullanılması için koşulları olgunlaştırıyor. Açık parti, işçi hareketinin açık parti olarak da örgütlenmesi, bu sözünü ettiğimiz olanaklar içerisinde gözetilmeli ve değerlendirilmelidir.

Türk ve Kürt işçi ve emekçileri birleştiren blok partisinin önündeki engellerden söz ediyorsunuz. Nedir bunlar?
Kürt hareketi, Kürt halk hareketiyle işçi hareketin ittifakı sorunu, bugünkü konjonktürde, belli fırsatlar yakalamıştır. Kürt ve Türk işçi ve, emekçilerine dayanan, anti-emperyalist demokratik bir Kürt ve Türk halkının ittifakının ifadesi olan bir halk partisi, böyle bir eğilimi güçlendirebilir ve Türkiye’de bunun oluşturulmasının fırsatları da vardır. Engelleri de vardır dedik. Buradaki temel engel ise bizce, Türk ve Kürt milliyetinden halkın uyanan güçlerini temsil edebilecek gruplar arasındaki siyasal platform uyuşmazlığıdır. PKK’nın içine girdiği eğilimi dikkate aldığımızda, politikalarını dikkate aldığımızda, taktiklerini, örneğin Sosyalist Parti gibi revizyonist, reformist, parlamentarist bir partiyle, TBKP gibi burjuva liberal bir partiyle ittifaka da açık olan platformuyla böyle bir partinin doğması zordur. Biz, kitlelerin hiç olmazsa ileri kesimlerini temsi) etme kabiliyeti olan örgütlerin anti-emperyalist demokratik bir platform üzerinde ittifakını, gerekliliğini düşünüyoruz, öneriyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz. Ancak bu ittifak kuşkusuz, açık alanla sınırlı kaldığı sürece, kendi kendini geliştirme yeteneği gösteremeyecek bir ittifak olacaktır. Bu ittifak mücadelenin tüm biçimlerine, aktüel mücadelenin dayattığı bütün biçimlere cevap verebilecek bir ittifak olmalı; buradan çıkacak politikalar, politik taktikler, buradan çıkan kararlar açık alanda da kendisini ifada edebilmelidir. Bu ifade Türk ve Kürt halkının bir blok partisi olabilir, çeşitli konjonktürel gelişmeler bugün bu fırsatı, bu olanağı bir fırsat haline de getirmektedir. Sorun, bir siyasal platform üzerinde anlaşabilirle sorunudur. Ama bu gelişmelerin olduğu koşullarda böyle bir parti pek çok zaaf taşısa bile partimiz çalışmaya, böyle bir örgütlülük içinde yer almaya devam edecektir. Yineliyoruz; asıl önemli olan Türkiye’deki halk hareketinin, Türk ve Kürt milliyetinin halkı hareketini temsil eden radikal akımların siyasal bir platform üzerinde anlaşması, bu platform üzerinde bir halk partisi oluşturmalarıdır. Belirttiğimiz, engeller de böyle bir platform önündeki engellerdir. Çeşitli sol grupların üç, beş, on her neyse bir araya gelerek mevcut durumlarını bir partiye dönüştürmelerine, açık bir partiye çıkmalarına ise ne işçi hareketini örgütleme konusunda ne de iki milliyetten halkın mücadelesinin aracı haline gelme konusunda herhangi bir şans vermemekteyiz. Böyle bir şey olsa olsa hâlihazırdaki grupların çatışma ya da mevcut grupların mevcut durumlarını bir parti olarak ya da parti adı altında ifade etmesi olacaktır ki, bu Türkiye devriminin ihtiyacı değildir. Ama özenle şunu vurguluyoruz; partimiz illegal örgütlenme çizgisini temel almaya, illegal örgütlerini fabrikalara ve işyerlerine dayandırmaya, oralarda tüm işçi kitlesini temsil eden organlar oluşturmaya çalışmaktadır. Açık alandaki; -ister parti olsun, islerse başka bir biçimde olsun- çalışmaysa bu alandaki çalışmaya, bu alandaki mücadeleye bağlanan hem onu güçlendiren, hem onun tarafından güçlendirilen ve genişlettirilen bir faaliyet olacaktır.

Özellikle Türkiye’nin bugünkü somut siyasal koşulları içersinde bu tür girişimlerin anlamı üzerine görüşlerinizi belirtir misiniz?

Bu tür girişimler farklı anlamlar taşımaktadır. Örneğin, Marksist grupların “sosyalist partisi”, işçi sınıfı alternatif arıyor ama illegal örgütlenmeye gelemez, bu nedenden dolayı biz işçilerin örgütlenebileceği bir alternatif yaratalım; gruplar bir araya gelip bir Marksist-Sosyalist parti kursunlar, bunun içinde mücadelelerine devam etsinler” denilerek gerekçelendirilebiliyor. Böylesi bir işçi partisi olmaz. Bunun deneyleri, sürekli yeri parçalanmalar doğurmuştur, bugünde olacağı odur. Böyle bir partinin taşıyacağı anlam, açık çatışma alanlarının genişlemesi ve bir anlamıyla da, çözümsüzlüğü, çözümsüzlüğü derinleştirerek ikame etmek oluyor! Birçoğu açısından da bir yerlere tutunma çabası olmaktadır. Görüyoruz, büyük kentlere bakıyoruz hemen hiçbir fabrikada hiçbir işyerinde rastlamadığımız birçok grup var ortada. Adıyla var, etkinliği ve faaliyeti ile sınıfı ve yığınları örgütleme ve aydınlatma faaliyetiyle yok. Bunlar açısından ise “birleşik parti”, bir yerlerde var olmak aracından başka bir şey değildir. Ama örneğin HEP’in mevcut durumunun ya da Kürt ulusal uyanışının Türkiye’deki uyanan işçi hareketinin yarattığı olanaklarla geniş kitleye dayanan bir halk partisi olanağı vardır ki, bu da bir başka anlam taşımaktadır. Çeşitli girişimler var ve biz burada, her girişimin, Türkiye’nin mevcut konjonktüründe nasıl konumlandığını, ne anlama geldiğini ayrı ayrı belirtmeyi gereksiz görüyoruz. Fakat genel olarak söyleyebiliriz; parti ve örgütlülüklerin kitle mücadelesinin örgütlenmesi ve devrimci bir platform üzerinde doğması ve temel belirleyici alanın, açık alandaki yansıması olarak doğması önemlidir ki, bu bakımdan anlamlar farklılaşmaktadır; daha önce vurgulanmıştı. Anti-emperyalist demokratik bir platform üzerinde küçük gruplar da dahil olmak üzere tümünün yer alabileceği ama bunlara dayanan değil, yığınlara dayanan, Kürt-Türk halkının mücadelesine dayanan, işçilerin ve emekçilerin mücadelesine, dayanan onların açığa çıkmış mücadelelerinin örgütlenmesi olarak doğan bir blok partisi ileri bir anlam taşıyacaktır, devrimci bir rol oynayacaktır.

Haziran 1992

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑