Mühendis Odaları, Etkinlikleri

Odalar, Anayasanın 135. maddesinde tanımlanan ve TMMOB Yasası İle çeşitli kanun hükmünde kararnamelerle kurulup alanında faaliyet yürüten tüm mühendisleri bağrında toplayan birer meslek kuruluşlarıdır. Faaliyetler oldukça geniş ve kapsamlı olduğundan toplumun hemen her kesimi etkilemektedir. Bunu anlamak, Odaların sadece üyelerini ilgilendiren kuruluşlar olmadığım görebilmek için, amaçlarını kavramak gerekmektedir.
Anayasal birer kuruluş olan ve yasalar çerçevesinde faaliyet yürüten Odaların, amaçları, yetersiz ve anlaşılır olmasa da, bu haliyle bile, önemli yetki ve sorumluluklar içermektedir. Sürdürülecek etkin bir faaliyet eksikliklerin görülüp giderilmesini sağlayacaktır. Böylece tüzük değişiklikleriyle, odalar, topluma daha yararlı kurumlar haline getirilecektir.
Odaların tüzükleri ve dolayısıyla amaçları üyeleri tarafından yeterince kavranmamıştır. Bu, hem Oda faaliyetlerini daraltmakta hem de üyelerince kavranmamıştır. Bu, hem Oda faaliyetlerini daraltmakta hem de üyelerin Odalar üzerindeki denetimini azaltmaktadır. En önemlisi de değişik alanlarda çalışan üyelerin Odalara olan ilgisini en aza indirmektedir. Bu konudaki eksikliklerin giderilmesinde iş, en başta Odalara düşmektedir. Tüzüklerini ve tüzüklerinde yer alan önemli maddeleri üyelerine kavratabilir; böylece daha geniş bir üye kesiminin ilgisini çekerler, hem de kendilerini üyelerinin daha geniş bir denetimine açmış olurlar.
Bugün Odaların pek olumlu bir faaliyet içinde oldukları söylenemez. Her ne kadar 1987 sonunda yapılan Kongrelerden sonra bir kıpırdanma olmuşsa da, bu, oldukça yetersizdir. Hâlbuki daha etkin ve kapsamlı bir faaliyet yürütme olanağı vardır. Ele alınan birkaç konu bile, üyelerin istekleri ve zorlaması sonucu gündeme girmiş ancak ağır aksak yürümektedir. Oysa çok geniş deneylere ve geçmişe sahip olan Odaların, proje-vize uygulamaları konusunda bile zorlanmalarım (ki üyeler desteklemektedir) anlamak olanaksızdır.
Odaların etkin bir faaliyet yürütememelerinin nedenleri, son yıllarda ülkedeki gelişmelerden ayrı düşünülemezse de, bu artık mazeret olmamalıdır. Odaların da 12 Eylül’den nasibini aldığı doğrudur. Anayasaya ve yasalara dayanmış Odalara karşı bile açık-kapalı karalama faaliyetleri sürdürülmüştür. Çıkarılmış bazı yasalarla Odalar işlenemez hale getirilmeye çalışılmıştır. Bunların sonucu olarak da pek çok ilde Odalar faaliyetsizleşmiştir.
12 Eylül sonrası kamu kuruluşlarında çalışan mühendislerin odalara üye olma zorunlulukları kaldırılmıştır. Bu karar odaları bölmeye, üyeler arası ayrıcalıklar yaratmaya ve dayanışmayı yok etmeye yönelik bir karardı. Oysa odalara üye olmak, bir zorunluluktan öte gerekliliktir. Çünkü odalar, amaçlan gereği, dünyada ve ülkedeki teknolojik gelişmeleri araştıran, mühendislik hizmetlerini bu anlamda geliştiren, belli bir standarda eriştiren, üyelerini bu temelde eğitip denetleyen, böylece kaliteli hizmet sunulmasını sağlayan kuruluşlardır. Nitekim kamu kuruluşlarında mühendislik hizmetlerinin kalitesizleşmesinin nedenlerinden biri de oda denetimlerinin olmamasıdır. Bu konuda belediyeler en açık örneklerdir. Komut sektörünün tamamen belediyeler denetimine geçmesi sonucu, bu sektörde var olan başıbozukluk alabildiğine artmıştır. Uygulanan yanlış imar politikası, altyapı, çevre sorunları vb.ye ilişkin politikalar hep bazı çıkar çevrelerini korumaya yönelik olmuştur. Mühendislerin hazırladıkları projeler tamamen göstermelik olarak ele alınmıştır. İmarda 5 kat gözüken yerlere dikilen gökdelenler, radyatörleri döküm olan yerlerde çelik radyatörler, bina bittikten sonra alman temel ruhsatlan vb. -doğrusu saymakla bitmeyecek yanlışlıklar… Zararı çeken ise binalarda oturanlar.
Söz kamu kuruluşlarından açılmışken…  Bu alanda çalışan mühendislerin en temel sorunu ücret sorunudur. Aldıkları aylıkla yaşamaları olanaksızdır. Bu kesim, odalardan koparılmaya da çalışıldığından ekonomik sorunlarını insanlık onuru ile bağdaşmayacak yöntemlerle çözme seçeneğiyle karşı karşıya bırakılmıştır. Bunun sonucu, hem kişiliklerini hem de mesleki kariyerlerini kaybetmektedirler. Yozlaşma ve üyeler arası haksız rekabet bu alanlardan körüklendi vc üyeler arası çıkar çatışmaları gündeme geldi.
Odalar, mühendisler arası birlik ve dayanışmayı sağlamaları gerekirken bu gelişmelere sessiz kaldı, sorunları çözücü ve birleştirici olamadılar. Kamu kuruluşlarında ve özellikle belediyelerde karşılaşılan sorunların çözümü olanaklıdır. Odalar özellikle bu ahırlarda çalışan üyelerinin sorunlarına sahip çıkmalıdır. Asgari yaşam düzeylerinin yükseltilmesi için daha etkin bir mücadele vermeli, bu alanları denetlemeli, mühendislik hizmetlerini daha kaliteli hale getirmeye çalışmalı ve tüm üyelerini bu yönüyle eğitmelidir. Bu, bu alanlarda çalışan mühendisleri arası dayanışmanın da bir hareket noktasıdır.
Mühendislerin yoğunlaştıkları bir diğer alan, sanayi kuruluşlarıdır. Bu alanlarda daha çok makina, elektrik ve kimya mühendisleri çalışıyor. Adı geçen odaların üyelerinin büyük kısmı sanayi kesimindedir. Buna rağmen özellikle makina ve elektrik mühendisleri odalarının ulaşamadıkları üyeleri bu alandadır. Sanayi kuruluşlarında çalışan üst düzey yöneticisi olan küçük bir azınlık dışındaki mühendislerin sorunları oldukça fazladır.
Bu alanlarda mühendisler patronla işçi arasında bir ara tabaka oluşturmakta ve üzerlerine yüklenen sorumlulukla ezilmektedir. Hem üretimin artmasını sağlayacak hem çalışan işçilerin çıkarlarını savunamayacaktır. Bu durum onları işverenlerin sopası olma konumuna düşürmektedir. Oysa genel anlamda sorunları -bazı farklılıklar olsa da- çalıştıkları alanlardaki işçilerin sorunlarından çok farklı değildir.
Pek çok fabrikada birkaç departmanın basında bir mühendis bulunmaktadır. Hatta bazı fabrikalarda bir kimya mühendisiyle hem makina bakımları yapılmakta hem elektrik arızaları giderilmekledir. Böylece fabrikalar mühendis çalıştırma zorunluluklarını yerine getirmekte, fakat ne mühendislik hizmetlerinden ne de kaliteli üretimden söz etmek mümkün olmaktadır.
Sanayi kuruluşlarında mühendislerin ücretleri tamamen kişisel pazarlıklara dayanmaktadır. İşsizliğin gelişkin olduğu ülkede bu pazarlıklar mühendislerin değil fabrika sahiplerinin yararına çözülmektedir. Böylece bazı işletmelerde işçi açığı ela kalifiye işçilerle (mühendislerle) kapatılmaktadır. Bunu çok açık dile getiren işletme sahipleri vardır.
Sanayi kuruluşlarında çalışan mühendislerin sorunları arasında, çalışma saatlerinin bazı işletmelerde 50 saati aşması, bazı işletmelerde mühendislerin mesai ücreti ödenmeden çalıştırılması gibi sorunlar da var,
Odalar ise, bu alanda çalışan üyelerini kucaklayamamakta ve sorunlarına sahip çıkamamaktadır. Ve odalar açısından bunun haklı bir izahı bulunamaz. Odaların, tüzüklerinde bile çok açık olarak ifade edildiği gibi “HER KESİMDE çalışan mühendislerin asgari ücret ve yaşam, standartlarını” belirleme görevleri vardır. Ve bunun için etkin olmaları gerekiyor. Bu alanda komisyonlar oluşturulup sorunlar daha açık bir şekilde ortaya konmalıdır.
Çözüm yollan araştırılmalı, hatta işçi sendikalarıyla dayanışma sağlanmalıdır. Netaş’ta olduğu gibi, onlarca işçinin işten atılmasına sessiz kalınıp üç mühendisin işten atılmasına karşı bazı girişimlerde bulunmak sorunları çözmez. Zaten üç mühendisin atılmasına tepki, birkaç basın bildirisi ve üç-beş yöneticinin Netaş yetkilileriyle görüşme (ki görüşememişlerdir) girişimleri olamaz.
Odalar ne kamu kesiminde çalışan mühendisleri kucaklayabilmekte ne de sanayide çalışanlara ulaşabilmektedir. Ve bu bugünkü haliyle olanaksızdır Ancak yeni bir anlayışla, yeni bir yaklaşımla bu alanlarda çalışan üyelerinin sorunlarına sahip çıkar ve mühendislik hizmetlerinin bu alanlarda uygulanmasını sağlarsa bir adım atılmış olur.
Bugün için odalara, serbest ve özellikle de projeci olarak çalışan mühendislerin meslek kuruluşlarıdır dersek pek haksızlık etmiş olmayız. Serbest çalışan projeci mühendislerle odalar arasındaki yakıl ilişki bazı zorunluluklardan kaynakla m yor olsa da, olumlu gelişmelere gebe görünmekledir. Üyelerin de zorlaması sonucu alman ve uygulamaya konulan karırlar ağır-aksak yürütülmesine ve yanlışlıklar taşımasına rağmen odalara belli bir canlılık kazandırmıştı. Özellikle proje-vize uygulamaları en olumlu girişimlerdendir.
Gerçi, bu konuda Mimar ve İnşaat Mühendisleri Odalarının vurdumduymazlığı, EMO’nun tepeden inmeciliği ve MMO’nun “anan belediyelerle protokol yapalım” yaklaşımları sonucu olayın aylarca gecikmesi gibi zaafları olsa da, bu, belli bir düzeyde yürüyen bir faaliyet haline gelmiştir Buna rağmen asıl sorun bundan sonra başlamaktadır.
Bu konuda birinci olarak, projeler belli bir standarda eriştirilmeli, üyeler eğitilerek proje kalitesi yükseltilmelidir. İkinci olarak, makina ve elektrik mühendisleri açısından TUS uygulaması hayata geçirilmelidir Üçüncü olarak asgari ücretler günün koşullarına uygun hale getirilmelidir.
EMO 15.8.1988’de almış olduğu bir kararla TUS uygulamasına başlandığını ve yeni asgari ücretleri açıklamıştır. Bunda karşı çıkılacak bir yan yoktur. Aksine TUS uygulaması, yapılarda elektrik tesisatı açısından kaliteyi yükseltecektir. Burada iki nokta önemlidir. Üyelerin pratik eğitimi ve tespit edilen asgari ücretin verilecek hizmet karşılığı iz oluşu. Fakat kararda esas yanlış, TUS uygulamasının ve asgari ücretlerin denetimi için getirilen yaptırımlardır ki böyle bir faaliyet oda tüzüğünde de bulunmamaktadır. Hiçbir odanın serbest çalışan büroların ticari faaliyetini denetleme hakkı yoktu. TUS uygulamasının denetimi bir organizasyon sorunudur. Proje asgari ücretlerinin uygulanmasının denetimi de ancak verilen mühendislik hizmetinin kalitesinin denetimiyle mümkündür. Yoksa EMO’nun koyduğu yaptırımlar ne amacına uygundur ne de niteliğiyle bağdaşmaktadır. Yoksa EMO bu kararı meslektaşları başbakana nispet olsun diye mi aldı?
EMO bu yanlışını düzeltmeli, projeler bürolar ve inşaatlardaki denetimleri artırıcı organizasyonlara giderek mühendislik hizmetlerinin kalitesini denetlemelidir. Aksi tutumlarla odalar kucakladıkları bu kesimi de kaybedebilirler.
Odaların görev ve fonksiyonları bunlarla da sınırlanamaz. İmaj politikasından çevre sorunlarına, öğretim kurumlarında kaliteli mühendisler yetiştirilmesinden teknolojik araştırmalara kadar ilgilenecek pek çok sorun var. Ve bunlar odaların tüzüklerinde de mevcut.
Göstermelik bazı uygulamalara karşı çıkmak ve gerçekler kamuoyuna sunmak odaların görevlen arasında, Birinci, derken ikinci ve anlaşması yapılan üçüncü, daha da kaçıncısının geleceği belli olmayan köprülere yöneliş, yeşil olan her şey yok edilirken etrafı yeşillendirip çiçeklendirilerek -ve hiçbir kimyasal analizi yapılmadan- Haliç’in suyunun kolektörlerle temizleneceği (Marmara’nın ne olacağı belli değil) aldatmacası, istenildiği zaman istenildiği şekilde değiştirilen imar politikası, betonlaşan kıyılar ve boğaza gerilen beton duvarlar ardındaki gerçeklerin açık olarak ortaya konması gerekiyor.
Odalar Mühendislik hizmetlerini insanlık yararına sunan kurumlarsa, ülke insanlarıyla, hakla bütünleşmelidir.
Önümüzdeki dönem odalar açısından daha etkin bir dönem olacak. Odaların sırtlarındaki yük ise daha da ağırlaşacak. Bu yük ancak tüm üyelerle bütünlenilerek sırtlanabilir.

Eylül 1988

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑