Geçtiğimiz Temmuz ayı sonunda 24 kişilik (9 Alman ve 15 Türkiyeli) bir gezi grubuyla birlikte Özgürlük okurları ivin “Yaşayan Sosyalizm -Arnavutluk’u” daha yakından tanımak, görmek ve anlatmak için bir gezi grubuyla birlikte Arnavutluk’a gittik. Ses alma cihazları, fotoğraf makineleri, not defterleriyIe birlikte yola çıkarken çok heyecanlıydık. Arnavutluk üzerine bunca kitap okuyup, bir o kadar da anlatılanları dinlemiş olmamıza rağmen, yine de daha bilmediğimiz birçok şey olduğunu düşünerek başladık gezimize. Sosyalist toplum nasıl kurulmuş? 45 yılda yoktan var edilme nasıl gerçekleşmiş? Sosyalist toplumun yapısına derinlemesine bakmak… Sosyalist toplum kurulurken ne gibi sorunlar yaşanmış? Bu ve buna benzeyen yüzlerce soruya yanıt aramak için çıktığımız inceleme gezisiyle ilgili tüm izlenimleri, yapılan görüşmeleri ve tüm gözlemlerimizi bu sayıdan başlamak üzere Özgürlük Dünyası okuyucularına sunmaya çalışacağız. Ara başlıklarla anlatmaya geçmeden önce, geziyle ilgili birkaç noktaya daha değinmek istiyoruz. İki haftalık inceleme-dinlenme gezisi boyunca Kadınlar Birliği, Gençlik Örgütü, Devlet Çiftliği’nden bir temsilci ile görüşme, Halk Meclisi’nin bir üyesiyle yapılan görüşmelerin yanı sıra, bir ampul fabrikasını ziyaret ve aynı zamanda fabrika yöneticisiyle yapılan bir görüşmeyi de soru ve yanıtlarıyla sunacağız. Ayrıca tatillerini geçirmek için gelmiş bir işçi dinlenme/tatil evinde kadın ve erkek işçilerle yapılan bir görüşmeyi, hem gezimizin danışmanlığını, tercümanlığını yapan hem de parti adına gezi ve her türlü konudaki sorularımızı yanıtlayan bir görevliyle yapılan bir söyleşiyi sunacağız. Bu görüşmelerin yanı sıra gezi ile ilgili tüm izlenimlerimizi, gözlemlerimizi anlatacağız. Bir de herkesin yine ilgiyle okuyacağını umduğumuz, Arnavutluk’ta yaşayan Yunanlı azınlıkla ilgili bir röportajı ve bu azınlık halkın durumuyla ilgili gelişmeleri anlatacağız.
45 yılda yapılanları elbette iki haftalık bir geziyle anlatmak olanaksız. Ama hiç olmazsa bu konuda bir adım atmak istiyoruz ve gelecekte daha da artacağına inandığımız Arnavutluk’u yakından tanıma ve Arnavutluk’a yeni dost kazanma çalışmalarına da katkıda bulunmak istiyoruz. Gezi grubumuzdaki bir Alman arkadaşa, “Biz ilk kez gidiyoruz, sen daha önce hiç gittin mi?” diye soruyoruz ve ondan şu yanıtı alıyoruz: “Ben tam 20 yıldır gidiyorum, ama her gittiğimde yeni yeni şeyler öğreniyorum.” Arnavutluk’u anlatmakla bitiremeyeceğimize inanarak bu geziyle ilgili izlenimlerimizi anlatmaya başlıyoruz:
Arnavutluk ve Turizm
Arnavutluk’a gruplar halinde gezi yapılabiliyor. Gelen gruplara daha önceden bildirdikleri isteklerine bağlı olarak istedikleri yerler gezdiriliyor. Otobüs ve tercüman veriliyor. Bize iki tercüman verdiler. İngilizce ve Fransızca bilen ve olimpiyat komitesinde görevli tercüman aynı zamanda gezi organizesiyle de ilgileniyor, diğeri de Almanca bilen bir tercüman.
Arnavutluk, turizme revizyonist ülkelerde olduğu gibi, hemen döviz ya da ticaret kaynağı bir iş olarak bakmıyor. Bu konudaki temel ve öncelikle gelen ilke, halklar arasındaki dostluk ve kardeşliği derinleştirmek ve kök salmasını sağlamak. Yoksa örneğin Doğu Almanya’da olduğu gibi ne döviz bozdurma zorunluluğu var, (Doğu Almanya’ya giden birisi belli miktarda parayı bozdurmak ve onu da içerde harcamak zorundadır), ne de birçok ülkede olduğu gibi, turistik yerlerde fahiş fiyat uygulaması var. Örneğin otellerdeki fiyatlar, Arnavutluk işçilerinin de ödeyebileceği kadar ucuz ve diğer yerlerdeki satış fiyatı düzeyinde: Etli yemekler 4-7 Lek arasında; salata, komposto, yoğurt vb. ise 1 Lek.)
Turist olarak gelenler, istiyorlarsa önceden bildirmek koşulu ile her yere gidebilirler ve gezip görebilirler. Parti, turizmden Arnavutluk’a yeni dostlar kazanmayı anlıyor. Bulgar ya da Yugoslav revizyonistlerin yaptığı gibi, gelenleri “döviz kaynağı” görüp soyup soğana çevirmeye ya da kaba deyimiyle “kazıklamaya” girişmiyor. Revizyonist ülkelere gidenler anlatırlar hep: Gizli gizli, kaçak döviz bozdurmak; belli bölgenin dışına turistler giremez ya da bulundukları yerden çıkamazlar vb. Kapitalizmin yeniden inşa edilmesi bu revizyonist ülkelerde ne kadar korkunç tahribatlara ve rezilliklere yol açmıştır, bunu artık herkes biliyor. Kara yoluyla Arnavutluk’a gidenler, Yugoslavya’dan geçtikleri için, gümrükte nasıl didik didik arandıklarını, hele bir de Arnavutluktan hediye olarak kitap vb. yanlarında varsa nasıl el konulduğunu önceki yıllarda gidenler anlatmıştı. Hatta Kosovalı olup da Arnavutluk’a gidenler, gümrükte üzerlerinden Marks, Engels, Stalin veya E.Hoca’ya ait kitap çıktığı için tutuklanıp cezalandırılmışlardır bile.
Arnavutluk halkı çok konuksever, özellikle Türkiye’den gelenlere “ayrıcalıklı” bir sevgi ve sempati gösteriyorlar: “Sizlerle çok ortak yanlarımız var, sizleri kardeş gibi biliyoruz” diyorlar. Arnavutluk halkının konukseverliği partinin turizm anlayışını, Arnavutluk’a yeni dostlar kazandırma anlayışını pekiştiriyor ve besliyor. O yüzden her gittiğimiz kentteki, “Yaşasın Proleter Enternasyonali/mi” yazılı dövizler hemen dikkati çekiyor ve halkların dostluğuna ve dayanışmasına verilen önemi insan yaşıyor ve görüyor.
Burjuvazi, tüm dünya çapında Arnavutluk’la ilgili olarak anlaşmış gibi bir propaganda yapıyor: “Arnavutlar yurt dışına çıkamazlar!” Buradan yola çıkarak da halkın özgürlüğünün olmadığını, serbestçe gezemediğini kanıtlamaya çalışıyorlar. Gerçekten öyle mi? Aslında her yıl binlerce Arnavut dünyanın birçok ülkesine gitmekte. Ama bunu kişisel olarak kendisi için değil, ülkesi için yapmakta. Kültürel, sportif, bilimsel, herhangi bir meslekle ilgili olarak ya da politik-diplomatik görüşmelerden ticari amaçlı ziyaretlere kadar her yıl tam 103 ülke ile yapılan anlaşma ve ilişkilere dayalı olarak gidip gelmeler oluyor. Örneğin otobüsümüzün şoförü Aryan, 3 defa sadece Türkiye’ye gitmiş, ama özel olarak kendisi için değil, Tiran-Dinamo futbol takımını götürüp getirmiş. Sözün kısası: Arnavutlar özel ya da bireysel turist değiller, aksine ülkelerini temsil eden, tanıtan temsilci ve tanıtıcılar. Tüm masrafları devlet tarafından karşılanan bu temsilci ve tanıtıcılar, her yıl dünyaya dağılır ve görevlerini başarıyla yapar gelirler. Bugüne dek revizyonist ülke vatandaşlarının yaptığı gibi, yurt dışına çıkanlardan geri dönmeyen ya da iltica eden olmamıştır. Arnavutluk halkının kişisel olarak gezi ve dinlenmesi ülke içinde çözümlenmiştir, yurt dışına gezi yapmamalarının bir nedeni daha var: Arnavutlukta devlet, ihracat yaparak elde ettiği dövizleri özel geziler için kullanmak istemiyor, bunun yerine ülkenin ve halkın ivedi gereksinimleri için bu dövizleri harcamak istiyor ve halkın böylece her türlü gereksinimini karşılamak istiyor. Yoksa bu dövizleri özel kişisel yurtdışı gezileri için harcayıp, Yugoslav revizyonistleri gibi gırtlağına kadar borçlanmak ve sonra da emperyalistlere el avuç açmak istemiyor. Arnavutluk’ta yaşamın her alanıyla ve yaşamdaki her sorunun çözümü ile ilgili olarak adeta halkın avucuna yazılmış bir ilke var: Kendi gücüne güven!
İşte turistik alandaki düşünce de, halkın özel ve kişisel amaçlı olarak yurt dışına geziye, tatile gitmemesi de bu ilkeye tamamen uyuyor ve bu alanda da bu ilke yol gösteriyor. Arnavutluk halkı zaten ülkenin gelişimi ve daha zenginleşmesi için gecesini gündüzüne katıyor, bir yurt dışı gezisi şimdilerde akıllarından bile geçmiyor. Çünkü tatil ve izin sorunu ülke içinde en ucuz ve en güzel bir şekilde çözümlenmiş.
Sosyalist devlet emekçilerin izin yapmasını destekliyor ve bunu teşvik ediyor, yardımcı oluyor, olanak sağlıyor, örneğin bir işçi ülkenin en güzel sahilinde, en güzel işçi dinlenme evlerinde, tam pansiyonlu olarak aylık ücretinin altıda biriyle dilediği gibi tatilini yapabiliyor.
Tatillerde ve tatil evlerinde ayrıca devlet duruma göre, masrafların dörtte üçünü karşılıyor, emekçilerin çıkarına uygun olarak toplumun yaşama düzeyini yükseltip her türlü gereksinimin en ucuz ve en mükemmel şekilde çözümlenmesi her zamanki hedefleridir.
Arnavutluk’un soyutlanıp kendi başına kaldığı ve yalnız olduğunu söyleyenler, yalan söylüyorlar. 103 ülkeyle her türlü ilişkisi olan Arnavutluk’u ayrıca her yıl 20.000’e yakın dünyanın çeşitli uluslarından insanlar gelip ziyaret ediyorlar. Eski tarihi eserlerden sağlık alanına, bilimdeki gelişmelerden tarım ve sanayideki gelişmelere varıncaya kadar her şey, gelen yabancıların büyük ilgisini çekiyor ve bir de bunların 45 yıl içinde sıfırdan başlayarak gerçekleştirilmiş olması herkesi şaşırtıyor ve hayranlık uyandırıyor.
Gelen Turistlerin Bir Türlü İnanamadıkları Bir Sorun: Vergi!
Arnavutluk dünyada ilk kez olarak, 1969 yılında vergi denilen bir sistemi ortadan kaldırdı ve bunu da 1976 yılında Anayasasına geçirdi (Anayasa, Madde 31). İşte sadece bu alanda bile Arnavutluk kapitalist-revizyonist ülkelerle kıyaslanamayacak bir durumdadır. Teknik olarak bile Arnavutluk’tan daha ileri olan ülkeler, örneğin F.Almanya İngiltere, ABD vb. ne var ki, böyle tarihsel bir ilerici gerçeğin daha çok uzağındadırlar, çünkü onlar sömürücü sınıflar olarak vergi ve her türlü sosyal kesintilerle emekçileri yağmalayıp her yıl milyarlarca parayı tekellerin kasalarına akıtmaktadırlar, sadece faizinden bile milyarlarca vurgun vurmaktadırlar. Ancak proletarya diktatörlüğüne sahip olan Arnavutluk böyle bir sorunun üstesinden gelmeyi başarabilmiştir. O nedenle ülkeyi ziyarete gelenler bunu duyup da inceleme yapınca ve doğruluğunu da görünce kara kara düşüncelere dalmaktadırlar.
Enflasyon Yok – Fiyatlar Düşüyor
Birçok kapitalist ve revizyonist ülkede her yıl enflasyon oranı yükselir ve bunun sonucu olarak da reel ücretler de düşme söz konusudur. Arnavutluk’ta ise sürekli olarak reel ücretlerde bir yükselme görülür, ortalama yılda 1,5-2 arasında bir yükselme (% 1,5-2).
Fiyatlar ise ya istikrarlı olarak aynı kalır ya da düşürülür. En son 1982 yılında fiyatlar düşürüldü; 1958 ve 1978 arasında ise 14 kez fiyatlar düşürüldü. Kapitalist-revizyonist ülkelerde olduğu gibi işletmelerin ya da herhangi birisinin fiyatları belirleme diye bir hakkı yoktur, merkezi olarak devlet tarafında belirlenir, bu Anayasa’da da (Madde 27) yer almıştır.
(Gelecek sayıda: Parti ve kadrolar, ayrıca Halk Meclisi ve Kadınlar Birliğinden Temsilcilerle Görüşmeler)
Eylül 1989