yerel yönetimler ve temel perspektif*
Türkiye yerel yönetimlerle ilgili seçim sürecine olağan olmayan koşullarda girmiş bulunuyor. Kapitalist sistemin yaşadığı derin kriz Amerika’da finansal sektörde başlamış gibi görünse de hem tüm sektörleri kapsayacak şekilde genişleyerek ve derinleşerek, hem de dünyanın bütün ülkelerini etkileyecek şekilde gelişiyor.
Dolayısıyla Türkiye’yi de derinden etkileyeceği belli olan, şimdiden etkilerinin yaşanmaya başlandığı bu kriz, sermaye güçleri ve onların partileri ile en geniş halk kitleleri arasındaki çelişkinin derinleştiği, çıkar çatışmalarının daha net görülebileceği bir süreci ortaya çıkaracaktır.
Çünkü;
– Krizin yükünü halkın sırtına yıkma çalışmaları, sermayenin bugünkü sözcüsü ve uygulayıcısı olan AKP hükümeti tarafından başlatılmıştır.
– IMF ile yapılacak anlaşma sonucunda kamu harcamaları ile çalışanların ücretleri kısıtlanacak, sosyal haklar daha da budanacak, bütün birikimler ve alınan borçlar krizden çıkma adına sermaye güçlerine peşkeş çekilecektir.
– Daha önce başta eğitim ve sağlık olmak üzere yapılan özelleştirmelerin, sosyal güvenlik alanındaki değişikliklerin halkın aleyhine olan sonuçları önümüzdeki günlerde daha yakıcı bir şekilde kendini gösterecektir.
– Elektrik ve doğalgaz başta olmak üzere bir dizi zamlar kriz bahanesiyle peş peşe gelmeye devam edecektir.
– Kriz gerekçe gösterilerek onun gelişme seyri içinde sermayenin çıkarları temelinde bir dizi yeni düzenleme ve uygulama devreye girecektir.
– Ekonomik gelişme ve sıkıntılara paralel olarak işten çıkarmaların daha yoğunlaştığı, sendikasız çalışmanın dayatıldığı saldırılara paralel olarak, anti-demokratik uygulama ve baskılar daha da artırılmak istenecektir.
– Demokratikleşme alanında her geçen gün geriye giden gelişmeler, Kürt sorununun demokratik halkçı çözümü konusunda daha da gericileşecek ve geleneksel çizgiyi sürdüren anlayış, ülkeyi yönetenlerin zayıf karnı olarak, sorunları derinleştiren bir etken olarak devam edecektir.
Görülen o ki, bu ve benzeri gelişmeler; en geniş emekçi yığınlar ve geniş halk kitlelerinin çıkarı ile sermaye güçlerinin ve onların partilerinin programlarının, dönemsel plan ve taktiklerinin çatıştığı ve bu durumun geniş halk kitleleri tarafından daha iyi anlaşılmaya başlanacağı bir döneme doğru gidecektir.
Türkiye yerel yönetimlerle ilgili seçim sürecine böyle bir ortamda girmektedir.
Ancak bu süreç sadece yerel yönetimler seçimi, belediye başkanlıkları, belediye meclis üyelikleri, il genel meclis üyeleri ve muhtarlıkları belirlemekle sınırlı bir seçim süreci olarak ele alınmamalıdır.
Sermayenin ve onun partilerinin ekonomik krizi bahane ederek emekçi halkın ve geniş kitlelerin aleyhine olan yeni yaptırım ve uygulamalara karşı halkın aydınlatıldığı, halkçı-demokratik yerel yönetim anlayışı, demokrasi talepleri, diğer talepleri uğruna mücadele için yoğun bir aydınlatma faaliyetinin yürütüldüğü süreç olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte, bütün bu çalışmalar bağımsızlık ve demokrasi mücadelesiyle, halkın iktidar mücadelesiyle birleştirildiği bir dönem olarak anlaşılmalı ve buna uygun bir çalışma yürütülmelidir.
Aslında bu süreç halka olup biteni (devasa burjuva propaganda merkezlerine rağmen) gerçeği bütün yanlarıyla anlatmaya olanak sağlayacak zengin verilerle doludur.
Yerel talepleri, yerel sorunları ve onlara çözüm önerilerimizi küçümsemeden, reddetmeden ülke sorunlarının bütününü gündeme getirip (bunların yerel yönetimlerle bağını doğru bir şekilde kurarak) sermaye güçleri ve onların partileri ile en geniş halk kitlelerinin hesaplaşmasının gündeme getirildiği bir seçim süreci olarak değerlendirilmelidir.
HALKÇI VE DEMOKRATİK BİR YEREL YÖNETİM NASIL OLMALIDIR?
85 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca ülkeyi yöneten sermaye güçleri ve onun parlamentodaki partileri genelde ülke yönetimine nasıl baktılarsa yerel yönetimlere de öyle baktılar.
Bugün yerel yönetimler, merkezî otoritenin tasarrufu ve iradesinden bağımsız değil. Yönetim tarzı demokratik değil. Halkın denetimine ve katılımına açık değil. Bir bütün olarak ülkenin kaynakları ve birikimleri nasıl bir avuç sermaye ve iktidar partisi yandaşlarına peşkeş çekiliyorsa, yerel yönetim olanakları da yerel yönetimi kazanan partilerin yandaşlarına peşkeş çekilmekte, bu partilerin gelenekselleşmiş alışkanlıkları buralarda daha rahat ve pervasızca kendini gösterebilmektedir.
Rüşvet, rant bölüşümü, adam seçicilik, yerel olanakların yağmalanması, tarım alanlarının imara açılması, günü kurtarma anlayışı, uzun dönemli planların yapılmaması, plansız-sağlıksız şehirleşme anlayışı, çevreye olan duyarsızlık ve çevre katliamları devam ediyor. Son çıkarılan yerel yönetim yasası ile yerel hizmetlerin tamamen piyasalaştırılması, özelleştirmeler, taşeronlaştırmalar, yerel yönetimleri idari ve ekonomik olarak hepten çöküşe sürüklemiştir.
Bugün Türkiye’nin büyük kentleri, dünyanın en çok borcu olan belediyeleri tarafından yönetilmektedir. Ama bu kentlerin su ihtiyacı, atık tesisleri, altyapı, ulaşım, çöp sorunu, çevre sorunu gibi temel sorunları hâlâ çözümlenmemiştir. Çözüm yerine çözümsüzlük katmerleşerek devam etmektedir.
Aynı sorun Anadolu kentleri ya da ilçeleri için de geçerlidir. Belediyelerdeki idari ve ekonomik çöküş her geçen gün derinleşmekte, hizmetler daha da pahalılaşmaktadır.
Bugün bu sorunları aşmanın tek yolu “halkçı ve demokratik yerel yönetimcilik” anlayışının yerel yönetimlerde egemen olmasıdır.
Buradan hareketle;
A) Partimizin yerel yönetim anlayışı halkçıdır, halka hizmettir. Bütün planların, düzenlemelerin halkın çıkarlarına uygun olarak yürütülmesini amaçlar. Halkın çıkarları her şeyin üstündedir. Halkın geleceğini gözeten, yaşadığı kentin düzenlenmesi, planlanması, insanca yaşam koşullarının hazırlanması, kaynakların doğru değerlendirilmesi, halkçı bir yerel yönetime kaynaklık eden temel anlayıştır.
B) Partimizin yerel yönetim anlayışı demokratiktir. Halk yönetime doğrudan katılacaktır. Yerel seçimlerde seçilen meclisin dışında, en alt birimlerden seçilerek gelen temsilcilerle halk meclisleri oluşturulacaktır. Kent yönetimi ile ilgili bütün kararlar halk meclisinden geçecektir. Halk kararların alıcısı, izleyicisi, denetleyicisi ve uygulayıcısı olacaktır. Toplumun bütün kesimleri halk meclisinde demokratik olarak yerlerini alacaklardır.
Yürütülen faaliyetlerle ilgili olarak semtlerde belirli dönemlerde halk toplantıları, kadınlarla, gençlerle, meslek gruplarıyla bilgilendirme ve çözümlere ilişkin toplantılar yapılacak, öneriler alınacaktır. Dolayısıyla partimizin yerel yönetim anlayışı demokratik, katılımcı ve saydamdır.
HALKÇI VE DEMOKRATİK YEREL YÖNETİM PROGRAMI VE TEMEL BELİRLEMELER
Hemen her kentin önemli ölçüde ekonomik olanakları bulunmaktadır. Bu olanakları doğru bir şekilde değerlendirmek, halkın yaşam düzeyini yükseltmek için kullanmak yerine, olanaklar belirli çevrelere peşkeş çekilmektedir.
Yağmalanan olanaklar tükendikçe, yüksek faizlerle borçlar alınmakta ya da halkın aldığı hizmetlere ardı ardına zamlar yapılmaktadır.
Onun için bugünkü yerel yönetim anlayışı baştan aşağı değişmedikçe, insanca yaşanacak kentler hayalden öteye geçmeyecektir.
Bu nedenle;
1- Özelleştirme ve taşeronlaştırmaya son verilecek, daha önce özelleştirilen bütün hizmetler geri alınacak, halkçı ve sosyal belediyecilik anlayışına uygun olarak tüm hizmetler, belediye kurumları ve personeli tarafından yürütülecektir. Hizmetlerin piyasalaştırılmasına ve kâr aracı haline getirilmesine son verilecektir. Hizmetler halka ucuz, kaliteli ve sürekli bir şekilde ulaştırılacaktır.
2- Hizmet ulaşımında semtler arasındaki eşitsizlik kaldırılacak, emekçi ve yoksul semtlerinin sorunlarının çözümüne öncelik verilecektir.
3- ‘Kentsel Dönüşüm Projesi’ adı altında, gecekondu bölgelerinin yıkılarak arsaların inşaat şirketlerine peşkeş çekilmesine karşı, halkın onayıyla hazırlanacak bilimsel projelerle halka sağlıklı konutlar ve yaşam alanları kazandırılacaktır.
4- Ulaşım, temiz su, atık su, doğalgaz, çöp vb. hizmetlerde dar gelirli vatandaşlara özel indirimler uygulanacaktır.
5- Kentin olanakları, kaynakları ve insan gücünü doğru şekilde değerlendirecek bilimsel projeler hazırlanacak, işsizliğin ve yoksulluğun aşılabilmesi için çalışmalar yürütülecektir.
6- Düzen partilerinin halkı yoksullaştıran, onları yardıma muhtaç hale getiren, sonra da kömür ve gıda yardımlarıyla onların onurlarıyla oynayan ianeci anlayış teşhir edilecektir.
Hak alma mücadelesi, sınıf kardeşliğinin gelişmesi için çalışmalar yürütülecektir.
7- Yaşlıların ve engellilerin desteklenmesi, sahiplenilmesi için tüm imkânlar seferber edilecek, özel bakım ve rehabilite edici merkezler kurulacaktır.
8- Özellikle yoksul mahalle ve semtlerde yaşayan gençler birçok sorunla karşı karşıyadır. Çeteleşme, uyuşturucu, hırsızlık ve lümpen kültür gençleri hedef seçmektedir. Geleceğimiz olan gençlerle ilgili çok kapsamlı çalışmalar yürütülecektir.
Gençlik kültür evleri, kültür sanat etkinlikleri, meslek edinme kursları, spor aktiviteleri, ücretsiz eğitim ve kurs çalışmaları, gençliğin örgütlenmesi çalışmaları gibi planlar yapılacak ve hayata geçirilecektir. Gençler halk meclisleri üzerinden kent yönetimine katılacaklardır.
9- Kadının olmadığı hiçbir toplumsal hareketin başarıya ulaşması mümkün değildir. Dolayısıyla kadınlarımız halkçı demokratik sosyal belediyecilik anlayışımızın temel dinamiklerinden biridir. Bu nedenle, kadınlar kentin yönetimine doğrudan katılacaklardır. Kadın kültür evleri benzeri örgütlenmelerle en geniş kadın kitleleri örgütlü hale getirilerek, kadınların sorunlarının çözümü için somut adımlar atılacaktır.
10- İşçi emekçi semtlerinde ücretsiz kreşler ve çocuk bakım yuvaları açılacaktır.
11- Sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımız için ücretsiz sağlık merkezleri oluşturulacak, özellikle yoksul semtlerde düzenli sağlık taramaları yapılacaktır.
12- Küresel ısınma ile birlikte temiz su kaynaklarının giderek azalması önümüzdeki yılların en büyük sorunu olacaktır. Bu nedenle temiz su kaynakları kirliliğe karşı korunacak, su kaynaklarının zenginleştirilmesi için yerel anlamda tüm olanaklar araştırılarak bilimsel çalışmalar yürütülecektir. Kaynaklar doğru değerlendirilecek, halk temiz ve ucuz su kullanacaktır.
13- Gıda güvenliği geleceğin ve günümüzün en önemli sorunudur. Özellikle tarımsal bölge ve kentlerde tarımın bitirilmesine karşı;
■ Kooperatifleşmeler ve birlikler desteklenecek, örgütlenme fikri geliştirilecektir.
■ Tarım alanları kesinlikle korunacak ve imara açılmayacaktır.
■ Yöresel tohum ve bitki türlerinin korunması ve geliştirilmesi için çalışmalar yürütülecektir.
■ Üreticiyi bilinçlendirme çalışması, program ve projeler hazırlanacak, hayata geçirilecektir.
14- Yeni yerel yönetim yasası ve TEDAŞ’ın özelleştirilmesiyle birlikte, okullar, camiler, sokak aydınlatmaları, arıtma tesisi gibi kurumların elektrik tüketimi belediyelerin elektriğe ödediği faturaları kabartmıştır. Birçok küçük belediye bu yükün altından kalkamamaktır.
Bu nedenle yenilenebilir enerji üretimi konusunda üniversite ve bilim çevreleri ile ortak çalışmalar yürütülecek, (su, güneş, rüzgâr, katı atık, çöp gibi) kaynaklar, yerel potansiyeller göz önüne alınarak değerlendirilecektir.
15- Ranta dayalı, çarpık, yanlış kentleşme anlayışı bu ülkenin en büyük sorunlarından biridir. Günü kurtarma yerine 25-50 yıllık genel imar planları hazırlanacak, zemin etüdü, toprak yapısı, yeraltı su kaynaklarının belirlenmesi gibi bilimsel çalışmalar yapılarak planlı çağdaş bir kent için adım atılacaktır.
Rantçılığa hizmet eden düzenlemeler ve imar planları yapılmayacaktır. Plan tadilatları ancak halk ve kamu yararı söz konusu olduğunda yapılacaktır.
16- Toplu taşımacılık ulaşım politikamızın merkezinde olacaktır. Kentlerde araç sayısının artmasıyla birlikte birçok yerde eziyet hale gelen trafik karmaşası, otopark sorunu, yapılacak bilimsel çalışmalarla çözülecektir.
17- Kapitalizm çevrenin de en büyük düşmanı olduğunu göstermiştir. Sanayide ve tüm atıklarda çevre kirlenmelerine karşı ciddi önlemler alınacak, doğanın, akarsuların kirlenmesinin önüne mutlaka geçilecek, arıtma tesisleri kurulacak, kurdurulacaktır.
Ağaçlandırma yaygın bir şekilde yapılacaktır.
18- Çöp sorunu özellikle ilçe ve kentlerin büyük derdidir. Bu sorun ayrıştırma ve tekrar dönüşüm sağlanacak şekilde çözümlenecek ve çöp fabrikaları kurularak sorun olmaktan çıkarılıp katkı sağlar hale getirilecektir.
19- Yerel yönetimin mali yapısı uzmanlarca sürekli denetlenerek, halka açık bir şekilde bilgi verilecektir.
Belediye yönetimlerinin mal varlıkları da sürekli izlenerek açıklanacaktır.
20- Halk, seçtiği yerel yöneticileri başarısız gördüğünde veya başka olumsuz tutumlarından dolayı görevinden alabilecektir.
Sonuç olarak;
Günümüzde, kent alanlarının çarçur edildiği, çevresine peşkeş çekildiği, rantçı, insanlığın tüm olumlu değerlerini tahrip eden, çevre, doğa, su, toprak ne varsa hepsini yağmalamayı düşünen bir yerel yönetim anlayışı uygulanmaktadır.
Yeni yasal düzenlemelerle, yerel yönetim kaynakları, daha fazla yabancı ve işbirlikçi sermayenin yağma ve talanına açılmıştır.
Temiz su, atık su, enerji kaynakları gibi, sıcak para getirecek alanlar, onların iştahını kabartmaktadır.
Dolayısıyla kentler, yerel yönetimler ve insanlığın tüm olumlu değerleri, daha fazla tehdit altındadır.
Bunun karşısında, halkla birlikte, halk için, demokratik, sosyal bir yerel yönetim anlayışını savunmak, bunu doğru kavrayıp halk kitlelerine anlatabilmek bugün için daha da önemli hale gelmiştir.
Partimizin yerel yönetim anlayışı, kenti, doğayı, toprağı, suyu, insanı savunan, kentleri yeniden inşa ederken, toplumu da değiştirip dönüştürecek, insanlığın olumlu değerlerini geliştirecek bir anlayıştır.
Bu anlayış etrafında en geniş kitlelerin birleşmemesi için hiçbir neden yoktur.
* Emek Partisi (EMEP) Genel Yönetim Kurulu‘nun yerel seçimlerle ilgili karar metni.