Bugün Çalışmada Örgütün Biçimi Belirleyicidir

 

“Günlük bir çalışma” ve buna bağlı olarak “günlük gazete etrafında bir örgüt” için yapılması gerekenler, sınıf partisi içinde, son yıllarda en çok üzerinde durulan ve tartışılan konularından birisidir. Bunun doğal sonucu olarak, Özgürlük Dünyası’nda da bu tartışma sıkça gündeme gelmektedir.* Öyle ki; bu çalışmanın dışında olan okurlar zaman zaman ‘aynı şeyler konuşuluyor, aynı şeyler yazılıyor’ duygusuna kapılabilmektedir. Ancak şu bir gerçek ki; eğer yapılması gereken iş gereği gibi yapılamazsa, elbette ki, yeniden yeniden konuşulmak zorunda kalınacaktır ve bugün de birçok konuda olduğu gibi, “günlük bir gazete etrafında örgütlenme” konusunda da böyle bir durumun, tartışılan ile yapılan arasında katlanılabilir olandan daha büyük bir mesafe olduğu bir gerçektir. Bu yüzden de; bu konuya ilişkin yazılanlar; bir yandan uygulamada henüz yeterince mesafe alınamamış olmasından, öte yandan da sınıf partisinin örgütlenme temeline dair yeniden ve yeniden vurgu yapma ihtiyacından dolayı yinelenmek zorunda kalınmaktadır.

SINIF-DIŞI EĞİLİMLERE KARŞI MÜCADELENİN ÖNEMİ

Toplam açısından bakıldığında, örgütsel planda olanlar için şunu söyleyebiliriz: Şekilsiz bir yığın, ortak bir ad etrafında oluşmuş bir çevre, fraksiyonel bir birlik alışkanlığı ve “liberal sol kültür”den gelen eğilimler ile sınıf partisinin, sınırları belirli bir örgüt, her üyenin aynı zamanda günlük bir faaliyet içinde yer aldığı bir parti örgütlenmesi ve bunun gereği olarak “günlük gazete etrafında bir örgütlenme” fikri ve pratiği çatışmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin “sol hareket” geleneğinin oluşturduğu “örgütlenme (buna genel olarak, küçük bir öncü grup ile onun etrafında örgütsüz bir çevre olarak kalma demek daha doğrudur) kültürü ile bir sınıf partisi olarak, işçi sınıfının iktidar mücadelesini bir aracı olarak, bu mücadelenin ihtiyacına uygun bir parti olarak örgütlenme arasındaki çatışma yaşanmaktadır. Başka bir söyleyişle, “günlük bir gazete etrafında örgütlenme” çabaları, “boş arazide” yapılan bir örgütlenmeyi gerçekleştirmek için değildir. Tersine, bu “arazi”, bütün diğer burjuva ve küçük burjuva örgüt tarzları, alışkanlıklarıyla gerçek, istikrarlı ve yığınlar içine derinlemesine kök salan bir örgütlenmeden kaçan küçük burjuva bireyciliği ve liberal rüzgarların etkilediği sayısız “örgütsüzlük eğilimleri” tarafından doldurulmuştur. Bu yüzden de, sınıf partisi, ideolojik alanda olduğu gibi, örgütlenme alanında da bütün bu sınıf dışı, gerçek bir örgütlenme tutumuna karşı akımlarla her adımda yeniden ve yeniden savaşmak zorunda kalmaktadır; daha uzunca bir zaman kalacaktır da.

Bütün bu “dışsal”, parti dışında görülen eğilimler, hiç kuşkusuz ki, onlarla aynı ortamda bulunan sınıf partisinin üyelerini de etkilemekte; estirilen cereyanlar, alışkanlıklar, sınıf ve emekçi yığınlarla yeterince birleşememiş olmaktan gelen sorunlarla da birleşerek, örgütsel alanda da, kimi zaman “öncü savaşçılık”, kimi zaman “bürokratizm”, “göstericilik”, “günü kurtarmacılık” kimi zaman “keyfilik”, “dar grupçuluk”… ve çoğu kez de, bütün bilinen yanlış eğilimlerin karmaşasının yansıması olarak kendini gösteren bir “direnç”e dönüşmektedir. Eğer bu direnç, şu kişi ya da bu kesimden kaynaklanıyor olsaydı, kuşkusuz ki, bunu aşmanın yolu farklı yöntemlerle olsa da, çok daha kolay olabilirdi. Ama direnç, tamamen niyetten bağımsız; alışkanlıklar ve “sol gelenek”le bağlantılı çeşitli eğilimlerden yansıyan bir karakter gösterince, bu eğilime karşı mücadele de, ister istemez; çok daha kapsamlı ve uzun bir zamanı kapsayan bir mücadele olarak biçimlenmek durumunda kalmaktadır. Bu mücadele, daha uzun bir zaman, yeni bir mücadele kültürü baskın hale gelinceye kadar aralıksız sürmek zorunda olacaktır.

 

ÇALIŞMA DEĞİL, “YETERİNCE” ETKİN ÇALIŞMA ÖNEMLİ

Uygulamada bu eğilimler; merkezi olarak alınan kararlar doğrultusunda ileriye doğru atılan bir iki adımdan sonra, ya “yeterince” ısrar edilmediği ya da “yeterince” yaratıcı ve inisiyatifli bir çalışmadan çok, şekle ve keyfiyete bağlanma, alışkanlıklara teslim olma biçiminde kendisini gösterdiğinden, kısa zamanda, “başlangıç noktasına” dönme biçiminde görünmektedir. Burada, “başlangıç noktasına dönme”, sadece “başlangıçtaki şekilsizlik” anlamındadır. Gerçekte ise, başlangıçtan bile daha geriye düşülmektedir. Çünkü; zaman, ona karşı “yeterince” dirençli olunamıyorsa, esen liberal cereyanları, “solcu kültürün” ürettiği olumsuzlukları daha da etkili kılmaktadır.

Burada en önemli ve üstünde durulması gereken sözcük, “yeterince” sözcüğüdür. Çünkü; bu konuda kişiler ve örgütler, elbette ön yargısız olarak, alınan karaları, en azından anladığı kadarıyla uygulamak için çaba harcamakta, çoğu zaman, hatta gereğinden bile fazla enerji harcamaktadırlar. Çoğu zaman da ilk bakışta, “Evet istenen böyle bir şeydir” denilecek “şekle” (belirli sayıda partiliden bir parti grubu oluşturulmakta) uyulduğu, bu grubun zaman zaman gündelik faaliyete katıldığı görülmektedir. Ama çoğu durumda, bu, sadece görüntüdür. Çünkü; her gerçek iş gibi, “günlük olarak parti faaliyetine katılma” da; sadece niyet ve görünüş açısından değil, işe yararlık bakımından o işi yapacak gücü, ısrarı, inisiyatifi ve kararlılığı bir araya getirmek zorundadır. Aksi halde, daha baştan, çalışma “çıtanın altında kaldığı” için etkin bir çalışmaya dönüşmemekte; kendisinden beklenen sonuçları doğuran bir hatta giremediği için de, uzunca ya da kısa bir zamanda bu örgütlenmenin kendisi bir “yük”e dönüşmekte, aktif az sayıdaki kişiyi de bu grupların çıkardığı sorunlarla uğraşmaya çekmekte ya da dağılıp gitmektedir. Onun içindir ki, burada, sadece “ısrar etmek”, sadece “kararlı olmak”, sadece “yaratıcılık ve inisiyatif göstermek” yetmemekte; ayrıca, bütün bu olumlu tavırları “yeterince”, yani istenen amaca ulaştıracak, her üyenin gündelik olarak faaliyete katılmasını sağlayacak bir “yeterlilikte”, bütün karşı cereyanları alt etmeye yetecek ölçüde göstermek gerekmektedir.

Nitekim son aylarda; “bütün üyelerin gazete etrafında bir örgütlenme içinde günlük faaliyete katılmasını sağlayan bir örgütlenme” için çabaların yoğunlaştırılması yeniden öne çıkmış; 2004 Mart Konferansı ve özellikle de EMEP’in 4. Kongresi’nde alınan kararlar sonrasında, bu sorun yeniden ve çözülmek üzere gündeme gelmiştir.

Bir bütün olarak ele alındığında, kuşkusuz ki, bu konuda bazı adımlar atılmıştır; bazı alanlardaki çalışmalarda en azından bu konuda adımlar atıldığı gözlenmektedir. Ancak şu da bir gerçek ki, bu konuda adım attıkça, geleneksel çalışma biçimi ve alışkanlıklar; bir ucu geçmişe sabitlenmiş bir yay gibi, biz ileri doğru gitmek istediğimiz ölçüde, bizi daha büyük bir güçle geriye çekmektedir. Bu yüzden de, “bakın işte gazete etrafında parti grubu kurduk, bunları çalıştırmak için uğraşıyoruz” ya da “grupları oluşturduk, gerekli dönüşüm sağlanınca, gruplarımız söylendiği düzeyde bir çalışma yapar duruma gelecek” sözleri sıkça duyulmaktadır. Ama, bu grupların gerçekten onlardan beklenen düzeyde etkin bir çalışma içine girdiklerini söyleyemiyoruz. Bu yüzden de; bu alanda adım atmak için, bizi geriye doğru çeken “yay”dan daha büyük bir güç ve gayreti göstermek gerekmektedir.

 

YÖNETİCİ ÖRGÜTLERİN KARARLILIĞI VE ISRARI HERŞEYİ BELİRLEYECEK

Ancak burada ilkenin; asıl olanın, grubun oluşmuş olması değil, ama çalışmanın kendisinin başlamış olması olduğunu anlamak gerekir. Çünkü, bir örgütsel dönüşüm, ancak, o örgütsel dönüşüme giden doğrultuda pratiğe geçilebildiği ölçüde gerçekleşebilecek bir şeydir. Yani burada ilke, önce o grubun olgunlaşıp günlük gazete etrafında bir çalışmaya yürütbilecek aşamaya gelmesi değildir. Tersine, bu grup, öncelikle günlük gazetenin ritmine uyan bir çalışmaya başlayarak ve bu doğrultuda adım atarak çalışmanın düzeyini yükseltebilecek, dolayısıyla grup, ancak bu pratik içine girdiği ölçüde dönüşebilecektir.

Bütün bu söylenenlerden sonra, şimdi; günlük çalışma yapacak bir parti örgütünün özelliklerini bir kez daha sıralayalım:

1-) Her partilinin bir parti grubunda yer aldığı bir örgüt biçimi: Bu, sınıf partisinin bütün üyelerinin enerjisini seferber etmesi ve bütün üyelerinin çalışmasının niteliğini yükselterek, partinin mücadeleye müdahalesini en ileri düzeyden gerçekleştirebilmesinin tek yoludur. Bu yüzdendir ki, sınıf partisi; örgütlenmede, üye olma koşullarını belirtirken, her üyenin bir parti örgütünde yer almasını, günlük mücadeleye buradan katılmasını bir tüzük ilkesi yapmıştır.

2 -) Günlük gazete etrafında gruplanma: 1. özellik olarak sözünü ettiğimiz, her partilinin bir parti grubunda yer almasından anlaşılacak olan, bu grubun, herhangi bir grup, rasgele oluşmuş bir grup değil, “günlük bir çalışma yapabilmek için günlük bir gazete etrafında oluşmuş bir grup” olduğudur. Çünkü; günlük olarak mücadeleye katılmanın tek ölçütü günlük bir gazetedir. Gazetenin günlük ritmine uygun bir çalışma gerçekleştirildiği, çalışma bu düzeye yükseltildiği ölçüde, parti grubunun çalışması etkili bir çalışma olabilecektir. Gazete etrafında örgütün asgari çalışma düzeyi ise; gazetenin alınması, günlük olarak dağıtımın yapılması ve gazeteye, haber, mektup, röportaj ve benzeri yollarla katılmakla başlayan bir çalışmadır. Grubun çalışması ilerledikçe; ajitasyonu daha örgütlü bir düzeye yükselecek, içinde yer alınan çevrenin maddi ve manevi her yolla partinin çağrıları doğrultusunda seferber edilmesi için çalışılan, her adımda yığınların ileri kesimlerinin, mücadelede öne çıkan unsurlarının parti saflarına kazanıldığı bir çalışmaya evrilen yola girecektir. Aslında gruplar daha oluştuğu anda, bütün bu görevleri daha küçük ölçüler içinde de olsa yerine getirir. Bu görevlerin yapılmasının elle tutulur hale gelmesi ise, grubun deneyim, imkanları seferber etme, inisiyatif ve benzeri bakımlardan olgunlaşıp, gelişmesiyle bağlantılıdır.

3-) Parti grubu, yerel çalışmanın da temelidir: Gazete etrafında örgütlenmiş bir grubun başarısı ve istikrarının koşulu, bu grubu oluşturan üyelerin bilip tanıdıkları bir çevre içinde ve sömürülen yığınlarla aralarında günlük olarak ilişki içinde olacakları kadar yakın (aynı fabrika veya işyeri, aynı mahalle, aynı okul) olmalarıdır. Dahası, bu gruplar, elbette ki; partinin merkezi çağrılarının organı olarak gazeteyi dağıtarak, o doğrultuda ajitasyon yaparak partinin merkezi fikirlerini yayacaklardır, ama bunun da ötesinde; grubun istikrarlı ve yığınlar içine derinlemesine nüfuz eden bir çalışmayı başarması için, yerel talepleri, çalıştıkları alandaki işçi ve emekçilerin taleplerini sahiplenip savunması ve bu talepler doğrultusunda kitlelerin (gençlerin, kadınların, o işyerindeki işçilerin vb.) mücadeleye çekilmesi belirleyici önemdedir. Bu yüzden de, bir ilden diğerine, bir ilçeden ötekine, bir fabrikadan bir başka fabrikaya, bir mahalleden bir başkasına; talepler, çalışmanın koşulları, kullanılan üslup, araçlar, hatta dil farklı olacaktır; olmak zorundadır.** Çalışma bu ölçüde özgünleşemezse, aynı anlama gelmek üzere, bu ölçüde yerelleşemezse, çalışmanın etkinliği yeterince yükselemeyecek ve sermaye partileriyle yerel gericiliğin temsilcilerinin yığınlar üstündeki etkinliğini kırmak olanaklı olmayacaktır.

4-) Yerel çalışma, ilçe ve il örgütleri tarafından yerel düzeyde birleştirilir: Yığınlar içindeki parti çalışması, yani partinin yerel çalışması, yerel yönetici örgütleri tarafından yerel düzeyde birleştirilir. Bu yerel örgütler, ilçe ve il örgütleridir. Elbette bu “birleştirme”, parti gruplarının çalışmalarının ilçe ve il çapındaki planla bağlantılı bir çalışma olarak organize edilmesi, yönlendirilmesi, denetlenmesi, çalışmanın tıkandığı yerde önünün açılması için gereken müdahalenin yapılmasını da kapsayan çok yönlü bir birleştirmedir.

“Burada ısrarla üstünde durulan, bir örgüt biçimidir ve çalışmanın esasını belirlemez” diye düşünülebilirse de, bugünkü koşullarda biçim, aynı zamanda çalışmanın niteliğini, esasını belirleyecek biçimde önem kazanmış bulunmaktadır. Çünkü, partinin mücadeleye müdahalesinin ihtiyaca uygun düzeye yükseltilmesinin önündeki belirleyici engel, sınıf partisinin bugünkü örgütlenme düzeyidir. Kaldı ki, örgüt bir biçimdir ve örgütün biçimi, eğer işleviyle ve varılmak istenen amaçlarla uyumlu, o amaçların gerektirdiği çalışmanın ihtiyaçlarına uygun değilse, çalışmanın başarılması olanaksızdır. Dolayısıyla bugün; günlük bir gazete yayınlanmaktadır ve bu gazete partinin amaçlarıyla uyumlu bir içerikle çıkmaktadır. Yine partinin binlerce üyesi vardır ve bunların her biri, bireysel düzeyde, zaman zaman ya da kendilerinden her istendiğinde çalışmalara katılmaktadır. Burada eksik olan ise; bu gazetenin dağıtımı, gazeteye yazılması, gazete etrafında bir örgütlenme için gerekli plan ve ısrarın olmamasıdır. Ve bu yüzden, bugün her şeyi belirleyecek olan, “mümkün olduğu kadar çok parti üyesinin günlük gazete etrafında örgütlenmiş, günlük bir çalışmaya yönelmiş parti örgütlerinde çalıştırılması” ve “bu örgütlerin günlük çalışma yürütür” düzeye yükseltilmesidir.

Hiç kuşkusuz ki; bugün böyle bir örgütlenmenin başarısının ön koşulu; il ve ilçeler düzeyinde, örgütlenmede, yukarıdaki amaçlar doğrultusunda tam bir irade konması ve bu örgütlerin üstlerine düşeni yapmasıdır. Bu da, il ve ilçe örgütlerinin, “bütün üyelerinin, her parti üyesinin gazete etrafında örgütlenmiş bir parti grubunda yer aldığı örgüt biçimini gerçekleştirmek” görevini yerine getirmede gerekli kararlılığı ve inisiyatifi göstermesi demektir. Ancak bu irade, kararlılık ve inisiyatif gösterildiği ölçüde; işçi sınıfı ve emekçi kitleler içindeki çalışma ve gençlik, kadın örgütlenmesi, sendikal örgütlenme gibi özel alanlardaki çalışmanın sorunlarının çözülmesinde de bir yola girilebilecektir. Hatta bu başarıldığında, bugün sorun gibi görülen kimi engeller kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

 

 

(*) Örneğin, Özgürlük Dünyası’nın 87 nolu 1997 Ekim sayısında Mehmet Erdal mahlasıyla yayınlanan, Eylül ayında kaybettiğimiz yoldaşımız Şeref Aydın’ın “Günlük Basın ve Sınıf Mücadelesi” başlıklı yazısını, anısının önünde eğilerek, yeniden yayınlıyoruz.

 


** Bu sayımızda yayınladığımız Marx’ın Fransız işçileri için hazırladığı işçi anketine bakılmalı ve üzerinde düşünülmelidir. İlgi gösterdiği sorunlar ve soruları bazılarına fazla “ekonomist”çe (!) gelecek olsa bile, Marx’ın böyle bir anket için sorular hazırlamasının bir nedeni de budur.

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑