Bölge Örgütü Konferansı’nı gerçekleştirdiğimiz sürecin arz ettiği bazı özgünlükleri vurgulamak, önümüzdeki sorun ve görevlerin belirlenmesi bakımından önem taşımaktadır.
Kısaca, durum şudur: Amerikan emperyalizminin Kürtlerin yaşadıkları toprakları da kapsayan bölgeye, askeri saldırı dahil, müdahalesi sürüyor. ABD, bölgemize; tüm Ortadoğu, Ortaasya ve Kafkasya’yı kapsayan ve oradan Çin’e doğru genişleyen ‘Büyük Ortadoğu’ya “demokrasi getireceğini, ‘geleneksel politik yapılar’da kapsamlı reformlar gerçekleştireceğini” ileri sürerek, bu müdahalelere dayanak oluşturmaya çalışmaktadır. İşbirlikçileri olarak bugün de kullanmaya devam ettiği bölge gerici rejimleri üzerindeki bu sözde “dış baskılama”, esas hedefin üzerini örten bir örtü durumundadır. Emperyalizm; demokrasi, özgürlük, kalkınma, refah, kadın hakları gibi, bölge halklarının doğrudan ilgi duydukları talepleri, müdahale gerekçeleri olarak sunmaya çalışıyor.
Böylece, Amerikan yönetimi ve işbirlikçileri, bölge ülkeleri halklarının, küçük burjuva ve orta sınıflarının saflarında beklentiler yaratarak, bölünmeleri körükleyerek, toplumsal muhalefetin önündeki engelleri güçlendirerek tahkim etmeyi, anti-emperyalist hareketlerin önünü kesmeyi amaçlıyor.
ABD, “Avrasya” olarak da adlandırılan bu geniş bölgede hakimiyet kurmayı son derecede önemli görmektedir. Dünya pazarlarına egemen olmanın başlıca koşullarından saydığı; petrol, doğalgaz ve öteki hammadde kaynaklarına, bunları barındıran havzalara sahip olmak ve Batı pazarlarına ulaşım yollarının denetimini sağlamak için, rakiplerini püskürtüp geriletmeyi stratejik hedef olarak belirlemiş ve bu hedefe ulaşmak üzere tüm araç ve güçlerini harekete geçirmiş olan ABD, sınırsız bir saldırganlık sergilemektedir. Afganistan ve Irak’ın işgali, İran ve Suriye’nin hedefte olduğunun açıkça ifade edilişi, artık bu saldırganlığın çok “rutin” verileri durumundadır.
ABD, ilk elden bizzat sorumlusu olduğu bölgenin tüm çözümsüz kalmış sorunlarını, yine kendi hegemonya arayışına malzeme etmektedir. Ulusların tam hak eşitliği, demokratik siyasal yaşamın gerçekleşmesi, işçi sınıfı ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi vb. sorunların suistimali için her türlü hileye başvurmaktadır.
Bölgede ne kadar gerici, antidemokratik, faşist (İran Şahlığı, Yunan Albaylar Cuntası, 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbeleri) rejim kurulmuşsa, hepsini destekleyen ABD, şimdi, antidemokratik yönetimleri “daha fazla demokrasi” yönünde baskılayan bir güç olduğu yanılsaması yaratmaya özel bir önem veriyor.
EMPERYALİZM KÜRT SORUNUNU İSTİSMAR ETMEYİ SÜRDÜRÜYOR
ABD’nin istismar ettiği en önemli konulardan biri de Kürt sorunudur. Filistin halkının kasabı Siyonist Şaron yönetiminin en kararlı koruyucusu olmasına, Afganistan’ı ve hemen ardından, Irak’ı işgal ederek uluslararası hukuk, demokrasi, ulusların kaderlerini tayin hakkı vb. meşru hakları açıktan çiğnemesine karşın, Kürtlerin hamisi görünümü vermeye özel önem veriyor. Irak Kürdistanı’ndaki gelişmeler, bu bakımdan çarpıcıdır. Özgürlük ve demokrasiye susamış Kürt halkının mevcut esaret koşullarının ortağı olan emperyalizm ve ABD, Kürtler üzerinden demokrasi, özgürlük ve bağımsızlık yanlısı bir tavır sergilemeye özen gösteriyor. ABD’nin bu tutumu, yalnızca Kürt burjuvazisi ve işbirlikçi Kürt gericiliğinin Kürtlerin ulusal taleplerini emperyalizmin çıkarlarına bağlama girişimlerini cesaretlendirmekle kalmayarak, etkileri, Kürt halk hareketine kadar genişleyen bir liberal beklenticiliğin, Kürt küçük mülk sahipleri ve burjuva Kürt aydınlarıyla, politik grup ve partileri içinde de karşılık bulduğu söylenebilir. Bu etkinin, Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi, Suriye, İran ve Türkiye sınırları içinde yaşayan Kürtler üzerinde de derinleştirilmesi hedeflenmektedir. Türkiye gericiliğinin, iflas ettiği bugün açıklık kazanan 80 yıllık inkarcı ve imhacı politikadaki ısrarı, emperyalizm hesabına beklenticiliği besleyen bir rolü yeniden oynamaya başlamıştır. Kürt halkı, bugün yeni bir eşikte, gerici ve despot yönetimlerin süregelen politikaları karşısında emperyalist tuzaklarla karşı karşıya bulunuyor.
İşte özetlediğimiz bu siyasal tablo, önümüze, bugüne kadar olandan daha somut, ek pratik ve politik-örgütsel ve ideolojik sorumluluklar yüklüyor. Önemle belirtmeliyiz ki, bugün yaşanan durum, Kürt özgürlük mücadelesinde, hareketin ’92’ye dek süren yükselişi sonrasında görülen düşüş, yorgunluk, bıkkınlık ve ardı sıra geniş kesimlere yayılan reformcu değişim beklenticiliğinden bağımsız olmak bir yana; oradan beslenen damarlara sahiptir. Üzerinden on yılı aşkın bir süre geçti. Daha sonra silahlı Kürt hareketi ateşkes ilan etti. ABD ve AB’nin etkin ülkeleri “soruna el attı”lar! İki kez seçim ortamına giren ülkede, burjuva partileri çeşitli vaatlerle Kürt emekçilerinin karşısına çıktılar. “Kürt sorununu düşünmezseniz sorun da kalmaz” mantığıyla inkarcı politikayı sürdüren bir başbakan, Siirt gibi bir Kürt kentinden, seçim hileleriyle milletvekili seçildi.
Kürt hareketinde küçümsenemez bir etki ve konuma sahip olan bir parti/örgütün yönetimi “devletle işinin olmadığını” ilan ederek, belediyecilik çerçevesini aşmayan bir “ekolojik-demokratik bir mücadele” önerebildi. Ve bütün bu gelişmelerin Kürt toplumsal yaşamında yankı bulmaması düşünülemezdi herhalde.
Bugün kapitalizmin Kürt kenti ve kırında yol açtığı çözülme ve antidemokratik baskı, inkarcı politikanın sürmesi, kültürel baskının bir ölçüde hafiflemekle birlikte devam etmesi, işsizliğin ve yoksulluğun artışı vb. sorunlar yumağıyla birlikte, bu beklentici tutum, daha geniş çevrelerde etkili oluyor ve bu etki daha da artabilir.
Ama açık ki, Kürtlerin tarihinde yaşanmış ve tarihe mal olmuş birçok deney var. Ve bugün Kürt halkı ve özellikle de onun öne çıkmış unsurları, bu gelişmelerden haklı bir kaygı duymakta, tüm milliyetlerden bölge ve Türkiye emekçileri ve gençliğiyle birlikte, sorunun demokratik çözümü ve sosyal-ekonomik ve politik taleplerin elde edilmesi için daha güçlü bir mücadeleden yana tutum alacağını gösteriyor.
Bölge Konferansımız, bu olgu ve bu yönlü eğilimlere özel bir dikkat çekerken, kuşkusuz esas ve önemli olarak, kendi görev ve sorumluluklarına bir kez daha işaret etmektedir. Bölgede ve Kürt emekçileri içinde bugün henüz yeterince güçlü bir pratik alternatif düzeyine yükselmemiş olsa da, varlığı kuşku götürmez bu mücadeleci eğilimin, bu halkçı damarın geliştirilmesi, güçlendirilmesi başlıca görevlerimizin ön sıralarında yer alıyor.
Unutmamalıyız ki, kapitalizmin Kürt kırı ve kentinde yol açtığı çözülme; umutsuzluk, bireycilik, çıkarcılık, beklenticilik gibi çöküntüyle birlikte, bunun yanı sıra, işsizlik, açlık ve yoksulluk, barınaksızlık, düşük ücret, sosyal güvenlikten yoksunluk vb. sorunların ortak zemini üzerinde bir emekçi hareketinin gelişmesi ve onun örgütlenmesinin koşullarını da olgunlaştırmaktadır.
Bölge Örgütümüz bu zemin üzerinde, ve burjuvazi ve emperyalizmin Kürt emekçilerinin saflarındaki çözülme ve dağınıklıktan yararlanma ve bu amaçlı olarak Kürt sorununu istismar etme politikası karşısında, daha belirgin bir mücadele hattında yürümeye devam edecektir. Bu, her şeyden önce, örgütlerimizin; Kürt işçi ve emekçilerinin içinde derin kök salmış devrimci örgütler olarak şekillenmelerini, güçlenmelerini, Kürt emekçiler ve aynı zamanda bölge işçi ve emekçilerin en geniş desteğine sahip, onların içinde yaygın olarak ve sağlamca örgütlenmiş, Kürtlerin ulusal ve tüm emekçilerin sosyal kurtuluş davasının en kararlı savunucusu olduğuna kanaat getirilen örgütler haline gelmesini gerektirmektedir.
BÖLGE ÖRGÜTÜMÜZÜN DURUMU, PERSPEKTİF VE HEDEFLER
Bölge Örgütü Konferansı, partimizin Kürt sorununun çözümüne ilişkin platformunu güncelleştirdiği ve aynı zamanda soruna ilişkin çizgi ve tutumumuzun daha da derinleştirilerek ilerletildiği bir konferans olmuştur. Ulusların ve dillerin tam hak eşitliğini, Kürt halkının tüm hak ve özgürlüklerine kayıtsız-koşulsuz sahip olmasını, Kürt halkının ayrı devlet kurma hakkı da dahil olmak üzere kendi kaderini özgürce belirleme koşullarına sahip olmasını savunan partimiz ve Bölge Örgütü, Kürt ve Türk emekçi kardeşliğini, tüm Türkiye halklarının eşit ve özgür birliğini esas almaktadır. Bu ise, kuşkusuz çok yönlü görevlere işaret etmektedir; ancak, sınıfın partisinin bölgede inşasının iki temel önceliği vurgulanmalıdır: Birincisi; bölgede gelişme olanakları artan işçi-emekçi hareketine dayanmak temel hedef olarak belirlenmiştir. İkincisi ise; kaynağını bir yanıyla Kürt halkının inkarından, öte yanıyla bu inkar tarafından da tahrik edilen Kürt milliyetçiliğinden alan siyasal mücadele anlayışına ve (sınıf dışı) çalışma ve örgütlenme geleneklerine karşı mücadeledir. Bu yaklaşım, Konferans’ta önemle değerlendirilmiştir.
Sınıfın devrimci partisinin doğuşu, Kürt ve Türk işçilerinin, tüm ulus ve mezheplerden Türkiye halkının partisi olarak kuruluşu dönemi, sadece, Marksist-Leninist ideoloji ve Türk işçi sınıfı hareketinin kazanımı bakımından değil; aynı zamanda, Kürt işçi sınıfı ve halkı ve ulusların kaderini tayin hakkı açısından da bir dönemeç olmuştur, bugün partimizi ve Bölge Örgütümüzü yönlendiren de bu temel anlayıştır. Sınıf çelişkileri hiçe sayılarak, Kürt halkı üzerinde sosyalizme yönelik anti-propagandanın öne çıkarılmasında olduğu kadar, mücadeleci tutumun değişik tanımlamalarla mahkum edilmesi karşısında da partimizin tutumu önemli olmuştur.
Partimiz ve Bölge Örgütümüz Bölge’de Kürt halkının, Kürt gençliğinin ve Kürt kadınının büyük bedeller pahasına sürdürdüğü özgürlük mücadelesini her alanda desteklemiş; demokratik ve halkçı karakterli hareketin bir bileşeni olma çabası içinde olmuştur. Demokratik Kürt hareketinin emek ve demokrasi taleplerinin bileşeni olma yolunda ilerlemesinde de önemli sorunluluklar omuzlanan partimiz ve Bölge Örgütümüz, Kürt işçi ve emekçisinin sınıf talepleri etrafında birleştirilmesi ve Bölge işçisinin bir sınıf olarak tutum almasını teşvik etmede, ve, mücadelenin emperyalizme, sömürü ve baskıya ve işbirlikçilerine karşı geliştirilip-güçlendirilmesinde, aydınlatma ve örgütleme mücadelesinde sürekli ve istikrarlı bir tutum sergilemiştir.
İl, ilçe ve diğer örgütlerin inşası ve Bölge Örgütü’nün güçlendirilmesi yolunda kat ettiğimiz mesafede; günlük gazetenin bölge sayfalarıyla zenginleştirilmesi, Kürt kültür-sanat dergisi, basılan kitaplar, teorik dergi vb. önemli kaynaklar olarak değerlendirilmiştir. Kürt sorunundan kaynaklı gelişmeler karşısında gösterilen tutumda atılan ileri adımlar anlamlı ve önemlidir.
Konferansımız; Kürt aydınları ve kültür ve sanat çevreleri ile gelişen ilişkilerimizde önemli bir dayanak olan Kürt kültür ve sanat dergisi Tîroj’un yayınlanmasını partimizin attığı önemli bir adım olarak değerlendirmiş ve tüm bu çalışmaların güçlendirilmesini karar altına almıştır.
Kürt halkının kültürü, dili, tarihi, yaşam tarzı, şekillenişi, ruh hali ve tüm bunların toplamı olarak toplumsal yaşamına daha fazla nüfuz edebilmek için mevcut enerji ve çabanın daha da geliştirilmesinin gerekli ve zorunlu olduğu belirtilmiştir.
“YENİDEN İNŞA” SORUNU
Konferansımız, mevcut düzeyi değerlendirmiş, içinde bulunduğumuz koşulların sunduğu olanak ve zorlukları da hesaba katarak, örgütlerimizin yeniden inşası çalışmasını hedefine koymuştur.
Geçmiş çalışmasını değerlendiren Konferansımız; Diyarbakır, Tunceli, Urfa, Elazığ, Van, Antep, Adıyaman, Malatya ve Maraş gibi, örgütlerimizin belli bir düzeyde olduğu merkezler, ve diğer sanayi bölgelerindeki çalışmaya bir kez daha dikkat çekmiştir. İşçi sınıfının sendikal hak ve özgürlüklerinin ilerletilmesi, sosyal hak ve daha yüksek ücret gibi taleplerin için yürütülen mücadelede örgütlerimizin önemli sorumluluklar üstlendiğini belirtmiştir. Bölge Örgütü’nün, işçi örgütleri üzerinden şekillenmesini temel alan Konferans; sınıf bilinçli işçinin Kürt sorununun çözümü mücadelesinin başına geçmesi için mücadelenin güçlendirilmesine dikkat çekmiştir. İşçi merkezleri ve ulusal uyanış içindeki bölgelerin güçlendirilmesini benimseyen Konferans; profesyonel çalışmanın ve özel görevlendirmelerin örgütün güçlenmesi ve mücadelenin ilerletilmesinde önemli olduğuna vurgu yapmıştır. Profesyonel çalışmanın güçlendirilmesi ve çalışma ve örgütün zayıf olduğu merkezlerin yeniden değerlendirilmesi ve desteklenmesi benimsenmiştir. Yeniden bir planlama ve özel görevlendirmelerle sınıfın çalışmasının ve örgütlenmesinin ve özgürlük mücadelesinin güçlendirilmesi hedef olarak belirlenmiştir. Büyük fabrika ve işletmelerin çalışmanın merkezine alınması, sanayi merkezlerinde güçleri dağıtmadan, birkaç işletme-fabrikaların temel çalışma alanı olarak belirlenmesi, buraların dikkat ve mücadele merkezi olarak öne çıkarılması, yoksul ve emekçi semtlerinde belirli hedeflerin sürekli ve sistemli bir çalışmayla planlanması kararlaştırılmıştır.
Bu illerin dışında ve çalışmamızın görece zayıf olduğu Bingöl, Batman, Muş-Varto, Erzincan, Ağrı, Mardin-Kızıltepe, Kilis, Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum başta olmak üzere, Bölge illerindeki çalışmanın yeniden değerlendirilmesini, buradaki güçlerin yeniden organize edilmesini ve ihtiyaca yanıt verecek organlar olarak şekillendirilmesini karar altına almıştır. Parti platformumuzun ve dönemsel taktik yaklaşımımızın bir tutum haline getirilemediği Kars, Iğdır ve Ardahan ve yine Erzurum’daki mevcut çalışmanın güçlendirilmesi, olanakların genişletilerek Parti örgütleri olarak bir istikrara kavuşturulması hedefi belirlenmiştir.
İŞÇİ ÇALIŞMASI VE DENEYLERDEN ÖĞRENMEK
Antep-Ünaldı dokuma işçileri direnişi, bölge işçi sınıfının tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bölge’de, Kürt işçi ve emekçilerinin ve Bölge’deki tüm işçi sınıfının mücadelesinde özel ve anlamlı bir yeri olan bu direniş büyük deneyler sunmuştu. Partimizin uzun ve sabırlı bir çalışma yürüterek örgütlediği bu direniş, her ulus ve mezhepten işçi sınıfının kapitalizme, sömürü ve baskıya karşı tutması gereken yolu gösterdi. Tüm Türkiye işçi sınıfı mücadelesine önemli katkılar sunan bu direnişten dersler çıkararak ilerlenmelidir. Bu bölgede birçok işletmede istikrarlı olmasa da parti organları ve çevre örgütlerimiz bulunmaktadır. Ancak Ünaldı Dokuma İşçileri örgütlenmesinin ilerletilememiş olduğu Antep İl Örgütü ve Bölge Örgütü tarafından tespit edilmesine rağmen, hâlâ dokuma işçilerinin kitlesel örgütünün yaratılmasında ileri bir adım atılamamıştır. Bu çalışma bölgesindeki gelişmeler ve küçük atölyelerin tasfiyesiyle devam eden sürecin de değerlendirilerek, yeniden tarifi ve örgütlenmesi hedef çalışmamız içinde bulunmaktadır.
İnsanlık dışı koşullarda ve tüm sosyal haklardan yoksun olarak çalışan Taşıma İşkolu’ndaki işçiler ve bununla birlikte ‘Ulaşım İşkolu’ndaki işçilerin sendikalaşmasında, partimiz ve Bölge örgütümüzün önemli sorumluluklar üstlendiği ve başarılı bir çalışma yürüttüğüne, ancak bunun ilerletilmesine dikkat çekildi. Antep, Malatya, Elazığ’da Taşıma İşkolu’nun Ulaşım İşkolu’ndaki sendikal örgütlenmeyle genişletilmesi, Diyarbakır, Van ve Erzurum başta olmak üzere, bölgedeki diğer illerde Taşıma ve Ulaşım işkollarındaki sendikalaşmayı geliştirmek, örgütümüzün önünde durmaktadır. Gıda, Tekstil, Deri-Kundura, Petrol ve Metal gibi işkollarındaki işçilerin örgütlenmesi ve sendikal haklar, sosyal hak ve özgürlüklerin genişletilmesi için mücadele ve parti örgütlenmesinin işçi örgütleri üzerinden güçlendirilmesi, konferansın belirlediği görevlerdir.
Bölge işçi sınıfının, Kürt sorunu, çatışma ve savaş koşulları bahane edilerek dayatılan kölelik koşullarına daha fazla boyun eğmeyeceği ve önümüzdeki süreçte işçi direnişlerinin artacağı vurgulanmıştır. Örgütlerimizin bu yönlü hazırlıklar içinde olması ve bunu teşvik edici ve ilerletici planlara sahip olması gerekli ve zorunludur.
Bölge Örgütümüz, Urfa Organize Sanayi’ndeki tekstil işçilerinin sendikalaşma mücadelesinde önemli bir sorumluluk yüklendi. 12 Eylülden sonra Urfa’da ilk sendikal deneyim ve işçi örgütlenmesi, bu çalışma oldu. Urfa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki büyük birkaç işletmede işçilerin örgütlenme çabası içine girmeleri, işletmeler arasında ilişki ve diyalog kurmaları, sınıf olarak hareket etmelerinde, bu gelişme önemli bir başlangıç oldu. İşçiler uğradıkları kıyıma ve tüm baskılara rağmen, ileri bir tutum geliştirdiler ve bugün bunu sürdürmektedirler. Urfa İl Örgütü’nün bir işçi örgütü olarak güçlendirilmesi gerekli ve zorunludur. Harran Üniversitesi başta olmak üzere, gençlik içinde yaygın bir propaganda, ajitasyon ve örgütleme çalışması, yoksul ve topraksız köylülük içinde, Üretici Köylü Sendikası’nın örgütlenmesi gibi kapsamlı bir çalışmanın yeniden planlanması gerekmektedir. GAP’ın ortaya çıkardığı değişim ve tahribatın değerlendirilmesi, GAP kapsamlı çalışmanın güçlendirilmesi, toprak sorununun irdelenmesi, yoksul ve topraksız köylünün toprak taleplerinin desteklenmesi, Kürt aydınları ve kamu emekçileri içindeki çalışmanın yeniden düzenlenmesi hedefi belirlenmiştir.
Diyarbakır’da, Akyıl ve diğer bazı tekstil fabrikalarında geliştirilen mücadelenin, işçi tasfiyesiyle kısa sürede saldırıya uğraması ve daha ileri taşınamamasındaki zaafları değerlendiren örgütümüz, Diyarbakır Organize Sanayi bölgesinde ve diğer alanlarda (Mermer-maden, Tuğla, Gıda, Tekstil vd.) sınıf çalışmasını ve hak ve özgürlüklerin kazanılması ve sendikal örgütlenmeyi hedeflemektedir. Diyarbakır’da Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) özelleştirilmesinde, Tekel, Sümerbank gibi fabrikaların özelleştirilme kapsamına alınması karşısında örgütlerimiz önemli bir çalışma yürüttüler.
Özelleştirmenin ve diğer saldırılar karşısında alınacak tutumun geliştirilmesi ve sınıfın aydınlatılmasında Bölge Örgütü önemli bir sorumluluk üstlendi. Malatya Sümerbank ve Tekel fabrikalarında, Antep Tekel ve Urfa Tekel-Suma fabrikalarının özelleştirilmesi ve bölgedeki diğer özelleştirme ve işten atma saldırıları karşısında işçilerinin ve sendikaların tutum almasında, örgütlerimizin önemli etkisi oldu.
Kürt halkının demokratik hak ve özgürlüklerini kazanma mücadelesinin, kapitalizme karşı süren mücadeleden bağımsız olmadığının bilincinde olarak, sömürü ve baskıdan kurtuluşun, sınıfın ve tüm ezilen ve sömürülen halkın mücadelesi ile olanaklı olduğu bilincinin geliştirilmesinde, bugün, daha büyük sorumlulukla karşı karşıya bulunuyoruz. AB uyum yasalarındaki bazı düzenlemeler ve bazı gelişmelerin gerekçe edilerek, halkın yedeklenmek ve mücadeleci tutumun etkisizleştirilmek istenmesi yönlü politikalar karşısında durmak, bu bakımdan daha da önem kazanmıştır.
Bölge işçi sınıfının Kürt sorununun siyasi çözümü için hareketin başına geçmesi çabası içinde olan örgütümüz, sınıfa yönelik baskıların kırılması, özelleştirmelerin durdurulması, yeni iş olanaklarının yaratılması, sendikalaşmanın güçlenmesi için yoğun bir aydınlatma, örgütsel ve politik çalışma içinde oldu. Bölge’de 1 Mayısların kutlanmasında, Emek Platformlarının kurulmasında, işçi ve emekçiler arasındaki önyargıların kırılmasında, “İslamcı”, “solcu”, “Kürt”, “Türk”, “Arap” gibi bölücü ve zayıflatıcı yaklaşımların aşılması, ezilen ve sömürülen Bölge işçi ve emekçilerinin birleşik hareketinin yaratılması tutumunun güçlenmesinde önemli sorumluluklar üstlenen örgütümüz, çalışmanın bugün daha da güçlendirilmesi göreviyle karşı karşıyadır.
Halkların kardeşliğini güçlendirme kaygısıyla hareket eden örgütlerimiz, Bölgenin tüm halklarının Kürt halkıyla dayanışma içine girmeleri ve tüm Türkiye halkının özlemlerinin gerçekleştirilmesi çabası içinde oldu, Bölge halkları arasında kardeşlik duygularının güçlenmesine katkı sundu. Bölge İl Örgütlerimiz, şovenizmin kışkırtılması karşısında tutum alarak, Newroz’un barış ve halkların kardeşliğini güçlendirmede rol oynaması perspektifiyle hareket ederek, kutlamaları gerçekleştirdiler. Ancak ‘anadilde eğitim’ mücadelesi kapsamında üniversiteli gençliğin dilekçe eylemlerinde daha ileri bir tutumun gösterilmesi gerektiği, bir zaaf olarak belirtilmiştir.
İşçi ve kamu emekçileri sendikalarında, örgütümüz, diğer tüm örgüt ve çevrelerden farklı olarak, olumlu bir tutum sergileyegeldi. Bölgede tüm ulus ve milliyetlerden kamu emekçilerinin ortak mücadelesi ve ortak örgütlenmesinin karşısına çıkarılan yanlış eğilimlerin, milliyet esası üzerinde geliştirilmek istenen tutumların eleştirilerek aşılmasında, her ulus ve mezhepten emekçilerin ortak sendikalar ve ortak mücadelede hattında ilerlemelerinde, Bölge’deki il örgütlerimizin aldığı tutum önemli oldu. Aynı zamanda, bölgedeki bazı illerde, şovenizmin etkisinden kurtulamayan bazı “sol” akımların, ulusal demokratik güçleri, Kürt emekçileri dışlama ve tecrit etme tutumları karşısında da partimiz ve örgütlerimiz tavır alarak, birleştirici ve geliştirici bir çaba içinde oldular. Ancak, bu alanda sorunlar bitmemiştir. Bugün her türlü şoven ve milliyetçi anlayışın bertaraf edilmesi ve geniş işçi ve emekçi birliğinin sağlanmasında sınıf tutumunun geliştirilmesi önemini sürdürmektedir.
İŞÇİ-EMEKÇİ VE HALK GÜÇLERİNİN DOĞRU BİR HATTA BİRLEŞTİRİLMESİ VE KÜRT SORUNUNDA DEMOKRATİK ÇÖZÜM
Tüm bunlarla beraber, halkçı ve demokratik karakterli ulusal direniş hareketinin düzen içi bir platforma çekilerek teslim alınması ve bastırılıp etkisizleştirilmesi yönlü çabalara karşı tutum alan Bölge Örgütümüz, gelişmeler ve saldırılar karşısında politikalar üretmek ve pratik örgütsel alternatifler sunmak çabası içinde oldu.
Konferans, Kürt halkının taleplerinin, Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu’nun, tüm Türkiye halkı, işçi ve emekçiler bakımından taşıdığı önemi onaylamıştır. Bu birliğin bir halk cephesi olarak genişlemesini, Türk, Kürt, Arap ve tüm Türkiye halkının mücadele merkezi olarak, demokratikleşme dinamiği olarak ilerletilmesini benimsemiştir. Ancak tüm Türkiye halkı bakımından bir alternatif olmayı başaramadığı tespit edilmiştir. Yerel seçimlerde gerçekleştirilen Demokratik Güçbirliği ise, önemli ve ileri taşıyıcı rolü oynamadı. Seçimlere müdahalede geç kalınması, seçim sürecinin demokrasi ve özgürlük mücadelesini güçlendirecek ve ileri taşıyacak örgütlenmeye ve halk hareketine hizmet etmesini sağlamak yerine “seçim kazanma”nın her şeyin önüne geçirilmesi gibi zaaflara dikkat çekilmiştir. Güçbirliği’nin seçim telaşı ile kurulan bir birlik izleniminden kurtulamadığı belirlenmiştir. SHP faktörünün ve başkaca birçok nedenin Kürt halkı içinde yeni tartışma konusu yarattığı, işbirlikçi Kürt burjuvazisinin, gerici, inkarcı ve asimilasyoncu güçlerle ortak bir platformda birleşerek, Güçbirliği’ne karşı yıkıcı bir çalışma içine girdiği ve AKP’nin hesaplarını bozmada yeterli performansın, ortak dil ve tutumun geliştirilemediği gibi nedenlere rağmen, partimizin birleştirici bir tutum alması ve halkın çıkarlarını her şeyin üstünde tutarak hareket etmesinin önemli olduğu, konferans iradesi olarak çıkmıştır. Mücadele ve halk güçlerini birleştirici tutumunun geliştirilmesi, kazanılan yerel yönetimlerde, halkçı ve demokratik yerel yönetim anlayışının geliştirilmesi için partimizin daha fazla enerjiyle çaba sarf etmesi benimsemiştir.
Hareketin emperyalizmin ve onun her tondan işbirlikçisinin tuzağına düşürülmesi yönlü çabalar karşısında yürüttüğümüz ideolojik, politik ve örgütsel mücadelenin, aydınlatma çabasının, uyarı ve önerilerimizin karşılık bulduğu bir gerçektir. Bu tutumun geliştirilip güçlendirilmesi, demokratik Kürt hareketiyle yerellerde gelişen dayanışma ve diyalogun güçlendirilmesinin önemine dikkat çeken Konferans, ortak hareket etmenin bugün daha da önem kazandığını saptamıştır. Ancak, demokratik Kürt hareketinin ve Kürt halkının karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri atlatmak ve hareketin ilerlemesini sağlamak için sürdürdüğümüz mücadelenin sorunları, bugün daha da çoğalmış ve karmaşık bir hal almış bulunmaktadır. Bu süreçte cesaretle hareket etmek, yeni araçlar yaratmak ve her türlü olanağı kullanarak, ortaya çıkan her olgu ve durumu halkın kazanımına dönüştürmede tereddütsüz davranmak, önemlidir. Kürt halkının özgürlük taleplerini genişleterek ilerlemek, Kürt sorununu istismar eden emperyalist burjuvazi ve işbirlikçilerinin oluşturduğu çemberi kırmak için, Bölge Örgütü ve örgütlerimizin alacağı tutum ve sürdüreceği mücadele daha da önem kazanmıştır.
Kürt halkının tarihsel, sosyal ve kültürel şekillenişini bilerek ve gerici tuzakları halkla beraber aşarak ilerleyebiliriz. İşbirlikçi Türkiye burjuvazisinin hareket üzerindeki planlarını teşhir etme ve Kürt işbirlikçi tabakalarını özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin hedefi haline getirmede, örgütlerimiz somut ve açık bir mücadele yürüteceklerdir.
Dikkat çekilen perspektifin hayat bulması için yapılması gereken, sınıfın ve emekçilerin güçleriyle birleşmiş örgütün sürece cesaretle müdahalesidir. Her şeyden önce; fabrika, işyeri, işletme, atölye, semt, üniversite ve liselerde ve halk güçleri içinde demokrasi ve özgürlük kavgasını yükseltmektir.
Kürt sorunu, kültürel haklarla sınırlı olmayan, siyasi çözüm bekleyen bir sorun olarak; eşit haklar temelinde çözümlenmelidir.
Kürt halkının acil taleplerinin karşılanmasının mücadele ile olanaklı olduğunu belirten Konferans, Kürt sorununun demokratik ve halkçı çözümünün gerçekleşmesi için mücadelenin tek yol olduğunu belirtmiştir.
BARIŞ, DEMOKRASİ VE HALKÇI ÇÖZÜM
Bölgede çatışma yıllarına yeniden dönülmemeli, barış ve demokratikleşme yoluyla Kürt sorununun çözümü gerçekleşmelidir;
Bölgede operasyonlara son verilmeli; asker, polis ve diğer militer güçler bölgeden çekilmeli, koruculuk sisteminin dağıtılmalıdır.
“Faili meçhul” cinayetlerin açığa kavuşturulması ve sorumlularının cezalandırılması gerçekleştirilmeli, köy boşaltmaların, halka yönelik hukuk dışı uygulamaların sorumluları yargılanıp cezalandırılmalı, halka karşı suç merkezi olan kurumlar dağıtılmalı, halkın zararları tazmin edilmelidir.
Genel af çıkarılmalı; tüm siyasi tutukluların salıverilmesi, Kürt sorunu kaynaklı tüm kovuşturma ve yargılamaların kaldırılması, halkın taleplerinin yasal güvenceye kavuşturulması sağlanmalıdır.
Kürt silahlı direniş hareketinin kendi iradesiyle demokratik sürece katılımının koşulları yaratılmalıdır.
Kürt dili ve kültürü önündeki tüm engeller ve yasaklar kaldırılmalı, Kürtçe eğitim ve öğretimin önü açılmalıdır.
Bölgeler arası eşitsizliğin giderilmesi için bölgeye yeni yatırımlar yapılmalı, iş olanakları yaratılmalı, GAP bölge halkının çıkarına yeniden düzenlenmelidir.
KONFERANS DEĞERLENDİRME VE TESPİTLERİ IŞIĞINDA MÜCADELE
Temel hedeflerimizi bir kez daha tanımlayan Bölge Konferansı, bölgedeki ABD kuşatmasına özellikle dikkat çekmiştir. Konferans; İşbirlikçi güçlerin Kürt sorunu karşısında süren inkarcı ve imhacı tutumuna, işbirlikçi Kürt burjuvazisinin tüm entrikalarına, gelişmeleri çarpıtmak ve halkı burjuvazinin yedeğine sürmek için seferber edilen karşı devrimci politik örgütlerin varlığına rağmen, Kürt halkının mücadelesinin daha da güçlenme olanaklarına sahip olduğu tespitini yapmıştır.
Kürt ulusal direniş hareketinin süreci karşılamakta yetersiz kaldığı ve bir dönemin kendi özgünlükleriyle beraber sona erdiği, ancak Kürt halk hareketinin yeni bir karakter kazanarak ilerlediği, halkın ulusal özgürlük ve kurtuluş mücadelesinin bastırılıp yok edilemediği, dahası mücadelenin yeni kazanımlarla ve yeni bir karakterle ilerlediği tespitinde bulunan Konferans, ulusal direniş hareketinin sürece müdahale tarzındaki tutumunu da irdelemiş ve sonuçlara varmıştır. ABD’nin Afganistan ve ardından Irak’a yönelik saldırgan tutumunun ve işgalin altındaki gerçekleri algılamakta yetersiz kalan KONGRA-GEL’in bir bölüm yöneticisi tarafından, emperyalist işgalin “demokratik emperyalizm”, “demokratik sömürgecilik” gibi kavramlarla izah edilmesinin bulanıklık ve tereddüt yarattığını vurgulayan, yine, bu açıklamalar karşısında sessiz kalınmasını olumsuz bir tutum olarak saptayan Konferans; ABD, AB ve emperyalizme karşı beklenti yaratmanın büyük bir tehlike olduğunu belirtmiştir. BOP’un bölge halklarına karşı yeni saldırı planı olarak anlaşılması, NATO zirvesine karşı tutum geliştirmek bu bakımdan oldukça önemlidir. KDP ve YNK’nın ABD ve diğer emperyalist güçlerle ve bölge gerici, işbirlikçi yönetimleriyle içine girdiği ilişkiler ve tutumu kınayan konferans, Güney Kürdistan halkıyla dayanışma içinde olmayı, Kürt direniş hareketinin, emperyalizm ve bölge gericiliği karşısında takındığı ikircikli tutumun halk güçleri lehine ve emperyalizme karşı mücadeleye dönüştürülmesi çabasının sürdürülmesini benimsemiştir.
Direniş hareketinin yoğun ideolojik, politik ve örgütsel iç sorun ve çelişkiler içinde olması bir yana, halk, demokrasi ve özgürlük taleplerinden geri durmamaktadır. Bölge Örgütü, ulusal direniş hareketiyle ve bu kapsamda mücadele eden tüm örgüt ve oluşumlarla saldırılar karşısında ortak tutum geliştirmeyi, işbirliği ve güçbirliği içinde olmayı, tüm halk güçlerini birleştirmeyi öngörmüştür.
BÖLGE ÖRGÜTÜ YENİLENMİŞ VE GÜÇLENMİŞTİR
Parti Bölge Örgütü yenilenmiş ve genç kadrolarla güçlendirilmiştir. Bölgedeki il, ilçe ve diğer tüm özgün örgütlerimizin yenilenmesi ve güçlenmesi için olanaklar her zamankinden daha fazladır ve güçlenerek yeniden görev almış Bölge Örgütü, bu olanakları değerlendirecektir.
Hızla gelişen ve değişen koşullar karşısında, Bölge Örgütü’nün süratle hareket etmesi, bölgenin politik ve örgütsel sorumluluğunu omuzlayarak, belirlenen görevleri çözmek üzere hareket etmesi gerekli ve zorunludur. Saldırılar karşısında anında tutum alan, aydınlatma ve örgütleme çalışmasında cesaretle hareket eden ve güven veren, giderek çekim merkezi olan bir çalışma için tüm bölge örgütlerimize seferber olma çağrısı yapan Konferansımız; hem objektif koşullar bakımından, hem de parti kadrolarımız bakımından bunu başarabileceğimizi saptamıştır. Gerekli olan, sınıf tarzıyla, ama Bölge’nin özgünlükleriyle, Kürt halkının çözümlenmemiş sorunlarının bilinciyle, hiçbir talebi küçümsemeden ve atlamadan sürece müdahale edebilmektir. Dağıtılmak, saptırılmak, beklenti içine sokularak ve ezilerek yok edilmek istenen Kürt halk hareketinin içten ve dıştan kuşatılmışlığını parçalamanın koşulları hiç de az değildir. Yeni tarzda mücadelenin ancak işçi ve emekçi karakterli bir müdahaleyle mümkün olduğunu belirleyen Konferans, halk hareketinin emek ve özgürlük temelleri üzerine oturtulması için çok yönlü, kalıcı bir çalışmayı görev olarak belirlemiştir.
Bölge Örgütü, öncesine göre güçlenmiş ve yetkinleşmiş durumdadır. Konferansın bileşimi, katılım ve tartışmaların düzeyi ve Bölge Örgütü’ndeki görevlendirme bunu göstermektedir. Bölge’de, genç ve işçi sınıfı ve halkın davasına sıkıca bağlanmış kadrolarımız artmaktadır. Bölgeyi daha detaylı tanıma, sosyal, siyasal ve kültürel gelişmeleri takip etme, fabrika, işletme, üniversite, lise ve semt çalışmasındaki gelişmeleri merkezileştirme ve günlük takibi sağlama, bizi daha da ileri taşıyacaktır. Müdahale alanlarını belirleme ve yoğunlaşmada, günlük çalışmayı örgütleme, politik ve örgütsel sorumluluğu omuzlamada bugün daha ileri bir noktadayız.
Kamu Emekçileri mücadelesi ve sendikal mücadelenin düzeyini değerlendiren Konferansımız, önümüzdeki süreçte, mücadeleci sendikal hareketin güçlendirilmesi çabasını yoğunlaştırmak için bir dizi kararlar aldı. Bu yönlü eğitim ve örgütlenme çalışması planlanacaktır. İller ve dağınık merkezler arasındaki ilişki yeniden düzenlenecektir. Bölge kamu emekçileri çalışmasının koordine edilmesi, politik ve mücadeleci bir hareket olarak yeniden organize olmasında daha etkin bir tutum sergilenecektir. Sendikaların bu perspektifle hareket etmelerine katkı sunulacaktır.
Tarım, hayvancılık, çevre sorunu, göç sorunu ve köy boşaltma ve sürgünlerin yeniden dönüş talepleri gibi sorunları değerlendiren Konferansımız; doğanın tahribine karşı tutum geliştirilmesini, barajlar vb. gerekçelerle Munzur, Hasankeyf barajları vb. doğa, tarih ve kültürün yağmalanmasına neden olacak projelere karşı mücadele etmeyi yeniden vurgulamıştır.
.
GENÇLİK ÇALIŞMASI VE YENİ BİR HAMLE ZORUNLULUĞU
Emek Gençliği’nin; Bölge gençliğinin, Kürt gençliğinin örgütü olarak yeniden inşası Konferansın temel hedeflerindendir. Bölge Gençlik Örgütümüzün Kürt gençliğinin örgütü olarak vücut bulması ve bölgede bir mücadele merkezi olma amaçlı çalışmamızda henüz istenilen düzeyde olmadığımız açıktır. Ancak Emek Gençliği, Kürt gençliği içinde ilgi ve sempati bulan çalışmalarıyla tanınmaktadır. Bu durumun örgütlenmeye dönüştürülmesinde, Bölge gençlik örgütlerimiz tutuk davranmaktadır. Henüz kitlesel bir hareket düzeyine ulaşmamış olmakla beraber; yurtseverlik tutkusu ve sosyalizm idealiyle yürütülen çalışmanın giderek güç kazandığı görülmektedir. Bölge’de, bünyesinde on binlerce öğrenci barındıran üniversiteler bulunmaktadır. Yüz binlerce üniversite öğrencisi içinde örgütlenmek, üniversite gençliğinin; bilimsel, demokratik, parasız ve anadilde eğitim taleplerini kararlıca savunmak, Kürt gençliği ve üniversiteli her ulustan gençliğin demokratik örgütü olarak gelişmek önemli hedef olarak belirlenmiştir.
Hedeflenen Dicle-ODTÜ buluşmasının gerçekleştirilmesi, kardeşlik köprüsünün her türlü engeli aşarak kurulması, bunu güçlendirecek bir çalışmadır.
Liseli, üniversiteli ve işçi gençlik içindeki çalışmanın, işsiz gençlik, semt gençliği ve yoksul köylü gençlik içinde yaygınlaştırılması hedef olarak belirlenmiştir. Bölge Gençlik Örgütü’nün; emekçi karakterli, yurtsever, sosyalist ve kitlesel bir örgüt olarak yeniden inşası için başlatılan süreç, yıl sonuna kadar Bölge Gençlik Konferansı’nın gerçekleştirilmesiyle güçlendirilecektir.
İller düzeyinde birbirinden farklılıklar göstermesine rağmen, istikrarlı bir gençlik çalışmasının gerçekleştirilememesinin nedenlerinin irdelendiği Konferans’ta; zaaflar ve sorunlar tartışılarak, olumlu örneklerin çalışmada dayanak edinilmesi benimsenmiştir.
Diyarbakır Gençlik Örgütümüzün, merkezi gençlik örgütü misyonuna uygun olarak inşa edilmesi ve Kürt gençliğinin iş, eğitim ve özgürlük taleplerini karşılayan örgütler olarak tüm bölgede yeniden inşa çalışması başlatılacaktır. Bölge’de her üniversite ve hemen her yüksek okuldaki üye ve çevre ilişkilerimizin yeniden düzenlenmesi, Gençlik Konferansı’nın hedefi olarak belirlenmiştir. Türkiye çalışmasının tekrarı olarak değil, Bölge’nin özgünlüğü üzerinde yürütülen çalışmanın araçları çoğaltılarak, Bölge’nin gerçeklerine uygun, Kürt gençliğinin duygu ve düşüncelerini, ulusal şekillenişini, özlem ve eğilimlerini karşılayan, halkın diliyle yürütülen çalışma güçlendirilecektir. Bölge gençlik çalışması, Kürt halkının ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesinin örgütlenmesi çalışmasının bir parçası olarak yürütülürken, Kürt gençliğine yönelik çalışmanın genel bir çalışma olmaktan kurtarılması, Emek Gençliği Merkezi’nin, Türkiye gençliği için belirlenen çalışma programı ve kampanyalarında, Kürt gençliğini özel bir alan olarak değerlendirmesi, Kürt gençliğinin ulusal ve demokratik, sosyal ve kültürel, kimlik ve diğer taleplerini, eğitim ve dil sorunlarını gündeminden düşürmeden, tüm Türkiye’de yaygın bir çalışma konusu yapması benimsenmiştir.
Bölge gençliği anti emperyalist, demokratik ve ilerici bir potansiyel taşımakta, özgürlük ve demokrasiye, sosyalizm fikrine büyük sempati beslemektedir. Kürt direniş hareketinde gençlik önemli bir yer tutmaktadır. Tüm saldırı ve katliamlara rağmen yılmadan mücadele eden Kürt gençliğinin; Deniz Gezmiş ve diğer sosyalist gençlik önderlerine büyük sempati beslediğini belirten Konferans, Kürt gençliği içinde bu tutumun daha da ileri taşınmasını benimsemiştir. Irak’ın işgali ve Güney Kürdistan’da ortaya çıkan durum karşısında, emperyalizme, işgale ve işbirlikçi tutumlara karşı tepki gösteren, özgürlük ve eşitlikten yana tutumu benimseyen Kürt gençliğinin, emperyalizme, sömürgeciliğe, faşist ve gerici iktidarlara ve işbirlikçi girişimlere karşı gösterdiği tutumun ileri taşınması hedeflenmektedir.
Türkiye gericiliğinin, bölge halkına yönelik yeni saldırıları ve yeni operasyonları gündeme getirdiği günümüzde, olası harekatlar karşısında gençliğin kitlesel duruşunu sağlamada azami hassasiyet gösterilmelidir. Konferans, demokratik Kürt hareketi ve ulusal demokratik gençlik hareketleriyle ortak mücadele tutumunu geliştirmeyi benimsemiştir. Yoz kültür kuşatmasının parçalanması, uyuşturucu vb. salgınının pençesindeki gençlerin kurtarılması için sosyal ve kültürel etkinliklerin arttırılmasıyla beraber, gençliğin, kapitalizme, işsizliğe, sömürü ve baskıya karşı, baskısız ve sömürüsüz bir gelecek için mücadelesinin önü açılacaktır. Yerel yönetimlerin demokratik gençlik hareketinin güçlenmesine katkı sunması ve gençliğin sosyal, kültürel ve sportif ihtiyaçlarının karşılanması için işbirliği gerçekleştirilecektir.
Emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı eşitlik ve özgürlük için, Kürt halkının kendi geleceğini özgürce belirleme koşullarını yaratma amaçlı mücadelede Kürt gençliği önemli bir mücadele dinamiğidir. Bölge Gençlik Konferansı, bu dinamiğin örgütlenmesinde ileri bir adım olmayı hedefleyecektir. Gençlik Örgütü, Kürt gençliğinin yurtsever ve sosyalist örgütü olarak inşa edilecektir. Konferansı, Bölge düzeyinde yapılacak kitlesel bir şölenle tamamlanacaktır.
KÜRT KADINI VE BÖLGEDE KADIN MÜCADELESİ
Kürt kadını, mücadelenin önemli bir dinamiği oldu. İnkar ve asimilasyona karşı süren mücadelede büyük acılar çeken Kürt kadınının gösterdiği direngen tutum örnektir. Cinsiyetçi baskıya eklenen ulusal ve sınıfsal baskı altında ezilen ve sömürülen kadın, bu koşullara karşı mücadelede ileri pozisyondadır. Bir mücadele dinamiği olarak dikkatleri çeken Kürt kadınının mücadelesinden öğrenmek, aynı zamanda, mücadeleci tutumun geliştirilmesinde de örgütlerimizin müdahalesi, bir birini tamamlayan ihtiyaçlar durumundadır. Kürt emekçi kadınının yürüttüğü mücadelenin güçlendirilmesinde koşulsuz destek ve birleşme tutumu benimsenmelidir. Kürt demokratik kadın hareketinin, kadın hareketini emekçi karakterli bir hareket olarak tanımlamayışına dikkat çeken Konferansımız, liberal burjuva eğilim ve örgütlenmelerin, AB ve diğer emperyalist merkezlerden oluşturulan bazı fonların bölgede “değerlendirildiği”, kadınının sosyal hayata katılımını güçlendirme adı altında yürütülen etkinliklerin ve oluşturulan “sivil toplum örgütleri”nin dikkatle izlenmesi, kadın hareketinin sistemin yedeğine çekilmesi ve işsizlik, yoksulluk gibi kapitalizmin yıkıcı sonuçlarından kaynaklı taleplerin bazı kurumlar vasıtasıyla yedeklenmesi tehlikesine karşı aydınlatma ve örgütleme görevi belirlemiştir. Bölge Kadınlarının, 8 Mart çalışmalarının merkezine “Emekçi Kadınları” koyması, böylesi bir söylemi benimsemesi önemli bir gelişmedir. Bu eğilim desteklenerek ilerletilmelidir.
Bölgede sıkça gündeme gelen ve “töre cinayetleri” olarak tanımlanan kadınlara yönelik kıyıma karşı doğru bir yaklaşım geliştirilmelidir. “Tetikçi” mahkum edilerek sorunu çözmeyi öneren tutuma karşı çıkılmalı, sorunun kaynağına işaret edecek bir yaklaşım sergilenmelidir. Sorunun irdelenmesi, sistemin, gericiliğin, feodal burjuva kültürün mahkum edilmesi için özel bir çalışma ihtiyacı bulunmaktadır. Bölgede sıkça görülen “intihar” olayları, kadının altında ezildiği çok yönlü baskıların boyutunu ve kadının çaresizliğini göstermektedir. Bölge kadınının gerici feodal yapı ve savaş koşullarının yarattığı özel baskı ve gerici statüye karşı mücadele etmesine yardımcı olacak bir çalışma yürütülmelidir.
Bölge kadınlarının ve Kürt kadınının yaşadığı acıların, verdiği kayıplarla; kardeşi, kocası, yakını ve evlatlarını yitirerek yaşadığı dramın; sistemli cinsel şiddet, taciz ve tecavüzlerin dizginini boşaltan savaşın Kürt kadını üzerinde oluşturduğu çok yönlü tahribatın etkilerini onarmayı da hedefleyen barış, demokrasi, özgürlük talepleriyle beraber, kapitalizmden kurtuluş için mücadele edilecektir.
Bölge Kadın Örgütü’nün oluşturulamadığına dikkat çeken konferansımız, il örgütlerimizin kadın çalışmasındaki darlıklarına işaret etmiş, Kürt kadınının sisteme karşı gösterdiği tepkiyi ve attığı adımları desteklemeyi ve ileri taşımayı benimsemiştir. Bölge kadın çalışmasının geliştirilip güçlendirilmesi, işçi ve genç kadınlar içinde çalışmanın ilerletilmesi ve çalışmanın bölge düzeyinde merkezileştirilerek Bölge Kadın Örgütü’ne dönüştürülmesi hedef olarak belirlenmiştir.
Bölge’deki bazı il örgütü ve diğer yerel örgütlerimizin, Kürt kadınının sorunlarına yaklaşımda “işçi kadın” vurgusundan hareketle, ulusal demokratik talepleri, barış taleplerini atladıkları sonucu çıkarılmıştır. Örgütlerimizin emekçi karakterinin, Kürt ulusal taleplerini atlamak olarak anlaşılmaması gerektiği açıktır. Mahallede, işyerinde, okulda ve fabrikada aynı tarzda, her il ve ilçede aynı düzeyde yürütülen ajitasyon ve aydınlatma çalışmasının yetersizliğine dikkat çeken konferans, kadınların örgütlenmesi için özgün araçlar, örgütler, dernek ve birlikler, dayanışma evleri ve diğer mekanizmaların yaratılması ihtiyacına dikkat çekmiştir. Yoksul kadınların örgütlenmesi için derneklerin oluşturulması, genç kadınlar içinde yoğun bir aydınlatma ve örgütlenme çalışmasının yürütülmesi ve örgütün bu dinamikler üzerinden yenilenmesi hedefi belirlenmiştir.
Demokratik Güçbirliği’nin kazandığı yerel yönetimlerin kadınlara yönelik çalışmalara öncelik vermesi, kadın örgütlenmesinin güçlenmesi için yerel yönetim olanaklarının esirgenmemesi ve kadınların mağduriyetlerini giderecek çalışmaların toplumsal mücadelenin kazanımı olarak geliştirilmesi önemlidir.
GÜNLÜK GAZETENİN EMEK VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNDEKİ ÖNEMİ
Günlük gazetenin bölgedeki tirajı, bölge sayfalarının yeniden düzenlenmesi, bölge sayfa sayısının arttırılması, başta Diyarbakır bürosu olmak üzere, büroların reorganizasyonu, tüm bölge muhabirleri, özel görevlilerin tutumu ve örgütlerimizin durumu değerlendirilerek, yeni görevler saptandı. Haber zenginliğinin sağlanması gibi sorunlar tartışılarak, yeni döneme ilişkin planlamalar yapıldı. Bölge baskısının yapılması için mali sorunun çözümünde bölge il örgütlerinin süratle hareket etmesi, tirajın yükseltilmesi için abone, elden satış vb. ile çalışmanın genişletilmesi, ilan vb. olanakların yaratılması karar altına alındı. Bölge baskısına başlanmasıyla birlikte bölge sayfalarının arttırılması hedefi belirlendi. Bölgede Kürtçe olarak gerçekleştirilen etkinliklerin gazetede Kürtçe olarak yayınlanması, makalelerin Kürtçe yayınlanması, bununla birlikte, Kürtçe materyallerin, propaganda ve ajitasyon çalışmalarının arttırılması hedef olarak belirlendi. Kürtçe ve Zazaca tiyatro, müzik guruplarının ve diğer alanlarda gurupların oluşturulması ve sosyal-kültürel etkinliklerin arttırılması hedef olarak saptandı.
KÜRT KÜLTÜRÜ, SANAT VE TARİHİ VE YENİ DÖNEM ÇALIŞMASI
Bölgede sosyal ve kültürel çalışmanın toplumsal yaşamadaki rolü giderek artmaktadır. Yıllardır uğruna mücadele edilen taleplerin bir bölümü baskı, yasaklama ve kısıtlamalara rağmen kullanılmaktadır. Diyarbakır’da yerel yönetimin halk güçleri tarafından kazanılmasından bu yana, bu alanda olumlu gelişmeler oldu. Kürt kültür ve sanat etkinliklerinde ve alana ilgide büyük bir artış görülmektedir. On yıllardır baskı ve yasaklarla, inkar ve asimilasyoncu yaklaşımla yok sayılan Kürt dili, kültürü, sanatı ve diğer alanlardaki gelişmelerin savunulması, sosyal etkinliklerdeki gelişmelerin desteklenmesi, güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması, Kürtçe kurslara ilginin güçlendirilmesi, dil öğrenme ve eğitim yönlü tüm çalışmaların desteklenmesi, kültür ve sanat merkezleri, sosyal, kültürel ve sportif amaçlı dernek, lokaller ve girişimleri arttırmak hedeflenmelidir.
Gençlik içinde Kürtçe’nin öğrenilmesi, Kürtçe eğitim ve öğrenimin bir talep olarak öne çıkarılması; üniversitelerde Kürdoloji kürsülerinin kurulması, Bölgede anadilde eğitimin başlaması için süren mücadelenin güçlendirilmesi; şiir, öykü, roman yazma eğilimi gösteren gençlerin teşvik edilmesi ve desteklenmesi, resim, müzik, sinema, tiyatro, bale gibi sanatların yaygınlaştırılması, Konferans kararları içindedir. Kürt aydınlarının, kültür ve sanat insanlarının çalışmalarının yayınlanması, yaygınlaştırılmasının sağlanması, basım ve dağıtımında örgütlerimizin özel çaba sarf etmesi önemlidir. Bölgede okuma ve araştırmayı; Marksist klasiklerin, roman, şiir vb. edebi eserlerin okunmasını teşvik etmek, Marksist klasiklerin ve sosyalizm biliminin Bölge gençliği tarafından öğrenilmesi, bu fikrin gençlik içinde etkin hale gelmesi için çalışmak gereklidir; ve ayrıca, bu eserlerin Kürtçe’ye çevirisi de giderek bir ihtiyaç haline gelecektir.
Kürt kültür ve sanat dergisi Tîroj; mevcut işlevinin güçlendirilmesi, Kürt aydınları, gençliği ve kadınları içinde yaygın bir dağıtım ve okuma ağının oluşturulması, Kürt sosyalistleri, aydınları, yazar, sanatçı ve kültür adamları tarafından ilgi ile takip edilen ve desteklenen derginin konu ve görsellik bakımından zenginleştirilmesi, konu ve röportaj sunumu gibi eksiklerin giderilmesiyle, Bölge halkının yaşamının yansıtılmasında güçlü bir araç haline getirilmelidir.
Bölge Örgütü Konferansı, tüm delegelerin irade birliğiyle gerçekleşmiştir.
EMEP Bölge Örgütü Konferansı, 11 Nisan 2004’te Diyarbakır, Van, Urfa, Dersim, Bingöl, Elazığ, Malatya, Adıyaman, Maraş, Muş İl ve bu illere bağlı ilçelerden 85 delegenin katılımı ile Dersim’de gerçekleştirildi. Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum, Erzincan, Batman, Mardin, Kilis delege ve temsilcileri değişik nedenlerle Konferansa katılamadı.