Toplumlar nasıl art arda gelen genç, yetişkin ve yaşlı kuşaklardan oluşuyorlarsa; her biri farklı bir sınıfı temsil eden siyasal partiler de, ilgili sınıflara ait veya onlara katılmış genç, yetişkin ve yaşlı kuşaklara mensup kişilerden oluşurlar.
Karşı karşıya bulunan toplumsal sınıflar ve bunları temsil eden partilerin, geleceğin güvencesi olması ve enerjisinden dolayı; başta kendi (sınıf) gençliği olmak üzere, toplumun genç kuşağını kazanmaya ve onun desteğini almaya özel bir önem verdikleri, modern tarih tarafından yadsınamaz bir şekilde kanıtlanmıştır.
İşçi sınıfı ve partisinin, genç kuşaklara; öteki sınıf ve partilerden daha büyük bir önem vermesi, bunun gereklerini içtenlikle üstlenmesi, elbette zorunludur. Taşıdığı devrimci ruh ve dopdolu olduğu enerji; işçi sınıfı ve partisinin gençliği kazanması ve örgütlemesini gereklilikten de öte, zorunlu kılar. Öte yandan, aradığı aydınlık gelecek, gençliğe ancak; bugünkü toplumun eskiyi yıkma ve yenisini kurma yeteneğine sahip tek sınıfı olan işçi sınıfı ve onun partisi tarafından verilebilir.
Partimiz yaşamı boyunca, bu tarihsel gerçeğe; Marksist-Leninist teori ve uluslararası deneyime uygun düşen bir gençlik çizgisine hep sahip oldu. İşçisi, işsizi, köylüsü, üniversitelisi, liselisi ile genç kuşaklar içindeki çalışmaya; gençliğin mesleki-ekonomik ve diğer örgütlerinin gelişmesine verdiği önem ve ilk olanaklarla birlikte örgütlemeye yöneldiği parti gençliği örgütü, bu açıdan birer göstergedir.
Geriye doğru bakan herkes görür; partimiz gençliğin istekleri ve gelecek için mücadelesine sadece teori ve genel çizgi düzeyinde değil, her alandaki girişim ve çalışmasıyla pratik olarak da büyük bir önem vermiştir. Ama bu, partimizin gençliğin mücadelesi, örgütlerinin çalışması ve parti örgütünün yeniden inşasındaki yeri gibi sorunlarda hiçbir eksiğinin olmadığı anlamına da gelmez. “Görünen köy kılavuz istemez”: gençlik ve sorunları karşısındaki hata ve eksikliklerimiz; örgütlerimizin pratikteki önemli hata ve eksiklikleri içinde, hep ön sıralarda oldular.
Hemen belirtelim ki, gençlik sorunları ve hata ve eksiklikler üzerine geniş çaplı tartışma, bu yazının sınırları dışında. Yani yazı, gençlik içindeki çalışmanın sorunları ve genç kuşağın; parti inşası, örgütünün çalışması ve yaşamındaki yeri ile ilgili hata ve eksikliklerin genel düzeydeki ele alınışı ile yetinecek. Ama buradaki genellik ve ilgi alanının nispi sınırlılığı; ele aldığımız sorunun önemsizliğinden değil, gençlik ve devrim konusunun en merkezi sorunlarından biri olmasından ileri geliyor.
Yani; sorunun ciddiyetle ele alınması; yazının bir düzeltme ve plan materyali olarak incelenmesi, hele de yürüyen kampanya nedeniyle özel bir zorunluluktur.
-I-
DENEYİMLER VE GENÇLİK İÇİNDE YENİLENME
Marksist Leninist hareketin, bütün kesimleri ile genç kuşağa verdiği önemi; işçi partisinin aslında, “işçi sınıfının gençliğinin partisi” olmasına bağlılığını; bu önem ve bağlılığa uygun düşen çizgisini ve uzun dönemli bir pratik tarafından sınanmış kararlı tutumunu bir yana bırakıyoruz. Emek partisinin daha baştan; genç işçi ve emekçilere dayanmayı ve gençlik kitle örgütleri ve emek gençliği örgütleri kurmayı öngören bir çizgi ve tutumla ortaya çıktığı herkesçe bilinir. Emek partisi, gençliğe verdiği önem ve gençlik içindeki ısrarlı çalışması ile de tanınmıştır.
Yazının sınırlarına sadık kalarak ve lafı dolandırmadan söylersek; şunlar, bu noktada akla gelen ilk sorular olur: İyi, güzel; çıkış ve çizgi böyle de, bu çıkış ve çizgiye uygun adımlar atılabilmiş midir; parti ve örgütü, geride kalan dönemde gençlik cephesinde elde edilebilir sonuçları gerçekten elde edebilmiş midir? Daha açık söylersek; gençlik örgütümüz, gençlik hareketini ilerleten ve onu kucaklayacak derecede büyüyen bir örgüt haline gelebilmiş midir; parti örgütleri gerçekten de, “işçi sınıfı gençliğinin örgütleri olarak yenilenme”de az çok ileri adımlar atabilmişler midir?
Bu soruların yanıtlarının hepten olumsuz olmayacağı tahmin edilebilir. Buna karşın, dönemin gençleri ve geriye dönüp bakan herkes görebilir ki, gençlik hareketine ileriden katılma, emek gençliğinin bu ileriden katılışın ürünü, gereğince gelişmiş bir örgüt olarak örgütlenmesi ve parti örgütlerinin “işçi sınıfı gençliğinin (ve ona katılan genç aydınların) örgütü” olarak inşası açısından, geride kalan sekiz yıllık deneyimin, çok da başarılı bir deneyim olduğu, sanıyoruz ki, söylenemez.
Bu başarılı olamamanın nedenleri açısından tabii ki bir çok “açıklama” yapılabilir. Örneğin, işçi hareketinin uluslararası yenilgisi ve gençliğin işçi hareketinin bu yenilgisi nedeniyle sosyalizmden uzaklaşması bir neden olarak gösterilebilir. Veya, 12 Eylül darbesinin özellikle üniversite gençliğini ezdiği, bu nedene de dayanan gerilemenin, komünizmin gençlik içinde gelişmesini sınırladığı ileri sürülebilir. Dahası, sermayenin saldırı kampanyasının; bireyci “değerler”in gençlik içindeki yükselişini, “önü alınamaz” bir cereyan haline getirdiğinden dahi söz edilebilir.
Doğrudur: Bu ve benzer nedenler; gençliğin mücadelesini, gençlik içindeki çalışmayı ve örgütlerimizin genç militanlarla tazelenmesini önemli oranda baltaladı. Gene bunlar, kuşkusuz, gençlik hareketinde iradi çabayla değiştirilemeyecek nedenler olarak etkili oldular, ve nispeten kırılsa da, etkileri, hâlâ devam da ediyor. Bütün bunlar doğru; ama ne var ki, bu ve benzeri nedenler, gençlik sorunlarını ve gençliğin örgütümüzün yeniden inşasındaki yeri ile ilgili çalışmamızı asla açıklayamaz. Böyle bir açıklama, sanırız; sorumlulukları örtbas etmek ve zaaf ve zayıflıkları görmezden gelmek için sığınılan uyduruk bir saçak altı ve pespaye bir oportünizm olurdu.
İşçi hareketinin -uluslararası ölçekteki- yenilgisi ve geriye düşmesi; üniversite hareketinin işçi hareketinin durumu ile de bağlantılı yavanlaşması; 12 Eylül darbesinin henüz ortadan kaldırılamayan ve bir bütün olarak işçi ve öğrenci gençlik (ve bütün genç kuşak) üzerinde yarattığı tahribatın sonuçları vb.; bunların, çalışma ve seyri üzerinde, hesap dışı tutulamayacak etkileri olan nesnel birer neden olduğu kesin. Ama eğer doğru ve düzeltici sonuçlar çıkaracaksak; asıl bakılması ve irdelenmesi gerekenin, kendi çalışmamız olduğunu görme ve anlamamız da gerekir.
İşçilerin partisinin çizgi, istek, girişim ve çaba olarak gençlik içindeki çalışmanın sorunlarına özel bir önem verdiğini daha önce belirtmiştik. Bunu görmek için olgulara bakmak yeterli: parti gençliği ve yerel parti örgütlerine bu amaçlarla verilen yönergeler, gene bu amaçlarla yapılan konferanslar, çıkarılan yayın organları ve yapılan öteki girişimler, açık birer kazanım olarak ortada duruyor.
Kazanımların altını niçin özellikle çiziyor ve kısmen “kağıt üstünde” olsa da, bunları neden vurguluyoruz? Neden ve niçinler anlaşılamaz değil: Kazanımlar biriktirilmeden, onlara sıkıca sarılarak öğrenilmeden ilerlenemeyeceği bir olgudur. Ama, bir başka olgu daha var ki, onun da altı özellikle çizilmeli ve o da asla kararmamalı: Bu, kazanımların altını çizme ve vurgulamayla yetinildiğinde, avunmanın eğlenceli hayaliyle uykuya dalmanın mutlak olarak kaçınılmaz hale geleceği olgusudur. Yani, örgütümüzün genç kuşaklar karşısındaki tutumu ve gençlik içindeki çalışması salt kazanımlarla sınırlı olarak ele alınamaz; onun bütün yönleriyle ele alınması, her yönden ve ilerletici sonuçlar çıkarılmak üzere irdelenmesi, bir zorunluluktur.
Bu noktada gündeme girenin, başka herhangi bir şey değil; gençlik sorunları karşısındaki zayıflıklar, çalışmadaki hatalar ve eksiklikler olacağı kendiliğinden anlaşılır. Tutumlarına, çalışmalarına ve gelişme çizgilerine eleştirici yaklaşımın; çalışma yürüten kişi ve örgütlerin işlerini ve kendilerini ilerletmede beceri ve yetenek kazanmalarının en temel yöntemlerinden biri olduğundan kuşku duyulamaz.
Partimizin gençlikle ilgili merkezi çalışma ve müdahalelerini (tabii bu alandaki zaaf ve eksikliklerini de) bir yana bırakıyoruz. Bu durumda, gençlikle ilgili sorunlara ve gençlik içindeki çalışmaya iki ayrı cepheden bakmak zorunlu: Önce parti örgütleri ve sonra da gençlik örgütleri cephesinden. Soruna, niçin böyle; parti ve gençlik cephelerinden bakmamız gerektiğini izah etmek, belli ki gerekmiyor.
Başka materyaller yanında, Özgürlük Dünyası’nın iki önceki sayısında, emek partisi örgütlerinin piyasacı sınıf dışı ögelerin kışkırtmaları nedeniyle, uzunca bir süre önü alınamayan bir çözülme, bozulma ve savrulma dönemi yaşadığından söz edilmişti. Burada şunu söyleyebiliriz: Bu çözülme ve savrulma; her şeyden daha çok, –fabrikalar yanında– gençlik içindeki çalışmayı ve gençlik örgütünü etkilemiştir. Öyle ki, gençlik içindeki çalışma ve gençlik örgütleri; ideolojik ve örgütsel dejenerasyonun yanı sıra, peş peşe gelen tasfiyelere de maruz kalmışlardır.
Gerek dışarıdan, gerekse içerden yapılan kışkırtmalar üzerinden oluşturulan suni gündemler nedeniyle; her düzeyde gençlik örgütü ve her kademeden gençlik organı, sanki partinin bir çizgisi, bir anlayış ve birikimi yokmuş gibi; parti gençlik örgütünün “nasıl bir örgüt” olduğunu, ne kadar “bağımsız” ne kadar “bağımlı” olması gerektiğini sözde tartışan tasfiyeci bir platform içine daha baştan itildi. Parti yerel örgütleri ise, gençliğin dejenerasyonuna yol açan bu platformu değiştirme bir yana; önemli bir çok yerde, onu kabullenen; gençlik örgütleri ve gençlik içindeki çalışma ile ilişkilerini bu platform üzerinden kuran bir tutumla hareket ettiler. Zira, yapılarında daha ilk andan itibaren, tasfiyecilik anlamına gelen eğilimleri ve bu eğilimleri temsil eden lafazan, oportünist ögeleri çokça barındırıyorlardı.
Kabullenilen bu platform aslında, parti anlayış ve çizgisinin tahrip edilmesi, yok sayılması; gençlikle ilişki ve gençlik içindeki çalışmanın, ilkesiz şekilde “çalışan” herhangi bir kişinin keyfi istek ve girişimlerine bağlı hale gelmesi demekti. Parti ve anlayış sahibi partili ögelerce önü alınmaya çalışılsa da; belli başlı çoğu yerde, gençlik içindeki çalışmayı ve gençlik örgütünün oradaki gidişatını, görevli-görevsiz kişilerin (bunlar çoğunlukla iş kaçkını, kariyerist, oportünist kişilerdi) keyfi istekleri, anlayışları, çizgileri ve eylemleri büyük ölçüde tayin etti. Ama, bunlar, kendilerini, en küçük bir sorumluluk veya disiplinden “azade” gördükleri ve genel olarak iş kaçkını lafazanlar oldukları içindir ki; yanlış da olsa, gençlik hareketine müdahale edecek ve az çok istikrarlı çalışacak bir gençlik örgütü çıkarılamadı.
“Nasıl bir gençlik örgütü” yollu tartışma; başta bir tasfiye olayına yol açsa, alınması gereken ilk hızı önemli oranda kırsa ve kötü bir çok girişime zemin olsa da, kuşkusuz “ila nihaye” devam etmedi. Buna karşın, gelenekçi ve piyasacı üst tabaka solculuğu nitelikleri taşıyan ve önceleri kararlılıkla mücadele edilen anlayış ve eğilimler, bu “tartışma platformu” nedeniyle, daha sonraki dönemleri de etkileyecek bir şekilde, meşrulaşma, legalleşme ve yayılma olanakları buldular. Bu nedenledir ki; emek partisinin gençlik çalışmasına, gençlik örgütüne yönelik müdahaleleri ve başlattığı olumlu girişimler, genelde “kabullenilmesi”ne rağmen, çoğu yerde kadük oldu veya kadük edildi; şurada burada az çok iyi kimi örnekler görüldüğü halde, çalışma, parti çalışması denilecek bir düzeye gerçek anlamda çıkarılamadı.
Parti ve gençlik örgütleri, esasta büyük bir çoğunluğu ile, iyi niyetle ve devrim isteği ile hareket eden yetişkin ve genç kişilerden oluşuyordu. Ama estirilen hava ve yaratılan atmosfer, öylesine aşırı bir durum yaratmıştı ki; bu, öncelikle, gençlik içinde çalışan partili görevlileri, genç kuşak militanları etkisi altına almış; sanki görev, sorunları salt tartışmak, daha bir iş yapmadan, karşılıklı suçlamalar içinde çözülmek veya küskünleşerek bir kenara çekilmekti. Öyle ki; o dönem ve sonraki birkaç yıl boyunca gençlik içindeki görevliler ve bizzat gençlerin yaptığı olumlu ve başarılı işler dahi; kişilerin birbirlerini ezmesi, sonuç olarak da, gençlik görevli ve militanlarının moral sarsıntısı, yorgunluğu; örgütlerin durgunlaşması veya gerçek anlamda dağılmasının bir vesilesi haline gelir olmuştu. Mantık dışı kuşkusuz; ama sanki amaç, iyi işler de yapıp, kötü, yıkıcı sonuçlara varmaktı!
Kolayca anlaşılacağı gibi, böyle bir durumda yeni güç ve deneyim kazanma bir yana, birikmiş güçlerin erimesi ve iyi deneyimlerin kararması dahi önlenemezdi. Ama güç ve deneyim, kaybedilebileceği gibi, elde de edilebilir şeylerdi. Olup biten, daha ciddi bir şeydi: gençlik örgütü ve gençlik içinde çalışan partili genç; 12 Eylül darbesi ve dünyada olup bitenler tarafından zaten yaralanmış bulunan kendine güven duygusu, kazanma azmi, devrim iddiası ve moral değerlerin bütünü açısından, söz konusu yıllar boyunca gördüğü tahribatla, daha da hırpalanmıştı. Bu hırpalanma, aslında işçi sınıfına, partiye, sosyalizme güven ve bağlılığın kırılması anlamına geliyordu; dönem, gençlik içindeki yıkıcılığını bu noktalarda göstermişti.
Nitekim, pek çok olay gösterdi ki; çokça laf eden birçok “genç” kişinin işçi sınıfı, parti ve devrimle bağı sanki pamuk ipliğinden (dönemin uluslararası ölçekteki özelliği, sınıfa ve sosyalizme inancın görülmemiş sarsıntısı ve genel bir kaçıştı) bir bağdı; pek çoğu, fazlaca veya herhangi bir iş yapmadan, küçücük zorluklar nedeniyle gerilemiş, dökülmüş; kişilik, karakter ezikliği, çalışmada ise ilgi zayıflığı ve kesintililik, genel bir olgu olarak kendini örgütte açıktan kabul ettirmişti.
Kendine, sınıfa güven, devrim iddiası ve bir bütün olarak moral değerlerde aşırı tahribat; öncelikle sözünün adamı olmada yansıyan kişilik, karakter zafiyeti; çalışmada ilgisizlik, giderek artan kesintililik ve araç ve olanakların değerlendirilmesinde “adam sende”cilik ve gevşekliğe dayanan duyarsızlık— oportünist lafazanlığın ve piyasacı liberalizmin kendini dayattığı dönemin parti gençliği içindeki etkisi; öncelikle söz konusu bu ve benzer olguların önünün alınamaması, aksine artması ve bunların “meşrulaşma” güdüsünün tahrik görmesi oldu, diyebiliriz.
Buradan çıkarılacak ilk sonuç ve tabir yerindeyse edinilecek ilk ders kuşkusuz şudur: Lafazanlığa ve iş kaçkını oportünizme karşı bilinçli bir mücadele olmadığında; kendine, işçi sınıfına, partiye ve geleceğe adanmış, iddialı, disiplinli, militan bir gençlik (çalışması yapmak) yetiştirmek; aynı şekilde dikkatler, işçi hareketi, Marksizm ve parti yerine piyasa, geleneksel çevreler ve oportünizm cephesine yöneldiğinde, işini yetenekle yapan, sınıfına coşkuyla katılarak partinin geleceği olan bir gençlik haline gelmek olanaksızdır. Kuşku yok; koşullar yerine getirilmediğinde, işçi-öğrenci genç kişilerin; Türkü-Kürdü ile, gençlik ve emek gençliğinin örgütleyicisi ve öncüsü, genç birer militan olarak yetişmeleri sadece bir hayal olur.
DENEYLERDEN ÖĞRENMEK
Gençlik söz konusu olduğunda, gerideki dönemin çalışmasından çıkarılması gereken ilk ders, sanırız böyle. Ama kuşkusuz, alınacak genel ders; burada söz edilen güven, iddia ve moral değerlerle ilgili zaaflar ve bunların gençlik içindeki çalışma için getirdiği sonuçlardan çıkan bu ilk dersle; dökülmelerle, çalışmadaki kesinti ve istikrarsızlıkla sınırlı olamaz. Zira, lafazanlık ve oportünizmin kendini dayatması ve yükselişi; aynı zamanda, oraya kapılan kişinin düşünce sistematiğinin bozulması, düşünce ve eylem arasındaki ayrılışın sonucu olarak sığlaşma; çalışmadaki ilkellik, yüzeysellik ve kısırlığın geniş çaplı artması da demektir.
Nitekim, sözü edilen öteki zaafların yanında; geride kalan dönemde düşünce sığlığı, ilkellik, yüzeysellik ve verimsizlik, gençlik içindeki çalışmaya damga vuran en önemli etkenlerden biri oldu. Genç işçiler arasında, sendika-işgünü-sigorta gibi eylem içinden çıkan somut bir istemin soyutlaşıp, anlaşılmaz şekilde hayatın dışına düşmesi; üniversitede, okulcu gençlerle konuşma ve onlar arasına katılmada cesaretsizlik de olan “kantin devrimciliği” geleneğinin uzun süre çalışmaya yön vermesi gibi olguların, esinini “sol” piyasa ve örgütteki oportünizmden alan yüzeyselleşme, ilkelleşme ve verimsizleşmenin de ürünü olduğunu görmemek olanaksızdır. Kaldı ki; semtlerdeki atölyelere, gençlik kültür kurumlarına ve gençlik kahveleri vb.’ne girerek, işçi-işsiz gençliği örgütlemede kendini gösteren direnç, tutukluk, ürküntü ve verimsizliğin; kendine, sınıfa ve partiye güven ve inançtaki sarsıntının yanında, sosyal hayat, devrim ve değişim çizgisi tahribatının beslediği zihni-fiziki tembellik, ilkellik ve yüzeysellikle bağlı olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Öyle sanıyoruz ki, geride kalan dönemden çıkarılması gereken ikinci ders; lafazan oportünizmle, gençliğe yaklaşım ve gençlik içinde çalışmadaki tutukluk, ilkellik, yüzeysellik ve verimsizlik arasındaki bağın anlaşılmasında yatmaktadır. Kabul edilmelidir ki; bu ikinci ders de iyi ve doğru öğrenilmediğinde; gençlik içindeki çalışmanın ilerlemesi, genç militanların geniş ölçüde yetişmesi ve ileri gençlerle birlikte genç bir parti örgütü inşası hedeflerinin “kadük olması” kaçınılamazdır.
Öte yandan, gençlik içindeki çalışma ve gençlik örgütünün durumuyla ilgili başka hata ve zaaflar ve çıkarılacak başka dersler de tabii ki olacak. Ne var ki, bölüm çok uzadı ve aşağıdaki ikisi dışındakilere burada değinmeyeceğiz. Aslında zaten, “parti çalışması, örgütsel sorunlar” ve “gençlik ve parti” ile ilgili olarak yayınlanmış pek çok materyal, bu sorunları az çok da olsa ele alıyor ve ayrıca, zaaf ve hatalardan hâlâ etkili olanlarına, yazının ileriki bölümlerinde de değinilecek.
Dolayısıyla; burada değinmemiz gereken iki soruna işaret edip, bölüme, bunların da altlarını özellikle çizerek son vermemiz doğru olacak.
Özellikle parti organ ve görevlileri ve yanı sıra gençliğin partili yöneticilerinin, eğer başarılı olacaklarsa öncelikle bir özel zaaftan kurtulmaları zorunlu: Gençlikteki hata ve zaaflar deyince, çoğu zaman ve genelde anlaşılan şey, gençlik örgütü ve gençlerin hata ve zaafları olmaktadır. Bu, bir bakıma ve bir yönüyle doğrudur; ama ne var ki, hata, zaaf ve eksikliklerini gençlik kendi başına aşmak zorundadır diye bir kural yoktur ve hiçbir şekilde olmayacaktır. Dolayısıyla; parti organları ve gençlik içindeki çalışmanın partili görevlilerinin; gençlik örgütleri ve genç militanların eksikliklerini giderme ve zaaflarını aşmalarında onlara yardım etmenin tüm sorumluluklarını, tereddütsüz bir şekilde üstlenmeleri gerekmektedir.
Zira gençliğin öncüsü, örgütleyicisi; gençlik örgütü ve onun organları değil, partidir; partinin her düzeydeki örgüt ve organıdır. Gençlik örgütü ise, gençlik hareketine olabilir en ileriden müdahale; olabilir en ileriden çekim merkezi haline gelme; parti gençliğinin olabilir en iyi (girişken, güvenli vb.) koşullarda ve gençlik kitleleri içinde en fazla benimsenecek şekilde yetişmesi için bir olanaktır. Kısacası; çalışmadaki zaaflar ve gençlik örgütünün eksikliklerinin; (gençlik örgütü ve gençlerin sorumlulukları dışlanmadan) partimizin, parti örgüt ve görevlilerinin aşması gereken zaaf ve eksiklikler olarak görülmesi, asla atlanamaz bir yükümlülüktür.
Öte yandan, geçmişte bu belirtilene paralel yaşanmış ve bugün zerresine dahi hoşgörü gösterilmemesi gereken bir zaaftan daha söz edilmeden geçilemez. Yerel örgütlerin yönetici organ ve görevlileri; gençlik organının başında bulunan veya tek olarak sorumluluk üstlenen bir genci, partiye ve partinin il, ilçe veya ilgili birim organına katmalarının, gençlik çalışmasındaki sorunları çözeceğini sandılar. Oysa; gerekli olmakla birlikte, bu yapılanlar; parti gençliğini örgütlemek ve gençlik içindeki çalışmanın sorunlarını çözmek için asla etmezdi. Bunun için, gençliğin yaşamına, sorunlarına ve eylemine her kademede en ileri derecede ilgi, gene her kademede ve iş içinde en olgun, en gelişkin gündelik yardım ve bunları bütün örgütlerde güvenceye alacak devrimci önlemler kesin şekilde zorunluydu. Bu önlemlerin neler olması gerektiği ise, elbette sır değildi; işçilerin partisi, bunları genel çizgisiyle ortaya koymuştu ve sorun, bunları çalışmada uygulama sorunu durumundaydı.
Özet olarak söylersek; gerek parti örgütleri ve gençlikle ilgili görevliler, gerekse gençlik örgütlerinin yönetici ve militanları açısından şunun anlaşılması hayati önem taşımaktadır: Deneylerden öğrenmeden, gelişmek; mücadele ve örgütlenme yeteneğini geliştirmek olanaksızdır. Deneyler ise, gençlik içindeki parti görevlileri ve genç militanların, kendilerini; iş kaçkını, kitleler içine gitmekten ürken lafazan solculuğun; kendine, sınıfa, partiye güven duygusunu, devrim iddiasını, yetenekleri kemiren, insanı ilkelleştiren, yüzeyselleştiren piyasa oportünizminin anlayış ve alışkanlıklarının (kalıntı halindeki) etkisinden kurtulmak zorunda olduklarını, herkesin görebileceği şekilde ortaya koymuş bulunmaktadır. Esini partiden, işçi hareketinden ve Marksizm Leninizmden almak; işçi, emekçi ve öğrenci gençliğin safları arasına katılarak, mücadele ve örgütlenmelerinde onlara içtenlikle yardım etmek ve ileri ögeleri ile birlikte orada, onlar arasında örgütlenmek— her türden sınıf dışı etkiden kurtulmanın olduğu gibi; deneylerden öğrenerek, iddia ile ilgili zaaflardan, ilkellik ve yüzeyselliğin çıkmazlarından kurtularak ilerlemenin yolu da buradan geçmektedir. Gençlikteki görevliler ve genç militanlar için; gençliği örgütleme ve sınıfa bağlama olanağının burada bulunduğu yeterince anlaşılırdır.
Parti gençliği, kuşkusuz bugün burada ortaya konulandan çok farklı bir pozisyonda bulunuyor. Buna karşın, bulunduğu pozisyon; onun her zamankinden çok daha iddialı, çok daha militan, çok daha geniş görüşlü, gelişkin ve verimli bir çalışma içinde olmasını adeta dayatıyor. Bu nedenledir ki, bugünkü genç kuşağımızın; işçi hareketinin, partinin; kendi tarihinin ve bizzat kendi güncel çalışmasının deneylerinden öğrenmesi bir zorunluluktur. Aksi takdirde, geçmişte bolca yaşanmış ve kaçınılabilir hataları kabullenmek; dolayısıyla enerji israfına düşmek, verimsizliğe ve gereksiz zahmetlere katlanmak kaçınılamaz olacaktır.
Oysa, Emek gençliği; işçi, emekçi ve öğrenci gençlik hareketine her cephede daha ileriden katılmak ve hareketi ilerletici rolünü en ileriden oynamakla yükümlü bir gençliktir. Onun bu rolü üstlenmesi ve görevlerini gündelik olarak yerine getirmesi, aynı zamanda, gençlik kitleleri tarafından geniş ölçüde benimsenmesi, desteklenmesi ve örgütlerinin gereğince büyümesinin güvenceye alınması da demektir. Kısacası; gençliğimiz ve görevlileri, deneyimle, öğrenerek ilerlemeye mahkumdur.
Tekrarlayalım, hiç unutmamak gerekir ki; nesnel etkenler, çalışmamızın genel zeminini oluştururlar ve farklı dönemlerde farklı olmak üzere, onu koşullandırırlar; ancak, hiçbir zaman elde edilebilir olan sonuçları elde edemememizin neden ve açıklayıcıları olamazlar. Buna neden olan ve açıklayan etkenler, her zaman yürüttüğümüz çalışmada; onun taşıdığı zaaf, hata ve eksikliklerdedir; eğer durumu düzeltmek ve elde edilebilir olanı gençlik cephesinde de elde etmek istiyorsak, soruna, çalışmamızın eleştirisi mevzisinden yaklaşmak kesin olarak zorunludur. Bu bakış açısı ve mevzi, ilerleme ve amaca ulaşmanın her zaman temel güvencesi olmuştur.
Dipnotlar:
1- Bütün olumsuzluklara karşın, gençlik örgütünün geçmişte kuşkusuz şu veya bu olayda iyi çalışmalarının olduğu ve iyi eylemlerin yapıldığı yerler ve durumlar da olmuştur. Basınımızı irdeleyenler bunları görebilir.
2- Bunu açıktan savunan kişilere geniş ölçüde rastlandığı tabii ki söylenemez; aşırlıkta olanlar savunmadan yapanlardı ve bu, kuşkusuz daha da kötü idi.
3- Gazete karşısında ortaya çıkmış tutumlara dair yaşanmış olaylar bu bakımdan öğretici ve durumu anlamak için ibretlik bir veridir.
4- Gençlerin hata ve zaaflarını, parti görevlilerinin kendi zaaf ve hataları olarak görmeleri, idealistçe mutlaklıklara kuşkusuz götürülemez. Gençlerdeki zaafların nedeni, parti ve partililer değildir; buradaki, siyasi bir sorumluluk olayıdır.