Emek Örgütlerine, Emek ve Demokrasiden Yana Partilere ve Çevrelere Çağrı
EMEĞİN PARTİSİ GENEL YÖNETİM KURULU VE İL BAŞKANLARİ ORTAK ÇAĞRISI
17-18 Ağustos 2002 günlerinde toplanan Emeğin Partisi İl Başkanları ve Genel Yönetim Kurulu (GYK) Ortak Toplantısında 3 Kasım 2002 yapılacak olan “erken genel seçim” konusu tartışılmış; ülkedeki siyasi gidişat ve önümüzdeki sürece dair; aşağıdaki tespitler yapılıp kararlar alınmıştır.
1-) Ağustos başında, TBMM’nin “erken genel seçim” kararıyla sonuçlanan süreç; Nisan 2002 sonunda, Kemal Derviş’in “piyasalarda belirsizlik var”, “bir erken seçim bile bugünkü kadar ekonomiyi etkilemez” açıklamalarıyla başlatılmıştı.
Süreç, Derviş’in ve arkasındaki iç ve dış sermaye güçlerinin gelişmelere müdahaleleri ve provokasyonlarla ilerlemiştir.
Sermaye medyası ve TÜSİAD, TOBB gibi patron örgütlerinin, tek merkezden yönlendirildiği açıkça belli olan “erken seçim” çığlıkları ortamı bulandırırken, aslında yapılmak İstenenin “erken seçim” değil, artık sermayeye vereceği bir şey kalmamış olan 57. Hükümeti düşürmek, seçimlerin normal zamanı olan Nisan 2004’e kadar, Derviş’in patronu olacağı bir teknisyenler (adı başka da olabilirdi) hükümeti ile yola devam edilmek olduğu, süreç içinde açıkça ortaya çıkmıştır.
Ancak Ecevit’in, DSP’nin başından Ecevit’i tasfiye etme, “Ecevitsiz ve MHP’siz hükümet” komplosuna karıştığını belirlediği Hüsamettin Özkan’ı partiden kovması ve DSP’deki büyük bölünme, arkasından MHP’nin hükümeti düşürme girişimini bir “erken seçim’le geri püskürtmeye yönelmesi karşısında paniğe kapılan komplocular ve parlamentodaki partiler arasındaki didişme, Meclis’in erken seçime karar vermesiyle sonuçlanmıştır.
2-) Süreç içinde; bir tür “zamane darbesi” olan hükümet devirme operasyonunun bilinçli ve planlı olarak; Derviş’in liderliğinde bir hükümet için başlatıldığı, Derviş’in bu komplonun başında, Mesut Yılmaz, Hüsamettin Özkan, IMF (tabii Amerika) ve Avrupa Birliği’nin bu “operasyonun içinde” olduğu ortaya çıkmıştır.
Hükümet devirme girişiminin başarısızlığa uğramasından sonra, Amerika’ya gidip 10 gün kalan Kemal Derviş’in, dönüşünde darbe ortaklarını ortada bırakarak, “solu birleştirme” adına giriştiği manevralar, emek güçlerini yeniden bölecek girişimlerde bulunması, en büyük patronlarla ilişkilerini sıkı bir biçimde sürdürüp sermaye güçlerine Amerika’nın arkalarında olduğu mesajını verirken aynı zamanda “sol”, “işçiler”, “demokrasi” nutukları atması, Derviş‘in görevinin çok daha “derin” olduğunun göstergeleri olarak ortaya çıkmıştır.
SERMAYE GÜÇLERİ KAOSTAN ÇIKIŞ ARIYOR
3-) Erken seçimin gizli amaçların perdesi olmaktan çıkıp gerçek hale gelmesiyle; sermayenin güç odakları ve onların medyadaki temsilcileri ile “erken seçim”in kendilerini gömeceğini gören siyasi partiler; seçimin sonucunun bir felaket olacağı kampanyası eşliğinde “seçimi erteletme” manevraları başlatmışlardır.
Sermaye güçleri; “4 Kasım kâbusu” adını verdikleri senaryolarla kamuoyunda; bir yandan “Le Pen sendromu” (Fransız burjuvazisi, Le Pen korkuluğunu sallayarak tüm Le Pen karşıtlarını en az Le Pen kadar emek düşmanı olan Chirac’ın arkasında hizaya sokmuştur) benzeri bir taktikle, emek güçlerini has sermaye partileri etrafında toplamaya çalışırken, aynı zamanda da, Derviş aracılığı ile seçimlerin sonunda sermaye ve IMF’nin hınk deyicisi bir hükümetin kurulabileceği bir sonuç almak istemektedir.
4-) “Kâbus senaryoları” bir yanıyla korkuluk olarak kullanılmaktadır, ama öte yandan, sermayenin siyaset arenasındaki gelişmeler ve halkın düzen partilerine tepkisinin boyutları, egemenler için 4 Kasım gününü gerçek bir kâbusa dönüştürecek sayısız etkenlere işaret etmektedir.
Her şeyden önce; son 10 yılda 7 parti, büyük iddialarla iktidara gelmiş ama normal sürelerini tamamlayamadan iktidardan düşmüş, bazıları da barajın altına kadar sürüklenmiştir.
Sermaye güçleri 1995, 1999’da olduğu gibi, “bir daha böyle seçime gitmemeliyiz;” dedikleri koşullarda bir seçime gitmektedirler, üstelik bu sefer sistemi korumak için getirdikleri “seçim barajı” kendi ayaklarına dolanacak görünmektedir. Bu yüzdendir ki, Ecevit’le birlikte 5 yıldır iktidarda olan ve en önemli sorumlulukları yüklenmiş DSP’nin “B takımına” “yeni oluşum”, 78 yıllık CHP’ye “yeni”, “denenmemiş parti” payesi vermektedirler.
Çünkü sermayenin en has partilerinin barajı aşması bile kuşkuludur. Öte yandan halk yığınları hızla düzen partilerinden uzaklaşmaktadır. Din, milliyetçilik, sağcılık, solculuk, muhafazakârlık, liberallik ve benzeri üstünden girişimler de artık halk yığınlarını yedeklemeye yetmemektedir. Üç buçuk yıl önce en sağdaki, en milliyetçi partilere oy verenler bugün, eskiden en karşıt olduğu partilere oy vereceğini söyleyebilmektedir.
Dolayısıyla burjuva siyasi sistemini ayakta tutan temel “kolonlar” çökmüştür.
Bu yüzden şimdi “erken genel seçim”, sermaye güçleri ve onların partilerinin kucağında “pimi çekilmiş” bir el bombası gibidir.
EMEK GÜÇLERİ İÇİN BÜYÜK FIRSAT!
5-) Emek cephesinde de büyük sorunlar vardır. Emek örgütlerinin üst yönetim kadrolarının büyük bir çoğunluğu sermayenin en gerici güçleriyle, Kemal Derviş’in “solu” ve emek mücadelesini bölme ve tasfiye etme oyununun aleti olarak rol oynamaktadırlar. Bazı namlı “eski so!cular”la bazı konfederasyon genel başkanları ve hayli kalabalık bir sendikacı kitlesi; alanlarda “Derviş Amerika’ya”, “IMF Defol” diye haykıran işçilerin, emekçilerin temsilcisi olma iddiasındaki kişiler, “IMF’nin kuvvetleri” olarak Derviş’in ve IMF’ci partilerin listelerinden Meclis’e girerek “kendilerini kurtarma” hevesine kapılmışlardır. Ancak geniş halk yığınları inatla ”arayışlarını” sürdürmekte, bir seçtiğini bir daha seçmeyerek, sermaye medyasının parlattığı, kurtarıcı olarak öne sürdüğü platform ve kişileri elinin tersiyle iterek, burjuva siyaset sahnesindeki kaosu derinleştiren bir tutum sürdürmektedir.
Sermaye partilerinin yaptığı anketlerde bile halkın yüzde 30-40’ının henüz hangi partiye oy vereceği belli değildir. Ama gerçekte, “Ben şu partiye vereceğim” diyenler de en az “kararsızlar” kadar “yeni bir arayış” içindedir. Bunu görmek için şöyle bir sokağa çıkmak, kahveler, işyerlerindeki kalabalıklara kulak vermek yeterlidir. Bu yüzden de emekçiler ile düzen partileri arasındaki uçurum giderek artan bir hızla büyümektedir.
6-) Emeğin Partisi; yukarıdaki siyasi tablodan, tablonun sunduğu fırsatı; işçilerin, emekçilerin, halkın siyasete ve ülkenin kaderine müdahalesi için değerlendiren bir seçim taktiğini benimsemiştir. Bu durum partimize, halkın bu büyük arayışına yanıt verme sorumluluğunu yüklemektedir.
Çünkü işsizliğin pençesindeki işçiler, her gün daha çok yoksullaşan kamu emekçileri, iflasa sürüklenen köylüler, esnaflar, zanaatkârlar, aç ve yoksul yığınlar, uzun savaşın getirdiği yaraları sarmadan Irak’a yönelik bir emperyalist saldırının hayatlarını altüst edeceği endişesindeki Kürt emekçileri, gelecek kaygısı ve işsizlik kıskacındaki gençler, kadınlar; hak ve özgürlük mücadelesindeki halk yığınları, demokrasi isteyen aydınlar, demokratlar, Kürt ve Türk her milliyetten emekçiler; hiçbir sosyal güvenceye sahip olmadan piyasanın acımasız dişlileri arasına fırlatılan milyonlar; bir kurtuluş, dertlerine bir çare, bir çıkış yolu arayışındadırlar.
Emeğin Partisi, bu arayışa yanıt vermeyi kendisi için asli görev görerek; tüm emek örgütlerini, emekten, demokrasiden, bağımsız bir Türkiye’den yana olduğunu söyleyen partileri, aydınları, ezilen halkları, tam hak eşitliği talebindeki ezilenlerle birleşip; sermaye güçleri karşısında taleplerini bağımsız bir biçimde savunacakları, ortak olarak belirleyecekleri adaylar etrafında seçime katılacakları platforma çağırmaktadır.
Böylece emek güçleri;
a) Partilerden gelebilecek, bürokrasi ve parti çıkarlarını öne alma gibi, emekçiler arasında kararsızlık, bölünme yaratabilecek eğilimlere meydan vermeyen bir birlik oluşturabilecektir.
b-) Seçim yasası, partiler yasası, yüzde 10 barajı gibi yasalardan gelen engelleri aşacaktır.
c-) Emekçiler ve emek örgütleri sermaye güçleri karşısında taraf olma, onlarla aralarına sınır koyma, kendi taleplerini şu veya bu burjuva partisinden bağımsız bir biçimde savunma imkânını elde edeceklerdir.
d-) Oluşturulacak böyle bir birlikle emekçiler; seçimlerden sonra da gerçek bir emek ve demokrasi cephesi olarak davranma, emek örgütlerini ve mücadeleyi çok ileri bir noktadan yeniden organize etme imkânını elde edecektir.
EMEKÇİLERİN SEÇİM PLATFORMU
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi koşulları, emperyalizmin bölgeye sıcak müdahalelerini göz önüne alan partimiz, seçimlerde; emek güçlerini, demokratları, emek ve demokrasiden yana parti ve çevreleri, sermaye güçlerine karşı, seçim faaliyetinin birlik platformu olarak, şu üç temel üstünde birleşmeye ve mücadele etmeye çağırmaktadır:
1-) “Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının yağmalanmasına, IMF programına, özelleştirmeye, taşeronlaştırmaya, esnek çalışmaya, emekçilerin kazanılmış haklarının gaspına hayır”ı ifade eden talepler etrafında birleşmek.
İşsizliği, yoksulluğu alt etmek, “Herkese İş, Herkese Parasız Eğitim, Herkese Parasız Sağlık, Herkese Güvenli Bir Gelecek” talebini yükseltmek, emekçi ailelerinin desteklenmesi, çocukların ve gençlerin korunması, açlık sınırı altındaki ailelerin desteklenmesi için gerekli önlemlerin alınması gibi sosyal hak talepleri için mücadele.
Türkiye’nin borç kıskacından kurtulması; ülke kaynaklarının ülkede kalması, ekonominin halkın ihtiyaçlarını, ülkenin kalkınmasını gözeterek düzenlenmesi için dış ve iç borç ödemelerinin durdurulması, hortumculardan hortumladıklarının her yolla geri alınması, Türkiye’de yetişen tarım ürünlerinin desteklenmesi için tarım ürünleri ithalatının durdurulması, sanayinin korunması gibi; halkın ve ülkenin çıkarları doğrultusundaki talepler etrafında birleşerek sermaye güçlerinin işçilere, emekçilere, halka saldırısını geri püskürtecek talepler etrafında birlik.
2-) Ülkenin demokratikleşmesi, Türkiye’nin demokratik bir ülke olması için 12 Eylül Anayasası başta olmak üzere antidemokratik tüm yasalardan kurtulması için mücadele.
‘Seçim ve Siyasal Partiler Yasası’nın; tüm partilerin eşit koşullarda ve vatandaşın tek bir oyunun bile zayi olmasını önleyecek biçimde değiştirilmesi için mücadele.
Kürtlerin haklarının “Kopenhag Kriterleri”yle geçiştirilmemesi, dil ve siyasal hak eşitliğini kapsayan bir demokratikleşme için birleşmek.
Dış ve iç sermaye güçlerinin değil, halkın yönettiği, bağımsız, demokratik bir Türkiye için adım atmak yolunda mücadele.
3-) Amerika’nın Irak’a müdahale ve bölge haritasını yeniden çizmek için girişimlerini yoğunlaştırması, seçim sürecini yaklaşan savaşa ve savaş kışkırtıcısı güçlere karşı mücadele talepleri öne çıkartılan bir faaliyete de dönüştürmüştür.
Bu çerçevede partimiz: tüm emek güçlerini, halkı;
İncirlik başta olmak üzere tüm üs ve tesislerin emperyalist kuvvetlere kapatılması.
Türkiye‘nin kendi sınırları ötesindeki halkların kaderlerine müdahale etmemesi.
Irak’a yönelik bir Amerikan müdahalesine açıkça karşı çıkmak,
Amerika ve İsrail ile iş ve güç birliğine ilişkin tüm anlaşmaların feshedilmesi için mücadeleye çağırmakta; seçimleri bu mücadele güçlerinin birleştirilmesi yönünde bir vesile olarak değerlendirmektedir.
* * *
3 Kasım’da yapılacak seçimler; Türkiye emekçilerinin, halkının “şu parti mi bu parti mi” gibi önyargılardan en uzak olduğu seçimlerdir. Bu yüzden de, yukarıdaki platform etrafında birleşecek emek güçleri, kendi adaylarını, kendi platformunu bir birleşme ve mücadele platformu olarak değerlendirerek, bu seçimleri, “kâbus senaryoları” kıskacındaki sermaye güçleriyle hesaplaşması, aynı zamanda Meclis’e emeğin adaylarının girdiği bir dönem olarak değerlendirebilir, değerlendirilmelidir de.
Aksi halde, çeşitli parti ve grup çıkarları bahane gösterilerek emek güçlerinin, demokrasi yanlısı çevrelerin birliğini engellemek; emekçileri, onların oylarını ve güçlerini bölmek, onların sermaye güçleri karşısında seçeneklerini zayıflatmak olacaktır.
Bu gerçekleri göz önüne alan Emeğin Partisi, tüm emek örgütlerini, her milliyet ve cinsten tüm emekçileri, demokrasi mücadelesinden yana kişi ve çevreleri, aydınları, sanatçıları, bilim çevrelerini, öğrencileri ve emek güçlerini; ülkeyi kaosa, halkı açlığa ve sefalete sürükleyen dış ve iç sermaye güçlerine karşı birleşip ortak adaylar etrafında mücadele etmeye, oylarını kendi adaylarında birleştirmeye çağırmaktadır.