Dünya komünist hareketi tarihinden Stalin – Thorez görüşmesi tutanakları

BELGEYİ SUNARKEN
Özgürlük Dünyası’nın bu sayısında, Josef Stalin ile Fransız Komünist Partisi (FKP) Genel Sekreteri Maurice Thorez arasındaki iki görüşmenin tutanaklarını yayınlıyoruz. Birincisi, savaşın son dönemlerinde 1944 Kasımı’nda, ikincisi de 1947 yılı Kasım ayında, yani iki dünya sistemi arasındaki ‘soğuk savaş’ın hemen öncesinde ve en şiddetli anlarında gerçekleşen bu görüşmelerin tutanakları, yakın zaman öncesine kadar arşivlerin tozlu raflarında kalmıştı. İlk defa 1995 yılında Rus dergisi Istochnik’te yayınlandı. Türkçe olarak ise, bir müddet önce (Şubat ve Mayıs 1997’de) Devrimin Sesi’nde yer aldı. Tarihsel değerdeki bu belgeyi, biz de Özgürlük Dünyası’nda yayınlamayı gerekli gördük.
Dikkatle irdeleyen her okurun görebileceği gibi, belgede, Stalin ve başında bulunduğu SBKP ile kardeş partiler arasındaki ilişkilerle ilgili olarak ileri sürülen pek çok çirkef iddianın tam tersi bir tablo ortaya çıkmaktadır. Başını Troçkistlerin çektiği ve sonradan ihanetçi modern revizyonistlerin de dâhil oldukları dönekler takımı ve CIA’nın soğuk savaş tezgâhlarından geçerek kartlaşmış burjuva entelektüellerin bilinen iddialarının aksine, Stalin ve SBKP’nin kardeş komünist partilere yaklaşımı; dayatmacı, yaptırımcı ve milliyetçi değildir. Belgenin de ortaya koyduğu gibi, bu ilişkiler, uluslararası işçi ve komünist hareketinin çıkarlarına içten bağlanmış olarak, karşılıklı saygı, güven ve birbirinden öğrenme ve enternasyonalist dayanışma ve yardımlaşma ilkelerine dayanmaktadır. Okunduğunda da görülebileceği gibi, Stalin, kardeş partiyi ilgilendiren her konuda, onun iradesini ve bağımsızlığını zedeleyebilecek tutumlardan uzak durmakta ve bazı konularda, kendileri uygun bulduğu halde, kardeş partinin görüşlerine başvurmakta, ona ayrı bir değer vermektedir. Görüşmenin tümüne hâkim olan üslup; karşısındakinin görüşünü sorma, yakın bilgiye sahip olma ve gerekli olduğu her konu ve yerde açık yoldaşça eleştiri ve uyarılardan kaçınmamadır.
Stalin, Fransız proletaryası ve halkının kaderiyle yakından ilgilenmektedir. FKP’nin çizgi ve tutumunu gereken yerde yoldaşça eleştirmektedir. Değeri bugün daha net anlaşılan ciddi uyarılarda bulunmaktadır. Örneğin savaşın sonuna doğru gerçekleşen birinci görüşmede, politik koşulların değişmeye başladığını, partinin buna bağlı olarak da mücadele ve örgütlenme biçimlerini değiştirmesi gerektiğini, anti-komünist propagandaya oturtulacak ‘soğuk savaş’ın hazırlık girişimlerini gördüğü ve bu değişikliği de gözeterek partinin müttefiklerini yenilemek ve genişletmek zorunda olduğunu düşünen Stalin, Thorez’e şunları söylemektedir:
“FKP hâlâ Fransa’da durumun değiştiğini anlamadı. Komünistler, yaşanan değişiklikleri hiç dikkate almadan eski çizgilerini izlemeye devam ediyorlar; hâlbuki durum değişti. Sosyalistler arasında müttefikler bulup bir blok yaratmak gerekirken, onlar, ‘tüm sosyalist alçakların canı cehenneme’ deyip, milislerini korumaya çalışıyorlar. (…) İşbaşında, İngiltere, ABD ve SSCB tarafından tanınan bir hükümet var ve komünistler mekanik bir tarzda davranmaya devam ediyorlar. Bu arada durum değişti; yeni durum De Gaulle’ün lehine. Bu yeni duruma uygun bir manevra yapmak gerekir. FKP, iktidara tayin edici darbeyi vurabilmek için yeterince güçlü değil. Güç biriktirmek ve müttefikler kazanmak zorundadır. Parti, öyle önlemler almalı ki, gericiliğin saldırısı karşısında komünistlerin sağlam bir savunması ve saldırının sadece komünistlere değil, halka yöneldiğini söyleyebilecek konumda olmalıdır. Eğer durum daha iyiye doğru değişirse, parti etrafında kaynaşmış güçler, bu defa saldırıya geçmekte işlev göreceklerdir.”
Bu arada Stalin, parlamenter ahmaklığı da tavsiye etmemekte, aksine, “Düşmanın karşısında kendini silahsız bulmamak için, silah ve örgütünü elde tutmak gerekir. İleride durum şimdikinden farklı olabilir” demektedir. Ancak, bütün bunların da değişen koşulların gerektirdiği biçimler içerisinde yapılmasını tavsiye ederek şöyle söylemektedir: “Silahlı müfrezeleri başka bir politik örgüte dönüştürmeli, silahları da saklamalı.”
Dünyanın ve ülkenin değişmekte olan koşullarını gerçekçi bir şekilde değerlendiren Stalin, Thorez’i şöyle uyarmaktadır: “FKP’nin, müttefiklerce çevrilmesi ve güçlü olması gerekir. Düşmanlar onu izole etmek istiyor. Buna izin vermemek gerekir.” Bunun için partinin müttefiklerinin genişletilmesini zorunlu gören Stalin, kardeş partinin, müttefikleri olabilecekleri arasında zamanında Sovyetler Birliği’ne düşmanlıklarını kusmuş olanların bulunmasını sorun etmemesini de vurgulamaktadır: “Komünistler, sosyalistlerin içinde, zamanında SSCB’ye karşı konuşulanları bahane etmemelidir. Biz sosyalistleri çok iyi tanıyoruz; onlar burjuvazinin sol kanadıdır. Şu an önemli olan, bu sol bloğu yaratmaktır.”
Proletaryanın ve devrimin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan Stalin, bu noktada, Fransız komünistlerine özellikle halkın; düşüncelerini, duygularını ve karşı devrimin propagandasının gerçek yüzünü anlamada bulunduğu hâlihazır düzeyi dikkate alan politik bir üslubu önermektedir. Örneğin şöyle demektedir: “Parti kendini izole etmemelidir. Günün görevi, gençlik ve mesleki birliklerle ilişkileri daha da geliştirmektir. Gençlik, komünist gençlik diye adlandırılmamalıdır. Bizim bayrağımızın, bazı kimseleri çok ürküttüğünü göz önünde bulundurmak gerekir.”
Thorez, ikinci görüşmede, bu uyarıları dikkate aldıklarını ve vardıkları sonucu şöyle özetler: “Bunun sayesinde parti, gençlik hareketinin tabanını genişletti. Şu anda 200 bin genç partinin etkisi altında. Benzer bir taktik sayesinde 6 milyon sendika üyesini muhafaza edebildik, yine bu taktik sayesinde 5–6 bin kadın bizim etkimiz altındaki örgütlerde toplandılar.”
Bu ikinci görüşmede Stalin ayrıca, vatanın bağımsızlığı sloganının sadece komünistlerin sahip çıktıkları bir slogana dönüştüğüne dikkat çekerek, komünistlerin ulusun onur ve gücünü savunan tek unsur olduklarını ilan edebileceklerini söylemektedir.
Kuşkusuz, buraya kadar belirtilenler, Stalin – Thorez görüşmeleri tutanaklarının öğretici ve değerli yönlerinden sadece bazılarıdır.

I. BÖLÜM
19 Kasım 1944, saat 20.00 Çok gizli
Molotov ve Beria yoldaşlar, görüşmeye eşlik ediyorlar.

Karşılıklı selamlaşmadan sonra Stalin, Thorez’den, Fransa’ya ne zaman dönme niyetinde olduğunu sordu.
Thorez, karısı ve FKP’den Ranette Yoldaş’la birlikte yarın, Moskova’dan ayrılmayı düşündüğünü söyledi.
Hangi uçakla gidiyorsunuz, diye sordu Stalin.
Thorez, bir Sovyet uçağı ile Tahran’a, oradan da bir İngiliz, ya da mümkün olursa bir Fransız uçağıyla Fransa’ya, diye cevapladı.
Stalin, Thorez’in dönüşünün belki bir Sovyet uçağı ile düzenlenebileceğini söyleyerek, İngilizlerin ne yapacağı belli olmaz, bir oyun çevirebilirler, diye ekledi.
Molotov da, kendi uçaklarıyla Thorez’i Paris’e kadar götürebileceklerini söyledi.
Stalin, Thorez’e tartışmak istediği sorunların neler olduğunu sordu.
Thorez, Fransız komünistleri için en önemli meselenin, ülkenin yöneticisi olmadıkları halde dost ve düşmanlarla bu zor dönemden nasıl geçecekleri, güçlerini nasıl birleştirip gericiliğin toparlanmasını nasıl önleyebilecekleri sorunu olduğunu söyledi.
Stalin, Bidault’un nasıl bir daha ortaya çıktığını sordu.
Thorez, Bidault’un savaştan önce Halkçı Demokrat Parti (Parti des Demokrates Popularles) üyesi olduğunu ve l’Aube adlı Katolik bir muhalefet gazetesi çıkardığını söyledi.
Bu gazete kime muhalefet ediyordu, diye sordu Stalin.
Katolik kilisesinin resmi yöneticilerine muhalefet ediyordu. Bidault, savaştan önce dış politika meselelerinde Fransız komünistlerine yakın bir pozisyondaydı. Sovyetlerle iyi ilişkiler taraftarıydı. Münih ve Almanya’nın karşısında tutum takındı. Bununla birlikte, savaşın başlangıcından sonra, önceleri komünistlere yakın olan birçok insan gibi o da, diğerlerinden daha hararetli bir komünizm düşmanı kesildi. Savaş başladıktan hemen sonra askere alındı ve orduya hizmet etti. Almanlara tutsak düştü ve kısa bir süre sonra da serbest bırakıldı, dedi Thorez.
Bidault Almanlarca serbest mi bırakıldı; yoksa kamptan mı kaçtı diye sordu Stalin.
Thorez, Bidault’un Almanlarca serbest bırakıldığını; çünkü onun 1. Dünya Savaşı’na katıldığını; Almanların bu tür tutukluları serbest bıraktıklarını, ancak bu kuralı aynı durumdaki herkese de uygulamadıklarını söyledi.
Stalin, eski bir savaş esirinin hükümette yer almasına şaşırdığını söyledi.
Thorez; hükümette Alman kamplarında bulunmuş başka kişiler de var. General Juin bunlardan biri. Almanlar tarafından hapsedildi ve serbest bırakıldıktan sonra Vichy hükümetince Afrika’daki Fransız Kuvvetleri Komutanlığı’na, Almanların çok güvenmediği Weygand’ın yerine atandı. Geçtiğimiz günlerde ölen eski Maliye Bakanı Lepereg de, bir Alman esir kampındaydı dedi.
Stalin, Fransız komünistleriyle sosyalistlerin ilişkilerinin durumunu sordu.
Thorez, komünistler, sosyalist işçi kitleleri içerisinde başarılar elde ettiler. Bununla birlikte, Sosyalist Parti Yönetimi, komünistlerle işbirliğine girmek istemiyor. Geçenlerde yapılan Sosyalist Parti Kongresi’nde, parti sekreteri raporunda, sosyalistlerin, komünistlerle birliğe taraftar olduklarını söyledi; ama aslında komünistlerle birliği reddediyorlar. Sosyalistler diyorlar ki, “Fransa’da her şey yolunda gidiyor; sadece komünistler doğru davranmıyor.” Savaşın başlangıcında Almanlara karşı aldıkları tutumdan dolayı özür dilemediler. Sosyalist Parti Yönetimi, savaşın başlangıcında komünistlerin, vatanın savunulmasından yana olmadıkları; ancak 1943’ten sonra direnişin kahramanı haline geldikleri, iddiasında ısrar ediyorlar dedi.
Komünistleri tecrit etmek için sosyalistler üzerinde bir baskı uygulanıyor olabilir. De Gaulle’ün, Komünist Partisi’ni tecrit etmek doğrultusunda bir girişim içerisinde olabileceğini söyledi Stalin. Ve bu durumda partinin müttefiklerinin olması iyi olacaktır. Parti, henüz örgütsüz olan gruplan da dâhil olmak üzere, radikaller içinde, sosyalistler içinde kendine müttefik aramaya koyulmalıdır. Gericiliğe karşı bir blok yaratmaya girişmek gerekir. Bu bloğa sosyalistleri çekmek, iyi olacaktır. Bu blok içinde, değerlendirebileceğimiz bazı unsurlar bulunabilecektir. Bugün partiyi savunmak için ve durum değiştiğinde saldırıya geçmek üzere, komünist partisi etrafında, belirli örgütlü güçler yaratmak gerekir. Komünistler, sosyalistlerin içinde, zamanında SSCB’ye karşı konuşanları bahane etmemelidir. Biz sosyalistleri çok iyi tanıyoruz; onlar burjuvazinin sol kanadıdır. Şu an önemli olan, bu sol bloğu yaratmaktır. Komünist partisi, bugüne kadar hiç olmadığı kadar güçlüdür ve gericiliğe karşı mücadeleye, başka güçleri de çekmelidir. Parti, kendini izole etmemelidir. Günün görevi, gençlik ve mesleki birliklerle ilişkileri daha da geliştirmektir. Gençlik, komünist gençlik diye adlandırılmamalıdır. Bizim bayrağımızın, bazı kimseleri çok ürküttüğünü göz önünde bulundurmak gerekir.
FKP, kendi gücünü abartmamalıdır. Komünistler, gericiliğe karşı mücadelenin yükünü yalnız başına omuzlayacak kadar da güçlü değil. Düşman eğer partiyi zamanından önce tahrik etmeyi başarırsa, onu boğabilir. Yavaş yavaş ve sabırla, bu sol bloğu yaratmak gerekir. Bu alanda birkaç başarı elde edilirse, gericilik daha ihtiyatlı olacaktır.
Komünistler, De Gaulle’ün, kendi iradesi dışında, her yerde gerici hükümetler kurmak isteyen İngiliz ve Almanlarca komünistlere karşı önlem almaya teşvik edileceğini hesap etmelidirler. İşte bu nedenle, FKP’nin, başlangıçta zayıf bile olsa, müttefikleri olmalıdır. Eğer Sosyalist Parti Yönetimi bildirgesinde, FKP ile birlikten yana olduğunu söylüyorsa, o zaman “Rica ederim, buyurun” demek gerekir. Muhalefetteki politik gruplar ve sendikaları da bu bloğa çekip, cephe gibi bir şeyler yaratmak gerekir, diye devam etti.
Stalin, direniş örgütünün silahlı gücü olup olmadığını sordu.
Thorez işgal dönemi boyunca temel direniş gücünün yurtsever milisler ve silahlı müfrezeleri olduğu ve bunların hâlâ silahlarını koruduğunu söyledi.
Bugün için Fransa’da, müttefiklerce tanınan bir hükümet olduğunun göz önünde bulundurulması gerekir. Bu şartlarda, komünistler için ayrı bir silahlı güce sahip olmak zordur. Zira düzenli bir ordu var. Komünistlere, “Hangi amaçla ayrı silahlı müfrezelere ihtiyaç duyuyorsunuz?”, diye sorulabilir. Arkası sağlam geçici bir hükümet olmadığı müddetçe, bu müfrezelerin varlığının belirli bir anlamı vardı. Ordusu da olan bir hareket varken, şimdi hangi amaçla varlığını koruyor bu müfrezeler? Komünistlerin düşmanları. Bu argümanları kullanabilirler ve bu, Fransızları komünistlere karşı ikna edebilir. İşte bu nedenle, ‘silahlarını muhafaza eden, FKP’nin konumu zayıftır ve zayıf olacaktır. Bu tutumu savunmak güç olacaktır. Bu nedenle, silahlı müfrezeleri başka bir politik örgüte dönüştürmeli; silahları da saklamak, dedi Stalin ve bu meseleyi neden ele aldığını açıkladı.
Ona göre FKP hâlâ, Fransa’nın durumunun değiştiğini anlamamıştı. Komünistler, yaşanan değişiklikleri hiç dikkate almadan eski çizgilerini izlemeye devam ediyorlardı; hâlbuki durum değişti. Sosyalistler arasında müttefikler bulup bir blok yaratmak gerekirken, onlar, ‘Tüm sosyalist alçakların canı cehenneme’, deyip, milislerini korumaya çalışıyorlar. Ama bunu kimse yutmayacaktır.
İşbaşında, İngiltere, ABD ve SSCB tarafından tanınan bir hükümet var ve komünistler mekanik bir tarzda davranmaya devam ediyorlar. Bu arada durum değişti; yeni durum De Gaulle’ün lehine. Bu yeni duruma uygun bir manevra yapmak gerekir. FKP, iktidara tayin edici darbeyi vurabilmek için yeterince güçlü değil. Güç biriktirmek ve müttefikler kazanmak zorundadır. Parti, öyle önlemler almalı ki, gericiliğin saldırısı karşısında komünistlerin sağlam bir savunması ve saldırının sadece komünistlere değil; halka yöneldiğini söyleyebilecek konumda olmalıdır. Eğer durum daha iyiye doğru değişirse, parti etrafında kaynaşmış güçler, bu defa saldırıya geçmekte işlev göreceklerdir.
Politik örgütlenme için, bir platform gereklidir. Bu platform, sanayinin yeniden kuruluşunu, işsizliğe çare bulmayı, demokrasinin müdafaasını; demokrasiyi boğmaya kalkışanların cezalandırılmasını da içermelidir, diye devam etti. Ve direniş örgütünün adı nedir diye sordu.
– Thorez, “Direniş Hareketi” (Mauvement de Resistance) diye cevapladı.
– Şimdi başka bir isim vermek gerekir. “Yeniden İnşa Cephesi,” diye adlandırılabilir. Önceleri ülkenin özgürlüğü mesele idi; şimdi ise yeniden yapılanması. Eğer bu bayrak altında işçiler, aydınlar, sanatçılar, solun güçleri toparlanabilirse, iyi olacak dedi Stalin.
– Köylüleri de bu harekete çekmenin iyi olacağını ekledi, Thorez.
– Köylüleri söylemeyi unuttuğunu söyledi Stalin. Kuşkusuz köylüleri de bu harekete çekmek gerekir. Onlar arasında yararlı olacak kimseler vardır.
FKP’nin, müttefiklerce çevrilmesi ve güçlü olması gerekir. Düşmanlar onu izole etmek istiyor. Buna izin vermemek gerekir.
Stalin, oluşumu ‘cephe,’ diye adlandırmak yararlı olmaz. Bu, burjuvaziye “Halk Cephesi”ni hatırlatacaktır. Başka bir isim bulmak gerekir. “Demokrasi için Mücadele Hareketi” desek o zaman, “Fransa’da demokrasi, cumhuriyet vs. zaten var” diyebilirler. Belki hepsinden daha iyisi, “Güçlü bir Fransa’yı İnşa ve Demokrasiyi Güçlendirme Hareketi.” Bu isim elbette biraz uzun; ama Fransız komünistlerinin bizzat kendileri çok iyi bir isim bulabilirler, diye ekledi. Stalin, bunları bir fikir vermek için anlattığını; ama Fransız komünistlerinin kendi partileri için somut şekiller bulmaları gerektiğini söyledi.
Bu hareketin platformu, her şeyden önce ülke ekonomisinin yeniden inşası ve demokrasinin sağlamlaştırılmasını içermelidir. Platform, bu çerçevede ifade edilmeli diye devam etti ve bu tespitler doğrultusunda Thorez’in sorusu olup olmadığını sordu.
– Thorez, sorusu olmadığını söyledi.
– Stalin, De Gaulle’ün Almanya’nın işgalinde söz sahibi olmak istediğini söyledi. De Gaulle bir konuşmasında, Fransızların güçlerini savaş sonuna kadar kullanmak istediğini belirtti. Böylece De Gaulle, Galyalıların kim olduğunu göstermek istiyor. Almanya’ya karşı savaşçı tutum almaktan çekinmiyor. Ayrıca De Gaulle, bizim adamlara, orduya silah almak istediklerini; ama İngiliz ve Amerikalıların vermediğini söyleyerek şikâyetçi olmuş, dedi ve De Gaulle’ün emrinde kaç tümen bulunduğunu sordu.
– Thorez, De Gaulle’nin, Amerikan silahlarıyla donanmış 5 tümeni var. Bundan başka, sadece tüfekleri olan ve ağır silahları bulunmayan müfrezeleri (milisleri) var. Bu milisler (müfrezeler) özellikle Almanlarca işgal edilen batı kıyılarındaki limanlarda üslenmiş durumdalar dedi.
– Stalin, Churchill’in Fransa’yı ziyareti sırasında Rhein ve Saire bölgesinin geleceği meselesine şöyle bir dokunduğunu söyledi. Churchill, Almanya’nın parçalanmasından yana olduğunu belirtti. Polonya’ya katılacak olan Doğu Prusya’yı saymadan, Almanya’nın şu üç parçaya bölünmesini istiyor Birincisi Prusya; ikincisi, merkezi Viyana olmak üzere Avusturya, Baden ve Würtenberg ile güney taşra eyaletlerini içine alan bölge; üçüncüsü ise, uluslararası kontrol altında ayrı bir bölge olarak Rhein ve Westphalie. Üçüncü bölgenin bu statüsü, Almanya’ya demir ve kömürü kullanma olanağı tanımayacak. Massigli’nin de, bu planı desteklediği söyleniyor. Daha önceleri, Rhein ve Westphalie bölgelerinin ayrılması ve uluslararası denetim altında tutulmalarından yana olduğunu açıklamışta.
Stalin, komünistlerin şu an için Rhein ve Saire bölgelerinin birleştirilmesi talebinde daha fazla ileri gitmelerini tavsiye etmeyeceğini söyledi. Durum çok açık değil, Fransız halkının, bu talepler karşısında tutumunun ne olacağını bilmek gerekir. Şimdilik “birleştirme” kelimesinden sakınmak en iyisi. Eğer durum daha açık hale gelirse, kamuoyu, halk, aydınlar birleşmeden yanaysa, o zaman yapılacak iş değişir. Bu meselede, komünistlerle kara gericiliğin aynı safta görünmesinden sakınmak gerekir. En iyisi, bilgi toplamak, nabız yoklamak; birleştirme kelimesi telaffuz edilinceye kadar belki bir ay, belki iki ay beklemektir.
Stalin, De Gaulle’ün, bir açıklamasında, Almanya’nın birleştirilmesi fikrinden yana olduğunu kaydettiğini; oysa Bidault’un karşı olduğunu söyledi. Bu ne demek? Bir hükümette iki ayrı politik çizgi düşünülebilir mi, dedi ve Alsace ve Lorrain meselelerinde Bidault’un fikrinin ne olduğunu sordu.
– Thorez, Bidaulf un Alsace ve Lorrain’i Fransız topraklarının bir parçası gibi gördüğünü söyledi. Konuşmasında, bu bölgelerin Fransa’yla birleştirilmesini reddederken, üstü kapalı olarak buraların zaten Fransa’ya ait olduğunu söylüyor. Bidault, Alman topraklarının birleştirilmesine karşı olduğunu söylerken, aynı zamanda, bir parça Alman toprağının Polonya’ya verilmesine de karşı olduğunu ima etmek istiyor. İngiliz gericiliği gibi, Fransız gericiliği de, Polonya’yı SSCB’ye karşı kullanmak istediği için, Polonya’nın, mümkün olduğunca SSCB’ne doğru itilmesini destekliyor; batıya ilerlemesini çıkarlarına uygun bulmuyor, diye cevapladı.
Fransız ve İngilizler elbette bunu istiyor ama başaramayacaklar. Polonyalılar Pinsk bataklarını kaybetme karşılığında Almanların zengin ve gelişmiş bölgelerini almak istiyorlar dedi Stalin ve şu anda Fransa’daki askeri sanayi işletmelerinin çalışıp çalışmadığını sordu.
– Thorez, fabrikaların büyük çoğunluğu çalışmıyor. Neden olarak ulaşım sisteminin harap olması, hammadde yokluğu vb. gösteriliyor. İşçilerin kendi inisiyatifleriyle işlemeye başlattıkları fabrikalara merkezi otorite müdahale ederek çalışmasını sekteye uğratıyor. Böylece çok sayıda işsiz var ve Fransız sanayisinde durgunluk yaşanıyor.
– Stalin Fransa’yı yeniden inşa hareketinin temel amaçlarından biri, sanayi kuruluşlarının ve hepsinden önce de askeri sanayinin yeniden çalıştırılması olmasıdır diyerek, SSCB sanayisinin Fransa’dakinden daha fazla tahrip olduğunu, bununla birlikte Almanya’nın işgal ettiği bölgelerde yeterince hızlı bir şekilde endüstrinin yeniden kurulabildiğini, köprüler, demiryollarının dahi yeniden inşa edilebildiğini söyledi.
– Thorez fabrika işçilerinin sanayi işletmelerini yeniden kurmak istediklerini, dosyaların merkezi otoritelere kadar iletildiğini ancak “buradan itibaren her şeyin sumen altı edildiğini, bunun bir sabotaj olduğunu” söyledi.
– Bu konuda tamamen hemfikiriz. Amerika ve İngiltere sanayiye sahip tek ülke olmak ve bütün dünyayı da kendi ürünlerini satın almaya zorlamak istiyorlar. Almanya’nın yeniden yapılanmasını zorlaştırmak için daha fazla sanayi işletmesini tahrip etmek istiyorlar, dedi Stalin ve eğer De Gaulle SSCB’den silah isterse vermek gerekir mi, diye sordu.
– Bu, silahların ne için kullanılacağına bağlı diye cevapladı Thorez.
– Stalin silah satışını önceden onun hangi amaçla kullanılacağı koşuluna bağlamak zordur dedi ve “İngilizler gönderir mi?” diye sordu.
– Churchill bir konuşmasında, Fransızlara silah sözü vermişti, ama ikinci bir konuşmasında ise Fransızların şimdiye kadar sadece Amerikan silahları aldıkları için bu silahların teslimatı meselesi üzerinde yeni bir anlaşmaya ihtiyaç olduğunu söyledi, dedi Thorez.
– Sınır üzerinde Alman ve Fransız kuvvetlerinin karşı karşıya geldikleri bir bölge var mı, diye sordu Stalin.
– Belford karşısında güney ucunda bir bölge var, dedi Thorez.
– Stalin De Gaulle’ün 5. Tümen Fransızlardan mı, yoksa sömürgelerden devşirilenlerden mi oluştuğunu sordu.
Büyük bölümü sömürgelerden oluşuyor dedi, Thorez.
– Stalin eski Fransız şeflerinin, çok uysal oldukları için sömürge halklardan oluşturulan kuvvetleri elde tutmaya çalıştıklarını söyledi. Orduda daha fazla Fransız’ın yer alması için mümkün olduğunca çaba harcamak gerekir. Cezayirliler arasında iyi çocuklar var ama onlar Fransız değil. Sınır bölgelerine Fransızlardan oluşan kuvvetlerin girmesi ve Fransızlarca komuta edilmesi için çaba harcamak gerekir dedi.
– Fransa’nın büyük bir orduya sahip olması gerektiğini düşünüyorum, dedi Thorez.
– Bu konuda hemfikir olduğunu belirttikten sonra Stalin, Fransız komünistleri büyük bir ordunun oluşturulmasından korkmamalıdırlar. Orada kendi adamları olmalıdır dedi.
– Stalin bizim adamlar Sovyet-Alman sınırında çarpışan Normandiya Filosu pilotlarını çok övüyorlar dedi ve Thorez’den bu pilotları tanıyıp tanımadığını sordu.
– Hepsini değil ama birçoğunu tanıdığını söyledi Thorez. Onların arasında büyük soylu ailelerin bireylerinde gerici unsurlar var. Hâlâ tarafsız duruyorlar ve bize kuşkuyla bakıyorlar. Fakat General Petit’in anlattığına göre son zamanlarda alınan ödüller filonun tüm kollarında büyük heyecan uyandırmıştı.
– Almanlara karşı savaşanlara verdiğiniz madalyalarınız var ve bunlar nedensiz değildir. Bazı Fransız pilotlarına Sovyet kahramanlık nişanı vermeyi düşünüyoruz, dedi Stalin. Ve De Gaulle’un SSCB’ye geldiğinde Normandiya filosunun Fransa’ya naklini isteyebileceğim, Fransız pilotlarının silahları ve uçaklarıyla ayrılmalarına izin vermek gerekip gerekmediğini sordu Thorez’e.
– Thorez bu iyi olacaktır, dedi ve Fransız pilotlarının bu mükemmel avcı uçaklarla savaşmaktan gurur duyduklarını ekledi.
– Gerçekten de bu uçaklar kötü değil, dedi ve pilotları silahsız göndermek hoş olmayacak. “Tamam, onları uçaklarıyla gönderiyoruz” dedi Stalin ve Thorez’in kendisine ya da diğer yoldaşlara başka bir sorusu olup olmadığını sordu.
– Thorez sorusu olmadığını söyledi.
– Görüşmeyi sonuçlandırırken Stalin Thorez’e başarılar dileyip Duclos, Marty ve diğer yoldaşlara selamlarını iletmesini istedi. Ayrılmak için el sıkışırlarken Thorez, kendileriyle görüşme nezaketini gösterdiği için Stalin’e teşekkür etti.
– Stalin, yoldaşlar arasında teşekküre gerek yok dedi.
Thorez yine de Stalin’e teşekkürlerini sunarken onun tavsiyelerine her zaman ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Görüşme 1 saat 45 dakika sürdü, notları Podtesrob aldı.

II. BÖLÜM
J.V. Stalin ile FKP Merkez Komitesi Genel Sekreteri M. Thorez arasındaki görüşmenin tutanakları
18. Kasım 1947; saat 17.00 (çok gizli)

Görüşmede Molotov, Suslov ve çevirmen Erofeev yoldaşlar da hazır bulunuyorlar.
– Thorez, her şeyden önce Merkez Komitesi üyeleri ve Fransız Komünist Partisi’nin tüm üyeleri adına Stalin’e saygı ve teşekkürlerini sunmak istediğini söyledi.
– Stalin, “Varşova’da eleştirildiniz, bu nedenle mi teşekkür ediyorsunuz” diyerek Thorez’e takıldı.
– Thorez, FKP’nin eleştirilen birçok yetersizliklerini kabul ettiğini, FKP için önemli olan birçok meselede Stalin’in tavsiyelerini dinlemek ve önerilerini almak için görüşmek istediklerini söyleyerek;
“Dokuz komünist partisinin toplantısı sırasında analizi yapılan durum, Fransa’da çok açık bir biçimde teyit ediliyor. Özellikle Amerikalılar içişlerimize karışıyor, ekonomik zorluklar derinleşiyor, sınıf mücadelesi giderek keskinleşiyor. FKP, dokuz partinin toplantısında tespit edilen yönergelere uygun olarak, ülkenin bağımsızlığının korunması için, gerici güçlerin koalisyonuna karşı tek başına mücadele ediyor. Son yerel seçimlerde FKP oylarını muhafaza ettiği gibi bazı yerlerde de artırdı. Şu anda De Gaulle Fransa’nın en gerici güçlerini etrafına toplamış bulunuyor. Bu, sosyalistlerin ve daha çok da MRP’nin aleyhine oldu ve oylarının büyük bir kısmını bu seçimde kaybettiler diye sürdürdü konuşmasını.
– MRP Bidault’un partisi değil mi dedi Stalin.
– Evet, ve son yerel seçimlerde oylarının 3/4’ünü kaybetti dedi Thorez.
– MRP bir geçiş partisi, insanlar önce MRP’ye giriyor, oradan da De Gaulle’un tarafına geçiyorlar, dedi Stalin.
– Thorez, Sosyalist Parti, MRP ve Gaullistler arasında iç politika meselelerinde bazı görüş ayrılıkları olmasına rağmen Amerikan çıkarlarına hizmet konusunda tam bir görüş tetiği içerisinde hareket ediyorlar dedi. Sosyalist parti yönetimi Amerikalılara uşaklıkta, komünistlere kin beslemede ve Sovyetlere düşmanlıkta diğerleriyle yarışıyor. FKP, dokuz komünist partinin toplantısı sırasında belirlenen çizgiyle uygunluk içinde Ramadier hükümetini ve sosyalist yöneticileri kararlılıkla eleştiriyor. FKP, kitlelere sosyalistlerin Amerikan emperyalizminin sadık bir uşağı olduğunu, en gerici gruplarla işbirliği içerisinde olduğunu ve açıkça provokasyonlar yaptığını gösteriyor. Son olarak Bauregard olayında yapılanlar bu düşüncemizi kanıtlıyor. Fransız komünistleri, dokuz partinin toplantısının sonuçlarına tamamen katıldığını belirtmesine rağmen, aramızdan bazılarının tereddütlü yaklaşımları göze çarpıyor. Örneğin bazı yoldaşlar Laski’nin açıklamaları ve sosyalistlerin çığırtkanlıkları karşısında yanlış davrandılar. Laski son konuşmalarının birinde, Lenin’in Kornilov’a karşı Kerensky’yi desteklediğini söyledi.
– Bu doğru değil, Lenin asla Kerensky’yi desteklemedi, dedi Stalin.
– Thorez, FKP Laski’yi yanıtlarken Lenin’in Kornilov’a karşı işçi sınıfını harekete geçirdiğini ve aynı zamanda Kerensky’ye karşı mücadeleyi de bir an olsun kesmediğini gösterdi dedi.
– İşte bu doğru dedi Stalin.
Thorez, Gaullistlerle komünistler arasında giderek kendini gösteren üçüncü bir grubun ortaya çıktığını söyleyerek, bu grubun politik bakımdan değerlendirilmesi konusunda Stalin’in fikrini öğrenmek istediklerini söyledi.
– Stalin, görünen o ki, Fransa’da güçlerin kutuplaşması devam edecek. Elbette komünistler güçlerini sağlamlaştıracaklar, ama aynı şey Gaullistler için de geçerli. Savaş ile barış ve komünistlerle Gaullistler arasında ortada bir yer tutmak isteyenler itibarlarını kaybedecekler. Savaş ya da barış taraftarlığından birini seçmek gerekir, ikisi arasında kararsızlık olmaz, dedikten sonra, sosyalistlerin yöneticisinin kim olduğunu sordu.
– Leon Blum dedi, Thorez.
– Stalin, Sosyalist Parti içinde bir sol kanat var mı, diye sordu.
– Guy Mollet tarafından başı çekilen bir sol kanat var. Sosyalistlerin son kongresine kadar Guy Mollet, Ramadier ve Blum’dan daha soldaymış gibi görünüyordu. Lyon Kongresinden itibaren SSCB’ye karşı düşmanca, ABD’ye karşı dalkavukça bir tutum almaya başladı. Bu temel meselede Mollet, Blum ile hemfikirdi. Mollet ile Blum arasındaki farklılık, Nenni ile Saragat arasındaki farklılıkla aynı değil. FKP, sağcılara ve sahte solcu sosyalistlere karşı mücadelesini artırdı. Şüphesiz Sosyalist Parti içinde muhalif gruplar var. Ama zayıflar. “Sol” sosyalistler, iç politikada, ücretlerde, grevlerde, işçi haklarında komünistlerden daha solda bir pozisyon almaya çalışan “Franc-Tireur” adlı bir gazete çıkarıyorlar. Öte yandan bu gazete Marshall planını övüyor. Gazete, bazı devletlerin varlığını korumasının gerekliliğinden bahseden Atlantik şartını mahkûm ediyor, onlara göre bu; zamanını doldurmuş gerici bir taleptir, dedi Thorez.
– Fransız sosyalistlerinin, İngiliz İşçi Partisi gibi parti içinde sol bir kanadı bizzat kendilerinin oluşturduğunu zannediyorum. Sol kanatta en çok göze çarpanlar aslında sağın ajanlarıdır. Fransa’da Blum, İngiltere’de Bevin ve diğerleri kendi parti tabanlarında önemli bir muhalefetin doğmakta olduğunu anlayınca bu muhalefetin mensuplarının komünist saflara geçmesini önlemek amacıyla parti içinde sol bir akım yaratıyorlar. Tabandan gelen muhalefeti tatmin etmek amacıyla bu kanat demagoji yapıyor. Bu sırada sağcılar parti yönetimini ele geçiriyor ve onu belirledikleri çizgide götürüyorlar. Bu sinsilik ve dolandırıcılık sayesinde halkı aldatırken, muhaliflerin de komünistlerin tarafına geçmeyip parti içerisinde kalmasını sağlıyor. Şüphesiz bu muhalifler içinde samimi ve iyi niyetliler var ama muhalefet bu insanlarca değil, Zilliacus türü kimselerce yönetiliyor dedi Stalin.
– Zilliacus’un bizzat kendisi uzun yıllar gizli servise ajanlık yaptığını itiraf etti diye ekledi Molotov.
– Muhalefet içerisinde onurlu, namuslu insanlar vardır, onları bulmak ve yaklaşmak gerek. Fransız ve İngiliz komünistleri bu “solcu” sosyalistlerin yöneticilerine açıktan saldırmak ve sosyalist partinin tabanına çağrıda bulunmalıdırlar. Bizde de Trotsky partiye soldan saldırırken, Amerikalılara ve İngilizlere imtiyaz verilmesinde ısrar ediyordu, dedi Stalin.
– Partimiz merkez komitesi, taktiğini dokuz partinin toplantısı sırasında alınan kararlar çerçevesinde saptadı. FKP, sosyalist parti tabanına çağrıda bulunduğu zaman, birleşik bir halk cephesi kurma, direniş hareketini yönetme deneyimleri vardı. FKP Merkez Komitesi bu nedenle fabrikalarda Fransa’nın bağımsızlığı için toplantılar düzenleme kararı aldı. CGT Sendikası, komünist partisinin bu düşüncesini hayata geçirme işini üzerine aldı. CGT’nin son konferansında FKP, Amerikan emperyalizmine ve Marshall planına karşı çoğunluğu sağladı. Bu çoğunluk Frachon sayesinde ve Saillant’ın desteğiyle sağlandı. Jauhaux azınlıkta kaldı dedi Thorez.
– Saillant’a güvenilebilir mi, diye sordu Stalin.
– Şüphesiz çok fazla güvenilmez ama, Saillant böylesine çok önemli bir meselede açık bir tutum aldı. Amerikan ve İngiliz gericiliği gibi Fransız gericiliği de umutlarını bu konferansta CGT’nin parçalanmasına bağlamıştı. Ama umutları çöktü ve FKP’nin büyük başarısıyla sonuçlandı, dedi Thorez.
– Jauhaux nihayet maskesini indirdi, dedi Stalin.
FKP sadece işçiler içerisinde faaliyet yürütüyor, köylerde ülkenin bağımsızlığı için birlikler kurmayı diliyoruz, dedi Thorez.
– Stalin, bu fena olmaz dedi.
– Thorez bu yılın aralık ayında ülkenin kırsal bölgelerinde 20 ayrı konferans düzenleneceğini söyledi. Bu konferanslar sırasında köylüleri en fazla etkileyen meselelerin; Marshall planına karşı ve Fransa’nın bağımsızlığı için verilen mücadele ile bağlantı içerisinde ele alınacağını söyledi.
– Marshall planına karşı mücadelede çok ileri gitmemek lazım, yoksa sosyalistler “komünistler Amerikalıların verdiği kredilere karşılar” diyecekler. Onları “Hayır, komünistler krediye karşı değil, ama ülkenin bağımsızlığını zedeleyecek şartlara bağlanmasına karşıdır” diye cevaplamak lazım. İşte komünistler meseleyi böyle koymalı ve bunu özellikle köylülere anlatmalı dedi Stalin.
– FKP ülkenin çeşitli ekonomik alanlarında birlikler yaratmaya başladı. Daha yeni Fransız sinemasını koruma birliğini kurduk. Bu birlik, Fransız sinemasının yıkım ilanı olan Blum ile Amerikalılar arasındaki anlaşmaya karşı çıkan film şirketi yöneticileri, stüdyo işçileri, artistler, müzisyenler ve teknisyenleri bir araya getirecek dedi Thorez.
– Bu çok iyi, dedi Stalin.
– Thorez, partimiz aynı şeyi otomobil ve havacılık endüstrisinde de gerçekleştirmeyi tasarlıyor. Bu birlikler içinde Amerikalıların rekabetinden rahatsız olan şirket sahiplerini bile bulabiliriz dedi.
– Bu temel üzerinde ülkenin sanayi bağımsızlığı için mücadele edecek tüm unsurları toplamak olanaklıdır, dedi Stalin.
– Savaştan önce Fransa, otomotiv endüstrisinde ilk sıralarda bir yer işgal ediyordu. Şimdi otomobil endüstrisinin yeniden kurulması, pazarın amerikan otomobillerince istila edilmesiyle zorlaştı, iyice zayıflayan endüstrinin Amerikan otomobil endüstrisiyle rekabete girmesi imkânsız hale geldi. Eskiden Fransa haklı olarak havacılık endüstrisinin de Kâbe’si sayılıyordu. FKP’den Tillon silahlanma bakanı iken, Fransız havacılık endüstrisini yeniden kurabilmek için mümkün olan her şeyi yaptı. Motor üretimini artırdı. Ancak şu anda bu üretim tasfiye ediliyor. Kısa bir süre önce De Gaulle, uçak fabrikalarını satmaya hazır olduklarını söyledi, dedi Thorez.
– Stalin, sosyalistler vatanlarını satıyorlar dedi.
Dokuz komünist partinin toplantısından sonra, gelecekten çok geçmişi ilgilendiren bir meseleyi ele almak istiyordum, dedi Thorez ve şöyle devam etti: FKP özellikle Amerikan planlarının çabucak ve kararlılıkla açığa çıkarmasındaki yetersizliklerini ve haklı eleştirileri kabul ediyor. Bununla birlikte gerçeği söylemek gerekirse son FKP kongresinde parti, tüm dikkatlerini Amerikan emperyalizminin tehdit edici karakterine çevirdi. Partimiz özeleştirisini yaparak eksikliklerini düzeltmeye çalışıyor. Bununla beraber dokuz partinin toplantısı sırasında bazı kardeş parti temsilcileri FKP’yi ara sıra haksız yere eleştirdiler. Özellikle Yugoslav yoldaşlar partimizi, Fransa’nın kurtuluşu sırasında iktidarı halkın eline alabileceği kesin zamanı bilememek ve direniş hareketine geç katılmakla suçluyorlar. Bize göre bu eleştiri haklı değil. Parti çevremizi doğru bilgilendirmek ve yolunu şaşırtmamak için bu meselede Stalin Yoldaş’ın görüşünü öğrenmek isterdik. Partimiz 1939’dan itibaren Alman işgaline karşı vatan savunması için mücadeleye başlayan ilk partidir, işgal altındayken de Almanlara karşı silahlı mücadelenin başındaydı. Komünist Partisi’nin yeminli bir düşmanı olan De Gaulle bile, Komünist Partisi’nin Alman işgaline karşı silahlı mücadeleyi örgütleyen tek güç olduğunu inkâr etmemişti. Ağustos 1944’te ülkenin özgürlüğüne kavuşması sırasında FKP’nin iktidarı ele geçirememesi, uluslararası karakterli birçok faktörle açıklanabilir. O tarihlerde FKP tüm gücünü ikinci bir cephenin mümkün olduğunca çabuk açılmasına, savaş gücünü artırmaya ve Almanya’ya karşı zaferin hızlandırılmasına harcıyordu. Güçlerimiz Amerikan ve İngiliz silahlı güçlerinin cephe gerisinde bulunuyordu.
– Elbette Kızılordu Fransa’da olsaydı tablo tamamen değişik olacaktı, dedi Stalin.
– Henüz o tarihlerde şimdiki itibarına ulaşmamış olan De Gaulle, FKP’yi silahlı bir harekete kalkışması için kışkırtıyordu. Ama FKP ne zayıflamaya, ne de tecrit edilmeye izin verdi. FKP De Gaulle’ün gerçek yüzünü; gerici-sağcı ve faşist yüzünü halka göstermeyi başardı. Elbette yanlışlar da yaptı. Ancak bu dönemde genel olarak izlenen çizgi doğruydu, dedi Thorez.
– Bu dönemde komünistler iktidarı ele geçiremezlerdi. Eğer ele geçirmiş olsalardı bile, sonuçta kaybederlerdi. Çünkü İngiliz ve Amerikan kuvvetleri ülkedeydi, dedi Stalin.
Thorez FKP’nin başka bazı konularda da eleştirildiğini söyleyerek,
– Özellikle bazı Sovyet yoldaşlar Fransa’da kaldıkları süre boyunca katıldıkları kongre ve konferanslar sırasında gençlik örgütümüzün adının neden Komünist Gençlik olmadığını sordular. Bu yoldaşlar neredeyse bizim gençleri oportünistlikle suçladılar. Bu olaydan sonra gençlik örgütünden birçok genç, parti merkez komitesine başvurarak Sovyet yoldaşların kendilerini eleştirdiğini söylediler, diye devam etti.
– Stalin, Sovyet yoldaşlarınca böyle bir davranışın yapılmasının kendisini şaşırttığını söyledi.
– FKP’ye gençlerine “Komünist Gençlik” demediği için sitem etmemek gerekir. Bunun sayesinde parti, gençlik hareketinin tabanını genişletti. Şu anda 200.000 genç partinin etkisi altında. Benzer bir taktik sayesinde 6 milyon sendika üyesini muhafaza edebildik ki bu taktik sayesinde 5-6 bin civarında kadın, bizim etkimiz altındaki örgütlerde toplandılar, dedi Thorez.
– Partisizleri parti kartı sahibi yapacağız diye korkutmamak lazım. Bununla beraber FKP birleşik bir cephe kurmak için verdiği mücadeleyle güç birliği yaptığı güçler karşısında propaganda özgürlüğünü korumalıdır. Bu zorunludur. Komünistler sosyalistlere hoşgörülü davrandılar ama sosyalistler komünistlere aynı şekilde davranmaz, dedi Stalin.
– Stalin, Thorez’den İtalyan Komünist Partisi yöneticileriyle görüşüp görüşmediğini sorarak İtalyan partisinin bugünkü durumunu nasıl değerlendirdiğini sordu.
– Ercoli ile iki defa görüştük. Her ikisinde de muğlâk kalmış bazı meseleleri tartıştık. Molotov’un Paris’i ziyareti sırasında gerçekleşti bu görüşmeler. Trieste meselesindeki tutumumuzdan dolayı bizi eleştirdiler, bu eleştiri onlara, Yugoslav yoldaşların tebriklerini kazandırdı, İtalyan Komünist Partisi çevresini iyice güçlendirdi ve büyüdü, dedi Thorez ve “Bizi korkutan tek şey üyelerinin sayısını artırma peşinde koşarken, partiyi bazı temel meselelerde çizgisini değiştirmiş olarak görmek” diye ekledi.
– Mussolini onların bir şeyler öğrenmelerine yardımcı olmuştu. Eğer Fransa’da olsaydı size de bir şeyler öğretirdi” dedi şakayla Stalin ve İtalyanlardan, başka tanıdığınız kimse var mı diye sordu.
– Thorez, pek tanımıyoruz illegaliteden yeni çıkan ve partinin yönetimine geçen birçok yeni sima var dedikten sonra, Longo gibi eski ama güvenilir bazı tanıdıklarımız var, Di Vittorio ile de görüştüm diyerek, İtalyan Komünist Partisi temsilcileriyle daha sık görüşmek için çaba sarf ettiklerini belirtti.
– Stalin, bu iyi ve bunu karşılıklı olarak daha sık yapmak gerekir dedikten sonra, İspanya Komünist Partisi’nin ne durumda olduğunu öğrenmek için, bir şeylere ihtiyaçları var mı, içlerinde iyi kimseler var diye sordu.
– Dolores Ibarruri Paris’te ve iyi de çalışıyor, diye cevapladı Thorez.
– İspanya Komünist Partisi’nin esas yöneticisi o mu? Ondan daha üstte kimse var mı diye sordu Stalin.
– İspanya Komünist Partisi yönetiminde eski cumhuriyetçi hükümetin bakanı Carillo da var. Lister de bir köşede duruyor, Mije Madrit’te çalışıyor. Uribe’yi de sayabiliriz ki bu hayran olunacak biri. Partimizin İspanya KP’ne çok büyük yardımları oluyor, diye cevapladı Thorez.
– İspanya KP’nin, bir temsilcisini dokuz komünist partinin enformasyon bürosuna göndermek istediği görülüyor. Bu arzu edilen bir durum değil. Yunanlılar da temsilcilerini göndermek istiyorlar. Oysa yalnızca, geniş işçi kitlelerini etkileyen ve açık mücadele yürüten partilerin enformasyon bürosunda temsil edilebilmeleri gerektiğini düşünüyoruz, dedi Stalin.
– Duclos, dokuz partinin toplantısının sonuçlarına ilişkin olarak İspanyol ve İngiliz yoldaşlara ve Fransa’ya gelen Pollitt’e özet bir rapor hazırladı, Belçikalı yoldaşlar da bilgilendirildi. Merkez Komitemizin toplantılarına İspanyol yoldaşlar da katıldı. Bu ilişkilerden ayrı olarak da iki partinin sekretaryaları arasında direkt görüşmeler yapıldı, dedi Thorez.
– Titizlikle kontrol etmek gerekir, İspanyollar arasında düşman ajanı bulunabilir diye uyardıktan sonra Stalin, Belçika KP’nin durumunu sordu.
– Belçika’da Komünist Partisi zayıf, ama savaşın hemen öncesine göre daha güçlü. Eski parti yönetimi partinin saygınlığını tehlikeye attı ama yerleri şimdi yenilerce dolduruldu. Eskilerden bazı tanıdıklarım var. Örneğin Lahaut, 30 yıldır partinin saflarında. İlginçtir, Belçika KP’nin etkisi ülkenin Fransızca konuşulan kesiminde Flamanca konuşulan kesiminden fazla, diye cevapladı Thorez.
– Stalin, Flamanların ırk olarak Almanlara çok yakın olduğunu zannediyorum, dedi ve İngiliz Komünist Partisi’nin içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendirdiğini sorarak, toparlandıklarını düşünüyor musunuz, diye ekledi.
– Büyümekten çok uzaklar, zayıfladılar diye cevapladı Thorez. İngiliz KP hâlâ çizgisini bulamadı. İngiliz komünistlerinin İngiliz İşçi Partisi tabanına hiç güvenleri yok ve onların önünde eski Bolşeviklermiş gibi şişiniyorlar. İngiliz KP’nin geniş işçi kitleleriyle bağlantısı kesildi. Partimiz onlara yardım etmeye çalıştı, diye devam etti.
– İngilizler sekterce davranıyorlar dedi Stalin.
– Thorez, son zamanlarda önlerinde mücadelelerini geliştirme olanağı vardı. Madenciler Sendikası yöneticisi Harner gibi iyi niyetli olanlar var içlerinde. Politik planda çok ileri olmayabilir ama sağlam, dirençli, sadık ve çok fedakâr bir yoldaş, madenciler içinde büyük bir otoritesi var.
– Stalin, Harner Komünist Partisi üyesi mi, diye sordu.
– Merkez Komitesi üyesi, diye cevapladı Thorez.
İngiliz komünistlerinin parlamento temsilcilerinin çok zayıf olduğunu belirtti Molotov.
– Gallacher sıradan bir işçi, diye cevapladı Thorez. Zamanında Lenin onu ‘Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı’, kitabında eleştirmişti. O tarihten bu yana hemen hemen hiçbir şey öğrenmemiş.
– Gerilemiş bile, dedi Stalin.
Thorez Prag üzerinden Moskova’ya gelirken orada Gottwald ile görüştüğünü, eğer mümkünse dönerken Varşova üzerinden geçip Polonyalı yoldaşlarla görüşmek ve oradan da Berlin’e geçmek istediğini söyledi.
– Elbette, dedi Stalin.
– Alman yoldaşlarla görüşmeyi çok istiyorum. Bu aralar Alman komünistler kendilerinin objesi olduğu her konuya çok duyarlılar, Suslov’un da kongrelerinde bulunmasından çok memnun oldular. Pieck ve Grotewohl bana bir kutlama mektubu göndererek, Fransız delegasyonunun Alman KP’nin kongresinde bulunmasından duydukları memnuniyeti dile getirdiler, dedi Thorez.
– Alman komünistleri her yandan darbe alıyorlar, onların gönlünü alan kimse yok. Bu nedenle ufak bir yakınlık memnun ediyor onları. Zavallılar, aslında hepsi onların da; hatası olmayan, şanssız bir konumda bulunuyorlar, dedi Stalin.
– Thorez, Fransa’da “Demokratie Nouvelle” (Yeni Demokrasi) dergisi yayınlanıyor. Enformasyon Bürosu kendi gazetesini yayınlamayı tasarlamıştı dedikten sonra, “Bu gazetenin yayınına devam edip etmemesi hakkında sizin fikrinizi bilmek istiyoruz” diye sordu Stalin’e.
– Resmi olarak kime ait bu dergi dedi Stalin.
– Thorez FKP’ye ait, ancak yönetimde değişik partilerden temsilciler var.
– Stalin, eğer demokrasi güçleri bu gazete sayesinde bir araya toplanacaksa muhafaza etmekte fayda var, dedi ve derginin maliyeti yüksek mi, diye sordu.
– Önemli bir yük teşkil etmiyor.
– Stalin FKP’nin SBKP’den hiçbir zaman yardım istemediğini belirtip, “Ama bu kez talep edileceğinden korkuyorum” diye takıldı. “SBKP gerekli olduğunda yardım edebilecek araçlara sahiptir” diye ekledi.
– Thorez, FKP’nin mali durumu çok iyi. Kasası çok iyi durumda. Savaşın hemen öncesinde 20 milyon frank parası vardı, bugün bu para önemli oranda arttı.
– Dolores Ibarruri de Moskova’dayken herhangi bir şeye ihtiyaçları olup olmadığını sorduğumuzda, İspanyol komünistlerinin hiçbir şeye ihtiyaçları olmadığını söylemişti, dedi Stalin.
– Fransa’da komünistlere ait birçok işletme var, özellikle France-Navigation şirketi, dedi Thorez.
– Bu size para kazandırıyor mu, diye sordu Stalin.
– Milyonlarca frank.
– Gerekli olduğunda SBKP’nin FKP’ye yardıma hazır olduğunu ve bunun karşılığında hiçbir şey beklemediğini belirtti Stalin.
– Teşekkür ederiz, dedi Thorez.
– Yugoslav yoldaşlar çok iyi çalışıyorlar ama ülkelerinin kurtuluşunda Kızılordu’ya çok şey borçlular. Eğer Churchill Fransa’nın kuzeyindeki ikinci cepheyi bir yıl daha geciktirseydi Kızılordu Fransa’ya kadar gidecekti. Paris’e de girmeyi düşünüyorduk, dedi Stalin.
– İngiliz ve Amerikalılar Almanya’yı tahrip etmekten ziyade, Avrupa’ya yerleşmek için Fransa’ya çıkarma yaptılar dedi Thorez.
– Stalin, İngiliz ve Amerikalılar Kızılordu’nun Paris’i kurtarmasına izin veremezlerdi. Bu, onlar için Abika kıyılarında çakılıp kalmak demekti ve büyük bir skandal anlamına gelirdi.
– Fransız halkı Kızılordu’yu büyük bir coşku ve heyecanla karşılardı, dedi Thorez.
– Bu şartlarda tablo da tamamen değişik olacaktı, dedi Stalin.
– Eğer öyle olsaydı, şimdi De Gaulle de olmayacaktı, dedi Thorez.
– Evet o da gidecekti, diye ekledi Stalin.
– Stalin’in zamanını daha fazla almak istemiyoruz, dedi Thorez.
– Zamanımı boşuna almış değilsiniz. Zaten pek sık görüşemiyoruz, dedi Stalin.
– Fransız komünistleri, Stalin’le görüştüğüm için benden gurur duyacaklar dedi Thorez ve her ne kadar Fransız olsam da bir Sovyet vatandaşı ruhu taşıyorum diye ekledi.
– Stalin, hepimiz komünistiz ve bu her şeyi açıklıyor, dedi.
– Stalin, Fransız komünistleri silahlanma meselesinde hangi noktadalar? Silahlara sahip olmayı gerekli görüyorlar mı, diye sordu.
– Thorez, Merkez Komitesi özel olarak bu sorunla ilgilenmesi için biri politbürodan diğeri MK’den iki yoldaşa tam yetki verdi. Bunlar işgal süresince Paris Parti Örgütü’nün Sekreteri Leceour ve Fransa Partizan Hareketi’nin örgütleyicisi Tillon’dur. Eski partizanlar içerisinde askeri karakterde örgütlenmeler yaratma faaliyeti yürütüyorlar. Partimiz silah ve cephane dolu depolarını gizlemeyi başardı.
– Stalin, düşmanın karşısında kendini silahsız bulmamak için silah ve örgütünü elde tutmak gerekir, ileride durum şimdikinden farklı olabilir. Bizde silah yeterince var, gerekli olursa onları verebiliriz, dedi ve FKP ile sürekli bir bağlantı mümkün olmaz mı? Örneğin radyo ile diye ekledi.
– Suslov, FKP ile daha önceden kurulu bazı radyo bağlantılarımız var, Fransızların Moskova’da hazırlanmış bir radyosu da var dedi.
– Fransız komünistlerinin birçok radyo istasyonu var, dedi Thorez.
– Stalin, bu verici radyolar legal mi, yoksa illegal mî?
– Thorez, bu radyolar illegal. Radyo malzemelerini kurtarmayı başarmıştık. Şimdi Sofya İle Dimitrov Yoldaş’la bir bağlantı kurabilmekle uğraşıyoruz. Henüz düzenli olarak kullanamıyoruz, fakat malzemeler şimdiden monte edildi.
– Stalin, eğer bu vericiler ortaya çıkarsa, yedek istasyonunuz var mı? Tek bir radyoya dayanılamaz ve yayınlar şehirden değil, kırdan yapılmalı dedi.
– Radyolarımız banliyölerde bulunuyor. Savaşın sonunda Moskova ile bağlantı için üç tane radyomuz bulunuyordu, dedi Thorez.
– Stalin, bu radyolar alıcı – verici mi?
– Evet, dedi Thorez.
– Bu vericilerin kapasitesi nedir?
– Bu radyolar Moskova ile sürekli bir ilişki kurabilecek güçte, dedi.
Stalin başka bir meseleye geçerek, Fransız komünistlerinin köylüler içinde çalışması gerekir, dedikten sonra, çok önemli bir güç ve bizden yana olmasına büyük bir hassasiyet göstermek lazım. Eskiden Marksistler köylüleri dikkate almazlardı, aynı yanlışa tekrar düşmemek lazım, diye ekledi.
– Thorez Fransız komünistlerinin Güney Loire ve merkezi vilayetlerdeki köylüler arasında çok güçlü bir etkisi olduğunu söyledi.
– Bu iyi, diye cevapladı Stalin.
– Thorez, son seçimlerde partimizin kırlarda topladığı oy miktarı bazı şehirlerdekinden fazlaydı.
– Duclos ikinci adam olarak iyi bir seçim mi? Parlamentodaki bir konuşmasında hiçbir provokasyonun işçi sınıfını silahlı ayaklanmaya itemeyeceğini söylemişti. Bu bir şanssızlıktı, hatırlatmak gerekir ki, silahsız ve zayıf olanlara karşı düşmanın hiçbir acıması yoktur dedi Stalin.
– Duclos iyi bir yoldaş ve çok iyi çalışıyor, fakat bazen yeterince hazırlanmadan söz alıyor ve söylemeyi düşünmediği şeyleri söyleyecek duruma düşüyor, bununla birlikte Duclos çok iyi ve zeki bir komünisttir, dedi Thorez.
– Molotov dokuz komünist partisinin toplantısında alınan kararlardan sonra, FKP Merkez Komitesi’nde bir dalgalanma olup olmadığını sordu
– Evet FKP Merkez Komitesi’nde bazı dalgalanmalar oldu. Özellikle de Andre Marty hatalı bir tutum aldı. Marty’nin bu tutumu beni şaşırtmadı. Devrimci bakış açısına sahip iyi bir sıra neferi olmasına rağmen, biçimsel şeylere gerektiğinden fazla önem veriyor. Önemli dönemeçlerde ve karmaşık durumlarda hemen adapte olamıyor. Bu kez, dokuz komünist partisinin toplantısı üzerine ayrı bir raporla Merkez Komite önüne çıktı ve kendisine göre bir numaralı düşmanın De Gaulle olduğunu iddia etti. Biz Marty’e bir numaralı düşmanın Amerikan emperyalizmi olduğunu ve Fransa’da De Gaulle gibi, MRP ve sosyalistler gibi ajanlara sahip olduğunu anlattık. Marty’nin bu hatalı tutumu politbüro toplantısında ele alındı. Bundan pek memnun olmadı ama ertesi gün Paris Parti Örgütü’nün toplantısında söz alarak dokuzlar toplantısı hakkında doğru değerlendirmeleri içeren iyi bir konuşma yaptı. Marty, çabuk ateşlenen ve ikna edilmesi sabır isteyen, ama disiplinli bir yoldaştır.
Thorez, yaklaşık seksen yaşında olmasına rağmen Marcel Cachin (Cachin, Türkçeye Asım Bezirci tarafından çevrilen ‘Felsefe, Bilim ve Din’ adlı eserin iki yazarından biridir, – çev. notu) Yoldaş’ın da çok nitelikli bir militan olduğunu belirtti. Çok aktif ve enerjik bir komünist, ama meclis dış ilişkiler komisyonunda yer almanın, kendisine bütün dış politikayı belirleme hakkı tanıyacağını düşünüyor. Cachin, SSCB’nin önde gelen dostlarından biridir. Rusların her söylediğini tanrı buyruğu gibi ele alıyor.
– Stalin, Cachin’in bu tutumunun, geçmişindeki bazı gerilemelerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını sordu.
– Thorez, geçmişte kayda değer bir gerilemesi olmadığını söyledi.
– Stalin, FKP saflarında bütün Fransız burjuvazisini grevleriyle titreten! Monmousseau gibi yoldaşlar olduğunu, hiç kimse katılmasa da onun genel grev ilan ettiğini söyledi.
– Thorez, Monmousseau’nun kendini partiye adamış Frachon’un bir yakını olduğunu, parti saflarında genç yoldaşlar arasından nitelikli kadroların ortaya çıktığını ve aralarından en yeteneklisinin Fajon olduğunu belirtti. Daha 1940’ta meclis kürsüsünden Liebknechtlerin ruhuna yaraşır bir konuşma yapmıştı. Şu anda ideolojik faaliyetler ve eğitim sorunlarıyla ilgileniyor. Komünist gençlik örgütünün eski sekreteri Raymond Guyot da iyi bir yoldaş. Genç ama oldukça yetenekli ve tecrübeli birisi.
– Stalin, parti yönetiminde kadınların durumunu sordu.
– Parti yönetiminde 7-8 kadın yoldaş var, fakat gerçeği söylemek gerekirse, kendilerini diğerlerinden ayıracak pek aktif bir çalışma içerisinde değiller. Yine de kadınlar içerisinde iyi bir çalışmamız var ve Moskova’daki anti-faşist kadınlar komitesiyle düzenli bir ilişki içerisindeler. Aralarından, çok çalışkan ve başarılı bir yoldaş olan Vaillant Couturier’i belirtmek gerekir.
– Thorez, savaş dönemi boyunca FKP Merkez Komitesi içerisinden pek az hain ve kaçkın çıktığını, savaş öncesinde MK’ya seçilen 50 kişiden 4’ünün hain çıktığını ve bunlardan üçünün parti tarafından ölümle cezalandırıldığını, birinin ise kaçmayı başardığını belirtti.
Partimizin en büyük zayıflığı, orta kademe yöneticilerin eksikliğidir. Aralarından birçoğu Almanlar tarafından kurşuna dizildiler. Savaş boyunca 350 bin komünist, Almanlar tarafından kurşuna dizildi. Halk cephesinin inşasında aktif olarak yer almış ve büyük bir mücadele deneyimine sahip komünistlerin kaybı, üzüntü vericidir. Bu insanların kalbi, sosyal demokratlara karşı kutsal bir kinle doluydu. Yeni kuşak ise savaş nedeniyle, başka koşullarda yetişti ve onları kazanmak, yetiştirmek için çok çaba sarf etmek gerekiyor.
– Stalin, parti üyelerini eğitmek gerektiğini söyledi.
– Frachon iyi bir yoldaş diye ekledi Molotov.
– Thorez, Frachon’un değerli bir komüniat olduğunu, 1926’dan beri parti üyesi olduğunu, politbüroda yer almasına rağmen, CGT’deki görevinden dolayı politbürodan ayrılmak zorunda kaldığını, ama gayri resmi bir tarzda bütün politbüro toplantılarına katıldığını söyledi.
– Thorez, fırsat doğarsa Stalin Yoldaş’ın Frachon’la görüşmesini arzu ettiğini belirtti. Moskova’ya yapmış olduğu son ziyaretten, hiçbir Merkez Komite üyesiyle görüşemediği için biraz kırgın döndü.
– Stalin, Frachon’un kendisinin belki kimseyle görüşmek istememiş olabileceğini söyledi.
– Thorez, Frachon’un sendikadan Kouznetsov ile görüştüğünü, ama MK üyeleriyle görüşme yapamadığını söyledi.
– Nasıl oldu bu, diye sordu Stalin.
– Frachon’un Stalin veya başka bir parti yöneticisiyle görüşme isteğini söylemeye cesaret edememesinden kaynaklanmış olabilir, dedi Thorez.
– Frachon MK’den bir kişiyle görüşmek istediğini belirtmeliydi, dedi Stalin ve “Bir sürü burjuvayı bile kabul ediyoruz, niçin Frachon’la görüşmeyelim” diye takıldı.
– Stalin, Petain’in hâlâ hayatta olup olmadığını sordu.
– De Gaulle sayesinde hâlâ yaşıyor. Şu anda 91 yaşında, dedi Thorez.
– Peki Weygand nerede, diye sordu Stalin.
– Fransa’da yaşıyor.
– Politik hayatta herhangi bir rol oynuyor mu, diye sordu Stalin.
– Hiçbir rolü yok. Weygand ve Petain, geçmişte De Gaulle’ün hizmet verdiği kişilerdir. De Gaulle’ün Moskova ziyareti esnasında Fransız Büyükelçiliği’nde yaptığı bir konuşmada, “Polonyalılara hiçbir şey vermeyeceğini, zira hizmet etme şerefine nail olduğu Weygand yönetimi döneminde, bu Polonyalıları iyi tanıma fırsatı bulduğunu” söylediğini öğrendim dedi Thorez.
– Stalin, De Glaulle’ün danışmanının bir İngiliz ajanı olan Polonya asıllı Palewski olduğunu söyledi. Churchill, De Gaulle’ü yakından izlemek üzere kendi ajanını onun yanına yerleştirmişti.
– Thorez, Fransa’nın şimdiki Londra Büyükelçisi Massigli’nin de bir İngiliz ajanı olduğunu söyledi. Bir keresinde De Gaulle Cezayir’de, İngiliz ve Amerikalıları yoklamak için, Sovyetler Birliği’ne övgü dolu bir konuşma yapmıştı. Massigli hemen bütün Fransız temsilciliklerine bir telgraf çekerek, cumhurbaşkanının sözlerine önem verilmemesini emrediyor ve Fransa’nın politikasını geçmişte olduğu gibi İngiliz ve Amerikalılarla ittifak üzerine oturttuğunu hatırlatıyordu. Thorez, Palewski’nin kendisine, tutuklanmasıyla ilgili olarak Stalin’le nasıl görüştüğünü anlattığını söyledi.
– Evet böyle bir konuşma oldu, dedi Stalin. Palewski ile görüşmemiz esnasında şakayla karışık olarak, Thorez’in Fransa’ya varışında tutuklanıp tutuklanmayacağını sordum. Palewski bu soruya, “Ne münasebet, olur mu öyle şey” diye yanıt verdi.
– Frachon, eğer fırsat olursa Stalin Yoldaş’a şu olayı anlatmamı istemişti. Frachon, ABD ziyareti sırasında şuna tanık olmuş: Amerikan gericileri “kızıllara” karşı hummalı bir kampanya yürütüyorlar. Bir Amerikan vatandaşına komünist olup olmadığını sormuşlar. Komünist olmadığını söylemiş ama inandıramamış. Çünkü oğlunun adı Jossef. Oğluna Stalin’in adini vermek, komünist olduğunun yeterli kanıtıdır diye yanıtlamışlar.
– Dolar, insanın aklını başından alıyor, dedi Stalin. Cepler şişiyor ama kafa da boşalıyor.
– Stalin, Thorez’in ne zaman dönmeyi tasarladığını soruyor.
– Yarın, 20 Kasım’da döneceğim, sadece pasaport formaliteleri kaldı. Moskova ziyaretimden çok memnun ayrılıyorum. Ekim Devrimi’nin 30. yıldönümü törenlerine katılma şansını elde ettim. SSCB’de, Fransızların deyimiyle “tam bir kral gibi”, karşılandım dedi Thorez. “Stalin Otomobil Fabrikası “na çok enteresan bir gezi yaptım. Aynı fabrikayı 22 yıl önce, daha adı AMO iken de ziyaret etmiştim. Bütün bu süreç boyunca kat edilen mesafeyi görebilme imkânım oldu.
– Bizim ülkemizde sanayi gelişiyor, dedi Stalin ve Fransa’da da aynı gelişme yaşanıyor mu, diye sordu.
– Belirli bir gelişme periyodundan sonra, sanayileşme eğrisi yeniden düştü, dedi Thorez.
– Fransa’da işsizlik var mı?
– Hayır işsizlik yok, dedi Thorez.
– Fransa’da ne kadar işçi var?
– Demiryolcular ve taşıma sektöründekiler de dahil olmak üzere toplam 10–11 milyon işçi var dedi Thorez.
– Metalürji dalında bir canlanma var mı, diye sordu Stalin.
– Çok hafif bir canlanma var. Maden sıkıntısı çekiliyor, kok kömürü yok. Otomotiv sanayisinde büyük oranda çelik açığı var ve üstelik bütün yüksek fırınlar da yeniden devreye sokulmuş değil dedi Thorez.
– Fransa’da koka çevrilebilir taş kömürü var mı, diye sordu Stalin.
– Pek az diye yanıtladı Thorez. Bidault, Saarland bölgesinin Fransa’ya bağlanmasıyla bu sorunun çözüleceğini zannederek hata işledi. Zira Saarland bölgesinde pek az taşkömürü yatağı var ve olan da, ya aynı bölgede kullanılıyor, ya da Almanya’nın iç bölgelerine gönderiliyor. Üstelik Saarland’daki kömür, koka çevrilebilir cinsten değil. Saarland’ın kendisi, koku Ruhr havzasından ithal ediyor. Metalürji sanayisinin Lorraine bölgesinde yoğunlaştığını görüyoruz. Fakat Saarland’la birleştirilmesi imkânsızdır, çünkü arada birbirini tamamlayıcılık değil, rekabet var.
– Stalin, Fransa’nın kuzey bölgesinin kömür üretimi bakımından durumu nedir, diye sordu.
– Thorez, Fransa’nın savaş öncesine göre % 20 daha fazla kömür üretmeye başladığını ve bunun da madencilerin üstün çabalarıyla sağlandığını söyledi. FKP, madencilere kömür üretimini artırmaları için çağrıda bulundu. Fakat birçok komünistin maden işletmesi yönetiminden uzaklaştırıldığı bugünlerde, bir hoşnutsuzluk ve kömür üretiminde de düşüş yaşanıyor.
– Ünlü 200 ailenin temsilcileri hâlâ yerlerindeler mi, diye sordu Stalin.
– Evet hâlâ Fransa’dalar. Maden sanayisinin ulusallaştırılması sırasında rant sistemi aynen muhafaza edildi. Bunun da devlet bütçesine oldukça zararı oldu. Fransa’da 4 banka ulusallaştırıldı. Bununla beraber en önemli iki banka hâlâ özel sektörde. Bunlardan Paris’te bulunan müdür yardımcısı, De Gaulle’ün kardeşi. Fransa Gaz ve Elektrik İşletmesi’nin önemli miktarda yatırıma ihtiyacı var. Ama kapitalistler sermayelerini, bu ulusallaştırılmış işletmelere yatırmıyorlar, dedi Thorez.
– Stalin, bunu kesinlikle yapmak istemezler, dedi.
– Thorez, sosyalistler Amerikalıların sermayelerini Fransız endüstrisine yatırmaları için mümkün olan her şeyi yapıyorlar. Ford, Poissonier’e girdi. General Elektrik, Citroen fabrikalarını ele geçirdi. Amerikan grupları Fransız elektrik donanımının sahipleri durumunda. Amerikalıların Fransız ekonomik yaşantısına girmeleri sömürgelerde ve özellikle de Fas, Madagaskar, Fransız Ginesi’nde çok hızlı gerçekleşiyor.
– İngilizler de sermayelerini Fransız endüstrisine yatırıyorlar mı?
– İngilizlerden çok Amerikalılar diye cevapladı Thorez.
– Bizerte sonunda kime kaldı, diye sordu Stalin.
– Fransızlarda.
– Churcill bir konuşmasında İngilizlerin Bizerte uğruna kanlarını döktüklerini söyleyerek Bizerte’nin rüyasını görüyordu, dedi Stalin.
– Thorez, Amerikalılar Fas’a, İngilizler Tunus’a yerleşiyorlar dedi. Cezayir’de de ikisinin çıkarları karşı karşıya geliyor. Fransa’nın denizaşırı topraklarında komünistlere sempati giderek artıyor. Örneğin ulusal mecliste 3 sandalyesi bulunan Karayip Denizi’ndeki Antil Adaları’ndan Martinik ve Cuadeloupe’un 2 sandalyesini komünistler elde bulunduruyor, Kara Afrika’da da partimize sempati giderek arüyor. Mecliste 12 siyah komünist milletvekili var. Reunion Adası’nın 3 milletvekilinden ikisi komünist Cibuti milletvekili de komünist. Komünistler General Petit’i Fransız birliğindeki temsilcileri olarak belirlediler. Bu general, zamanında Moskova’da askeri ataşe idi. Döndükten sonra SSCB’ye sempatisini açıkça belli etti ve komünistlerle ilişkiye girmeye çalışıyordu. Fransa-SSCB dostluk derneğinin üyesi ve komünistlerle çok güçlü ilişkileri var. Bu nedenle görevlerinden alınarak kızağa çekildi. Şimdi komünistler ona, Fransa birliğinde kendilerini temsil görevi verdiler.
– Fransa’nın ordusu var mı, diye sordu Stalin.
– Askerleri var ama ordusu yok dedi Thorez. Almanya, Hindi Çini, Kuzey Afrika ve diğer topraklarda 600.000 askeri var. Fransa kendisi için çok önemli olduğu halde Hindi Çini’ne bir tek tümen bile gönderemedi. Bu bile ordunun ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor. Ordunun tüm silahları İngilizlerden geliyor.
– Fransa hiç silah üretmiyor mu, diye sordu Stalin.
– Komünistler silah üretiminin artırılması için çalışma yaptılar ama sosyalistler bunu frenlemek için her şeyi yapıyorlar, dedi Thorez ve şunları ekledi: Bir defasında bir silah fabrikasına ziyareti sırasında işçilere yaptığı konuşmada “Almanlarla savaşı daha çabuk bitirebilmek, demokrasi ve barış için mücadele etmek amacıyla daha fazla silah üretmek gerektiğini” söylemişti Thorez. Sosyalistler bu konuşmayı Thorez ve komünistlere karşı bir kampanya yürütmek için kullandılar. Sosyalistler “savaşın sonunda hiçbir silah gerekli olmayacak” diye propaganda yaptılar. Bu da Fransa’ya silah satmakta çıkarı olan Amerikan ve İngilizlerin dalaverelerini kolaylaştırdı. Sosyalistler havacılık sanayisinin dağıtılmasından yanalar.
– Ordusuz hangi bağımsızlıktan bahsedebilirler, dedi Stalin ve Fransa’nın bir genelkurmayı olup olmadığını sordu.
– Fransa’da birçok genelkurmay ve askerden çok general var, dedi Thorez.
– Savaş gemileri var mı, diye sordu Stalin.
– Fransa’nın hâlâ büyük bir filosu var ve Richelieu kruvazörünü her an denize indirebilirler, dedi Thorez.
– Stalin bu malzemeleri sosyalistlere karşı kullanmak sosyalistlerin ulusu silahsızlandırmak istediklerini göstermek gerek, dedi.
– Thorez İngilizlerden “Colombus” uçak gemisini “sızdırdılar” dedi.
– Uçaksız bir uçak gemisi dedi Stalin.
– Thorez, İtalyanlar orduyu muhafaza edecekler. Amerikalılar İtalyanlara gemi verdiği zaman filoları, Fransızlarınkinden güçlü olacak.
– Molotov, Amerikalıların İtalyanlara vermek için ayırdıkları gemiler hurdaya ayrılacak durumda, dedi.
– Kısa bir süre önce General Catroux’yu ziyaret edip, ordu üzerine konuştuklarını söyleyen Thorez, 25 yıl önce Almanlar kömür vermeyi reddedince Poincare Ruhr’u işgal etmişti. Acaba Fransa bugün de aynı şeyi yapabilecek güçte mi, diye generale sorar. “Hâlbuki bugün Amerikalı ve İngilizler sadece kömür vermemekle kalmıyor Ruhr’un kontrolünün Fransa’ya verilmesine de izin vermiyorlar. Fransa hiçbir şey yapamıyor” der. Catroux, Thorez’e hak vererek “Fransa’nın ordusu olmadığı için Poincare’nin 25 yıl önce yaptığını yapmaya yetenekli olmadığını” söyler ve bunu her zaman De Gaulle’e hatırlattığını belirtir.
– Bir şeylerin değiştiğini görmek ilginç. 20 yıl önce komünistlere vatan haini denirdi, şimdi sadece komünistler vatanı savunuyor. “Vatanın bağımsızlığı” sloganı sadece komünistlerin sahip çıktıkları bir slogana dönüştü. Komünistler şimdi vatanın bağımsızlığının uzlaşmaz savunucuları. Komünistler ulusun onur ve gücünü savunan tek unsur olduklarını ilan edebilirler, dedi Stalin.
– Thorez, Stalin’in bu konuşması üzerine 20–25 yıl önce sosyalistlerin işçi sınıfı ve komünistlere karşı yürüttüğü mücadeleye dikkat çekmek istediğini söyledi. “O sıralarda sosyalistler vatansever bayrağı taşıyorlardı bugün yine işçi sınıfı ve komünistlere karşı mücadeleye devam ediyorlar ama bu defa Amerikan emperyalizminin sadık hizmetçileri bayrağını taşıyorlar.
– Sosyalistler oldukça alçaldılar. Daha önceleri kendisinden hiç bahsedilmeyen Ramadier pis bir dolandırıcı, dedi Stalin.
– Ramadier küçük bir taşra avukatı ve politikacısıydı. Bir zamanlar sosyalistti. Bölünme sırasında Deat’i destekledi. Sosyalist Parti’ye ancak kurtuluştan sonra geri döndü, dedi Thorez.
– Peki, Doriot’un başına ne geldi, dedi Stalin.
– Almanya’da bir bombayla öldürüldü. Öldüğünde üzerinde bir Alman subay üniforması vardı, diye cevapladı Thorez.
– Ne pislik, Almanlar Moskova’ya hücum ederken Doriot, “Fransız gönüllüleri” denilen bir kuvvetin başında bize saldırıyordu, dedi Stalin.
– Thorez, Doriot bir ödlekti ve her zaman geriden gelmeye özellikle dikkat ederdi, dedi.
– Doriot bir Alman ajanıydı, dedi Molotov.
– Doriot daha 27 yaşındayken ve 1925’ten bu yana bir dönek oldu. Bir kavga esnasında tekmeleyerek bir polisi öldürdü. Tutuklandı ama sadece 8 gün içerde kaldı, dedi Thorez.
– İşte bu sırada “işe alınmış” olmalı dedi Stalin.
– Bu olaydan sonra Doriot her meselede FKP Merkez Komitesi ile ters düştü. 1926’da özel bir komisyonda Stalin Yoldaş onun durumunu incelerken artık tümüyle Merkez Komitesi’nin karşısına geçmişti. 1927’de bütün partinin, 1929’da SSCB’nin ve onunla dostluk politikasının karşısına geçti. 1934’te faşist tehlike dünyayı sarmışken, o bir konuşmasında Hitler’ci Almanya’yı desteklemişti. Faşizmin çok güçlü olduğunu, eğer Almanya’da zafer kazandıysa dünyanın tüm ülkelerinde de kazanabileceğini sanıyordu, dedi Thorez.
– Doriot önce Fransız polisince devşirildi, ardından da Fransız polisince Almanlara verildi, dedi Stalin.
– Herriot ne durumda, diye sordu Stalin.
– Herriot inançlı bir adam, radikallerin şefi ve meclisin başkanlığını yapıyor. İşgal altındayken yapılan bir radikal kongresinde yaptığı konuşmada Fransa’nın Sovyetler Birliği’ne karşı doğru bir politika yürütmeyi bilmemesinden ve silahlanma kaygısı taşımamasından dolayı yenildiğini söyledi. Daladier ise, “SSCB Fransa’nın düşmanı, Almanya ise dostudur” diyerek hemen onun karşısına geçti, dedi Thorez.
– Radikal partinin bugün ağırlığı nedir, diye sordu Stalin.
– Hemen hemen hiçbir etkisi yok, dedi Thorez. Eskiden radikallere oy veren köylüler şimdi hem de MRP’den geçmeksizin doğrudan Komünist Partisi’ne oy veriyorlar. Bu köylüler hem vatansever hem de kilise karşıtı. Fransa’nın kurtuluşu için verilen mücadelede komünistlerin haklı olarak sahip olduğu pozisyonu onlar da kabul ediyorlar dedi Thorez.
– 1940’ta “Dostumuz Daladier” SSCB’ye karşı savaşmak üzere, Finlandiya üzerinden kuvvet gönderme planları yapıyordu, dedi Stalin.
– Aynı anda Massigli de Bakû’nün bombalanması planıyla ilgileniyordu. Sanırım Molotov onunla görüştü dedi Thorez.
– Molotov gülerek, “Birçok dostum var, bunların içinde en iyisi, kitabında benden bolca bahseden Byrnes” dedi.
– Stalin, Fransız yönetici kuşağı devleti ordudan, donanmadan ve silah sanayisinden yoksun bırakarak öldürdü ama, Fransa’da büyük bir yurtseverlik duygusunun doğduğunu görüyoruz dedi.
– Yurtsever hareket, sinemasının ve tüm ulusal aktivitelerinin ve ülkesinin bağımsızlığına içten bağlı aydınlara bağlanmalıdır dedi Molotov.
– Bir zamanlar De Gaulle’ün beni suçladığı gibi, bugün de komünistlerin “vatanseverliklerinin ardında başka şeyler var” diye düşünülüyor, dedi Thorez.
– De Gaulle kendine general payesi veriyor ama, ordusunu kurmuyor, dedi Stalin ve General Juin’i sordu.
– Juin yedeğe çekildi diye cevapladı Thorez. General Juin askeri planda çok usta biriydi. Sadece bir lekesi vardı, o da Hitler’ciler tarafından serbest bırakılıp onlar için çalışması amacıyla Kuzey Afrika’ya gönderilmiş olmasıdır. Askeri açıdan Fransa’nın en iyi generallerinden biridir. Kızılordu’dan öğrendiklerini uygulamayı başardı, Özellikle İtalya’da Monte Cassino’da, Kızılordu deneyimlerini çok iyi kullandı. Küçük bir alana çok sayıda top yerleştirerek müthiş bir ateş gücüyle hemen hemen hiç adam kaybetmeden kaleyi ele geçirdi. Fransa-SSCB Dostluk Derneği’nin bir toplantısında Juin, Fransa’nın Sovyetlerinki gibi bir ordusu olmasını dilediğini söyledi.
– Juin ile De Gaulle arasındaki ilişki nasıl, diye sordu Stalin.
– Juin’in rekabetinden korktuğu için De Gaulle onu kızağa çekti, çünkü De Gaulle bir tek savaş bile kazanmamıştı dedi Thorez.
– Evet ama hiç kayıp da etmedi, diye ekledi Stalin gülerek.
– Doğru ama, hiçbir savaşa katılmadığı için bunu becerebildi diye ekledi Thorez.
Stalin izin isteyip çekilirken Thorez’e ve FKP’ye başarılar diledi.
Görüşme 2 saat 30 dakika sürdü.

Ekim 1997

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑