Sınıflı toplum koşullarında, elinde devlet gibi bir iktidar aracı olmayan hiçbir sınıf, toplumsal yaşama ilişkin hedeflerini gerçekleştirme olanağı bulamaz. Sınıf mücadeleleri tarihinin açığa çıkardığı, kanıtlayıp doğruladığı en önemli sonuçlardan biri de, işçi sınıfının kurtuluşunun, onu sınıf olarak var eden kapitalist toplumsal koşulların tasfiyesine bağlanmış olmasıdır, işçi sınıfı, kendini, artı-değer yaratıcısı bir sınıf olarak var eden koşulları siyasal-ekonomik bir devrimle tasfiye etmeden ve böylece sınıfların varlığına ve sınıf farklılıklarından kaynaklanan çelişkilere son vermeden sömürülen ve ezilen bir sınıf olmaktan kurtulamaz ve kendisiyle birlikte insanlığın kurtuluşunu gerçekleştiremez.
İşçi sınıfı, sömürülen ve baskı altında tutulan bir sınıf olmaktan kurtulmak için, öncelikle siyasal bir devrimle burjuvazinin sınıf iktidarını yıkmalı ve kendi devrimci iktidarını kumalıdır. Proletarya (ve onun devrimci partisi) bakımından temel sorun, bu hedefe nasıl ve hangi araçlarla varılacağıdır.
Ücretli emek sömürüsü üzerinde yükselen kapitalist özel mülkiyet sisteminde burjuvazi, egemen sınıf olması ve devlet gibi bir iktidar aygıtını elinde tutması nedeniyle, işçi ve emekçi kitlelerinin mücadelesinin önüne çok çeşitli engeller çıkarma olanağına sahiptir. Kapitalist ekonominin sektörlere ve kollara ayrılan yapısı, işkollarına bağlı işçi dağılımı ve kapitalist işbölümü, işçi sınıfı saflarında, daha baştan “bölünmüş” bir durum yaratır. Kapitalist üretim biçiminin yarattığı bu nesnel bölünmüşlük, sermaye örgütlerinin (politik partiler, askeri, ekonomik, kültürel kurumlar vb.), sürdürdükleri bölücü ve aldatıcı politikanın emekçiler üzerinde etkili olmasına maddi bir zemin oluşturmaktadır. Burjuvazi, yalnızca dolaysız politik örgütleri aracılığıyla değil, işçilerin işverenlere karşı haklarını savunmak amacıyla kitleler halinde bir araya geldikleri işçi sendikalarının yönetim aygıtlarındaki kolları -sendika bürokrasisi- aracılığıyla da işçi sınıfı ve emekçiler içinde bölücü faaliyet yürütmekte; işçilerin bağımsız bir sınıf olarak politik örgütlenmesini engellemeye çalışmaktadır.
Kapitalist toplumda, burjuva politikası bütün toplumu sarmış, ya da toplumun tüm kesimleri bu politika tarafından kuşatmaya alınmıştır. Burjuvazi hemen her zaman, kendi varlığının, sınıf egemenliğinin ve bunun aracı olan burjuva devletinin tüm toplumsal sınıf ve katmanlar için gerekli ve yararlı olduğunun propagandasını yürütür. Kapitalistlerin “işveren” konumu ve üretim araçlarını elinde bulundurmaları, işçiler içinde, kapitalistler olmadan çalışma ve yaşama olanağının “bulunmayacağı” önyargısının oluşmasına yol açmıştır.
Bölünmüşlük; işçi aristokrasisinin oluşması ve sendikaların yönetiminin bu aristokrasi tarafından ele geçirilmesi, çeşitli toplumsal sınıf ve katmanların kaçınılmaz varlığı, farklı politik akım ve grupların ortaya çıkışı için maddi bir zemin oluştururken, burjuvazi, bundan, işçi sınıfının mücadelesini engellemek amacıyla yararlanmaya; mevcut ve nesnel bölünmüşlüğü kullanmaya ve gerektiğinde burjuva liberal ve sahte sosyalist grupların güçlenmesine alan açarak onlardan yararlanmaya çalışır.
Daha fazla kâr peşinde koşan burjuvazi, herhangi bir örgütlü direnişle karşılaşmadan sınıf egemenliğini sürdürmek ister ve işçilerin her türden örgütlenmesine ve örgütlü mücadelesine karşıdır. Sendikal örgütlenmeye gösterilen öfkeli tepki bunu gösterir. Ancak esas korkusu çatışmanın politik karakter kazanması ve iktidar mücadelesine dönüşmesidir. Bu nedenle kapitalistler, işçi hareketinin politik bir karakter kazanması ve iktidar mücadelesi olarak gelişmesine set çekmek üzere, ekonomik tavizler vermekten kaçınmazlar. Çünkü yüzyıllara yayılan sınıf deneyi onlara, işçi hareketi ekonomik alanda kaldığı sürece, proletarya ve emekçilerin yenilgiden kurtulamadıklarını ve hemen her zaman işçilerin koparıp aldıkları ekonomik tavizleri geri alma olanağına sahip bulunduklarını göstermiştir.
Buradan şöyle bir sonuç çıkar: İşçi sınıfı, kapitalistlere karşı mücadelesinde, eğer günlük ekonomik ve acil taleplerin elde edilmesiyle yetinirse, kapitalist sömürüden ve ücretli kölelik olarak ifade edilen kölece yaşamdan kurtulamaz. Kurtuluşunu sağlamak için işçi sınıfı, burjuvaziye karşı siyasal iktidar mücadelesine girişmelidir. İktidar mücadelesinin en önemli ve zorunlu aracı ise, işçilerin içinden çıkmış, onların en ileri unsurlarınca oluşturulmuş ve sınıfın mücadelesini yöneten bir partidir.
ÇALIŞMAMIZIN TEMEL VE BAŞ SORUNU, İŞÇİLERİN DEVRİMCİ BİR PARTİ HALİNDE ÖRGÜTLENMELERİNİ SAĞLAMAKTIR
Ekonomik, mali, politik ve askeri olarak örgütlenmiş burjuvaziye karşı, işçiler ancak sınıf olarak hareket edebilir ve bir parti olarak örgütlenirlerse, ancak burjuva politikasına karşı, devrimci politikayı, koşullardaki değişmeyi gözeterek geliştirir ve uygularlarsa; kapitalist sistemde ezilen bütün emekçileri kendi yanlarına çekebilir ve sınıf düşmanına karşı seferber edebilirlerse, evet ancak bu durumda; burjuva saldırılarını püskürtebilir ve iktidar mücadelesinde zafere ulaşabilirler.
İşçilerin, bütün diğer sınıf örgütlerinden (sendikalar, dernekler, işçi birlikleri vb.) farklı özelliklere sahip bir örgütü olan parti; iktidar mücadelesinin zorunlu bir aracı olarak, kurulduğu andan itibaren, proletarya kitlelerinin mücadelesini iktidarın alınması yönünde etkilemeyi ve geliştirmeyi öncelikli görev edinir. Partinin bu görevini kısaca şöyle de ifade edebiliriz;
a) İşçileri örgütlemek, disipline etmek, acil ekonomik ve politik talepleri için mücadeleyi geliştirmek, burjuvaziden tavizler koparmak ve böylece işçilerin örgütlü baskısını, sermaye üzerinde tehdit edici bir güç olarak hissettirmek; b) bunun için kitlelerin olduğu yerde olmak, işçilerin bulundukları her yere, fabrika ve sendikalara gitmek; işçilerin bilincini sosyalizm doğrultusunda ilerletmek, her özel ve kısmi talep ve sorunu proletaryanın genel ve temel görevi ve hedefiyle birleştirmek; c) böylece, sınıfın politik örgütlenmesini geliştirmek ve kesintisiz olarak sağlamlaştırmak.
İşçi ve emekçilerin en ileri öğelerini parti çalışmasına çekmek, burjuva ideolojisine karşı kararlı ve uzlaşmaz bir mücadele ile işçilerin bilincini sosyalizm yönünde geliştirmek partinin ve partilinin varlığının temel nedenidir. İşçi sınıfı, toplumsal devrimin öncüsü olarak, iktidar mücadelesinde sınıf düşmanına öldürücü darbeyi indirmek için, bizzat kendi mücadelesi içinde ortaya çıkmış devrimci taktiklerin tecrübesini biriktirmeli, sınıf mücadelesinin yasalarının bilgisiyle donanmalıdır. İşçiler ve özellikle onların ileri öğeleri, ekonomik hareket içinde ve kapitalistlerle girişilen mücadelede tecrübe kazanır ve deney biriktirirler. Ancak kendiliğinden ekonomik hareket içinde kazanılan bu deney ve tecrübe birikimi, burjuvaziyle girişilecek iktidar kavgasında yetersiz kalır ve sınıfa gerekli ve zorunlu donanımı sağlamaz. İşçi sınıfını iktidara hazırlayan gerçekte, yalnızca onun kendi partisidir.
Bunun içindir ki, bizim başlıca ve temel görevimiz, sosyalist düşüncenin işçi yığınları içinde yaygınlaşmasını sağlamak, işçi sınıfının devrimci politik gelişimine yardımcı olma yoluyla, sınıf hareketinin sosyalizm ile birliğini gerçekleştirmek ve işçilerin en ileri öğelerinin örgütü olarak partiyi yeniden ve yeniden kurmak-inşa etmektir.
Çünkü iktidar mücadelesi; işçi hareketinin durumuna, işçi sınıfının bilinç ve örgütlenme düzeyine, mücadele yöntemlerine ve hareketi yöneten partinin niteliklerine, işçi sınıfının devrimci müttefiklerinin devlete ve burjuva düzen partilerine karşı tutumlarına ve bütün bunlarla birlikte iç ve dış koşullara bağlı olarak gelişir. Diğer yandan; işçi sınıfı içinde etkinlik sağlamış ve sınıfın politik örgütü haline gelmiş bir partinin varlığı, kısmi talepler ve politik özgürlükler için yürütülen mücadelenin başarısı üzerinde de dolaysız biçimde etkide bulunur ve sınıf düşmanına etkili darbelerin vurulmasına hizmet eder.
O halde sosyalist partinin görevi, işçi hareketine edilgin bir hizmette bulunmak değil, bir bütün olarak hareketin genel çıkarlarını temsil etmek, bu harekete siyasal görevlerini ve son hedeflerini göstermek; proletaryanın siyasal ve ideolojik bağımsızlığını sağlamak ve korumaktır. Çünkü işçi sınıfı, siyasal bir devrim olmaksızın ekonomik kurtuluşunu gerçekleştiremez ve siyasal devrim de ancak, proletaryanın Marksizm’in teorik ilkeleri üzerindeki ideolojik birliği, bir parti biçiminde maddi bir güce dönüşmüş ise başarıya ulaşabilir.
Bunun için parti, kendini işçi ve emekçilerin günlük talep ve çıkarlarını savunmakla sınırlamaz. Parti çalışması da, işçi sınıfını, sömürüyü ve sınıf ayrıcalıklarını tasfiye etme amacını gerçekleştirmek üzere hazırlayan; toplumsal kurtuluşun ancak sermaye egemenliğini tasfiye ederek mümkün olabileceğini görmesine yardımcı olan ve iktidar mücadelesinde bir sınıf ordusu halinde hareket etmesi için gerekli tüm araçlarla donanmasına hizmet eden bir çalışmadır. Böylesi bir çalışma ile işçi ve emekçilerin desteğini kazanmış ve sosyal-siyasal koşullardaki değişmelere uygun siyasal taktikler geliştirme ustalığı gösteren sağlam bir parti örgütünün varlığı, işçilerin kapitalistlere ve hükümetlerine karşı ekonomik ve politik mücadelelerinde başarıya ulaşmalarının güvencesidir.
Daha kesin olarak ifade edilirse, parti çalışması olarak günlük çalışmamızın ve eylemimizin hedefi, proletaryanın sınıf mücadelesi içinde yer alarak onu ilerletmek ve yönetmek; bunu demokratik (Türkiye’nin politik-toplumsal sistemini demokratikleştirmeyi amaçlayan anti-faşist, anti-emperyalist), ve sosyalizmi amaçlayan anti-kapitalist mücadele olmak üzere, birinciyi ikinciye bağlayarak ve tabi kılarak, ayrılmaz bir ilişki içinde örgütlemektir.
Parti bu görevi başarıyla yerine getirmek için işçi sınıfı ve emekçi kitleler içinde kesintisiz bir propaganda çalışması; günlük mücadeleden kopmayan devrimci ajitasyon ve siyasal teşhir faaliyeti ve bununla birleşen örgütleme çalışması yürütmek zorundadır.
Türkiye işçi sınıfı (Türk-Kürt ve diğer azınlık milliyetlerden) azımsanmayacak bir süredir politik bir öncüyü örgütlemiş olmasına karşın; sınıf ilişkilerinde ve mücadelenin seyrinde görülen değişiklikleri gözeterek partiyi her koşulda yeniden inşa etme görevi ve onun sorunları, işçi ve emekçilerin ileri kesimlerinin önünde bir sorun olarak durmaya devam etmektedir. Bu sorunun çözümüne hizmet edecek tutum (parti çalışması) ise; ancak işçi sınıfı, şehir yoksulları, gençlik ve emekçi kadınlar içindeki çalışmamızın, koşullardaki değişmelere ve gelişmelere bağlı olarak yenilenmesiyle geliştirilebilir.
Türkiye’de hızlanarak artan toplumsal çürüme işçi ve emekçilerle sömürücü egemen sınıflar arasındaki çelişkileri keskinleştirmekte, emekçilerin devlete ve düzen partilerine olan güvensizlikleri kopma ve uzaklaşma yönünde gelişmekte ve proletaryanın kendi adına politik mücadeleye daha etkin katılmasının olanakları genişlemektedir. Emekçi hareketinin içine girdiği yönelişin farkında olan burjuva kurum ve örgütleri; TÜSİAD, MÜSİAD, ordu, düzen partileri, işveren sendikaları, odalar ve borsalar birliği vb. sosyal-siyasal-ekonomik kurumları aracılığıyla daha etkili bir politik faaliyet sürdürmekte; yığınların demokratik taleplerini sulandırarak “sahiplenmekte”; Kürt sorununu, askeri saldırıları eksik etmeksizin “sosyal ve ekonomik önlemlerle çözme” planları geliştirmekte ve işçi ve emekçilere hangi düzen partilerinin destekleneceğine dair öğütler vermektedir. Giderek artan biçimde büyük sermayeye bağlanan ve “İslâmi sermaye holdingleri” üzerinden Ortadoğu’da, Kafkasya ve Balkanlar’da uluslararası ilişkiler geliştiren RP, işçi ve emekçi yığınları, göstermelik anti-emperyalist sloganlarla ve “adil düzen” yalanlarıyla aldatmaya ve özellikle geri bilinçli emekçi kesimlerin dini duygularını sömürerek güç ve “alternatif” olmaya çalışmaktadır. Bir tür ‘ordu partisi’ biçiminde çalışan generaller ile halkın inançlarını ve taleplerini sömüren “yeşil sermaye” holdinglerinin siyasal partisi RP, emekçi halk kitlelerine karşı izlenen politikada temel herhangi bir ayrılıkları olmamasına karşın, “laik-şeriatçı” ikilemi etrafında birbirine karşıt iki güç odağı biçiminde hareket ederek, kitleleri yanlarına almaya çalışmaktadırlar.
Burjuvazi; ekonomide, politikada, Kürt sorununda ve devletin yeniden yapılandırılması alanında ortaya çıkan ihtiyaçlar üzerinden kendini yeniden yapılandırmaya çalışırken, işçi ve emekçilere karşı saldırılarını da artırmaktadır. Ordu, politik tutumunu ve müdahalelerini konjonktüre bağlı olarak ayarlamakla birlikte, açık kimliğiyle politik arenanın ön cephesine çıkmış ve “laik düzen savunucuları’yla ittifakını yenileyerek etkinliğini artırmıştır.
İşbirlikçi burjuvazi ve partileri, emekçi kitleler karşısında yitirdikleri güveni tazelemek üzere, aldatma amaçlı yeni manevralar geliştirmektedirler. Egemen sınıflar ve asker-sivil bürokrasinin üst kesimleri, ABD emperyalizminin ekonomik, siyasi ve askeri planlarına bağlanmış bir politikayı halk kitlelerine dayatmakta, içte ve dışta uyguladıkları emekçi düşmanı politikalarına kitleleri kazanmaya çalışmaktadırlar.
İşçi sınıfı partisi, bütün bu gelişmeleri göz önünde bulundurmak zorundadır. Burjuvazinin, işçi ve emekçileri bölmeye ve aldatmaya ve generallerin, RP ve diğer gerici düzen partilerinin kitleleri yedeklemeye yönelik taktiklerini boşa çıkarmak için, ikiyüzlü burjuva propagandasını teşhir etmeli, emekçilerin kendi pratik siyasal deneyimleriyle sınıf düşmanlarını daha iyi tanımalarına yardımcı olmalıdır. Açık ki parti; ancak işçi ve emekçi kitleler içinde -gerçek bir desteğe sahip olacak biçimde- örgütlenmiş ve dönemin özelliklerine aykırı düşmeyen siyasal taktikleri, yığınların ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda uygulama yeteneği gösterebiliyorsa ve mücadele içindeki tutumuyla inandırıcı olmuş ve emekçilerin güvenini kazanmışsa, bu görevi başarıyla yerine getirebilir.
a) Siyasal teşhir ve ajitasyonun önemi
Burjuvazi, ekonomik ve askeri kurumları da dâhil olmak üzere, güç ve olanaklarını, her gün ve her saat, yığınların politik etki altına alınması ve ideolojik bağımlılaştırılması için kullanırken, parti buna ancak profesyonelce örgütlenmiş kesintisiz bir siyasal teşhir ve ajitasyonla cevap verebilir.
Kendiliğinden hareket, teşhir ve ajitasyon için uygun koşulları kaçınılmaz biçimde yaratmaktadır. İşçi ve emekçi kitlelerine karşı sermaye politikaları; emekçileri, burjuva düzen partilerine, devlet kurumları ve baskı aygıtlarına öfke ve güvensizliğe sürüklerken; devrimci politik ajitasyon ve siyasal teşhirin yığınlar içinde karşılık bulmasının olanakları da genişlemektedir. Ekonomik saldırılar, ücretlerin düşürülmesi, işsizlik, sendikal hakların gaspı, daha fazla kâr için işgünü ve çalışma zamanının işçiler aleyhine uzatılması, polis saldırıları ve siyasal özgürlüklerin kullanılması önündeki faşist baskı ve yasaklar vb. gibi olgu ve gelişmeler, ekonomik ve politik ajitasyon için yeterli dayanakları her gün sunmaktadır. Bu ve başka somut, günlük ve acil talepler için kesintisiz olarak yürütülecek ajitasyon ve siyasal teşhir faaliyeti, işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesi ve örgütlenmesini geliştirici bir rol oynarken; bu faaliyetin süreklilik, içerik ve nicelik olarak zayıflaması da, yığınların ileri öğelerinin düzenden kopuşuna yeterli bir cevap verilmemesine neden olmaktadır, işçi-emekçi hareketinin bir sınıf hareketi biçiminde gelişmesine hizmet eden ajitasyon ve siyasal teşhir faaliyeti; belirli günlerle ilişkilendirilerek yürütülen bir “kampanya faaliyeti” değil; emekçi yığınların eğitimi ve aydınlatılmasının başlıca yöntemi olan kesintisiz bir faaliyettir. Böyle bir faaliyet, örneğin işçi ve emekçi kitlelerinin; işsizlikle yoksulluk arasındaki, halkın yoksullaşmasıyla kapitalistlerin zenginleşmesi arasındaki bağı görmelerini kolaylaştıracaktır. Yanı sıra, polis saldırıları ve baskılarına karşı mücadelenin, grev, gösteri vb. yollarla hak arayışıyla dolaysız ilişkilerini daha iyi görmelerini sağlayacak ve bu tek tek eylemlerin birleşik sınıf ve emekçi mücadelesine dönüşmesine hizmet edecektir. Emekçilerin taleplerinden kopuk bir ajitasyon faaliyetinden söz edilemeyeceği gibi, günlük ve temel sorunlardan soyutlanmış genel bir propaganda çalışması da işçi-emekçi hareketine gerçek bir yardımı sağlayamaz. İşçi kitleleri yoğun işten atma, özelleştirme, sendikasızlaştırma saldırısı ve ‘Eşel-Mobil’ dayatmasıyla karşı karşıya iken, devrimci ajitasyonun bu sorunlardan hareketle yürütülmesi yalnızca kaçınılmaz değil, zorunludur da. Bir başka durumda ise, örneğin faşist siyasal cinayetlerin ve polis saldırılarının ülkede büyük çalkantılara ve siyasal tartışmalara yol açtığı bir dönemde, siyasal teşhir ve ajitasyonun konusunu bu saldırılar oluşturacaktır. Başka türlü hareket edildiğinde, siyasal teşhir ve ajitasyon ile propaganda çalışmasının soyut ve yararsız hale getirilmesi engellenemez.
Türkiye’de işçi sınıfı ve emekçilerin mücadele tarihi ve kendini ‘proletarya partisi’ olarak ilan etmiş örgütlerin sınıf hareketiyle ilişkilerinin pratiği, bazı başka sonuçlarla birlikte, siyasal teşhir ve ajitasyonun ele alınış tarzındaki farklılıkların, sınıf ve emekçi hareketine ayak bağı olabileceği gibi; hareketin gelişmesine ve burjuvaziye karşı yeni mevzilerin kazanılmasına hizmet edebileceğini de göstermektedir. Siyasal teşhir ve ajitasyon, emekçi hareketini ilerletme kaygısıyla yürütüldüğünde, işçi ve emekçilerin ileri kesimlerinin sınıf hareketi içindeki durumu ve örneğin sendikalardaki etkisi artmış, ileri işçiler sendika şube yönetimlerine gelmelerinin yanı sıra, parti olarak örgütlenmeye de daha fazla eğilim göstermeye başlamışlardır. ’89 Bahar Eylemleri ve sonrasındaki iki-üç yıllık süre, bu bakımdan öğretici deneyler sunmaktadır. Bunun belirgin bir örneği olarak ’90 1 Mayısı’ndan söz edilebilinir. ’90 1 Mayısı’na ön-gelen süreçte işçi sınıfının devrimci partisinin yürüttüğü ajitasyon ve teşhir faaliyeti, bu faaliyetin sınıf ve emekçilerin somut ekonomik ve siyasal talepleri üzerinde yükselmesi, 1 Mayıs kutlamalarının ‘işçi usulü’nce gerçekleşmesi üzerinde ilerletici-devrimci bir etkide bulunmuş; parti bu süreçten güçlenerek ve yeni politik ilişkiler geliştirerek çıkmıştı. İşçi sınıfı kitlelerinin öz deneyimi, -politik mücadele yürüten bir örgüt bakımından (burada sınıf partisi)- örgütün politikalarının sınanması, yürütülen siyasal teşhir ve ajitasyonun yığınlar içinde etki bulması -karşılık görmesi- anlamına gelir. “Eğer parti” diyordu Stalin; “işçi sınıfının kitlesinin duyduklarını ve düşündüklerini kaydetmekle yetinirse; kendiliğinden hareketin kuyruğunda sürüklenirse; kendiliğinden hareketin günlük seyrinin ve politikaya karşı ilgisizliğin üstesinden gelemezse; eğer parti proletaryanın geçici çıkarlarının üstesine çıkmazsa; kitleleri, proletaryanın sınıf çıkarları bilinci düzeyine yükseltemezse; gerçek bir parti olamaz.”
b) işçilerin eğitimi, ileri işçilerin Marksist eğitimi ve devrimci propaganda
Burjuva politik-ideolojik etkinin kırılması, proletaryaya sosyalizm bilincinin verilmesi ve sosyalist görevlerin başarılması için, bilimsel sosyalizmin öğretilerinin propaganda yoluyla yaygınlaştırılması, mevcut sistemin özelliklerinin, çelişkilerinin ve çeşitli sınıfların bu temel üzerindeki ilişkilerinin işçilerce kavranması zorunludur.
Kapitalizm, toplumu başlıca iki modern sınıf -burjuvazi ve proletarya- halinde bölerek, gerçekte kendi yok oluşunun maddi temelini hazırlarken, burjuvazi, kapitalizmi yok oluşa sürükleyen çelişkinin işçi kitleleri tarafından “görülmemesi” için çaba gösterir.
İşçi sınıfı, kapitalizmin fabrikalara sürüklediği emekçileri, proleter bir orduya dönüştürerek, fabrika sisteminin disiplini içinde eğitip, kaçınılmaz biçimde mücadeleye iterek, burjuva sınıf egemenliğinin altını oyduğunu ve onun yıkımını hazırladığını ne denli tam kavrarsa; bu yıkımı bir devrimle gerçekleştirme görevinin kendi sırtında olduğunu da o denli iyi kavrayacak ve kendini salt günlük ekonomik ya da kısmi siyasi taleplerle sınırlamayacaktır.
İşçi kitleleri ya da hiç değilse işçilerin ileri kesimleri, kapitalist toplum içindeki konumlarını, nasıl sömürüldüklerini, sömürüden kurtulmanın yol ve yöntemlerini, bunun genel ifadesi olarak sınıf mücadelesinin ve hareketin bilimsel yasalarını kavramalıdırlar.
Proletarya partisi, ileri öğeleri başta olmak üzere, işçi kitlelerinin bunu anlamasına yardımcı olan ve sağlayan devrimci bir örgüttür. İşçi sınıfı, eskiyi yıkma zorunluluğunu ve yeniyi kurmaya yetenekli tek sınıf olduğunu ne kadar iyi kavrarsa, başarıya o denli yaklaşır. Kazanmaya dair kuşku ancak bu durumda ortadan kalkacaktır. İşçi ve emekçiler içinde yürütülen politik faaliyetin cılızlığı ve zayıflaması ise, partide güçten düşürme; atalete sürükleme ve moral bozukluğu gibi sonuçlar doğurmakla kalmaz, proletaryayı da önemli ve devrimci bir silahından yoksun bırakarak zayıf düşürür.
Kendiliğinden hareket koşullarında işçiler, kapitalistler olmadan çalışma ve yaşama olanağının bulunamayacağı yönünde, bizzat burjuvazi tarafından oluşturulmuş bir önyargıya sahiptirler. Bu önyargı ancak, işçilerin kendi konumlarının ve tarihi sınıf sorumluluklarının bilincine varmalarıyla kırılabilir. Grev, direniş, gösteri gibi eylemler içinde işçiler, birlikte hareket etmenin ve dayanışmanın gerekliliğini görür, önemini kavramaya başlarlar. Ayrıca işçilerle kapitalistlerin mücadele tarihi, işçi sınıfı içinde, burjuva iktidarına karşı etkili ve başarılı bir mücadele için örgüte -dahası bir partiye- ihtiyaç olduğu fikrinin uç verip gelişmesine de yol açmıştır. Ancak ne bu fikir oluşumu, ne de tek başına görmek, gözlemlemek ve hissetmek mücadelenin ve tarihin yasalarının bilimine ulaşmaya yetmez. Bu, henüz sömürüden ve burjuvazinin baskısından kurtulmanın ve siyasal iktidarın alınması için mücadelenin zorunlu olduğu bilincine denk düşmez.
İşçiler, işverenlere karşı mücadele içinde kapitalist otoriteye boyun eğmeyi reddediyor, taleplerini elde etmek için eylemini yükseltecek “uygun an” üzerinde düşünüyor, eylem birliği ve dayanışma gereksinimini hissediyor. İşçiler bütün bunları fabrika ve sendika hareketinin sınırları içinde öğrenebiliyorlar. Ancak bu mücadele sınırları içinde işçinin, bugünkü siyasal ve sosyal sistemin, kendi sınıf çıkarlarıyla bütünüyle uzlaşmaz olduğunu kavraması mümkün olamamaktadır. Bu eylemler içinde edinilen “bilinç”, ancak işverenlere karşı mücadele etme, bunun daha etkili olması için sendikalarda birleşme ve gene sendikalara dayanarak hükümetleri, örneğin 8 saatlik işgününün yasalaşması, lokavtın yasaklanması, grev hakkının genelleşmesi vb. yasaları çıkarmaya zorlama bilincidir.
Ama bu bilinç, işçilerin sınıfsal kurtuluşu için kapitalizmin tasfiyesinin zorunlu olduğu bilincinden farklı, kendiliğinden hareket sınırları içinde ona götürmesi olanaksız, geri ve ‘kendiliğinden’ bir bilinçtir. Kendiliğinden hareket içinde edinilen bu bilinç, ne sömürünün kaynağını ve nasıl gerçekleştiğini, ne sınıf farklılıklarının tarihsel bir süreçte ortaya çıktığı ve tarihsel bir süreçte yok olmasının kaçınılmaz olduğunu ve ne de kapitalist özel mülkiyet sisteminin ve onun ürünü olan ücretli emek sömürüsünün ortadan kaldırılması için siyasal bir devrimle işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesi zorunluluğunu anlaşılır kılan bir bilinç değildir. Bu bilincin fabrika koşulları içinde ve kendiliğinden hareket tarafından ortaya çıkarılması ve örneğin işçi sınıfının bağımsız bir ideolojiyi bu koşullar içinde kendiliğinden oluşturması olanaklı değildir. Sosyalist bilinç, sınıf mücadelesinin zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmadığı gibi, proletaryayı içinde bulunduğu durumun ve görevlerinin bilinciyle donatmayı görev edinmiş bir parti, kendini hiçbir biçimde ekonomik ajitasyon ve işçilerin fabrika koşullarında ve işverenlerle olan sorunlarıyla sınırlayamaz. Parti, yalnızca işçi sınıfının işgücünü daha uygun koşullarla satması için değil, ama aynı zamanda işgücü satışına yol açan toplumsal düzenin ortadan kaldırılması için mücadele eder. İşçilere sosyalizm bilincini ancak devrimci teoriyle ve sınıf mücadelesinin yasalarının bilimiyle donanmış bir parti (proletarya partisi) verebilir ve partinin propaganda çalışmasının ana amacı da işçi sınıfına bu bilinci vermektir. Bunun için parti üyelerinin ve partiyle birleşen ileri öğelerin ideolojik birliğinin pekiştirilmesi için yürütülen çalışma ile parti çevresindeki işçi kitlelerinin eğitimi ve aydınlatılması çalışması birbirlerini tamamlar biçimde yürütülmek zorundadır.
Bunun içindir ki, bir Marksist ile ekonomist bir sendika sekreterini birbirinden ayıran temel kıstaslardan biri de, genel olarak politikayla uğraşılıp uğraşılmaması değil; işçi sınıfının politik görevleri ve sınıfın iktidarını amaçlayan mücadele karşısındaki tutumlarıdır. Bir Marksist, işçi sınıfı kitlelerinin sosyalist eğitimi için her fırsat ve olanaktan yararlanır, işçilerin dikkatini günlük sorunlarla sınırlamaz ve acil, uzun erimli talep ve hedefler arasındaki bağın anlaşılması için çaba gösterir. Günlük pratik mücadelenin içinde yer alarak ve her durumda somut taleplerden hareket ederek, her bir talep, olay ve gelişmenin mevcut sistem ve çeşitli sınıflarla birlikte, burjuvazinin sınıf iktidarı (devlet) ile ilişkisini ortaya koyar ve işçi ve emekçiler içinde “neler yapılması gerektiği”ne dair kesintisiz bir aydınlatma çalışması yürüterek; mücadelenin daha ilerletilmesi için çaba gösterir.
Parti, proletaryanın kendiliğinden mücadelesine hizmet eden sıradan bir işçi örgütü değil, işçi hareketiyle geniş bağlara sahip ileri işçi kitlesinin devrimci örgütü ve iktidar mücadelesinin başlıca aracıdır. İşçi kitlelerinin deney ve tecrübelerinden gereken sonuçları çıkaramayan bir partinin, kitleleri siyasal öz deneyimleri temelinde eğitmesi, zor olmasının ötesinde olanaksızdır. Ne var ki, parti çalışmasını, günlük ekonomik harekete; işçilerle işverenler arasında ücret, işgünü ve sosyal haklar alanında süre giden mücadeleye katılmakla sınırlı tutanlar, partiyi de kendiliğinden hareketin eklentisi konumuna düşürürler. Parti, eğer ileri işçilerin politik örgütü olarak inşa edilmişse, günlük hareketin içinde yer alacak ve kısmi ve günlük taleplerin elde edilmesi mücadelesine katılacaktır. Bunun önünde hiçbir engel yoktur. Ancak parti çalışması, içerik, biçim ve talepler bakımından günlük hareketin sınırlarına çekilebilecek bir çalışma olarak ele alınamaz. Parti çalışmasının en önemli sorunu, günlük ilişkiler ve mücadele içinde işçilerin politik bilincini geliştirmektir. Politik teşhir ve ajitasyon faaliyeti, gerektiği gibi yürütülmediği ve partiyle ilişki içindeki işçi kitlelerinin Marksist eğitimi başarılamadığı zaman, partinin, günlük ekonomik olayların ardından sürüklenen bir sendikal örgüte dönüşmesi tehlikesi baş gösterir ve proletarya, sınıf mücadelesinde en önemli silahını en etkili biçimde kullanamaz.
Elbette bütün bu görevler, yalnızca genel geçer belirlemeler yaparak başarılamaz. Devrimci politika, sınıf mücadelesinin ihtiyaçları üzerinden belirlenen ve yürütülen bir faaliyettir. Ve işçi ve emekçilerin somut ekonomik-politik talepleri; ücret, işgünü, politik özgürlükler vb. için yürütülen mücadelenin içinde yer almadan işçi hareketini politik mücadele yönünde geliştirmek olanaklı değildir.
Devrimci propaganda, işçilerin somut taleplerinden ve hareketin ihtiyaçlarından kopuk olamayacağı gibi; onun içeriğini daraltanlar ya da işçilere yalnızca belirli dönemlerde politik bilinç verilebileceğini düşünenler de, parti çalışmasını ve politik faaliyeti daraltmaktan ve onu ekonomizm sınırına çekmekten kurtulamazlar. Bu tür bir “sınırlama” işçi hareketini ve politik mücadeleyi yönetmeye yetenekli işçi devrimcilerin hareketin içinden çıkmasına da engel oluşturur.
Sosyalist işçinin diğer işçilerle bağlarının ve onlar üzerindeki etkisinin gelişmesi için, ileri işçi, fabrika işçilerinin en geniş desteğini almayı hedeflemelidir. Çünkü ancak bu durumda politik ajitasyonun etkisi artacak, işçilerin politik mücadelesi ilerleyecek ve parti taktiklerinin fabrika temeline dayanarak uygulanması olanaklı olacaktır. Ajitasyon ve siyasal teşhirin başarıyla yürütülmesi için, merkezileştirilmesinin yanı sıra; fabrika bildirileri vb. araçlarla zenginleştirilip-yaygınlaştırılması gerekir. Fabrika ve işyerlerindeki gelişmelerin ve fabrika çalışmasının sorunlarının parti basınında tartışılması, işçilerin parti yayınlarına ilgi duymalarına ve tartışmalara katılmalarına yardımcı olacaktır. Bu, aynı zamanda mevzi direnişlerin ve tek tek eylemlerin genel ve birleşik bir mücadeleye doğru genişlemesine ve işçilerin çeşitli deneylerinin, sınıfın ortak tecrübesi haline getirilmesine hizmet edecektir.
Proletarya ve emekçiler kitlesinin partiyi destekler duruma gelmesi için, kuşkusuz sadece propaganda ve ajitasyon yetmez. Değişimi sağlayan, ne yalnızca propaganda-ajitasyondur ne de siyasal irade. Sınıfın eylemini, toplumsal evrimi ve devrimin yükselişini belirleyen, son tahlilde ekonomik gelişmenin doğurduğu çelişmeler ve sınıfların birbirleriyle olan ilişkileridir. Değişim için işçi sınıfının bilinçli eylemi zorunludur, ama ne işçilerin eylemini belirleyen yalnızca bilgileridir ne de işçi sınıfının bilinçli etkinliği, onu kuşatan ulusal ve uluslararası koşullardan ve sınıf güç ve ilişkilerinden bağımsızdır. Bu da, işçi sınıfının, toplumsal konumu ve bunun doğurduğu sorunlarla, sınıf olarak sorumluluklarını kavramasını gerektirmektedir. İşçilerin pratik tecrübelerinin, sınıfın bilinçli ortak tecrübesi haline gelmesi için gerekli olan kapsamlı bilgi de, ancak işçiler, bu tecrübeyi Marksist-Leninist teori ışığında irdelemeyi öğrenirlerse sağlanabilir.
Partinin görevi de, yukarıdan beri belirtildiği gibi, sosyalizm bilgisini işçi kitleleri içinde yaymak ve işçinin Marksist-Leninist teoriyle donanması için çaba göstermektir.
PARTİ TAKTİKLERİNİN VE KARARLARININ BAŞARISI, KOŞULLARDAKİ VE HAREKETTEKİ DEĞİŞMELERİN DOĞRU DEĞERLENDİRİLMESİNE BAĞLIDIR
Kendi içinde dönemsel farklılıklar göstermekle birlikte, son yılların en belirgin özelliği, ezen ve ezilen sınıflar arasındaki çelişkilerin keskinleşmesidir. Ağır ekonomik program uygulayan hükümete karşı işçi-emekçi öfkesinin büyüdüğü ve düzen partilerinin ‘program farkı’nın ortadan kalktığı, tümünün “mutabakat” halinde IMF ve işbirlikçi büyük burjuvazinin belirlediği program etrafında “birleştiği” bir dönem olmasına karşın, bu dönem aynı zamanda düzen partileri arasındaki çatışmaların ve devlet kurumlarındaki yıpranmışlığın dışa vurduğu bir süreç olarak yaşandı. Emekçi kitlelerin güvensizliği ve burjuva partilerinden kopuşu devam etti. Sermaye ve diktatörlüğün ağır saldırılarına ve sendika üst yönetiminin işbirlikçi çizgisine karşın, işçi ve emekçilerin mücadelesi; duraklama, gerileme ve yükselme biçiminde de olsa devam etti ve onların ileri kitlesi içinde politik mücadele eğilimi gelişmeye başladı.
Parti, sınıfın politik örgütü olarak, sınıf mücadelesinde ve emekçi hareketinde dönemsel değişiklikleri zamanında tespit ederek, buna uygun taktikler izlemede başarılı değilse, sermaye ve gericiliğe karşı mücadelesinde işçi sınıfı ve emekçilere yardımcı olamaz ve aynı nedenle emekçilerin ileri kesimlerinin politik örgütlenmesini başarıyla gerçekleştiremez, ilerletemez. Parti, yığınlar içindeki çalışmasını, ülkenin siyasal koşullarını ve sınıfların ilişkilerini göz önünde tutarak yürütür ve yığın hareketinin ortaya çıkardığı mücadele biçimlerinin geliştirilip-genelleştirilmesinde işçi sınıfı ve emekçilere yardımcı olur. Çünkü mücadele ve örgüt biçimleriyle, emekçi hareketindeki kabarma ve alçalmalar arasında kopmaz bir ilişki vardır. Parti taktikleri ve sloganlarının hareketin ilerletilmesine hizmet etmesi ve örgüt biçimlerinin hareketin ihtiyaçlarına uygun düşmesi için, koşullardaki değişmelerin ve hareketteki gelişmelerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi kesin bir zorunluluk oluşturur, insanları harekete geçiren isteklere önem vermeyen ve durgunluk, gelişme ve yükselme durumlarını gözetmeyen bir parti çalışmasının başarıya ulaşması olanaklı değildir. Halkın düşüncelerine, duygu ve taleplerine değer vermek, devrimci politikayı işçilere ve halk kitlelerine dayanarak ve onların desteğini alarak uygulamaya çalışmak; bunu, yığınların geri tutum ve değer yargılarına bağlanarak değil ama hareketin ilerletilmesi amacıyla onları aydınlatıp-eğitmeyi görev bilerek sağlamak; başarmanın anahtarı buradadır.
Diğer yandan, siyasal taktiklerin başarısı, eğer bu taktikler işçi ve emekçi hareketindeki kabarma ve alçalma durumları dikkate alınarak belirlenmişlerse ve parti tarafından kararlılıkla uygulanıyorlarsa gerçekleşebilir. Partinin şiar, slogan ve taktikleri, işçi ve emekçilerin somut talep ve ihtiyaçlarına uygun düşüyor ve parti, bu slogan ve taktikleri en geniş kitlelerin desteğini sağlayacak örgüt biçimlerini geliştirerek uygulamaya çalışıyorsa, kitleler tarafından benimsenir ve hareketin ilerlemesine katkı sağlarlar.
Siyasal koşulların, işçi sınıfı ve burjuvazi; emekçi halk kitleleri ve egemen sınıflar arasındaki çelişkilerin durumuna bağlı olarak değişmesi ve hareketteki alçalma ve kabarmalar, parti taktikleri üzerinde dolaysız biçimde etkide bulunur. Marksist hareketin gücü ve maddi dayanakları ekonomik hareketin içinde; kapitalist üretim ilişkileri ve özel mülkiyet sisteminin yarattığı proletarya hareketindedir ve hareketin gel-gitleri, başka şeylerle birlikte taktik mücadele platformunu ve taktik sloganların belirlenmesini etkiler. Kuşkusuz, ne işçi hareketi yalnızca ekonomik alanla sınırlı bir harekettir, ne de yükselme, gerileme ya da durgunluk durumları, hareketin hangi talepler etrafında geliştiğinden bağımsız olarak salt nicelik veriler üzerinden tespit edilebilir, işçi hareketi, herhangi bir işkolu ya da birkaç işkolundaki işçilerin ücret ve toplusözleşme sorunları etrafında ya da örneğin iş yasalarında iyileştirme, politik saldırıların protestosu vb. taleplerle grev ve gösteriler biçiminde geliştiğinde, bunu, yalnızca eyleme katılan işçi sayısıyla değil; ileri sürülen taleplerin içeriğiyle de değerlendirmek gerekir. Eylemin ekonomik taleplerle başlayıp politik taleplere doğru bir gelişme mi gösterdiği; yoksa politik bir sorun nedeniyle ortaya çıktığı halde eylem sürecinde ekonomik taleplere doğru bir eğilim mi gösterdiği göz önünde tutulmadığında doğru belirlemeler yapılamaz.
Parti taktiklerimizin başarısı, kuşkusuz öncelikle bu taktiklerin nesnel koşullar ve sınıf ilişkileri gözetilerek tespit edilmesine bağlıdır. Diğer yandan taktikler ne kadar doğru belirlenmiş olursa olsun, uygulamadaki başarı; eldeki araçların verimli ve doğru kullanılmasına, parti kadrolarının tutumuna ve parti güçlerinin irade birliğiyle kararları uygulama kararlılığına bağlıdır. İşçi-emekçi hareketiyle bağların sağlamlaştırılması ve hareketin gelişmesine yardım, hemen her zaman, yalnızca yetenekli, yaratıcı, azim ve kararlılıkla çalışan parti üye ve kadroları tarafından gerçekleştirilebilir.
KARARLARI İNSANLAR, PARTİ KARARLARINI PARTİ KADROLARI VE ÜYELERİ UYGULAR; PARTİ KADROLARININ TUTUMU; BAŞARI YA DA BAŞARISIZLIK ÜZERİNDE DOĞRUDAN ETKİLİ OLUR
Eğer taktikler doğru belirlenmiş ve işçi-emekçi hareketi yeni olanakları ortaya çıkaracak yönde gelişiyorsa, başarıyı eldeki araçların doğru ve verimli kullanılması; kadroların parti görevleri karşısındaki tutumu, sorumluluk ve duyarlılığı belirleyecektir.
Parti, çalışmasını; bu koşullan ve gelişmeleri göz önünde tutarak sürdürmek zorundadır ve çalışmanın başarısı aynı zamanda parti taktiklerinin kararlılıkla uygulanmasına bağlıdır. Parti kararlarının, parti merkezi otoritesini aşındıracak biçimde esnetilmesi, salt işlerin bir orkestra uyumuyla yürütülmesini engelleyip, disiplini bozmaz; aynı zamanda parti taktiğinin başarıyla uygulanmasına da engeller çıkarır.
Siyasal eylem ve pratik mücadele insanın ve işçinin eğitiminin gerçek okuludur. Herhangi bir eylemin ve siyasal taktiğin başarısı, kuşkusuz yalnızca bir planlama ve güçlerin buna uygun dağılımı sorunu ya da önceden çizilmiş “mükemmel bir proje”nin uygulanması sorunu değildir. Mevcut durum ve ilişkiler dikkate alınarak hazırlanan bir plan, uygulama başladığında bozulabilir, kısmi ya da daha kapsamlı değişiklikler zorunlu hale gelebilir, güçler ilişkisinde ve koşullardaki değişiklikler başarı ya da başarısızlık üzerinde etkilerde bulunur. İleri işçiler kitlesi ve parti, koşullardaki değişikliklere cevap verecek yeni taktikleri belirleme ve uygulamaya ne denli hazır ise, yeni duruma ve değişikliklere uygun adımları o denli çabuk atabilir.
Sınıf mücadelesi pratiği, toplumsal sorunların çözümü için, herhangi bir konuda karar alma ve açıklamanın yetmediğini gösteriyor. Kararların alınması kadar önemli olan diğer şey, bu kararları uygulama gücü göstermektir. Parti üyeleri, ileri kadrolar ve ileri işçiler, kararların başarıyla uygulanması için görüş birliği içinde hareket etmelidirler. Kararların alınması, örgüte mal edilmesi, gerekli çalışmanın yürütülmesi ve harekete daha ileri düzeyde müdahale edilebilmesi için de koşulların ve gelişmelerin doğru bir tahlili zorunludur.
Kitle hareketinin olanaklarını doğru değerlendiremeyen bir parti ve partinin kadroları ise, emekçilerle birleşmede başarısızlığa; faaliyetin sınırlarının daralmasına, atalete ve enerji kaybına yol açarlar ve bu, önceki birikimin heba edilmesine de neden olur.
Parti, yığınlar içindeki çalışmasının niteliğiyle sınıfın ve emekçilerin güvenini kazanır ya da kaybeder. Kendi içine kapanan ve emekçilerin gündeminin dışına düşen bir partide canlılık kaybolur ve parti kendini ve çalışmasını yenilemede zorlanır, yeni ve genç kuşağı parti çalışmasına katamaz; durgunluğa ve bunalımlara sürüklenir.
Parti çalışmasıyla yüz yüze gelmiş işçilerin ve gençlerin, faaliyetin herhangi bir yönüyle ilgili çalışma içine alınmaları ve politik örgüt disipliniyle eğitilmeleri, partinin, mücadelenin öne çıkardığı ileri unsurlara dayanarak yeniden inşasını olanaklı kılarken; işi “oluruna” bırakan ertelemeci tutum, umut kırılmalarına ve partinin ilişki kurduğu işçi-emekçi, kadın ve gençlik gruplarının, -en azından bir kesiminin- “umduklarını bulamama” duygusuyla partiden uzaklaşmalarına yol açar. Çalışmada verimliliği düşürerek canlılığı öldüren ve ortaya çıkan yeni olanakları işlemez kılan bu tutum, ezilmediği sürece, partinin yeni işçi kesimleriyle kalıcı ilişkiler geliştirmesi zorlaşır. Oysa “en acemi” örgütçü bile, kolektif birikim ve tecrübeden öğrenmesini bilirse; ilişki kurulan yeni ve genç işçileri fabrika ve ülke sorunlarının ele alındığı tartışmalara katmakla yetinmeyerek; onları pratik çalışmanın sorunları üzerinde düşünme; işyeri birim örgütüne katılma, fabrika sorunlarını ele alan bildirilerin yazılması ve dağıtılmasına yardımcı olma, diğer işçilerle ilişki kurarak devrimci işçi çevrelerinin genişlemesi için çaba gösterme vb. yollarla fabrika faaliyetine katabilir. Pratik, bu yönde kararlı davranıldığı ve çalışmanın emekçilerin somut talepleri üzerinden yürütüldüğü durumlarda, işçilerin katılımının arttığını ve en ileri unsurlarının, bulundukları, alanda ve işyerlerinde görev almaktan kaçınmadıklarını göstermektedir.
İşçi ve emekçiler içinde yürütülen parti çalışmasını, ileri işçi ve emekçiyi, bulunduğu alan, fabrika ve sendikanın dışına düşüren, hareketten kopararak “örgütün günlük işleri” içine çeken bir çalışma olarak ele almak, partinin kitlelerle ilişkilerini sınırlamak ve hareketin ortaya çıkardığı yeni güçlerin politik örgütlenmesine sınır çekmek anlamına gelir. Oysa parti örgütü, işçi ve emekçilerin ileri kesimlerini ve en kararlı unsurlarını, yığınların ana kitlesinden ayırmanın aracı değil; aksine, emekçilerin en geniş kesimleriyle bağ kurma ve onları devrim için eğitip seferber etmenin aracıdır. Parti işçilere “gitmedikçe”, parti çalışması, işçi-emekçi kitleleri kucaklayarak genişlemedikçe, dar çevre çalışmasıyla yetinildikçe, yeni güçlerin partiye ve parti çalışmasına katılması da olanaksızlasın “Hazır kitle”yle yetinen ve kolaycılığı kışkırtan bu tür “örgüt çalışması”; kitleler içinde ilişkilerin geliştirilmesini ve propaganda-ajitasyon ve siyasal teşhir faaliyetini de kısırlaştırır ve engeller.
Diğer yandan kitle çalışması ve parti örgütlenmesinin sorunları, ancak Marksist teori ve diyalektik materyalizmin yasalarının bilgisiyle donanmış, siyasal-teorik düzeyi yüksek bir partide gerçekten doğru biçimde çözüme kavuşturulur, işçi ve emekçilerle gençliğin ileri kesimlerini hareketin yasaları ve sosyalizm hakkında bilgilendirmeyi öngörmeyen bir çalışma, parti çalışması olamaz. Partinin görevi, olay ve gelişmelerin doğru-devrimci bir yorumunu yaparak, işçilerin, kapitalistlere ve burjuva devletine karşı mücadelelerinde başarıya ulaşmaları için zorunlu olan çalışmayı yürütmek ve böylece emekçilerin bizzat kendi siyasal deneyleriyle eğitilmelerini sağlamaktır. Hareketin ihtiyaçları ve koşullardan soyutlanmış “doğrular-yanlışlar”, tespiti ve tartışmaları ise, sınıfa ve emekçilere yönelik çalışmaya engeller çıkaran bir etkene dönüşür ve partinin tüm gücüyle kitleler içinde günlük politikaya katılma çabasını daraltır, darbeler ve zayıf düşürür.
Propaganda-ajitasyon ve örgütlenme çalışmasında güçlerin verimli kullanılması, yenilenme, sağlamlık ve süreklilik için gençlik kitlelerinin kazanılması özel bir önem taşır. İşçi sınıfının devrimci örgütü, sınıfın ve emekçilerin genç kesimlerinin desteğini kazanmadan geleceği ve çalışmanın sürekliliğini güvenceye alamaz. Partinin, gençliğin enerjisi ve gücüyle beslenmesi için, işçi gençler, sınıfın genç kesimi içindeki çalışmanın sorumluluğunu üstlenmeli ve bu görevi layıkıyla yerine getirecek tecrübe ve bilgiyle donanmalıdırlar. Bu ise, ancak partinin ve parti gençliğinin geniş gençlik yığınları içinde, gençliğin uyanan kesimlerini kucaklayan enerjik ve verimli bir çalışmayı gerçekleştirmesi ve bunda ısrarlı davranmasıyla sağlanabilir.
Gençlik, özellikle işçi gençliğe yönelik baskı ve sömürünün ağırlığı, işten atma, düşük ücret, sendika yasağı vb. nedenlerle hemen her zaman örgütlenme ve mücadele isteği gösteren kesimlerin başında gelir. Genç işgücü sömürüsüne duyulan ihtiyaç, geniş işçi gençlik kesimlerinin önemli sanayi merkezlerinde yığılması ve fabrika, atölye, sanayi siteleri gibi yerlerde bir araya gelmeleri, işçi gençlik içindeki parti çalışmasına önemli olanaklar sağlar. Parti, işçi gençlik başta olmak üzere gençlik kitlelerinin enerjisini, fedakârlık ve atılganlığını çalışmanın dinamiği haline getirmeden, her koşulda gerekli olan yeniden inşayı gerçekleştiremez ve canlılığı sağlayamaz. (Genç işçiler; Antep (İnaldı, Ankara Siteler ve Ostim, İstanbul Merter ve Bursa gibi yerlerde işverenlere karşı kitlesel tepkiler gösterirken, partimizin politikalarına da daha fazla ilgiyle yaklaştılar. Dahası, genç işçiler, kendi sorunlarıyla ilgilenenin gerçekte yalnızca partimiz olduğunu gördüler ve onların uyanış içindeki ileri kesimleri parti etrafında toplandı. Ancak, bu ilgiye gereken cevabın verildiğini, yakın ve sıcak ilişkiyle bu ilginin gereken ölçüde örgütsel sonucuna ulaştırıldığını söylemek mümkün değildir. Ama buradan yalnızca bir sonuç çıkar; genç işçiler içindeki parti çalışması çok daha enerjik ve kararlı biçimde sürdürülmelidir).
Parti, sınıf mücadelesinin deneylerinden öğrenmiyor, sonuçlar çıkarmıyor ve sınıf ilişkilerindeki değişmeleri dikkate alarak, güçlerini buna hazırlamıyorsa; gelişmeler yeni bir adımın atılmasını ve politikayla örgüt biçimlerinde değişiklikleri zorunlu kıldığında, gereken esnekliği gösteremez ve örneğin saldırıları püskürtecek yeni biçimleri anında geliştiremez. Siyasal taktiklerde ve örgüt biçimlerinde gerekli değişiklikleri zamanında yapmak, açıktır ki ancak ideolojik-politik sağlamlık varsa; kararların içeriği kavratılmış ve parti temel örgütleri bunları uygulama kararlılığı gösteriyorsa; mümkündür.
İLERİ İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN FABRİKA, İŞYERİ, SENDİKA VE KURUMLARDA, PARTİ ÖRGÜTLERİ OLARAK ÖRGÜTLENMESİNE HİZMET ETMEYEN BİR ÇALIŞMA PARTİ ÇALIŞMASI SAYILAMAZ
İşçi kitlelerini ve diğer emekçileri, sermaye ve gericiliğe karşı siyasal mücadelede yöneten bir partinin inşası, ancak parti çalışmasının her yönünde proletarya ve emekçilerin somut talepleri ve işçi sınıfının nihai hedeflerini gözeten bir çalışma olarak örgütlenmesiyle mümkündür.
Parti çalışmasının başarısı için, başta büyük fabrikalar olmak üzere, bütün fabrika, sendika ve işyerlerinde en etkin işçilerden oluşturulmuş parti organları kurmak zorunludur. Parti çalışmasının daha verimli ve proletaryanın ileri kitlelerini kucaklamış olarak yürüyebilmesi için, güçleri dağıtmamak, büyük fabrika ve işyerlerini esas almak, ancak küçük ve orta büyüklükteki üretim alanları ve birimleriyle varolan ilişkileri de sürdürmek gerekir. İşçi hareketinin öne çıkardığı bütün gerçek işçi önderlerini kapsayan parti örgütleri kurmadan, yerel. hareketi bütün yönleriyle yönetme yeteneği gösteren ve güçlerin hareket içinde dikkatli, bir denetimi ve eğitimi ile, iyi propagandist, yetenekli ajitatör ve örgütçülerin yetiştirilmesini olanaklı kılan bir çalışma gerçekleştirilemez.
Politik mücadelede daha ileri mevzilerin tutulması, ancak olanakların ve önceki kazanımların başarıyla değerlendirilmesiyle mümkündür. Nerede yığınlarla ilişkilerin geliştirilmesine yardımcı olabilecek bir bağ varsa, hangi tür ilişki daha kalıcı kazanımların elde edilmesine yardımcı oluyorsa, onu özenle belirlemek; güçlerin mevzilendirilmesini, çalışmanın sürekliliği ve istikrarını gözeterek gerçekleştirmek; parti çalışmasının en önemli ve temel araçlarından biri olan parti basınına gereken önemi, dikkat ve özeni göstererek, yığınların eğitimi, aydınlatılması ve örgütlenmesinin aracı olarak kullanmak zorunludur.
Parti, açık-gizli örgütleriyle ve parti çalışması ekonomik, siyasal-ideolojik ve örgütsel yanlarıyla bir bütünlük oluşturur. Örgüt biçimleri ve çalışmanın farklı yanları birbirinin alternatifleri olarak değil, aksine, birbirine alan ve olanak sağlayan, birbirini güçlendiren yanlar olarak ele alındığında parti çalışması güç kazanır ve yeni güçlerin partiyle bağ kurmalarının engelleri aşılmış olur.
Partinin işçilerin en iyi öğelerini, onların deneyimini, fedakârlık ruhlarını, iktidar için fedakârca dövüşme azimlerini emmesi, kendinde birleştirmesi gerekir. Parti çalışmasında devrimci dönüşüm, ancak parti kadroları ve parti gençliğinin yaşamı ve insan ilişkilerini-sınıf ilişki ve çelişkilerini bütün canlılığı ve çeşitliliğiyle kavrayarak ve yaratıcı bir inisiyatifle, gelişme ve değişmelerin irdelenmiş sonuçları üzerinden ısrarlı bir çalışma sürdürdükleri oranda gerçekleşebilir.
İşçilerin devrimci partisi, proletaryayı devrime hazırlayan ve devrimci mücadele ruhuyla eğiten bir partidir. Parti, işçi sınıfının en ileri öğeleri aracılığıyla tüm proletaryayı kucaklamak için devrimci teoriyle; hareketin ve devrimin yasalarının bilgisiyle donanmalıdır. Partinin, işçi sınıfının en ileri, en fedakâr ve cesur öğelerinin örgütü olarak inşası, hiçbir biçimde, diğer kesimlerden işçi davasına sadakatle bağlanan unsurların dışlanması, küçümsenmesi ve önemsenmemesi anlamına gelmez. Aksine, işçi sınıfının ve partinin, özellikle henüz işçilerin kendi sınıflarının aydınını yetiştirme olanaklarına sahip bulunmadıkları kapitalizm koşullarında, proletaryanın çıkarlarına bağlanmış devrimci aydınlara önemli görevler düşer. Ülke koşullarının ve işçi hareketinin irdelenmesi ve işçilerin devrimci teori ile eğitimi gibi görevlerin yerine getirilmesinde bu aydınlar önemli bir rol üstlenirler.
Parti bütün organları ve çalışmasının niteliği ile işçi sınıfına bağlı ve kitleler içinde manevi ve siyasal saygınlık kazanmış ise, onun doğruları gördüğü-gösterdiği ve emekçi taleplerinin gerçek savunuculuğunu yaptığı görülüyorsa; yığınların bilincini ileri kesimlerin düzeyine yükseltme çalışması ürünlerini verecek ve parti, sınıfın gerçek politik örgütü olarak emekçi kitleler tarafından benimsenecektir.
Özetle şunu söyleyebiliriz; parti çalışmasının başarısı ve etkisi, tüm kesimlerinin belirlenmiş ve kararlaştırılmış politikaya ve siyasal taktiklere uygun hareket etmesine; “aynı sesi vermesine” bağlıdır. Siyasal çizgiyi uygulayanlar; kadrolar ve parti üyeleridir. Parti çizgisini ve parti kararlarını doğru olarak kavrayan ve kararlıca uygulayan kadrolar olmadıkça, siyasal çizginin işçi kitlelerine mal edilmesi ve onların parti etrafında birleştirilmesi mümkün değildir.
Partimiz eğer gerçekten devrimci sınıfın tüm en iyi temsilcilerini yanına çekmiş ve saflarına kazanmışsa; çetin mücadeleler içinde pişerek yetişmiş ve işçilerin davasına yürekten bağlı devrimcilerden oluşuyorsa, eğer politikası ve eylemiyle işçi kitlelerine ve emekçilere güven veriyorsa, burjuvaziye ve kapitalizme karşı mücadelenin önünde yürüyebilir ve mücadelenin zaferle sonuçlanması için üzerine düşeni yapabilir.
Bizim tüm görevimiz ise, tam da bu nitelikte bir parti inşasını gerçekleştirmektir.
Haziran 1997