Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği

Lenin’in kısaca “iki Taktik” olarak adlandırılan bu eseri, Rusya’nın devrimci bir kaynaşma döneminde bulunduğu 1905 yılının Temmuz ayında yayınlanmıştır. Bu eserinde Lenin, devrimin yaşamsal kıldığı taktik sorunları parlak ve açık bir şekilde çözümlemesinin yanı sıra, 1905 Devrimi’nin pratiği içinde devrim ve sınıf mücadelesi teorisini geliştirmiş; burjuva demokratik devrim, silahlı ayaklanma, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü, burjuva demokratik devrimden sosyalist devrime geçiş sorunlarında Marksizm’i geliştirerek içine girilmekte olan emperyalizm çağının Marksizm’i olarak Leninizm’in önemli temellerini ortaya koymuştur.
Rusya’da 1900-1903 krizinin ardından patlayan Rus-Japon savaşı, bu krizi daha da derinleştirdi. Çarlık, savaşı, devrimi boğmak ve kendi konumunu pekiştirmek için kullanmayı umarken, aksi sonuçlar ortaya çıktı. Çarlık Rusyası’nın Japonlar karşısındaki yenilgisi, geniş emekçi tabakalarda ve özellikle çara büyük bir saflıkla bağlanmış köylülükte çarlığın çürümüşlüğünün sezgisel de olsa bilince çıkarılmasına vesile oldu. Uzun yıllar boyunca şiddetle boyun eğdirilmiş yığınlar, bu uzun sancılı boyun eğişin intikamını alırcasına görülmemiş yaygınlık ve sertlikte eyleme geçti ve devrim kasırgası, bütün emekçi sınıfları kucaklayarak boydan boya Rusya’ya yayıldı. 9 Ocak’ta(yeni takvimle 22 Ocak), sayılan 150 bine yaklaşan işçi, Rusya’nın en önemli sanayi kenti Petersburg’da, bir ajan-provokatör olan Papaz Gapon’un önderliği altında Kışlık Saray’a yürüdü. Çar, ellerinde kendi resimlerini taşıyan ve taleplerini bir dilekçe halinde kendine sunmak isteyen işçilerin üzerine ateş yağdırdı. “Kanlı Pazar” olarak adlandırılan bugün, işçilerin çara olan inançlarının da kurşuna dizildiği gün oldu. Grevler birbirini izledi. Köylü isyanları bütün Rusya’da görülmedik bir yaygınlık kazandı. Bir devrim için bütün belirtiler mevcuttu. “Yönetenler eski tarzda yönetemiyor, yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemiyordu.”
Rusya, çok açık bir şekilde devrime doğru gidiyor, çarlık bütün çürümüşlüğü ile çatırdıyordu. “Devrim bir olgu haline gelmişti. Devrimi görmek için artık devrimci olmaya gerek yoktu.” Öyle ki devrim kavramından ödü kopan liberaller bile artık “devrimci”ydi! Lenin’in ifadesiyle “burjuva liberal fahişeler devrim çarşafıyla örtünmeye çalışıyorlardı. Bu durumda bütün sınıfların olduğu gibi proletaryanın bilinçli temsilcileri Sosyal-Demokratların da, içine girilen bu devrim döneminde tutumlarını netleştirmeleri bizzat olgular tarafından zorunlu kılınmaktaydı.
Devrimin yaklaştığını gören çarlığın taktiği, bu devrim dalgasının karşısına göstermelik bir meclisle, Bulygin Duması dalgakıranıyla çıkmak oldu. Liberal burjuvazi ise, bir yandan devrimci görünmeye çalışırken, diğer yandan devrimi, çarlıkla pazarlık masasında küçük ödünlerle satmanın hesabım yapıyordu.
Politika sahnesinde bu iki güç dışındaki temel güç olan proletaryanın, devrim karşısındaki tutumu ne olacaktı? Bu sorun, ivedi olarak çözüme kavuşturulmalıydı.
Fakat bu sıralarda Rusya Sosyal-Demokrat işçi Partisi, ortak bir program ve taktikler etrafında irade birliğine sahip yekpare bir parti değildi. Resmi olarak aynı partinin çatısı altında bulunmalarına karşın, Bolşevikler ile Menşevikler arasında temelli görüş ayrılıkları vardı. Bu ayrılığın kökleri, ekonomizm dönemine kadar uzanıyordu. Buna karşın devrim karşısında açık bir tutum takınmak, taktikler saptamak için Bolşevikler, bütün bu konularda tutum belirlemek üzere bir kongre toplanması talebinde bulundular. Menşeviklerin bu talebe olumlu cevap vermemesi üzerine; Bolşevikler, Mayıs 1905’de Londra’da topladıkları RSDİP Üçüncü Kongresi’nde, devrimin can alıcı bütün sorunları karşısında açık bir tutum ve taktik çizgi saptadılar. Bu kongreye katılmayan Menşevikler ise aynı sırada Cenevre’de bir Konferans topladılar, Bolşevik Kongre ile Menşevik Konferans, birbirinden tamamen farklı kararlar aldılar ve Üçüncü Kongre, Menşevikleri “partiden ayrılmış olan kesim” olarak tanımladı.
İşte Lenin, “İki Taktik”i, Üçüncü Kongre’de alınmış olan kararlan açıklamak, Kongre ile Konferans’ın almış olduğu kararları karşılaştırmak, devrimde proletaryanın bilinçli rolünü üstlenmesi için izlemesi gereken hattı ortaya sermek amacıyla kaleme aldı. Lenin, eserin önsözünde şunları söylüyordu:
“Devrimin bizi ve halk yığınlarını eğiteceğinden kuşku yoktur. Ama militan bir siyasal partinin şimdi karşı karşıya olduğu sorun, bizim devrime herhangi bir şey öğretip öğretmeyeceğimiz sorunudur.”
Proletarya, Sosyal-Demokrasinin bilinçli yönetimi altında devrime neler öğretmeliydi, bu devrime damgasını nasıl vurabilirdi?
Bolşevikler ve Menşevikler, yaklaşan devrimin, niteliği bakımından bir burjuva devrimi olduğunda hemfikirdiler ama bunun dışında tamamen karşıt görüşlere sahiptiler. Silahlı ayaklanmanın örgütlenmesi, çarlığın devrilmesi, geçici devrimci hükümet sorunu, köylülük ve liberal burjuvazi karşısındaki tutum konularında Bolşevikler ve Menşevikler arasındaki derin görüş karşıtlığı, bu iki fraksiyon arasındaki görüş ayrılıklarının (diğerlerinin yanı sıra Kautsky’nin göstermek istediğinin aksine) yapay gerekçelere dayanmadığını ve kopuşmanın zorunlu olduğunu ortaya koyuyordu.
Menşevik Konferans’ın taktiği, devrimin bir burjuva devrimi olması doğru öncülünden yola çıkıyor ve son derece yanlış sonuçlara varıyordu. Proletarya bu devrime katılacaktı, ama bu devrim mademki bir burjuva devrimidir, doğallıkla başı da burjuvazi çekmelidir. Bu bakımdan köylülükle değil burjuvaziyle ittifak kurulmalıdır. Proletarya, burjuvaziyi ürkütecek “keskinlik”lerden sakınmalıdır, çünkü aksi halde burjuvazi devrimden yüz çevirebilir ve böylelikle devrimin kapsamı daralır.
Menşevikler, silahlı ayaklanmayı, çarlığın yıkılmasının ve devrimin zaferinin bir yolu olarak onaylıyorlardı ama “devrimin kesin zaferi”nin mutlaka çarlığın yıkılması anlamına gelmediğini, çarın toplayacağı bir kurucu meclisin de devrimin zaferi anlamına gelebileceğini savunarak, emekçilerde çarlığın göstermelik Duma toplama girişimi karşısında bir beklenti oluşmasına hizmet ediyorlardı.
Silahlı ayaklanmanın zaferinden sonra kurulacak geçici devrim hükümetine proletarya katılmamalıydı. Menşevikler, bu görüşleri için oldukça “devrimci” gerekçeler ileri sürüyorlardı: Bu hükümet sosyalist bir karakter taşıyamayacağı için proletarya bu hükümete katılmamalıydı. Ama asıl önemli gerekçeleri şuydu ki, burjuvazi, devrimden yüz çevirebilir, devrimin kapsamı daralırdı. Proletarya eleştiri özgürlüğünü korumalı, hükümete alttan baskı yapmalı ve “aşırı devrimci muhalefet partisi” olarak kalmalıydı! Menşevikler, Konferanslarında, partinin asgari programının en önemli taleplerinden biri olan demokratik cumhuriyetin ise hiç sözünü etmiyorlardı. Böylelikle onlar, liberal burjuvazinin basit bir yedeği durumuna düşüyorlardı.
Bu taktik çizgiye karşı Bolşeviklerin Üçüncü Kongre’de aldıkları kararlara göre ise; Kuşkusuz yaklaşmakta olan devrim, burjuva demokratik bir devrimdir. Ama bu devrim, proletaryanın önderliği altında gelişmelidir. Çünkü devrimin kesin zaferini, yalnızca proletarya garanti altına alabilir; yalnızca o, burjuvazinin devrimin kazanımlarını meşruti bir monarşiyle sınırlandırma girişiminin önüne geçebilir. Eğer proletarya, devrimde önder rolü oynayarak köylülüğü yanına çekebilirse ve burjuvazinin uzlaşmacılığını etkisiz kılabilirse, devrimi sonuna kadar götürebilir, demokratik bir cumhuriyetin doğmasına yol açabilir. Ancak bu yolla siyasal özgürlük kazanılabilir, proletaryanın acil talepleri gerçekleşir ve böylece onun azami programı olan sosyalizme geçilebilir.
Çarlığın yıkılarak demokratik cumhuriyetin kurulması için izlenecek yol, halkın silahlı ayaklanmasıdır. Bu yol, “çürümüş organın en çabuk biçimde kesilip atılması” yoludur. Bu ayaklanmanın ardından doğacak iktidar, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğüdür. Proletarya devrimin kazanımlarını garanti altına almak ve demokratik devrimden sosyalist devrime geçişin koşullarını yaratabilmek için geçici devrimci hükümete katılabilir ve uygun koşullarda katılmalıdır.
Devrimin hedefi, herhangi türden bir meclis değil, geçici devrimci bir hükümetin güvencesi altındaki gerçekten kurucu olan, gerçek siyasal özgürlüğü sağlayacak olan bir meclistir. Liberal burjuvazinin devrimden yüz çevirmesi devrimin kapsamını daraltmaz; aksine, devrimin gerçek kapsamına ulaşmasına yol açar. Devrimin kaderi, liberal burjuvazinin tecrit edilebilmesine, köylülük üzerindeki etkisinin kırılmasına bağlıdır.
Lenin, Bolşeviklerin taktik çizgisini genelleştirerek şu ünlü ve genel formüle ulaşır: “Proletarya, kuvvet yoluyla otokrasiyi ezmek ve burjuvazinin tutarsızlığını etkisiz hale getirmek için köylü yığınlarıyla ittifak kurarak, demokratik devrimi sonuna kadar götürmelidir. Proletarya, kuvvet yoluyla burjuvazinin direncini kırabilmek için, köylülüğün ve küçük burjuvazinin kararsızlığını etkisiz hale getirmek için, halkın yan-proleter unsurlarıyla ittifak kurarak sosyalist devrimi başarmalıdır.”
Bu formülden de anlaşılacağı gibi, Lenin’in “İki Taktik” eseri, çıkış noktası 1905 Devrimi üzerine Menşeviklerle yapılan bir taktik tartışması olsa da, gerçekte bir taktik tartışmasının kapsamım çok fazla aşan bir içeriğe sahiptir.
Lenin’in “iki Taktik” eserinin önemini iki yönden ele alabiliriz. Birinci olarak: Eser, Lenin’in taktik dehasının örneğidir. O, yaklaşan devrimin özelliklerini, Rusya’daki sınıflar arasındaki ilişkileri çok önceden sezmiş, devrimin bütün yakıcı sorunları karşısında proletaryanın taktik çizgisinin ne olması gerektiğini ortaya koymuştur. Somut koşulların ortaya çıkardığı problemleri dâhice çözmüş, çarlığın gireceği manevraları, liberal burjuvazinin devrimi satma hesaplarını, Rusya’daki sınıflar-arası çatışmanın özelliklerini, proletaryanın iktidara damgasını vurmasının olanaklarını, devrime uygun düşen ve yığın hareketi içinde filizlenen genel siyasi grev, ayaklanma gibi mücadele ve çeşitli örgüt biçimlerini ustaca genelleştirmiş olması bakımından Rus devriminin politik ve pratik sorunlarına devrimci bir çözüm geliştirmiştir.
Lenin’in “iki Taktik”te ve bütün 1905 Devrimi boyunca ortaya koyduğu, önerdiği taktikler, ayaklanmanın ve sokak çatışmalarının nasıl yürütüleceğine ilişkin son derece pratik öneriler, hiç bir şekilde rasgele önerilmiş şeyler değildi. Lenin, daha 1904 yılında devrimin gelmekte olduğunu saptamış ve o sırada sürgünde bulunduğu Cenevre’de, ayaklanma, gerilla savaşı gibi sorunlardan bu işin teknik yönetimine kadar bir çok sorunla yakından ilgilenmiş, birçok eser incelemiştir. O, “bütün zamanların en büyük ihtilalcisi” olarak adlandırılmayı hak ederek sadece devrimin genel gidişini saptamakla kendini sınırlamamış, doğrudan ayaklanmanın yönetimi sorunlarıyla, teknik hazırlıklarla ilgilenmiş ve devrimi bizzat yönetmek için Rusya’ya hareket etmiştir. Bu bakımdan “iki Taktik”te ortaya konan görüşler ve pratik önerilerin zengin bir arka planı vardır. İkinci olarak: Kitabın adının yaptığı çağrışıma ve kitabın yazılmasına kaynaklık eden sorunlara bakıldığında, bu eserin, Lenin tarafından o sıralar resmi olarak Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi’nin bir kanadı olan Menşeviklerin devrim karşısında aldıkları taktik tutumlara karşı, Bolşevik kanadın taktik tutumunu açıklamak ve temellendirmek amacıyla yazıldığı düşünülebilir. Bu, kuşkusuz doğrudur ama kitabın gerçek içeriğini açıklamak bakımından son derece eksiktir! Eser aynı zamanda ve esas olarak Marx ve Engels’te ancak temelleri bulunan ya da başka bir ifadeyle, onların düşüncelerinin mantıksal bir sonucu olan düşünceleri işlemiş, geliştirmiş, henüz doğrudan sosyalizm aşamasına gelmemiş ülke devrimleri için evrensel değerde teorik çözümlemeler getirmiş, bu devrim ile sosyalist devrim arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur.
Lenin’in geliştirdiği ve Marksizm’in hazinesine kattığı bu teori, burjuva demokratik devrime proletaryanın önderliği, burjuva demokratik devrimden sosyalist devrime geçiş teorisidir. Lenin’in bu teorisi, aynı zamanda uluslararası oportünist akıma yöneltilmiş bir eleştiriydi de. Çünkü birçok Avrupa partisi, demokratik devrimi sadece burjuvazinin önderliği altında düşünüyor, sosyalist devrimin ise ancak proletaryanın nüfusun çoğunluğunu oluşturmasından sonra girişilebilecek bir eylem olarak görüyorlardı. Lenin’in, önemle üzerinde durduğu siyasal genel grev, Batı Avrupa partilerinin dağarcığında bulunmuyordu.
Lenin, bu eserinde, gerek Rus devriminin deneyine gerekse bütün Avrupa devrimlerinin deneyine dayanarak, bu devrimlerin ortaya çıkardığı özellikleri genelleştirerek her zaman ve her ülke için geçerli bu eşsiz devrim tanımına da varmıştır: “Yeni üretim ilişkilerine uygun düşmeyen ve bu ilişkilerin iflasına yol açtığı eskimiş siyasal üstyapının, belli bir anda, zor yoluyla yıkılmasıdır. ” …
Eğer teori, uluslararası işçi hareketinin deneylerinin genelleştirilmiş bir ifadesi ise, Lenin, eserinde, odağında Rus devriminin bulunduğu, ama bütün burjuva devrimlerinin, önemli işçi hareketlerinin ve 1871 Paris Komünü’nün incelenmesi üzerinde kapsamlı teorik sonuçlara; bu bakımdan evrensel sonuçlara varmıştır.
Lenin’in “İki Taktik”te ayrıntılandırdığı bu genel plan, 1917 Şubatı’na kadar geçerliğini korumuş ve doğruca Rus devriminin gelişimi içinde doğrulanmıştır. Bazıları, Lenin’in geliştirdiği stratejik planın özgün bir tarzda 1917 Şubatı’nda gerçekleşmiş olmasını kavrayamayarak, Lenin’in 1905’de söylediklerini Şubat Devrimi sonrasında değiştirdiği gibi bir sonuç çıkarmışlardır. Gerçekte Lenin’in teorisi, tarihsel özgünlükler içinde gerçekleşmiş, proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik iktidarı bizzat Sovyetlerin şahsında, resmi olarak değil ama fiili olarak gerçekleşmişti. Lenin’in “aşamalı devrim”i terk ederek Troçki’nin söylediklerine geldiği şeklindeki çarpıtmanın bu bakımdan hiç bir gerçeklik değeri yoktur. Lenin, hiçbir şekilde ve hiç bir yerde “iki Taktik”teki demokratik devrimin genel şemasına ilişkin görüşlerini değiştirmemiş, 1917 Şubatı’ndan sonra da bunu açıkça belirtmiştir. Şubat Devrimi sonrasında devrimin temel taleplerinin gerçekleşmemiş olmasından kalkarak eski tezlerde ısrar eden Bolşeviklere karşı, Lenin şunları söylüyordu:
“Bolşeviklerin (“İki Taktik”te formüle edilen-ÖD) fikirleri ve sloganları, bütünü içinde, tarih tarafından tamamıyla doğrulanmışlardır; ama somut gerçek olaylar, bizim önceden görebildiğimizden başka şekilde oldu; daha özgün ve daha çeşitli biçimde geçti.”
” ‘Proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik iktidarı’, Rus devriminde daha önceden gerçekleşmiş (belli bir biçimde ve belli bir noktaya kadar) bulunuyor, çünkü bu formül, yalnızca sınıflar arasındaki ilişkiyi öngörüyordu, bu ilişkiyi, bu işbirliğini gerçekleşti ren somut siyasal bir kurumu değil. Yaşamın gerçekleştirdiği ‘işçi ve asker vekilleri Sovyetleri’, işte, proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüğü.”‘ (Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi, Sol Yayınlan, Ağustos 1989, sf 24)
“İki Taktik”te geliştirilen tezler, uluslararası işçi hareketi içinde sürekli tartışılan bir konu olagelmiştir. Bir yandan bu eserde ortaya konan görüşlere “tümüyle Rusya’ya özgü” deyip sırt çeviren, diğer yandan, bu eserde ortaya konan Rusya’ya özgü ve bu bakımdan genelleştirilemez görüşleri de demokratik karakterli her devrime uygulamaya kalkışanlara karşı, gerçek Leninistler sürekli mücadele etmişlerdir. Lenin’in burjuva demokratik devrim konusunda geliştirdiği bu teoriden yola çıkarak, bütün burjuva demokratik devrimlerin 1905 Rus Devrimi’nin bir kopyası olacağı şeklindeki yanlış anlayışı, Stalin birçok kereler eleştirmiştir. Lenin’in eserinde bütün burjuva demokratik devrimler için genelleştirilebilecek tezlerin yanı sıra, Rusya özgülü için ortaya konmuş görüşler de vardır ve kuşku yoktur ki, her devrimin o ülkenin nesnel koşullarınca belirlenen özgünlükleri olacaktır.
Not edilmesi gereken bir nokta da şudur ki, demokratik devrimin, emperyalizm ve proleter devrimleri çağında, görevlerinden biri de antiemperyalist mücadeledir.
Demokratik görevlerin baskın bir nitelik taşıdığı Türkiye açısından, “iki Taktik”in incelenmesi özellikle önemlidir. Türkiye’de bu sorun, TÎP-MDD arasındaki yanlış temellendirilmiş demokratik devrim-sosyalist devrim tartışmasına dayanan yanlış bir tartışmanın konusu yapılmış, bu tartışmalarda TİP’in ya da MDD’nin yaklaşımı doğru bir öncül kabul edilerek teoriler bina edilmiştir. Bu tartışmanın doğru bir tarzda yürütülmesi bakımından da “iki Taktik”, temel başvuru kaynaklarından biri olmaya devam etmektedir.

(Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği, V.t.Lenin, Sol Yay.  Çev: Muzaffer Erdost, Mayıs 1992)

Şubat 1994

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑