Eleştiri-Özeleştiri, Genç Komünistler Birliği Ve Komünist Gençliğin Mücadelesi

Bu yazı, Türkiye Devrimci Komünist Partisi’nin merkez yayın organı Devrimin Sesi’nin aylık periyotlarla yayınlanan Gençlik Eki’nden alınmıştır, yazı, komünist gençliğin kitle örgütü Türkiye Genç Komünistler Birliği’nin faaliyeti ekeninde eleştiri-özeleştiri sorununu işlemektedir. Okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.

Bu yazıda, devrimci-komünist partinin ve komünistlerin temel özelliklerinden biri olan eleştiri-özeleştiri konusu, komünist gençliğin bugünkü mücadele ve örgütlenme sorunları açısından ele alınarak mevcut oluşumun devrimci tarzda aşılmasının pratik olanakları üzerinde durulacaktır.
Yazıda güdülen hedeflerin, ulaşılan sonuçların ve pratik içinde yaşanan sorunların, örgütsel pratik ve günlük mücadelemiz, içinde çözüleceği açıktır. Bu nedenle tüm GKB örgütleri ve genç komünist yoldaşların, tek tek doğrulan ya da tek tek yanlışları mutlaklaştırıp genelleştirmeden, hâlihazırdaki mücadele ve örgütlenme düzeyinde gerçek bir atılımı sağlayacak pratik yenilenme ve arınma sürecini hızlandırmaları temel bir önem taşımaktadır.
Komünist gençliğin bugün geldiği yer, yeni bir atılım ve devrimci yenilenmenin gerekçe ve nedenlerini ve bunu başarmanın somut olanaklarını içermektedir. Devrim, komünizm ve partinin kızıl bayrağı hiç duraksanmadan ileriye taşınacaksa, ötesi yok ki, acil ve mutlaka çözüm bekleyen sorunlar mutlaka ve acil olarak hakkıyla çözülmelidir ve çözülecektir de.

ELEŞTİRİ-ÖZELEŞTİRİ’NİN ANLAMI ÜZERİNE
Toplumsal hareketin amaçlı insan faaliyeti ve amaçların da sınıf karşıtlıklarınca şekillenmesiyle insanlığın tarihsel, sosyal, siyasal, ekonomik, felsefi, kültürel gündemine giren eleştiri, insanlığın gelişimini sağlayan karşıtlar mücadelesinin bir ifadesi ve ta kendisidir, Eleştiri en genel anlamıyla, eski ile yeni, çürüyenle gelişen arasında süren mücadeleyi; mücadelenin bilinçlenmeye ve bu bilincin yeniden mücadeleye dönüşmesini ve bu mücadele sürecinin, eskinin devrimci tarzda yenilenmesi -yeniden değişmek üzere- ile sonuçlanmasını içerir.
Eleştiri-özeleştiri, “başlı başına”, “saf” bir konu olmayıp, tarihsel gelişmeye, uzlaşmaz; sınıf karşıtlarının ifadesi olan mevcut toplumsal duruma bağlı bir konudur. Sadece hareketin “peşi sıra” gündeme gelen edilgen bir olgu olmayıp hareketin doğasından kaynaklı amaçlı insan faaliyetini ve hareketin -bütün yönleriyle- kendisini içerir. Kendisini ortaya çıkaran çelişkilerin belirlediği verili koşullara göre, çelişen tarafların elinde, eleştiren ve eleştirilene özgü bir şekillenme yaşar. Gelişme ve ilerleme karşısındaki konumu -doğruluğu ya da yanlışlığı-, gücü ve etkisi ve içerdiği araçlar da işte bu özgün şekilleniş sonucu ortaya çıkar.
Her sınıfın çelişik olduğu sınıf ve tabakalara karşı her alanda -üretim, mülkiyet, bölüşüm, felsefe, kültür, ahlak, sanat, siyaset, gelenekler, davranış ve yaşayış biçimleri vs- ve her düzeyde şiddet, propaganda, demagoji, kınama, ayıplama, hukuksal yaptırım, yergi, taşlama, ikna vs-kendi sınıf varlığını ve bu varlığını sağlayan koşullarını korumak ve etkinleştirmek üzere giriştiği çok yönlü saldırı, reddediş ve yeni bir kabullenişi anlatan eleştiri özeleştiri, bu mücadele içinde göreceli bir sınır ve ölçüye kavuşur ve yine bu mücadele sonucu ölçü ve sınırlar ters yüz edilir.
Sınıfların birbirlerine karşı eleştirel varlıkları ve eylemleri insanlık tarihinin gelişiminin temel dinamiğini oluşturur. Sınıflara bölünmüş insanların bütün yaşam alanlarında, her günkü konum ve ilişkilerinde kendiliğinden vardır. İnsanın şu ya da bu biçimdeki varlığı ve eyleminin kendisi bizzat bir eleştiriyi -hem eleştiren hem eleştirilen olarak- ifade eder.
Proletarya, tarih sahnesine mevcut sosyal statükoyu devrimci tarzda tasfiye etme gücü ve olanaklarıyla çıkmış; bu anlamda eleştiri-özeleştiriyi her türlü ayak bağından ve sınırlanmışlığından kurtarmıştır. Proletaryanın devrimci komünist ideolojisi Marksizm-Leninizm, ekonomik, felsefi, siyasal ve sosyokültürel alanda, geçmiş insanlık tarihinin ve kapitalizmin eleştirel çözümlemesinin ürünü olarak ortaya çıkmış ve “eski dünya”, çok yönlü bir savaş eşliğinde pratik eleştiriye uğratılarak insanlığın sınırsız gelişim olanaklarının önü açılmıştır. Marksizm’in doğuşu ve günümüze kadar süren savaşımı eleştiri-özeleştiriye daha önce görülmedik boyutlar kazandırmış ve anlamını temelden yenilemiştir.
Eleştiri-özeleştiri hareketin zorunlu gelişim yasalarına uygunluk gösterdiği; eskiyene karşı yeniyi, duraksayana karşı gelişeni ve devrimci atılımı ifade ettiği ölçüde diyalektik materyalizmin ve devrimci-komünist eylemin kendisidir; tıpkı gelişene, ilerleyene, yaşayana sekte vurduğu ölçüde metafizik idealizm, karşı-devrimci eylem ve tasfiyecilik olduğu gibi.
Eleştiri-özeleştiri, bir yandan proletarya ve devrimci-komünistlerin varlığı ve eyleminin nesnel ifadesi ve sonucunu gösterirken, öte yandan varlığının ve eyleminin içinde özel bir mücadele silahı, özel bir görev anlamını taşır, Birincisi; yani nesnel anlamda eleştiri, devrimci-komünist parti ve örgütlenmelerin programında, tezlerinde, strateji ve taktiklerinde, slogan ve taleplerinde, her günkü yürütülen ideolojik, siyasal, ekonomik savaşında somutlaşırken; ikincisi, yani özel bir silah anlamındaki komünist eleştiri, devrimci-komünist parti ve örgütlenmelerin ve kadroların pratik devrimci faaliyetinin, en etkin ve vurucu hale getirilmesi için bu faaliyetin eleştirel analizinde, eksik, hata ve zaaflarını ve her türden ayak bağının giderilmesi ve düşmanın saldırılarının etkisizleştirilmesini içeren bütün bir örgütsel çalışmada kendini ifade etme olanağı bulur.
Devrimci çalışmanın öznesi durumundaki örgüt ve kadroların devrimci arınması olarak, örgütsel faaliyetin temel kuralı-işleyişi haline gelen eleştiri; özeleştiriye karşılık gelir. Nesnel anlamda eleştiri -gericiliğe karşı yürütülen çok yönlü mücadele- özeleştiriyle -devrimci mücadeleyi yürüten kadro ve örgütlerin kendi hata, zaaf ve eksikliklerine karşı devrimci savaş yürütmeleri süreci- bütünleştiğinde güdülen hedeflere ulaşabilir. Komünist eleştiri, komünist özeleştiriyle birleşmek zorundadır ve ancak birleştiği takdirde komünistleri ortaya çıkaran tarihsel ve güncel çelişkiler devrimci tarzda görülebilir.

GENÇLİK HAREKETİ, GKB VE ELEŞTİRİ-ÖZELEŞTİRİ
Gendik kitleleri, içinden geldiği sınıf ve tabakaların özelliğini de yansıtarak, mevcut toplumsal düzen, kurum ve ilişkiler içinde değişim ve yenilenme sorunu ile yüz yüzedir. Toplumun genç kuşağı gelecekte sahip olacağı konum, yaşam tarzı ve ilişkiler için mevcut durumla çatışmak durumundadır. Ezilen ve sömürülen sınıf ve tabakaların gençliği için bu çatışma çok daha çetin yaşanır. Baskı, sömürü, yabancılaşma ve yozlaşma koşullarının ve gericiliğin her alandaki yansımalarının devrimci bir eleştirisi gençlik için yakıcı bir ihtiyaçtır. Bu anlamda gençliğin yaşam içindeki konumu ve davranışı nesnel olarak eleştirici bir özellik taşır ve devrimci eleştiri-özeleştiri için geniş olanaklara sahiptir.
Komünist gençlik, gençlik kesimleri içinde, en devrimci sınıfın özelliklerini teorik ve pratik olarak temsil etmesiyle, en atılgan, en ileri, en değiştirici bir konuma sahiptir, sahip olmak zorundadır. Komünist gençlik proletaryanın devrimci komünist eylemi içinde, ondan güç alarak ve ona güç katarak mevcut düzenin kokuşmuş, çürümüş ve ilerlemenin önünde ayak bağı olan bütün kurum ve ilişkilerine karşı bir isyan içindedir, olmak zorundadır.
Durana, çürüyene, gerileyene, gelişmeye engel olan her türden engele karşı devrimci başkaldırı, sınırsız bir isyan ruhu ve bunun, eskinin yerine yeniyi inşa etmenin sorumluluğu ve inisiyatifli gayretiyle birleşerek, komünist gençliğin varlık nedenleri ve tarihsel yükümlülükleriyle devrimci bir uyum göstermesi; işte bu, GKB ve genç komünistler için eleştiri-özeleştirinin doğrudan anlamı ve işlevini gösterir.
GKB, gençliğin alternatif komünist kitle örgütüdür. O, mücadele hedefleri, bu yöndeki devrimci savaşımı ve genç komünistlerin kişilik ve eylemleri şahsında alternatif özelliğini yansıtacaktır. Kapitalizm ve burjuva dünyasının tüm çürümüşlüklerine karşı devrim ve sosyalizm savaşı içinde yer alan GKB ve genç komünistler, her türlü mücadele ve örgütlenme sorunlarını, eksik, hata ve zaaflarını bu savaş içinde ve bu savaşı kazanmak için devrimci tarzda tasfiye etme zorunluluğu ile sorumludur. Gerilemeyi, duraksamayı ve çözümsüzlüğü kendi nesnel varlığıyla reddeden ve bunların eleştirisine dayanan GKB, yine kendi varlığı ve eylemini eleştiri konusu yaparak ve bunu pratik devrimci atılıma dönüştürerek kendi temel işlevini görebilir.

GKB VE GENÇLİK HAREKETİNDEKİ MEVCUT DURUM ÜZERİNE
Devrimci-komünist eleştiri ve özeleştirinin olmayışı ya da yeterli olmayışı kendini her günkü pratik içinde gösterecektir ve göstermektedir. Müzminleşen hastalık, hata ve zaaflar; neyi niçin ve nasıl yapacağını bilememenin verdiği şaşkınlık, panik, çözümsüzlük ve sıkıntılar: Hareketin can alıcı merkezlerinden uzaklaşıp, marjinalleşme ve bütün bunların kişiler, eylemleri ve örgütleri üzerinde bozulmaya, gerilemeye ve daha ötede saf değiştirmeye neden olması, bugün siyasal arenada sıkça görülen olumsuzluklardır. Hareketi kavrama ve değiştirme yeteneğini kazanamamak; gerçekleşebilir, somut plan ve hedeflerden yoksunluk: kendiliğinden hareketin kuyruğunda sürüklenmek; enerji kaybı ve verimsizlik yine sıkça yaşanan sonuçlardır.
Bugün hem gençlik hareketinin hem de GKB ve komünist gençliğin mücadelesinin önemli birçok hata, zaaf ve eksikliğinin aşılması, GKB ve genç komünistlerin gençlik hareketini de etkileyecek komünist eleştiri-özeleştiri atılımına girmesi ve komünist eleştiri-özeleştirinin temel bir örgütsel davranış haline gelmesine bağlıdır. Çünkü günün temel bir sorunu da, sorunlar içinde boğulmaktan kurtulmaktır. Hata, zaaf ve eksikliklerin ortaya çıkması kadar, bunları devrimci tarzda aşamamak, sorunları “sakız yapmak” ve sorunları “çözmek” adına yeni sorunlar yaratmak bugün yaygın olarak görünmektedir, Bu yüzden komünist eleştiri-özeleştiri en başta bu kısır döngüyü aşacak, çözüldüğünde başka sorunların çözümünü de hazırlayacak bir işleve ve göreve sahiptir ve bu anlamda “hançerin düşmanın tam da kalbine saplanması” zorunludur.
Buraya kaçlar üzerinde genel olarak durulan eleştiri-özeleştiri konusunu mevcut pratikle birlikte ele alarak, komünist eleştiri-özeleştirinin özelliklerini bu pratik içinde değerlendirelim.

ELEŞTİRİ ÖZELEŞTİRİ HAREKETİN TÜM AŞAMALARINI KAPSAYAN BİR SÜREKLİLİĞE SAHİP OLMALIDIR
Harekelin sürekliliğine ayak uyduramayan bir eleştiri-özeleştiri tökezlemeye ve acizleşmeye baştan mahkûmdur. Her hareket, öncesinden bir hazırlığa sahip olunarak; hareket devam ediyor haldeyken müdahale yeteneği kazanılarak ve hareketin kendi özgün sonuçlanması yaşandıktan sonra onu izleyecek süreç için bir deney, kazanım haline getirilerek devrimcileştirilebilir. Yani genel kanı ve pratiğin aksine eleştiri-özeleştiri hareketin, eylemin, davranışın sonuçlanmasıyla değil başlamasından itibaren gündeme gelmelidir. Oysa bizde, her şey olup bitlikten, “testi kırıldıktan” sonra çaresiz ve edilgen bir biçimde sonuçların saptanması, eleştiri-özeleştiri adına yaşanan yaygın bir olumsuzluktur. Bu olumsuzluk eleştiri-özeleştiriyi etkisizleştirir.
Oysa amaçlı insan faaliyetinin ifadesi olan eleştiri-özeleştiri, hareketin başından sonuna kadar her aşamada hareketi devrimcileştirmenin olanaklarını hazırlayıp kullanmayı içermelidir. Örneğin herhangi bir eylem, faaliyet ya da olası gelişmelere karşı ciddi bir hazırlık yapılmaz, plan, hedef ve araçlar sağlanmaz ve gelişmeler sonuçlandıktan sonra, istenilene ulaşılamayınca, insanlar safları terk edince “şu şöyle oldu”, “bu böyle oldu” demenin devrimci bir eleştiri-özeleştiri olmadığı objektif olarak bilinmelidir. Bu durum bizde az mı yaşanıyor? Gençlik Eki’ne gelen okuyucu mektupları bu tür, “hataları anlayan” örnekleri sıkça içermektedir.
Geçmiş hareketin deney ve derslerini bir avantaj ve bir güç olarak kullanıp olası gelişmeleri dikkate alan çok yönlü plan ve hedefleri tespit etmek ve gerekli araçları temin etmek, hareket halindeyken hedefleri unutacak, hesapları karıştıracak bir sarhoşluğu yaşamadan yeni gelişmelere göre kendini yeniden ayarlayarak, hazırlanan öldürücü darbeyi indirmeye koyulmak, başarı ya da başarısızlığı bir sonraki süreç için kazanım haline getirecek değerlendirme, özeleştiri işini yaparak, yenilenerek yeni bir savaş sürecine girmek… devrimci eleştiri-özeleştirinin kaçınılmaz olarak sahip olması gereken özellikleridir.
Bizde ise genellikle olan, titizce bir eleştiri-özeleştiriden yoksunluğun sonucu “apar-toparlığın sarhoşluğu” ile işe başlamak; olayın bitiminde başarısızlığın bozucu etkisiyle kontrolsüz ve sonuçsuz, bir yakınma, pişmanlık ya da gerekçe bulma arayışıdır. Oysa hareketin devrimcileştirilmesi için her aşamada eleştiri-özeleştiriye ihtiyaç vardır. Neyi, niçin ve nasıl yapacağını işe başlarken derinlemesine bir çalışmayla açığa çıkartmak, hareket devam ederken ona en uygun tutumu almak ve olayın sonucunu yeni bir başlangıca çevirecek, tecrübeyi ve dersleri açığa çıkaracak, mevcut yanlış, hata ve eksikleri ortadan kaldıracak bir çalışmayı örgütlemek genç komünistlerin süreklileştirip, günlük örgütsel çalışmaya iyice yerleştirdiği bir alışkanlık haline gelmelidir. Bu, eleştiri-özeleştirinin kurumlaşmasını zorunlu kılar. Temel bir örgütsel işleyiş, temel bir görev olarak örgütsel faaliyetin ve günlük mücadelenin olmazsa olmaz bir parçası haline gelerek GKB ve genç komünistlerin devrimci gelişme yolu açılabilir. Ancak bu şekilde eleştiri-özeleştiri “önemli bir olayın” ardından ortaya çıkan “münferit bir işlem” olmaktan kurtulup, örgütlenme ve mücadelenin temel bir ilkesi ve mekanizmasına dönüşebilir.
Eleştiri-özeleştirinin süreklilik kazanamamasının bir başka görünümü, uygun ve doğru bir zamanda yapılmayan eleştiri-özeleştirinin etkisiz kalmak bir yana, başka bazı zaafları taşıması ve zaaflara yol açıcı olması durumudur. Bir yoldaşın tutumu ve davranışı, alınan bir karar, atılan bir adım tam da zamanıyken değerlendirilmeyip halk deyimiyle “bakaya konursa”, mevcut hata ve zaaflar düzelmek bir yana birçok yeni hatalar, zaaflar ortaya çıkacaktır. Zamanında yapılmayan ve zaman içindeki gelişmeleri dikkate almadan yapılan eleştiri-özeleştiri, nedeni ne olursa olsun, devrimci değil, tutucu ve anlamsız bir davranış olur. Pratik içinde bir iki yıl sonra gündeme gelen eleştiriler hiç de az değildir! Böylesi bir durum art niyeti taşımıyorsa en iyisinden beceriksizliğin ve kavrayışsızlığın bir ürünüdür. Yine aynı şekilde, hareketin özellikleri değiştiği halde aylar, yıllar öncesinin değerlendirme ve eleştiri-özeleştirisiyle sorunlara yaklaşmanın ilerici bir tutum olmadığı açıktır. Eleştiriyi ortaya çıkaran çelişki hâlâ varlığını koruyorsa, eleştirinin daha derinleşmesi zorunludur. Örneğin gençlik harekelinin son birkaç yıldır durgunluk ve düşüş yaşadığı, bunda objektif etkenlerin yanı sıra ve daha çok da siyasi gençlik gruplarının tutum, davranış bozukluğu, siyasal çözümsüzlüğünün etkili olduğu eleştirisi hemen herkesçe ortaya konmuş ama sorunlar da çözülmek bir yana daha da müzminleşmiştir. Bu durum yaşanırken, hâlâ kalkıp iki üç yıl önceki eleştiriyi aynen ortaya sürmek (tabii yukarıda belirtilen tespitler bugün de geçerlidir), başkaları bir yana biz komünistler için affedilemez. Verilen örnekte eleştirinin niteliği ve biçimini yeniden belirlemek; söz konusu tespitleri kapsamlı bir özeleştiri ile birleştirerek, pratik sonuç almayı sağlayacak örgütsel araç, mekanizma ve uygulamaları devreye sokmak zorunludur.
Bir diğer konu ise, eleştiriyi -özellikle örgütsel ilişkilerde- zamanından önce yaparak ters bir etki yaratmamak gerekliliğidir. Zamanından önce yapılan eleştiriler, inisiyatifin yok olmasına, eylem ya da davranışın baştan kısıtlanmasına yol açar ki, bu da sıkça yaşanan bir sorundur. Özellikle üst birimlerin bu konuda belirleyici etkisi olmaktadır. Yer yer sorumlu yoldaşların, geliştirici, açıcı, şevklendirici ve gerekli hazırlığı sağlayan eleştiri, uyarı ve yönlendirmeler değil ama “aman ha”, “sakın ha” yollu
“eleştirilerle” alt birimlerin başında “Kukumav kuşu gibi” durup gelişmeyi engeller rol oynamaları öncelikle giderilmelidir.
Toplumsal yaşam, siyasal gelişmeler sürekli ve kesintisizdir. Örgütsel çalışma ve devrimci mücadele de buna uygun olarak kendini sürekli yeniden üreten kesintisiz bir nitelik taşımalıdır. Komünist eleştiri-özeleştiri, işte bu kesintisizliği sağlayarak, dün, bugün ve yarın arasında devrimci bir bütünlük sağlayacak özellik taşıyarak çelişkilerin devrimci tarzda tasfiyesi işlevini yerine getirebilir. “Siyasal olaylar zincirini bütün halinde nedensel ilişkileriyle, sonuçlarıyla inceleyerek kendimizi sürekli denetlemeliyiz. Dünün hatalarının tahliliyle bugünün ve yarının hatalarından kaçınmayı öğreniyoruz.” (Lenin)

ÖZELEŞTİRİ PRATİKTE DEĞİŞTİRİCİ, GEÇERLİ VE DEVRİMCİ NİTELİKLERİ TAŞIMALIDIR
“Gerçekte, pratik materyalist için yani komünist için sorun, mevcut dünyayı devrimci bir biçimde değiştirmek, bulmuş olduğu duruma hücum etmek ve onu pratik olarak değiştirmektir.”
“Biz, bugünkü durumu ortadan kaldıran gerçek harekete komünizm diyoruz. ‘(Marks)
Hareket içinde, eski olumsuzun devrimci bir dönüşümle yeni olumluya çevrilmesi pratik bir süreçtir. Eleştiri konusu olan bir olumsuzluk ya da çelişki, eleştirinin pratik sonuçlarına götürülmesiyle aşılabilir.
Eleştiri-özeleştiri bir yanıyla reddediş (çelişki, hata, zaaf ve yetersizliğin analizi ve buna bağlı olarak gelişmeyi temsil eden doğruların saptanışı) öte yanıyla da yeni bir kabulleniş (eski durumu değiştirecek pratik müdahalenin örgütlenmesi) eylemidir. Eğer pratik müdahalenin örgütlenmesi gerçekleşmiyorsa saptamalar nasıl olursa olsun eleştiri, hiçbir pratik gerçek değer taşımayan kuru laf yığını olmaktan kurtulamaz. Mevcut örgütsel pratiğimizde sıkıntısı çokça çekilen, atılım ve pratik ilerleme yapamama, işte bunun ifadesidir. Kafalarda ve ağızlarda kalan eleştiri ne eleştirene ne de eleştirilene yarar getirir. Oysa biz de bu, yaşanan bir durumdur; her şey “eleştirilir” ama çok az şey değişir!
Eleştiri-özeleştirinin pratik sonuçlarına nasıl ulaşılacaktır? Bunun için gerekli olan şey, eleştiri-özeleştirinin, olabilirlik ve zorunlu gerekirlik özelliği taşıması ve bu özelliği somutlaştıracak araç ve mekanizmalara sahip olmasıdır. Eğer eleştiri, mümkün ve mutlaka olması gereken bir davranışa karşılık gelmiyor ya da işlevini ortaya koyacak araç, mekanizma ve enerjiden yoksunsa gerçekleşmeyecek geçersiz bir “eleştiri” olarak kalmaya mahkûmdur. Örneğin sol kamuoyunda ağızlardan düşünülmeyen “önderlik krizi eleştirisi” kof ve sonuçsuz, bir nitelik taşıdığı ölçüde geçersiz bir eleştiri, “iddialı, gerçekçi bir yakınma”dan öte bir şey değildir. Adeta her yankı uyandıran kitle eyleminin ardından “ah bir de önderlik olsaydı” türü “eleştiriler”, bunu sağlamaya yönelik ciddi-pratik çalışmalarla, stratejik, taktik, örgütsel kaynak, araç ve mekanizmalarla desteklenmemekte ve bizim “devrimcilerimiz” bu tutumlarıyla, kendiliğinden patlamalar karşısında, acıklı film izleyen kocakarıların, film sonrası gözü yaşlı yorumlarını hatırlatırlar!
Her şeyi eleştirip işe yarar hiçbir şey yapmamak tasfiyeciliğin ta kendisidir ve komünist gençlik saflarında buna asla yer yoktur. Bununla bağlantılı olarak saflarımızda sıkça görülen ve önemli zararlar veren küçük-burjuva idealizmi, yukarıda sözü edilen “itirazcı tasfiyeciliğin” kaynaklarındandır. Mükemmeliyetçilik de diyebileceğimiz bu küçük-burjuva hastalığın ön belirtileri; “sol çocukluk”, sarhoşça coşku ve güven, her gelişmeye karşı sorumsuzca ve küçümseyici tarzda müzmin muhaliflik, sonuçları ise; hareketin gerçekliği karşısında panik, hayal kırıklığı, bozgun ve tasfiyecilik, safları terk etme olmakladır.
Yine burada “eleştiri özgürlükçülüğüne” değinmekte yarar var. Genel olarak sol kamuoyunda ve belli ölçülerde de olsa bizim saflarımızda, gerçek devrimci eleştirisizlik ne kadar cılız kalıyorsa kof, beş para etmez lafazanlık olarak yapılan “eleştiri” yığınla olmaktadır, Öyle ki, bu tarz eleştiriler, devrimci eleştiriyle tasfiye edilmeyi gerektirecek kadar genişlemiş ve zararlı olmaktadır.
“Eleştiri özgürlükçülüğü” salt bir tutum yanlışlığı değil, ideolojik-siyasal-örgütsel sapma ve yozlaşmayı anlatır. “Dogmatizme” ve “bürokratizme” karşı sözde bayrak açan bu akım gerçekte revizyonizmden ihanete, tasfiyeciliğe kadar genişleyen, devrim yapma sorumluluğundan uzak küçük-burjuvazinin bencil ve burjuva özgürlükçü eyleminden öte bir şey değildir. Komünistlerin elbette “tabuları”, “kutsal idealleri” yoktur ama komünistler ve eylemlerini, örgütlenmelerini komünist yapan objektif olgular vardır ve bunlar devrimci dinamizmi, sınırsız gelişim özelliğini, eskiye karşı, çürüyene karşı sürekli savaşımı içerirler. Biz bunları “eleştiri özgürlükçülerinin” bozuk para gibi harcamasına elbette karşı çıkacağız, komünistlerin devrimci disiplini ve sorumluluğu ile elbette etkisizleştireceğiz; bu da hareketin zorunlu gelişim yasalarına dayanan bizim özgürlüğümüzdür!
Memnuniyetsizliğe, küçük-burjuvaca şikâyetçiliğe genç komünist saflarda yer verilebilir mi? Bugün elbette eleştireceğimiz, rahatsızlığını duyacağımız birçok sorunumuz, çelişkimiz vardır. Elbette her sorunu sineye çekecek değiliz. Ama mesele, bu sorun ve sıkıntılar altında ezilecek miyiz, yoksa bunları devrimci tarzda dağıtıp proletaryanın devrimci-komünist ışıklı yolundan kimi zaman hüzünlü bir türkü kimi zaman coşku dolu bir ezgi, kimi zaman da eylem eylem bir marş eşliğinde ama hep ileriye daha da güçlenerek gidip gitmeyeceğimizdir.
Sorunlar, çelişkiler çözülmek için vardır ve bunları pratik geçerliliğe sahip devrimci eleştiri-özeleştiri sayesinde çözebiliriz. Bu nedenle, sorunların üstün de, onları gerçekten devrimci tarzda çözecek mekanizmaları ve pratik verimli gayretleri içeren eleştiri-özeleştiriyi örgütleyerek gitmek gerekir. Örneğin, propaganda-ajitasyon çalışması yetersiz, dağınık, işlevsiz kalıyorsa, yasadışı çalışmayı bozucu davranışlar oluyorsa, örgüt için eğitim, kitle çalışması yetersiz kalıyorsa bunların yarattığı sonuçlan, sıkıntılıları ağızda sakız yaparak, bunların allında ezilmek asla yaşanmaması gereken bir durumdur, fiti eksiklik, hata ve zaaflara karşı uygun ve yeterli mekanizmaları devreye sokarak, propaganda-ajitasyon grupları oluşturarak, herkese bir görev sağlayarak, örgütsel güvenliği bozucu davranışların önceden önlemini alıp bu tür davranışlara karşı gereken tutumları anında alarak, en geniş kesimleri kucaklayacak araçlar edinerek, örgüt içi canlı ve yoldaşça ilişkileri ortaya çıkaracak politik diyalogların zeminini hazırlayarak, uygun bir işbölümüne giderek … ve en önemlisi tüm bunları gerçekleştirmenin önündeki her türden ayak bağını hiç tereddütsüz etkisizleştirerek mücadeleci bir tutum, genç komünistlere gereken ve yakışan tutum olacaktır.
Eğer sonuç alma, dönüşümü başarma yaşanmıyorsa bunda eleştirenin de, eleştirilenin de, herkesin payı olduğu unutulmamalıdır. “Ne yapayım, ben söylemiştim, ben eleştirmiştim…” diyerek başarısızlığın gerekçelerini kendi dışında görüp göstermek, genç komünist sorumlulukla asla bağdaşmaz. Sorumluluk, başarı ya da başarısızlık kolektiftir, bu asla unutulmamalıdır.

NESNEL GERÇEKLİĞİN ÜRÜNÜ VE ARACI OLMALIDIR
Pratik geçerlilik ve değiştiricilik özelliğiyle sıkı sıkıya bağlı bu özelliği taşımayan “eleştiri- özeleştiri”de her şey olabilir ama komünist eleştiri-özeleştiri olamaz. Komünist eleştiri, öncelikle önyargısız, saplantısı ve her türlü (hangi nedene dayanırsa dayansın) sübjektivizmi dışlamalıdır. Gerçek verilere dayanan ve gerçek değişikliklere yol açan devrimci eleştiri, özeleştiri gücünü ve enerjisini buradan alacaktır.
Eleştirilen durumun, gelişmenin, kişinin mantığını ve koşullarını kavramak nesnellik için zorunludur. “Don Kişot tarzı”, hayal ürünü hedeflere saldırıp onu mahkum etme çabamız anlamsız ve sonuçsuz bir çaba olarak kalacaktır. Eleştiri-özeleştiri, konusu olan şeyin diyalektiğini çözümlemeli ve bundan yola çıkarak iradi müdahalenin boyutunu belirlemelidir. Değilse eksik ya da yanlış verilere ve öznel etkilenmelere dayanan eleştiri, beklenilenin tersine yıkıcı sonuçlar doğuracaktır. Örneğin, daha durumu tam olarak kavramadan, ne olup bitliğini anlamadan hemen “saldırıya” geçmek harekelin gelişimine zarar verecektir,
Nesnellik taşımayan eleştiri-özeleştirinin bir sonucu, kadroları hareketin kendisinden yalıtarak, hareketin geliştirilmesi, görevin başarılmasından çok, tek tek kişilerle uğraşma olayıdır. Elbette kişiler de değerlendirilip eleştirileceklerdir ama her şey kişilere bağlanamaz ve hareket içinde kişileri dönüştürüp kazanmak eleştirinin görevleri arasındadır. Bu durumun bir başka açıdan görünümü de “bencillik” ve “aktarmacılık” olarak ortaya çıkmaktadır. Çoğu kimse, olumsuzluğun kaynağını kendi merkezi dışında görmeye, göstermeye eğilimli olmaktadır; başarı söz konusu olduğunda da kendi merkezinde göstermeye çalışıldığı gibi. Zaman zaman faaliyet içinde herhangi bir olumsuzluğun, hatanın muhatabı bulunamamakta, hata ve zaaflar sis perdesi altında neredeyse kaybolmaktadır. Herkes “ben şuna söylemiştim, uyarmıştım” ya da “benim haberim, bilgim yoktu, bana bir şey söylenmedi” vb. savunmalarla, topu alt ya da üst birimlere “rahatça” ‘gönderebilmektedir. Oysa bir komünist böylesi bir durumda, “evet bu işte benim de hatam oldu ve bunun kaynağı, etkisi de şunlardır ama şu şu faktörler de iradem dışında hataya kaynaklık etmiştir” diyebilmelidir. Bu gibi durumların kişilerin dışında organlarda da yer ver görüldüğü ve daha tehlikeli sonuçlar içerdiği bilinmekledir. Alt ya da üst birimlerden gelen eleştirileri ve yaşanan olumsuzluğu organ olarak ulaşıp “blok savunma ya da blok saldırıyla” geçiştirme tutumu salt bir yanılgı olarak değerlendirilemez.
Eleştiri-özeleştirinin nesnelliği için bazı koşullar gerekir ki, bunların başında objektif bilgilenme araçlarına, sağlam verilere sahip olmak gelir. Özellikle örgüt içi ilişkilerde açıklık, komünist yoldaşlık ilişkileri ve işlerliği olan örgütsel platformlar olmadan gerçekleştirilen eleştiri-özeleştiriler öznel etkilere ve yanılmaya açıktır. Bunun sıkıntısını her günkü faaliyet içinde haddinden fazla yaşamaktayız. Bu, eleştiri-özeleştiriyi gerçek amacından çıkarıp dedikoduya, karalamaya (böyle bir niyet olup olmamasından bağımsız olarak) dönüştürmektedir. Örgüt içi aleniyet (açıklık) ve güçlü yoldaşlık ilişkilerinden yoksunluk, yanlış ya da eksik bilgilenmeye, yerinde çözülebilecek sorunların anlamsız ve gereksiz biçimde başka platformlara taşınmasına, sorunun daha da dallanıp budaklanmasına yol açacaktır, açmaktadır da. Bu sorunun yer yer bunaltıcı biçimlere büründüğü; eleştirinin muhatabının öncelikle eleştirilen olduğunun unutularak üst birimlerin adeta şikâyet merkezine çevrildiği, hatta hatta kendi sorumluluğu altındaki yoldaşların eleştirilmeyip üst birimlere havale edildiği az rastlanan şeyler değildir. Komünist adına layık olacaksak, bu tür tutumları kaynaklarıyla birlikte ve derhal tasfiye etmek zorunlu bir görevdir.

HEDEFLİ VE YAPICI OLMALIDIR
Eleştiri-özeleştiri bir reddediş ve kabulleniş eylemi ise bu eylemin somut bir amacı mutlaka bulunmalıdır. Günlük dilde “laf olsun beri gelsin” türünden boş laflar ve anarşist tutumlar, gelişmeye, ilerlemeye değil bozulmaya, gerilemeye hizmet eder. Gençlik içinde, gençliğin dinamizmiyle de ilgili olarak, anlık etkilenmelere bağlı olarak sürekli yön değiştirme, istikrarsızlık, eleştirinin devamını getirecek sabırdan yoksunluk ve “maymun iştahlılık” oldukça etkin olarak yaşanmaktadır. Genç komünistler elbette,”olgun”, “sakin”, “oturmuş”, “bürokrat tipli”, “otuzluk ihtiyarlar” olmayacaktır ve olmamalıdır, ancak gücünü, enerjisini, heyecanını devrimci tarzda kullanmasını da öğrenmek zorundadır.
Bize gerekli olan, bir olumsuzluğun, bir çelişkinin salt protesto edilmesi değildir; bu, küçük-burjuva liberallerinin işidir. Eskiyi tasfiye işlemi, yeninin inşasını zorunlu kılar ve bunun “devrimci bir yeni” olması biz komünistleri her türden küçük-burjuva akımdan ayırır. Örneğin gençlik hareketinde “demokratik üniversite mücadelesi”, sözde mevcut sistemin ve onun uygulamalarının “eleştirisi” durumundadır, ama bu “eleştiriler”, liberal protestoculuğun ötesine geçememekte, faşist diktatörlüğe karşı öğrenci gençliğin kitlesel-militan hareketiyle var olanı tasfiye edecek, yerine mümkün en ileri istemleri dayatacak bir devrimci eleştiri haline gelememekledir.
Oysa bir eylemin, girişimin ileri ya da geriliği daha baştan kendine çizdiği hedeflerle belirlenir. Neyi, neden istediğini ve neyi, neden yıkacağını bilmeyen bir girişim, bir eylem kontrolsüzlüğe, başarısızlığa mahkûmdur.
Hedefi ilik özelliğinin bir diğer boyutu, eleştiri-özeleştirinin iç içe geçmiş hedeflere sahip olmasıyla bağıntılı bütünün bir parçası olma yeteneğini taşıması gereğidir. Her eleştiri, hedefli bir yararı içermeli, o da bir başka hedefe bağlanmalıdır ve her hedef, nihai olarak devrim, komünizm ve parti davasına, günün örgütlenme ve mücadele sorunlarının çözümüne hizmet etmelidir. “Bizim herhangi bir özeleştiriye ihtiyacımız yok. Bizim işçi sınıfının kültür düzeyini yükselten, mücadele ruhunu geliştiren, zafere inancını pekiştiren, gücünü arttıran ve onun, ülkenin gerçek efendisi olmasına yardım eden bir özeleştiriye ihtiyacımız var.” (Stalin) Yine, Bolşevik eleştiri-özeleştiriyi her türlü boşboğazlıktan ve küçük-burjuva sorumsuzluktan ayıran Lenin’in sözleri, GKB ve tüm genç komünistler için de öğretici olmalıdır. “Partinin eksikliklerinin kesinkes gerekli olan eleştirisi öyle ele alınmalıdır ki, getirilen her pratik öneri, mümkün olduğu kadar açık bir biçimde derhal, sürüncemede bırakılmaksızın görüşülmek ve karara bağlanmak üzere partinin ilgili yerel ya da merkezi organına sunulmalıdır. Eleştiri getiren herkes, ayrıca eleştirinin biçiminde, düşmanlarla çevrili partinin durumunu göz önüne almak zorundadır; eleştirinin içeriğiyle ilgili olarak Sovyet ve parti çalışmalarına doğrudan katılarak partinin ya da tek tek üyelerinin hatalarının düzeltilmesini pratikte denetlemelidir.”

UZLAŞMA VE BOYUN EĞİŞİ YADSIYAN BİR BAŞKALDIRI EYLEMİDİR
Komünist eleştiri-özeleştiriye devrimci ruhu veren, ona sınırsız, bir gelişebilirlik olanağı tanıyan bu özellik olmadan, değil bir adım ilerlemek hep gerileriz. Bugün nedenleri ne olursa olsun, bizim saflarımızda da yoğun olarak bu özelliğin tam oturmayışının sıkıntısı ağır biçimde yaşanmakladır.
Uzlaşma ve boyun eğiş onlarca biçimiyle karşımıza çıkmakla ve komünist örgüte, komünist kişiliğe ve komünist eyleme büyük zararlar vermektedir. “Eleştirisizlik” başlığı altında toplanabilecek tulum ve davranışlar bugün gelişmemizin önündeki önemli bir engel durumundadır. Eleştirisiz bir örgüt, eleştirisiz bir devrimci ve eleştirisiz bir eylem, ölmeye, çürümeye mahkûm demektir.
Bugün saflarımızda eleştirmek ve eleştirilmekten korkulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Kimi zaman bencilliğin, kimi saman sübjektivizmin, kimi zaman kavrayışsızlığın ve önyargının, kimi zaman korkunun yol açtığı eleştirisizlik ve kaynakları kurutulmadan ne devrimci arınım sağlanabilir, ne savaş gücümüz artabilir ne de zafere ulaşabiliriz. Oysa biz komünistlerin, “göğü fethetmeye koyulanların” eğer komünist olarak kalacaksak, buna hiç gerekçesiz hakkı yoktur, olamaz da. Yaşam karşıtların çok yönlü ve çetin bir mücadelesi ise biz de bu mücadelede kıracağız, kırılacağız da; ama nihai olarak gelişmeyi engelleyen engellerin tepesine de devrimci vuruşu indireceğiz! Değilse ne bizler komünist ne de eylemimiz devrimci olabilir.
Hata, eksik ve zaafları görüp de üstüne gitmemek, gidememek; yoldaşın kırılacağını, üzüleceğini düşünerek adım atmamak, atamamak; hata yapmaktan, eleştirileceğinden korkarak davranışlarını  sınırlamak,  olumsuzluklara  göz yummak; kendi kavradığı halde uyarıcı, açıklayıcı, girişimci olmayıp, inisiyatifsizce beklenti içinde olmak; günü idare edecek, geçiştirecek tavırlara girmek, açıktır ki, biz gene komünistlerin davranış biçimi olamaz, oluyorsa sürmesine izin verilemez. Bu durum örgütsel pratikte “eleştirme beni eleştiririm seni” tasfiyeci-bürokrat tutumlarıyla ortaya çıkabilmektedir. Ve eleştiriye eleştiriyle cevap vermek, “karşı saldırıya geçmek” adeta “kanıksanmıştır”, Eleştirilmeyi sindirememek, başka etkenlerin yanı sıra burjuva bencilliğin ve dar görüşlülüğün dolaysız dışa vurumudur.
Üst birimlerin alta karşı davranışlarında bu zaafın farklı bir yansımasına yaygın olarak rastlandığı da görülmektedir, elbette herkesin eleştiri yapabilmesi, bir yandan hak bir yandan görevdir. Tabii bu, herkesin kafasına göre eleştiri yapması demek değildir. Eleştiri yapmaya hiç hakkı olmayanlar da çıkabilir ama bu da demek değildir ki, her eleştiri getirene hemen karşı-eleştiriyle yüklenip eleştirilen konu boğuntuya getirilebilecektir. Oysa üst birimlerin yapması gereken eleştirinin önünü açmak, alt birimdeki yoldaşlara üst birimlerle bütünleşme, sorumluluğu paylaşma olanakları vermek ve eğer açık yanılgıları varsa yoldaşça ikna edip doğruya kazanmak olmalıdır.
Mevcut duruma “alışmak”, “rıza göstermek” (ya da değişikliği yaratacak pratik hamleden yoksun kalmak), “zararsız olanı seçmek”le devrimcilik adı asla yan yana olamaz. Bu tutuculuk, yoz bir statükoculuk ve yozlaşmanın başlangıcını ifade eder. Hatalar, zaaflar, eksiklikler duruma göre düzeltilip giderilebilir ama uzlaşmacılık bir kangrendir ve kesilip atılarak iyileşebilir. Hata, zaaf ve eksiklikler karşısında ya da hâlihazırda toplumsal yaşamdaki gelişmeler ve çelişkiler karşısında biz komünistlerin, sonu bir türlü gelmeyen “yapacağız, edeceğizlerle, yapmalı, olmalı”larla değil “yaptığımız, ettiğimiz” ya da “yapamadıklarımız”la değerlendirileceğimiz unutulmamalıdır. Hatalarımız, eksiklerimiz elbette olabilir, yanılabiliriz, doğru tespitlerimizi yeterince güç ve araç-gereçle birleştirememekten kaynaklı hayata geçiremeyebiliriz ama biz genç komünistler, yeniden bu olumsuzlukları yaşamak istemiyor, başarısızlıklardan kurtulmak istiyorsak; ortaya çıkan sonuçla yetinmemek, ona boyun eğmemek, “bahane”, “gerekçe” ve “ama”larla, “ancak”larla başlayan “olanaksızlıktan” söz etmemeliyiz. Yanlışın kaynağını gerçekten bulmak, bulunca da oyalanmadan, “sızlanmadan” ne gerekiyorsa onu yapmalıyız. İşte sınırsız-sürekli isyan ruhu, genç komünist savaşçı özelliği budur.
Sorunun bir başka yanı, eleştirisizlik durumunun “acemilikten”, işleyişi “bilmemekten” kaynaklandığı gerekçesidir ki bu büyük ölçüde gerçektir. Ama gerçek olan bir başka şey de “bilmemiz gerektiğidir”! Evet, kuşkusuz mücadele ettikçe ve mücadele içinde çelikleşeceğiz, hatalarla mücadele etme yeteneğimizi geliştireceğiz. Yine kuşkusuz, yanılabileceğiz, yeni durumlar karşısında şaşırabileceğiz ama yine kuşkusuz hatalardan ders çıkaracağız ve asgari olarak ne için ve nasıl savaşacağımızı bileceğiz; değilse her yeni durumda “acemi kalmak” bizi “çuvallatacaktır”!
Yoldaşların bir bölümü, “kırıp dökmekten”, “zarar vermekten” çekindikleri için ya da “sorumlu yoldaş nasıl olsa biliyordur” görüsünden dolayı eleştirmekten kaçınmakta ve bu oldukça sık görülmekledir. Neye zarar vereceğiz? Neyi kırıp dökeceğiz? Ortada bir hata, zaaf, gerilik varsa, hiç durmayalım ve ona “zarar verelim”, “Kırıp dökelim”! Bu bizim başlıca görevimiz olmalıdır. Yanlışı, zaafı açıkça belirleyemiyor, somutlaştıramıyorsak yine bunu açıkça ve yoldaşça “ben şu nedenlere dayanarak şöyle bir olumsuzluğun olabileceğini düşünüyor ve bunu tartışmak istiyorum” demeli; yok eğer, zaten tartışılmış ve bir karara bağlanmış bir yöneliş varsa (tabii geçmişi tamamen unutmadan) bütün gücü ve olanağıyla kendini savaşa vermelidir. “Sorumlu yoldaşın nasıl olsa bileceği” konusuna gelince:  Evet, sorumlu yoldaşlar birçok şeyi bileceklerdir ve o alanda zaten öyle olduğu için sorumlu olmuşlardır ama ya “sorumlu yoldaşın da bilmedikleri”! Onu da bir başka sorumlunun bilip müdahale edeceği “düşünülse” de yasadışı mücadele şartlarında bunun zorluğu ve “lüksü” bir yana inisiyatifin, devrimci sorumluluğun ve kendini olayların dolaysız bir parçası saymanın başta gelen zorunlu bir görev olduğunu “düşünmek” daha doğru bir tutum olur!
Hatalara ve var olan duruma “alışmanın” bir başka kaynağı da “komünist böbürlenme” olarak görünmektedir. Ki bu, özeleştirinin en sinsi ve en tehlikeli düşmanlarından biridir.
Partimiz, “zaaflarından söz etmekten korkmayan” devrimci komünist bir partidir. O, bu özelliğini daha ilk oluşum yıllarında, küçük-burjuva devrimciliğinin özeleştirisiyle açıkça ilan etti, arınma ve komünist dönüşüm eylemini kesintisiz ve bugüne dek, savaşa savaşa sürdürdü.
Partimizin tarihi, 70’lerden beri bu özelliğini yitirmediği için bugüne kadar, her adımda daha da çelikleşerek ve savaş gücünü artırarak gelebildi. Yeni partimiz, 12 Eylül sonrası tasfiyeciliği, işte sözünü ettiğimiz uzlaşma ve boyun eğişi reddeden devrimci isyan ruhu ve eleştiri-özelestiri geleneğiyle tasfiye edebildi. Ve nereden, nasıl gelirse gelsin partinin devrimci komünist rotasını saptıracak hata ve sapmalara en üst düzeyde direnme ve onu, tasfiyeciliği tasfiye etme eylemiyle karşılamanın örneğini tüm partiye ve tüm yeni kuşağın genç komünistlerine sundu.
Ama yoldaşlar, bu, saflarımızda devrimci eleştiri-özeleştiri ruhunun ve pratiğinin tam anlamıyla yerleştiğini söylemek, “komünist böbürlenmenin” kesinkes yaşanmadığını söylemek için yeterli midir? Elbette değildir. Bugün birçok hata ve eksikliğin, mücadele hedeflerine yakınlaşamamanın kaynağında gücümüzü tam harekete geçirmemizi, tam bir devrimci arınma sağlamamızı engelleyen “kendi beğenmişlik” tutumunun yattığı açıktır. “Biz komünistiz”, “bizim programımız, tezlerimiz doğru ve devrimcidir”, “şu ya da bu grup küçük-burjuva, sekter, reformist”, “şunlar şurada şu yanlışı, bunlar burada bu yanlışı yaptılar”, “şu grup iyice reformculaştı, hep bize ayak bağı oluyor!” türü değerlendirmeler gerçeğin sadece bir yanını ifade eder, diğer önemli yanı ise bizzat kendimiz ve eylemimizdir. Bugün partimizin sahip olduğu devrimci özellikler, durup dururken ortaya çıkmadı, zorlu, çetin, dişe diş mücadelelerle onlarca yoldaşın canıyla, kanıyla yaratıldı. Bundan düşmana inat elbette gurur duyacağız ama “böbürlenmek”, anlamsız tartışmalarda “övünmek” için değil, savaşmak, savaşta kazanmak için. Örneğin Devrimin Sesi’nin yasadışı ve 15 günde bir yayınlanışı bir başarıyı içerir, ama bu birimlerde yazılı-sözlü propaganda-ajitasyonun yeterli, etkin olmadığı, eksiğimizi kapatacak bir “böbürlenme” konusu olabilir mi? Ya da öğrenci hareketinde ve öğrenci derneklerinde, İHD, Halkevleri Vd. kitle örgütleri, sendikalarda bugün devrimci dinamizm, etkinlik, kitlesellik yoksa bunda, bizlerin devrimci çalışmasının verimsizliğinin, gücümüzü tam ve doğru kullanamayışımızın etkisi yok mudur? Elbette vardı ve bizi bekleyen “böbürlenme” değil, devrimci bir özeleştiriyle hata ve yanılgıları açığa çıkarıp bunları geçersizleştirerek bu ve diğer tüm alanlarda devrimci kitle çalışmasını yükseltmek ve kitlesel-militan mücadelenin başında emperyalist-kapitalizme ve tüm gericiliğe karşı devrimci eleştiriyi pratik olarak yaşamak gerektiğidir.
GKB ve genç komünistlerde sıkça görülen “hata yapma korkusu”, “örgütsel inleyişin bilgisizliği”‘ ve buna bağlı olarak oluşan “eleştirisizlik”, “çaresizlik”, “sızlanma” ve “beklenticilik” derhal ve köklü bir yenilenmeyle; yaptığı şeyin doğruluğuna iyice bilerek inanan, sınır tanımayan, ürkmeyen, siyasal cesaret ve atılım ruhuyla dolu, kolektif örgüt çalışmasıyla bütünleşen bireysel inisiyatif ve yaratıcılığa sahip genç komünistlerin yoldaşça yürüttüğü devrimci çalışmaya; kendini, düzene ve onun uygulamalarına karşı alternatif olarak koyan ve üretme-yeniden üretmeyi, devrimci arınmayı her günkü davranışına yediren devrimci komünist mücadele ve örgütlenme pratiğine bırakmalıdır.

YENİ İNSAN TİPİNİN YARATILMASINA HİZMET ETMELİDİR
Eleştiri-özeleştirinin sürekli konularından biri örgütsel çalışma ise bir diğeri bu çalışma ve
savaşım içinde, onun ürünü ve onun öznesi olacak komünist insan tipinin yaratılması sorunudur. Her birim örgütü, her genç komünist ve gençlik içinde çalışan partililer bu konuyu sürekli ele almak, yoldaşları yapıcı eleştirilerle planlı ve sistemli olarak gözleyip genel özellikleri dışında özel bir parti işinde usta bir militan olmayı sağlayacak koşullar yaratmak, bunun olanaklarını sürekli geliştirmeye çalışmak durumundadırlar.
Yeni insan tipi; burjuva dünya görüşü ve yaşam tarzının her alandaki yansımasıyla amansız bir savaşın sonucu doğabilir ve bu savaş kolektif bir savaş olacaktır. Bu anlamda her yoldaş kendinden ve çevresindeki yoldaşlardan özel bir görev yüklenmeden de sorumlu sayılmalıdır ve yeri gelmişken, “yoldaşımı sevmek zorunda değilim, beraber mücadele etmemiz bunu zorunlu kılmaz” türü, kaynağında burjuva bencilliği ve mekanikliği olan bu düşünceye yer yer rastlayabiliyoruz. Ama yoldaşlar, tam da bu olmadan ne kolektivizm ne komünist gençliğin yoldaşça birliği ve dayanışması ve komünist mücadelesi olabilir. Yoldaşımızı elbette sevmek, onunla uyum içinde olmak zorundayız, ama eğer sorunlar varsa ve sorunlar çıkıyorsa o zaman bu sorunlara neden olan çelişkiyi gidermeliyiz, değilse saçma sapan “tezler” üretmek değil.
Emperyalist kapitalizmin, revizyonist ihanetin ve faşist diktatörlüğün, anti-sosyalist cephedeki birleşmiş gücünün devrim ve demokrasi saflarında her bakımdan tahribat ve bozgun yarattığı bu dönemde devrim, komünizm ve partinin kızıl bayrağı tökezlenmeden daha yukarılara taşınacaksa, bu, biz komünistlere, saflığımızı korumamıza ve kendimizi yeniden üretmemize bağlıdır. Bu ise devrimci-komünist militanın şahsında ve örgütlü eylemiyle somutlaşacaktır. Tarihsel ve güncel bakımdan en ileri insan tipine karşılık gelen komünist militan ise, dişle, tırnakla ve karşı-devrimle her cephede çetin savaşlar içinde doğup gelişecektir, Bütün genç komünistler şunu iyi bilmelidirler ki, kendini iyi bir devrimci-komünist haline getirmek için atacakları her adım, kişilik, yetenek ve eylem güçlerinde kazanacakları her mevzi, karşı-devrime vurulmuş bir darbe olacaktır.
Bu nedenle bütün GKB hücre ve grupları, komite ve organları ve genç komünistler, tüm parti sorumluları komünist insan tipini yerleştirecek güçlü bir eleştiri-özeleştiri sürecini yaşamaya, yaşatmaya gereken önemi vermelidirler.

DEVRİMCİ ELEŞTİRİ-ÖZELEŞTİRİ KENDİ ÖZELLİKLERİNİ İÇEREN VE BU ÖZELLİKLERİ GELİŞTİRECEK ARAÇ, YÖNTEM VE MEKANİZMALARA DA SAHİP OLMALIDIR
Yazının başından beri üzerinde durulan, devrimci eleştiri-özeleştirinin işlevi ve özelliklerinin somutlaşabilmesi, kurumsallaşabilmesi için olmazsa olmaz araç, mekanizma ve örgütsel davranış kuralları gerekecektir. Bütün bu yöntem ve kurallar ne olursa olsun sonuçta devrime ve komünizm davasına en yoğun, en ileri katkıyı yapabilecek özellikte olmalıdır ve ölçüsünü de bu mücadele belirlemelidir. Yine, devrimci ruh ve irade birliğini sağlamak, yoldaşça ve hiç tereddütsüz, alınan kararları en tam biçimde uygulamaya koyulmak, devrimci eleştiri-özeleştirinin doğrudan parçasıdır.
Bütün örgütsel araçlarımızdan yararlanmak zorundayız. Yayın organlarımızı bu konuda da en verimli bir biçimde kullanmak önemli ve temeldir. Mücadele tecrübelerimizi ulaştırmak, yayın organında gerekli konularda tartışma açmak, tartışmaya katılma girişimine sahip olmak vazgeçemeyeceğimiz önemde şeylerdir.
Örgütsel çalışma içindeyse, başlıca araçlarımız toplantılar ve raporlar ile seminer, konferans, özel toplantı vb. çalışmalar ve örgüt içi yazışmalar, bildiri, broşür, eğilim yazılarıdır. Her toplantı, gündemindeki konuları tam bir analizden geçirip, somut, uygulanabilir kararlar almalıdır ve bunlar bir sonraki toplantıda denetlenip, eksiklikler neden ve çözümleriyle birlikte ortaya konmalıdır. Sadece çalışmaların değerlendirilip planlanmasına ya da gerçekleşen çalışmaların denetlenip sonuçlandırılmasına yönelik özel toplantılar da dönem dönem gerçekleştirilmeli, devrimci arınma ve özeleştiri örgüt içi propaganda ile desteklenip atılım kampanyalarına çevrilebilmelidir.
Yazıyı Stalin’den yaptığımız şu uzun ama anlamlı alıntıyla bitiriyoruz:
“Gelişmemiz müşkülsüz genel bir yükselme biçiminde olmamakladır Hayır yoldaşlar, ülkemizde sınıflar var, çelişkiler var ve yaşamın dalgaları üzerinde rahat rahat salınarak ilerleyemeyiz. İlerlememiz, mücadele içinde, çelişkilerin gelişmesiyle, bu çelişkilerin aşılmasıyla, bu çelişkilerin açığa çıkarılması ve tasfiye edilmesiyle olur.
Sınıflar var olduğu sürece hiçbir zaman şunu söyleyebilecek durumda olmayacağız: Allaha çak şükür, şimdi her şey yolunda. Yoldaşlar, bizde böyle bir durum hiçbir zaman olmayacak.
Yaşam boyunca bizde sürekli olarak bir şeyler yavaş yavaş ölüp gidecek. Ama ölen şey öyle kolayca ölmek istemeyecek, var olmak için mücadele edecek, köhnemiş davasını savunacak.
Yaşam boyunca bizde sürekli olarak bir şeyler doğacak. Ama doğan şey öyle kolay doğmayacak, gürültü koparacak, bağıracak, var olma hakkını savunacak.
Eğer açıkça ve dürüstçe, Bolşeviklere yaraşır biçimde, çalışmalarımızdan hata ve eksikliklerimizi tespit etmez ve ortaya çıkaramazsak, o zaman ileriye giden yolu kendi kendimize kapatmış oluruz. Ama biz ilerlemek istiyoruz. Ve biz tam da ilerlemek istediğimizden dolayı, dürüst ve devrimci özeleştiriyi en önemli görevlerimizden biri haline getirmek zorundayız. Bu olmadan ilerleme olmaz. Bu olmadan gelişme olmaz.”
Yoldaşlar,
Önümüzde zorlu görevler, zorlu dönemler var. GKB’yi gençliğin gerçek bir alternatif komünist kitle örgütü haline getirmek; her bakımdan yetenekli, yaratıcı, inisiyatifli ve sorumlu bir devrimci çalışmayı örgütlemek, kitlesel-militan bir gençlik harekelinin ürünü olan ve onu geliştiren örgütlerimizi yasamın içinde sökülmezcesine yerleştirmek, mücadelemizi, enerjimizi çok, fazla dağıtmadan ama olabildiğince çeşitli alanda mevzilendirip her mevziiyi ustaca kullanarak ve işçi gençliği gerçekten de GKB’nin temeli haline getirecek ısrar ve inatta bir çalışmayı örgütleyerek ve bütün savaşımızı, proletaryanın devrimci komünist hareketinden güç alacak, güç katacak ve onunla (partiyle) her bakımdan bütünleşecek düzeye getirerek üzerinde “Durmak Yok, Gerilemek Asla” yazılı bayrağımızı yoldaşlarımızın, örgütümüzün gücü ve dayanışmasıyla yere düşürmeden taşımak zorundayız. Evet yoldaşlar, devrimci-komünist gelişme için isyan damarını kabartmak ve bunun için de; İSYAN DAMARINA KAN GEREK!

Ocak 1993

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑