Doğumunun 83. Yılında Enver Hoca Gerçek Marksist-Leninistlerle yaşıyor

Marksizm’in en temel önermelerinden biri; devrim kitlelerin eseridir, der. Bu, kitlelerin kendiliğinden devrim yapacağı anlamına gelmez.Kitleler, tarihin zorunlu koşulları sonucu devrime yönelirken, kendi örgütlerini ve önderlerini de yaratırlar. Marks ve Engels, tarihi yorumlarken, toplumsal gelişmelerin ve sınıf mücadelelerinin tarihini, devrimlerin tarihini, yığınların inisiyatifiyle geliştiğini öne çıkararak önemli bir noktaya parmak basarlar. Ama devrimin, yığınların başıbozuk ve örgütsüz bir ayaklanışı ile başarıya ulaşacağı hayaline de karşı çıkarlar. Yığın hareketleri, yukardan aşağı askeri bir biçimde disipline edilmiş ve bilinçli bir önderlik çatısı altında birleşmiş bir iradi yönetimden, devrimci bir komünist partisinden yoksunsa, amacına ulaşamaz. Dünya devrim tarihi, yığınların mücadelelerinin tarihidir, ama aynı zamanda yığınlara mal olmuş ve yığınlar İçinden çıkmış parti ve önderlerinin de tarihidir. Lenin, Stalin, Enver Hoca ve onların içinden çıktığı komünist partileri gibi.
Yığınların hareketi, aynı zamanda, kendilerine önderlik eden parti ve önderlerinin, diyalektik ve tarihsel materyalizmin uzlaşmaz savunucuları oldukları takdirde başarıya ulaşabilir.
Çağımızda, kendinden başka diğer sınıf ve tabakaları da kurtarma görevi üstlenen proletarya, kendi ideolojisini en iyi ve en doğru uygulayan parti ve önderlerini yaratmak zorundadır. Çağımızda emperyalist saldırganlığa karşı ayaklanan halkların ve işçi sınıfının tepkisini, devrime kanalize edebilecek yegâne güç, M-L komünist partileri ve onların yılmaz savunucuları olabilir.
Arnavutluk Emek Partisi ve Enver Hoca, Arnavutluk halkının İtalyan faşizminin işgali altında inlediği tarihi bir koşulda, ulusal bağımsızlık talebi ile ayaklanan yığınların ve faşizme ve gericiliğe karşı verilen kahramanca bir mücadelenin bağrından çıkmıştır.
Enver Hoca, yüksek öğrenimini sürdürdüğü Fransa’da, Komünist Partisi ile tanıştıktan sonra, kendi ülkesinin anti-faşist mücadelesine katılarak, Kral Zogo despotizminin ve emperyalizmin saldırganlığına karşı halkının yanında yer alarak ulusal direnişin örgütlenmesine önderlik eder. Anti-faşist savaşım içinde ortaya çıkan komünist grupları bir araya getirerek (1941) AEP’i, Marksist-Leninist ilkeler doğrultusunda hareket eden tek bir merkezi mücadele örgütü halinde toparlar. 3 yıllık bir direnişten sonra işgalci güçlerle birlikte Kral Zogo’nun da Arnavutluk’tan kovulması, Arnavutluk Halk Sosyalist Cumhuriyetinin kurulması O’nun komünist önderliği altındaki AEP’in başarısı olmuştur. (1944)
Bağımsızlığından önce Arnavutluk, sanayisi yok denecek kadar az, topakları bir avuç toprak ağasının tahakkümünde, halkın büyük çoğunluğu yoksulluk içinde olan dünyanın en geri kalmış ülkelerinden biri durumundaydı. Sosyalizmin zaferi ile birlikte, işsizlik, enflasyon, vergi, fiyat artışı, dış borçlanma v.s. gibi kapitalizmin soygun ve talan düzenini yok etme mücadelesi verilmiş, sanayi geliştirilmiş, toprak ağaları bertaraf edilerek topraklar verimli hale getirilmiş, eğitim, sağlık, kültür alanında halkın tüm kesimlerine sosyalist gelişmenin yolu açılmıştır.
Enver Hoca, 55 yıllık devrimci mücadelesiyle yalnız Arnavutluk halkının değil, tüm dünya halklarının da en sarsılmaz dostluğunu ve güvenini kazanmıştır Çünkü yaşamı boyunca, yalnız kendi ülkesinin komünistlerinin değil, tüm dünya halklarının komünistlerinin, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm yolunda yürüyen partilerinin, M-L’den sapmalarına karşı uzlaşmaz bir mücadele sürdürmüştür.
17 Ekim Devrimi’nin, dünya ölçüsünde sosyalizme sağladığı prestij ve güven, tüm dünya halklarına olduğu gibi Arnavutluk halkına da yürüyecekleri bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelelerinde, küçümsenemeyecek olanaklar sağlamıştır. Lenin ve Stalin dönemlerinde, sadece Sovyetler Birliği’nde değil, Arnavutluk, Doğu Avrupa ülkeleri ve geri kalmış ülkelerin proletaryası ve ve halkları, başarıdan başarıya koşan sosyalizmin önderlik ve ideolojik etkisinden büyük ölçüde etkilenmişler ve kendi ülkelerinde bağımsızlık ve sosyalizm yolunda önemli adımlar atmışlardır.
Stalin’den sonra SSCB’deki geri dönüşle birlikte dünya gericiliğinin estirdiği karşı devrimci rüzgarlara karşı, E.Hoca ve AEP, 30 yıl süresince, hem kendi ülkesinde, hem de Avrupa, Asya ve G. Amerika halklarının ve dünya proletaryasının mücadelesinin tek sağlam kalesi olarak ayakta kalmıştır.
II. Dünya savaşının hemen sonrasında Titoculuğa karşı açtığı M-L kampanya, Kruşçev’le başlayan ve Doğu Avrupa ülkelerindeki komünist partileri de etkileyen revizyonizm ye “Avrupa Komünizmine karşı verdiği mücadeleyi, geniş bir platforma yayarak, tüm revizyonist kampla hesaplaşma biçimine dönüştürdü. Tüm düşüncesi ve uğraşını, Lenin ve Stalin’in açtığı yolda komünizm bayrağını yükseltmek, tek başına sosyalist bir devlet olarak kalmanın zorluklarına göğüs germek ve kapitalizme, dünya gericiliğine meydan okumak oluşturdu.
O, halkların ve işçi sınıfının ezeli düşmanı olan emperyalist saldırganlığı ve bunun proletaryanın saflarındaki uzantıları olan revizyonizm, oportünizm ve troçkizm’in dünya halklarının mücadelelerinin önündeki engellerini, M-L’nin bilimsel tezleriyle, tüm cepheleriyle ortaya çıkarmış ve teşhir etmiştir.  ,
Kautsky İle başlayan çok renkli revizyonizmin, Batı Avrupa ülkeleri komünist partileri içindeki Troçkist, Buharincl sapmanın Sovyetler Birliği’ndeki sosyalist inşaya darbe vuran Kruşçev-Brejnevci ihanetin, dünya proletaryasının mücadelesine,  Arnavutluk Emek Partisi ve Arnavutluk’a karşı yürüttükleri saldırılara karşı inatçı bir direniş göstermiştir.
Revizyonist yola giren Sovyetler Birliği’ndeki Kruşçev-Brejnev kliğini, kapitalist yolcu Troçkist-Buharinci kliği, Tito kliğini, Çinli revizyonistleri mahkum eder.
Dünya gericiliğinin emperyalist-kapitalist kampının, SBKP, Avrupa komünist partileri, ulusal bağımsızlık savaşı veren anti -emperyalist cephe örgütleri İçindeki kirli oyunlarını sergiler. Bu kitaplardan dilimize çevrilen belli başlıcaları şunlardır: “Tltocular” “KruşçevcIler”, “Avrupa Komünizmi Anti-Komünlzmdir”, “Çin Üzerine Düşünceler” .”Emperyalizm ve Devrim”, “Ortadoğu Üzerine Düşünceler”, “Sosyalist Arnavutluk’un Temelleri”, “Arnavutluk Üstünde Angola-Amerikan Baskıları”, “İki Dost Halk”, sayısız yazı ve makaleler.
Revizyonizmin “Barış içinde bir arada yaşama”, “Barışçıl geçiş”,”Kapitalist olmayan yoldan kalkınma”, “özyönetimci demokrasi”, “Avrupa Komünizmi”, Çin revizyonistlerine özgü “Yeni demokrasi” teorilerine karşı, E. Hoca, M-L’nin en kararlı savunucusu olmuştur.
Çinli revizyonistlerin, pragmacı ve uzlaşmacı politikalarına karşı, “kültür devrimi” adıyla kitlelerin arasına sokulan ideolojik kargaşayı teşhir eden uzlaşmaz bir tavır aldı.
Ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerinin hızla yükseldiği dönemde, 1976 yılında topladığı 7 Kongre’de, devrimleri boğmaya çalışan emperyalist ideolojinin, komünist, devrimci, ilerici önderlikler içindeki bozguncu etkisine karşı uzlaşmaz bir tavır takınarak, revizyonizmin etkisini kırmaya çalışmıştır. Angola, Mozambik, Ortadoğu, Kamboçya, Vietnam, Latin Amerika v.s. bir dizi ülke halkları, emperyalizme başkaldırmış ve devrim ateşi tüm halkları sardığı bir dönemde O devrimlerin önünü tıkayan revizyonist “sis”i dağıtmak için, Marksist-Leninistlerin önüne, anti-revizyonist mücadele hedefini koymuştur.
Bugün, E. Hoca’ya ve AEP’in 1985 yılına kadar verdiği sosyalizm mücadelesine saldıranlar, emperyalistler ve emperyalizmin uzantısı yolundaki mihraklar, aynı zamanda halkların ve onların bağımsızlık ve sosyalizm mücadelelerinin önünü tıkamaya ve devrimlerin aydınlık yolunu karartmaya çalışıyorlar. Sovyetler Birliği’ndeki revizyonist ihanetin emperyalist-kapitalist sisteme entegrasyonu ile başlayan ve dünya kapitalist cephesine “sosyalizm öldü” çığırtkanlığı yaptıran, anti-Marksist cephe, kapitalizmin geniş bir cepheden emekçi ve işçi kesimine saldırganlığına zemin hazırlamıştır. Her türden oportünist ihanetin, kapitalist sisteme sağladığı prestij geçicidir. Çünkü esas olarak kapitalizm, bütün verileri ile can çekişmektedir. Ekonomik kriz, dünya ölçüsünde yalnız geri kalmış ülke halklarını etkilemiyor, gelişmiş kapitalist ülkelerde bile kendini hissettiren boyutlara ulaşmıştır.
Halkların, emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmaları için, emperyalizme başkaldırmaktan ve kapitalist düzenlerini alt-üst etmekten başka hiç bir yolu yoktur.
Enver Hoca, bize ve bizim gibi emperyalizmin boyunduruğundaki halklara emperyalizme karşı başkaldırmanın yolu ve yöntemleri hakkında yadsınamaz ve çok değerli bir miras bırakmıştır. O’nun yaşamı ve eserleri bize, emperyalizme boyun eğmemeyi, emperyalizmin uzantıları olan revizyonizm, reformizm ve troçkizme karşı amansız bir mücadele vermeden devrim, sosyalizm ve bağımsızlık yolunda bir adım bile atılamayacağını öğretmiştir.
E. Hoca’nın yaşamı ve Arnavutluk halkına kazandırdıkları, emperyalist saldırganlığa karşı koyan her halk ve devrimciler için unutulmaması gereken ve küçümsenmeyecek değerde derslerle doludur. Yeter ki; halklar ve devrimciler, gerçekten emperyalist-kapitalist sisteme ve sömürü ye baş eğmemeyi ve devrim ateşini söndürmemeyi gerçekten istesinler.
Bugün Enver Hoca’nın ülkesinde emperyalistler ve gericiler tarafından kışkırtılan Zogocu, gerici, faşist güçler ayaklanma halindedir. Baş hedefleri de M-L ve Enver Hoca’dır. Gericilik, uluslararası anti-komünist kampanyayla tam bir birlik halinde M-L ve E. Hoca ilgili her şeye saldırmakta, E. Hoca’nın yapıtları yakılmakta, heykelleri yıkılmaktadır. AEP ise, emperyalizme olduğu kadar iç gericiliğe de boyun eğmiş, azgın gericiliğin peşinden sürüklenip gitmektedir.
Tek başına bu gelişme bile, E. Hoca’nın, emperyalizme karşı aldığı uzlaşmaz tutumunun, proletarya diktatörlüğünde direnmesinin, sınıf mücadelesini yaşamın her alanında sürdürmede ısrar etmesinin en açık kanıtıdır.
Emperyalist-revizyonist birleşmiş gericilik Marks, Engels, Lenin, Stalin, Enver Hoca’ya, onların şahsında Marksizm-Leninizm’e azgınca saldırıyor. Ama Marksizm’in bu büyük önderleri, dünyanın her köşesinde gerçek kurtuluş mücadelesi veren halklar, sömürüyü kaldırmak için proletarya ve tüm gerçek Marksist-Leninistlerle yaşamaya devam ediyorlar, yeryüzünde ezilen halklar, baskı ve sömürü var olduğu sürece de yaşayacaklar. Çünkü baskıya, zulme, sömürüye başkaldırmak ihtiyacı duyan herkesin onların düşüncelerine, Marksizm-Leninizm’e ihtiyacı vardır.


ENVER HOCA Adı ve Komünist Ülküleri Ölümsüzdür
S. SENEM

Ünlü Arnavut kişiliklerinden genç şair MİCENİ (1), ortaçağ koşulları içinde kıvranan ülkesinin katmerli acısını, sömürü ve zulmü, kölelik ve baskıyı derinden duyup yaşayan bir şair olarak halkının direnişini ve yeni yaşam için duyduğu özlemlerini yüreğinden fışkıran ateşli dizelerde billurlaştırıyordu:
“Biraz ışık, biraz ışık,
Büyük ve yanık bir çıran varsa bu gecenin göklerinde…”

Arnavutluk’un bir başka ünlü şairi Naim Frasheri (2), halkın mutluluğu için emek üretenleri sevgi dağının doruklarına çıkarıyordu:
“O güle koku verdi
ve güzelliğe ışık”

Soylu insansal duyarlık ve ateşli yurtseverlik, toplumsal ilerleme ve ulusal özgürlüğe duyulan tutkulu istek, Arnavutluk’taki sanat yaratıcılığının ana motiflerini oluşturuyordu. Bu halka özgü estetik duyuş, düşünsel değerlerle iç içe örülmüş sanat yaratımlarının içeriğinde ve mesajında simgeleşiyordu. Akranları arasından sivrilerde ses tonunu yükselten Miceni, okurlarına, şu çağrıyı yapmaktan geri kalmıyordu: “Halk, mutlu ve haklı bir savaş için ayağa kalkmalıdır.”
Fırtınalar içinde çalkalanan engin denizlerden taşan güçlü dalgalar gibi bu çağrı her yere, her şeye şiddetle çarptı; tüm uyuyan güçleri sarstı ve en büyük alıcısını komünist ülkülerle yoğrulmuş Enver Hoca’da buldu.
16 Ekim 1908’de Jirokastra’da dünyaya gelen Enver Hoca, halkının, ilerici, devrimci komünist aydınların ve sanatçılarının ulusal özgürlük, toplumsal ilerleme ve adalet, çağdaşlaşma ve kültürel benliğe ulaşma rüyalarının gerçekleştirici önderi olarak simgeletti.
7 Nisan 1939’da faşist İtalya’nın Arnavutluk’u işgalini, 1943’te Nazilerin işgali izledi. Mussolini’nin siyasal, askeri ve ekonomik baskısına boyun eğerek Arnavutluk’u tam anlamıyla İtalya’nın kölesi durumuna getiren Kral Zogo’nun iktidarı ve işgalci faşistler Arnavutluk halkının baş düşmanları olmuşlardı.
İşgalcilere ve yerli hainlere karşı savaşımda en ileri komünistler, siyasal ve silahlı savaşımın en önünde yer aldılar. Bu militan kişiler arasında içten komünist duyarlığı, güçlükler ve engeller karşısında açık somut perspektif sunan ileri görüşlülük ve üstün örgütçü nitelikleriyle göze çarpan efsanevi kişi Enver Hoca’ydı. 8 Kasım 1941’de kurulan Arnavutluk Komünist Partisi (daha sonra Arnavutluk Emek Partisi adını alan parti)nin Merkez Komitesi’nin Başkanlığıyla görevlendirilen 33 yaşındaki Enver Hoca, “devrimin önderi, yeni sosyalist Arnavutluk’un mimari, ileri görüşlü ideolog ve siyaset adamı, ulusal tarihin ünlü kişisi, büyük sosyalist diplomat” olarak halkının ve partisinin yüksek onur ve erdemlerinin simgesi, dünya komünist ve yurtsever hareketlerinin, bütün ilerici insanların canlı esinleyicisi oldu.
Enver Hoca’nın önderliğindeki Arnavutluk Komünist Partisi, 1944 Mayıs’ının kurtarılmış Permet (3) kentinde Ulusal Kurtuluş 1. Anti-faşist Kongresi’ni yaptı. Yeni Arnavutluk Halk Devleti’nin temellerinin atıldığı bu kongre, Arnavutluk Emek Partisi ve Enver Hoca’nın bütün siyasal yaşamının yönlendirici ilk önemli etkeni oldu. Enver Hoca’nın kurup önderlik ettiği, Arnavutluk kadın ve erkeklerinin bağrından doğan parti, ülkeyi düşmanlardan kurtardı; devrim ve sosyalist inşanın görkemli faaliyetini örgütleyip yönetti; ülkenin sanayileşmesi, tarımın modernleşmesi, eğitim, kültür ve sanatın gelişmesi, sağlık ağının kurulması yolunda verilen bütün uğraşların eşsiz, kararlı yönlendiricisi ve derin esinleyicisi oldu. Karanlıktan aydınlığa, feodalizmden sosyalizme doğru benzeri görülmemiş, büyük, devrimci adımlar attı. Parti ve Enver Hoca’nın yaşatkan azmi ve ışık yağmuru ile beslenen uğraşı, 1912 yılında kazanılmış kısa süreli ulusal bağımsızlığa kadar, yaklaşık 500 yıla yakın Osmanlı işgali dönemi yaşayan Arnavutluk’u yeniden dış düşmanların desteğiyle ele geçiren Kral Zogo ve Nazi-faşist işgalinin geride bıraktığı ağır ekonomik-toplumsal koşulları ortadan kaldırıp, halkın yüzyıllardır birikmiş acılarını dindirdi. Dost, düşman herkese parmak ısırtan, derin sosyalist dönüşümler gerçekleştirdi; dünya yüzünde parmakla gösterilen özgür, egemen, bağımsız çağdaş sosyalist Arnavutluk’u yarattı.
Enver Hoca’nın önderliğindeki parti ve Arnavutluk halkı, bütün bu görkemli faaliyetlerin aşamalarında kapitalist-emperyalist dünyanın iç gericilikle birleşen kesintisiz azgın karşı devrimci saldırılan ve komploları ile sürekli çarpışmak ve geri püskürtmek için bir an bile duraksamadı. Uluslararası emperyalist burjuvazinin ekonomik ve siyasal, diplomatik ve askeri tehditleri, yıkıcı eylemleri ve ideolojik dayatmaları karşısında asla yolunu şaşırmadı; emperyalist krediler uğruna ilkelerini çiğnemeye yanaşmadı. Arnavutluk’un tam özgürlüğünü ve sosyalizmi korumak için, varolan bütün tehlikeleri bilinçle kavrayarak, hiçbir zaman, hiçbir koşulda yılgınlığa düşmeden, örnek bir cesaretle gericiliğin üzerine gitti.
Çağlar boyunca halkının düşlerinde kök salmış özgür Arnavutluk idealinin canlı kişiliği olan Enver Hoca, “Parti Enver, her zaman hazırız!” diyen özverili bireylerin soylu ülkülerinde vücut bulmuş bir kimliktir. O, halkının ruhunu okuma yetkinliğine ulaşabilen, duyumsadığı çağın ruhunu ince bir ışıkla bu kaynağa yansıtabilen, dünyanın tanıdığı sayılı önderlerden biridir.
Enver Hoca, sahip olduğu üstün devrimci yeteneklerini, yeri doldurulmaz özgün karakterinin özenli ürünlerini, kısacası maddi-manevi tüm varlığını halkına ve insanlığın hizmetine sunmanın yüce bir örneğidir.
Enver Hoca ve Arnavutluk Emek Partisi, Arnavut ulusunun varlığını inkâr eden pek çok ırkçı göz ve kulağa karşı “Partinin ışığı” kadar berrak, proletaryanın sesi kadar keskin gür bir ses oldu. Enver Hoca, özgürlük-sever dünya halkları birliğinin eşit, özgür, adil ve onurlu bir üyesi, dünya sosyalist ailesinin bir parçası olarak gördüğü kendi halkının maddi-manevi kaynaklarının keşfedilmesi, bezginlik bilmez bir kolektif çaba ile bulguların işlenip gün yüzüne çıkarılması faaliyetinin etkin, özverili, olağanüstü saygılı bir emekçisi; parlak komünist duyarlık ve özsaygıya sahip bir önderdi. Bütün yaşam faaliyeti boyunca bu iki özlü özellik -ateşli sosyalist yurtseverlik ve proleter enternasyonalist ilkelere bağlılık, özü, sözü ve eylemi ayrılmaz bir biçimde iç içe geçmiş Enver Hoca’nın ahlaksal tutumu, hiçbir gücün silemeyeceği biçimde tarihin şanlı dönemine kaydedildi.
Arnavutluk, AEP ve Enver Hoca adı birbirinden asla ayrılmaz biçimde kaynaşıp özleşmiştir. Arnavutluk Emek Partisi ve Enver Hoca, Arnavutluk’un son yarım yüzyıllık yaşamının gölgesiz denizinde şan ve onurla dalgalanmış bir kızıl bayrak olarak daima anılacaktır; sevgi, saygı ve hayranlıkla selamlanacaktır.
Bu yarım yüzyıllık derin izleri Arnavutluk toplumunun ruhundan silmeye yönelen karşı-devrimin ABD ve öteki emperyalist kurtların kanalizasyon şebekesinden beslenen azgın anti-komünist aktörleri ve dalkavuklarının CİA okulundan öğrenilmiş dilleri, bu gerçeği asla değiştiremez! Enver Hoca’nın önderliğindeki şanlı Emek Partisi, dünyanın beş kıtasındaki Marksist-Leninistlerin, özgürlük-sever halkların, anti-emperyalist güçlerin, bütün ilerici, dürüst insanların en içten sevgi duygularını ve sıcak saygılarını hak etmiştir. “Bütün kıtalardan gerçek komünistler ve devrimciler, Enver Hoca’da büyük bir enternasyonalist dost ve ateşli bir destekçi bulmuştur.” Çünkü O, dünya proletaryasının ve ezilen halkların, bütün emekçi kadınların ve erkeklerin can dostu bir komünist, sosyalist yurtseverliğin yıldızlaşmış bir simgesidir. Arnavutluk denilince Enver Hoca, Enver Hoca denilince sosyalist Arnavutluk… Irmağı susuz düşünemezsek, Arnavutluk’u Enver Hoca’sız düşünemeyiz. Arnavutluk topraklarında gerçekleştirilmiş bütün ilerlemelerde ve toplumsal gelişmelerde Enver Hoca’nın önderliğindeki Arnavutluk Emek Parti’sinin sosyalist ışığı görülür.
Arnavutluk’un ünlü opera sanatçısı, yalnız kendi ülkesinde değil, dünyanın pek çok ülkesinde opera sahnelerine çıkmış Mentol Cemali (4), “sanat yaşamınım en sevindirici, en unutulmaz anısı” olarak şunları anlatıyor:
-Şarkıdan dolayı yaşamımın en unutulmaz olaylarından birini yaşamıştım; Enver Hoca yoldaşla görüşmüştüm. Ulusal Müzik Etkinlikleri’nde söylediğim Pitir Gaçi’nin “Senin için anayurt şarkısı” çok beğenildi. Enver Hoca yoldaş bu şarkıyı “ölümsüz şarkı, sosyalist anayurt ve halk için bir marş, yüksek iyimserlik ve devrimci ruhlu şarkı, beni esinleyen bir şarkı” diye niteledi.
-“Senin için anayurt şarkısını” söyleyişimden bir süre sonra, yılbaşı nedeniyle Enver Hoca yoldaş evime geldi. O’na “hoş geldiniz” dedim. El sıkıştık, kucaklaştık. Uzun uzun konuştuk. O’na, benim bir ırgatın oğlu olduğumu, partinin beni şarkıcı, halk sanatçısı yaptığını anlattım. “Dinle Mentol” dedi bana, “Senin sesinde bir hazine var, bu hazineyi korumalısın; halkın, anayurdun hizmetine koymalısın.” (5)
-Bu sözler bütün faaliyetlerimde yol gösterici oldu. “Senin için anayurt şarkısı”ndan sonra sosyalist anayurda ve halka adanan yeni şarkılar söylersem de, bu şarkı en fazla sevdiğim şarkıdır; onu canımla söylerim.
Bir toplumun gelişmişlik derecesi kadının gelişmişlik derecesiyle ölçülür; demokrasinin düzeyi ve içeriği de, kadının bireysel toplumsal kişilik düzeyiyle. Arnavutluk Emek Partisi yönetimindeki Arnavutluk kadınının eriştiği yüksek başarılara bakınca, bu göstergelerde Enver Hoca’nın rolü kesinlikle yadsınamaz. Arnavutluk’ta kadınlar, yüksek öğrenimli emekçiler sayısının % 42’sini, bilimsel araştırma enstitülerinde çalışan emekçiler sayısının % 54’ünü, Bilimler Akademisi’nin bölümlerinde çalışan emekçiler sayısının % 40’tan fazlasını oluşturuyor.
Toplam tüm emekçi sayısının % 47’si kadındır.
Yüksekokul öğrencilerinin % 50’si, kadroların % 44’ü ve ülkenin en yüksek devlet organı olan Halk Meclisi milletvekillerinin % 30’u, Halk Konseylerine seçilenlerin % 40’ı, Anayasa Mahkemesi üyelerinin % 26’sı, kitle örgütleri önderlerinin % 41,2’si, parti üyelerinin % 33’ü kadındır. (6)
Bu başarılardan geriye dönüp bakıldığında, kaydedilen yüksek başarıların kaynağının sosyalizmin zaferlerinde yattığını görmemek olanaksızdır. 20. yüzyılın ilk 40 yılına ait istatistik yıllığı şu sayılan veriyor: Bütün ülkede 668 kadın çalışıyor. Her 100 kadından 94’ü okuma-yazma bilmiyor. Ziraatçı, mühendis, yönetici kadınların var olması söz konusu bile değildir.
Enver Hoca’nın ülkesi Arnavutluk’ta kadınlar, sosyalist demokrasiye bağlı olarak, yaşamın bütün alanlarında; bilimde, sanatta, ekonomide, üretimde, yönelimde eğitimde, yeni sosyalist ailede, en gelişmiş kapitalist ülkelerde bile ulaşılamamış zaferlere ulaştılar.
Arnavutluk’taki bir evin balkonunda çiçek açmışsa onun renginde Enver Hoca’nın estetik duyusu ve sezgisi, bir Arnavutluk köyü gecelerini ışıkla karşılıyorsa onun sevincinde partinin devrimci yüreği vardır.
Arnavutluk halkı ve Jirokastra, dünyaya büyük bir insan verdi, O’nunla birlikte unutulmaz bir ses oldu. 83. doğum gününde, çok sevdiği kırmızı karanfilleri soldurmadan yaşatmak, Enver Hoca’ya duyulan saygı ve sevginin ifadesidir. Bu güzel günde Enver Hoca ve onun devrimci partisi AEP’e şan olsun!

DİPNOTLAR:
(1) MİCENİ (Miloş Cerc Nikola) 1911-1938 yılları arasında yaşamıştır. Arnavutluk şiirinin “harika çocuğu” Arnavut edebiyatının “büyük yıldızı” diye nitelenmiş, çağından sorumluluk duymuş ve kuşağını etkilemiştir. Miceni, Arnavut sosyalist gerçekçi sanat ve edebiyatının öncülü olarak değerlendirilmektedir

(2) Naim Frasheri (1840-1900) Sanat ve siyasal yaşamı iç içe geçmiştir. Arnavut edebiyatının ilk Rönesans’ının etkili kişiliklerinden ve öncüllerinden biridir. Dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış Arnavutları anayurtlarında toplamak için çaba göstermiş, Osmanlı işgaline karşı ülkesinin özgürlüğünü savunmuştur. Bu eylemin önemli tarihsel adımı olan, 1878 Prizren Birliği’nin kurulması, siyasal faaliyetinin başında yer alır.

(3) Geçen Şubat ayında, Enver Hoca’nın ölümünden (1985) sonra Tiran İskender Bey Meydanı’na konan Enver Hoca anıtına saldıran karşı devrimcileri protesto eden yaygın öfkeli direnişlerin ilkinin Permet halkından gelmesi anlamlıdır. Permetliler, gecenin geç saatlerine dek, günlerce, Enver Hoca’yı savunma gösterilerinde bulundular; işçiler greve gitti Tiran kentini protesto ettiler. İşçiler, kooperatifçi köylülük, öğretmenler, her düzeydeki okul öğrencileri ve askerler “Enver Hoca yaşıyor! Enver Hoca aramızda.” diyerek, Enver Hoca’ya adanmış şarkılar söylediler. Aynı gün Permet’in bir alanına Enver Hoca adını verdiler ve ardından sevgili önderlerinin büstünü yerleştirdiler. İskender Bey Meydanı’nda devrilen Enver Hoca anıtının iki gün içinde yerine konulması isteğiyle, hükümete ültimatom verdiler; aralarında 800 çocuğun yer aldığı büyük bir kitle Enver Hoca anıtının yeniden yerine konulması için açlık grevine gittiler.
Enver Hoca subay okulu öğrencileri, önderlerine bağlılık andı içtiler. Enver Hoca gönüllüler Birliği Örgütü (700 bin üyeli) Jirokastra’da koyduğu mitingde Enver Hoca’ya karşı girişilen saldırıyı nefretle kınadı.
Ülkenin hemen bütün kentlerine yayılan Enver Hoca’yı savunma eylemleri bir haftayı aşkın bir süre, hükümet engeline karşın devam etti. Ama burjuva basın ve TRT bunlardan tek bir söz olsun etmedi.

(4) 1924 Permet doğumlu. 18 yaşında partizan olarak dağa çıktı. 1946’da Halk Ordusu Korosu’na girdi. 1951’de 3. Uluslararası Berlin Festivali’ne katıldı ve seslendirdiği “Şehit Asim Zeneri Şarkısı” ile birincilik ödülünü aldı. Viyana Festivali’nde Rossini’nin “Sevil Berberi” operasında söylediği arya ile altın madalya kazandı. Arnavutluk ve yabancı bestecilerin 20’den fazla operasında şarkı söyleyip, rol aldı. 30 yıllık opera şarkıcısı olan Mentol Cemali, Arnavutluk sosyalist gerçekçi müziğinin temellerini atan sanatçılar kuşağına mensuptur.

(5) O yıllarda Arnavutluk’ta konservatuar yoktu. Enver Hoca, M. Cemali’ye müzik eğitimi için yurtdışına gitmesini bundan dolayı önermektedir. Arnavutluk’ta içinde konservatuar da bulunan Yüksek Sanatlar Enstitüsü, 1961 yılında açılmıştır.

(6) Bu göstergeler 1988-1990 yıllarına aittir.

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑