Aylardır maaşlarının geç ödenmesine, sosyal haklarının hiçe sayılmasına karşı Kartal Belediyesi işçilerinin öfkesi doruğa çıkmıştı. 5 Kasım’da işyeri sendika temsilcileri toplanıp işverenin bu vurdumduymazlığına bir son vermek gerektiğini ve neler yapılacağını işçilerle tartışarak belirleme karan aldılar.
6 Kasım’da bütün, müdürlüklerde yapılan toplantıda genel olarak direniş eğilimi kendini gösterdi. İşçiler direnişten yana tavır koymakla beraber zamanını temsilcilere bırakmışlardı. Yapılan temsilci toplantısında uzun tartışmaların ardından 7 Kasım’da iki saat olarak başlamak üzere diğer günler de artarak devam eden hizmeti durdurma kararı aldılar. Zaten eylem kararını bekleyen işçiler bu durumda hemen kolları sıvadılar. Bir yandan kendi aralarında artık zamanı gelmişti vb. tartışmaları yapıyor, bir yandan da herkesin katılması yönünde çaba sarf ediyorlardı. Temsilciler işçilerle alınan bu kararı hemen şube yönetim kuruluna ilettiler. Şube yönetimi de kararı desteklediğini ve yanında olduklarını belirtiyordu.
7 Kasım’da hemen bütün birimlerde sabah saat 06:00’da temizlikle başlayan eylem atölye, garajlar, fen işleri, idari işler ve park-bahçeler müdürlüklerinde saat 08:00’dan itibaren uygulamaya kondu, işveren belediye başkanı M. Ali Büklü saat 09:00’da atölye garajlar müdürlüğüne gelerek, eylemin haksız olduğunu belirtiyor; eylemden dolayı sendikayı, temsilcileri karalayarak işçilere tehditler savuruyordu. Ardından noter çağırarak eylem yapanları tespit etmeye çalıştıysa da işçiler kanunsuz bir şey yapmadıklarını, sadece geciken alacaklarını beklediklerini söyleyince, noter bu durumda eylem olduğunu tespit yapamayacağını belirterek işverenin bu tehdidini boşa çıkarıyordu. Büklü, bir tehdit daha savuruyor ve bütün işçilere bir gün izin verdiğini söyleyerek eyleme katılan işçilere işbaşı yaptırmıyordu. İşçiler ise işyerini terk etmeden akşama kadar beklediler.
8 Kasım’da ise temizlik işçileri de diğer arkadaşlarına iş verilmemesi üzerine işe çıkmıyordu. Artık bütün işçiler kenetlenmiş ve hizmet tamamen durmuştu. Belediye işvereni ise bir yandan zabıta müdürü İsmet Erdem gibi kabadayılan aracılığıyla işçilere saldırıyor; karşılıklı sertleşmeler oluyordu. Ama işçilerin ve temsilcilerin ağırbaşlı tutumu sonucu bu gibi provokasyon arayıcılarının umudu boşa çıkıyordu. Bazı işçi arkadaşların zorla yerlerinden çıkarılmasına karşın şube yöneticileri ve temsilciler o işçileri tekrar aralarına oturtuyordu. İşveren artık kimseye tek tek saldırmaya cesaret edemiyordu.
9 Kasım’da işçiler müdürlükleri boşaltarak yeni bir tavır geliştirdiler. Bütün işçiler atölye garajlar müdürlüğünde toplandı, (araçların tamamı burada bulunuyordu.) İşveren polise müracaat ederek işyerinin işgal edildiğini ve boşaltmalarını isteyerek çevik kuvveti işçilere saldırtmaya çalışıyordu. Polis bir yandan boşaltmaya hazırlanırken, işçiler ise saldırıya çoktan hazırlık yapmışlardı. Hemen bütün kapılara çöp kamyonları çekiliyor, işyerine giriş neredeyse tamamen olanaksız hale getiriliyordu. Bu hareket öylesine ani gelişiyordu ki, herkes ne olup bittiğini anlamadan bütün kapılar girilebilecek bütün yerler kapatılmış oluyordu. Ve artık bin yüz işçinin büyük bölümü, kapı nöbetçileri yerlerini alıyor, bütün herkeste eylemin coşkusu görülüyordu. Gece boyunca işçiler uyanık ve herhangi bir müdahaleye karşı ayaktaydı; yemekler nöbetleşe yeniyordu.
10 Kasım günü kurulan komite aracılığıyla hemen çevrede kitle örgütleri, partiler, dergiler dolaşılıyor, onlara eylem nedenleri anlatılıyor, kamuoyu bilgilendiriliyordu. Ayrıca sendikalara gidilip destek vermeleri için ikna edilmeye çalışılıyordu. Sendikalar destek vereceklerini açıkladılar ama somut bir şey görülmedi. Ancak çevre fabrikalardan işçiler, çeşitli dernek yöneticileri ve Tüm Bel-Sen üye ve yöneticileri ziyaret ettiler. Fakat en anlamlısı direnişteki cam işçilerinin viziteye çıktıklarında belediyenin önünden geçerken “Büklü istifa” diye slogan atarak direnişçi kardeşlerini selamlıyorlardı. Bu durum işçilerde büyük bir moral kaynağı oluyordu. Kurulan basın komisyonu gelen ziyaretçilere ve basına anında bilgi veriyordu.
11 Kasım günü Anadolu yakasına bağlı Pendik, Kadıköy, Ümraniye, Beykoz, Üsküdar belediyelerinden temsilciler durumu tartışıyor; dayanışma için eylem ve destek kararı almaya çalışıyorlardı. Ayrıca Kartal’a gelerek bizzat bazı işlerde görev alıyor, öneriler getirerek eylemin başarısı için çaba harcıyorlardı. Hemen bir komisyon oluşturup sendika genel merkezine, diğer şubelere giderek onların da desteklemeleri için bilgi veriyor ve desteklemeleri gerektiğini anlatıyorlardı.
Bu arada işveren temizlik işini gayri yasal bir şekilde birkaç yakınına (Alaattin Taş vb.) ihale ettiğini açıkladı ve bazı işsiz insanları ‘belediyeye işçi alıyorum’ diye kandırarak eylemi kırmaya çalıştı. Fakat bunlara Kartal işçilerinin tahammülü yoktu. Hemen ekipler oluştu ve bu çöp toplayan insanlara yaptıkları işin yanlış olduğu anlatıldı. Kendilerinin kandırılarak işçilerle karşı karşıya getirilmek istendiği, yarın kapıya konulacakları söylendiğinde; çoğu hemen “böyle bilmiyorduk” deyip, süpürgeleri bıraktılar. Anlamayanlar da başka türlü ikna ediliyordu!
12 Kasım’da da çöp toplatılması devam ettirildi ama kalabalık bir zabıta resmi ve sivil polis eşliğinde yapılıyordu. Fakat böyle bir çalışmayla temizlik işini yapmak mümkün olamazdı. İşçiler buna kökten bir müdahale etmek gerektiğini söylüyor ama işyerinden fazla işçiyi dışarı göndererek işgalin zayıflamasını da göze alamıyorlardı. Bu arada işyerinin dışında sürekli çevik kuvvet ve polisler hazır bekliyorlardı. İşçiler ise kesinlikle buradan dışarı çıkmamak gerektiğini ama en olumsuz durumda başkanlık binasını işgal etmeyi planlamışlardı.
13, 14, 15, 16 ve 17 Kasım günlerinde aynı coşku ve inanç devam ediyordu. Bu günlerde en büyük eksiklik eylemin her gününün bir değerlendirilmesi, en geniş işçilerin katılımıyla yapılamamasıydı. Eğer böyle bir yol izlenmiş olsaydı, şüphesiz daha da verimli olacaktı, eksiklikler daha da çabuk giderilecekti.
Bu günlerde özellikle Pendikli işçiler bizi hemen her gün ziyaret ederek sınıf dayanışmasını sergiliyorlardı. Özellikle kalabalık ziyaretler işçileri daha da coşturuyor; sloganlarla, halaylarla bundan duydukları memnuniyeti ifade ediyorlardı.
Bir yandan böylesine güzel şeyler yaşanırken, diğer yandan da bazı diğer belediyelerden arkadaşlar eyleme ilişkin öneri getirmek adına özellikle olumsuzlukları abartarak işçiler arasında moral bozucu bir tartışmaya sebep olmaya çalıştılar. Bizim yerinde eleştirilerimizi ise yanlış değerlendirerek sanki destek istemiyormuşuz gibi göstermeye çalıştılar. Bu arkadaşlar destek deyince birkaç duyarlı insanı getirip Kartal’a pratik işlere koşturmak şeklinde sınırladıkları için kendi belediyelerinde daha çok işçinin katılacağı destek eylemini sağlayamadılar. Bunu da sınıfın duyarsızlığına dayandırarak, sınıfı çok az tanıdıklarını da ortaya koyuyorlardı. Destek için yapılacak en az iki saatlik genel hizmeti durdurma eyleminin işvereni geriletmeyeceğini ileri sürdüler. Oysa Kartal’daki işçi kardeşlerini desteklemek için iki saat de olsa, işe çıkmayan Kadıköy, Beykoz, Ümraniye… işçilerinin önümüzdeki dönem açısından da sınıf kardeşleriyle dayanışma içinde olmanın yaratacağı moral gücü ve dayanışma bilincini geliştireceğini göremedikleri gibi, sürekli uyarı ve eleştirilerimizi kendilerini küçümsediğimiz şeklinde yorumlayarak anlamak istemediler.
Bu arkadaşlar işgal sürerken özellikle atılan işçilerin hatta diğer işçilerin de katılımıyla açlık grevi yapılmasında ısrar ettiler. Ancak bu önerinin özellikle belli bir kesime dayanacağını, bütün işçilerin eylemini parçalayacağından ve katılmayan işçilerin kendi eylemini hem de nitelik olarak açlık grevinden daha kapsamlı ve görkemli olan hareketini gölgeleyeceğini belirttiğimizde; ısrarlı olmakla beraber rağbet görmediklerini anladılar. Üstelik bu arkadaşların kendi bölgelerinde dayanışma için genel işi bırakma gibi eylemleri işçilerin duyarsızlığına dayandırarak yapmamaları ayrı bir eleştiri konusuydu. Eski TBKP’li zatlar sınıfın eylemi yerine öteden beri duyarlı birkaç insanın eylemini kendilerini gösterebilecekleri eylemleri koymakla ünlü bu arkadaşların tavrı sınıf tavrı değildi ve olamazdı. Aynı kişilerin milletvekilinin ısrarı karşısında basın toplantısında tekrar yürüyerek gitmemizi engellemesi de işin cabasıydı.
İşveren bu günlerde iki bildiri yayınlayarak eylemin kanunsuz olduğunu, işçi atacağını açıklamaya ve kendini haklı çıkarmaya çabaladı.
18 Kasım’da beşi baş temsilci üçü temsilci olmak üzere, toplam 35 işçiyi işten attığını açıkladı. Akşam saat 17:00 civarında zabıta aracılığıyla tebliğ edilen liste işçilerin öfkesini taşırdı. Özellikle işçilerin atılan arkadaşlarına moral vermeye çalışarak kesinlikle bütün taleplerimiz kabul edilse dahi bir tek işçi de atılsa direnişe devam edeceğiz diyorlardı. Eylemi daha da sertleştirmek gerektiğini ve bu saldırıyı da geri püskürteceklerini biliyorlardı.
Anadolu yakasının bütün temsilcileri Kartal’da toplanıp destek eylemi kararlaştırmaya çalıştılar ama genelde eylem kararı çıkmadı. Diğer belediyelerden temsilcilerin katılımıyla oluşan bir komisyon hemen genel merkeze giderek diğer şubelere durumu ilettiler. Onlar da zaten kendi aralarında toplanıp bir şeyler yapmak için karar alacaklarını ve genelde eylemle destekleyeceklerini açıkladılar. Ancak 22’sinde belediyenin önünde basın toplantısı olacağını ve kitlesel katılımla basın toplantısını bir kitle gösterisine dönüştürme kararımızı duyunca hemen bunu destekleyeceklerini belirterek, işçileri katmak için çaba harcayacaklarını söylediler.
19 Kasım’dan 22 Kasım sabahına kadar gösteri hazırlıklarına girişildi. Bu arada çöp toplayanlara müdahalelerde bulunuldu; ama gerek bölgenin genişliği gerek işçilerin fazla sayıda dışarı çıkamaması ve toplayanların polis ve zabıta eşliğinde korumaya alınması yer yer engellense de tamamen durdurulamadı. Bu arada özellikle eşlerin ve çocukların da eylemin içine çekilmesi kararı daha önceden alınmasına ve sürekli anlatılmasına karşın pek başarılı olunamadı.
20-21 Kasım’da işyerinde nöbetçiler (yaklaşık 200 kişi) bırakılarak, eşlerin gösteriye getirilmeleri sağlandı.
22 Kasım sabahı her müdürlük bünyesinde gözcüler tespit edildi. 60’a yakın kişi bizzat görev aldı. Atılacak sloganlar belirlendi. İş-ekmek-özgürlük, işçi kıyımına son, işçiyiz-haklıyız kazanacağız, işçiler el ele genel greve, belediye halkındır, Büklü’nün değil, yazılı pankartlar yazılıp yürüyüşe geceden hazırlandı. Sabahtan itibaren işçi eşleri akın akın işyerine gelmeye başladılar. Kısa zamanda işyerimizin etrafı binlerce işçi ve emekçiyle doldu. Yürüyüşü saat 10’da başlatmak kararına rağmen diğer belediyelerden gelenlerin ulaşamaması nedeniyle iki saat gecikmeli başladık, Pendik belediyesi işçileri hem yarım gün üretimi durdurmuş hem de hemen hemen tamamı yürüyüşe katılmak için otobüslere gelmişlerdi. Onlarda dışarıda Kartal işçileri içerde erken saatlerde sloganlarını haykırmaya başlamışlardı. Yürüyüş kolu önde şube yöneticileri 2 nolu şube yönetimi, 3 nolu şube yönetimi, mezbahalar şubesi yöneticisi, Beyoğlu şubesi yönetimi, arkalarında işçi aileleri işçi kıyımına son pankartıyla onların arkasında iş ekmek özgürlük pankartıyla Kartal belediyesi işçileri işçiler el ele genel greve pankartıyla diğer belediyelerden gelen işçiler, işçiyiz haklıyız kazanacağız, pankartıyla Pendik belediyesi işçileri yürüyordu. Yaklaşık 3000 kişiden oluşan kortej tam bir disiplinle önden gelen sloganları haykırarak ilk adımlar atıldığında sayı daha da artıyordu. Alana varıldığında en az yürüyenler kadar da Kartal’dan ve çevre ilçelerden işçiler, emekçiler, esnaflar meydanı doldurmuştu. Kartal ilk defa böyle bir basın toplantısına sahne oluyordu. Meydanda şube başkanı basın bildirisini işçi kıyımına son, işçiyiz haklıyız kazanacağız diye bitiyordu. Ondan sonra SHP İl Başkanı B. Nuhoğlu işten atılmalara karşı olduklarını açıklıyordu. Siyah çelenk belediyenin önüne konulmadan önce şube başkanı toplantının bittiğini söyleyip işçileri dağıttı. Oysa daha önceden aynı şekilde yürünerek gidileceği kararlaştırılmasına rağmen böyle bir davranışı beklemeyen işçiler öfkelenerek dağılmaya başladılar. Fakat bir grup işçi tekrar geldikleri gibi sloganlarıyla işyerine kadar yürüdüler, yöneticiler eleştirildi ama öyle gerekiyordu denilerek geçiştirildi.
Özellikle bu gösteri işverenin gözünü korkutmuştu. Çalışma bakanı ve Anakent belediye başkanı N. Sözen’inde araya girmesiyle sendikayla görüşmem diyen Büklü sendika ve temsilcilerle görüştü.
23 Kasımda Çalışma Bakanı ve Sözen’in de hazır bulunacağı Anakent belediyesinde bir sonraki gün masaya oturulmasına kararlaştırıldı.
24 Kasımda sabah işyerinde şube yöneticileri ve işyeri temsilcileri bir toplantı yaparak görüşmelere bütün temsilcilerin de katılması istendi yapılan tartışmalarda her birimden bir temsilci katılması kararlaştırıldı ve saat 9.30’da genel merkez yöneticileriyle buluşmak üzere belediye il genel merkezine gidildi. Genel Başkan Fuat Alan diğer yöneticiler hazır bulunduğu, kısa bir görüşmeden sonra birlikte Anakent belediyesine gidildi. Orada genel başkan Fuat Alan, Çalışma Bakanı Mehmet Moğultay, Nurettin Sözen, SHP İl Başkanı B. Nuhoğlu, Kartal Belediye Başkanı M. Ali Büklü ve diğer yöneticilerle 20 dakika süren görüşme sonrasında yapılan basın toplantısında işçilerin işe başlayacağı hiç kimse hakkında yasal veya adli ve idari kovuşturma yapılmayacağı, çalıştırılmayan günlerin yevmiyelerinin ödeneceği kabul edilerek direniş kaldırıldı.
Bu direniş özellikle belediye işçileri ve genel olarak işçi sınıfı açısından oldukça olumlu bir deney olarak işçi sınıfı tarihine geçmiştir. Bir kez işçi sınıfının birlikte nelere kadir olduğu dosta ve düşmana açık bir biçimde gösterilmiştir.
Yasasın Kartal Belediye işçilerinin şanlı direnişi!
Yaşasın işçilerin birliği ve birlikte mücadelesi!
İş Ekmek Özgürlük!
Kartal Belediyesinden Direnişçi Bir İşçi
Aralık 1991