Akdeniz’in kuzey kıyısında küçük ama kötü niyetle el uzatanın elini yakan küçük bir devlet, Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti ve devletin yönetici gücü, Arnavutluk işçi sınıfının öncü müfrezesi bir parti, AEP… Sosyalizmin anayurdu… Ve bükülmez iradesiyle Marksizm-Leninizm’i her türden revizyonist, oportünist yozlaştırma çabalarına karşı savunarak sosyalist inşayı başarıyla yönlendiren iktidardaki tek Marksist parti…
Bugün başında Emek Partisi’yle ASHC’yi savunmadan sosyalist olunamaz.
ASHC, İtalyan ve Alman faşist işgalcilerine karşı uzun ve kanlı bir mücadele sonucu 29 Kasım 1944’te Arnavutluk Halk Cumhuriyeti olarak kuruldu. Arnavutluk halkına 70 bin cana mal olan savaşın zaferle sonuçlanmasının hemen ardından proletarya iktidarının özgül bir biçimi olarak halk iktidarının kurulmasıyla birlikte, derinlemesine demokratik dönüşümler başlatıldı. Kurtuluştan sonra, devrilmiş sınıflarla emperyalist burjuvazi arasında kurulan sıkı karşı devrimci ittifaka, emperyalistlerin düzenledikleri provokasyon ve istila girişimleri ve devrilmiş sınıfların yıkıcı faaliyetlerine rağmen, Arnavutluk işçi ve emekçileri önlerinde açılmış geleceğin yolunda hızla ve kararlılıkla ilerlediler.
ABD ve İngiliz emperyalistlerinin “yardım” önerileri reddedilerek Arnavutluk kendi gücüne dayanarak ilerleme ve sosyalist ülkelerle dayanışma yolunu tuttu.
Halk iktidarıyla birlikte, hemen 44 Aralığında temel üretim araçlarının ulusallaştırması doğrultusunda alınan ilk ön tedbirle üretim ve bölüşüm devlet denetimi altına alındı. Nedenler, bankalar, yabancı kapitalistlerin hisse sahibi olduğu şirketler tazminat ödenmeksizin devlet mülkiyetine geçirildi, siyasi kaçakların mülkleri ulusallaştırıldı. Sekiz saatlik işgünü kabul edilerek eşit işe eşit ücret ilkesi benimsendi ve işsizliğin önüne geçildi. 1947 sonunda özel kapitalist sanayi hemen tümüyle toplumsallaştırılmıştı. 1946 Ağustos’unda Genel İktisadi Devlet Planı ve Planlama Organları Yasası kabul edildi ve Arnavutluk planlı ekonomi dönemine girdi.
1945 Ağustos’unda çıkarılan ilk toprak reformu yasası 46 Mayıs’ında yapılan değişikliklerle geliştirildi; topraklarını bizzat işlemeyenlerin sahip oldukları topraklar, bağlar, zeytinlikler, binalar, tarım araçları müsadere edildi. Toprak alım satımı ve ipoteği yasaklanarak topraklar ulusallaştırıldı. Bu reformla tarımda eski feodal ilişkilerinin kökünün kazınması mücadelesi birlikte yürütüldü.
Arnavutluk’ta demokratik dönüşümler sosyalist dönüşümlerin yolunu açıyor, sosyalist dönüşümleri ve onun çeşitli unsurlarını da kapsayarak gelişen demokratik devrim süreci sosyalist süreçle içice giriyor ve durmaksızın ona dönüşerek ilerliyordu.
Arnavutluk’ta sosyalist inşa bir yanıyla elverişli bir yanıyla elverişsiz şartlar altında gerçekleştirildi. Ülke yönetiminde Leninist bir partinin bulunması, emekçi kitlelerin demokratik cephe çerçevesinde parti etrafındaki militan birliği, bu kitlelerin iç ve dış düşmanlara karşı mücadele içinde çelikleşmesi, SSCB’nde sosyalist inşanın tecrübeleri ve maddi ve manevi yardımları elverişli şartlardı. Başlıca elverişsiz şartlarsa şunlardı: yarı-feodal ekonomiden sosyalizme doğrudan geçmek zorunda oluş, halkın kültür ve eğitim bakımından geriliği, mühendis, teknisyen ve vasıflı işçi yokluğu, maddi ve mali kaynak yetersizliği, pazarın küçüklüğü ve ülkenin emperyalistler ve düşmanlık güden komşu devletlerle kuşatılmış olması. Bu şartlar altında AEP, “sosyalizmi inşa edebilmek için bütün iç kaynakları ve olanakları kullanarak ve harekete geçirerek üretici güçlerin hızla geliştirilmesini temel bir görev olarak tespit etti. Bu görevin yerine getirilmesi aynı zamanda, kapitalist unsurların sınırlandırılması ve ortadan kaldırılması, sosyalizmin maddi temelinin yaratılması ve üretimde sosyalist ilişkilerin yaygınlaştırılması için tayin edici bir şarttı.” (AEP Tarihi-2, s.61)
Olağanüstü zor koşullarda başlayan sosyalist inşa, başlıca AEP’in doğru çizgisi sayesinde bugün çok ileri bir noktadadır. Hem de başlangıçtaki zorluklara yeni büyük zorlukların eklenmesine rağmen. Yugoslav, Sovyet ve Çin revizyonistlerinin Arnavutluk’un içişlerine karışma ve sosyalist inşayı baltalama çabaları sonuçsuz kalmış, özellikle SSCB ve Çin’in desteklemeyi öngördükleri birçok sanayi kuruluşunun inşasını yarım bırakmaları sosyalizmin inşasını engelleyememiştir.
Bugün ASHC’de planlı bir ekonomi var ve üretim emek ve yaşama koşullarını iyileştirip geliştirmek için yapılıyor. Özel işletmeler ve kâr amaçlı üretim olmadığı gibi, ücret ve fiyatlar piyasa koşullarında oluşmuyor, kooperatiflerle devlet işletmeleri arasındaki alım-satımlar sözleşmelerle düzenleniyor. “Aşırı” merkezcilik karşısında özelleştirmelere dönüş ne partinin ne de Arnavutluk halkının aklının köşesine bile geçmiyor.
Arnavutluk on yıllardır kriz tanımıyor. Ne sanayi ve ticarette ne tarımda ne de maliyede. Kıtlık-kuyruk da bilmiyor. Enflasyon, hayatın pahalılaşması, Arnavutluk halkının yabancı olduğu sözcüklerdir. Fiyatlar istikrarlıdır, dalgalanmıyor ve artmıyor, artan ücretlerdir. Ve ücretler arasında uçurum yoktur: en yüksek ücretle en düşüğü arasında bir kat bile fark bulunmuyor. Bölüşüm, kâr amaçlı olmayan üretimden yansıyarak şekilleniyor çünkü.
Ve ASHC’de sosyalizm yolunda durmaksızın ilerleyiş en geniş demokrasilerden farklı olarak her Arnavutluk bireyi ülkenin nasıl yönetileceği konusunda söz ve karar sahibidir. Ekonomik ve siyasi tedbir ve kararlar geniş ve canlı tartışmalara bağlı olarak alınır ve uygulamaya konur ASHC’de. Ve emekçi kitlelerce denetlenir. Bu denetim, Demokratik Cephe, sendikalar gibi kitle örgütleri yanında kitle denetim komisyonlarınca gerçekleştirilir. Emekçilerin bakanlık ve işletmelerin hesaplarını denetleme, uygulamalarının hesabını sorma, vekil ve yöneticileri görevden alma haklan vardır. ASHC’de demokrasi, parlamenter demokrasilerde olduğu gibi kitleleri aldatmak için değildir, demokrasi bir gerçektir; sosyalist demokrasi. Seçme-seçilme özgürlüğü, toplantı-gösteri özgürlüğü, yayın özgürlüğü… üretim araçlarının toplumsallaştırıldığı, halk meclislerinin yasama ve yürütme organı oldukları koşullarda, gerçekleşme koşullarıyla birlikte en geniş uygulama alanı bulmaktadır.
Leninizm’i kararlı bir şekilde savunup hayata geçiren AEP olmasaydı, ASHC, kuşkusuz bugün bulunduğu noktada olmayacaktı. ASHC’nde sosyalizmin kesintisiz gelişmesinin yolunu açan, AEP’in revizyonizm karşısındaki uyanıklığı ve sarsılmaz iradesiyle Marksizm-Leninizm’e yöneltilen saldırıların üstesinden gelmeyi bilmesidir. Önce Titocular karartmak istedi Arnavutluk’ta sosyalizmin yolunu, “öz-yönetim sosyalizm”leriyle. Sonra Kruşçev… SBKP 20. Kongresi’nin açtığı yolda yürümeyi kararlılıkla reddedip modern revizyonizme karşı bayrak açan AEP, 57 Bükreş ve 60 Moskova toplantılarında Kruşçev’e karşı mücadelenin başını çekti. Modern revizyonizmin karşı devrimci anti-komünist niteliğini ortaya koyma şerefi AEP’indir. Şimdi AEP Kruşçev’in takipçisi olan Gorbaçov’un burjuva liberal “Perestroyka” ve “Glasnost”una, bu, görünüşte “yeni” Buharincilik ve Kruşçevciliğe karşı mücadele ediyor. Maoculuk ve Çin revizyonizminin etkisizleştirilmesinde de AEP’in rolü büyüktür. Marksizm-Leninizm’e küçük burjuva köylü ve ulusalcı renklerin katılması Çin revizyonizme karşı mücadeleyle önlenmiştir.
44. kuruluş yıldönümünde Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti’ni ve onun yönetici gücü Arnavutluk Emek Partisi dostun düşmanın gölgeleri önünde yoluna devam ediyor.
Kitleler ülke yönetimine aktif olarak katılıyorlar
RİTA MARKO (AEP MK Siyasi Büro üyesi)
Bütün ilerlememizde, ülkenin ekonomik ve toplumsal gelişmesinin her düzeyinde, devlet ve ekonomiyle ilgili sorunların çözümünde kitlelerin eğilimi ve çabalan daima tayin edici bir rol oynar.
İşçi sınıfı, kooperatifçi köylülük, kısacası ülkemizin bütün emekçi kitleleri, partinin yönetimi altında, sosyalist gelişme ve ilerleme yolunda büyük başarılar elde ettiler.
Ülkemizin bu son kırk beş yıl boyunca ekonomide ve bütün öteki alanlarda kaydettiği derin ve devrimci dönüşümler bu olağanüstü gerçeğin anlamlı bir kanıtıdırlar. Bütün ilerlememizde, ülkenin ekonomik ve toplumsal gelişmesinin her düzeyinde, devlet ve ekonomiyle ilgili sorunların çözümünde kitlelerin eğilimi ve çabalan daima tayin edici bir rol oynar. Bu yüzden, planlarımızın hem parti çizgisini hem de halkın isteğini ve çıkarlarını yansıttığını haklı olarak ileri sürebiliriz.
Enver Hoca yoldaşın bize öğrettiği gibi: “dünyayı, toplumu yaratan, inşa eden ve dönüştürenler kesinlikle kitlelerdir…”
Kitlelerin düşüncelerinin, doğrudan veya seçilmiş temsilcileri aracılığıyla, göz önüne alınmasında açıkça ifade edilen sosyalist demokrasimizin bu esprisi ülkemizin bütün toplumsal yaşamını karakterize eder. Sosyalist devletimizin bütün kuruluşlarını, tabandaki halk konseylerinden Halk Meclisine dek kızıl bir hat ipi gibi kat eder. Ve Arnavutluk S.H.C. Anayasasının iktidarın bir ve bölünmez olduğunu, yalnızca doğrudan halk tarafından seçilmiş temsilciler ve bu amaçla öngörülmüş organlar tarafından kullanılacağını açık ve net terimlerle düzenlemiş olması bir tesadüf sonucu değildir.
Bu bütün öteki devlet organlarının ve aygıtlarının, seçilmiş organların denetimi ve yönetimi altında faaliyet gösterdikleri ve onlara bilgi vermekle sorumlu tutuldukları anlamına gelir. Hem konsey üyeleri ve seçilmiş milletvekilleri, hem de devletin atadığı görevliler, çalışmaları konusunda kitleleri periyodik olarak bilgilendirmek ve onların doğrudan denetimini kabul etmek zorundadırlar.
İktidarımız, partinin ve onun kurucusu, Sosyalist Arnavutluk’un ve halk iktidarının mimarı, Enver Hoca yoldaşın yönetimi altında yürütülen halk devriminin kazanımıdır. Bizzat halk tarafından, en iyi evlatlarının döktüğü kanla yaratılan ve yalnızca halka ait olan bir iktidardır. Bu yüzden kitlelerin onu korumak ve sürekli olarak sağlamlaştırmakta yararı vardır, zira onların özlemleri sosyalist düzenimiz sayesinde yasa tarafından ifade edilir ve gerçeğe dönüşürler. “Sosyalizm, herkesin işini ve refahın sürekli bir artışını güvence altına aldığından, herkese onurlu aktif bir yaşam yolunu açtı. Ülkemizin insanları, hiç kimse tarafından sömürülmediklerinden, fiyat artışları ve vergilerden kaygılanmadıklarından bir gün bile işsiz kalmaktan, tedavi edilmeyeceklerinden ya da öğrenim görmeyeceklerinden korkmadıklarından dinginlik içindedirler” diye belirtiyordu. Ramiz Alia yoldaş Parti 9. Kongresinde. Toplumumuz “cinsiyet, milliyet, bölgesel köken ya da sosyal konum ayrımı gütmeksizin bütün demokratik özgürlükleri ve insan haklarını yasayla güvence altına alır ve doğru olarak gerçekleştirir”. Bundan dolayı geçen 1 Şubat’ta yapılan yüksek iktidar organı Halk Meclisine milletvekili seçimlerinde olduğu gibi, iktidarın temsili organlarının seçimi geniş kitlelerin ilgisini çeker ve onları sevince boğar. Seçime yüzde yüz katılmakla ve oylarını Demokratik Cephe adaylarına, halkın en iyi kızlarına ve oğullarına vermekle halk iktidarını pekiştirmek için, yurdun bağımsızlığını ve özgürlüğünü güvence altına almak için, mutlu ve güvenli bir yaşam için, garanti altına alınmış ve artan bir refah için oy veriyorlar, bu da Partinin ve halk iktidarının asıl amacını oluşturur.
Parti 9. Kongresi, düzenlemiş olduğu yapılan işler bilançosuyla, aldığı kararlarla ve saptadığı amaçlarla halkımızın bütününde büyük bir iyimserlik ve devrimci bir coşku yaram. Israrlı ve sürekli çabalarıyla ekonomide ve öteki sahalarda yeni başarılar elde etmeyi sürdüren kitlelerin seferberliğine yeni ve güçlü bir atılım verdi.
Yeni inisiyatifler ve çok sayıda etkinlik açığa çıktı. Kitle eylemleri ruhu işçi sınıfını, kooperatifçi köylülüğü ve bütün öteki emekçileri sardı. Çalışmada eşsiz bir atılım her yeri kapladı. Yurdumuzun her yanından gelen yeni sevinçli haberler üretim cephesinde erişilen sonuçları, tarım sektöründe işlerin başarıyla gerçekleştirildiğini, kırlarımıza içme suyu sağlamayı amaçlayan çalışmanın hızla ilerlediğini, ekimlerin ve zeytinliklerin sürülmesinin tamamlandığını, organik gübre stoklarını, günlük kullanım malları üretiminde -ve özellikle değerli ve çok değerli olanlarınkinde- mevcut üretici kapasitelerde olduğu gibi teknolojik artıkların kullanıldığını vb. bildiriyor. Başında Ramiz Alia yoldaş ile halkın Parti etrafındaki çelikten birliğini parlak bir şekilde yansıtan bu sağlıklı iç durumda kırda Halk Meclisi milletvekili seçimleri yapıldı. “Enver Hoca yoldaşın öğretilerinin bayraktarları, Parti 9. Kongresi kararlarının uygulanması savaşçıları” hareketi de bu birliğin, bütün ülkede emekçi kitleleri saran çalışmada devrimci coşku ve yurtseverliğin bir ifadesidir. Bu, üretime hızlı ritimler veren insanları üretken ve nitelikli bir çalışma yapmaya, eğitim ve yeteneklerini ilerletmeye, saptanan görevleri zamanından önce gerçekleştirmeye isteklendiren bir faktördür. Bu, aynı zamanda ülkeyi ilgilendiren önemli sorunların çözümünde olduğu gibi siyasal ve toplumsal yaşama katılmakta da kitlelerin güçlü inisiyatifinin ve politik olgunluğunun, eylemde sosyalist demokrasimizin bir başka somut ifadesidir.
İşçi sınıfı, kooperatifçi köylülük ve tüm emekçi kitlelerimiz ülke sorunlarının yönetimine katılma haklarını hem her düzeyden devlet organlarına seçilmiş temsilcileri aracılığıyla, hem de doğrudan kullanıyorlar. Çünkü ülkemizde bunun için gerekli bütün koşullar yaratılmıştır. Söz, basın, toplanma, herkesi ve her şeyi denetleme özgürlüğü, kadın ile erkek arasında tam eşitlik, vb. sosyalist düzenimizin tarihsel önemde zaferlerinin örnekleridir. Anayasamız ve öteki temel yasalarımız tarafından benimsenen bu haklar tam olarak gerçekleşirler. Ülkenin yetişkin nüfusunun hemen hemen tamamı, yasaları hazırlamak için düzenlenen toplantılara katılırlar. Bu amaçla iş yerlerinde ve tarımsal kooperatiflerde, eğitim kuruluşlarında ve askeri birliklerde, kültüler ve idari kurumlarda yüzlerce toplantı yapılması, bu vesileyle halkın binlerce mektup göndermesi, Parti ideolojisi ve politikasının ve de kendi isteklerinin cisimleşmesi olan yasalarımıza halkın büyük ilgisinin kanıtıdır. Yasalarımızın doğru uygulanması, devletin çıkarlarına ve yurttaşların haklarına kesin saygı, ülke yönetimine kitlelerin aktif katılımı, Parti’nin 9. Kongresinde de saptandığı gibi, sosyalist demokrasimizi korumaya ve daha da geliştirmeye hizmet eder. Günlük yaşamda, git gide mükemmelleşen değişik yasalar, kararlar ve yönergeler konusunda bile, halk daima görüşlerini dile getirir, zira böyle yapmakla iktidarın pekiştirilmesine katkıda bulunduğundan emindir. Bu örnekler Sosyalist Arnavutluk’ta halkın kayıtsız-şartsız hakim olduğunu, ülkemizde halkın çıkarlarına ve isteğine aykırı hiçbir şey yapılamayacağını gösterir. Ve genel çıkarlar ekonomimizin ve yurt savunmamızın sağlam olmasını, eğitim, kültür ve bilimin yeni gelişme ve ilerlemeler kaydetmesini, ülkemiz insanların yaşamlarının daima daha iyi olmasını gerektirir. Bu yüzden işçi sınıfı ve öteki emekçiler Partinin yönetimi altında bütün güçlerini, bütün yeteneklerini ve bütün bilgilerini esirgemezler. Planları hazırlayan ve gerçekleştiren onlardır, çünkü bizzat sosyalist yaşamımızın deneyimiyle yapılan her şeyin, ger gelişme ve ilerlemenin sosyalist yurdumuzun gelişmesine ve halkın refahının yükselmesine hizmet ettiğine inanmışlardır. Bütün öteki durumlarda olduğu gibi, ülkenin ekonomik ve kültürel gelişmesi için 8. beş yıllık plan yönergelerinin halk önünde tartışılması -ki önemli bir ekonomik ve politik eylem oldu- vesilesiyle de emekçilerimiz 70 bin faydalı öneri ileri sürdüler. Üretimi ve dışsatımı artırmak ve ekonomiyi daha verimli kılmak için yeni kaynaklar ve rezervler buldular. Bu önerilerin büyük çoğunluğu devlet planının içine katıldı, kalanı daha uzun vadede inceleme konusu olacak ve daha iyi planlar yapmakta kullanılacak. Bu da işçi sınıfının, toplumun en ileri ve yönetici bir güç olduğunu gösterir. Parti bize işçi sınıfının ve geniş kitlelerin sosyalist toplumdaki yerini ve rolünü derinliğine kavramayı öğretir. Onlar aynı zamanda üreten ve tüketen bir gücü, iktidarı ellerinde tutan ve önemli kararlar alan bir gücü oluştururlar. Bu bağlamda işçi sınıfının ve geniş kitlelerin bağımsız eylemini ve inisiyatifini teşvik etmek çok önemlidir. Proletarya diktatörlüğü sisteminin yönetici gücü olarak Parti işçi sınıfının artan politik aktivitesi, ülkenin karşısına çıkan önemli sorunların çözümüne aktif katılımı, diğer emekçi kitlelerle birlikte uyguladığı doğrudan denetimin güçlenmesi ve yaygınlaşması bundan dolayıdır. Ramiz Alia yoldaş Parti 9. Kongresine raporunda şöyle dedi: “Toplumsal sistemimizde, en etkili denetim bizzat sınıfın ve yığınların uyguladığı denetimdir. Bu denetim, ülkemize doğru yolda hızla ilerlemesi olanağını veren başlıca faktörlerden biri oldu”. Partinin yönetimi altında uygulanan doğrudan işçi ve köylü denetimi dahil değişik biçimlerde gerçekleşen bu denetim sosyalist demokrasimizin önemli bir görünümüdür, bize kitleleri ülke yönetimine katma olanağını verir. Özellikle halk yararına hizmetlerde ve ticaret sektöründe hataları ve yetersizlikleri açığa çıkardığı ve elimine ettiği için, liberalizm, bozulma ve devlet yasaları ve toplum kurallarının çiğnenmesi belirtilerine karşı olduğu gibi, bazı sektörlerin ve yönetim görevlilerinin faaliyetlerindeki bürokratizm ve rutin belirtilerine karşı mücadeleyi de güçlendirdiği için daima yararlı bir rol üstlendi, iktidar organlarını, onların aygıtlarını ve kadrolarını burjuva revizyonist ideolojinin bozucu her etkisinden uzak tutmayı amaçlayan bu denetim sınıf mücadelesinin ve devrimci uyanıklığın en önemli yönlerinden biridir, çünkü o işçi sınıfının köylülükle birlikte ittifak içinde uyguladığı proletarya diktatörlüğü tarzını yansıtır. Dış düşmanlar, Amerikan emperyalistleri, Sovyet-sosyal emperyalistleri ve bütün dünya gericiliği ile birlikte iç düşmanlarda, zayıflatmak ve elimine etmek için halk iktidarına darbe vurmaya çalışırlar, çünkü halk iktidarını ve onu yöneten partimizi haince tasarılarını gerçekleştirmelerinin önünde asıl engel olarak görüyorlar. Fakat halk. Parti ve iktidar arasındaki güçlü birlik karşısında daima başarısızlığa uğradılar ve gelecekte de daima uğrayacaklar.
Halk iktidarımız Arnavut halkının büyük bir zaferini oluşturur. İşte bu yüzden, Enver Hoca yoldaşın belirttiği gibi, onun üzerinde titremeli ve gözbebeğimiz gibi korumalıyız. Bu bağlamda, sınıfın ve kitlelerin her şeyi ve herkesi doğrudan denetimi de büyük bir basandır, iktidarımız, ülkenin kayıtsız-şartsız hâkimi olan halkın iktidarı olarak, Partinin ve kitlelerin büyük ilgisine sahiptir ve onların denetimi altında bulunur. İşçileri, kooperatif üyelerini ve öteki kitleleri farklı denetim biçimlerine örgütlü tarzda katmak için Parti ve kaldıraçları (eylem araçları) tarafından yürütülen çok yönlü çalışma, onlarla yapılan politik, ideolojik ve örgütsel çalışma gibi yığınların ülke sorunlarını yönetme sanatını öğrenmeleri ve doğru olarak uygulamaları olanağını verir. Burjuva ve revizyonist ülkelerde işler başka türlü yürür. Gerçeklikte bu ülkelerde demokrasi yalnızca sömürücü azınlık için bir ayrıcalık ve emekçi kitleler için bir aldatmacayken demokratik haklar söz, basın, seçme ve seçilme “özgürlüğü”, “herkese eşit haklar ve olanaklar” yalnızca sözde kalırlar. Burjuva-revizyonist “demokrasi”, Enver yoldaşın belirttiği gibi, “burjuvazinin egemenliğinin bir biçimidir. Bu ülkelerde ‘herkesin yararına’ ilan edilen haklara ve özgürlüklere gelince, kesinlikle biçimsel ve aldatıcı bir karaktere sahiptirler, çünkü mevcut özel mülkiyet koşullarında özgürlüklerin ve hakların tam olarak gerçekleşmesini sağlayacak gerekli sosyo-ekonomik araçlar yoktur”.
Sokaklarda milyonlarca işsiz, evsiz ve umutsuz insanın dolaştığı, sermayenin acımasız sömürüsünün, ayrımcılığın hüküm sürdüğü ve geleceğin belirsiz olduğu bu ülkelerde emekçiler gerçek özgürlüklerden hiçbir zaman yararlanamazlar. Sadece bizimki gibi gerçekten sosyalist ve bütünüyle özgür ve bağımsız bir ülkede, emekçiler bütün demokratik özgürlüklerden yararlanabilir, dinginlik içinde, bugününden emin ve gelecekten yana iyimser olarak yaşayabilirler. Bu sağlıklı durum, yurdumuzun gelişmesini sağlamak ve yeni basanlar elde etmek için, şehirde ve köyde, halkın bitmez tükenmez yaratıcı enerjisinin fışkırdığı kaynağı oluşturur. İşte bu yüzden, emekçi yığınlarımız şu anda, Parti 9. Kongresinin çalışmaları sona erer ermez, tespit edilen görevleri birlikte ve zamanından önce gerçekleştirmek için atağa geçiyor ve durup dinlenmeden çalışıyorlar.
11 Ocak’ta halkımız tarihindeki en önemli olaylardan birini, Cumhuriyet bayramını kutladı. Bu belirgin tarih, Halk Meclisi milletvekili seçim kampanyası ile aynı zamana denk düştü. Seçimler ve tarihi olayların kutlanması ülkemizde daima sevinç yaratır, çünkü onlar bize elde edilen başarıların ve gelecekteki görevlerin bilançosunu çıkarma fırsatını sunarlar. Halkımız bu durumlarda Parti etrafındaki birliğini hep yoğun şekilde gösterir. Bununla birlikte, bu seçimler, bu yıl Parti 9. kongresinin çalışmalarım büyük bir başarıyla tamamlamasından bir kaç ay sonra ve yeni beş yıllık planın ikinci yılına girişimizden yalnızca bir ay sonra yapıldığından dolayı özel bir anlam kazandılar. Önemli görevleri başarmalıydık. “Başladığımız beş yıllık plan sırasında, dedi Ram iz Alia yoldaş 9. Kongrede, Arnavutluk bir sanayi ve tarım ülkesine dönüşümü doğrultusunda büyük ve önemli bir adım atacak, bu da sosyalizmin maddi ve teknik temelinin inşasında daha ileri bir aşamayı temsil edecek”. Bu beş yıllık plan sırasında üretken ve sosyo-kültürel karakterde 420 kuruluş çalışır duruma getirilecek, bunların 370’den fazlası 1990’dan önce hizmete girecek. 220.000’i aşkın kişi emek cephesine katılacak. Eğitim, kültür, bilim vb. gibi ekonominin bütün sektörlerinde(sanayi ve tarım, yapı sanayi ve ulaşım) yeni gelişmeler kaydedecekler. Bu görkemli amaçlar komünistlerde ve bütün halkta yeni bir coşkuya ve büyük bir iyimserliğe yol açtı. Onlar emekçilerin politik bilinçlerini ve Parti çizgisine sarsılmaz güvenlerini ve onun yolunda Enver Hoca yoldaşın ölümsüz öğretilerine göre ilerleme azimlerini daha yüksek bir dereceye çıkardılar. Ülkemizin insanları, kendi güçlerine, ekonomimizin güçlü, potansiyeline ve sosyalizmin yarattığı bitmez tükenmez güçlere dayanarak, tespit edilen görevleri zamanından önce gerçekleştirmek için çabalarını iki katına çıkardılar. Başında Ramız Alia yoldaş ile Partinin yönetimi altındaki Sosyalist Arnavutluk’un emekçileri ve komünistler yeni başarılar kazanacaklar. Cumhuriyetimiz daha güçlü ve daha gelişmiş olacak, ülkemizin insanları daha mutlu bir yaşam sürecek. Partimiz ve halkımız bunun için durup dinlenmeden çalışmayı sürdürüyorlar.
Ramazan Voja: “Hedef tüm halkın eğitimidir”
(Yüksel DALYAN-KASSEL)
FRANKFURT KİTAP FUARINA bu yıl ilk kez 30 yayınevinden 1000 kitapla CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ de katıldı.
Bu yılki kitap fuarını ÖZGÜRLÜK DÜNYASI okuyucuları için gezerken, kitap borsacıları ya da “Gülün Adı” adlı romanı 23 ülkede 8 milyon satan Umberto Eco değildi bizi ilgilendiren. Hele batılı emperyalistlerin reklamını üstlendikleri, yeni sevgilileri GORBAÇOV’un parasız dağıtılan broşürleri hiç değildi, insan emeğine verilen değerin ve onun eğitiminin her şeyin üzerinde olduğu bir ülkenin, SOSYALİST ARNAVUTLUK HALK CUMHURİYETİ’nin fuardaki sergisini gezdik.
ÖZGÜRLÜK- Sayın Vojga, önce ASHC’nin kaç yıldan beri bu kitap fuarına katıldığını ve neyi amaçladığını anlatır mısınız?
RAMAZAN VOJGA- Arnavutluk bu fuara 1977’den beri, yani 11 yıldan beri katılıyor. Katılımın amacı, öncelikle Arnavutluk kitabının ve Arnavutluk halkının her alanda yarattıklarının propagandasının yapılmasıdır. Bu, bilimsel alandan başlayarak, bir halkın kitaba yansıyabilecek tüm yaratımlarını içeriyor.
Arnavutluk kitabının satılması, tüm Dünya’ya tanıtılması, sevdirilmesi ve daha çok kitap talebine katkıda bulunmaktır. Bu fuarda Arnavutluk sergisine gösterilen ilgi; özellikle değişik ülkelerden yazarların, yayınevlerinin ve bizimle görüşmek için gelen insanların yakınlıkları da amacımıza ulaştığımızın bir kanıtıdır.
ÖZGÜRLÜK- Sosyalizme ihanet etmeyen, onu yaşatan ve .yaşayan tek ülke olan ASHC hakkında birçok şeyi biliyoruz. Ülkemizde özellikle 1980 askeri darbesinden sonra, askeri cezaevleri siyasi tutuklularla doldu. Arasında Enver HO-CA’nın kitaplarının da yer aldığı onbin-lerce kitap yakıldı, toplatıldı, yasaklandı. Korkunç bir kitap düşmanlığı yaşanıyor, ülkenizde kitaba verilen değeri okuyucularımıza açıklar mısınız?
RAMAZAN VOJGA- Arnavutluk’ta kitlelerin kültürel gelişimleri için gereksinmelerine özel bir önem verilir. Hedef tüm halkın eğitimidir.
8 yıllık ilköğretim zorunludur ve tüm gençliğin orta öğretim görmüş olanlarının oranı giderek yükseliyor. Tiran’daki üniversite ve diğer üç şehirdeki yüksek okullar da bu amaca yöneliktir.
Kuruluştan hemen sonra, okuma-yaz-ma bilmeme sorununu ortadan kaldırmak için, 45 yaşın altındaki tüm kadın ve erkeklerin akşam kurslarına katılmaları zorunluluğu getirildi…
Elbette ki kitlelerin eğitiminde kitap ilk sırayı alıyor. Arnavutluk gibi küçük bir ülkede, yılda kişi başına 4’ten fazla kitap yayınlandığını söylersek, bu konuya verilen önemi sanırım daha iyi anlatmış oluruz. Arnavutluk bu kadar kitabın yayınlanmasını 4 yayınevi ile başarıyor.
ÖZGÜRLÜK- ASHC işsizlik, açlık tanımayan, dış borcu olmayan, sağlık, eğitim vb hizmetlerin tamamen ücretsiz olduğu tek ülke. Sosyalizm bu sorunları çözmüş. Burjuva basını birçok konuda olduğu gibi, Arnavutluk’taki ulusal sorun konusunda da gerçekleri tersyüz ederek veriyor. Bu konudaki görüşünüzü belirtir misiniz?
RAMAZAN VOJGA- Bu sorunu ülkemiz sağlıklı bir şekilde çözmüştür. Şöyle ki, 3 milyonluk Arnavutluk’ta en büyük ulusal azınlığı Yunanlılar oluşturuyor. Yunan azınlık, anayasamızdaki tüm haklardan, tüm diğer vatandaşlarımız gibi, kısıntısız yararlanır.
Örnekleyecek olursak: Eğitim, seçme-seçilme hakkı ve diğer tüm yurttaşlık haklarına sahipler. Doğal bir hak olarak ana dillerinde çıkan gazete de var…
Eğitim sistemi içerisinde Yunanlı çocukları ilkokulun ilk dört sınıfında kendi ana dillerinde eğitim görürler; sekiz yıllık ilköğretimin ikinci dört yıllık yarısında ise, eğitim iki dilde eşit olarak sürdürülür.
Bir de Yugoslavya sınırı yakınlarındaki Prespa Gölü çevresinde yaşayan küçük bir Makedonyalı azınlık var. Bunlar birkaç küçük köyden ibaret de olsalar, aynı şekilde kendi ilkokullarında eğitim yapıyorlar ve hiçbir ayrım yapılmaz.
ÖZGÜRLÜK- Arnavutluk’un adının Yugoslavya’nın Kosova bölgesindeki Arnavutların eylemleri ile birlikte anılmasına ne diyorsunuz?
RAMAZAN VOJGA- Arnavutluk kimsenin iç işlerine karışmaz. Bu sorun da oradakilerin çözmesi gereken bir konu. Biz sadece Yugoslavya’daki kardeşlerimizin diğer halklar gibi, anayasal haklardan yararlanmalarını istiyoruz. Nerede olursa olsun, ulusal baskıya karşıyız. Spekülasyonlara yol açmamak için bu kadar yeter Sanırım; tavrımız açıktır.
ÖZGÜRLÜK- Sovyetler Birliği’ndeki “Perestroyka” ve “Glasnost”u nasıl değerlendiriyorsunuz?
RAMAZAN VOJGA- Bizim süper devletler konusundaki tavrımızı, dost-düşman herkes bilir. Bu tavrımızda herhangi bir değişme söz konusu değildir. Yeni denilerek pazarlanmak istenen şeyler bizi hiçbir şekilde ilgilendirmiyor ve etkilemiyor.
ÖZGÜRLÜK- Türkiyeli ilerici, demokrat, devrimci sanat ve kültür çevreleri ülkenizde ne derece tanınıyor?
RAMAZAN VOJGA- Halklarımız arasında çok köklü ve geleneksel birçok ortak yönler var… Ülkemizde Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Nazım Hikmet gibi birçok yazar ve ozan herkes tarafından tanınan, sevilen isimler. Birkaç yıl önce yayınlanan ve içinde tanınmış Türk ozanlarının şiirlerinin yer aldığı bir Antoloji de haklı olarak büyük bir ilgi gördü. Özellikle kültürel alanda ilişkilerimizin daha da gelişeceğine inanıyorum.
ÖZGÜRLÜK- Sayın Vojga, bu kalabalıkta, dergimizle görüşmek için özel zaman ayırdığınız için, teşekkür ediyoruz. Size ÖZGÜRLÜK DÜNYASI’nın ilk sayısını ve Enver HOCA YOLDAŞIN Türkçeye çevrilmiş bir kitabını hediye etmek istiyoruz.
RAMAZAN VOJGA- Kendi sorunlarınızı kendiniz çözecek ve kendi yolunuzu kendiniz açacaksınız… Biz de size ilk Arnavut bestecilerinden ve ilk Arnavut operasının yaratıcısı Prenke JAKOVA’ya adanmış, “Müzik için bir yaşam” (Nje jete per müziken) adlı kitabı -ne yazık ki Arnavutça- hediye etmek istiyoruz.
Aralık 1988