Sovyet Toplumunda Artı-değerin Ortaya Çıkışı ve Gasp Edilmesi Mekanizması Üzerine

Kaynak: AEP MK’sına bağlı Marksist-Leninist Araştırmalar Enstitüsü’nce Socio Political Studies,
Sayı 1, 1984, Sayfa 160-176’da yayımlandı. İlk kez 1983’te “Studieme Politiko-Shogerore” 3. sayısında yayınladı. Dilimize Almanca çevirisinden aktarıldı.

Kruşçev revizyonistlerinin Sovyetler Birliği’nde iktidarı ele geçirip, geniş bir cepheden Lenin ve Stalin önderliğinde erişilen sosyalizmin zaferine saldırmasının üzerinden yaklaşık otuz yıl geçti. Sovyet devletinin ideolojik ve siyasi temelindeki karşı devrimci yıkımın Sovyet toplumunun ekonomik temelini de harap olmaya götürmesi kaçınılmazdı. Bu durum sosyalist üretim ilişkilerinin yok edilmesine ve kapitalizmin her alanda restoresine yol açan büyük çapta gelişmeleri hazırladı.
AEP 8. Kongresi’nin vurguladığı gibi, Kruşçev revizyonizminin stratejik amacı: “Esas ödevi proletarya diktatörlüğünü ortadan kaldırmak, sosyalist toplumun temellerini yerle bir etmek, Sovyet Birliği’ni kapitalizm yoluna getirip bir emperyalist süper güce çevirmekti. Artık hepimiz Sovyetler Birliği’ndeki büyük karşı devrimci değişiklikleri görebiliyoruz.”

Kruşçev ve Brejnev’in Reformları ve Sovyet Toplumunda Kapitalizmin Restorasyonu
Sovyet emekçilerinin kapitalist sömürü ve yağmalanmasını düzenleyip uygulamaya koyan ve özel bir artı değerin ortaya çıkışı ve gasp edilmesi mekanizması sayesinde yeni revizyonist burjuvazi Sovyet ekonomisinin kapitalist temelde yeniden organizesi için yoğun çaba harcadı. İnsanın insan tarafından sömürülmesi mekanizması, Stalin’in ölümünden sonra büyük bir güçle başlatılan alt ve üst yapıdaki reformların uygulamaya konmasıyla biçim ve içerik kazandı.
Sovyet toplumundaki geniş kapitalist değişikliklerin en önemlisi üretim ilişkilerinde radikal değişiklikti. Bu değişiklikte ne pahasına olursa olsun yalnızca en fazla kâr elde etmeyi amaçlayan bir organizenin ve yönetimi sisteminin yürürlüğe konulmasına, devletin kolektif kapitalist organın ayrıcalıklarıyla donatılmasına ve tekelci devlet kapitalizminin emperyalizm tarihinde görülmemiş ölçüde her alanda inşa edilmesine yol açıldı.
1970’e girildiğinde tüm sanayi üretiminin % 92’sinin üzerinde birleştikleri % 90 oranındaki sanayi işletmesinde kapitalist reformlar uygulandı. Ulaşım alanında bu reformlar 1968’de yapılmıştı, inşaat sanayisinde büyük ölçüde 1969-70’te yürürlüğe girdi. Buna karşılık tarımsal devlet sektöründe reformlar yavaş yapıldı. 1970’te devlet çiftliklerinin yalnızca üçte biri bu sürece sokulmuştu. (Pravda 27 Haziran 1970 ve 4 Şubat 1971).
Bu reformlarla Kruşçevçiler ilk darbeyi meta üretimi ve bununla sosyalizm koşullarında değer yasasına etkileri Marksist-Leninist teorisinin temel tezlerine vurdular sosyalizm koşullarında meta üretimi kapitalist meta üretimiyle teori ve pratikte eşit kılındı ve ekonomik mekanizmada bu temelde reformlar yapıldı. Devlet aracılığıyla üretim araçları yeni burjuvazinin elinde toplandı. Devlet ve parti bürokrasisini, engelle karşılaşmadan istediğini söyleyip uygulamada serbest bırakan yeni yasa ve uygulamalar sosyalist içerikli eski yasa ve uygulamaların yerini aldı. Üretimi ve dağıtımı yönetip kullanma, işçi alıp çıkarma, kârları paylaştırma vb. konularda çeşitli işletme ve kurumların yöneticilerine büyük haklar tanındı ve yetkiler verildi. Bu hak ve yetkiler yönetimdeki tabakanın, çalışanların sırtından gelir artışı ve ayrıcalıklarını garanti etmek ve fazlalaştırmak için kullanıldı.
Kâr, bütün ekonomik faaliyetlerin esasını oluşturan üretim ve dağıtımın düzenleyiciliğine yükseltildi. “İşletme faaliyetini en yüksek derecede karakterize eden en üstteki ve genelde ölçü ” (Pravda 21 Kasım 1965) oldu. Merkezi ekonomi, pazar ekonomisinin yanında var oldu ve kapitalist arz-talep mekanizması üretim ve tüketim arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinde önemli ölçü yapıldı. Devlet giderek sosyalist ekonominin temel iki kaldıracı olan emek ve üretim alanındaki denetimini yitirdi. Sovyet ekonomisi kendini bürokratik merkeziyetçilikle tabanda gittikçe yayılan ekonomik liberalizmin çelişkilerinin kıskacında buldu. “İşletmelerin planlı bağımsızlığı” ve “arada yığılı idari ilişkilerin yok edilmesi” şiarlarıyla üretim birimleri arasında pazar mekanizması temelinde ilişkiler oluşturuldu. Buradan üretim araçlarının da diğer metalar gibi alınıp satılmasına geçildi ve üretim araçları ana sermayeye çevrildi. Kendi kendine kâr sağlama sistemi, her ekonomik ilişkide sıkıca kapitalist verimlilik üzerinde yükselen kendi ihtiyaçlarını kendi giderme sistemi, yeni kapitalist mekanizmanın temeli yapıldı. Sermaye yatırımlarının ve dolaşım araçlarının devlet tarafından merkezi finansesi sınırlandırıldı ve giderek yerini merkezi olmayan kaynaklar ve banka kredileri aldı. Ekonominin planlı yönetimi, yerini kapitalist meta üretimine ait ekonomik kategori ve yasaların özgür oyununa bıraktı.
Kruşçev’in ekonomik reformları üretim araçlarının metalar olarak alınıp satılmasıyla başladı. Reformların en yüksek noktasında revizyonist basın: “Bizde işletmelerin güçlendirilmesi üretim araçlarının alış ve veriş şekliyle oldu.” diye yazmaktaydı. (Ekonomicheskiya Gazeta Nr. 43, 1965) 1971’de üretim araçlarının alınıp satılması bütün meta gelirinin 2/3’üne vardı. 1974’de üretim araçlarının % 70’i üretici ve tüketici işletmeler arasındaki doğrudan sözleşmelerle alınıp satıldı. (Ekonomicheskiya Nauki, Nr. 11, 1971 ve Voprosi Ekonomikii Nr. 4, 1974). Sovyet toplumunda devlet ya da kooperatif mülkiyetlerinin hukuksal organlar olarak oluşturulan kapitalist menajerleri ile devlet arasındaki ilişki, şimdiki tekelci kapitalizmde sermayenin özel ya da ortak sahipleri ile kapitalist işletmeleri sahipleri olmadıkları halde yöneten menajerler arasındaki ilişkiyle aynı tiptendir. Şimdiki Sovyetler Birliği’nde sosyal emperyalist devlet şehir ve köy burjuvazisinin çeşitli kesimlerine bırakılan esas üretim araçları, toprak, maden ocakları, su kaynakları, inşaat alanları vb. yerlerin faiz, kâr oranı ve üretim vergisi şeklinde tekelci haklarına sahiptir. Tekel hakları, her devlet işletmesinin üretim fonunun % 15’ini devlet bütçesine taşımasıyla ana sermaye üzerinde faiz şeklinde belirlenir. Ekonominin kooperatif biçiminin (tarımsal kooperatifler, inşaat kooperatifleri yerel hizmetler vb.), tarımdaki kapitalist işletmelerdeki özel gelirlerin (kooperatif üyelerinin özel parselleri), ticaretin (karaborsa) ve hizmet işleri ve tamirciliğin (bireysel kâr için yapılan meslekler) vergilendirmesi ve faizi de aynı şekildedir.
Devlet, kuruluşlar ve burjuvalar arasındaki bu yeni ilişkileri ifade edebilmek için 1 Ekim 1966 ile 1 Temmuz 1967 arasında sanayideki toptan fiyatların % 80 artmasına yol açan bir toptan fiyatlar genel reformu yapıldı. Bunu 1969, 1974 ve 1979’da yapılan genel fiyat artışları izledi. (Planovoje Hozyaistvo Nr. 78, 1967, Voprosi Ekonomikii Nr. 6, 1970, Ekonomicheskiya Gazeta Nr. 1, 1969, Nr 32 1979)
“Yeniden üretimin sosyal sürecinin düzenlenmesinde çok etkili bir araç olan” arz ve talep arasındaki bir dengeye erişmek amacıyla hareketli fiyatlar yeni sistemin temeli yapıldı. (Ekonomicheskiya Nauki Nr. 1, 1969) Böylece Sovyetler Birliği’nde ulusal gelirin yemden dağılımı süreci kapitalist temeller üzerine oturtuldu. Fiyatların tepede tespit edilmesi gerçeği yanı sıra tekelci kapitalist birliklere fiyatların değiştirilmesinde geniş olanaklar tanındı. Onlar “Fiyat artışlarının daha kaliteli yeni üretim ve piyasadaki hareketliliği yeniden getireceği” düşünceleriyle yönlendirildiler. (Ekonomicheskiya Gazeta Nr. 32, 1976). Çok az değişiklikle eskinin aynısı olan “yeni” ve bol çeşitte pahalı eşyalar Sovyet pazarına akın etti. Nihai hedef en yüksek kârı garantilemekti. Bunu Sovyet basım da itiraf ediyordu: “Çeşitli ekonomik birimlerin üretim ve ticaretteki fiyatları yükselterek gelirlerini (kârlarını) en kolay yoldan arttırma denemeleri fiyatları sürekli arttırdığı için tehlikelidir.” (Ekonomicheskiya Nauki Nr. 4, 1959) “Deneylerimiz isteğe bağlı fiyat artışları tehlikeli modasının varlığını göstermektedir.” diyerek resmi yayınlarda da itiraf edilen hareketli fiyatlar yerlerini giderek tekel fiyatlarına bıraktılar. (Voprosi Ekonomikii Nr. 6, 1970) “Fiyatı üretici belirliyor ve tüketici üzerindeki baskının arttırılması için pazarda sık sık mal darlığı yaratıyor.” (Ekonomicheskiya Nauki Nr. 11) Böylece Mart 1978’de kahve fiyatı beş kat, yakıt yağı iki kat, tamirat ücretleri % 30 arttı. 1981 Eylül’ünde şarap ve tütün fiyatları % 27, halı, kürk, deri eşyalar ve giysiler % 30 oranında fiyat artışı gösterdiler. Gaz fiyatı litrede 40 Koph’e yükseldi vb. (Tass Moskova, 13-15 Eylül 1981).
Sovyet ekonomisindeki kapitalist reformların esas hedeflerinden biri sosyal emperyalist devlet sermayesinin tekel yapısının Sovyetler Birliği içinde ve dışında oluşturulmasıydı. Buna ekonominin her alanındaki işletmelerin birleştirilip kaynaştırılmasıyla ve tek tek cumhuriyetlerde, birleşik cumhuriyetlerde ve tüm Sovyetler Birliği’nde sanayi ve tarım sanayisi birimlerinin oluşturulmasıyla “işletmelerin büyütülmesi” paravanası altında ulaşıldı. Bu tekel birlikleri, yatay ve dikey birleştirmeler, tröst ve kartel tipindeki gruplar halinde bir branşta ya da çeşitli branşlar üzerinde yükseldiler. (Organizacija upravleniya Promischlenih Objedinjenjij S. 16 Kiew 1980). Kruşçev revizyonistlerinin 24. Kongresi (1971), üretim birimlerinin tekelci tipte düzenlenmesini hızlandırarak bu sürece taze güç verdi. 1970-1979 arasında bu birimlerin Sovyetler Birliğindeki sayısı 6,5 kat arttı ve 17.500 yan işletmeye sahip 3950 tekel birliğine erişti. Bunların sanayi üretimindeki payları % 6,7’den % 47,1’e çıktı ve sanayi işçilerinin sayısı % 6,2’den % 48,4’e yükseldi. (Naronoje Hozyaistvo SSSR 1979 Goolu s. 133) Örneğin Ukrayna’da sanayi birliklerine 112 yan işletme, bağlıydı. Ana sermaye ortalama olarak 49 milyon rubleye çıktı. Temel üretim araçlarının emperyalist devletin elinde yüksek derecede tekelleşmesine sıkı sıkıya bağlı olarak Sovyetler Birliği’nde özel kapitalist mülkiyet ilişkileri bu yolla kristalleşti. Enver Hoca Yoldaş’ın AEP 8. Kongresi’nde söylediği gibi “Sovyetler Birliği’ndeki üretim araçları bugün devlet ya da kolektif biçimiyle kapitalist mülkiyettir, çünkü iktidardaki yeni burjuvazinin çıkarları için kullanılmaktadır, çünkü tam da bu sınıf işçi ve köylülerin emeğinin ürünlerine el koymaktadır.” (E.Hoca, AEP 8. Kongre Belgeleri, Tiran 1981, S. 239, 240 İngilizce baskı). Sovyetler Birliği’nde kişisel mülkiyet yoktur. Kapitalist mülkiyete hâkim olan devlet ya da kolektif tekel mülkiyetidir. Sovyetler Birliği’ndeki egemen çevrelerin -yeni kapitalist, teknokrat ve bürokratların- kişisel mülkiyetlerini ve sermayelerini çoğaltma haklan yoktur. Bu hak yalnızca emperyalist devlete aittir. O bu hakkını burjuvazinin bütün kesiminin çıkarına küçük özel sermayenin sabit büyümesine rağmen Sovyetler Birliği’nde şimdilik toprağın, işletmelerin, makinaların, fabrikaların, maden ocaklarının, bankaların, demiryollarının vb. özel mülkiyeti yoktur. Bu durum, Sovyetler Birliği’nde kapitalizme geri dönüşün gerçekleştiği tarihi koşulların ve emperyalizmin çağının mantığından açıklanmak zorundadır. Mülkiyetin âdemi merkezileştirilmesi, küçük parçalara ayrılması ve kişisel kapitalist işletmelerin ellerine dağıtılması ve bu temelde tekel öncesi serbest rekabet üzerinde kapitalizmin gelişimi, kapitalizmin klâsik döneminin özellikleridir ve geride kalmıştır. Şimdi kapitalizmin son evresi emperyalizm yaşanıyor. Bu şartlar altında tam anlamında bir ademi merkezileştirmeyle serbest kapitalist işletmelerin gelişimi Sovyetler sosyal emperyalist burjuvazinin stratejik çıkarlarım tehlikeye sokardı. Diğer emperyalist güçlerle güç ilişkisini değiştirmeyi hesaplamak ve onlarla bir güçlünün pozisyonunda dünyanın ekonomik ve hegemonyacı yönden yeniden paylaşımı için rekabet etmek Sovyet sosyal emperyalistlerinin stratejik çıkarlarıydı. Bu amaçları için Kruşçev, Brejnev büyük burjuvazisi, kapitalist ekonomik girişimleri ve verimli, sermaye getiren kaynakları devlet ve devlet tekelinin altında toplamak zorundaydı. Bu kolektif kapitalist devlet, yönetimdeki burjuva-revizyonist sınıfın çıkarına yeniden üretimi yönetmek, ekonominin askerileştirilmesi, bir süper gücün ekonomik atom potansiyelinin yaratılması, Sovyetler Birliği emekçilerinin ve “Sosyalist Toplum’un” diğer ülkelerinin sırtından yeni burjuvazi sınıfı asalak tüketiminin istikrar koşullarının sağlanması gibi görevleri üzerine aldı. Bunlar, ekonomik yaşamın sınırsız âdemi merkezileştirilmesi ve ekonomideki devlet müdahalesinin kısıtlanmasıyla başlayan Kruşçev reformlarının, neden Brejnev grubunun yönetime gelmesiyle ekonomik temelde giderek liberalleşmeyle tekel tipinin bürokratik merkeziliğinin satın alınması şeklinde belirginleştiğinin esas nedenleridir. Sovyet ekonomisini yöneten kapitalist mekanizma, sosyal emperyalist burjuvazinin stratejik çıkarlarını yaralamadan bu aşırılıklar ve çelişkiler arasında gidip geldi.
Üretim ve sermayenin yüksek ölçüde yoğunlaştıkları devlet işletmeleri (tekel birlikleri) Sovyetler Birliği’ne çağımızın en yüksek tekelci devlet kapitalizminin biçimini verdiler. Devlet sektörü batı ülkelerinde % 20-30 kadarken bu, Sovyetler Birliği’nde esas sektördür. Burada, yöneten sınıf olarak yeni kapitalist sınıf en yüksek derecede gelişmiş totaliter ve hiyerarşik sisteme dayanmaktadır. Sosyal emperyalist devlet, Sovyet toplumunun bütün büyük sermayesinin faaliyetlerinin tekelleştiği, dev bir tekelci organın görünüm ve işleyişine sahiptir. Bu organın kapitalist acenteleri tıpkı merkezileştirilmiş tekel mülkiyetinin müdür ve menajerleri gibi davranırlar ve ekonomik kararlar verme hakkına sahiptirler. Bu ayrıcalıklı ve yetkili kişiler kendileriyle ilgili alanlara miras hakları olmaksızın ve şartlı olarak yerleştirilen devlet, parti, ordu, ekonomi ve kültür hiyerarşisinin memurlarıdır. Onların bu görevi alabilmeleri, yönetimdeki burjuvazinin çıkarlarının tek başına temsilcisi olan sosyal emperyalist devlete ve onun politikasına sadakatlerine bağlıdır. Yönetimdeki burjuvazinin arasına katılabilmek için aslında en önemli nitelik Sovyet toplumundaki kapitalist organın çıkarlarına hizmet etmeye hazır olmaktadır. Bu ölçü görevlerin paylaştırılması ve bürokratik sistemin hiyerarşisindeki bireylerin teşvik edilmesinde de geçerlidir. Geliştirilmiş özel haklar ve ayrıcalıklar sistemiyle Sovyet devletinin sadık destekleyicilerine halkın zararına olarak: garantilediği artı değerin gasp edilmesi ve paylaşımına katılmalarının biricik koşulu da budur.
Sovyet toplumundaki kapitalist reformlar, kaçınılmaz olarak toplumsal mülkiyetin dağılımı, gasp edilmesine, kullanımı alanlarında aşırı değişik ilkelere yol açtı. “Gerçi devlet mülkiyeti kaldı işyerleri özel kişilere verilmedi, kolhozlar ortak kolektif işletmeler olarak kadılar, bankalar hisse senedi sahiplerine verilmedi ama dağılımda değişen şey toplumsal üretimin kullanımıydı.” (E.Hoca 8. Parti Kongresi Raporu, İngilizce baskı S. 240).
Kruşçev ve Brejnev’in kapitalist reformları sona erdiğinde “Sovyet toplumu en küçük hücrelerine kadar burjuva toplumuna dönüştü ve kapitalizm her alanda restore edildi.” (E. Hoca 7. Kongre Raporu Tiran 1976, S. 215 İngilizce baskı) Sovyet toplumunda iki yol arasındaki mücadele kapitalizme dönüşle sonuçlandı. Kapitalist meta üretiminin temelindeki çelişkiler yeniden oluşturuldu. Bunlar, bir yanda koyu faşist diktatörlüğün aletleriyle yeni burjuvazi, diğer yanda kapitalist baskı ve sömürüye karşı mücadelede zengin devrimci geleneğiyle emekçiler -Sovyet proletaryası- bu iki düşman sınıf arasında kaçınılmaz mücadele ve çelişkilere yol açtı.

Artı Değerin Ortaya Çıkışı
Proletarya diktatörlüğünün tasfiyesi ve yeni burjuvazinin ellerindeki faşist, totaliter devlet makinasının inşası, yalnızca Sovyet işçi sınıfının ve diğer emekçi kesimlerin politik gücünü değil, üretim araçlarının toplumsal mülkiyetini de yağmaladı. Kişinin artık kendisi ve toplum için değil de kolektif kapitalist devlet için çalışma zorunluluğu biçimiyle sömürü tekrar ortaya çıktı. Sonuç olarak Sovyet toplumunda tekrar artı değer oluştu. Toplumsal üretim artı değer üretimine, toplum için emek, artı emeğe, işgücü de metaya dönüştü. AEP’nin 8. Kongresi’ndeki açıklandığı gibi: “Sovyet yönetimi artık Sovyetlerin yani işçi ve köylülerin yönetimi değildi. Onlardan soyutlanmış, işçi köylülere yabancı, kendisi için bir yönetim haline gelmişti.” (E. Hoca 8. Kongre Raporu, Tiran 1981 S.243-244 İngilizce baskı).
Sermaye ortamında emeğin oluşumu şartlarının, üretim araçlarının ve geçim şartlarının değişimi iş gücünün metaya dönüşmesine yol açtı. Revizyonistlere göre: “Çalışan insan, iş yapabilme gücüyle ilgili karar verme hakkına tekrar sahip olmuştu. Bu hakkı işletme ile imzaladığı çalışma sözleşmesi ile elde ediyordu.” (Ekonomicheskiya Nauki Nr 4. 1972)
Bu “hak” pratikte meta işgücünün alınıp satılmasıyla gerçekleşir. Kapitalizmin bu kategorisinin restorasyonu Sovyet toplumunda bağırıp duran bir olgudur. İş pazarı “özgür” işçilerle doludur. Rekabet ve arz-talep yasaları iş-güçlerini satmak için daha iyi sözleşmeler arayan ücretli işçilerin, bu nedenle göç edenlerin büyük çapta hareketlerine neden olurlar. Sovyetler basınının zorunlu olarak itiraf ettiği gibi, işgüçlerinin bu büyük çalkanması, esas olarak daha iyi şartları, ücret ve geçinebilmek için verilen rekabet kavgasına bağlı olarak oluşturmaktadır. 1967 yılında 5,5 milyon emekçi yaşayabilmeleri için zorunlu olan bu çıkarlar nedeniyle başka bir şehre göç etmiştir. 1,5 milyon emekçi şehirden köye taşınmıştır. Unutulmaması gereken milyonlarcası da eski köylerini terk edip yenisine yerleşmişlerdir.
Kapitalist reformların yapılmasıyla tek amaçları en yüksek kârı elde etmek olan işletmeler, meta işgücünün “özgür” pazarında kaliteli ve verimli iş-güçlerini garantileyebilmek için yaptıkları direkt sözleşmelerle şiddetli bir rekabet kavgası içine düştüler. Yani sanayi işçilerinin % 90’ı işletmelerle yaptıkları direkt sözleşmeleri sonucu işe alındılar.
İnsanın insan tarafından sömürüsü kapitalist ilişkisinin restore edilmesi, beraberinde getirdiği bütün kategori ve yasalarla yeni artı değer üretimi mekanizmasını yarattı, Sovyet resmi belgeleri ve gerçek olgular temelinde bu mekanizmanın bir analizi, bize Sovyet sanayisindeki proletaryanın sömürü derecesi ve sanayideki artı değer oranı hakkında bilgi vermektedir.
Şimdi bırakalım gerçekler konuşsun: 1971’de ücretlerin (değişken sermaye) sanayi ürünleri giderindeki (kapitalist üretim gideri) oranının ortalama % 15,5 olduğunu Sovyet kaynaklan itiraf etmektedir (Sovietkoye Planirovannoye Hozyaistro, Moskova 1974, S.33) Bu dönemde Sovyet sanayi sermayesinin ortalama organik bileşimi:
C/V =        84,5/15,5 = 5,5/1’dir.
(sermaye)     (değişken sermaye)

Kruşçev kapitalist ekonomik reformları 1961-65 yılları arasında % 16,7 olan ortalama kâr oranın) 1966-70 yılları arasında % 21,3’e çıkardı. Bu oran 1970 yılında sanayide % 27,2’ye yükseldi. (Sovetskaya Ekonomicheskiya Reforma Produvizhiezyei problemi S. 208 Moskova 1972).
Bu verilere bağlı olarak Sovyet sanayisindeki meta değerinin tipik yapısı aşağıdaki şekildedir:
W            =C+V+M    = 84,5c+15,5v + 27,2
(meta değeri)        (sermaye)    (değişken sermaye) (kâr oranı)

Diğer yandan artı değer oranı ve Sovyet sanayi proletaryasının sömürü oranı şu şekilde ortaya çıkar:
M1 = M/V        = 27,2/15.5×100    = % 175
(artı-değer oranı)    (kâr oranı)        (değişken sermaye)

Bunun sonucu olarak 70’li yılların başında kapitalist Sovyet sanayisinde bir ücretli işçi sekiz saatlik işgününde 2 saat 54 dakika kendisi, 5 saat 6 dakika da yönetimdeki kapitalist sınıfın yeniden üretimi için çalışmaktaydı. Bir sanayi işçisinin sırtından yılda ortalama gelen kâr 2800 Rubleye ulaşmıştı. (Narodnoyi Hozyaisto SSSR v 1979, Godu Moskova 1980 S.167).
Bu veriler büyük sanayideki ve büyük devlet tekellerindeki proletaryanın sömürü ölçüsünü tam olarak yansıtmamaktadır; çünkü buralarda değişmez sermaye için yapılan harcamalara çok küçük bir eklemeyle bile yaşayan emek, artı değerin kaynağı olarak yığınlar halinde harekete geçirilebilmektedir. 70’li yıllarda sermayenin yoğunlaştırılma sürecinin ve merkezileştirilmesinin şiddetlendirilmesiyle Sovyet sanayi sermayesinin organik bileşimi kendini daha da geliştirmiştir. Satış fiyatlarının ortalama durumunu esas alırsak resmi verilere göre Sovyet sanayisinin (sanayi ve ticaret sermayesi birlikte alındı.) kâr oranı 1979’da % 30,1’di. (Narodneye Hozyaistvo SSR v 1979 Godu S. 147).
Yetersiz bilgiler nedeniyle sermayenin organik bileşimini değişmez kabul etsek bile, 1971-1979 yılları arasında artı değer oranı:
M1 = M/V = 30,1/15,5 = % 194’e çıktı
Böylece 70’li yılların sonunda Sovyet sanayisinde çalışan ücretli bir işçi çalışma süresinin 2/3’ten fazlasını “efendilerine”, revizyonist büyük burjuvaziye ve onların sosyal emperyalist devletine sundu. 1979’da Sovyet sanayisindeki 29 milyondan fazla ücretli işçi bu vahşi sömürüye tabi kılındı. Sovyet ekonomisinin tekelci devlet sektörünün yıllık gelirinin, 114 milyar Rublesi (% 53’ü) kârlar, 88 milyar Rublesi de gelir vergisi şeklinde olmak üzere 215 milyon Rubleye eriştiğini resmi istatistikler itiraf etmektedirler. (Narodneye Hozyaist vo SSSR v 1979 Godu S.535) Bu sayı Sovyet toplumundaki üç çeşit kapitalist mülkiyette çalışan emekçilerin sömürülmesinden ortaya çıkan toplam artı değer miktarını vermemektedir. Bu miktarın içinde Sovyet ekonomisindeki kooperatif-kapitalist ve özel sektörlerden gelen artı değer yoktur.
Artı-değerin gasp edilmesi ve paylaşımı kapitalist ilişkilerinin bir analizi, Sovyet toplumunda hâkim olan ve onun sınıfsal fizyonomisini oluşturan kapitalist süreci daha fazla aydınlatmamıza yardım edecektir.

Artı Değerin Paylaşımı ve Gasp Edilmesi
Sovyetler Birliği’nde yeniden oluşturulan kapitalist ilişkiler, toplumsal yaşamın toplumsal üretimin paylaşımı ve kullanımı gibi önemli alanlarında daha fazla göze batmaktadır. Bu kapitalist ilişkiler, üretim araçlarının, emeğin kaynağının ve bu ülkenin zenginliklerinin egemen ve sömürücü sınıf tarafından sosyal emperyalist devlet ve onun ulusal ve uluslararası stratejik çıkarları için kullanıldığını açığa çıkarmaktadır. Bu sınıf, Sovyet işçi ve köylülerinin emek ürünlerini yağmalamaktadır.
Karl Marx’ın ortaya koyduğu gibi: “Sermaye yalnızca emeğe kumanda etmek değildir… Özü itibarıyla ödenmemiş emeğe kumanda etmektir…” (Kari Marks. Kapital, Cilt 1, 2. Kitap S. 30 Arnavutça baskısından) Kapitalist gasp etme mekanizmasının bu yasası Sovyet toplumunda da güçlü olarak etkisini gösteriyor. Farklı tarafı revizyonist burjuvazinin Sovyet işçi ve köylülerinin ödenmemiş emeğinin ezici çoğunluğuna değilse de büyük bir kısmına devlet tekelinin aletleri ve sömürü mekanizmalarıyla kumanda etmesidir.
Toplumsal üretimin kullanımı ve artı değerinin paylaşımı, yönetici sınıf olan büyük burjuvazinin çıkarlarının mutlak hâkimiyetini ve Sovyet toplumundaki tekelci devlet mülkiyetinin özel ve kooperatifler şeklindeki diğer kapitalist mülkiyetlere oranla hâkim rolünü daha fazla açığa çıkarmaktadır. Sonuç olarak Sovyet devleti bütün artı değerin sahibi veya Marks’ın sanayi kapitalistleri üzerine söylediği gibi: “… artı-değerden pay alan herkesin temsilcisidir…” (Kapital, Cilt 1, 3. Kitap, Arnavutça baskı S.8) Sovyetler Birliğinin, ekonomik yaşamında sanayici, tüccar, bankacı, toprak sahibi vb. şeklinde gibi çeşitli kapitalistler arasında klasik işbölümü yoktur. Artı değerin paylaşımı, kullanımı ve gasp edilmesi gibi üretimin işlevleri ezici çoğunlukla devlet sermayesine tabidir ve yaşamın her alanında burjuva tekeli birlik ve bölünmezlik içinde uygulanmaktadır Sovyet toplumunda artı değer, onu yönetimdeki burjuvazinin çıkarları ve isteği doğrultusunda paylaştıran ve kullanan sosyal emperyalist devlet tarafından yağmalanır. Bu kullanım, bir süper-güç olarak ekonomik askeri gücünün genişletilmiş yeniden üretimi için olduğu gibi; devlet kapitalizminin çeşitli memurlarının verimsiz ve asalak tüketimleri içinde olabilir. Sonuncular yani yeni burjuvazinin çeşitli grupları, artı değerin paylaşılması ve yağmalanmasına, devlet hiyerarşisinin her grubunda yani parti, ordu, ekonomi, bilim ve kültür alanındaki rollerinin ölçüsünde katılabilirler. Şimdi gerçeklere gelelim:
Sovyet toplumunda artı değerin paylaşımını ve gasp edilmesini düzenleyen sömürücü vergi sistemi, devlet bütçesinin en önemli unsurudur. Bu bütçe, sosyal emperyalist devlet tarafından ulusal gelirin tekelci devlet büyük sermayesi lehine dağıtımının temel kaldıracıdır. Devlet artı-değeri dağıtımın temel kaldıracıdır. Devlet artı-değeri bütçede merkezileştirerek dağıtımı bilinen yollardan gerçekleştirir. Anlamları yani devlet bütçesine katkılarına göre esas yollar: Muamele vergisi, 1979’dan 1982’ye kadar 88-100 milyar rubleye yükseldi (bütçe gelirlerinin % 31-37,6’sı), devlet işletmelerinin kârlılığından gelen gelir 84-95 milyar ruble (% 29-30), halkın vergilendirilmesinden 23-38 milyar ruble (% 8-10) vb. (Narodnoye Hozyaistvo SSR v Godu S.353 ve Pravda 1 Ocak 1984 S.4) Devlet işletmeleri kârlarını şu biçimlerde vermektedirler: Sabit kapitalden gelen faiz (gelirin % 33’ü) değişik ekonomik bölgelerde oluşları nedeniyle kademeli tarifeye göre maden ocakları ve akarsulardan arazi vergisi, banka kredilerinin faizleri (gelirin % 18’den fazlası) ve ekstra kârlar (yıllık kâr gelirin °7o 49’u), (Alıntı yukarda adı geçen yerden yapılmıştır). Buradan çıkarak her yıl devlet bütçesine işletme sigortalarından 14 milyar ruble (bütçe gelirinin % 5’i) tarımsal kooperatiflerin vergilendirilmesinden 1-2 milyar rubleye yabancı kaynaklardan (dış ticaret, sermaye ihracından gelen gelir, silah satışı, yabancı krediler vb.) 70 milyar ruble (% 25), aktarılır. (Pravda 29 Temmuz 1979 ve Ekonomicheskiva Gazeta N. 32 1979).
Açıktır ki tarımsal kooperatiflerin vergilendirilmesinden bütçeye akan artı değer parçası çok azdır. Bu paranın çoğu ya tekrar paylaşılır ya da toplanan fiyatlar sistemiyle malların şehir ve köy arasındaki dolaşımında eritilir.
Bu gerçekler göstermektedir ki, Sovyet sosyal emperyalist devleti ve Sovyet ekonomisi ülke yaşamının yoğun askerileştirilmesinin sonuçlarından ağır etkilenmektedir. Bilindiği gibi Sovyetler Birliği ulusal gelirin üçte birini bu amaç için kullanmaktadır. (150 milyar ruble) Ağır sanayinin önemli dallarının üçte biri, enerji kaynaklarının yedide biri, aktif işgücünün onda biri ya doğrudan devlet bütçesinden ya da diğer yollardan ülke hayatının askerileştirilmesi için harcanmaktadır. Sovyet sosyal emperyalistlerinin dünyanın ekonomik olarak ve toprak bakımından yeniden paylaşımı süper-güç olma planlarına bağlı olan stratejik çıkarlarının sürdürülmesi için artı değerin kullanımı sürecinde Sovyet büyük burjuvazisi devlet aracılığıyla, devlet sermayesinin genişletilmiş yeniden üretimine, ekonominin askerileştirilmesine, sermaye ihracına vb. tartışmasız öncelik verir. Büyük burjuvazi bu amaç için artı değerin birikimi ve kullanımını yönetimdeki burjuvazinin sürekli artan asalak tüketimine hiç dokunmadan sağlar; ancak bunun karşılığında emekçilerin sırtına bindirilen yük devamlı artar. “Bu çizginin sonuçları Sovyet halkının günlük yaşantısında da görülüyor. En gerekli mallar sıkıntısı çekiyor; enflasyon, işsizlik, işgücünde oynama var; çeşitli mallar hem açıklanmış hem de açıklanmamış zam görüyor. Ekonomide özel sektör yaygınlaştı, tekelci yabancı sermayeye kapılar açıldı; karaborsa, vurgunculuk, yolsuzluk, rüşvet ve kaçakçılık serpiliyor.” (E.Hoca AEP 8. Kongre Raporu, Tiran 1981 S.243 İngilizce baskı).
1979’da devlet işletmelerine ayrılan kârların % 40’ı üretimin genişletilmesi fonuna, yeni sermaye yatırımlarının merkezi olmayan finansesi ve dolaşım sermayesinin büyümesi için, % 43’ü çalışanların maddi teşviki fonuna. % 17’si de sosyal kültürel önlemler ve yatırım fonuna aktı. (Narodnoye Hozyaistvo SSR v 1979 Godu, S.536). Askersel Sovyet devleti, askeri sanayi komplekslerinin önemli faaliyetlerini ve önemli sektörlerini, tüm Sovyet ekonomisinin çalışıp ödediği bürokratik merkeziyetçilik sayesinde kontrol altında tutar. Sovyetler Birliği’nde büyük devlet sermayesinin genişletilmiş yeniden üretimi için artı değerin birikimi ve kullanımı bu koşullar altında gerçekleşiyor. Aynı zamanda, Sovyet devletinin yetişemediği üretimin bir kısmına, yani gıda maddelerinin ticaretine, birçok tüketim maddesinin üretimine ve sosyal hizmetler alanına özel sermaye çağırılıyor. Bu amaçlar için özel sermayeye daha geniş olanaklar tanıyor. (Sovyet revizyonistlerinin 26. Parti Kongresi tutanakları-Pravda). Bugün Sovyet ekonomisi parçalanmış durumdadır ve birbirine paralel iki çizgi halinde kapitalist iflasa sürüklenmektedir. Özel sermayenin faaliyetleri arttı ve resmi basının “gölge ekonomisi” (Tyenovaya ekonomika) dediği bir ikinci paralel ekonomiye dönüştü. (Review Eko, Mart 1980). Bu ekonomi, bütün ekonomideki yıllık işgününün onda birinden fazlasını kendi bünyesinde topluyor. (Bunun üçte biri tarıma ait) 8,5 milyon hektar arazi, 23 milyon büyük baş hayvan, 29 milyon koyun ve keçi, tarımdaki toplam üretimin dörtte biri, konut yapımlarının °?o 340’u, şehirde yaşayan ailelerin ortalama gelirinin % 25’i ve kırsal kesimdeki ailelerin ortalama gelirinin °/o 27’si bu ekonominin kapsamı içindedir. (Comecon Yıllığı, Moskova 1979, S.215-216-261-263).
Kişisel tüketim mallarının dağıtımı alanının en temel özelliği, emekçilerin sırtından yeni burjuvazinin ayrıcalıklarının ve maddi çıkarlarının teşviki ve garantilenmesinin tam anlamıyla öncelik almasıdır. Bu kapitalist ülkede geçerli olan ücret sistemi ve tüketimin çekiciliği, sömürü hiyerarşisi yukarıdan aşağıya doğru kendini oluşturur. Aşama düzenine göre, bir avuç seçkin azınlığın hakları, emekçi halkın zararına en uç noktadan yani devlet aygıtından başlayarak partide, ekonomide korunur. En üstte başlayan sömürü düzeni sanayi işletmelerindeki çalışma grupları düzeyinde sona erer. Sovyet işçi sınıfını tanınmış işçi aristokrasisi katmanlarının yozlaştırılması yöntemleriyle karıştırmak için sömürüden çalışma gruplarındaki işçiler de pay alırlar. Mülk sahiplerinin ve işverenlerin emekçilere karşı burjuva haklarının sınırsız etkilerinin kurumlaştırılması ve nominal ücretlerin teşviki, kârdan pay verilmesi, çeşitli prim ve ayrıcalıklar sisteminin yerleştirilmesiyle Sovyetler Birliği’ndeki çeşitli toplumsal gruplar yaşam standartlarına ve reel gelirlerine göre sayısız kademelere bölünmüştür.
“Emeğe göre ücret ilkesi uygulanır deniyorsa da; gerçekte yeni burjuvazinin çeşitli grupları işçiler ve köylülerin yarattıkları artı değeri kendilerine mal ediyorlar. Bu geniş çaplı soygun, sözüm ona üretim çalışmasını, bilim çalışmalarını, sanat yaratıcılığını vb. özendirmek için uygulanan bir tür maddi teşviktir, deniyor. Gerçekte ise tam da kapitalist bir sömürüdür.” (E.Hoca, 8. Kongre Raporu, Tiran 1981, S.240 İngilizce baskı).
Sovyet kaynakları, sanayi işletmelerindeki nominal ücret sistemini şöyle açıklamaktadırlar:
Vasıfsız işçi 1
Vasıfsız işçi 1,5 kat
Usta başı 2,4 kat
Bölüm şefi 3,2’den daha fazla
Baş mühendisi 7,2 kata kadar.
Müdür 10,8 misline kadar. (Sovjetskaya Planirovannoye Hozyaistvo, Moskova 1973 S.242-253).
Bu duruma rağmen ücret tabelası Sovyetler Birliği’nde revizyonist burjuvazi ile işçilerin yaşam düzeyleri ve biçimleri arasındaki ayrılığın yalnızca küçük bir parçasını sergilemektedir. Ücretlerin ve ayrıcalıkların derecelendirildiği ve yeni burjuva unsurların tam anlamıyla en fazla kâr ettikleri yolların sonucu olarak sosyal eşitsizlik büyüyor. Sorunu bu bağlamda AEP 8. Kongresi şöyle ortaya koymuştur: “Asalak tüketim görülmedik boyutlar kazandı. İşçilerin ücretleriyle üretim alanındaki bürokrat ve teknokrat yöneticilerin ücretleri arasındaki oran, görünen (nominal) ücret temel alınırsa onda birden fazladır; kâr payı, çeşitli ödemeler, diğer sayısız ayrıcalıklardan sağlanan gelirler göz önünde tutulursa, bu oran daha da artar. Yaşayışta ve ücretlerde bu farkı, batı ülkelerindeki burjuva yöneticilerle işçiler arasındaki farktan ayırmak zordur.” (Enver Hoca 8. Parti Kongresi Raporu, Tiran 1981 S.242 İng. baskı).
Bu gerçekler de kanıtlıyor ki: Kruşçevçi kapitalist reformlar paylaşım alanında “maddi teşvik sistemi”ni harekete geçirdi, bu toplumsal güçleri kutuplaştırdı ve tam anlamıyla ekonominin her organına kapitalist kâr ölçülerini yerleştiriyor. “Asıl olan; ücretlendirmenin her biçiminin kâra dayanmasıdır.” (Liberman, Voprosi Ekonomiki. Nr. 8. 1962)
1966-1969 yılları arasında Sovyet işletmelerindeki maddi teşvik fonu ortalama dört kat artmıştır. (Sovjetskaya Ekonomicheskiya Reforma Provi i Problemi S.207).
Sovyet sanayisinde çalışanlar sosyal yapılarına göre % 4 yönetici personel, % 96 işçiler olarak ayrılırlar. Sovyet ekonomisinin bu temel dalındaki maddi özendirme fonunun paylaşımıyla bağlantılı olarak; resmi istatistiklerin de açıkça ortaya koyduğu gibi, primlerin % 49,4’ü üretimin kapitalist yöneticilerine giderken, % 50,7’si işçiler arasında dağıtılmaktadır, (agy, S. 194). Devlet gücüyle donatılmış ve üretimin yönetimini hakimiyeti altında tutan Sovyet revizyonist burjuvazisinin temsilcileri, bu gerçeklerin de gösterdiği gibi kârların dağıtımında aslan payını alırlar. Devlet gücünün görevlerini üzerine almış % 1 oranında isletme çalışanı yeni kapitalist yöneticiler, primlerin % 12,3’ünü alırlar. Sovyet işçi sınıfı gibi devlet gücünde payı olmayanlar ise primlerin % 0,5’îni veya 25 kat daha az alırlar. Bu küçük “emek kırıntılarıyla Sovyet büyük burjuvazisi tıpkı batı burjuvazisinin yaptığı gibi işçi sınıfı hareketinin koynunda oportünizmi beslemektedir.
Sovyet kaynaklarına göre, yöneticilere primleri aydan aya ödenirken, işçi primlerinin büyük kısmı (% 59,1 M) sene sonunda ödenmektedir. (S. Kamenicer, Opit Promishtenovo Upravlemiya v SSCB, Moskova 1973 S. 124). Yani revizyonistlerin işçiler için “14. ay” dedikleri üretim kapitalist yöneticileri için yılın “24. ayı”dır. Yıl boyunca dağıtılan kârın geri kalan kısmıyla uçurum daha da derinleştirilmektedir. Aylık primlerin % 82,2’sini işletme yöneticileri alırken, yalnızca <% 17,8’ini işçiler almaktadır. Bu da Sovyet sanayi çalışanlarının sosyal yapısına göre 102 kat daha az pirim aldıklarını göstermektedir (Sovjetskaya Ekonomiskeskiya Reforma: Prodvizhenie i Problemi, S. 194).
Tüm bunlara rağmen, “maddi özendirme fonları” maddi teşvikin tek yöntemi değildir. Sovyet basını, birçok işletmelerde özendirme fonlarının çalışanların ücretlendirilmesinde esas kaynak olmadığını kabul etmektedir. Çünkü aynı zamanda otuzdan daha fazla ücretlendirme sistemi yürürlüktedir. “Özel pirimler” diye adlandırılan primler, maddi özendirme fonlarından dağıtılan “genel primlere” göre çok daha yüksektir. (Voprosi Ekonomiki, Nr. 12,1973) Yeni Sovyet burjuvazisini sevindiren sayısız hak ve ayrıcalıklar, çalışanların sırtından bitmez tükenmez kâr kaynakları sunmaktadır. Devlet ve parti ileri gelenlerine mavi zarflarla pirimler verilmekte, devlet bankalarında hesaplar açılmakta, yönetici sınıflara ait bir avuç insanın asalak tüketimlerini garantilemek, kişisel emekliliklerini ve diğer ayrıcalıklarını gerçekleştirmek için bu kaynaklar kullanılmaktadır. Bugünkü bunalım, tekelci devlet kapitalizminin başarısızlığının sonucudur. Bu açıkça göstermektedir ki; kapitalizmin çürümesi yalnızca klasik kapitalizm değil, Sovyetler Birliği ve diğer ülkelerdeki kapitalizmi de içermektedir. Emekçiler üzerindeki bu kapitalist egemenlik ve sömürü biçiminin de, ekonomik sarsıntıları, üretici güçlerde düzensizliği, üretim düşüşünü emekçi kitlelerin geçiminin zorlaşmasını, burjuva toplumun yarattığı hastalıkların yayılmasını engelleyemediğini AEP 8. Parti Kongresi vurgulamıştır. “Sınıfsal farklılaşma süreci bütün revizyonist ülkelerde kaynıyor.
Sınıfsal çatışmalar hızla büyüyor. Sovyetler Birliği de dış itibarıyla görünse de, bu olguların dışında değildir. Kapitalizmin yeniden açtığı yaralar, ancak, revizyonizmin yıkılıp sosyalizmin yeniden kurulmasıyla iyileşebilir.” (E. Hoca 8. Parti Kongre Raporu, Tiran 1981, S.248 İng. baskı)

Ocak-Şubat 1989

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑