Başlığından da anlaşılacağı gibi, bu yazı, gençlik çalışmasını genel olarak, bütün yönleri ile ele alıp değerlendirmeyi amaçlamamaktadır. Yapılmaya çalışılacak olan, gençlik çalışmasında özellikle son dönemde iyice belirginleşmiş ve düzeltilmek üzere parti gündemine alınmış olan bazı hatalı yaklaşımları ele almak, bunların nasıl aşılabileceğini yeniden hatırlatmak, yanısıra, güncel bazı politik mücadele sorunlarına değinmek olacaktır.
GENÇLİĞİN ÖRGÜTLENMESİ VE MÜCADELEYE SEFERBER EDİLMESİ PARTİNİN SORUNUDUR
Gerek son yapılan Konferans’ın belgelerine yansıyan, gerekse de tek tek il örgütlerinin raporlarında yer alan çarpıcı bir tespit bulunuyor. Bilindiği gibi, bu, “gençlik çalışmasının gençliğe emanet edildiği” tespitidir. Kuşkusuz sınıfın partisi gençliğe güvenmekte, onu komünizme kazanmanın mücadelesini vermektedir. Ancak sınıfın devrimci partisinin gençlik çalışmasının tüm sorumluluğunu gençliğe emanet etmek gibi bir anlayışı –günlük pratik çalışmanın ağırlığının gençlerin omuzuna binmesi farklı bir şeydir– bulunmamaktadır. Parti, diğer alanları olduğu gibi, gençlik çalışmasını da, yakın bir önderlik çizgisi izleyerek geliştirme ve yönetme doğru anlayışına sahiptir. Ancak doğru anlayışa sahip olmak, gençlik çalışmasının sorunsuz yürüdüğü anlamına gelmemektedir. Bu doğru anlayışın pratiğe geçirilmesinde bazı sorunlarla karşılaşıldığı, bu sorunların çözülmemesi durumunda, gençlik çalışmasının ilerleyen ve gelişen, geniş gençlik yığınlarını mücadeleye seferber eden ve örgütleyen bir çalışma olarak gerçekleşemeyeceği bilinmektedir.
Bazen “olanaksızlıklar”ın ardına sığınılarak, bazen de “kolaycılığa” kaçılarak, gençlik örgütü ve çalışması, bazı parti belgelerinde de ifade edildiği gibi, pratikte gençliğe havale edilebilmektedir. Bu konuda izlenen yöntem ise, son derece “masum”dur: X ilinde bir gençlik yönetimi bulunmaktadır ve bu yönetim genç bir sekretere sahiptir. Atılan adım, genellikle bu gençlik yöneticisini parti il yönetimine almak –bu aşağıda da açılmaya çalışılacağı gibi yanlış değildir-, böylece gençliği onun aracılığı ile yönetmek olmaktadır. Bunu yaparken, genellikle böylece gençliğe daha yakın olduğumuzu, gençliğin sorunlarına daha ciddi çözümler getirebileceğimizi düşünüyoruz. Oysa bu adımı atarken, bu adımı diğer adımlarla desteklemediğimiz için, diğerleri bir yana, iki önemli hata yapmış oluyoruz. Bu iki önemli hatanın birincisi; partinin gençlik sorunundan uzaklaşmasını beraberinde getirmekte, ikincisi ise; genç kadroların yetişmesi, şekillenmesi ve eğitiminde çarpıklıkların ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Birincisinden başlayalım. Parti, diğer çalışma alanlarında olduğu gibi, gençlik alanında da, kendi kurduğu gençlik örgütüne yakın bir önderlik çizgisi izlemek zorundadır. Özellikle, gençlik çalışmasının, işçi sınıfı içindeki çalışma gibi, özen ve dikkatle yürütülmesi gereken bir çalışma olduğunu dikkate aldığımızda, bu zorunluluk daha bir anlaşılır olacaktır. Parti –yerel örgütleri de, kendi alanlarında–, genel olarak gençlik kitlelerin durumunu, eğilimlerini, ülkedeki politik gelişmelerin seyrini en ileriden bilebilecek örgüt durumundadır. Parti, gençliğin durumunu, gençlik çalışmasının sorun ve ihtiyaçlarını derinlemesine irdeleyebilir, döneme ilişkin görevler çıkarabilir, gençlik sorununu sürekli gündem yaparak, bu alana ilgisini sürekli olarak canlı tutulabilir. Devrimci sınıf partisinin bu konuda zengin bir tecrübeye ve birikime sahip olduğu, ayrıca engin bir mücadele deneyimi olduğu bilinmektedir.
Burada denilecektir ki; sınıf partisi, bu birikim ve tecrübesini zaten genç yoldaşlarla paylaşmaktadır, gençlik de, bu tecrübeyi özümsemekte istekli olmalıdır. O halde, onları böyle görevlendirmekte ne sakınca olabilir ki? Böylece parti gençleşmiş olmuyor mu? Bu kısmen doğrudur. Yani parti birikimi ve tecrübesini genç yöneticilerle paylaşmakta ve onların da gelişmesine, işleri omuzlamalarına yardımcı olmaktadır. Ancak her dönemin tecrübesinin farklı olduğunu, olayların ve hareketin gelişmesinden genel sonuçlar ve görevler çıkarmanın, partinin günlük çalışmasının bir parçası olduğunu hatırlatmak gerekir. Kuşkusuz, genç yöneticiler de, bulundukları organlarda partinin bu yöndeki kararlarının oluşmasına katılmaktadırlar. Ancak onların, ideolojik donanım ve tecrübe olarak, henüz öğrenme sürecinde oldukları, katkılarını sınırlı ölçüde yapabilecekleri unutulmamalıdır.
Pratik uygulamada ise, bu durum tersine dönmekte, sadece genç yoldaşların parti yönetimine getirdiği bilgiler üzerinden –kuşkusuz bu bilgilerin, hem de fazlasıyla gelmesi son derece önemlidir– kararlar alınmakta, görevler belirlenmekte, sonuçta, bunların uygulanması da, parti yönetimine katılmış gençlik yöneticisine havale edilmektedir. Böylece parti örgütü, gençlik sorunlarını irdeleme, çözümler üretme “yükünü” sırtından atmakta, gençlik sorununa iyi bir çözüm getirdiğini düşünmeye başlamaktadır. Bu tarz bir yaklaşımın, gençlik sorunlarını anlama, gençlik örgütünün doğru bir çizgide gençlik yığınlarına yaklaşmasını sağlama ve gençliği parti çizgisine kazanmada başarılı olamayacağı açıktır.
Sorunun çözümünün, parti yönetici organlarında gençlik sorununun gereken ağırlıkta ele alınmasında, gençliğin sürekli gündem yapılmasında, parti organında gençlikten görevli bir partilinin bulunmasında ve bu görevlinin organda bulunan gençlik yöneticisi ile birlikte gençlik çalışmasını yürütmesinde yattığı, bilinemez değildir. Böylece parti, hem gençlik yönetimine, hem de gençliğin örgütünün diğer organlarına daha yakın olacak, gençlik çalışmasının daha güvenli, çok yönlü ve zenginleşmiş olarak yürütülmesine azami katkıyı sağlayacaktır. Bu durumun genç yönetici yoldaşların işlerini kolaylaştıracağını, gençlik örgütü içerisinde partiye olan güveni ve inancı artıracağını söylemeye gerek bile yoktur.
Ayrıca vurgulamak gerekir ki; partinin gençlik örgütüne yaklaşımı, örneğin illerde, yönetimlerin, burada belirtilmeye çalışıldığı gibi, soruna yaklaşması ile sınırlı değildir. Parti, gençliğe “her kademede” yakın önderlik yapmakla yükümlüdür. İlçe örgütleri, varsa semtlerdeki parti örgütleri, gençlik örgütü ile böyle bir ilişki içerisinde olmak zorundadır. Gençlik içerisinde “parti organları” oluşturmak da, ancak böyle pratik bir çalışmanın üzerinden olanaklı olabilir. Aksi takdirde, gençlik içerisindeki parti organları, çalışmanın ilerlemesinin bir ifadesi olarak ortaya çıkmayacak, sorun, bir başka düzeyde kendisini üretmeye devam edecektir. Burada olması gereken, partinin her kademedeki yönetici organlarının, gençlik mücadelesini, çalışmasını –bu çalışmanın özü; gençlik yığınlarının harekete geçirilmesi ve örgütlenmesidir. Bu amaç için belirlenen görevler, gençlik örgütünün çalışmasına temel yapılmak zorundadır– gençlik örgütünün sorunlarını sürekli gündem yapması, çalışmayı ilerletmesi, bu çalışmanın üzerinden gençlik örgütü içerisinde parti organlarını oluşturmasıdır. Vurgulamak gerekir ki, anlayış ve tutum değişmeden, sorunlar çözülemez.
Kısacası, partinin, gençliğin enerji ve dinamizmine, gençleşmeye; gençliğin de, deneye, tecrübeye, yakın yardıma ihtiyacı bulunmaktadır. Bugün bunlar pratik çalışmada ayrı ayrı yerlerde durmakta, gençlik çalışmasından gerekli verimin alınmasını önleyebilmektedir. Öncelikle düzeltilmesi gereken budur.
İkinci olarak; sınıfın partisi gençliğe güvenmekte, onun, partinin tecrübe ve birikiminden azami ölçüde yararlanmasına özen göstermektedir. Ancak pratikte, gençlik çalışmasının, gerekli yardım yapılmadan, parti sorumlulukları yerine getirilmeden, genç kadroların omuzuna bindirilmesi, onlarda yanlış yaklaşım ve anlayışların uç vermesine yol açabilmektedir. Ayrıca bu, gençleşme sorununa yanlış bir yaklaşımı da ifade etmektedir. Gençliğin, kendine güven, ataklık, üstlendiği işi yerine getirebilmede iyimserlik gibi, önemli olumlu özelliklerinin olduğu bilinmektedir. Ama bu olumlu özellikler, eğer parti tarafından doğru geliştirilemez, iyi yönetilemez ve iyi bir parti eğitimi ile birleşmezse, kendini beğenmişliğe, sekterliğe, üstlenilen görevlerin sindirilerek yerine getirilememesine yol açabilmektedir. Kuşkusuz bu, bugün için bu ciddi bir tehlike değildir. Ancak gençliği görevlendirme ve eğitmede mevcut pratik çizgi düzeltilmezse, bu tip eğilimlere yol açan zeminin güçlenebileceğini gözardı edemeyiz. Burada, bu sorunun doğrudan “gençlikten kaynaklanmadığı”, ama partinin gençlik örgütüne yaklaşımının zaaflarından kaynaklandığının altı bir kez daha özellikle çizilmelidir. Bu nedenle genç yoldaşları suçlamak, parti sorumluluklarını yerine getirmemek ve kolaycılık olacaktır.
Gençlik örgütü, sempati ve eğilim duyan her genci kazanmayı hedefleyen kitlesel bir örgüt olarak şekillenmek durumundadır. Bu, doğal olarak, işçi sınıfı dışındaki emekçi sınıflardan da gençlerin gençlik örgütüne katılması anlamına gelmektedir. Bu gençlerin, kendi sınıflarının alışkanlık ve davranış biçimlerini beraberinde getirecekleri gözardı edilemez. Sekterlik, rekabet vb. özellikler bir gençlik örgütünde rastlanabilecek özelliklerdir. Ancak gençlik örgütü, aynı zamanda bir okuldur ve gençler, burada, mücadeleyi olduğu gibi, dayanışma, özveri, sebat, kararlılık vb. gibi işçi sınıfına özgü özellikleri de partinin yardımıyla öğrenecekler, mücadele içinde eski sınıf alışkanlıklarından kurtulacaklar, kendilerini ileri bilinç ve tutumla donatacaklardır. Bütün bu gelişmelerin, partinin yakın önderliği olmadan gerçekleşmesinin olanaklı olmadığı, olamayacağı anlaşılır bir durumdur. Parti nasıl gençlik sorununu “ikincil bir sorun” olarak ele alma lüksüne sahip değilse, gençliğin görevlendirilmesi ve eğitimi sorununu da ikincil bir sorun olarak göremez.
SEMT ÇALIŞMASI VE GENÇLİĞİN KAZANILMASI
Özgürlük Dünyası’nın gerek Nisan sayısında, gerekse de bazı önceki sayılarında semt çalışması ve buralardaki gençlik çalışması çeşitli yönleriyle işlendi. Burada bu çalışmanın bazı yönlerine yeniden dikkat çekmekle yetinilecektir. Düzenin çürümüşlüğü ve çaresizliğinin en iyi görülebileceği yerlerin başında emekçi semtleri gelmektedir. Büyük kentlerin özellikle emekçi semtlerinin, hoşnutsuzlukları içten içe kaynayan geniş gençlik kesimlerini barındırdığı çok iyi bilinmektedir. Yine çok iyi bilinmektedir ki, düzene olan öfke ve hoşnutsuzluklarına rağmen, bu gençlik yığınları tepkilerini doğru kanallara akıtamamakta, gençliğin küçümsenmeyecek bir kitlesi, demagojilerin, estirilen rüzgarların etkisiyle, gerici akımlara yönelebilmektedir. Kestirmeden ifade edilecek olursa, eğer gençlik işçi sınıfının davasına kazanılacak, onun yedek gücü olacaksa, emekçi semtleri, gençlik çalışmasının mutlaka ve başarıyla yerine getirilmesi gereken alanlardır. Bu çalışma, semtteki işsiz gençlik kitleleri içerisinde, orta öğrenim kurumlarında, lise ve varsa diğer okullarda, işyeri ve atölyelerde genç işçiler arasında, kısacası, sokak sokak sürdürülmesi gereken bir çalışmadır.
Bu alanların her birinin kendine özgü sorun ve taleplerinin olduğu gözardı edilemez. Elbette tüm semt gençliğini ilgilendiren ortak talep ve istekler de bulunabilir. Örneğin spor alanlarının yapılması, geliştirilmesi, kültürel etkinlikler için olanakların sağlanması, meslek edindirmeye yönelik kurs ve olanakların sağlanması vb. Özellikle işsiz gençler arasında bu ve benzeri taleplerin yaygınlaştırılması, gençler arasında, bunları elde etmek üzere talepler öne sürülmesinin sağlanması, semtlerdeki gençlik çalışmasına yeni olanaklar ve geniş bir zemin kazandıracaktır. Sürdürülen gençlik evleri ve dernekler kurma çalışması, kuşkusuz gençlik çalışmasını bir mekana indirgeme, onun dinamiklerini sınırlandırma anlayışına kapalı olmalıdır. Bu olanaklardan yararlanmak, ancak asıl çalışma alanlarının gençlik kitlelerinin geniş safları olduğu bilinmek durumundadır. Sokak sokak çalışmak, bu çalışma üzerinden sokak sokak örgütlenmek zorunludur; bu çalışmada, gericiliğin propagandası ile yüz yüze gelmiş gençlik yığınlarının içinde bulundukları durumun ve geleceklerinin nerede olduğunun bilincine varabilmeleri için, bu durumun sorumlularının ne ve kimler olduğunu, alternatifin ne olduğunu, başka bir dünyanın kurulabileceğini, bunun için birlikte mücadelenin zorunluluğunu anlatabilir, kurtuluşun yolunu işaret ederek, bu mücadele içerisinde ilerleyebilmelerini sağlayabiliriz. Bu çalışmanın ancak çok yönlü ve geniş bir perspektifle yürütülürse başarılı olacağı ortadadır.
Bazı büyük illerde, özellikle semtlerde, gençlik alanında “kalıcı güçler” edinme konusunda yaşanan sıkıntılar bilinmektedir. Bu konuda genellikle şöyle bir yöntem izlenmektedir: Yaz dönemlerinde üniversitelerden genç militanlar semt çalışması için görevlendirilmekte, bu çalışma belli bir canlanma yaratmakta, ancak okulların açılması ile birlikte, yeniden hemen hemen başlanılan yere dönülmektedir. Bu tip planlar ve görevlendirmeler elbette yanlış değildir. Burada sorun, genellikle çalışmaya hangi perspektifle yaklaşıldığı noktasında düğümlenmektedir. Dışarıdan giden genç kadrolar, çalışmayı kendilerinde merkezileştirecek, bütün sorunlara koşacak, “genç kurtarıcılar” gibi mi hareket edecek, yoksa ilişki kurdukları, kazandıkları gençlerin kendi alanlarının sorumluluğunu üstlenmelerine, çalışmayı yürütmelerine yardım mı edecek? Birinci durumda, genç güçlerin birikmesi, onların çalışma içerisinde tecrübe kazanması, işleri üstlenmesi hemen hemen olanaksız olurken, ikinci durumda, az da olsa, birikmiş güçlerin iş yapması, örgütlenmesi, düzenli ilişki ve yardımla bu çalışmanın genişleyip ilerlemesi olanaklı olacaktır. Ayrıca orta öğrenim çalışmasındaki kısmi ilerleme, semtlerde kalıcı güçler edinme, genç liselilerin bu çalışmada görevlendirilmesi gibi olakları da genişletmiş durumdadır. Bu olanağı da verimlilikle kullanmak gerekiyor.
Semtlerde çalışmanın yürütülmesi için, başta günlük gazete olmak üzere, var olan pek çok olanak eğer iyi değerlendirilebilirse, emekçi semtlerindeki geniş gençlik yığınlarının kazanılamaması için hiçbir neden bulunmamaktadır. Güne gazetesini satmakla, onu geniş yığınlarla buluşturma çabası ile başlayan bir genç, kuşkusuz geleceğin iyi bir partilisi olmaya adaydır. Emekçi semtlerinde tek bir gencin bile gericiliğin ve sermayenin ağına takılması, sadece genç bir yaşamın heba olması anlamına değil, ama işçi ve emekçi halkın enerjisinin eksilmesi anlamına da gelmektedir. Emekçi semtlerindeki gençliğin sermaye ve gericiliğin demagoji ve yalanlarına yedeklenmemesi, enerjisini, fedakarlığını ve coşkusunu emekçi halkın kurtuluşuna adaması, gençlik çalışmasının mutlaka başarması gereken çok önemli bir görevdir.
İŞÇİ GENÇLİK ÇALIŞMASI ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
İşçi gençlik çalışması, özellikle genç işçilerin yoğun olarak çalıştıkları organize sanayi siteleri vb.’deki çalışma ve bu çalışmanın sorunları üzerine parti basınında pek çok belge, bilgi bulunuyor. Ayrıca ihtiyaç olduğunda, başka bir yazıda sadece bu alanda yürütülen çalışmayı değerlendirmek olanaklı olabilir. Burada, sadece yaz dönemini planlamak açısından dikkati çekmek için, çok kısa olarak bazı hatırlatmalarda bulunmak gerekiyor. Organize sanayi siteleri ve bölgeleri, işçi gençlik çalışmasının mutlaka başarıyla yürütülmesi gereken alanlar olarak, pek çok kez gündemimize girdi. Bu alanda bazı başarılı adımlar atıldığı gibi, zorluklara göğüs gerememe, alanı terketme, uzun süre yeniden gündeme almama, çalışmayı sıfırlama, düpedüz bu çalışmayı unutma gibi olumsuz gelişmeler de yaşandı. Kuşkusuz bu çalışma, mutlaka ve sabırla yürütülmesi gereken bir çalışma. Çalışmanın ele alıp planlanmasından görevlendirmelere, görevlendirilenlere yardım etmekten istikrarlı bir biçimde çalışmayı yürütmeye kadar, pek çok sorunumuz bulunuyor. Ancak ısrar edildiğinde, çalışmanın ilerlediği ve geliştiği de bir gerçek. Eğer gençlik örgütünün omurgası işçi gençliğe dayanacaksa –ki bu, aynı zamanda, çalışmada, mücadelede istikrar, gençlik örgütünün savrulmalara daha kapalı olması anlamına da gelmektedir–, bu çalışma, mutlaka gerçekleştirilmesi gereken bir çalışmadır.
Tatil döneminin başlayacak olması, ihtiyaç olan yerlerde işçi gençlik çalışmasını yeniden planlama ve somut adımlar atma konusunda yeni olanakları beraberinde getiriyor. Genç aydın kuşaktan, işçi gençlik çalışmasında yararlı olabileceklerin bu çalışmada görevlendirilmesi, genç kadroların bu çalışma için teşvik edilmesi ve cesaretlendirilmesi, bazı yerlerde çalışmanın başlatılması, bazılarında ise güçlendirilmesi için atılması gereken adımlar arasında yer almaktadır. Bilmek gerekiyor ki, genç aydın kuşağının, bugün genç işçilere bu çalışma ile yapabileceği yardımın yerini hiçbir şey tutamaz. Genç işçilerin, kendi sınıflarının en dinamik kesimleri olarak, mücadeleci, sınıf bilinçli iyi savaşçılar olarak yetişmelerine yardım, hem işçi hareketinin geleceği için, hem de partinin gençleşmesi için son derece büyük önem taşımaktadır.
Bu çalışma için adım atıldığında, genç işçiler arasından son derece yetenekli, yeni bir dünya kurmak için mücadeleye istekli militanların çıktığını deneyimlerimiz kanıtlamaktadır. Bu gençler, doğru bir yardımla, yürütülen çalışmanın sorumluluğunu üstlenebilirler. Dışarıdan giden genç aydınlarda da, kuşkusuz buradan sınıfa katılma, kendisini sınıfın kurtuluşuna adama eğilimleri çıkacaktır ve ayrıca bu, sistematik olarak teşvik edilmesi gereken bir durumdur. Bunlar için asıl çalışma alanının genç işçi çalışması olması doğaldır. Her durumda önemli olanın, yetenekli genç işçilerin kendi işlerini, yani alandaki çalışmanın sorumluluğunu üstlenmelerine yardım etmek olduğu, çalışmanın başarısını en iyi ölçecek kıstasın da bu olduğu unutulmamalıdır. Bu alandaki sorunların bolluğu, bizi, ‘hemen bir direniş örgütleme’nin cazibesine teslim olmaya götürmemelidir. Bunun için yeterince zaman da, fırsat da zaten olacaktır. Çalışma, bu durum ortaya çıktığında, hareketi o alanda ileriye itecek, işçi hareketine kazanımlar sağlayacak geniş bir perspektifle yürütülmek zorundadır.
Sonuç olarak ifade edebiliriz ki, burada kısaca ve ana hatları ile işlenen sorunlar, gençlik çalışmasında yeniden önümüze gelmiş olan, çözülmesi zorunlu bazı önemli güncel sorunlardır ve bu sorunları çözmek üzere atılacak adımlar, gençlik çalışmasına ivme kazandıracak, gözle görülebilir ilerlemelerin yolunu açacaktır.
ŞOVEN DALGA VE BUNA KARŞI MÜCADELE
Ülkemiz, mevcut sorunları nedeniyle, gericiliğin malzeme bulmakta pek zorlanmadığı bir ülkedir. Ancak gericiliğin kullandığı her sorun, aynı zamanda, iktidar iddiasıyla faaliyet yürüten bir partinin karşı çözümleri üretmek zorunda olduğu, bu sorunlar da, üzerinden, işçi sınıfını, emekçi halkı ve gençliği eğitip ilerletme yükümlülüğünün olduğu sorunlardır. Yani atlanıp üstünden geçilemezler, yok sayılamazlar. Mevcut sorunların kaynağını gösterebilmek ve çıkış yollarını işaret edebilmek gerekmektedir. Kürt Sorunu, Ermeni Sorunu, Kıbrıs Sorunu, AB ve ABD ile ilişki, Türkiye’nin bölgedeki durumu vb. gibi sorunlar, bunların başlıcalarıdır. Her sorunun kendi özgünlüğü vardır ve sınıfın devrimci partisi, genel olarak ülkenin bağımsızlığını, halkların kardeşliğini, diğer ulusların haklarına saygıyı, demokrasi ve eşitlik temelinde sorunların çözülmesini, emperyalist ve gerici kışkırtmaların açığa çıkarılmasını, emekçi kitlelerin bu konularda kazanılmasını ve harekete geçirilmesini hedefleyen bir politik çalışma yürütmektedir.
Bu sorunların bazıları dönem dönem öne çıkmakta, gericilik, bunun üzerinden şövenist bir rüzgar estirmeye girişmektedir. Son olarak, “bayrak provokasyonu” ile Türk şövenizmini kışkırtan gerici bir dalga yaratılmaya çalışıldı. Bu dalga kısmen etkili de oldu. Gençliğin bu şövenist kışkırtmaların hedef kitlesi arasında yer aldığını söylemeye sanırız gerek bulunmuyor. Gericilik, her meselede olduğu gibi, bu sorunlarda da, gençliği kendi yedek gücü yapmaya çalışıyor, onu şövenizmle zehirleme girişiminde bulunuyor. Bu sorunlar özellikle yüksek öğrenimde hemen yankısını bulabiliyor. Gericiliğin bu alanda attığı ilk adım hemen hemen hiç değişmiyor. Kazanıp örgütlediği gençleri ilerici, devrimci gençlik kesimlerinin üzerine salarak, onları dağıtmayı, geniş gençlik kesimlerini sindirmeyi ve etkisi altına almayı hedefliyor. Yani gericilik, güçlü olduğunu düşündüğü alanda hemen saldırıya geçme, ilerici, devrimci güçleri erken bir çatışmaya çekerek, onlarla geniş gençlik kesimleri arasında ayrışma yaratma, sınır çekme ve bu güçleri tecrit ederek boğma taktiği izliyor. Saldırı için öne saldığı kesimlerin ardında bütün bir düzen ve devlet ilişkileri sistemi bulunduğunu, herhalde ayrıca kanıtlamaya gerek yoktur. Yani saldırıları, rasgele ortaya çıkmış, bir avuç kandırılmış gencin keyfi davranışları olarak yorumlamak yanlış olacaktır.
Bu durum, doğal olarak, “o halde, ne yapmak gerekir?” sorusunu öne çıkarıyor. Gericiliğin harekete geçirdiği güçlerle çatışmaya mı girilecek, yoksa farklı bir yol mu izlenecek? Bu sorunun son dönemlerin önemli sorunlarından biri olduğu yadsınamaz. Bu sorunun anahtarı, gericiliğin ne yapmak istediğini doğru yanıtlamakta yatmaktadır. Bir önceki paragrafın ortasından itibaren gericiliğin ne yapmak istediği kısaca yanıtlanmaya çalışıldı. Burada, şu soruyu da sorarak, durumun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabiliriz. Bu soru, “hedef kim?” sorusudur. Gericiliğin hedefi, sadece, üniversitelerde sayıları son derece sınırlı olan ilerici, devrimci güçler midir? Bu soruya yanlış olarak “evet” yanıtı verilirse, doğal olarak, “kendini savunma ve çatışma” çizgisi izlemek kaçınılmaz olmaktadır.
Eğer bu soruya “bugün biz, kitlelerin ileri kesimlerini oluşturuyoruz, onları ülkenin sorunları konusunda aydınlatmak, bağımsızlıkçı, demokratik bir çizgiye, sosyalizme kazanmak gibi bir görevimiz, sorumluluğumuz bulunuyor; saldırı, bizi bu görevden alıkoymayı, tecrit etmeyi, kazanmak istediğimiz kitleyi gericiliğin peşine takmayı hedefliyor, yani, asıl hedef kitlelerdir” yanıtı veriliyorsa, o zaman yapılması gereken farklıdır. Doğal olarak yapılması gereken iş, geniş, kesintisiz, istikrarlı bir kitle çalışmasına yönelmektir. Gençlik kitleleri ile canlı ve kalıcı bağlar kurmaya çalışmak, bu bağların gericilik tarafından kesilmesine engel olacak bir çalışma yürütmek gerekmektedir. Gericiliğin saldırı ve provakasyon çabalarını püskürtmenin en etkili güvencesi, geniş kitle bağlarıdır. Eğer bu bağlar varsa, gericilik, saldırı için, üç-beş kez düşünmek zorunda kalacaktır. Yok eğer buna rağmen saldırıyorsa, karşısında, örgütlenmiş çok geniş bir kesim bulacak ve saldırı kuşkusuz orada ezilecektir. Öyleyse, çalışmada ve mücadelede kitle çizgisi izlemek, gericiliğe verilecek en etkili yanıt olacaktır. Aksi bir durum, düellocu bir çizgiye götürecek; ilerici, devrimci güçleri geniş kitlelerden tecrit edecektir. Böylesi erken bir bölünme, kaçınılması gereken bir durumdur. Alnımızda damgayla kitlelere gidemeyiz, gitsek de başarı şansımızı büyük ölçüde yok etmiş oluruz.
Gençlik kitlelerini gericiliğin kullandığı sorunlar konusunda bilinçlendirmek için pek çok yol ve yöntemin olduğu bilinmektedir. Gençlerle yüz yüze konuşmaktan, panel ve konferanslar düzenlemeye, bildiri ve broşür dağıtmaktan, birlikte ilerici bir kültürel etkinliğe gitmeye, sınıf ve anfi konuşmalarından, derslerin doğal ortamını kullanmaya kadar kadar pek çok yol ve yöntem bulunmaktadır. Burada kilit sorunun, ilgili alanda gençlikle sürekli canlı ve kalıcı ilişkiler içinde bulunmak olduğu açıktır. Örneğin, şöyle bir tartışma geniş kesimlerle yürütebildiğimizi varsayalım; konu milliyetçilik olsun. Tartışma başlıklarını şöyle açalım: Ülkenin ABD ile ilişkileri ne durumdadır, ülkeden ne istenmektedir, uluslararası finans kuruluşları ile yapılan anlaşmaların gerçek içeriği nedir, milliyetçilik etiketi kullanan hükümetler ve devlet bugüne kadar hangi tutumu almıştır, yurtseverlik çizgisi ile şövenist bir çizgiyi ayıran noktalar nelerdir, emperyalizme ve büyük devletlerin baskısına karşı ülke çıkarlarının savunulması yurtseverlik olabilirken, Kürt halkının ezilmesini savunmak yurtseverlik olabilir mi, ya da yurtseverlik diğer milliyetler ve halklar üzerinde kendi milliyeti için ayrıcalık ve imtiyazlar talep edebilir mi, çokça sözü edilen ülkenin bölünme tehlikesi şövenizme varmış milliyetçilikle önlenebilir mi, yoksa eşit hakları savunan bir kardeşlik çizgisi mi izlemek gerekir? vb vb. Böylesi bir tartışmayı başarıyla yürütebildiğimiz bir alanda, gericiliğin yüzündeki tüm perdeleri çekip almamız işten bile değildir. Zorluklar elbette olacaktır. Ama hiçbir şey olanaksız değildir. Burada sorun, bunu gerçekleştirmek üzere adımlar atmakta ve bu adımları ısrarla ilerletmeyi başarabilmekte düğümlenmektedir.