12-13 Mart 2005’te, EMEP’in, örgütsel çalışmalarının düzeyini yükseltmek, sınıflar mücadelesine müdahalesinin olanaklarını geliştirmek amacıyla topladığı Konferans, örgütsel çalışmanın birçok yönüne dikkat çekmiştir. Kuşkusuz ki, en çok dikkat çekilen sorunların başında; gençlik çalışmasında karşılaşılan darlıklar, kadın çalışmasında ilkellikler; işsizlik ve yoksulluğa karşı mücadele konusunda geçtiğimiz yıl boyunca yapılmak istenen çalışmada ilk hamleden sonra geriye düşülmesi, partinin halkçılaşmasının önündeki engeller ve bunun çözümü sanılarak başvurulan popülizm eğilimleri geldi.
Elbette ki, Konferans’ın dikkat çektiği sorunların her birine ve bunların çözümlerine ilişkin ÖZGÜRLÜK DÜNYASI’nda, bundan böyle çeşitli yazılar ve değerlendirmeler yayımlanacaktır. Ancak bugün burada, yukarıda sözü edilen sorunların önemli yanlarının üstünde birleştiği bir çalışma alanının; “semt çalışması ve onun sorunları”nın ele alınması üzerinden Konferans’ın çözümlerinin önemli bir yanına değineceğiz.
* * *
Semtleri, herhangi bir parti çalışması alanından ayıran başlıca özellik, semtin nüfus bileşimi, değişik sınıf ve kategorilerden emekçileri bir araya getirmiş olmasıdır. İşçiler, memurlar, kadınlar, orta ve yüksek öğrenim öğrencileri, çocuklar, işsiz yığınları, çıraklar, değişik mezhep ve milliyetten topluluklar, hemşehri grupları, “yerliler”, “göçmeler”, emekliler, işportacılar, esnaflar, zanaatkarlar…, akla gelecek her meslek ve kategoriden emekçiler semtlerde bir araya gelirler. Dolayısıyla buradaki parti çalışmasının merkezinde de, değişik emekçi sınıflardan emekçileri ortak talepleri etrafında örgütlemek ve seferber etmek yer alır.
Öte yandan semtler; burjuva düzen partilerinin ezelden beri politik çalışma yaptıkları; halkı aldatmak için kullandıkları “kapalı av alanları” oldukları ve bu partilerin halk içinde faaliyet gösteren deneyimli “doğal örgütçüler”e sahip bulundukları, dahası bu örgütçülerin pek çok küçük çıkar bağı ve feodal-arkaik bağlarla halk yığınlarıyla ilişki içinde oldukları, bu ilişkilerin onlara güç verdiği ve dayanaklık ettiği alanlar olmalarıyla da başka mücadele alanlarından ayrılırlar.
Semt çalışmasının doğal mekanları; kahveler, semtlerde kurulu çeşitli amaçlı dernekler, yerel ve merkezi yönetimin semtlere “hizmet götürme amaçlı” (okuma yazma, meslek edindirme vb. kursları, varsa kütüphane,…), kadın ve gençliğin çeşitli ihtiyaçlarını “karşılama” amaçlı örgütler, sendika şubeleri, dershaneler, okullar, hemşehri dernekleri ve nihayet doğrudan ailelerin içinde oturduğu “evler”dir.
Doğrudan ele alındığında, sınıf partisinin semtlerdeki faaliyetinin amacı, burjuva düzen partilerine bağlanmış olan geniş emekçi yığınlarını bu partilerin etkinliğinden kurtarmak üzere, halkı aydınlatma ve kendi talepleri etrafında birleştirme, kapitalist düzen ve emperyalizm karşıtı güce dönüştürme faaliyetidir. Ancak bu faaliyet, çoğu zaman anlaşıldığı gibi; halka “sizi sermaye partileri aldatıyor”, “aslında siz şöyle bir dünyada yaşıyorsunuz”, “şimdikinden daha iyi bir dünya kurabilirsiniz” demekle sınırlı bir çalışma değildir. Sonuçta, bu çalışma, elbette bir fikri dönüşümü ve politikleşmeyi amaçlar ama; bu dönüşümün sadece lafla, sadece “açıklamalar”la olmayacağı da apaçıktır. Dolayısıyla semtteki çalışmanın esası da, sonuçta, emekçilerin kendi acil talepleri etrafında mücadelesiyle; bu taleplerin elde edilmesi için harekete geçen emekçilerin, düzen partilerinin de koruyucu unsurları ve dayanakları oldukları düzen ve egemenlik ilişkileriyle karşı karşıya gelmeleri sürecinde, onların gerçek yüzünü görmelerini sağlamaya yöneltilmiştir. Bunu da parti, ancak; emekçilerin kendi talepleri uğruna mücadeleleri içinde düzen partilerinin kendilerini nasıl aldattığını, aslında, bir oy deposu olarak kullanıldıklarını, popülist politikalarla uyutulduklarını, onlar uyurken bir avuç vurguncunun nimetleri paylaştığını göstererek gerçekleştirebilir. Onun içindir ki, sınıf partisinin semt çalışması, sadece genel talepleri etrafında, partinin asgari programı doğrultusunda bir ajitasyonla sınırlı kalamaz; semt halkının büyük çoğunluğunun acil talepleri doğrultusunda (bu, bazen gençlerin, bazen kadınların, bazen emeklilerin vb. taleplerinin öne çıkarılarak mücadelenin değişik alanlarına ilişkin çalışmanın yoğunlaştırılmasını reddetmez) günlük bir ajitasyonla birleştirilir. Dahası; semtteki çeşitli toplumsal kesimlere yönelik olarak “özel çalışmalar” organize edilir. Örneğin; işsizler, semt gençliği, kadın yığınları, çocuklar, özellikle ev kadınları ve genç kızlar içinde yapılacak bir çalışma için, semtlerden daha geniş imkanı hiçbir çalışma alanı sunmaz.
Ancak çalışmanın öteki alanlarında olduğu gibi, burada da, sınıf partisinin asıl sorunu; çalışmanın profesyonel bir düzeye çıkarılması; diğer partilerin halk yığınlarıyla kurduğu asırlık bağları parçalayacak etkinlikte bir çalışmanın organize edilmesi; bu çalışmanın bilinçli ve istikrarlı bir biçimde sürdürülmesidir.
Dünyanın bugünkü gidişatı, ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesi, Türkiye-AB ilişkileri, sermayenin kendi sistemini yenilemek için giriştiği yasal düzenlemeler, zamlar, enflasyonun düşmesi-çıkması…, TV’deki “reality show”lar (yarışmalar vb.) sıcak, renkli, zengin bir ajitasyon için her zaman fırsat sunmaktadır. Çünkü; bütün bu konular, kahvelerde, evlerde, hatta köşe başlarında toplanan “sohbet toplulukları” içinde konuşulmaktadır. Ama bunlara, bu tartışmalara genellikle, burjuva düzen partilerinin “kahve politikacıları” yön vermektedir. Dolayısıyla, bir semtte başarılı olmanın, orada söylediklerine kulak veriliyor olmanın ilk koşulu, bu güncel ekonomik, siyasi, kültürel, sanatsal ideolojik gelişmelerin partinin dünya görüşü açısından yorumunun, kahvelerden, gençlik ve kadın guruplarından başlayarak tartışma gündemine müdahale edilmesidir.
Bunun nedenle, partinin semt örgütünün; bu tartışmalara müdahale etmek için, her çevreye, o çevrenin en kolay algılayacağı araçlarla hitap etmeyi başarması gerekir. Bunun için; kahvelerdeki tartışmalara en çok ve en çabuk biçimde “sözlü” olarak müdahale edilebileceği bilinmek durumundadır. Bunu için de, semt parti örgütünün, tüm partilileri ve çeperini (hatta dost siyasi çevrelerin elemanlarını) bu tartışmalara nasıl müdahale edeceği konusunda eğitmesi; güncel gelişmelere nasıl ve hangi noktadan müdahale edeceğine dair de, partilileri, yandaşlarını (ittifaklarını) harekete geçirmesi gerekir. Partinin öne sürdüğü her fikre gelen tepkiye karşı, fikri, tekrar tekrar yenileyerek, aynı zamanda onu insanların kolayca algılayacağı kadar basitleştirilmiş ama bayağılaştırılmamış bir biçimde sunmak gerekir.
Örneğin hükümetin, ABD’nin Irak’ta yaptıklarına karşı çıkıyor görünürken, aslında ABD’nin yanında olduğunu göstermek gerekir. Bunun için hükümetin, işgal öncesinden bu yana tutumunu, Irak politikasını, Kürt politikasını net ve anlaşılır örneklerle sergilerken, bugün de “ABD stratejik müttefikimizdir”, “ABD ile ilişiklerimiz her şeyin önündedir” demesinin anlamını anlatmak; AKP’nin kahve politikacılarının “hükümet aslında ABD’yi oyalarken Irak halkına yardım ediyor” yalanını tam tersine çevirerek; Hükümetin, “aslında halkı oyalayıp aldatırken ABD’ye yardım ediyor” olduğunu göstermek gerekir. Ya da; “mortgage sitemi” olarak bilinen, “kira öder gibi ev sahibi olma”nın nasıl bir yalan olduğunu göstermek için, sadece partililerin genel olarak söylemesi de yetmez; konunun uzmanları tarafından da, “bugünkü iktisadi koşullarda böyle bir sistemin sadece orta gelirlere, hatta onların üst kesimlerine hitap ettiği, yoksulları kandırma amaçlı bir propaganda yürütüldüğü”nün ifade edildiğini göstermek gerekir. Bunun için, semtte; iki tarafın da temsilcilerinin katıldığı toplantılar düzenlemek, uzmanlara konferanslar verdirmek, bu toplantılara mümkün olduğu kadar halkın katılımını sağlamayı örgütlemek gerekir. Dahası, çeşitli propaganda araçları ve yöntemleriyle yoksulların nasıl ev sahibi olabileceği/olacağı konusunda halkı aydınlatır, hükümetin ise, böyle politikalardan tamamen uzak, tam tersine bu politikalara kesinlikle karşı olduğunu teşhir ederken; mühendisler, şehir planlamacıları, mimarlar, üniversite öğretim üyeleri gibi, halk indinde söylediğine değer verilen kişilerin getirildiği toplantılar düzenlenmesi; bu toplantılardaki tartışmaların üstünden ajitasyonun sürdürülmesi önemlidir.
Elbette ki, bu türden konferans, seminer, panel gibi etkinlikleri bütün halka açmak, her çevreden, her yaştan kadın ve erkeklere bu tartışmaları aktarmak gerekir. Bunun için, konferans, panel vb. için seçilen kişilerden duyurunun üslubuna kadar (örneğin; “Hükümetin mortgage politikasının yanlışlığını göstermek için bir toplantı düzenledik” yerine, “Ey ahali; kira öder gibi nasıl ev sahibi olunacağını tartışan bir toplantı düzenledik. Bu konuda sorularınız ve sorunlarınızı şu şu kişilere sorarak öğrenebilirisiniz” diyen çağrılar yapmak gerekir. Zaten gerçek de böyle olmalıdır; kişiler de buna uygun, sorulara anlaşılır yanıtlar verecek bilgi ve birikimde olmalıdırlar.), her sorun, gerçekten profesyonel bir anlayışla ele alınıp düzenlenmelidir. Çalışma, sağlık sigortası gibi; işsizlik gibi, yoksulluk gibi halk yığınlarının büyük çoğunluğunu ilgilendiren öteki konularda da böyle yürütülmelidir. Tartışmalar bu boyutta ele alınınca, görülecektir ki, düzen partilerinin “kahve politikası erbabı” yalan söylemektedir. Ve sonuçta, ister istemez, halk yığınları geriye doğru; yıllardır nasıl kandırıldıklarının muhasebesini de yapmaya koyulacaktır.
Kahvelerden başlayıp evlere, öteki mekanlara yayılan tartışmalara müdahil olmak için, elbette ki, genel olmayan ve bu tartışmalarda partinin söylemesi gereken sözü söyleyen bildiriler; bu ajitasyonun vaz geçilmez bir aracıdır. Öreğin; “kira öder gibi ev sahibi olma” üzerine yapılan konferanstan sonra, ertesi gün düzen partilerinden karşı atak gelecektir. Buna yanıt verilmezse, konferansın etkisi bir süre sonra silinir. Bu yüzden de, konuya ilişkin olarak, AKP merkezli iddialara karşı yeni bir atak, bu sefer, bildirilerle desteklenen ve kahvelerde, derneklerde, ev toplantılarında partimizin sözcülerinin taraf olduğu akılıca geliştirilmiş yanıtlarla devam etmek durumundadır. Konferansa katılan ve ön yargılı olmayan herkesi, bu sefer, hükümet partisinin yalanlarının karşısına dikmek için, semt çapında yeniden daha küçük toplantılar yapmak da, bu tartışmayı yürütmenin bir başka boyutunu oluşturabilir, ama bildirilerin, en hızlı ve yaygın kullanılacak araçlar olduğu da bilinmelidir.
Ama şu unutulmalıdır ki; burada en önemli rol olan, ajitasyona istikrar kazandırmak (onu merkezi ajitasyona bağlamak, ve yerel ajitasyonu değişik malzemelerle beselemek) ve yönlendiricilik rolü; sınıf partisinin yayınlarına düşer. En başta gazete, burada rol oynar. Gazete, bu tartışmaların haberini yapıp yayarak ve tartışmayı zenginleştirerek, semtin özgül sorunları üstünde haberler yaparak, mektuplar yayınlayarak çalışmayı destekler. Bu yüzden de, gazetenin semtte okunurluluğunu artıracak özel haberler ve mektuplarla gazeteyi desteklerken, gazetenin dağıtımını genişletmek; semt çalışmasının en önemli görevi olarak ortaya çıkar.
Söylemeye gerek yok ki; her semt çalışmasının en önemli işlerinden birisi, gazetenin en yaygın biçimde dağıtılmasıdır. Bunun bir boyutu; her kahveye, her derneğe, her sendikaya, semte, insanların toplu olarak bulundukları her mekana, ve elbette az çok ilişki kurulan her haneye gazetenin günlük olarak girmesini sağlamaktır. Bunun ötesinde, gazetenin belirlediği gündemin yığınlar arasında tartışılmasını sağlamanın ilk adımı olarak, gazetenin günlük satışına, en küçük bir mahallede bile olsa başlanması (sonra tüm semte yayılmasının sağlanması), partinin semtteki gündeme müdahalesi ve onu yönlendirmeye başlaması anlamına gelir.
Semtte ajitasyondan ve onun zenginleştirilmesinden söz edince; semtin özgünlüklerinden yararlanma gereğinden söz edilmeden geçilemez. Çünkü, her ilin, her bölgenin olduğu gibi, her semtin de, kendi tarihi, kendi güzellikleri, korunması gereken bir çevresi, turistik ve tarihsel kalıntıları, bugüne dair eserleri; oluşmuş kimi gelenekleri; anıtlaşmış kişileri (şairler, yazarları, halk kahramanı kişilikler, sanatçıları) vb. vardır. Bunların bilinmesi ve ajitasyonun çeşitlendirilip zenginleştirilmesi, propagandanın etkinliğinin ve inanılırlığının artırılması için bu yerel değerlerin dayanak olarak değerlendirilmesi önemlidir.
Yine bu değerlerin tanıtılması, bunun için gazetenin, kültür dergisinin ve öteki parti yayınlarının kullanılması; bu yayınların semt halkıyla arasında sıcak bağlar kurmasını kolaylaştıracağı gibi, parti çevremizin ve semt halkının kendi semtlerini, partinin ve onun yayınları üstünden “yeniden tanıması”, daha gerçek bir biçimde tanıması ise, halkla parti bağının kopmaz bir biçimde kurulmasına dayanak teşkil edecektir.
Elbette ki, partinin ajitasyonu her zaman güncel ihtiyaçlar üstünden hareket etmez. Günümüzün koşulları düşünüldüğünde (iletişim olanaklarının gelişkinliği ve dünyanın öteki ucundaki bir gelişmenin bile, TV ve gazeteler aracılığı ile, hemen halk yığınları arasında konuşulmaya başlandığı göz önüne alındığında), semtlerdeki parti çalışmasının, çoğu zaman, ulusal ve uluslararası siyasi, diplomatik vb. konular üstünden gelişmesi de kaçınılmazdır. Örneğin savaş, BOP, Newroz’daki “bayrak vakası”, 1 Mayıs, semt gençliği için “6 Mayıs etkinlikleri” ya da “Faşizmin Yenilgisinin 60. yılı”nın anlamı ve içeriğine dair çeşitli konular, sosyalizmin dünyayı nasıl kurtardığı, burjuvazinin tarihi nasıl çarpıttığı, bugün bunun anlamının ne olduğu da, semtlerdeki parti çalışmasının, halk yığınlarını aydınlatmanın vaz geçemeyeceği ve üzerinden gelişmeden edemeyeceği konulardır.
İŞSİZLİK VE YOKSULLUĞA KARŞI MÜCADELE VE SEMT ÇALIŞMASI
İşsiz ve yoksul yığınların mekanları semtler olduğuna göre, bu çalışmanın yürütüleceği alanlarının en geniş olanı da, semtlerdir. Özellikle büyük kentlerin varoşlarında yaşayan milyonların en önemli çoğunluğunu, işsiz ve açlık sınırının altında yaşayan yoksul yığınlar oluşturmaktadır.
Dahası, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu koşullar; sermaye güçlerinin ekonomi politikaları; işsiz ve yoksul yığınların kitlesini hızla büyütmektedir. Bunu gözeten sınıf partisi, daha belirgin olarak da, 2001 krizi sonrasında; işsizlik ve yoksullukla mücadeleyi gündeminin ön sıralarına yükseltmiştir. Bu amaçla genelgeler çıkarılmış, ÖZGÜRLÜK DÜNYASI’nda yazılar yayınlanmış, gazete konuya ilişkin “özel” haber ve röportajlar yayınlamış; ama yerel parti örgütleri ve semt çalışması içindeki parti grupları, konuyu gerektiği önem ve titizlikte ele alamamış, üst örgütlerimiz de konuyla ilgili olarak yeterince ısrarcı ve takipçi davranmamıştır. Bu yüzden, bu yayınlar yoluyla oluşturulan baskının etkisiyle, kimi bölgelerde ve kimi dönemlerde atılan bazı adımlar ise, geneli belirleyecek, bu alanda çalışmayı ilerletecek kadar bir etki uyandıramamıştır. Bu nedenle, geçtiğimiz yıl, işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele sorunu, sadece yayın organları düzeyinde, parti örgütlerin bilgilendirilmesiyle sınırlı kalmıştır denirse, yanlış söylenmiş olmaz. Ancak 12-13 Mart Konferansı konuya yeniden dikkat çekmiştir.
Yine Konferans’taki tartışmalardan da anlaşılmaktadır ki; işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele bir “kampanya” gibi ele alınmış, ama, kampanyanın da gerekleri yapılmayınca, “yapılamamış bir kampanya”ya dönüşmüştür. Oysa; bugün dünya kapitalizminin içinde bulunduğu koşullar, özellikle, bu koşulların Türkiye’nin özgün koşullarıyla da birleşerek büyümesi buna eklenince, işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele, Türkiye’nin sınıf partisinin gündelik ve çalışmalarının önemi sıralamasında da üst sıralarda olan bir çalışma olarak biçimlenmek durumundadır.
“Kapitalizm, servet üreten olduğu kadar, sürekli olarak işsizlik ve yoksulluk üreten de bir sistem”dir. Dahası, servetler, büyük mülk sahiplerinde toplandığı oranda işsizlik ve yoksulluk yayılır. Bunun için de sınıf partisi, kapitalizme karşı mücadelesinin bir boyutu olarak, işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadeleyi örgütlemek yükümlülüğündedir. Bunu yapmazsa, sınıf mücadelesinin en önemli alanlarından birisinin imkanlarını kullanmamış olur.
Ancak sorun bu kadar genel olsaydı; bu yazıda yer alması gerekli olmayabilirdi. Çünkü, genel olarak kapitalizme karşı mücadele, yoksulluk ve işsizlikle ilgili bir ajitasyon elbette yapılmaktadır. Ama sorun, genel yaklaşımlar ötesinde, partinin gündelik çalışmasına ilişkin ve bu çalışmanın önemli bir alanı olması bakımından da son derece önemlidir.
Bu yüzden, önümüzdeki dönemde, bu çalışmanın, olağan çalışmamızın bir bileşeni olarak gündeme alınması gerektiği; parti örgütleri, başlıca da semt örgütleri için, bu alanın sürekli bir mücadele alanı olduğu tartışılmazdır. Hele işsizlik ve yoksulluğun öne çıktığı kentlerde ve büyük kent varoşlarında işsizlik ve yoksulluğa karşı mücadelenin önemi dikkate alındığında, bu mücadelenin, başlıca kendisinin ilerletilmesi üstünden gelişecek semtlerdeki mücadeleye damgasını vurması; dolayısıyla semtlerde bu konuda özel çalışmalar yapılması, hatta kent ya da semt çapında, sorunun önemli görünen bir boyutunun öne çıkarılması için kampanyalar düzenlenmesi gerekebilir/gerekecektir. Tabii ki, böylesi özel çalışmaların organize edildiği dönemlerde; partinin il örgütlerinin, parti merkezinin ve gazete başta olmak üzere yayın organlarının kendi rollerini oynamaları, çalışmaya destek veren bir mevziye girmeleri de ayrıca önem kazanır.
Özellikle de bölge illerinde ve büyük ketlerin varoşlarında, semt gençliği ve kadınlar arasındaki çalışmada, işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadelenin taleplerini öne çıkaran bir ajitasyonun önemli olduğunu, burada bir kez daha hatırlatmakta yarar vardır. Sosyal güvenlik sisteminin özelleştirilmesiyle eğitim ve sağlığın paralı hale getirilmesinin gündemde olduğu, hükümetin, yoksul yığınları “dilencilik”e teşvik eden yöntemlerle “İslami biçimde” yardımlara muhtaç bıraktığı bir dönemde, işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele; “modern bir sosyal yardım” için taleplerin öne çıkarılmasını, sosyal güvenlik sisteminin iyileştirilmesi taleplerini ve elbette özelleştirmeye karşı mücadeleyi, işyerlerinde çalışma saatlerinin kısaltılması ve hatta IMF programının iptal edilmesi gibi taleplerle birleştirmek durumundadır.
Bunun da ötesinde, genç kadın ve erkekler için iş talebinin teşvik edilmesi, bu amaçla meslek edindirme için merkezi ve yerel yönetimlerden talepte bulunulması zorunlu olduğu kadar; sınıf partisinin programında da yer alan “emekçi ailesinin desteklenmesi”ne ilişkin olarak; açlık sınırın altında gelire sahip ailelerin çocukları için eğitim ve sağlık yardımı yapılması, tüm eğitim masrafları ve sağlık hizmetlerinin devlet tarafından karşılanması; açlık sınırının altındaki ailelere, kira ve gıda desteği sağlanması, kimseye muhtaç olmadan yaşayacakları bir gelire sahip olmaları; işsizlik sigortası maaşının açlık sınırın üstüne çıkarılması, asgari ücretin açlık sınırının üstünde belirlenmesi gibi talepler, semtlerdeki parti faaliyetinde öne çıkarılıp, emekçilerin etrafında örgütlendikleri ve talebin muhatapları karşısında birleşip güç oluşturdukları talepler olmak durumundadır.1
[Dipnot-1: İşsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadelenin talepleri;
1-) Açlık sınırının altında geliri olan her ailenin gelirinin bu sınırın üstüne çıkması için yardım yapılması,
2-) Emekçi ailesinin desteklenmesi: Partimizin programında da yer alan bu talep; aileyi zayıflatan emekçi ailelerdeki yoksulluk koşullarının, çocukların ve gençlerin (lümpenlik, serserilik, fuhuş, hırsızlık, mafya ve çete örgütlenmelerinin eline düşmeleri vb.) kötü alışkanlıklar edinmesini, aileyi dağıtmasını ve sosyal yaşamı tahrip etmesini önleme amaçlıdır. Burada, gelirlerin açlık sınırının üstüne çıkarılması, emekçi ailesinin desteklenmesinin ön şartıdır. Ama bundan ibaret değildir. Ailenin okula giden çocukları için eğitim yardımı, küçük çocuklar için sağlık yardımı, emzikli çocuklar için gıda yardımı; tüm sağlık hizmetlerinin parasız olması, mesleksiz gençler için meslek edindirme kursları gibi taleplerin geliştirilmesi gerekir. Bu destek, aynı zamanda, aile fertlerinin kültür, sanat vb. etkinliklerden faydalanması için imkânlar sağlanmasını da kapsamalıdır.
3-) Yoksul ailelere, okula gidecek yaşta çocuk başına eğitim yardımı ve sosyal güvenlik sistemi dışındaki tüm aile fertlerine parasız sağlık hizmeti,
4-) Yoksul ailelerin yaşlıları ve/ya da kimsesiz yaşlılar için insanca yaşayacakları imkânların sağlanması (Sosyal güvenlik sistemi dışındaki yaşlıların, özürlülerin tüm masraflarının devlet tarafından karşılanması),
5-) Kadınlar, gençler ve mesleksiz işçiler için meslek edindirme yardımı: Bu amaçla meslek edindirme kursları açmak, kursların teşvik edici olması için kurslardan çıkanlara iş sağlanması için özel çalışmalar yapılması, meslek edindirme kurslarına katılanların asgari masraflarını karşılayacakları bir ücret almalarının sağlanması, iş arayanlar için bu süre içinde şehir içi ulaşımın parasız olması,
6- Gelirleri açlık sınırının altında olan ailelerin sağlık, eğitim, iletişim, ulaşım, barınma gibi temel ihtiyaçlarının parasız sağlanması (Genel Sağlık Sigortası uygulamasının teşhiri),
7-) Evi olmayan yoksullara kira yardımı yapılması,
😎 İşsizlik sigortasının alt sınırının açlık sınırının üstünde bir miktara çekilmesi ve işten atılan herkesin yararlandığı bir sistem haline getirilmesi,
9-) Yeşil Kart uygulaması: Hiçbir sosyal güvencesi olmayanların Yeşil Kart’tan yararlanmasının sağlanması ve Yeşil Kart uygulamasının siyasi rant aracı olmaktan çıkarılması,
10-) Yoksulları dilenci durumuna iten “yardım” uygulamalarına zaman içinde son verilmesi için gereken düzenlemelerle ilgili talepler.[KUTU OLACAK]]
Aslına bakılırsa; Dünya Bankası başta olmak üzere, uluslararası sermaye merkezleri ve Türkiye’deki hükümet ve düzen partileri, işsizlik ve yoksulluğu artık “birlikte yaşayacakları olgular” olarak benimsemişlerdir. Dolayısıyla, işsizliği ve yoksulluğu ortadan kaldırmak, herkese insanca yaşayacağı bir yaşam sunma yerine, tam tersine; sadece piyasanın sağladığı hizmeti alabilecek gelire sahip kesimlerin (müşteri sayılacak kadar bir gelire sahip olanların) derdini dert edinirken, geri kalan işsizleri ve yoksulları, tüm toplumsal yaşamın dışına iterek, onları “toplumun uru” olarak yaşamaya zorlayan programlar geliştirmektedirler. Dünya Bankası, bunu; Türkiye’de, en yoksullara zaman zaman elden küçük para yardımı yapma, okul kitaplarını bedava verme, kömür yardımı yapmaya izin verme gibi biçimler altında sürdürmektedir. Böylece bir “sosyal patlama”nın da önü alınmak istenmektedir. Türkiye’deki düzen partileri ve hükümet ise; zenginlerin yoksullara gıda yardımı yapmalarını teşvik etmekte, belediyelerin aşevleri açması yoluna gidilmekte, bunların, özellikle Ramazan ve Bayram gibi dini bakımdan kutsal günlere denk getirilerek, aynı zamanda, dinsel istismar aracı da kılınması ihmal edilmemektedir. Kısacası, yoksul yığınlar, bu yolla da, zenginlerin ve hükümetin eline bakan, onlara minnet duygusu besleyen bir “kategori” olarak, kontrol altında tutulmak istenmektedir.
Sınıf partisi, bütün bu yardım biçimlerinin aslında neye hizmet ettiğini ve bugün “modern bir yardım”ın ne olduğunu, başka ülkelerdeki (özellikle geçmişte sosyalist ülkelerdeki) uygulamalarıyla da destekleyerek, ortaya koymak durumundadır. Dahası; işsiz ve yoksullara yardımın devletin asli görevi olduğunu, Türkiye’nin kaynaklarının; eğer IMF ve Dünya Bankası’nın arkasındaki uluslararası sermaye güçleri tarafından yağmalanmasına izin verilmezse (IMF programı reddedilip; iç dış borç ödemeleri durdurulursa); yaratılan değerler, bir avuç hortumcuya, faizciye, rantçıya aktarılmazsa, vergi kaçakçılığına dur denebilirse, savunma adına, özel sektörü destekleme adına katrilyonlar har vurulup harman savrulmazsa; bütün bu israf ve vurgun önlenebilirse; hem sosyal güvenlik kurumları üstlenmeleri gereken işlevi gereğince üstlenebilir, hem böyle bir modern sosyal yardım hem de parasız eğitim ve sağlık gibi, 70 milyona insanca yaşayacak imkanlar sağlanabilir. Türkiye’nin kaynakları buna müsaittir. Müsait olmayan şey; suyun başının, uluslararası tekeller, büyük patronlar, hortumcular, yabancı sermaye uşakları ve onların hükümetleri tarafından tutulmuş olmasıdır.
İşte sınıf partisi ve onun semtlerdeki parti grubu; işsizlik ve yoksulluğa karşı mücadelede; bu gerçekleri açıklayan bir ajitasyon ve propagandayı; konferanslar, paneller, çeşitli türden halk toplantıları (kahveler, dernekler, sendikalar, yerel yönetimlerin salonları, düğün salonları vb. gibi mekanlardan da yararlanarak)…, broşürler, basın organları (gazete, ÖD, vb.) yoluyla geliştirip; işsizliğe ve yoksulluğa ilişkin gerçekleri halk yığınları içinde tartıştırma yükümlülüğündedir. Semtteki çalışmanın önemli bir boyutunu da, bu çalışma oluşturmak durumundadır. Tersten ifade edersek; söz konusu kentlerde ve “varoş” diye ifade edilen yoksul yığınların yaşadığı semtlerde; yoksulluğa, işsizliğe karşı bir mücadele örgütlemeyen bir sınıf partisinden, bu alanda sistemli bir çalışma yapmayan bir partinin çalışmasından bir ilerleme beklemek ham hayaldir.
Kısacası, semt çalışmalarının en önemli bileşenlerinden birisi, işsizlik ve yoksulluğa karşı mücadeledir. Dolayısıyla, bu alanda; ciddi, istikrarlı, profesyonelce organize edilen bir ajitasyon ve propaganda faaliyeti yürütülmeden, kentin yoksul yığınlarının, sermaye güçlerine karşı mücadeleye çekilmesi gündeme alınmadan, sınıf partisinin yığınlar içindeki çalışmasından hoşnut olunamaz.
İŞÇİ ÇALIŞMASININ CEPHE GERİSİ OLARAK SEMT ÇALIŞMASI
Semtler; işçilerin işyerindeki çalışma dışındaki tüm zamanlarının geçtiği alanlar olması bakımından da, sınıf partisinin işçi sınıfı arasındaki çalışmasının birinci dereceden önemli “yardımcı” alanlarıdır.
Bu durum, parti açısından, semtleri, bir tür fabrika çalışmasının cephe gerisi olarak değerlendirmeyi getirir. Yani, fabrikadaki parti örgütleri; semtlerdeki partililer ve parti çeperinde yer alan işçileri; semtlerde oturan diğer işletmelerde çalışan işçilerle de bağ kurmak ve fabrika çalışmasını diğer işletmelerde de yaymak için kullanırken, aynı zamanda, partinin semt halkının bir bölümünü oluşturan işçiler içindeki etkinliğinin artmasına bağlı olarak da, pek çok işletmeden işçilerle semtlerde tanışmak, ilişki kurmak, işletmelerdeki çalışmanın buralardan desteklenmesi, hatta daha önce parti çalışmasının olmadığı fabrikalar ve hizmet birimlerinde çalışma başlatmanın imkanları da semt çalışması içinde ortaya çıkar. Öte yandan, işyerlerindeki faaliyetler içinde yer alan partili işçiler, emekçiler; semtlerine döndüklerinde, buradaki faaliyete katılarak; semt halkıyla sıcak ilişkiler geliştirip, bilgi ve becerilerini artırırken, aynı zamanda, semt çalışmasının niteliğinin yükseltilmesine de katkı sağlarlar.
Soruna, semtteki parti çalışmasının üzerinden bakarsak; semt halkı arasında yürütülen aydınlatma faaliyeti, partiyi, ister istemez; çeşitli işletmelerde çalışan çok sayıda işçiyle, hizmet birimlerinde çalışan kamu ve özel sektördeki emekçilerle yüz yüze getirir. Bu alanda yürütülen faaliyet sırasında, semtte çalışan partililer, bu işçilerle girdikleri ilişki ilerleyip ciddileştiği ve bir parti ilişkisine doğru evrildiğinde ya da bu işçilerin az çok mücadeleye kendi işyerlerinde de katılma isteği ortaya çıktığında; söz konusu işyerindeki parti gruplarıyla bağlantı kurularak, onların işyerindeki faaliyete katılmaları sağlanabilir. Az çok semt çalışmasının olduğu yerlerde, mekanizma böyle işlemiştir.
Bunun ötesinde, işçiler, asıl olarak işletmelerde örgütlenirler ve onların partililik bilinci, kendi işyerlerindeki çalışmanın içinde gelişir; parti normlarını, partinin nasıl bir dünya kurmak için kurulduğunu, onun üyelerinin nasıl bir yükümlülük altında olduğunu, bu yükümlülüğün nasıl bir disiplinle gerçekleşebileceği vb.’ni, işçi, esas olarak, işyeri örgütünün her günkü çalışması içinde alır.
Kuşkusuz ki, semt çalışmasının işyeri çalışmasının yardımcı bir alanı olmasının boyutları, yukarda sözü edilenlerden ibaret değildir. İşçinin işyerinde olduğu saatlerde de, işçinin eşi, çocukları, ailesinin diğer fertleri (işsiz kaldığında kendisi de) semttedir. Ve onların emekçi talepleri doğrultusunda örgütlenmesi sorunu da, doğrudan semtteki parti çalışmasının görevi olarak ortaya çıkar. Dolayısıyla işçi, aynı zamanda, ailesi aracılığı ile de semtteki parti çalışmasıyla bağlantılıdır ve semtteki iyi bir çalışma, işçinin, işyerindeki parti çalışmasına daha verimli katılmasını sağlayacak bir aile ortamı da oluşturur.
Elbette ki, sadece bundan ibaret de değil. İşyerleri, sonuçta, çoğunlukla, emekçi semtleriyle coğrafi bakımdan da yakınlık içindedirler ve bu yüzden de, işyerlerindeki grev ve direnişlerle, emekçi semtlerindeki işçi ailelerinin ve emekten yana semt halkının dayanışması; birlikte mücadele, sermaye güçlerinin işyerindeki mücadeleye saldırması karşısında, semtlerdeki emekçilerin de direnişe çeşitli biçimlerde destek olmalarının sağlanması da (işçi sınıfı mücadelesinde en çok karşılaşılan dayanışma ve yardımlaşma biçimi, işçilerle emekçi semt halkın dayanışmasıdır. Burada, işin başını işçi ailelerinin çekmesi, en son SEKA’da olduğu gibi, işin doğası icabıdır), partinin semtlerde yürüttüğü faaliyetle doğrudan bağlantılı olan şeylerdir.
İşyerlerindeki çalışmanın güçlüklerini aşmak için ya da güçlüklerle ilk karşılaşıldığında; “işçileri de gidip semtlerden örgütleyelim” kolaycılığına karşı, elbette ki, mücadele etmek gerekir. Çünkü, sınıf partisinin yakın tarihinde bunun olumsuz örnekleri sıkça görülmüştür.2
[Dipnot 2: Kendisine “sosyalist” diyen çeşitli siyasi ve sendikal çevrelerin; “işyerlerindeki işçinin yapısı değişti”, “sömürü biçimi değişti”, “sınıfın yapısı değişti”, “sendikalar ihtiyacı karşılamıyor” gibi gerekçeler öne sürerek (uydurarak demek daha doğru) ve bunlara dayanıp semt çalışması üstünden bir “işçi sınıfı mücadelesi” çıkararak; “sosyal programcı” bir “sosyal forum sendikacılığı” ya da “toplumsal hareket sendikacılığı” geliştirme peşinde olmaları da, semt çalışması ile işyerlerindeki çalışma arasındaki dayanışmanın olduğu kadar, ayrılığın da farkında olmayı zorlar.]
Ancak, burada sorun, semtlerde çalışmanın var olması ve sürdürülmesi değil; işletmelerde çalışma yapma alışkanlığının kazanılmamış olması ve bunun temel ve belirleyici öneminin yeterince fark edilememesidir. Yoksa; semtlerde çalışmayarak, bu sorun aşılamaz.
Tersine, burada gerekli olan, semtlerde çalışan parti gruplarının; kendi çalışmalarının anlamını bilmesi ve çalışmalarını, onun bir yanını da, işyerlerinde çalışan parti gruplarına destek vermek üzere, semtteki işçilerle kurduğu ilişkileri gereken hassasiyet ve ciddiyetle değerlendirmesinin oluşturduğu yaklaşımıyla yürütmesidir.
Semtlerin, yalnızca işçileri değil, çeşitli tabakalar ve mesleklerden emekçileri bir arada barındırdığı göz önünde bulundurulduğunda; semtlerle fabrikalar ve semt çalışmasıyla fabrika çalışması arasında kurulan ilişkinin benzerinin, diğer emekçi kesimlerin örgütlenmesi ve mücadelesinin ilerletilmesine yönelik çalışma açısından da geçerli olması gerektiği ortadadır. Semtler, diğer emekçi kesimler içindeki çalışmanın da “cephe gerisi” olarak değerlendirilmek durumundadır.
SEMTTE GENÇLİK ÇALIŞMASI
Türkiye’de, genel olarak, “gençlik” denildiğinde hep üniversite gençliği akla gelmiştir. Israrla, “gençlik denilince, emekçi sınıfların 14-26 yaş arasındaki kesimi akla gelmelidir” dendiğinde bile, gençlik ve o alandaki çalışmanın sorunlarından, hep üniversite gençliğinin mücadelesi ve onun sorunları anlaşılmıştır. Bunun, elbette ki, Türkiye için tarihsel, ideolojik nedenleri vardır. Ama aynı zamanda, genel olarak parti faaliyetinin emekçi gençlik yığınları içinde derinlemesine kök salmamasının rolü olduğu da bir gerçektir.
Bu açıdan bakıldığında; ciddi bir semt çalışmasının olmaması ya da semtteki çalışmanın “genel” olması ve halka yönelik “genel” bir ajitasyon ve “çevre çalışması” olarak kalmasında; işçi, işsiz gençlik yığınlarına (elbette ki, kadın yığınlarına da) yönelmemiş, bu özel alanların özelliğine uygun bir çalışmanın yapılmamış olmamasının rolünün olduğu da bir gerçektir. Çünkü; istikrarlı bir semt çalışması demek; geniş gençlik yığınları içinde varolmak, bu yığınlar içinde çalışmak, onların, daha çocukluk yaşlarından itibaren parti ile yüz yüze gelmeleri ve en azından 10-12 yıl (14 ila 26 yaşları arasında) partinin ve gençliğinin faaliyetiyle bir “ilişki” içinde olmaları demektir.
Çünkü; Türkiye, nüfusu genç ve hızla kentleşen bir ülke olarak; nüfusunun önemli bir bölümünün, dolayısıyla gençlik yığınlarının en kitlesel bölümünün büyük kentlerin semtlerine taşındığı bir ülkedir. Bu yüzden de, semtlerdeki çalışmanın en önemli unsur ve bileşenlerinden birisi; semtteki genç işçi (işsiz) yığınları ile ortaöğrenim gençliğidir.
Yine elbette ki, genç erkek ve kızlar, semt halkının çok önemli bir bölümünü oluşturduğu gibi, aynı zamanda, onun, değişmeye ve yeni fikirlerle karşılaşmaya en hazır, en hareketli, arayış içinde kesimi olduğu bir gerçektir. Semt çalışmasında, gençlik yığınlarına yönelik çalışmanın önemine dikkat çekmek için pek çok başka neden de sayılabilir. Ancak yukarıda değinilenler bile, bir semt çalışmasının en önemli bileşeninin, kadın ve erkek gençlik yığınları içinde çalışma olduğunu göstermek için yeterlidir.
Demek ki, semt çalışması denildiğinde; onun en önemli bileşenlerinden birisinin de, semtteki gençlik yığınları içinde partinin (elbette onun gençliğinin) çalışması olduğunu anlayacağız. Eğer böyle anlamazsak, semt çalışmasından da bir şey anlamamış oluruz.
Eğer söz konusu olan gençlikse, onun semtteki bölümüyse; sınıf partisinin gençliğe ve onun özelliklerine dair saptamalarını ve gençlik çalışmasının özgünlüğüne dair her şeyi semt çalışması içinde düşünmek, yaratıcı uygulamalar geliştirmek; semtteki parti ve gençlik örgütünün görevidir.
Bunların en başında ise, gençliğin dinamizmi, öğrenme heyecanı ve kendi talepleri doğrultusunda hareket etme çabukluğunu dikkate alan bir örgütlenme faaliyeti ve böyle bir faaliyeti engelleyen amatörlük, tembellik, disiplinsizlik gibi engelleri ortadan kaldırmaya girişmek gelir. Öte yandan, semt gençliği denildiğinde, işçi gençler, geniş bir kesim oluşturan işsiz gençler ve henüz işçileşmemiş gençlerin kendilerine bir meslek, bir iş arayışı içindeki kesimi, orta öğrenim gençliği, hatta bir bölüm üniversite gençliği gibi, güncel talepleri, birbiriyle birleştiği kadar ayrılan da bir heterojen tabaka akla gelir. Örneğin, meslek edinme ve iş talebiyle hareket eden işsiz gençlik yığınlarının bu talepleri; orta öğrenim gören ya da meslek sahibi ve o anda bir işe sahip gençler için, çok bir anlam ifade etmez. Ya da üniversite kapısına dayanırken, aynı zamanda da, umutsuzluğun içine doğru sürüklenen ortaöğrenim gençliği için, parasız, demokratik bir eğitim, üniversiteye giriş sınavlarını kaldırılması talebinin önüne, iş ve meslek edinme talebi (en azından henüz) geçemez. Bir işe girerek evdeki baskı ortamından kurtulmak, genç kızlar için, başka hiçbir talebin gerisinde kalamaz.
Demek ki, semtteki günlük gençlik çalışması, gençliğin bu kesimlerini dikkate alan, onların talepleri etrafında bir günlük ajitasyonun sürdürüldüğü bir çalışmadır. Elbette ki; semtten semte, gençlik yığınlarının taleplerinin ağırlığı değişse de, bir semt çalışması içinde ağırlık; işsiz gençlik yığınları içinde çalışma3 [Dipnot 3: Öğrenci gençlik için okullar, dershaneler, işçi gençlik için de işyerleri, sanayi siteleri temel çalışma alanı olarak düşünüldüğünde, semtteki çalışma, bu gençlik kesimleri için belki önemlidir, ama “yardımcı bir çalışma alanı”dır. Bu bakımdan bu gençlik kesimleri içinde çalışma, biraz, yukarıda sözü edilen semtteki işçiler içindeki çalışmaya benzer. Mevcut iş koşulları, esnek çalışmanın yaygınlaşmasına da bağlı olarak, işsiz gençle işçi gencin aynı kişinin şahsında tezahür etmesi, bugünün işsizinin yarının işçisi, bugün işçi olanın yarın işsiz olduğu da düşünüldüğünde, işçi gençlik de, semt çalışması bakımından, pratikte, büyük ölçüde semt çalışması kapsamında düşünülebilir.] olarak belirir.
Dolayısıyla, semtte gençlik çalışmasının en önemli ayağını, işsiz gençlik yığınları içindeki çalışma oluşturur. Bu yığınların meslek edinme ve iş talebi ile birleşen bir çalışma etrafında, sınıf partisi, gençlikle, kahvelerden hemşehri derneklerine, sıkça iş bulup yeniden işsizler ordusuna katılan bu gençlik kesiminin fertleriyle semtin en ücra köşelerindeki en yoksul kesimlere kadar uzanan bir ilişkiye de sahip olur. Dolayısıyla, yukarıda sözü edilen işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele (bu mücadelenin en önünde yer alacak kesimini de işsiz gençlik yığınları oluşturur) ve bu mücadelenin taleplerinin özgün halinin, aynı zamanda, bir gençlik çalışması ve onun talepleri olarak biçimlendiğini görürüz.
Yine, emekçi semtlerindeki orta öğrenim kurumları ve dershanelerin semtlerin içinde kurulmuş ve semtle içli dışlı oldukları düşünüldüğünde, ortaöğretim gençliği içindeki çalışmanın, kurum dışındaki en önemli dayanağının da, semt çalışması olduğu görülür. Bu gençler, sonuçta, semtte oturmakta, semt halkının bir parçası olarak yaşamakta; semtte olan iyi ve kötü her şeyin etkisine açık bulunmaktadırlar. Onları, henüz ekonomi ve ekonomik zorluklar dolaylı etkilemektedir, ama anti-demokratik, ezberci eğitim koşulları, eğitimin fiziki şartları, öğretmen ve laboratuar eksiklikleri ve zengin semtlerindeki eğitimle kıyaslanamayan zorluklar ve yokluklar içinde okumalarına karşın onlarla “eşit” koşullarla sınava sokulmaları gibi adaletsizlikler, dershanelere mecbur edilmeleri, liselere sınav konarak yeni engellerle karşı karşıya bırakılmaları,… sayısız sorun, daha 14-15 yaşından (hatta daha küçük yaşlardan) başlayarak, bu gençlerin omuzlarındaki ağır yüklerdir.
Demek ki; semtteki çalışmanın bir yönü olarak, bu en genç kesimler içindeki çalışma, onların aydınlatılması, bu faaliyette ailelerle birlikte çalışma; hem gençlik yığınlarıyla bağları güçlendirecek, hem de ailelerle partinin yeni siyasal ve sosyal bağlar geliştirmesine de vesile olacaktır.
Kuşkusuz ki, gençlik içindeki çalışma; sadece ekonomik taleplerle sınırlı değildir. Tersine; emekçi gençlik yığınları, işsizlik ve yoksulluğun da baskısıyla, hızla lümpenleşme, hırsızlık, uyuşturucu, çeteleşme gibi pek çok sosyal problemle de yüz yüzedir. Bu yüzden de, sınıf partisi, gençliği hedef alan bu tehlikelere karşı mücadele etmek, dolayısıyla gençliğin kültürel taleplerine sahip çıkmak, onların, ülkesini ve halkını seven, emeği ile geçinmeyi, ama emeğinin hakkı için mücadeleyi de bilen gençler olarak yetişmesi için tüm enerjisi ve bilgisini seferber etmek durumundadır. Öte yandan, bu gençlik kesimi; kapitalizm tarafından en çok ezilen bir toplumsal kategori olarak, kapitalizme karşı ve kapitalist sömürüye karşı mücadele bilinciyle eğitilmesi gereken, dolayısıyla içinde sosyalizmin propagandasının sistemli bir biçimde sürdürüldüğü, yeni bir dünyanın kuruluşunda rol sahibi olma bilinciyle eğitilen bir gençlik kesimi olarak dikkate alınmak durumundadır.
Demek ki, sınıf partisi ve onun gençlik örgütü; semt gençliği içindeki çalışmasını, sadece gençlik yığınlarının günlük talepleriyle sınırlamaz. Tersine, semt parti örgütü, dikkatini, gençlerin fikri bakımdan da gelişmesine vermek; köşe dönmeciliğe, serserilik ve çeteleşmelere pirim vermeyen bir anlayışa sahip olmaları ve geleceği kendi kollarıyla kurma bilinciyle davranmalarını sağlayan bir eğitimi esas almalıdır.
Bu çalışmanın bir boyutu, günlük ajitasyon, ekonomik ve siyasi gerçeklerin açıklandığı toplantılar düzenlemek, bu toplantılara gençleri katmak olduğu gibi, gençlik içinde, günlük gazete başta olmak üzere, parti yayınlarını yaygınlaştırmak, bu yayınların okunmasını sağlamak; kitap (roman, öykü, şiir,..) okumayı teşvik etmek; bunun için kahvelerin, derneklerin, semtteki sendika ve benzeri mekanların birer kütüphane gibi çalışmasını sağlamak, okumayı, politik gelişmeyi teşvik edecek etkinlikler düzenlemek, ihmal edilmemesi gereken etkinliklerdir. Yine aynı amaçla, tiyatro ve film gösterimleriyle, yaşamın değişik yönlerine emekçi gençlerin ilgilerini çekmek, nihayet, onların ileri unsurlarının sosyalist bilinçle eğitilmesi için özel bir eğitim programı uygulamak, bu amaçla özel toplantılar düzenlemek, gençlerin, partinin mücadele hattına olduğu kadar, parti ve sosyalizm fikrine de kazanılması için eğitim faaliyetleri organize etmek, semtteki gençlik çalışmasının olmazsa olmazlarıdır.
Değişik gençlik kesimleri de, ancak bu kültürel-ideolojik faaliyet içinde birleştirebilir, siyasete çekilebilirler. Bu yüzden de, gençlik yığınları içinde, bir yandan düzenin gençliğe dayattığı şovenizme, ırkçı eğilimlere vb., öte yandan düzen partilerinin onların üzerindeki etkisine karşı bir mücadele yürütmek; gençlerin, sistemin kurumları ve düzen partileriyle karşı karşıya gelecekleri bir mücadeleye sevk edilmesi, gençlik yığınlarının gerçekleri görmesi bakımından, ayrıca önemlidir. Elbette ki, burada, kaba “particilik”ten kaçınmak ve talepler etrafında mücadelenin gelişmesine de bağlı olarak, sistem partileriyle gençlik yığınlarının karşı karşıya geldiği noktalardan hareketle bir ajitasyon yürütmek, hem anlaşılırlık hem de etki gücü bakımından zorunludur.
Burada dikkat çekilmesi gereken bir başka şey de; gazete başta olmak üzere, partinin yayınlarının, broşürlerinin, dönemle bağlantılı öteki yayınların okunması, tartışılması ve gençlik yığınlarının bu yayınlarla bağlantı kurmalarının sağlanmasının, gençlik yığınlarıyla partili gençliğin bağlarını güçlendirmesinin en sağlam ve doğru yolu olduğudur. Bu olmadan, gençlik yığınlarıyla partinin ve gençlik örgütünün kalıcı bağlara sahip olması beklenemez.
Buradaki faaliyetin bütün boyutlarının ortak amacı; gençlik yığınlarının, partinin mücadele hattında, sermaye güçlerine karşı bir mevziye sokulmasıdır. İşçi sınıfının yeni bir dünya kurma mücadelesinde, bu gençlik kesimlerinin önemi apaçıktır. Dolayısıyla, çalışmanın en basit biçimleri (bildiri dağıtmak, gazete satmak, bir mitinge katılmak vb.) bile, bu amaca uygun bir ruhla yürütüldüğü, içeriği bu bilinçle doldurulduğu ölçüde anlamlıdır. Aksi halde partinin semtteki çalışması; basit bir “yardım faaliyeti”ne indirgenir ki, bunu reddetmek gerekir.
Demek ki, sınıf partisi ve onun gençlik örgütü için semt çalışması; emekçi gençlik yığınları kadar, orta öğrenim gençliğine ulaşmanın (elbette ki, üniversitedeki çalışmasını da güçlendiren) da kaldıracı olarak rol oynayan bir çalışmadır.
SEMTTE KADIN ÇALIŞMASI
Sınıf partisinin örgütlü olduğu işçi ve kamu emekçisi kadınlar arasındaki çalışma bir yana bırakılırsa, kadın çalışmasının başlıca alanı, emekçi semtleridir. Dolayısıyla, sınıf partisinin semtteki çalışmasının en önemli bileşenlerinden birisi, emekçi gençlik yığınları arasındaki çalışma ise, diğeri de, kadınlar arasındaki çalışmadır.
Semtte de kadınlar; sonuçta, işçidir, ev kadınıdır, öğrencidir, işsizdir vb. Dolayısıyla, birer emekçi olarak partinin ajitasyonunun hedefidirler. Ama buradaki özgünlük, onların kadın olmaktan gelen talepleridir. Bu konuda, Konferans’ta yapılan tartışmalar da göz önüne alınarak, şunlar söylenmelidir.
Başka alanlarda olduğu gibi, semtlerde de kadın çalışması, partiden, yerel parti örgütünden bağımsız olarak, kadınların yaptığı bir çalışma değildir. Bu çalışma, partinin semt örgütlerinin kadın yığınları arasındaki çalışmasıdır. Bu çalışmanın iki boyut vardır. Bunlardan birincisi; kadınların kadın olmaktan gelen, dört duvar arasına sıkıştırılmışlık, koca baskısı, aile baskısı, gelenek, görenek, töre baskısı, taciz ve kapitalist toplumda kadın olmaktan gelen ikinci cins görülmenin yarattığı baskılara karşı mücadelenin talepleridir. Bu talepler üzerinden mücadele, kadınlar arasındaki çalışmayı asıl özgün kılan nedendir.
Kadınlar arasındaki çalışmanın ikinci boyutu ise; kadınların, emekçi sınıfların bir bölümü olarak, işsizlik ve yoksulluğa karşı mücadelenin meslek edinme, iş talebi, sosyal güvenlik vb. talepleri ile, çocuklarına ve emekçi ailesinin desteklenmesine dair talepleridir. Yani, kadınların bu talepler doğrultusunda mücadeleye çekilmesi için, kadınlar arasında yapılan çalışmadır. Çalışmanın iki boyutuna dair de; birkaç kadını bir araya getirip; “hadi gidin kadınlar arasında çalışın” demek, “kadın çalışması yapılıyor”, “hakkıyla bir kadın çalışması yapılıyor” demek değildir. Tersine kadın çalışması da, gençlik çalışması gibi, parti örgütünün gündeminin üst sıralarında yer alıp, mücadelenin sorunları parti örgütü tarafından çözümlendiği, bu sorunların üstesinden gelecek bir çalışma örgütlendiği ölçüde, bir kadın çalışmasından söz etmek mümkün olur. Kadın grupları da, bu görevin yerine getirilmesi sürecinde ortaya çıkar.
Yani, parti örgütü, birkaç kadını bir araya getirip, “Hadi kadın çalışması yapın!” demez. Tersine, parti, kadın çalışmasının hedefleri ve sorunlarını, bu sorunların nasıl aşılacağını planlar; burada, kadın erkek diye bir fark yoktur. Ama semtte, kadın çalışmasının temel mekanları olan evlere girip çıkmak kolaylığı, kadınların sorunlarını, duygularını, düşüncelerini, dillerini, neye nasıl tepki vereceklerini, partili kadın, partili bir erkekten daha iyi anlayacağı için, kadınlar arasındaki çalışmada kadınların görevlendirilmesi önemlidir. Çünkü, söz konusu özellikler, bir kitle çalışmasında hayati önemdeki özelliklerdir. Ancak böyle bir parti çalışmasını arkasına alan kadın parti görevlileri, kadınlar arasında ciddi bir çalışma yapabilirler.
Çalışma, partinin çalışması olduğu için; semtteki kadınlar arasındaki çalışma, elbette ki, parti karşısında hiçbir bağımsızlığa sahip değildir. Ancak bu çalışmanın kitlesellik kazanması, partisiz kadın kitlelerinin mücadeleye katılması gibi bir durum ortaya çıkmasından itibaren, “kadınların bağımsız bir kitle örgütü”nden söz edilebilir bir noktaya varılır. Bu durumda, partinin kadın gurupları, bu kitle içinde çalışarak, bu kitlenin partinin mücadele hattı doğrultusunda hareket etmesi için uğraşırlar. Burada da, “bağımsızlık” özelliği, partisiz kadın kitlelerinin örgütüne dairdir, yoksa partili kadınlara dair değildir.
Yukarıda söylenenlerden anlaşılacağı gibi, kadınlar arasındaki çalışma, kimi avantajlar sunduğu gibi, pek çok zorluklar da getirir. Özelikle de yetişmiş kadın kadroların sıkıntısı çeken örgütler için, çalışma, daha da çok güçlük çıkarır. Ancak şu da bir gerçek ki; semt halkının yarısını kadınlar oluşturuyorsa; semtteki parti örgütünün de enerjisinin yarısını kadınlara yönelik çalışmanın alması kadar doğal bir şey yoktur.
Elbette ki, partinin semtteki faaliyetinin siyasi ve ekonomik taleplere ilişkin boyutu, hem erkek hem de kadın emekçilere yöneliktir. Örneğin, bağımsızlık ve demokrasi taleplerine ilişkin olarak, kadınlar arasında da, kesintisiz bir aydınlatma faaliyeti sürer. Hatta parasız eğitim ve sağlık, çocukları, gençleri tehdit eden uyuşturucu, lümpenlik, çeteleşme gibi eğilimlere karış mücadele ya da işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele; kadın yığınları içinde, belki erkeklerden daha etkin bir ajitasyonla yürütülmesi gerekir. Başka alanlarda olduğu gibi, sınıf partisinin dolaysız amacı; kadın yığınlarını; sermayeye karşı mücadeleye çekmek, sömürüsüz ve baskısız bir dünya kurma mücadelesinin bir bileşeni olarak hareket ettirmektir. Bu, kadınların kurtuluşu için atılabilecek ilk ciddi adımdır da. Dahası, kadınların kapitalist dünyada erkeklerle eşit olabilecekleri tek alan siyaset alanı olduğu için, kadınların siyasi mücadeleye çekilmesi, kadın yığınların, siyasi mücadele içinde işçi sınıfı davasının başarısı için mücadele etmeleri bilincinin geliştirilmesi önemlidir. Ama bundan da önemlisi; partinin, ileri işçi kesimlerinin, kadınların hakları için yürüttükleri mücadelenin önemini anlamaları, bu mücadele üstünden siyasete çekilebileceklerini ve kadınların siyasete katılmasının işçilerin davasının başarısı için vazgeçilmez olduğu bilincinin geliştirilmesidir. “Kadınlar katılmadan devrim olmaz” diyenler boşuna dememiştir. Ve elbette ki, bu çalışma içindeki partililerin, parti örgütlerinin geri plana itemeyecekleri bir görevleri de, kadın mücadelesi ve kadınların mücadelesi içinde öne çıkanların sınıf partisinin saflarına kazınılmasıdır. Başka bir söyleyişle; teferruattan arındırırsak, partinin, semtte kadınlar içinde çalışmasının iki önemli amacı vardır: Kadınların mücadeleye katılması, bu mücadele içinde kültürel, siyasi olarak gelişmeleri, politikleşmeleri ve bu mücadelenin önünde yer alan kadın kesimlerinin partinin saflarına katılmalarını sağlamaktır.
Dolayısıyla, kadınlar içindeki parti çalışmasının içeriğini de, bu amaç belirler. Kadın kitleleri içinde yapılacak eğitim; kültürel ve sanatsal etkinlikler, kadınların kendi mücadelelerinin deneyleri temelinde eğitilmeleri, onların emek mücadelesiyle dayanışmaları ve ortaklaşa eylemleri, ortak değerleri paylaşmaları, kadınların anti-emperyalist ve demokrasi mücadelesi içinde yer almaları, kuşkusuz ki, hem sınıfın ve hem de kadınların kurtuluşu arasındaki kopmaz bağın kavranmasını kolaylaştıracaktır. Bütün bu alanlardaki mücadelelerin birleştirilerek, işçi sınıfının kendi dünyasını kurma mücadelesine bağlanması işi de, sınıf partisinin sorunu ele alışı ve kadın mücadelesi içinde mevzilenişi ile doğrudan bağlantılıdır.
* * *
Yukarıdaki yazıda, bir semt çalışmasının yönelişi ve üstünde yükseleceği başlıca alanlarla parti örgütünün faaliyetinin çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevenin içinin doldurulması, mücadelenin ete kemiğe büründürülmesi, her semtin somut koşulları ve oradaki imkanları gerçek bir dayanağa dönüştüren yerel örgütlerin, semt parti örgütlerinin yaratıcı, inisiyatifli çalışmasıyla mümkün olacaktır. Ve bu çalışmaların somut başarılarının değerlendirilmesi üstünden çıkarılacak derslerle bu yazının tamamlanması, her gün yeniden tamamlanması gerekmektedir. 12-13 Mart Konferansı, sınıf partisinin örgütleri ve üyelerinin önüne böyle canlı, istikrarlı bir çalışmayı, bu çalışmanın sürekli olarak eleştirilip geliştirmesi görevini koymuştur.