“Lenin’den anılar”, gazete ve işçiler!

Eşi ve mücadele yoldaşı Nadejda Krupskaya’nın Lenin’in yaşamından anılar ve kesitlerle oluşturduğu “Lenin’den Anılar” isimli kitapta Bolşeviklerin mücadele anlayışı hakkında önemli bilgiler bulmak mümkün. Lenin’in işçilere yaklaşımı, işçi sınıfı içerisinde çalışmaya verdiği önem, kolektif ajitatör, propagandacı ve örgütleyici olarak bir işçi gazetesinin çıkarılması ve yaşatılmasındaki ısrarı kitapta öne çıkan bazı noktalar.
Lenin’in abisi Aleksander İlyiç bir Narodnaya Volya’cıydı . Çar’a düzenlenen suikast girişiminden sonra yakalanmış ve idam edilmişti. Rus aydınında Narodnoya Volya’nın “halk için kendini feda eden kahramanları” her zaman saygı görmüştü ve büyük bir etkiye sahipti. Lenin, bu saygıyı paylaşmakla birlikte, Volyacıların işçi sınıfının önderliğinde gelişecek bir halk hareketinin yerine kahramanların fedakarlığını, suikastları ve silahlı propaganda eylemlerini koymalarını şiddetle eleştiriyordu. Volyacılar Rus feodalizminin “toplumculuğunu” idealleştiriyorlar, kapitalizmin gelişmesine karşı, toprak ve mülkiyet ilişkileri bakımından bir tür “köy kolektivizmi” olan eski “mir” düzenini savunuyorlar, köylülüğü de toplumsal değişimin yekpare gücü olarak görüyorlardı.

LENİN VE İŞÇİLER
Lenin, Narodniklerin devrimci hareket içinde etkin olduğu bir dönemde, Plehanov’un kurduğu ve ilk Marksist örgütlenmelerden olan “Petersburg İşçilerinin Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği”nde çalışmak üzere Petersburg’a geldi. İşçi çevreleriyle ilişkiye geçti. İşçilerin Marksist eğitiminde görev aldı.
1900’lü yılların başında Rus aydının işçilere bakışını anlatan Krupskaya “o yılların aydınlarının çoğu işçileri pek tanımaz, zaman zaman işçi gruplarını ziyaret ederek, işçilere bir tür konferans çekmekle yetinirlerdi” der.
Lenin için işçilerle kurulan bağlar çok önemliydi. Birçok işçiyle sıcak ve samimi diyologlar kurar, şakalaşır, diğer yandan da politik eğitimleri için çabalardı. “İşçilerin yaşam tarzına ve koşullarına ilişkin bilgi edinmeyi sağlayacak en küçük ayrıntı Vladimir İlyiç’in ilgisini çekiyordu. Küçük ayrıntılardan işçilerin yaşamına dair bütünlüklü bir tablo elde etmeye çalışır, devrimci propagandayla işçilere ulaşabilmek için kolaylık sağlayacak noktaları keşfetmeye uğraşırdı”.
İşçilerin günlük yaşamı, günlük yaşamda karşılaşılan sıkıntılar üzerinden yürütülen ajitasyon ve bunun genel devrimci propaganda ile birleştirilmesi Bolşevik çalışmanın temel özelliklerindendi. Ancak Lenin için bu yeterli değildi. İşçi sınıfı hareketinin kendiliğinden ama büyük bir atılım gösterdiği ve Marksistlerin bu hareketin gerisinde kaldığı bir dönemde, Marksistlerin görevini ekonomik ajitasyonla sınırlayan ekonomistlerle savaştı. Ekonomik ajitasyonun tek başına yeterli olmadığını, asıl olanın ezilen diğer sınıf ve tabakaları da kapsayacak şekilde merkezi siyasal ajitasyon faaliyeti olduğunu, emekçilerin iktidar mücadelesinin böyle bir ajitasyon ve propagandaya ihtiyaç duyduğunu savundu.
Bu, Lenin’in ekonomik ajitasyon ve bu ajitasyonun üzerinden hareket edeceği talepleri göz ardı ettiği anlamına gelmiyor, bu talepleri ve buradan hareketle yürütülecek ajitasyonu siyasal propaganda ve ajitasyonla birleştirmeyi, dolayısıyla iktidar sorunuyla bağlamayı hedefliyordu. Krupskaya Lenin’in günlük sorunlar üzerinden yürütülen çalışmaya verdiği önemi şöyle ifade ediyor: “Teori ile pratiği birleştirmek, Vladimir İlyiç’in işçi gruplarında yürüttüğü çalışmanın özelliğiydi. Giderek grubumuzun başka üyeleri de çalışmalarında bu yöntemi uygulamaya başladılar. Ertesi yıl, Vilna’da hektografi ile çoğaltılmış ‘Ajitasyon Üzerine’ adlı broşür çıktığında, bildirilerle ajitasyon yapmak için uygun zemin tamamen yaratılmıştı; şimdi yapılacak şey işe başlamaktı. İşçilerin günlük dertleriyle bağlantılı olarak yürütülen ajitasyon yöntemi, Parti çalışmamızda derin kökler saldı. Bu yöntemin ne kadar yararlı olduğunu çok sonra, göçmen olarak Fransa’da yaşadığım dönemde kavrayabildim. Posta memurlarının dev grevi sırasında Fransız Sosyalist Partisi greve hiç karışmamış, bütünüyle olayın dışında kalmıştı. Grevin sendikaların işi olduğunu söylüyor, partinin sadece politik mücadeleyle uğraşması gerektiğini iddia ediyordu. Ekonomik mücadeleyle politik mücadeleyi birleştirmek, Fransız yoldaşlar için tamamen anlaşılmaz bir şeydi.”
1895 yılında Lenin’in yazdığı “Fabrikalarda İşçilerden Para Cezası Kesilmesine İlişkin Kanunun Açıklaması” adlı broşür, işçilerin en basit ekonomik taleplerinin nasıl dikkatle ele alındığının, “işçilerin gereksinimlerinden hareketle, ortalama bir işçiye nasıl yaklaşılacağının, onların adım adım politik mücadelenin gerekliliği sorununa nasıl yöneltileceğinin parlak bir örneğini verdi”.
Lenin, şüphesiz ki, işçi hareketine tepeden bakan, bir pedagog edasıyla öğreten, onun yaşamına girmeyen bir anlayışla, kısaca küçük burjuva bir yaklaşımla, işçinin yaşamına giren, onun yaşamındaki günlük sorun ve sıkıntıları bilen, bu sıkıntıların çözümü için mücadeleye sevkeden ve bununla da yetinmeyip diğer ezilen sınıf ve tabakaların sorunlarını da kapsayan kapsamlı bir siyasal propaganda-ajitasyonu örgütleyen tarzı ayırt ediyordu.
İşçi çalışması ve işçi devrimciler Lenin için çok değerliydi. Partinin üçüncü kongresinde, işçilerin parti örgütlerinde yer alamayacağını savunan görüşe şiddetle karşı çıkmış; parti örgütlerinde ve komitelerde aydınlardan çok işçilere görev verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İşçiler arasında yürütülecek çalışmayı her zaman temel halka olarak kavrayan Lenin, işçi kitlelerine gidilmesini, onlara inisiyatif ve sorumluluk verilmesini savunmuştur. İşçilerin inisiyatif alması, sorumluluk üstlenmesi ve kendi kaderlerini ellerine alması Lenin için her şeyden çok önemliydi. Bu yüzden 1905 devrimini, işçi hareketinin bu devrim sırasında elde ettiği deneyimleri çok önemsedi. Bilfiil işçi hareketinin yükselişine dayanan Sovyetleri, proleter iktidarının temeli olarak selamladı. 1917 Ekim Sosyalist Devrimi de 1905 deneyimi üzerinde yükseldi.

LENİN VE GAZETE
Lenin mücadeleye atıldığı ilk yıllardan itibaren işçi hareketine müdahale edecek, propaganda ve ajitasyonun aracı olacak bir gazeteyi, sınıf partisinin temel bir mücadele aracı olarak gördü. Bunun için mücadele etti. 1902 Yılında Lenin’in doğrudan yönetiminde, diğer yoldaşlarının alaylı, hatta ‘küçümseyici’ yaklaşımlarına rağmen çıkan İskra (Kıvılcım), proleter hareketin merkezileşmesi ve partinin inşasında temel bir rol oynadı. Lenin, İskra’yı proletarya partisinin işçi kitleleri içinde sıkı bağlara sahip bir öncü müfreze olarak inşasını sağlayacak bir propaganda, ajitasyon ve örgütlenme aracı olarak görüyordu. Öyle de oldu. Iskra’nın ısrarlı çabaları sonucunda işçi kitleleriyle ilişkiler sağlandı, Iskra zor koşullarda yurtdışında basılıp çeşitli yöntemlerle Rusya’ya sokulmaya çalışılıyordu. Ancak gönderilen yayınların ancak küçük bir kısmı istenilen amaca hizmet edebiliyordu. Bu bin bir zorluğa rağmen Lenin işçi kitlelerine nüfuz edecek bir gazete fikrini ömrünün sonuna kadar savundu ve bunun içim mücadele etti.
Lenin için, merkezi bir politik gazetenin örgütlenmesi yalnızca işçi çalışmasında kullanılacak bir aracın yaratılması sorunu değildi. Asıl olarak 1900’lerin başında yükselen işçi hareketi karşısında Marksist çevrelerin nasıl bir siyaset ve çalışma tarzı izleyeceğiyle ilgiliydi. Ekonomistler, sosyalistlerin görevini işçilerin ekonomik talepleri üzerinden yapılacak ajitasyon ve propaganda ile sınırlıyor, siyasal bir teşhir ve ajitasyonu kesin olarak reddediyorlardı. İşçilerin siyasal meselelerle ilgilenmediklerini, onların böyle bir faaliyet için henüz hazır olmadıklarını ileri sürüyor, ekonomik talepler ajite edilerek işçilerin eyleme geçirilmesi gerektiğini savunuyorlardı.
Lenin, bu tarzı ve yaklaşımı şiddetle eleştiriyordu. Partinin ikinci kongresi öncesinde ekonomist eğilimi kesin bir dille mahkum ettiği “Ne Yapmalı” broşürünü 1902 yılında tamamladı. Ekonomistlerin, 20. yüzyılın başında Rusya’da yükselen işçi hareketinin kendiliğinden bilincine teslim olduğunu, siyasal teşhir ve ajitasyon faaliyetini ve işçi sınıfının demokratik görevlerini görmezden geldiğini belirtiyordu. Lenin için siyasal ajitasyon ve propagandanın önemi tartışılmazdı. Bu, sınıfın iktidar mücadelesi için kaçınılmaz bir gereklilikti.
Ekonomistlerin siyasal çalışmayı reddetmesinin temelinde siyasal iktidar hedefini göz ardı ederek, işçi sınıfına yalnızca muhalif bir rol biçmeleri bulunuyordu. Ekonomistlerin ekonomik ajitasyon ve eylem çağrıları ile siyasal ajitasyondan uzak durmayı salık vermesinde; henüz RSDİP içerisinde netleşmemiş olsa da, Rusya’daki devrim sürecine bakış ve işçi sınıfına biçilen rol etkiliydi. Ekonomistler –daha sonra temsil ettikleri eğilim Menşeviklerle varlığını sürdürecektir– Rusya’da devrimin burjuva demokratik aşamasında olduğunu söylüyorlardı. Burada Lenin’le bir ayrılık söz konusu değildi. Ancak Lenin’den farklı olarak, ekonomistler, devrimin burjuva demokratik aşamasında, iktidarın feodal sınıflardan burjuva sınıfa geçmesi gerektiğini, bunun tarihin kaçınılmaz bir ilerleyişi olduğunu, işçi sınıfına ise, ancak burjuvazinin iktidarına yardımcı olma görevi düştüğünü söylüyorlardı. Bu nedenle, Çarlığa karşı mücadelede işçi sınıfının siyasal hedeflere sahip olması, sosyalistlerin siyasal propaganda faaliyeti yürütmesi gerekmiyordu. Siyasal hedeflere sahip olan ve bu çalışmayı sürdüren burjuvazi olmalıydı. Ekonomistler, işçi sınıfını burjuva demokratik devrimde yalnızca burjuvaziye yardımcı bir güç görüyor, bu nedenle siyasal ajitasyon ve propagandayı reddediyorlardı.
Merkezi siyasal işçi gazetesinin gerekliliğini savunan Lenin, bu burjuva-reformist anlayışı reddediyor, demokratik devrimde işçi sınıfının görevinin burjuvazinin yardımcılığıyla sınırlandırılamayacağını belirtiyordu. 19. yüzyılda gerçekleşen ve burjuvazinin önderlik ettiği demokratik devrimlerden esinlenen ekonomistler karşısında, emperyalizm çağında burjuvazinin gericileştiğini ve Rusya’da gerçekleşecek demokratik devrimin sadece Çarlığa değil, liberal burjuvaziye karşı da ilerlemesi gerektiğini ifade ediyordu. Bu nedenle, demokratik devrimde işçi sınıfı, köylülükle ittifak halinde iktidarı hedeflemeliydi. Daha sonra “Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği” başlıklı broşürde daha net olarak ifade ettiği görüşlerinde, işçi sınıfının demokratik devrime önderlik ederek, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünü kurması ve kesintisiz olarak sosyalizme ilerlemesi gerektiğini kaydediyordu. Sadece ekonomik taleplerle burjuvaziye yardımcılığı öngören ekonomizmi reddeden Lenin, işçi sınıfının demokratik devrimde önderliğini, bu nedenle siyasal ve merkezi bir işçi gazetesiyle, işçi sınıfı ve mücadelesi ulusal ölçekte birleştirilerek iktidar hedefine ilerlemesini savunuyordu.
Lenin’in merkezi siyasal bir işçi gazetesiyle ekonomizmin sınırlarını aşan bir siyasal teşhir ve ajitasyon faaliyetini savunması, tam da işçi sınıfının stratejik hedefleriyle alakalıydı. Lenin, demokratik devrimde işçi sınıfının önderlik etmesi, iktidarı ele geçirmek üzere hazırlanması gerektiğini düşünüyordu. Bu nedenle, işçi sınıfı hem devlet aygıtını parçalamak, hem de iktidarı ele geçirmek üzere diğer ezilen sınıf ve tabakaların sorunlarına sahip çıkarak onlarla ittifak yapmalıydı. Örneğin ekonomistlerin işçi sınıfının işi olmadığını düşündüğü köylülerin toprak talebi, ezilen ulusların kendi kaderini tayin hakkı, Çarlık baskı rejimine karşı siyasal demokrasi talepleri bizzat işçi sınıfının gündemiydi. Sosyalistler, eğer işçi sınıfının iktidar mücadelesinden vazgeçmeyeceklerse, diğer ezilen sınıf ve uluslar ile gerici Çarlık iktidarı arasındaki mücadelede işçi sınıfının önderliğinin sağlanması ve merkezi bir siyasal ajitasyon-propaganda faaliyetini örgütlemesi gerekmekteydi.
Lenin’in merkezi bir siyasal gazetede ısrarında, gazeteyi yalnızca bir propaganda ve ajitasyon aracı değil, bunları da içerecek şekilde bir kolektif örgütlenme aracı olarak görmesi de etkiliydi. Lenin, gazeteyi devrimci bir partinin inşasının temel aracı olarak görüyordu. Partinin ideolojik ve siyasal birliğini, bu kapsamda irade birliğini sağlamak üzere, gazeteye temel bir rol biçiyordu. Ekonomistlerin böyle bir gazeteye karşı çıkışının bir yanı da, işçi sınıfı mücadelesini yerel ve kendiliğindenliğin sınırlarını aşmayan bir yönelimle sınırlamalarıdır. Bunu aşma girişiminin, işçi sınıfını elde edilmesi ‘imkansız’ olan iktidar hedefine yönlendireceğini düşünüyorlardı. Bu nedenle ekonomist mantıkta yerellik ve amatörlük kaçınılmazdı.
Lenin için, yerelliğin merkezi hedeflerle birleştirilmesi ve amatörlüğün yerini profesyonelce bir çalışmanın alması için merkezi ve siyasal bir gazete olmazsa olmazdı. Parti, gazete üzerinden işçi çevrelerinde bağlar kurmalı ve ülkenin her yanında yerel özellikleri gözeten, ama merkezi ve tek bir hedefe yönelen profesyonelce bir çalışmayı örgütlemeliydi. Bu, Lenin için, partinin devrimci bir temelde inşa edilmesi, işçi sınıfı partisinin yaratılması süreciydi.

LENİN VE İŞÇİ HAREKETİ

Rus devrimi yalnızca Rus egemenlerine karşı yürütülen bir mücadelenin ürünü değildi. Mücadeleye atıldığı ilk yıllardan itibaren Lenin, Marksizm karşıtı akımlarla, sınıf-dışı eğilimlerle mücadele etti. Öyle ki, fraksiyonlar arası bu mücadele, hele yurtdışındaki göçmen hayatında süregelen fraksiyon mücadelesi Lenin’in canını çok sıkıyordu. Bu çatışmalara bir yandan karışmak istemiyor, ancak müdahale etmeden de yapamıyordu. Bu eğilimlerle açık bir dille savaştı. Hasımlarının görüşlerini tüm yönleriyle ele alır, eleştirir ve doğru politikanın temellerini ortaya koyardı. İlkesiz bir birliktelikten her zaman nefret ederdi. Ancak hasımları bir adım attığında, eski tartışmaları bir kenara koyar, sınıf hareketinin çıkarları için hiç hoşlanmadığı insanlarla dahi bir araya gelmekten çekinmezdi. Onun için temel olan proleter hareketin ilerlemesiydi. Hayatını proleter harekete ve sosyalizme adamıştı. Birlikteliği ve polemikleri buna bağlıydı. Eğer eski ve şiddetli bir hasmı bugün sınıf hareketine bir adım attıysa bunu sevecenlikle ve coşkuyla karşılardı. Elbette bu hesapsız bir kabul değil, ilkeleri olan ve temel noktalarda anlaşmayı öngören bir kabuldü.
Ama yine de Lenin göçmenler arasındaki tartışma ve fraksiyon kavgalarından uzak durmaya çalıştı; tüm dikkatini Rusya’da gelişen işçi hareketine verdi. Onun yükselişini, işçilerin inisiyatif alışını, en ufak işçi tepkisini bile dikkatle ele aldı, olanakları ve eğilimleri coşkuyla değerlendirdi.
1912 yılında işçi hareketi yeniden bir yükselişe geçtiğinde, bu yükselişe katkı sunan ve sonrasında destekleyen en önemli araç; Lenin’in üstünde ısrarlar durduğu Pravda idi. Pravda işçi hareketine en ileriden ulaşmayı hedefleyen yasal günlük işçi gazetesiydi. Kapatıldıkça başka ad ve biçimlerde yayınına devam etti.  Pravda’ya gelen işçi mektupları hem işçiler arasında bir dayanışma ağını sağlıyor, hem de farklı yerlerde işçilerin aynı sorun ve çözümlerle karşı karşıya olduğunu göstererek aynı sınıfın üyesi olma bilincinin gelişmesine katkı sunuyordu.
Lenin, her sorunun çözümünü işçilerin inisiyatifinde ve onların müdahalesine arıyordu. Bu yüzden Pravda’yı yaşatacak güç ancak işçi sınıfı olabilirdi.  Kendi gazetesini yaşatmak için işçilerden bağışlar toplanmalıydı. Grevdeki işçiler kendilerine gelen grev yardımlarını kabul etmeyip gazetelerine yönlendirdiler. Pravda işçiler tarafında yaşatıldı ve sahiplenildi.
Elbette, Rusya’da işçi sınıfı içinde güç olmak, Bolşevik etkiyi arttırmak, yığınları Menşevikler ve Sosyalist-Devrimcilerin etkisinden kurtarmak kolay olmadı. Bolşevikler birden “şahlanıp” iktidara gelmediler. İşçi hareketiyle buluşmak için her türlü olanağın değerlendirilmesi gerektiğini, en büyük olanak ve aracın da işçi gazetesi olduğunu durmaksızın ifade eden Lenin, tüm dikkatini yığın hareketine verdi. İşçi yığınlarının örgütlenmesi önemseyen, bir işçinin dahi kazanılması için tüm dikkatini toplayan Lenin, işçi hareketinin Bolşeviklerin haklılığını anlayacaklarına ve sosyalizmin yolunu tutacaklarına sonsuz güveniyordu. Bu, yalnızca propaganda ve ajitasyon ile olamazdı. İşçi sınıfı ve emekçiler; kendi deney ve tecrübeleri temelinde siyasal sınıf bilincini kazanabilirlerdi.
1917 Şubat Devrimi, işçi sınıfının hem kendi deneyimleriyle hem de Bolşeviklerin istikrarlı siyasal teşhir ve ajitasyonuyla Menşevik ve Sosyalist-Devrimcilerin gerçek yüzünü görmesini kolaylaştırdı. Lenin, ‘derhal ayaklanma’ çağrısı yapanları dizginledi. 1917 Şubat Devrimiyle henüz işçi yığınları Bolşeviklere tam güven belirtmemişlerdi, proleter saflarda Menşevikler ve Sosyalist-Devrimciler etkilerini sürdürüyorlardı. Lenin kitleler arasında devrimci çalışmanın örgütlenmesinde ısrar etti. Devrim için öncünün istek ve iradesi yeterli değildi. Yığınların da öncünün fikrinde birleşmesi, inisiyatifi ve hareketi gerekliydi. Bunun için öncelikli görev, burjuvazi ve onun yedek gücü haline gelen Menşevik ve Sağ Sosyalist Devrimcilerin teşhiri ve kitlelerin kazanılmasıydı. Bu başarıldığında, devrim için gerekli temel hazır demekti. Yığınlar yönetilemez, egemenler yönetemez duruma gelmişti.
Lenin ayaklanmayı bir sanat olarak ele alıyordu. Engels’in barikat savaşı üzerine çalışmalarını elden geçirdi. Marks’ın ayaklanma ve sınıf mücadelesi üzerine çalışmalarını inceledi. Ayaklanmayı proletaryanın mücadelesinin biçimlerinden biri, ancak özel bir biçimi olarak ele aldı, bir sanat olarak değerlendirdi. “Yarın geç, dün erkendi, bugün ise tam zamanıydı”.
Merkez Komite içinde ayaklanmaya karşı çıkışları, bu karşı çıkışların burjuva basında dile getirilmesini şiddetle eleştirdi ve ihanet olarak damgaladı. Lenin, sınıf hareketinin çıkarlarına aykırı davranan yoldaşlarını kazanmak için elinden geleni yapar, ancak açıkça eleştirirdi. Önemli bir tarihsel süreçte yapılan bir ihanete ve parti disiplinin ihlal edilmesine ise tahammülü yoktu. Kamanev ve Zinoviev’in derhal partiden ihraç edilmesini savundu.
Lenin’in temel özelliklerinden birisi de ısrarlı ve sabırlı çalışmasıdır. O, en zor anlarda bile proletaryanın davasında ikilem yaşamadı, kendini davaya adadı. Mücadeleye coşkuyla ve heyecanla atıldı. En büyük görevlerdeki titizlik ve özeni, en küçük ve basit görevlerde de yaşattı. İşçi kitlelerine özenle yaklaştı, onlarla sıkı diyaloglar kurdu. Kitlelerin eğilim ve ihtiyaçlarını esas aldı; partisinin taktiklerini bundan bağımsız ele almadı. İşçi sınıfı içindeki çalışmada temel araç olan gazeteyi çok önemsedi, günlük bir gazetede ısrar etti, bu ısrarından vazgeçmedi. İşçi sezgisine, onların inisiyatifine güvendi; dar, küçük burjuva aydın oportünizminden nefret etti. Geleceği kuracak güç olan işçilerin görev ve sorumluluk almasını, bu görev ve sorumlulukla gelişmesini önemsedi.
Yalnızca devrim öncesinde değil devrim sonrasında da sosyalizmin inşasını, küçük bir önder kadronun işi olarak değil, proletaryanın işi ve doğrudan örgütleyeceği bir görev olarak gördü. Bu yüzden Halk Komiserleri Konseyi Başkanı olarak ilk çağrılarından birisi fabrikalarda işçilerin denetimi ele alması oldu. İşçilerin her şeyi denetlemesi, hesaplaması için çağrı yaptı. Bu süreci işçilerin hem fabrikaları hem de devleti yönetmesi için gerekli gördü. Bürokrasiden, sınıf-dışı yaklaşımlardan nefret etti, işçi inisiyatifini, kitlelerin heyecanını dikkatle izledi. Kendisi de bu heyecanın bir unsuru oldu. Kitlelerden öğrendi ve sosyalizmi inşa eden kitlelere öğretti.
Burjuva, üstenci, işçilerin yerine aydınların tartışmalarını ikame edici anlayışları eleştirdi. Her meselenin işçilerle tartışılmasını savundu. Aydın grupları arasındaki tartışmalara karşı işçi inisiyatifinin geliştirilmesi ve her tartışmanın işçilerle, bizzat kitlelerle yapılmasını savundu. Çünkü değiştirici güç kitlelerdi; parti kitleleri ikna edebildiği zaman güçlüydü; kitlelerin partisi olduğu ve kitlelerin aktif desteğini aldığı sürece sosyalizme yürünebilecekti.
Lenin, öğretileri, görüşleri, karakteri ve yaklaşımlarıyla yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Krupskaya’nın “Lenin’den Anılar”ı bu aydınlanmada okunması gereken önemli bir eserdir.

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑